Kütüöhane-Aflar
=— •
Mldiıat Cer-âl KUNTA 7
T
arihte birkaç kütüphane-adam okudum; hayatta birkaç kü tüphane - adam tanıdım. Tarihte hiç kimse kendi değildir, ve onlar hakkında hiç bir fikrim yok. Ha yatta herkes çok kendidir, ve bun lar hakkında fikrim hiç iyi değil.Tarihin «canlı kütüphane», «Ayaklı kütüphane» dediği insan ları yazanlara ve okuyanlara bıra kıyorum; ne halleri varsa_ görsün ler.
Hayatın kütüphane - adamlarına gelince; bunlardan 4 tanesini çok yakından tanıdım;
• ı — Bu .kütüphane Cağaloğlun- daki konağında mutasarrıfan mu kim ve Şûrayı Devlet mülkiye dai resinde âza idi.
İtiraf ederim ki, toparlak sakalı na ve galoş kunduralarına rağmen insan değildi, kütüphaneydi; Ca mından bakardım, dimağının üç dört rafında Alman kitapları, bes oıı rafında Fransız eserleri, on, on beş rafında Arap ve Acem ciltleri dururdu. Fakat bu kütüphanenin içine, bütün hayatımda, bir defa- cık giremedim. Anahtarı kaybol muştu.
2 __Bu kütüphane Moda çayırın daki köşkünde mukim ve eski bir elçi idi. Ve itiraf ederim ki sivri sakalına ve getirli iskarpinlerine rağmen bu da insan değildi, kütüp haneydi. Dimağının raflarında üç Avrupa payitahtının eserleri vardı. Fakat bir tanesini okumaya mu vaffak olamadım: Bu kütüphane başasağı konmuştu.
3 — Bu kütüphane Boğaziçinde- ki yalısında mukim ve eski bir pro fesördü. Ve itiraf ederim ki tek göz lüğüne ve yamalı papuçlarma rağ
men bu da insan değildi, kütüpha neydi. Dimağının raflarında Spen- serle İbni Sina, Hayyam ile Bayraa dizdize otururdu. Fakat dimağının raflarındaki kitaplardan bir tane sini olsun okuyamadım. Yüz kitap lık dolaba bin bir kitap, tıka basa, konmuştu.
Bir gün bu kütüphanenin kapısı nı açayım dedim, üzerime düşen kitaplardan kafam gözüm yarıldı.
4 — Bu kütüphane Bayezitteki konağında mukim ve Osmanlı im paratorluğunda vezirdi. İtiraf ede rim ki ak sakalına ve sırmalı ru basına rağmen bu da insan değil di, kütüphaneydi. Raflarında yal dızlı kitaplar operet ceneralleri gi bi dizilmişti. Fakat dimağındaki raflarda kitaptan başka her sey vardı: Bir gün kapısını açayım, de dim; bir de ne göreyim? Rafların da _p yerine ipek çamaşırlar, ipek mendiller, lavantalar, anber- ler vardı. Kütüphanenin kapısı cilt şeklinde oyulmuş ve yaldızlanmıştı, dışı kitaptı, içi dolap.
O gündenberi kütüphane - adam gördüm mü, kaçarım; ve kitap adam gördüm mü. sokulurum.
Kitap iyi şey: İçine girmesi de kolay, içinden çıkması da. Zaten bugünkü yüzyılın bir fenalığı da ilim hegemonyasıdır. Genç şöyle dursun, çocıik bile allâme olmak hırsında. Kültür programı da bu hırsı besliyecek kadar şişman. Hal
buki çok şeyi az bi'mektense, az şe yi çok bilmek evlâ. Ve salonda ya lan söyliyen kütüphaneden mutfak ta doğru söyliyen tel dolap daha güzel.
M id hal Cemal KUNT A Y
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi