Halit Refig ile Ta til Sohbeti
Yorgun
Savaşçı’nın gösterimine sağ ve
sol
kesimler kadar
Kemal Tahir adım taşıyan vârisleri de karşı koym uşlar...
Vakıf da yakılmasını
T
URK, hatta dünya sinem a tarihine “Filmi yakılan ilk yönetmen” olarak geçen Halil Reflğ,neredeyse aklını oynatacak. Bunca yıllık d o s tumuzu çok iyi tanımasak, diyeceğiz ki, “Yahu bizim
Halit’e neler olmuş...”
Nasıl olmasın gün geçmiyor ki yeni bir söy lenti ortaya çıkmasın... Gün geçmiyor kİ “yakılma” ola yına yeni bir boyut gelmesin. Doğrusu insan kime inanacağını şaşırıyor.
Cihangir’deki sade ama çok zevkli döşenmiş evin de sabah gün ışıklarıyla beraber söyleşimiz sona er diğinde, bir köşede bizi sessizce dinleyen eşi Giilper, zorlukla ayakta duruyordu. Bizim Erol Diksoy’un bi le gözkapakları ağırlaşmıştı.
Kapıda bizleri uğurlarken, “Bu işin peşini bırak
mayacağım. Suç kimdeyse onun ortaya çıkmasını İs tiyorum. Suçlu bensem niye buradayım, onlarsa niye oradalar. Yahu bu nasıl İş, bir Allah’ın kulu ortaya çı kıp da, ağzını açmaz mı?” dedi, kendine özgü gülüm
semesiyle.
Bu kadarına da “pes” doğrusu.
FİLMİ KİM ENGELLEDİ?
— “Halit Bey, ‘Yorgun Savaşçı’ olayı nasıl bu ha le geldi, doğrusu bunu anlamak mümkün değil. Kim se konuşmuyor, devlet olarak gibi tarihe gömülmek isteniyor. Bunlan konuşmak, vatan hainliği gibi bir şey m i?”
— "Benim kanaatime göre ‘Yorgun Savaşçı' ola yının bu boyutlara varmasının en büyük sebebi, kül tür eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Devletin sivil ve askeri bütün kurumlarının elbirliğiyle karar verip, bü tün hukuki denetimlerden geçtikten sonra beş yıl gi bi büyük bir hazırlık döneminden sonra böyle bir eserin yakılması, büyük bir basiretsizliktir. Bu, tarihi hesaba katmama meselesidir; günlük hesap m esele sidir. Bu da, bilgisizliğin, kültürsüzlüğün işareti olu yor. Bir memleketin idarecilerinde bence gereken en önemli vasıf, bilgi gücüne sahip olmalarıdır.”
— “Sayın Reflğ, olayla ilgili bir başka ilginç yan daha var. Bu eserin film yapılması, ortanın solunda olduğunu söyleyen bir hükümet döneminde kararlaş tırılıyor, ama filmi engelleyenler de, özellikle solun ay dın takımı oluyor.”
— "Doğru, Yener Bey, O tarihte ‘sağcı’ olarak sa yılan, ‘milliyetçi-muhafazakâr’ sayılan basından, grup lardan bu konuda hiçbir reaksiyon gelmedi. Yani ‘sağ’ çevre, hiçbir zaman, ‘Nasıl oluyor da TRT, bir komü
nist yazarın eserini filme çekiyor?’ demedi!” — “Soldan gelen itirazların odak noktası neydi?”
— “Efendim, Kemal Tahir’in hilafetçi olduğu, O s manlıcı olduğu, gerici, hatta faşist olduğu söyleniyor du. Hatta bir ara bu işe, benim için çok acıdır, sendi kalar da alet edildi. Bu filmde çalışm ak için okuldan getirdiğim öğrenciler, bu olaylarda kullanıldı.”
— “Hangi sendika, nasıl baskıda bulundu Halit Bey?”
— “D İSK baskıda bulundu. Herhangi bir ideolojik açıyla belki yaklaşmadı, ama bu filmde çalışan insan ların emekçilik haklarının verilmediğini söyledi."
— “Gerçekten verilmiyor muydu haklar?”
— "Yener Bey, bir kelimeyle şimdi benim bu so runuza karşılık vermem tam olmaz. Şunu söyleyeyim ki, ‘Yorgun Savaşçı’daki ücretler, TRT'nin yaptığı her hangi bir filmde verilen ücretlerden, piyasadaki ge çerli ücretlerden çok farklı değildi. Ötekilerde böyle bir eyleme geçilmezken, burada hedef olarak ‘Yorgun Savaşçı’nın alınması, bence anlamlıydı!”
m
M
m
m
Btemıs!
|'|| l ll ll || I |IMI Mil M ili|l||||| l li f f c lİ T T lİ F I I, . „ s:.. * S* :» i t , v
Kemal TahirMn gerek solun bir kesimi, gerekse Atatürk’e sığınan
bir kesim tarafından sevilmemesini yorumlayan ünlü yönetmenin
görüşü: “ insan, eserleriyle yargılanır...”
Y E N E R S U S O Y
toplumuna uygulanamayacağını iddia etmiştir. İşte bu durum, onun klasik Marksistlerle tezata düşm esine neden olmuştur. Bunun ötesinde Kemal Tahir, geli şigüzel Batılılaşmaya, Batı özentisi toplum taklidine de karşı çıkmıştır. Bunun için de, o kesim de Atatürk’e sığınarak, Batılılaşmanın başlıca sembolünün Atatürk olduğunu iddia ederek, bu nedenle Kemal Tahir’in
‘Atatürk düşmanı’ olduğunu ileri sürmüşlerdir." — “Siz Kemal Tahlr’le bir süre beraber oldunuz. Ya kından tanıdığınıza göre Kemal Tahir, gerçekten Ata türk’ü sevmez miydi?”
— “Onun Atatürk düşmanı olduğu yolunda çıka rılan sözler, ‘O öyle demişti, şu şöyle demişti’ gibi rakı masası sohbetlerine dayanan iddialardır. Kendi imza sıyla yazdığı hiçbir kitaba, yazıya dayanmamaktadır. Bunları ciddiye almak mümkün değildir. Ben kendi sinden böyle bir şey duymadım. İnsan, eserleriyle yar gılanır. Kalbinde, beyninde neler olduğunu bilmek mümkün değildir.”
“BASİRETSİZ YÖNETİCİLER"
— “Görüldüğü kadarıyla, 12 Eylül'den sonra ‘sa ğ’ kanattakilerde Kemal Tahir’e saldırmaya başlıyorlar.”
— “Evet, 12 Eylül'den sonra soldan hiçbir reaksi yon kalmadı. Bundan sonra, o zamana kadar ortalık ta dolaşmayan Kemal Tahir’in ‘komünistliği’ işlenme ye başlandı. Gerek Bülent Ecevit, gerekse ondan son ra Süleyman Demire! dönemindeki kadrolar, mesele ye basiretle yaklaştılar, gerçekçi bir açıdan baktılar. O dönemlerin TRT genel müdürleri Cengiz Taşer ve
Doğan Kasaroğlu, hiçbir gayriciddi tezvirata kulak a s
madılar. Fakat onlardan sonraki dönemdeki yönetici ler, basiretsizlikleriyle, bugün devleti son derece zor duruma düşüren bir çirkin olay yaratmış oldular.”
— “MIHI Güvenlik Konseyi üyelerinin bu film hak- kındaki görüşlerini, dolaylı da olsa, öğrenmek olana ğını aramadınız m ı?”
— “Ayasofya’daki çekim için, o zaman Konsey’in Genel Sekreteri olan Amiral Işık Biren’in, Kültür Ba kanlığı Müsteşarı Kemal Gökçe’ye verdiği talimat, be nim yanımda oldu. Biren, ‘Konsey bakımından,
Aya-"Kemal Tahir, 1950 affından sonra çı
kınca, kesinlikle hiçbir siyasi aksiyo
nun İçinde bulunmamayı seçti... Onun
bu yanı, örgütçü solun hoşuna gitme
miştir..."
— “Sayın Refiğ, ortada bir çelişkili tablo var. Ke mal Tahir, 1950 öncesinde komünistlikten mahkûm oluyor, adı komüniste çıkıyor, sol görüşün temsilci si olarak belleniyor. Sonra sol aydınlar, ‘Yorgun Sa-
vaşçı'ya karşı cephe alıyorlar. Bunu nasıl açıklarsı
nız?”
— “Kemal Tahir, solun bir kesimi tarafından sevil miyor, ona karşı düşmanlık var. Kemal Tahir 1950 af fından sonra hapisten çıktıktan sonra, kesin olarak hiçbir siyasi aksiyonun içinde bulunmamayı seçm iş tir. Onun bu yanı, solun eylemci, örgütçü takımı için makbul olmayan'yanı olagelmiştir. Bunun ötesinde Kemal Tahir, klasik Marksist şemaları da reddetmiş tir. Yani Kemal Tahir, Türkiye tarihinden yola çıkarak, ülkemizde klasik Marksist sınıf çatışmasının, klasik Marksist sınıf yapılarının bulunmadığını iddia etm iş tir."
— “Tarihi saptırdığı yolundaki İddialarda, buradan mı kaynaklanıyor?”
