KENDİ FIRÇASIYLE — Abdülmecit, babası Sultan Aziz gibi sanatsever bir kimseydi. Resme küçük yaşta baş lamış, fırçasını ölünceye kadar elden bırakmamıştır. Resimde, Abdülmecit’ln kendi fırçasından portresi.
O s m a n o ğ u lla r ı’n d a n
hayli
ş a ir, m u s ik iş in a s , h a tta h a t
s a n a tk â rı y e tiş m iş ti. M e c it
E fe n d i, bu a ile y e m en s u p
o lu p , s a n a tın ı
A v ru p a ’da
d a m e s le k o la ra k d e va m
e ttirm iş y e g â n e re s s a m d ır.
KIZI — Abdülmecit, 1935 yılında, sayılı güzellerden olan kızı Prenses Dürrüşeh- ver'ın bu portresini yapmış; tablo, sonradan kartpostal olarak de basılmıştı.
T
ÜRKİYE'YE resim sanatı Tanzimat' la girdi. Daha doğrusu Sultan Ab- dulaziz'in Avrupa seyahati, saray larımızın. konaklarımızın tablolar la süslenmesine vesile oldu. Bu tarih ten önce, Avrupa'da resim tahsili yap mış bir, iki ressam vardı. Ama, bunla rın adları ve eserleri, taassubun sisli havası içinde silinip gitmişti. Asıl, Av rupa'ya resim tahsili için resmen tale be gönderilmesi, Abdülaziz'in padişah lık yıllarına rastlar. Güzel sanatlara önem verilmesi de bu devrede başlar...Abdülaziz'in israfı, hürriyetleri kısıt layıcı tutumunun yanında, sanata karşı tutkusu, meziyetleri arasında yer alır. Batıdan Türkiye'ye kültür akımını var kuvvetiyle desteklemiş bir padişahtı o.
Sultan Aziz'in pehlivanlığı kadar sa natkârlığı da vardı. Ülkede bir taraftan pehlivanlık diriliyor, bir taraftan da sa nat hayatı gelişiyordu.
Rusya'dan meşhur deniz ressamı Ay- vazovskl’yi İstanbul'a o davet etti. Ona kıymetli tablolar yaptırdı. Bugün, mü ze olmuş saraylarımızdaki tabloların ço ğu. onun devrinden kalan yadigârlardır. Ayvazovski, hatıratında. Sultan Aziz' in hat ve resim sanatındaki hünerine hayran olduğunu, coşkun kelimelerle di le getirir. Padişahın kırmızı mürekkep le çizdiği bir gemi krokisini, hatıra ola rak alan ressam, bunu daha sonra, ya bancı bir hükümdara hediye etmiş ve bu harikulade kroki, bir yabancı müze nin malı olmuştur.
Güzel sanatlara bu kadar tutkun olan hükümdar, çocuklarının birinin bu sa hada yetiştirilmesini arzulamıştı. Gös terişe çok meraklı, fakat ruh hastası olan ve veliaht iken damarlarını kese rek İntihar eden büyük oğlu Yusuf Iz- •
zettin Efendide sanata karşı zerrece meyil yoktu. Diğer oğlu Mecit Efendi İse babasının bütün sanat zevkini miras olarak almıştı.
ABDÜLM ECİT’İN SİYASİ TABLOLARI Mecit, resme küçük yaşta başladı. Ba şarılı manzaralar, genellikle portreler yaptı. Devrin tanınmış edip, şair ve sa natkârları ile dostluk kurdu. Edebiyatı mızın ünlü slmelarını, bu arada, Recal- zade Mahmut Ekrem'i, Abdülhak Hâmit'i, Tevfik Fikret'i tuvaline geçirdi. Usta bir portre ressamı olduğunu gösterdi. Os- manoğulları'ndan hayli şair, musikişi nas, hatta hat sanatkârı yetişmişti. Me- clt Efendi, bu aileye mensup olup, sana tını — Avrupa'da da — meslek olarak de vam ettirmiş yegâne ressamdır. Ama törlükten ustalığa geçmiştir. Geçen yıl Fransa’nın Nice şehrinde müzayede su retiyle satışa çıkartılan Abdülmecit'ln • Çamlıca'da Sonbahar» isimli tablosu nun 160 000 liraya, bir Amerikalı kolek siyoncu tarafından satın alınması da onun değerini gösterir.
Abdülmecit Efendi, portre ve manza ralardan başka, siyasi tablolar da yap tı. 31 Mart Vakası üzerine, Mlllt Meclis tarafından tahttan indirilmesine karar verilen Sultan Abdülhamlt'e bunun bil dirilmesini tasvir eden tablosu, sanatı nın gücünden çok, o günü yaşatan ta rihî bir vesika niteliğini taşır.
