• Sonuç bulunamadı

Çankaya'da kırmızı kiremitli ev

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çankaya'da kırmızı kiremitli ev"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A L T A N 'CA

Ç a n k a ya 'n a

kırmızı

kiremitli

ev

n n E L E F O N U N öbür tarafındaki ses, ya­ bancım değildi. Basbayağı sın ıf arka--- daşım dı. K o sko ca iki s ın ıfı birlikte okum uştuk, hem de A n kara’nın tepesinde Ç ankaya’da.

H oş, okulum hâlâ orada ya. Çankaya İlkokulu.

Kira ile oturduğum uz ev b ile hâlâ orada duruyor. Ç ankaya ilko ku lu ’nun arkasında d ı­ şarıdan gözüken kırm ızı balık sırtı kirem itle­ ri ile tip ik bir “eski Ankara evi”dir o. N eden­ se yıkılm adı.

Bin dokuz yüz otuz yedi ile bin dokuz yüz otuz sekiz yıllarında o evde “ben oturduğum” için mi yıkamadılar, yoksa başka bir tarihi de­ ğeri mi var bilem iyorum ama “ ev” im hâlâ ora­ da.

İşte telefonun öbür tarafındaki ses o e s ­ ki, o güzel yıllardan kalan ve h iç eskim eyen, öğrencilik sevgisi ile dolu sın ıf arkadaşlarım ­ dan birisiydi.

— “ Eğer babandan benim için bir rande­ vu koparabilinsen çok mutlu olurum.”

— “ B ir d akika kapatma, ben hemen hal­ ledeyim .”

Hallederdi, eminim. Telefonun öbür ucun­ daki ses, her zam anki gibi nazik, sevgi ve iç ­ tenlik doluydu.

— “Tamam. Yann saat 11.00’de gelebilir­ sin. Seni bekliyor.”

Heeyt be! D ünyalar benim olm uştu. G a ­ ze te ciliğ im gene işe yaram ış, b in lerce in sa ­ nın isteyip de yapam ayacağı b ir olguyu elle tutm ayı başarm ıştım .

— “Sağol Özden... Ama yarın orada ol, ne olur?”

— “ Tamam korkma, seni bekliyoruz.” Özden dediğim Özden Toker. Benim Ç an ­

kaya ilkokulu’ndan sın ıf arkadaşım, bizim M e­ tin T oker’in e ş i ve ism et İnönü’ nün kızı.

Ertesi gün saat 11.00’de ism et İnönü ile yaşantım da ik in c i kez karşılaşacaktım .

B irin cisi, iyice eskilere dayanıyordu. Edir­ ne’nin ve civar kasabaların savaş tehlikesi yü­ zünden boşaltıldığı 1941 yıllarında, babam İs­ tihkâm B in b a ş ıs ı Kadri Erbulak, g id ecek ye­ rimiz olm adığı için Bulgaristan sınırındaki De- reköy'de bir ça d ır kurm uş ve dört k iş ilik a i­ le sin i oraya yerleştirm işti. Annem , kızkarde- şim ve ben, Erbulak A ile s i’ni oluşturuyorduk o çatıda.

ik in ci Dünya Savaşı’nın en civcivli günle­ rinden birinde Cum hurbaşkanı ism et İnönü, D ereköy’e g elm iş, bizlerle ta n ışm ış ve bizim çadır-evin önünde, o lab ild iğ in ce “ m ütevazı” bir akşam yem eği yenilm işti.

işte, ism et İnönü ile ilk karşılaşm am böy­ le olm uştu. Şim di aradan yıllar geçtikten son­ ra “ g a zeteci” n ite liğ im le yeniden k arşılaşa­ caktım .

O gece “ h iç uyuyam adım ” dersem , yalan söyle m e m iş olurum . A nkara’daki otel odası iyiden iyiye yabancı gelm eye başlam ıştı ba­ na.

IA B A H erkenden kalktım . Kahvaltı mahvaltı, sohbet m ohbet ama vakit bir --- türlü geçm ek bilm iyordu. Ankara Bü-rosu ’ndaki çocuklar, giderek şakalarını artır­ m aya başladılar.

— “Alfan baba, saat dokuz otuz. Sen şim­ di yayan olarak Sıhhlye’den çıksan on bire doğru Pembe Köşk’te olursun.”