— “Evet! Kemal Tahir’in Türk tarihine bakışında, Türk toplumunu meydana getiren ekonomik yapının, üretim ilişkilerinin, siyasi, din ve devlet özelliklerinin Batı’dan farklı olduğunu, dolayısıyla Batı ülkelerinde ortaya çıkan Marksist düşüncenin, klasik haliyle Türk
\ \
Y'r v '
-m t
'A ta tü rk 'ü niye g izliyo ru z?"
Kendisinin de Atatürk kuşağı, tutkunu olduğu
nu vurgulayan Halit Refiğ, "Atatürk'ü neden gizliyoruz. Neden onun için yüzlerce film
çekmiyoruz?” diye dertleniyor. O nun hakkında çekilen tüm filmlerin, nedense yaban
cı yönetmenlere yaptırıldığını söyleyen Refiğ, Atatürk'ün 100. doğum yıldönümü kut
lama programı içinde, kendisine yaptırılan "Atatürk ve Sanat" adlı 45 dakikalık eserin,
TV dışında her yerdegösterildiğini açıkladı. Ve bunu da TRT yönetiminden sordu; "Bu
filmi göstermekten neden korkuyorsunuz?"
Yöneten;
UMUR TALU
EKONOMİ
Enflasyonu aşağı çekmede psikolojik etken olacak
Faize indirim sinyali
ZUlfikar DOĞAN - ANKAR A
'E V D U A T faizlerinde indi rim "sin y a li" verildi. Ban- ’kalann indirim yolundaki is teklerini gözönünde bulunduran Merkez Bankası’nın da, bu yolda bir karar alacağı ve l Mart’tan ge çerli olmak üzere faiz oranlarında 2 ile 3 puan arasında bir indirime gideceği bildirildi.
Bankalar Birliği’nin 14 Şubat’ ta yapılan toplantısı sırasında ban ka genel müdürlerince dile getirilen
j Bir türlü aşağı çekilemeyen enflasyona, faiz en
jeksiyonu sağlamak amacıyla oranlarda 2 İle 3
puan arasında bir indirim tasarlanıyor. 1 Mart'
tan geçerli olması beklenen indirim kararının
hafta içinde açıklanması bekleniyor
faizlerin düşürülmesi yolundaki is tek, Merkez Bankası İdare Mecli- si’nin bu hafta yapacağı toplantıda ele alınacak. Merkez Bankası ile H a zine yetkililerinin geçtiğimiz cuma günü yaptıkları toplantıda da konu ele alındı. Toplantıya Merkez Ban kasından Başkan Yardımcısı İbra
him Kurt ve ilgili teknisyenler de ka tıldı.
Önceki hafta gerçekleşen Banka lar Birliği toplantısından sonra Baş bakan Yardımcısı Kaya Erdem, fa izlerin düşürülmesi konusunda top lantıya öneri gelmediğini, ancak, banka genel müdürlerinin bu
konu-Bir a y d a 60 m ilyar arttı
sırdaş hesabın sırrı
I A N K A hesaplan, “ sırdaş’’ta toplanmaya başladı. Bir ay içerisinde yüzde 9’luk artış kaydeden mevduat sertifikalı hesaplar, Ocak ayı sonunda 706 milyar liraya ulaştı. A A ’nın habe rine göre, 1985 yılı sonu itibariyle 647.7 milyar lira olan sırdaş hesaplarda, bir aylık dönem içerisinde yaklaşık 60 milyarlık bir yükselme gerçekleşti. Son bir yıl içerisinde ise, sırdaş hesaplardaki büyüme yak laşık 3 misli oldu.
Sertifikalı hesapların yüzde 26.9’unu oluşturan 189.7 milyar liranın kamu bankalarında, kalan bö
lümünün ise özel bankalarla yabancı sermayen ban kalarda toplandığı belirlendi. Tüm sırdaş hesapların yüzde 65.7’sini oluşturan 463.6 milyar lirası, mev duat sıralamasında ilk 7 arasında bulunan özel ban kalarda toplandı.
Sırdaş hesapta son bir yıl içinde yaklaşık 2.6 kat artış gerçekleşti. Sertifikalı hesap toplamı 1984 so nunda 249.4 milyar, Ocak 1985 sonunda da 274 mil yar lira idi. Son bir yıllık gelişmeyle sırdaş hesapların toplam mevduat hacmi içindeki yeri de yüzde 9.3’e erişti. Aynı oran, 1985 yılı Ocak ayı sonunda yüz de 5.7 idi.
da istekli olduklarını söylemişti. E r dem, aynca faizlerin düşürülmesi konusunda teknisyenlerin çalışma lar yaptığım, kararı Merkez Banka- sı’nın gerçeğini ifade etmişti.
Dövize esneklik
Bu arada, yine geçtiğimiz cuma günü Merkez Bankası Başkan Yar dımcısı Zekeriya Yıldırım başkan lığında yapılan toplantıda da, ya rından itibaren yürürlüğe konulmak üzere hazırlıkları sürdürülen kam biyo rejimine yönelik tebliğler ele alındı.
