• Sonuç bulunamadı

Hanefî Fakîhi eş-Şürünbülâlî'nin (994-1069/1586-1659) "Hüsâmü'l-Hükkâmi'l-Muhıkkîn li-saddi'l-Buğâti'l-Mu'tedîn 'An Evkâfi'l-Müslimîn" adlı risâlesinin tahkiki

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hanefî Fakîhi eş-Şürünbülâlî'nin (994-1069/1586-1659) "Hüsâmü'l-Hükkâmi'l-Muhıkkîn li-saddi'l-Buğâti'l-Mu'tedîn 'An Evkâfi'l-Müslimîn" adlı risâlesinin tahkiki"

Copied!
146
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI İSLAM HUKUKU BİLİM DALI

HANEFÎ FAKÎHİ EŞ-ŞÜRÜNBÜLÂLÎ’NİN (994-1069/1586-1659) “HÜSÂMÜ’L- HÜKKÂMİ’L-MUHIKKÎN Lİ-SADDİ’L-BUĞÂTİ’L-MU‘TEDÎN ‘AN EVKÂFİ’L-MÜSLİMÎN” ADLI RİSÂLESİNİN TAHKİKİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN Prof. Dr. Saffet KÖSE

HAZIRLAYAN Matiullah SEDİQİ

084244031004

(2)
(3)

et da ya ya Bu te tiğe ve akad avranış ve azım kurall ararlanılmas SOSYAL zin proje sa demik kural akademik k larına uygu sı durumund SELÇU L BİLİMLE BİLİMS afhasından s llara özenle kurallar çer un olarak ha da bilimsel T.C. UK ÜNİVE ER ENSTİT SEL ETİK sonuçlanma riayet edild rçevesinde azırlanan b kurallara uy RSİTESİ TÜSÜ MÜD K SAYFASI asına kadark diğini, tez iç elde edilere bu çalışmad ygun olarak DÜRLÜĞÜ I ki bütün sür çindeki bütü ek sunulduğ da başkaları k atıf yapıld M Ü reçlerde bil ün bilgilerin ğunu, ayrıc ının eserler dığını bildiri Matiullah SE limsel n etik ca tez inden irim. EDİQİ

(4)

(9 ‘A 08 ba Ü P Ü P Ü P Matiu 994-1069/15 An Evkâfi 8/06/2011ta aşarılı bulun Ünvanı, Adı Prof. Dr. Sa Ünvanı, Adı Prof. Dr. Or Ünvanı, Adı Prof. Dr. Ah SOSYAL YÜK ullah SEDİQ 586-1659) “ fi’l-Müslimîn arihinde ya narak, jürim ı Soyadı affet KÖSE ı Soyadı rhan ÇEKER ı Soyadı hmet Turan SELÇU L BİLİMLE KSEK LİSA Qİ tarafınd “Hüsâmü’l-n’’ adlı apılan savu miz tarafında R YÜKSEL T.C. UK ÜNİVE ER ENSTİT ANS TEZİ dan hazırlan -Hükkâmi’l-risâlesinin unma sınav an yüksek li Baş Üye Üye RSİTESİ TÜSÜ MÜD KABUL F nan Hanefî -Muhıkkîn l n tahkiki vı sonucund isans tezi ol şkan e e DÜRLÜĞÜ FORMU î Fakîhi eş li-saddi’l-B i başlıklı da oybirliğ larak kabul Ü ş-Şürünbülâ Buğâti’l-Mu bu ça ği/oyçokluğ edilmiştir. İmza İmza İmza âlî’nin ‘tedîn alışma ğu ile

(5)

ÖNSÖZ

Allah’a sonsuz hamd, Peygamberimiz Hz. Muhammed’e, onun âl ve ashabına salât ve selâm olsun.

İslâm; sosyal dayanışmaya ve yardımlaşmaya büyük önem verir. Zenginin fakire yardım etmesi, malından dolayı Allah’a şükretmesi ve malını Allah yolunda harcaması vazifesidir. Kur’ân ve sünnette hassasiyetle üzerinde durulan infak kelimesiyle ifade edilen ihtiyaç sahiplerini gözetmenin kurumsal kimliği vakıftır.

Vakıf kurumunun tarihini Hz. Âdem (a.s)’e kadar dayandırmak mümkündür. Tarihimizdeki ilk vakıf Kâbe-i Muazzama olarak kabul edilmiştir. Onarımı Hz. İbrahim (a.s) ve oğlu Hz. İsmail (a.s) tarafından yapıldığı bilinen bu mukaddes yapı; günümüzde de Allah’ın evi (Beytullah) olarak varlığını sürdürmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s) İslâm dinindeki vakfın yaygınlaşması için teşvikte bulunmuştur. O’nun gösterdiği yolda iz süren başta hulefa-i Râşidîn olmak üzere Emevîler, Abbasiler, Gaznelile Selçuklular ve Osmanlılar vakıfların kurulup gelişmesinde büyük çaba sarfetmişlerdir. Günümüzde vakıf altında birçok hayır kurumu bu geleneği sürdürmektedir.

Vakıf kurumu günümüzde canlılığını hala devam ettirmektedir. Afetlerde, savaşlarda ve diğer tehlikeli hallerde dünyanın dört bir yanından ihtiyaç sahiplerine yardımlar bu yolla yapılmakta; mağdur durumda olanlara yardım eli bu kurumlarla güvenli şekilde muhataplarına uzanmaktadır. Bugün sokakta kalmış çocukları, engellileri, fakirleri, düşkünleri, yolcuları, öğrencileri, çeyizi olmayan kızları… koruyup gözeten, onların ihtiyaçlarını karşılayan, evlenemeyeni evlendiren vakıflarımız tüm hızıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.

