• Sonuç bulunamadı

Ruhi Su'yu mezarında rahat bırakmıyorlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ruhi Su'yu mezarında rahat bırakmıyorlar"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

# '3

r/L-Ruhi Su’yu mezannda

rahat bırakmıyorlar

► Ruhi Su’nun Zincirlikuyu’daki mezarı,

öldüğü 20 Eylül 1985’ten bu yana en az yirmi

kez saldırıya uğradı. Saldırılar genelde ölüm

yıldönümüne yakın

zamanlarda yapılıyor.

► Ruhi Su'nun ölümünün

üzerinden sekiz bahar,

sekiz kış ve sekiz yaz geçti.

Sevenleri unutmadı onu.

Düşmanları ise hâlâ

kinlerini kusmakta.

(2)

Ruhi Su’yu rahat bırakmıyorlar

Z A F E R A K N A R

Hava kararmışken silahlarıy­ la geldiler. Kurşunlayıp gittiler mezar taşını. Bir başka gün yine karanlıkta geldiler. Bu kez elle­ rinde baltalar, saldırdılar mezar taşına. Yine karanlıkta geldiler. Yine silahlan vardı. Kurşunla­ dılar... Bir akşamüstü geldikle­ rinde sadece ellerini kullandı­ lar, mezarın üstündeki çiçekleri koparmak için. Ve hep karan­ lıkta geldiler, oysa severdi Ruhi Su aydınlığı...

Ruhi Su’nun ölümünün üze­ rinden sekiz bahar, sekiz kış ve sekiz yaz geçti. Sevenleri unut­ madı onu. Düşmanlan ise hâlâ kinlerini kusmakta. Bilmem haberiniz var mı? Ruhi Su'nun Zincirlikuyu’daki mezarı, -kim­ se sayısını tutamamış- en az yir­ mi kez saldınya uğradı, öldüğü 20 Eylül 1985 yılından bu yana.

“Öldüğü” diyorum; aslında “öl­ dürüldüğü” demek daha doğru.

Ruhi Su'ya yapılan kötülük­ leri anlatmaya, nereden başla­ sak? 1952 yılında başlayan tu­ tukluluk yıllanndan mı? Yoksa ölüm kapıya kadar geldiğinde bile hâlâ pasaport alamadığın­ dan mı? Siz söyleyin, hangisin­ den? Bu satırlan yazan toy ka­ lem anlatamaz, tüm bu kötü­ lükleri. Çünkü Ruhi Su, halkını sevdiği için mapushanede ya­ tarken daha ana rahmine düş­ memişti bu satırların yazan(!)... Öyleyse kim yapacak bunu? Tabii ki yari, sevdiği, can yolda­ şı yani Sıdıkası. Sıdıka Su...

Evet anlatıyor, Ruhi Su'ya taa başından, yapılan tüm kötü­ lükleri:

“ Ruhi Su’ya ilk kez bütün en­ geller aşılarak 1977’de pasaport verildi. ‘Bütün engeller aşılarak’

diyorum; çünkü Ruhi Su 1952’- dc tutuklanmış, beş yıla hüküm giymiş, bu siyasi tutukluluk tah­ ditti sayılmastna yetmişti. H'a- pisten çıktıktan sonraki 30 yıl içinde Ruhi Su hakkında açılmış tek bir dava yoktur. Yoktur ama bu tahdit duvarı bir türlü aşıla­ mamıştır. Mart 1981 yılında konserler için yurtdışına gitti Ruhi Su. Türkiye’ye dönüşünde pasaportun süresini uzatmak için İstanbul Emniyeti’ne başvu­ ru yaptı. Kendisine ikinci bir emre kadar beklemesini söyledi­ ler. Bu bekleme hiç bitmedi. Ama başka bir gelişme,

pasa-portu tekrar gündeme getirdi. Ruhi Su hastaydı. Yıl 1983’tü. Parkinson hastalığı üzerinde du­ ruldu ilk önce. Ardından prostat üzerinde yoğunlaştı kuşkular. Hastalık gittikçe ilerliyordu. Haziran 1984’te tedavi için yurt- dışından çağrı aldı. Bu arada teş­ his de konulmuştu; prostat kan­ seri. Ama pasaport olayında her­ hangi bir gelişme yoktu. Hep beklemesi gerektiği söyleniyor­ du. Cumhuriyet gazetesinin ça­ balarıyla olay alevlendi. Ocak 1985’te altı Alman sanatçı, Kül­ tür Bakanlığı’na başvurarak Ruhi Su’ya pasaport için giri­ şimde bulundu. Yetkili makam­ lar ısrarla başvuru olmadığını söylüyordu. Yeniden başvuru is­ tediler. Yine bekleme devam edi­ yordu. Sonunda Ruhi Su'nun yurtdışına çıkam ayacak ölçüde kötüleştiği için hiçbir zaman kullanamayacağı, 14 Haziran 1985 tarih ve 11022 sayılı ‘bir defaya mahsus yurt dışına giriş ve çıkışına’ izin verilen yazısıyla geçerlilik kazanan pasaportunu aldık. 20 Eylül’de de Ruhi Su öl­ dü. Bu öykü de böylece bitti...”

Ruhi Su’nun acıları ölünce de bitmiyor. Mezarında da ra­ hat bırakmıyorlar, halk ozanı­ nı. Mimar Feride Çiçekoğlu ta­ rafından yapılan anıt mezar, defalarca silahlı, bakalı ve kes- kili saldırıya uğruyor. Gerisini yine Sıdıka Sü’dan dinleyelim;

“ Zincirkuyu Mezarlığı’nda kıyıda kalmış zor bir mezar yeri aldık. Camdan mezar yapmış­ tık. Ve bu mezar kurşunlandı. Sonra da peyderpey kırmaya başladılar. En az 7-8 kez kurşun­ landı. Taşlarını keskilerle plaka plaka sökmüşler. Bu saldırıları genelde ölüm yıldönümüne ya­ kın zamanlarda yapıyorlar. Nu­ rettin Sözen’le konuştum, me­ zarı daha görünür bir yere nak­ letmek için. Bu isteğim kabul edildi. Geçtiğimiz ay içinde yine kurşunlamışlar. Kızdım, artık hiçbir yere başvurmayacağım. Çiçekleri söküyorlar, baltalıyor­ lar. Bıraksınlar, bari mezarında rahat etsin...” Sıdıka Su’nun ardından, kurşunlanmış, par­ çalanmış anıtı alan Mimar Sayım Bugay’la da görüşüyo­ ruz. Bize camdan yapılmış anıtı gösterek, “ Ayıp kelimesi desem, ayıp kelimesifie ayıp olur. Bu saygısızlığı anlatacak, sözcük bulamıyorum” diyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti Temsiliye Sivas’tan Ankara’ya kar yağışı altında üstü açık, üç hurda oto­ mobille giderler ve AnkaralIlar onlara görkemli bir

Beykoz, Hereke, Bakırköy fabrikaları gibi Fesaneyi de faaliyet çenberi içine alan Sanayi ve Maadin Bankasının meşkûr himmeti ve şirketin idare he­ yetinin

Ayrıca en fazla yirmi dört aracın havada lazer savaşı yapmasını sağlayan bir mekanizmaları da var. İHA’ların önümüzdeki aylarda 200–300 dolar aralığında bir

Lenfosit inhibisyon te sit pozitifliği, doku antikorlarının tesibti, sistemik oto immün hastalıkların varlığında sensörinöral işitme ka- yıplarının

change in cases diagnosed as having LC is macrocytosis (6) and it is determined in a study performed by Maruyama et all that macrocytosis is the most

Lateral medüller sendromun seyri sırasında %12-36 oranında görülebilen bir semptom olan hıçkırık, diafragmanın ve eksternal (inspiratuar) interkostal kasların

Thus, existence of association between development to be of nephrotic syndrome and hypersensitivity can be considered, because it is reported that minimal change nephrotic