Yılbaşından itibaren uygulama ya konulan döviz hesaplarına yüz de 20 munzam karşılık uygulama sı, bir kısım bankaların tepkisine yol açmış Merkez Bankası Başkanlığı daha sonra yaptığı açıklamada ban kaları suçlayarak alınan kararların bankaların yanlış yaklaşımlarından kaynaklandığım belirtmişti.
Merkez Bankası yetkilileri teb liğlerin içeriği konusunda açıklama yapmamakla birlikte uygulamaya “esneklik" getirici düzenlemelere gi dildiğini belirttiler. Karşılık oranı nın aynı kaldığı, ancak yatırılma sında döviz türlerine göre bankala ra bazı kolaylıklar sağlandığı öğre nildi.
Swlssalr'in başarısı
★ İsviçre Hava Yollan (Swissair), geçtiğimiz yıl içerisinde 48 uçağı ile toplam 69 bin 286 sefer yaparak yeni bir rekor kırdı. Söz konusu sefer ler sonunda uçaklar toplam 101.4 milyon kilo metre yol kat etti. Bu mesafe ise aya tam 264 kez gidişi ifade ediyor. Yine 1985 yılı içerisinde Swissair tarafından 7 milyon 337 bin yolcu 67 ülkenin 99 kentine taşındı. Swissair’in trafik hac mi geçtiğimiz yıla göre yüzde 4 artarken, yolcu taşıma yüzde 6, posta hacmi ise yüzde 5 ora nında artış kaydetti.
SAYAS'IN AÇIKLAMASI
★ Sayas Gıda Maddeleri ve Sanayi Ticaret A.Ş. bir açıklama yaparak, iflasın ve şirketin Tekfen Holding’e devrinin söz konusu olmadığım bil dirdi. Firma yetkilileri, 55 yıllık mazisi olan ku ruluşun zor durumda olmadığım belirterek, bu konudaki haberlerin gerçek dışı olduğunu vur guladılar.
Emisyon büzüldü
★ Merkez Bankası, piyasadan 34.6 milyar lira birden çekerek, emisyon miktarım 1 trilyon 313 milyar liraya düşürdü. Dolaşımdaki para mik tarım giderek kısan Merkez Bankası, Hazine’ye daha cömert davranarak Hazine’ye yılbaşından bu yana 64.8 milyar liralık destek sağladı.
bey makine
★ B Ü K O M A Fuan’na katılan firmalardan El- lialtı A .Ş.’ye ait Prestige-Compex, elektronik he sap makinesinin aslına sadık kalarak 3 metre boyunda dev bir maket yaptı. Makine, ziyaret çiler tarafından büyük ilgi gördü.
23 ŞU B A T 1986
i
\?
3 P Î -Ö r í
"Küçük A ğ a "n m kostüm leri...
Halit Refiğ, bugüne kadar bir köşede kalmış
bir başka ilginç konuyu da bize anlattı. "Küçük Ağa" adlı TV dizisinde "Küçük Ağa 'nın
giysilerinin, "Yorgun savaşçı "daki Çerkez Ethem'in giysilerinin aynısı olduğunu açıkla
dı. çizmesine, kurt kürkü yakalı ceketine, hatta mekânların bile "Yorgun savaşçı "dan
her şeyin kendilerinden kopya edildiğini söyleyen Refiğ, kendi kameramanının bile kul
lanılmış olduğunu ifade etti.
Sofya’daki namaz sahnesi mahzurlu değildir. Bu fil me, Konsey çok önem vermektedir, gerekli yardımı yapın’ dedi. Bunun yanı sıra, filmin montajı sırasın
da TRT'den gelen bazı zorluklar konusunda, bir emekli subay dostumuz, Nurettin Ersin’le görüştü. Sayın Er sin, o zaman Kara Kuvvetleri Komutanı’ydı. Arkada şım ın bana yansıttığı, Ersin’in de bu konuda çok müsbet olduğu, filmi heyecanla bekledikleri yolunday dı. Zaten filmin çekimi sırasında, çekim öncesi şart koştuğum Türk ordusunun yardımı da, başta Sayın Ke
nan Evren ve Sayın Nurettin Ersin olmak üzere, ver
dikleri emirle sağlandı."
— “Bu emirden sonra, ordudan yakın destek gör dünüz mü?”
— "H em de çok büyük. En küçük bir olum suz dav ranış, bir karşı koyma, bir isteksizlik hatırlamıyorum. İstanbul’da 1. Ordu’dan büyük yardım gördük. A sk e ri malzemenin büyük bir kısmı, müzelerden karşılan dı, Ayasofya çekimlerinde 600 er kullandık. Heybeli- ada’da Deniz Kuvvetleri'nin araçları yardım etti. O za man 1. Ordu Komutanı, şimdi Genelkurmay Başkanı olan Sayın Necdet üruğ idi. Hatta size burada şunu da söyleyeyim: 1. Ordu’dan bize yapılan yardımlar, Do ğan Kasaroğlu’nun askeri protokolü imzalamasından önce başladı.”