Vakıflar kamu malı olsa da zaman zaman bazı haksız uygulamalara da maruz kalmıştır. Şürünbülâlî (ö. 1069/1659)’nin kaleme aldığı Hüsâmü’l-Hükkâmi’l-Muhıkkîn li-saddi’l-Buğâti’l-Mu‘tedîn ‘An Evkâfi’l-Müslimîn adlı risâlesi bu hususta bir probleme işaret etmektedir. Bu risâlede müellif vakıf sahih olarak kurulduktan sonra satışının batıl olduğunu mutemet kaynaklardan hareketle isbat etme yoluna gitmekte ve bunu kesin ifadelerle kanıtlamaya çalışmaktadır. Risâle İslâm kültüründeki vakıf zihniyetini en iyi şekilde yansıtmakta ve ele aldığı problemlerde hem tarihi bir sorunu işlemekte hem de konu ile ilgili birikimi ortaya koymaktadır.

(6)

Çalışmamız giriş ve üç bölümden oluşmaktadır.

Giriş bölümünde risâlenin yazılış sebebi, konusu faydalanılan kaynaklar, muhtevası ve önemi hakkında bilgi sunulmaya çalışılmıştır.

Birinci bölümde tahkikini yaptığımız risâlenin müellifi olan Ebü’l-Hasan Şürünbülâlî’nin hayatına ve eserlerine yer verilmiştir.

İkinci bölümde vakıf ilmi, bunun tarifi meşruiyeti ve ortaya çıkışı, vakfın sebebi, hikmeti gibi konular hakkında bilgi verilmiştir.

Üçüncü bölümde ise tahkikini yaptığımız risâlenin incelenmesi ve değerlendirilmesi yapılmıştır.

Tezin hazırlanması sürecinde elimizden gelen gayreti göstermemize rağmen mutlaka hata ve eksikler söz konusu olacaktır. Bununla birlikte bu çalışmamızın İslâm medeniyetinde vakıflar konusunda araştırma yapacaklara en azından bir fikir vermesini ve onların da bu konuda yapacakları çalışmaya katkıda bulunmasını ümit etmekteyiz. Çalışmam esnasında yardımını esirgemeyen değerli danışmanım Prof. Dr. Saffet KÖSE’ye, diğer hocalarıma ve arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim.

Matiullah SEDİQİ Konya 2011

(7)

Ö ğrencinin T ‘A Şü M gö Ab M bi öğ âl ve ol 94 de H bi hü am ya ist Ö ğrencinin Adı S Ana B Danış Tezin Adı Tahkik An Evkâfi’l-M ürünbülâlî ta Menûfiye bölg ötürüldüğü K bdurrehman Muhammed e ittikten sonra ğrenciler ve e imlerinden b efat etti. Şürünb lduğu hakkın 42/1535) ve eğil de fasit anefî mezheb ir malın satış üküm verece maçlamıştır. anlış tevillerl temiştir. SOSYAL Soyadı Bilim / Bilim şmanı kini yaptığı Müslimîn adl arafından 105 gesinde düny Kahire’ye C el-Mesîrî g l-Muhibbi v a Camiu’l E eserleriyle g biri oldu. Şü bülâlî’nin ka ndadır. Mısır Ahmed b. Y t olduğuna h bine göre aç şının batıl ol ek hâkimlere Şüphesiz b le el uzatılm SELÇU L BİLİMLE Mati m Dalı Tem Prof. Hane “Hüs ‘tedî ımız Hüsâm lı risâle, Ebü 50/1640 yılın yaya geldi. Ş Camiu’l Ezhe ibi âlimlerin e Nûreddîn Ezher’de ders erekse örnek ürünbülâlî 21 aleme aldığı r’da müftülük Yunus eş-Şe hüküm verm ık, sahih ve lduğunu açık e, hükümlerin bunu amaçla asının ve vak T.C. UK ÜNİVE ER ENSTİT iullah SEDİQ mel İslâm Bili f. Dr. Saffet K efî Fakîhi e sâmü’l-Hükk în ‘An Evkâfi ÖZET mü’l-Hükkâm ü’l-İhlâs Has nda yazılmış Şürünbülâlî, er’de ilk eğ nden ders alm

Ali b. Gânim s vermeye b k şahsiyetiyle 1 Ramazan 1 bu risâlesi, k yapan 10. elebi (ö. 947 mişler. Şürün güçlü kayna klamıştır. Mü nde tutarlı v amakla Müs kıf kurumun RSİTESİ TÜSÜ MÜD Qİ imleri/ İslâm KÖSE eş-Şürünbülâ kâmi’l-Muhık fi’l-Müslimîn mi’l-Muhıkkîn an b. ‘Amm ştır. Şürünbü henüz küçük ğitimini alm mıştır. Fıkıh m el-Makdîs başladı. Gere e müteahhirî 1069/12 Haz vakıf bir m asır âlimleri 7/1540) vakı nbülâlî ise klardan hare üellif bu açık e isabetli ola lümanların nun işlevinin DÜRLÜĞÜ Numarası m Hukuku âlî’nin (994-kkîn li-sad ’’ adlı risâle n li-saddi’l-B mar b. Ali

el-ülâlî 994/158 k yaşta iken ıştır. Muham h ilmini, Abd sî’den öğrenm ek verdiği d în Hanefî ule iran 1659 ta alın satışının inden Nuredd ıf bir malın onların verd eketle reddetm klamasıyla v abilmeleri iç vakıflarına kaybolmasın Ü 0842440310 -1069/1586-1 ddi’l-Buğâti esinin tahkik Buğâti’l-Mu Vefâî el-Mıs 86 yılında M n babası taraf mmed el-Ha dullah en-N miştir. İlim t dersler, yetişt emasının en arihinde Kah n fasit mi ba dîn et-Trablu satılmasının dikleri fetva meye çalışıp vakıflar konu çin yol göste değişik yoll nın önüne ge 004 1659) ’l-Mu i u‘tedîn srî eş-ısır’ın fından amevi, ahrîrî, tahsili tirdiği gözde hire’de atıl mı usi (ö. n batıl alarını, p vakıf usunda ermeyi lar ve eçmek