Pem be K ö ş k ’te herkes beni bekliyordu sanki...

— “ Buradan efendim... Şöyle geçin lüt­ fen.”

Birden Özden Toker gözüktü.

— “ Gel, gel, Paşa Babam seni bekliyor.”

O odaya nasıl girdiğim i, nasıl ayakta dur­ duğum a hâlâ şaşarım. İsmet Paşa kendine öz­ gü se si ile konuştu:

— “Gel bakalım Erbulak.”

Ben, ism et İnönü’ye, Fatih Sultan M eh­ m et’e, Büyük İskender’e, N a p olyo n ’a bakar

A L T A N E R B U LA K

gibi bakıyordum. H epsini y ıllard ır tarih kitap­ larından tanıyordum ve o kitaplardakilerden bir tanesi karşım daydı şim di.

D üşündüklerim i aynen aktardım. Paşa, kendine özgü b ir kahkaha attı ve:

— “Seninle daha önce karşılaştık mı Sa­ yın Erbulak?”

— “ Karşılaştık ama, hatırlayamazsınız Pa­ şam. Ç o k eskiden, taa... 1941’lerde Bulgar s ı­ nırında Dereköy’de. Ben o zam anlar u facıcık bir çocuktum . S izinle , bizim çadırın önünde bir akşam yem eği yem ek onuruna e riş m iş ­ tim .”

A Ş A bir süre gene kendine özgü bir bi­ çim de düşündü, sonra şu anda bu sa- --- tırları yazarken bile tüylerim i diken d i­ ken eden bir b içim d e konuştu:

— “Kızkardeşin de kocaman olmuştur de­ ğil mi? Evlendi mi? Çoluk çocuğa karıştı mı?”

Doğrusu ya, bir insanın otuz beş yıl ön­ ceki bir olayı bu denli c a n lı anım sam asının sırrını bugüne kadar çözem edim . A m a o e li­ ni yanağım da gezdirerek:

— “ Eee... Sen tıraş da olmamışsın!”

Doğru idi, ş a ş k ın lık la tıraş olm ayı unut­ m uştum ama bir mazeret bulm am gerekiyor­ du.

— “ Paşam, sabah çok erken kalktım, tı­ raş oldum ama o kadar uzun zaman geçti ki, gene uzadılar herhalde.”

K ahkahalarla güldü.

— “Atma... Ve şunu unutma, ben, düş­ manlarımın karşısına bile sinekkaydı çıktım.”

D üşm anlarının karşısın a b ile “ sin ekkay­ d ı” çıkan ve belleğini bilgisayar gibi kullanan devlet adam larına olan gereksinm em iz bu­ günlerde daha fazla galiba?

S iz ne d ersin iz?

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

• Arıza sonrası hasar gören elektrik anahtarı sortisinin değişimi, (malzemeyi hizmetten yararlanacak müşterisi tedarik eder).. • Arıza sonrası hasar gören priz

• Gerçek ya da tüzel kişi tarafından kurulan ve paylara bölünen bir temel sermayesi vardır. • Borçlarına şirketin varlığı kadar sorumlu ortaklıkları ifade

• Esnek üretimde tekrarlanan seri üretim değil, değişen müşteri ve Pazar taleplerine bağlı olarak çok amaçlı, fonksiyonlu üretim araçları ile aynı periyotta

Bu durum tanıda altın standart yöntem olan polisomnografi incelemesine alternatif olarak, daha pratik, daha az maliyet gerektiren, teknisyen refakati gerektirmeyen,

Bu duruma, bu araçlarla veri toplamanın ve verilere daha kolay ulaşıl- masının yanında, maliyetin düşük, daha az emek ve zaman konusunda diğer çalışmalara göre

Anestezi ve lokal anesteziye bağlı komplikasyonlar: apne, aspirasyon pnömonisi, hipoksi, laringeal spazm, konvulsiyon, malign hipertermi, kardiyak arrest, prilocaine

Bu yazıda OSAS şüphesi olan bir hastaya yapılacak uyku testinin, etkin ve güvenilir olması ve hızlı sonuç vermesi için laboratuvarda mı, yoksa evde mi yapılmasının daha

JoJo içinden, siyah ona daha çok yakışıyor, diye geçirdi.. M urat m utfaktan koşarak