— “Sayın Refiğ, önceden alınan izinler, tetkikler, bunca ordu yardımından sonra, ne oldu da bu film or tadan kaldırıldı? Birkaç vatandaştan gelen ihbar mek tubu, böyle bir kararın alınmasına neden olmasa ge rek?..”
— “Bakın Yener Bey, yapılan bütün baskılar, gayri- ciddidir. Eğer aksi olsa, kimse susmazdı. MİLLİYET’ in yayınladığı filmin yakılmasına neden olarak göste rilen, 8 maddelik gerekçe dökümü var. Dehşet verici maddeler. ‘Atatürk’ün Milli Mücadele'dekl rolünü kü
çümsemek, hatta Kurtuluş Savaşı'nın hiç gerekli ol madığını söylemek; hilafetin, Türkiye için en geçerli idare tarzı olduğunu söylemek; Türk ırkının, sarı ırk olduğunu İddia etmek; Kürtçülüğü desteklemek; Er meni davasının haklı olduğunu söylemek...’ Bunları
alt alta koyduğunuz zaman dehşet verici bir şey orta ya çıkıyor. Eğer bunlar ciddiyse, Türkiye'de İstiklal Mahkemeleri’nin, Divan-ı Harplerin kurulması gere
kir. Bu filmin yapılmasına kim karar verdiyse, kimler yardımcı olduysa, onların hepsinin bu mahkemeler de hesap vermeleri gerekir. Bir tarafta bu kadar kor kunç iddialar var, bir tarafta bunların failleri yok. De mek kİ, yalan."
TEK HASSAS KONU
— “Sizin hakkınızda heıhangl bir soruşturma açıldı m ı?”
— “Bu kadar gürültü kopmuşken, bu kadar ağır İt hamlar varken, şu konuştuğumuz ana kadar bir tek res mi görevli, bana resmi ya da gayriresmi hiçbir cümle sarfetmedi. Ben, bu korkunç olayda devlet tarafından yok farzedilen bir insanım. Bu 8 gerekçe, tarihi pers pektif içinde, bu devlete sürülen çok büyük bir ayıp. Böyle sahte İddialar olur m u? Devletin çok önemli mevkiine gelmiş bir kişi, neye imza atacak, neye im za atmayacak, bunu bilmek durumunda.”
"Filmin İmhasını isteyen kurulun üye
leri arasında Devay'dan başka, Meh
met Turan Akköprülüler, Albay Selçuk
Doğu, sinema profesörü Alim
ş.
ona
ran ve Turgut Ozakman da vardı..."
— “Sayın Refiğ, Başbakanlık’a olumsuz rapor ve rip, imhasını isteyen Denetim Kurulu’nda kimler ol duğunu biliyor musunuz?"
— “Efendim, o grubun sekiz kişi olduğu söyleni yor. Bana beş isimden bahsedildi: Behçet Devay var. O zaman TRT Genel Müdür Yardımcısı olan Devay’ ın, bu olayın baş tertipçisi olduğu inancındayım. ‘Yor
gun Savaşçı’yı engelleme, yok etme çalışmalarını, biz
zat Devay yürüttü. Bunun yanı sıra, halen TRT TV Da ire Başkanı Mehmet Turan Akköprülüler, birkaç ay ön ce ölen Albay Selçuk Doğu, sinem a profesörü Alim
Şerif Onaran, şimdiki Devlet Tiyatroları Genel M üdü
rü Turgut Özakman... Benim hatırladıklarım bunlar.”
— “Sayın Onaran, sizin meslek dünyanız içinden. Alim Bey’le karşılaştığınızda, neler olup bittiğini sor muyor musunuz?”
— “Alim Şerif Bey’le, bu konuyu konuşmadım, ken disini yüzlemedim. Benimle karşılaştığı zaman, hep beni teselli etti. ‘Sen emin ol Halit’ciğim, bu film
yakılmadı’ dedi. Ben, neden bana bu garantiyi vermek
ihtiyacında olduğunu kendisine hiç sormadım."
— “Halit Bey, Alim Şerif Bey'in, 1982 Nisan ayın da Türk Dili dergisinin 364. sayısında çıkan imzalı bir yazısı var. Bu yazıda hem sizi methediyor, hem çeki mi göklere çıkarıyor ve sonunda da şunları söylüyor
‘Halit Refiğ’e şimdiden alkış tutmak için, hiç de er ken sayılmaz.’ Burdan çıkan iki soru var. Alim Bey, bu
filmi nasıl gördü de, methediyor? İkincisi, böyle met heden bir kişi, sonradan bu filmin ‘yakılm ası’ konu sunda nasıl imza atabiliyor?”
— "İlk sorudan başlayalım. ‘Yorgun Savaşçı’nın teknik işlemleri, Mimar Sinan Üniversitesi’nln Sin e ma Bölüm ü’nde yapılmaktaydı. Biliyorsunuz, Alim Bey, şu anda Türkiye’nin tek sinema profesörüdür. Do layısıyla, ülkemizin bu önemli sinema eğitim kurumuy- la yakın ilişkileri doğaldır. Filmin montajı tamamlan dıktan sonra, montajlı iş kopyasını bir dost grubuyla seyrettik. Alim Bey de tesadüfen oradaydı, Rıza Rit ve Sarper Özsan da vardı. Filmi seyrettikten sonra, baktım ki, hem Şerif Bey’in, hem de Rıza Rit'in göz lerinden yaşlar akıyordu. Dediğim gibi, sonradan bu nu kendisine sormayı da gerekli bulmadım. Siz öğre nirseniz, memnun olurum. Sizin gösterdiğiniz yazıy la, kuruldaki karara attığı imza, kendisini ilgilendiren çelişkidir.”
— “Halit Bey, ‘Yorgun Savaşçı’nın içinde, toplu mun çeşitli kesimlerinde tartışmalara yol açabilecek bölümler sizce hangileriydi? Filmin hassas konuları na da biraz değinsek...”
— “Vallahi, aslına bakılırsa, bir tek h assas konu var. Milli Mücadele dönemi sırasında, Türkiye’de bir kısım vatandaş, halife adına ortaya çıktığını iddia eden Anzavur tipi bazı asilerin arkasına katılmışlardır. D o layısıyla, Milli Mücadele döneminde hilafeti korumak isteyen, ‘Din elden gidiyor’ kışkırtmasıyla bazı hoca ların peşine takılan bir kısım vatandaşların, Kuva-yı Milliye'cilerle, Ankara Hükümeti’yle karşılaşması me selesi, bence üstünde tek sakınca kuşkusu uyandı rabilecek noktadır. Yani yeşil bayrakla, Ay-Yıldızlı bay rağın karşı karşıya geldiği Anzavur savaşı meselesi, tek hassas noktadır. Bu konu kapanmıştır, ama tari hi bir gerçektir. Atatürk, Nutuk’unda, ‘iç isyanları bas
tırmanın, Yunan taarruzunu tevkif etmekten daha önemli olduğunu’ vurgulamaktadır.”
— “Bir başka tartışma konusu da, Batı Anadolu’ nun, Milli Mücadele’ye isteksizce katıldığı yolundaki bölümler.”
TARİHİ GERÇEKLER
— “Batı Anadolu’daki nüfusun önemlice bir kısmı, biliyoruz ki Rumlardan meydana gelmekteydi. Batı Anadolu’da Yunanlıları büyük bir iştiyakla karşılayan, özellikle bu yerli Rumlar olmuştur. Nasıl ki, Maraş, An- tep, Urfa’da yerli Ermeniler Fransız üniforması giym iş lerse, Batı Anadolu’da da bu, yerli Rumların Yunan üni forması giymesi, evlerinin, dükkânlarının önlerine Yu nan bayrağı asmalarıyla tecelli etmiştir. Akhisar’ın nü fusunun yarısına yakını yerli Rum'muş. Bunlar ve öteki Rumlar, Yunanlıların gelmesine çanak tutmuşlarsa, bundan, bugün orada yaşayan Türk vatandaşlarının gocunm asına sebep nedir? Bu tarihi gerçekleri unu talım mı yani? O zaman, başta Atatürk’ün Nutuk’unun okunmasını önlemek gerekir. Kemal Tahlr’ln anlattı ğı her şey, Atatürk'ün Nutuk’unda, bizzat Atatürk ta rafından ifade edilmektedir.”
— “Birde Çerkez Ethem konusunda, filmle ilgili bazı tartışmalar çıkmıştı. Atatürk’ten daha ön planda, daha kahraman gibi gösterilmiş...”
— “Biz filmde, romana dayanarak, Çerkez Ethem ’ in, İlk karanlık dönemde ortaya çıkışındaki faydasını, Yunanlılara karşı büyük mücadelesini, — ki bu Nutuk’- ta da belirtilmiştir— ama bir süre sonra düzenli ordu ile Çerkez Ethem’in güçleri arasında anlaşma imkâ nının kalmadığını gösterdik. Film, zaten bir kopuşla bitmektedir...”
— “Çerkez Ethem’in Yunan kuvvetlerine katılma sı gibi, roman dışı bir bölüm yok...”