(8)

Ö ğrencinin T Ev Şü wh Un el Ab th stu m 16 su (9 ju ge tru th m tev Ö ğrencinin Adı S Ana B Danış Tezin Adı Our v vkâfi’l-Müsli ürünbülâlî in hile not yet niversity. Sh -Hamevi, A bdullah en-N he end of the udents and müteahhirîn H 659. Shurun uperstitious 942/1535) an udge had giv enuine and s ust is superst he provision meant the exte villerle agen SOSYAL Soyadı Bilim / Bilim şmanı verification imîn’’ is wri n 1050/1640. at a young a hurunbulaly, Abdurrehman Nahrîrî, Muh e collection h scholars of Hanafi schola nbulaly penn foundation. nd Ahmad b. ven false and strong movem titious. The a aims to sho ension of M ncy wanted to SELÇU L BİLİMLE Mati m Dalı Tem Prof. Hane “Hüs ‘tedî ‘‘Hüsâmü’l-H itten by Ebü He was bor age by his f who takes l n el-Mesîrî an hammed el-M he began tea the works ars. Shurunb

ned this trea Egypt muf . Yunus eş-s d not viciou ment to refu author of this ow the way Muslims and p o avoid the lo T.C. UK ÜNİVE ER ENSTİT iullah SEDİQ mel İslâm Bili f. Dr. Saffet K efî Fakîhi e sâmü’l-Hükk în ‘An Evkâfi SUMMAR Hükkâmi’l-M ü’l-İhlâs Hasa rn in 1586 in father and tak

lessons from nd he learne Muhibbi and aching in Az and was on bulaly died i atise, is the s fti who 10. selebi (947/1 s. Shurunbu use to work s description to become private foun oss of functio RSİTESİ TÜSÜ MÜD Qİ imleri/ İslâm KÖSE eş-Şürünbülâ kâmi’l-Muhık fi’l-Müslimîn RY Muhıkkîn li-s an b. ‘Amm n Menufiye r ken to Cairo m the compet ed the scienc d Nûreddîn A zhar Univers ne of the m in Cairo on sale of a prop century sc 1540), the sa ulaly, Accord sources ann n of the judge a consistent dations used on DÜRLÜĞÜ Numarası m Hukuku âlî’nin (994-kkîn li-sad ’’ verificatio saddi’l-Buğâ ar b. Ali el-egion of Egy o was first ed tent scholars e of jurispru Ali b. Gânim sity. Both th most popular 21 Ramada perty that is cholars Nur ale of a prop ding to the H ounced the s es will rule o and accurat d in different Ü 0842440310 -1069/1586-1 ddi’l-Buğâti on of his trea âti’l-Mu‘tedîn Vefâî el-Mıs ypt. Shurunb ducation in A s like Muham udence (figh) m el-Makdîsî he courses, tr r web perso an 1069 / 12 about the v reddin et-Tr perty trust th Hanafi sect, sale of a pro on the founda te. Of cours t ways and w 004 1659) ’l-Mu atise în ‘An srî eş-bulaly, Azhar mmed ) from . after rained onality 2 June icious rablusi hat the open, operty ations, se this wrong

(9)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... I YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... II ÖNSÖZ ... III ÖZET ... V SUMMARY ... VI İÇİNDEKİLER ... VII KISALTMALAR ... X GİRİŞ ... 1

I.RİSÂLENİN YAZILIŞ SEBEBİ ... 1

II. RİSÂLENİN KONUSU ... 2

III. FAYDALANILAN KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR ... 3

IV. RİSÂLENİN MUHTEVASI VE ÜSLUBU ... 4

V. RİSÂLENİN ÖNEMİ ... 5

BİRİNCİ BÖLÜM EBÜ’L-HASAN ŞÜRÜNBÜLÂLÎ’NİN HAYÂTI VE ESERLERİ ... 7

I. ŞÜRÜNBÜLÂLÎ’NİN HAYÂTI ... 7 A. İsmi ... 7 B. Künyesi ... 7 C. Doğumu ... 7 Ç. Nisbesi ... 7 D. Eğitimi ... 7 E. Hocaları ... 8 F. Öğrencileri ... 8

(10)

G. Kişiliği ... 8 H. Vefatı ... 9 II. ESERLERİ ... 9 A. Kitapları ... 10 B. Risâleleri ... 13 1. Taharat Bölümü ... 13 2. Namaz Bölümü ... 16 3. Oruç Bölümü ... 20 4. Hac Bölümü ... 21 5. Nikâh Bölümü ... 22 6. Boşanma Bölümü ... 23 7. Köle Azadetme Bölümü ... 24 8. Yemin Bölümü ... 25 9. Cihad Bölümü ... 26 10. Vakıf Bölümü ... 28 11. Alış Veriş Bölümü ... 30 12. Kefalet Bölümü ... 30 13. Şehadet Bölümü ... 31 14. Kada Bölümü ... 31 15. Vekâlet Bölümü ... 33 16. İcare Bölümü ... 34 17. Sulama Bölümü ... 35 18. Yasaklar ve Mübahlar Bölümü ... 35 19. Rehin Bölümü ... 37 20. Cinayetler ve Diyetler Bölümü ... 39

(11)

21. Vasiyetler Bölümü ... 40

22. Şirket Bölümü ... 41

İKİNCİ BÖLÜM VAKIF İLMİ ... 42

I. VAKF’IN TARİFİ ... 42

II. VAKFIN MEŞRULUĞU VE ORTAYA ÇIKŞI ... 44

III. VAKFIN SEBEBİ VE HİKMETİ ... 47

IV. VAKF’IN ÇEŞİTLERİ ... 48

V. VAKFIN NİTELİĞİ ... 48

VI. VAKFIN RÜKNÜ ... 50

VII. VAKFIN MAHALLİ ... 50

VIII. VAKFIN HÜKMÜ ... 51

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM RİSÂLENİN EDİSYON KRİTİĞİ ... 53