Yine Abdülhamit idaresine karşı, giz liden gizliye canlanan hürriyet fikirleri ni »Sis» manzumesinde sembolleştiren Tevfik Fikret'ten aldığı İlhamla yaptığı ■ Sis» tablosu, o karanlık günlerin tam bir ifadesidir. Karanlıkta, uzaktaki ışığa koçanların duygularına tercüman olan bu siyası tablo, Tevfik Fikret’in
evln-de, bugünkü Aşiyan Müzesi’nde asılıdır. Mecit Efendi, ölünceye kadar fırçası nı elinden bırakmamıştır. Nice'te ve Pa ris'te yüzlerce tablo yapmış, sergilere katılmış, karakalemden pastele kadar, resim aletlerinin hepsini kullanmış, ge nellikle yağlıboyada sanatkârlığını gös termiştir. Klasik yönü ağır basan, fakat renkleri çok pırıltılı bir ressamdır.
Mecit Efendi'nln ressamlığı yanında, tenkit sahasında da sanat görüşleri var dır. Onun, yarım asırdan önce. Birin ci Dünya Savaşı'nın son yıllarına rast layan, Türk ressamlarlyle, sergilenen eserleri hakkında kaleme aldığı, geniş hatıra notları, özel arşivimizde bulunu yor. Mecit Efendi’nln, o devredeki Türk ressamlarının hepsi hakkında, ayrı ayrı ileri sürdüğü mütalaalar ve tenkitler bu güne değin hiç bir yerde yayınlanmamış tır. Birkaç ressamımız hakkında İleri sürdüğü fikirlerini o notlardan kısaca aktarmaya çalışacağız.
M ECİT EFENDİ’NİN GÖZÜNDE TÜRK RESSAMLARI
Mecit Efendi 'nin ressam Hoca AH Rı za Bey'e dair notu;
«... Bu hocayı bulsam da elini öpsem. O ne şair ve ne nezih bir hilkat. O, İs tanbul'un dertsiz günlerini, zevk ve se fasını, sanatını, şiirini, hayatını, ha vayı nesimlsini, Nedim'in cemiyetiyle İhya eden, tabiatla, çiçekle, kelebekle güzel elleriyle oynayan kızlar gibi renk leriyle şiirler inşat eden hocaya sad ha zar tahslnler ederim. Velev üslûbu eski olsun, her zaman taze bir şevk icat edi yor. Fuzulî unutulmadığı gibi, Ali Rıza Bey de müebbettir.»
Geçen yıl kaybettiğimiz Prof. Feyhe- man İçin, Mecit Efendi, diyor kİ:
«Memleketimizin yegâne portretlsti olacağına eminim. Kendilerinden, başka bir süje İle İştigal etmemesini rica ede riz. £uat Paşa hazretlerinin (Müşir De li Fuat Paşa kastediliyor) portreleri ma alesef pek fenadır. Yarım asırdan be ri her türlü felâketlerimizde, en müşkül zamanlarımızın bir hatırayı güzarı olan çizgilerini taşıyan simayı necibi, daha ulvî bir tarzda tersim edilmeli idi. Vü cutla lüzumsuz teferruata ihtimam et mektense. yalnız baş tersim edilmeli idi. Lâkin, genç bir zabitin resmi, Fey- haman Bey'e, ihtiramla bizi tahsln ve takdire mecbur kılıyor.»
Ressam Şevket Dağ, Mecit Efendi'nin notlarında şöyle anlatılıyor:
«Dinin ruha ne kadar keskin nüfuzu varsa, Şevket Bey'ln tabloları o nispet te bir kuvvete maliktir. Dilnüvaz, ne zih, latif, Şarkın hissiyatı, renkleri, üs lûbu tamamen mevcut. Asarı islâmiye- yl Şevket Bey kadar kudretle Garplıla ra anlatacak bir ressama daha malik değiliz. Bütün âsarında cazibeyi milliye mevcuttur. Leonardo da Vinci seneler ce maşukasının bir hafif tebessümünü tersim ettiği gibi. Şevket de âsarı Is- lâmiyenin bir âşığı, bir şairidir.»
Mecit Efendi'nln notlarında adı ge çen tanınmış ressamlarımızdan hayatta kalan tek hoca, Hikmet Onat’tır. Kendisi hakkında 54 yıl önce yazılmış bir övgü ile yazımıza son veriyoruz:
«Asarında ciddiyet görüldüğü gibi «Salıpazarı Sahilinde Sabah» tablosu, bi rinci mükâfatı kazanabilir. Bu tablo, dün yanın her tarafındaki sergilere, büyük bir tahsinle kabul olunacak meziyeti muhtevidir.»
m m
;Vj..v;:, ".f V ^ . f V % ■».4. V *s i
*: 2»|>
, v •; •
-
i r •% :v ^i p*?vv ¿ a • V v ; V V ■• \¡hf,tS ' * n
i < u â £ . v * v . “ -'• ■• \ !■’ ; ' - ^ ¿ v .^ A .fc n -f "V
"i
HA
’ ■
• - ■
* h \ Vm Á¿á¡M
. .^fcP M:: I
î» S Î
2 P ■Y
4
\/$&*#
-î. J K#r-İ ¿i \ A B O Ü IM EC İT EFENDİ’NİN TABLOSURAKİPLER
(Les R iv a u x )
fAH A TOROS KOLEKSİYONUNDAN. EBADI: 36 sm. X 61 sm.