— “O İltihak, bir sene sonra olmuştur. Yunanlıla ra iltihakından daha önemli olarak, Çerkez Ethem'in zapturapta gelmezliği, düzenli ordu nizamına uyum suzluğu, bu uyumsuzluk yüzünden düzenli ordu men suplarıyla sürtüşmesi, çatışması ve kopma noktası na gelişi vurgulama noktasıdır. Kaldı ki, eğer bütün mesele Çerkez Ethem'in Milli Mücadele’nin ilk döne mindeki faydaları anlatılıp, daha sonraki ihanetinden
mm
VAKFIN ROLÜ
söz edilmemesi bir gerekçe idiyse, bunun için bir fil mi yakmaya gerek yoktu. Filmi seyrettikten sonra, der lerdi ki, ‘Yunanlılara ilticasını da gösterelim, tarih ta
mam olsun’. Yener Bey, bunlar inandırıcı olacağı sa
nılan, bazı çamur atmalardır.”
— “Sayın Refiğ, bir de çok merak ettiğimiz bir ko nu var. ‘Yorgun Sa va şçı’ filminin negatifleri ne oldu? Sizde herhangi bir videoband ya da negatif parçalar var m ı?”
— “Hayır, bende hiç yok. Yener Bey, bu mesele de en ciddi taraf, filmin negatiflerinin ne olduğudur. Filmin bütün kopyaları yakıldı, bir kopyası saklandı deniyor. Hangi kopyaları? Filmin, hiçbir zaman bir kop yası olmadı ki! Filmin iş kopyaları ve negatifleri var dı. Her filmden sonra, bir yakılma olayı mevcuttur.”
— “Anlamadım, o zaman niye film yakıldı diye or talığı ayağa kaldırıyoruz?”
— "Hayır, öyle değil. Her film yakılır aslında Ye ner Bey. Bir film, aslından en az yarı yarıya, hatta on misli daha fazla çekilir. Kullanılacak kadar film orta ya çıktıktan sonra, o filmin negatifi saklanır, geriye kalan negatifler ve filmin ortaya çıkm asında kullanı lan pozitifler, saklanm asına gerek ve imkân olmadığı için yakılır!”
— “Siz, 'Yorgun Savaşçı’ için kaç metre film har cadınız?”
— “Biz filmi 25 bin metre negatifle çektik. Bundan 13.600 metrelik bir film çıktı ortaya. Bir de 25 bin metre pozitif vardı tabii. Dolayısıyla, ‘Yorgun Savaşçı’ filmi nin yaklaşık 37 bin metrelik yakılması gereken filmi vardır. Bunların yakılmış olm ası helaldir. Geride, her filmde olduğu gibi korunması gereken 13.600 metre lik negatif vardır. Bu negatif ne oldu? Eğer bu negati fi yakmışlarsa, tarih boyunca hiçbir şekilde affedile- meyecek, mazur görülemeyecek, hiçbir sahte iddia nın affettiremeyeceği büyük bir cinayettir. Am a eğer bunu muhafaza edip de, geride kalan 37 bin metrelik bölüm yakıldıysa, yapılan iş helaldir. Eğer iş orada kal dıysa, bütün yapılanlar da maskaralıktır."
— “Halit Bey, ben de hem romanı, hem senaryo yu okudum. Bir de Fevzi Çakmak’a olan yaklaşmada farklılık var. Örneğin, Tarık Buğra’nın ‘Küçük A ğ a ’sı da aynı dönemi ele aldığı halde, Yorgun savaşçı’da, bazı önemli olabilecek zıtlıklar ortaya çıkıyor.”
— “Yener Bey, ‘Yorgun Savaşçı’, esas itibariyle, Milli Mücadele’ye ilk kaplanların hikâyesidir. Rom an da, bu mücadeleye başlangıçta karşı olup da, sonra dan katılanlar, acı bir şekilde eleştirilmiştir. Bu eleş tiriye hedef olanlardan biri de, çok kısa bir pasaj içinde bile olsa, Fevzi Paşa’dır. Buna karşılık, daha sonra ya pılan ‘Küçük Ağa’ filmi, Milli Mücadele’yi İlk yürütme ye çalışan subayların, halktan pek ilgi görmedikleri ni, ancak İstanbullu din adamlarının bu işe karıştık tan sonra, halkın Milli M ücadele’ye katıldığını göste rir. ‘Küçük Ağa’ filmde belirtilmemekle beraber, roma nında Cumhuriyetken sonra Fevzi Çakm ak’ın yanına intisap eder. Her iki filmde de, Fevzi Çakm ak faktö rü, romandaki gibi gösterilmemiştir.”
— “Siz değişiklik mİ yaptınız?”