I. ESAS ALINAN YAZMALAR... 53

II. EDİSYON KRİTİKTE TAKİP EDİLEN YÖNTEM ... 54

SONUÇ ... 56

(12)

KISALTMALAR a.g.e. : adı geçen eser

a.g.m : adı geçen makale b. : İbn, bin

bkz. : bakınız

c. : cilt

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi GAS : Geschichte des Arabischen Schrifttums

h. : Hicrî Hz. : Hazreti md. : madde m. : Miladi nşr. : neşreden r.a : radiyallahuanh s. : sayfa

s.a.s. : Sallallahu Aleyhi ve-Sellem sy. : sayı

thk. : tahkik eden ts. : tarihsiz vb. : ve benzeri vr. : varak

(13)

GİRİŞ

Tezimize başlamadan önceki bu giriş bölümünde ele aldığımız risâlenin yazılış sebebi ve konusu hakkında bilgi verdikten sonra kaynaklar ve diğer araştırmaları değerlendireceğiz.

I.Risâlenin Yazılış Sebebi

Müellif risâlesine, yazma sebebini açıklayarak başlar. Şürünbülâlî, kendi beyanına göre risâlesini mamur olan (ayakta olan, harap olmamış) vakıf bir malın hiçbir sebep olmadığı halde, satışının batıl mı yoksa fasit mi olduğu sorusunu cevaplamak, vakıfların hiçbir senede ve delile dayanmadan fasit olduğuna fetva verenlerin bu hüccetsiz fetvalarından korunmak, hâkimlere hüküm vermelerinde kolaylık sağlamak amacıyla kaleme almıştır.

Müellif, vakfın mutlak olarak satılmasının batıl olduğunu açıkça ifade etmiştir. Vakfın satılmasının batıl satışlar bölümünde zikredilmiştir. Müellif vakfın satımının batıl olduğunda hilaf olmadığını belirttikten sonra bunu şu şekilde temellendirir. Çünkü vakıf mallar temlik ve temellük ifade etmezler. Vakıf malı hür insan ve müdebber köle gibidir, nasıl ki hür insan ve müdebber köle satışı caiz değilse ayakta olan bir vakfın da satılması batıldır. Vakıf bir mal, vakfedenin mülkünden çıkıp Allah’ın mülkünde olmak üzere kamuya tahsis edilmiştir geçtiğini ifade ediyor. Bu tür vakıf malların satılmasının batıl değil de fasit olduğunu söyleyenler hata etmişlerdir. Hatta onuncu asır âlimlerinden Nureddin et-Trablusi (ö. 942/1535) ve Ahmed b. Yunus eş-Şelebi (ö. 947/1540) bu hususta fetva vermişlerdir. Ancak onların bu fetvalarına bazı âlimler yazdıkları risâler ile reddyeler yazmışlardır. Bu risâlede onların ifadelerini açık, sahih ve güvenilir delillerle dayanaksız, desteksiz, çürük bir ifade olduğu ve bu fetvanın da batıl olduğunu Hanefî hukuk ekolüne göre, çok değişik kaynaklardan hareketle incelenmiştir. Bununla birlikte mezheplerin görüş ayrılıklarına değinmeden ele almıştır.

(14)

II. Risâlenin Konusu

Şürünbülâlî, risâlesine vakıfların satışına yasak teşkil eden delilleri ele alarak devam eder. Bunun sebebini Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, Hz. İbrahim (a.s)’in, hulefa-i Râşidîn’in, sehabe ve sehabiyatların vakıf ettiklerini zikrederek açıklar. Peşinden de Hanefi mezhebine mensub olan âlimlerin görüşlerini ele alarak, vakfın lazım olduğunu ve satışının da batıl olduğunu delillendirerek zikreder. Müellif de vakfın lazım olduğu ve satışının batıl olduğu görüşündedir. Risâlesinde görüşünü mesnet teşkil eden delil ve diğer hüccetleri şu şekilde özetler:

1. Hilâlür-Re’y (ö. 245/859) Vakfu Hilal olarak adlandırılan eserinde diyor ki: Vakfeden kişi vakıf malını daha hayırlı bir şeyle değiştirmek istese bile, değiştirmeye hakkı yoktur. Çünkü vakıftan amaç ve maksat, kendisinden ticaret ve kâr istenilmemesidir. Ayrıca ‘‘vakf’’ olarak adlandırılması da bundan dolayıdır. Bir mal vakıf olduktan sonra vakfedenin mülkünden çıkar ve yüce Allah’ın mülküne girer. Vakıfta ebedilik şarttır çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) ve hulefa-i Râşidîn mallarını bu şekilde vakfetmişlerdir. Hz. Ömer hadisindeki ‘‘aslını habset’’ ‘‘satılmaz, bağışlanmaz ve mirasa konu olmaz’’ gibi ifadeler vakfın müebbed olmasını vurgulamaktadır.1

2. Hassaf (ö. 261/875), vakıf köle azad etmek gibi mülkiyetin iskatıdır. Bir teberru‘dur. Teberru‘ların hiçbirine ise rücu‘ yoktur açıklar. Nasıl ki müdebber köle, temlik ve temellüke müsait değilse vakıf mal de ayni şekildedir. Benzetmeyi şu şekilde örneklendirir: Eğer müdebber köle bir gasıp tarafından kaçırırsa ve gasıp elinden firar etse, gasıp kölenin kıymetini ödemesinde mükelleftir.2

3. İbn Nüceym (ö. 970/1563) el-Bahru’r-râik’te ez-Zehîra’dan nakil ederek şöyle diyor: Eğer vakıf bir arazı harap olursa ve mütevelli bazısını, bazısını tamir etmek için satsa, satması uygun değildir. Eğer hepsini satarsa satması batıl ve caiz

1

Buharî, ‘‘Vesâyâ’’, 22, 28. ‘‘Eymân’’, 33; Müslim, ‘‘Vasiyye’’, 15, 16; Tirmizî, ‘‘Ahkam’’, 36; Ebû Dâvûd, ‘‘Vesâyâ’’, 14; Bayhaki, Ebû Bekir Ahmed b. Hüseyin (ö. 458/1065), es-Sünenu’l-Kübra, Beyrut 1994, c. 6, s. 158-160; Trablusî, Bürhanüddin İbrahim b. Musa (ö. 922/1516), Kitabul-İs’âf fi

Ahkâmil-Evkaf, Mısır1320, s. 11. 2

(15)

değildir3. Dolayısıyla bu delillerden belli oldu ki vakıf bir malın satışı batıldır, satış meydane gelirse bile vakıf olduğu gibi kalır.

III. Faydalanılan Kaynaklar ve Araştırmalar

İslâm hukukunda vakıf müessesesi ile ilgili hükümler, Kur’ân ve sünnetin esasları doğrultusunda genişçe bir şekilde ele alınmıştır. Vakıf hukuku, fıkhın en çok işlenen ve uygulanan dallarından biridir. Bu sebeple zengin bir literatür oluşmuştır. Konuyla ilgili erken dönemlerden itibaren önemli eserler vucuda getirilmiştir. Hilâlür-Re’y (ö. 245/859) ve Hassaf (ö. 261/875)’ın konuyla ilgili eserleri bunlar arasında özel bir değere sahiptir. Hilâlür-Re’y’in eseri Vakfu Hilal olarak da adlandırılır. Bu eser Haydarabad’ta 1355 yılında basılmıştır. Hassaf’ın ‘‘Ahkâmül-Evkaf’’ adlı eseri ise Mısır’da basılmıştır (1322/1922). Daha sonra Muhammed Abdusselâm Şahin tarafından tahkik edilerek 1420/1999 yılında Beyrut’ta yeniden neşredilmiştir. Bu iki âlimin eserini Burhanüddîn İbrahim b. Mûsâ et-Trablusî (ö. 922/1516) Kitabu’l-İs‘âf fi ahkâmil-evkâf adıyla cem ve ihtisar etmiş ve bu eser de 1320 yılında Mısır’da basılmıştır. Bu mustakil eserler yanında bütün klasik fıkıh kitaplarında vakfa ait bölümler yer almaktadır. Bu konuda Serahsî (490/1097)’nin el-Mebsût’u (Mısır 1324-1331); Merğînânî (593/1197)’nin el-Hidâye’si (İstanbul 1991); Ekmelüddin el-Babertî’nin (786/1384) el-İnaye’si (Mısır 1319/1901); İbnü’l-Hümâm, (861/1456),’in Fethu’l-Kadîr’i (Bulak, 1356); Molla Hüsrev (885/1480)’in Dürerül-Hükkâm fî Şerhi Gureril-Ahkâm’i (İstanbul 1317); İbn Nüceym, (970/1563)’in el-Bahru’r-râik şerhu Kenzî-ddekâik’i (Kahire 1311) ve İbn Âbidîn (1252/1836)’in Reddü’l Muhtâr’i (Mısır 1386/1966) zikredebiliriz. Osmanlı hukukçularının yazdıkları arasında ise Ömer Hilmi (ö. 1307/1890)’ye ait İthafü’l-Ahlâf fî ahkâmi’l-evkaf’ı (Ankara 1977) ve Ali Haydar Efendi (ö. 1355/1936)’ye ait Tertibüs-Sunûf fi Ahkâmil-Vukûf (Dersaadet 1337) eseridir. Bu klasik eserlerin ve Osmanlıların eserleri yanısıra günümüz islâm hukukçularının da konuyla ilgili çalışmaları bulunmaktadır. Muhammed Ebû Zehra’nın Muhadarât fil-Vakfk (Mısır 1971) ve Doç. Dr. Ahmet Akgündüz’ün İslâm Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında

3

İbn Nüceym, Zeynüddîn b. İbrahim (ö. 970/1563), el-Bahru’r-râik şerhu Kenzî’ddekâik, Kâhire 1311, c. 5, s. 392.

(16)

Vakıf Müessesesi adlı doktora tezi örnek olarak zikredebiliriz. Vakıfla ilgili bazı âlimler eserlerinde konuya bir bölüm ayırmışlardır. Vehbe ez-Zühaylî’nin el-Fıhu’l İslâmî ve Edilletüh (Dımaşk 1989) adlı eseri sayılabilir. Aynı şekilde diğer mezheplere ait kitaplarda da ayni konular yer almaktadır. Ancak biz ele aldığımız risâle Hanefi geleneği içerisinde yazıldığı için bunlara yer vermiyoruz.

Vakıfla ilgili çalışmalar dikkat çekici sayıda mevcuttur. Bütün fıkıh kitaplarında vakfa tahsis edilmiş bölümler bulunduğu gibi müstakil risaleler de yazılmıştır. Bunlardan birisi de son dönem Hanefî fukahasından Ebü’l Hasan Şürünbülâlî’nin Hüsâmü’l-Hükkâmi’l-Muhıkkîn li-saddi’l-Buğâti’l-Mu‘tedîn ‘An Evkâfi’l-Müslimîn adlı risâlesidir.

IV. Risâlenin Muhtevası ve Üslubu

Müellif risâleyi bir önsöz ve dört bölüme ele almaktadır. Risâlenin önsözünde hamdele, salvele ve bu risâlenin yazılış gerekçesi hakkında bilgi verilmektedir.