— “Ben, kısa bir pasaj olduğu için, tartışma konu su olabileceği için, ‘Yorgun Savaşçı’ romanındaki Fev zi Ç akm akla ilgili bölümleri, filme katmakta biryarar görm edim ”
— “Halit Bey, gizlide kalan bir başka nokta daha var, bana göre. Bildiğimiz kadarıyla, Kemal Tahir’ln adını taşıyan bir vakıf var. Bütün bu olaylar, engelle meler, yakılmalar olurken vakıftan hiçbir ses çıkma dı mı? Onların da konuya sahip çıkmalan gerekmez m i?”
— “Yener Bey, bu çok özel bir durum, lütfen ko nuşmayalım.”
— “Neden konuşmayalım efendim? Hiçbir şey gizli kalmasın! Cumhurbaşkanlığına kadar her şeyi konu şuyoruz da, vakıf neden sır olarak kalıyor?”
— “Efendim, vakfın kurucularından Cengiz Yazoğ-
lu, bir gün bana telefon etti; gizli bir görüşm e istedi.
Bizim evdeki çalışma odamda baş başa kaldık. Birden bana, ‘Ben vicdan azabı İçindeyim, sana her şeyi
anlatacağım” dedi. Çok şaşırmıştım. ‘Filmin yakılma sında, galiba bizim de bir sebebiyetimiz oldu’ dedi.
Anlatmasını istedim. ‘Sen’ dedi, ‘Filmin hazırlıkları sı
rasında Turhan Tükel’e ‘Bana karışm a' demişsin.” — “Turhan Bey, o zaman Sayın Ecevlt’in basın mü şaviri değil miydi?”
— “Evet, hem Başbakanlık basın danışmanı, hem de Kemal Tahir Vakfı’nın üyesi. Benim de çok eski ar kadaşım. Cengiz’e, Turhan’ın vakfın bana k a rla m a yacağını, sadece TRT Genel M üdürü’nü tanıdığımı ak tardım. Cenglz'in anlattığına göre, Turhan bana so n radan çok kızmış, elinde senaryo ve bazı resimlerle gelmiş. Bütün vakıf üyelerine ‘Bizim bu filmi önleme
miz lazım. Senaryoda Kız Efe aklı başında görünüyor ama romanda bu meczup bir tiptir. Halit, romandan farklı bir şey yapmış!' demiş. Sonra elindeki resimle
ri üyelere dağıtarak, ‘Şu resimlere bakın! Çerkez Et
hem atın üstünde, subaylar İse yerde. Bu duruıtı, orduyla vakfın arasını açabilir. Onun için biz bu filmin yapılmasına engel olalım, orduyla karşı karşıya gelmeyelim’ demiş.
— “Bu çok büyük bir olay Halit Bey, peki üyeler bunlara karşılık ne cevap vermişler?”
— “Cengiz’in ifadesine göre, açık seçik bir şey söy lememişler. Günün birinde Konsey Sekreteri Amiral
Işık Biren ile iki albay ve Turhan Tükel vakfa geliyor.
Turhan, resimleri gösterip, aynı lafları onlara da tek rarlıyor, senaryoyu gösteriyor ve ‘Biz vakıf olarak bu
filmin gösterilmesine karşıyız’ diyor. Biren Paşa ve al
baylar, hiçbir şey demeden, resimleri alıp gitmişler.”
— “Halit Bey, ‘Yorgun Sa va şç ı’nın perde gerisi olayları, çekimden daha büyük, insan dinlerken yoru luyor.”
— “Yener Bey kardeşim, adamlar herhalde çok şa şırmışlardır. S o l’dan ayrı şey geliyor, ‘Aman bunu yap
tırmayın, göstermeyin!’ sa ğ ’dan ayrı baskılar geliyor; ‘Aman bunu göstermeyin, komünistin eserini yakın!’
Bir tek yer kalıyor. O da Kemal Tahir’in vârisleri, ‘Aman
bizim hakkımızı koruyun’ demeleri gerekiyor. Onlar da
ortaya çıkıyor, ‘Aman bunu göstermeyin’ diyorlar! Bu ne iştir demişlerdir yani! Enteresan değil m l?”
— “Turhan Bey’le başka tartışmanız oldu m u?”
— “Turhan benim 35 yıllık arkadaşım. Bir keresin de de, Sıkıyönetim Kom utanlığında karşılaştık. S u baylar önünde avaz avaz bağırdı. ‘Sen nasıl Kemal Ta-
hir'i savunursun? O Atatürk düşmanıdır1 diye. Bal-
m um cu’dakl Jandarma Komando Taburu'nda. Asker ler, gözleri faltaşı gibi açılarak bizi dinlediler. Yener' çiğim, esrarengiz, enteresan, hayale gelmeyecek sürp rizlerle dolu bir roman gibi, değil m i?”
— “Sayın Refiğ, pes demekten başka sözüm yokl Teşekkür ederim!”