Birinci bölümde vakıfların satılmasını yasaklayan delillerden bahsedilmektedir. İkinci bölümde Hanefî imamların vakıf satılışının batıl olduğunu ifade eden delillerden bahsedilmektedir. Üçüncü bölümde Kadii’l kudât Nureddin et-Trablusi (ö. 942/1535) ve Ahmed b. Yunus eş-Şelebi (ö. 947/1540)’nin fetvalarının ve fetvalarındaki çelişkinin zikredilmesidir. Dördüncü bölümde ise onların fetvalarının mesnetsiz ve geçersiz olduğu ifade edilmektedir.

Şürünbülâlî risâlesiyle ilgili yeterince kaynak çalışması yaptığını görüyoruz. istifade ettiği Hanefî kaynakların isimlerini zikretmiştir. Ebû Hanife (ö. 150/767), Ebû Yusuf (ö. 182/798), Muhammed (ö. 189/804), Zufer Hilal b. Yahyâ (ö. 245/859), Hassaf (ö. 261/875), Ebû’l-Leys es-Semerkandî (ö. 373/983), Zeyla‘î (ö. 743/1343), Tarsûsî (ö. 758/1357), İbnü’l-Hümâm (ö. 861/1457), İbn Nüceym (ö. 970/1563), hocası Ali b. Gânim el-Makdîsî (ö. 1004/1596) gibi âlimlerin isimlerini, eserlerini ve görüşlerini örnek olarak zikredebiliriz. Nadiren bazı âlimlerin görüşlerine yer verildiği halde eserlerinin adları kaydedilmemiştir. Şürünbülâlî en çok kaynak olarak hocası Şeyhu’l İmam Ali b. Gânim el-Makdîsî (ö. 1004/1596)’nin bu konuda yazdığı eserinden faydalanmıştır denilebilir.

(17)

El-İsâf, Enfeul-Vesail, Bahr-urraik, Fetava-i Suğra, Kenz, Vafi, Kâfi, Şerhu’l Macm‘a, el-Aynî, el-Hidâye, Fethı’l Kadir, el-Vikaye, Burhan, Durer ve Gurer, Bezzaziyye, Hulasa, el-Fetâva’l Hâniyye, Zehire, Sıyerul Kebir, Kudûrî, Muhit, Tebyinü’l Hekaik, gibi eserlerin isimlerini zikretmektedir. Nadiren bazı âlimlerin görüşlerine yer verildiği halde eserlerinin adlan kaydedilmemiştir. Şürünbülâlî muhtemelen en çok kaynak olarak istifade ettiği eser hocası Şeyhu’l İmam Ali b. Gânim el-Makdîsî (ö. 1004/1596)’nin bu konuda yazdığı eseridir denilebilir.

V. Risâlenin Önemi

Risâlenin önemi konusundaysa: Vakıf, İslâm’ın çok değer verdiği sosyal, kültürel ve ekonomik hayatında ehemmiyetli bir rol oynamış olan dinî, hukukî ve sosyal bir müessesedir. Vakıf müesseseler, toplumda fertler arasında sosyal yardımlaşma, sosyal dayanışma ve işbirliğini amaç edindiğinden bu tür hizmetlerin doğal sonucu olarak fertlerin maddî ve manevî bir bütün etrafında hareket etmesine vesile olmaktadır. Vakıf, karşılıklı yardımlaşma esasına dayanan medeni bir müessese ve insanlar tarafından insanlığın hizmetine sunulmuş kurumu ifade eder.

Vakıf, İslâm’ın çok değer verdiği infak ve yardımlaşmanın kurumsal kimliğidir. Tanınan bu yardımla zengin ve fakir arasında sosyal dengenin korunması ve bu tabakaların birbirinden uzaklaşmamasının önlenmesi amaçlanmıştır.

İnsanların ve dolayısıyla toplumların faydasına olan bu kurum medeniyetlerin gelişip yükselmesine de vesile olmuştur. İslâm’ın bu güzel ahlâkını benimseyen Müslümanlar tarih boyunca yardımlaşmayı elden bırakmamış ve bu amaçla birçok alanda hizmet veren vakıf kurmuştur. Kısaca İslam medeniyeti vakıf medeniyetidir denilebilir.

İslâm hukukunda vakıflar konusu önemli bir yere sahiptir. Benim de bu konuda araştırma yapmaya merakım vardı. Gerek benim merakımdan gerekse de danışmanım ve arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine bu konu üzerine çalışmaya karar verdim. Hanafî fakıhlarından biri olan Şürünbülâlî’nin vakıflar konusundaki risâlesinin tahkik edilmediğini fark ettim ve tahkikini yapmaya karar verdim. Ayrıca yaptığım tahkikte vakıflar konusundaki bu eserin içeriği hakkında bilgi vererek vakıf

(18)

hususuna ilgililerin dikkatını çekmeyi amaçladım.Öte yandan İslâm toplumunda hayırseverlerin mallarını vakfetme, vakfettikten sonra vakfedilen malın satılıp satılamayacağı ve satıldığında satması fasit mi batıl mı olduğu hususunda merak edilen sorular vardı. Bu risâle ile bu hususlarda açıklamalar yapılarak insanların bilinçlendirilmesi sağlanmıştır.

(19)

BİRİNCİ BÖLÜM

EBÜ’L-HASAN ŞÜRÜNBÜLÂLÎ’NİN HAYÂTI VE ESERLERİ

I. ŞÜRÜNBÜLÂLÎ’NİN HAYÂTI A. İsmi

Hasan b.’Ammar b. Ali el-Vefâî el-Mısrî Şürünbülâlî el-Hanefîdir.4

B. Künyesi

Kaynaklarda künyesi Ebü’l-İhlâs olarak zikredilmiştir.5 C. Doğumu

Ebü’l-İhlâs 994/ 1585 yılında Mısır’da dünyaya geldi.6

Ç. Nisbesi

Doğduğu yere göre eş-Şürünbülâlî ( ّيللابنرش ) nisbesiyle anılır. Şürünbülâlî aslı لا gayr-i kıyâsî olarak Şübrâ bulûlî ( ّيِلوُلُب اَرْبُش) şeklindedir. Şübrâbulûlî Mısır’ın Menûfîyye (ة ّيفونملا) bölgesinde yer almaktadır7.

D. Eğitimi

İlk ilim tahsilini küçük yaşta, doğduğu yerde Kur’ân’ın bazı sûrelerini ezberlemesi ve bazı kitapların okumasıyla yapmıştır. Yaklaşık altı yaşındayken babası onu Kahire’ye götürmüş ve Cami’ul Ezher’de Kur’ân’ı ezberlemiştir.8

4 Muhibbi, Hulâsatü’l Eser, Beyrut ts. c. 2, s. 38; Kâtip Çelebi, Haci Halife Mustafa b. Abdullah

el-İstanbûlî (ö. 1067/1657), Keşfu’zzunûn ‘an Esâmi’l-Kütübi ve’l-Funûn (nşr. Şerafettin Yaltkaya, Kilisli Rıfat Bilge), İstanbul 1941, c. I, s. 732; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin (nşr. Kilisli Muallim Rıfat-İbnülemin Mahmud Kemal-Avni Aktuç), İstanbul 1951, c. 1, s. 292; Topal, ‘‘a.g.m.’’,

DİA, c. XXXIX, s. 274. 5

Muhibbi, a.g.e, c. 2, s. 39; Kâtip Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1982; Brockelmann GAL. c. 2, s. 406; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c. 1, s. 2 92; Kehhâle, Ömer Rıza, Mu‘cemü’l-Müellifin, Beyrut 1993. c. 3, s. 575.

6

Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c. 1, s. 292; Topal, ‘‘ a.g.m.’’, DİA, c. XXXIX, s. 274.

7

Sehâvi, Şemsuddîn Muhammed b. Abdurrehman (902/1497), ez-Zuüllami‘ li-Ehli’l Kerni’t-Tasi‘, Beyrut, ts. c. 11, s. 209; Zirkilî, Hayruddin (ö. 1396/1976), el-A‘lâm: Kamus-i Terâcim

li-eşhuri’r-Rical ven-Nisaî-minel-Arab-i vel-Must‘rabîn vel-Mustaşrikîn,1969, c. 2, s. 225; Topal, ‘‘ a.g.m’’, DİA, c. XXXIX, s. 274.

8

(20)

E. Hocaları

Kahire’de Şeyh Muhammed Hamevî’den ve Şeyh Abdurrahman el-Mesîrî’den ders okudu. Fıkıh ilmini, meşhur Hanefî Fakihi Abdullah en-Nahrîrî, ‘Allâme Muhammed el-Muhibbî ve Şeyhu’l İmam Ali b. Gânim el-Makdîsî (ö. 1004/1596)’den öğrendi. Onun fıkıh senedi, bu iki âlim ve feyz menbâ-ı Şeyh’ul-İmâm Ali b. Gânim el-Makdisî’dir.9

F. Öğrencileri

İlim tahsili bittikten sonra Cami’ul Ezher’de ders vermeye başladı. Uzun zaman ders vermeye meşgul olup, büyük bir şöhret kazandı. Mısır ve Şam’dan insanlar gelip kendisinin ilminden istifade etmişlerdir.10

Şürünbülâlî’nin yetiştirdiği öğrenciler arasında kendi adını taşıyan oğlu Hasan Şürünbülâlî, ’Allâme Ahmed el- ’Acemî, Seyyid Ahmed el-Hamevî, Şeyh Şâhîn b. Mansûr el-Ermenâvî, Muhammed b. Sâlih et-Timurtâşî, Hasan b. Ali el-Cebertî, Abdülhay b. Abdülhak Şürünbülâlî, Sâlih b. Ali es-Safedî, Ali b. Ali es-Sivâsî ed-Darîr, Abdürrehim b. Ebü’l-Lutf el-Hüseynî el-Makdisî ve ’Allâme İsmâil b. Abdülganî en-Nablüsîdır gibi âlimler bulunmaktadır.11

G. Kişiliği

Şürünbülâlî muhakkık bir âlim, ârif, zeki, olgun ve üstün ahlâk sahibi bir insandı. Düzgün konuşması, güzel ahlâklı, mütevazı ve sûfîmeşrep kişiliğiyle tanınan, mezhep taasubundan uzak ve diğer mezheplerin görüşlerine saygılı bir âlimdi. Gerektiğinde Hanefî mezhebine ait görüşleri eleştirir. Çelişkili veya yanlış nakillere dikkat çeker, kendi görüş ve değerlendirilmesini ortaya koyardı. Şürünbülâlî otuz beş yaşında özellikle Ustad ebi’l İs’ad Yusuf b. Vefa’ın hayatında onunla beraber olmak için Şam’a hareket etti. Bu yolculukta ‘‘Hulâsat’ül-eser’’ isimli eserin müellifi meşhur tarihçi Muhammed Emin el-Muhibbi (ö. 1111/1699)’nin babası ’Allâme Fedlillah ibn Muhibbillah ile buluştu. Bu buluşma O’nu Mısır’a yönlendirdi. ‘‘Hulâsat’ül-eser’’ isimli eserin müellifi Muhibbi’nin

9 Kehhâle, a.g.e, c. 3, s. 575. 10

Muhibbi, a.g.e, c. 2, s. 38.

11

(21)

babası, Şürünbülali’yi şöyle anlatılır: ‘‘Şeyh’ul Umde Hasan Şürünbülâlî Câmi’ul Ezher’in ışığı ve parlak sabahyıldızı idi. İlimde parlak kandil sahibi bir kimse onu görseydi, elbette onun ışığından almaya çalışırdı. İlim sahibi olup ortaya çıkan, onun yanında kendisini elbette gizlerdi. İyilik ve güzellik sahibi elbette onu en güzel şekilde methederdi. O, güzel bir ahlâka sahip olup, fesahat ve belâgatte üstün bir yeri vardı. Elden ele dolaşan eserleri buna şâhittir. Devlet erkânının yanında, hep hürmet ve saygı görürdü. Zamanın fakihleri, onun üstünlüğünü i’tirâf ve tasdik etmişlerdir. Fıkıh ve diğer ilimlere dair çok kitap yazdı’’.12

Meşhur tarihçi Muhammed Emin el-Muhibbi b. Fedlillah(ö. 1111/1699) şöyle anlatılır: ‘‘Şürünbülâlî zamanında fakîhlerin ve fâzillerin en parlağıydı. Bundan dolayı şöhreti ve fetvaları her tarafa duyuldu. O, Müteahhirîn âlimlerin fıkıhta en üstün melekeye sahipti. Fıkıh ilminin delillerini ve kurullarını en iyi şekilde bilendi. Kalemi kuvvetli olup, en güzel eser yazarlardan idi. Asrında insanlar fetvâ konusunda kendisine güvenip, fetvâ sorarlardı’’. Âlimlerin bu sözleri O’nun yerinin ne kadar üstün olduğunu en iyi şekilde anlatır.

H. Vefatı

Şürunbülâlî 1069/1659 senesinde Ramazan ayının on birinde Cuma günü ikindi namazından sonra yetmiş beş yaşında iken Mısır’da vefat etti. Kabri Karâfetülkübrâ Kahire’de ‘‘Türbetü’l-Mücâvirîn’’ mezarlığındadır.13

II. ESERLERİ

Şürünbülâlî’nin kaleme aldığı kitaplar ve risâleler ilim talebeleri nezdinde büyük bir öneme sahiptir. Çünkü bu eserler onların ilimlerini arttırmış ve ihtiyaç oldukları meseleleri çözmüştür. Muhibbi (ö. 1111/1699)’nin anlattığına göre Şürünbülâlî ‘‘Müteahhirîn âlimlerin fıkıhta en üstün melekeye sahipti. Fıkıh ilminin

12 Muhibbi, a.g.e, c. 2, s. 38; Topal, “a.g.m”, DİA, c. XXXIX, s. 274_275.

13 Muhibbi, a.g.e, c. 2, s. 38-39; c. 2, s. 38_39, 221, 238; Tahtâvî, Hâşiye ‘alâ Merâkı’l-Felâh, Kahire

1356, s. 8; Kâtip Çelebi, a.g.e, c. 1, 732; c. 2, 1193, 1200, 1982; Leknevî, el-Fevâidü’l-Behiyye, s. 58; Serkîs, Mu’cemü’l-matbûâti’l-Arabiyye ve’l-muarebe, Kahire 1928_30, c. 1, s. 1117_1118; Brockelmann GAL. c. 2, s. 406_407; Supll. c. 2, s. 430; Bağdatlı İsmail Paşa, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 33; a.mlf., Hediyyetü’l-‘ârifin, c. 1, s. 292-294; Zirkilî, Hayruddin, el-A‘lâm, c. 2, s. 225; Kehhâle,

a.g.e, c. 3, s. 265-266; Özel, Ahmet, Hanefî Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 131; Topal, “a.g.m”, DİA,

(22)

delillerini ve kurullarını en iyi şekilde bilen idi. Fıkıh ilminin delillerini ve kurallarını en iyi şekilde bilendi. Kalemi kuvvetli olup, en güzel eser yazarlardandi’’ Dolaysıyla bu eserlere başka eserlere göre daha çok rağbet vardı.14

Şürünbülâlî’nin daha çok eserleri ve risâleleri Hanefî fıkhı, kâidelerini ve fetvalarını içine yer almaktadır, bunun yanında bazı eserleri kelam hakkındadır. Bu eserlerin bazıları matbu şeklinde ve bazıları da yazma olarak elimizde bulunmaktadır.

A. Kitapları

.حاورلأا ةاجنو حاضيلإا رون 1. İnsanlar Nûr-ul îzâh’ın metnini eski metinlerden biliyorlar. Bu metin insanlar arasında büyük bir şöhrete ve üstün bir yere sahip olmuştur. Çünkü ibareleri açık, işaretleri dakik ve Hanefî fıkıh ilminin hedef ve gâyesini içine almıştır. Bu metin Hanefî fıkıh ilminin ibadet bölümlerini kapsamaktadır. Nûr-ul îzâh metni بر دمحلا

متاخ دمحم انديس ىلع ملاسلاو ةلاصلاو ،نيملاعلا نيعمجأ هتباحصو ،نيرھاطلا هلآ ىلعو ،نيبنلا

.

Kelimesinden başlayıp نيمآ ،نيملاعلا بر اي ،اًدبأ ،هبحصو هلآ ىلعو ،دمحم انديس ىلع ﷲ يلصو kelimesinde bitiyor.15

Nûr-ul îzâh’ın metni müellifin hayatında yaygın hale gelmiş, öğrenciler arasında elden ele dolaşmış, öğrenciler metni ezberlemiş ve çok fayda elde etmişlerdir. Afganistan’da Taliban döneminde düz liselerde bile bu metnin okunması resmi hale getirilmişti.

Müellif eserini h.1032yılında Cemadi’ul-Ula ayının 24’te bitirmiştir. Bu eser birçok yerde basılmıştır.

14 Muhibbi, a.g.e, c. 2, s. 38; Topal, “a.g.m”, DİA, c. XXXIX, s. 275. 15

Kâtip Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1982; Brockelmann GAL. c. 2, s. 40v; Bağdatlı İsmail Paşa,

(23)

Eserin şerhleri:

حاورلأا ةاجنو حاضيلإا رون حرش ،حاتفلا دادمإ .

Şürünbülâlî bu eserinin taslağına h.1045yılında Rebi’ul-Evvel ayının ortasında başlıyor ve aynı yılın Receb ayında bitiriyor. Son şeklini h.1045yılının Şa‘ban ayında vermeye başlıyor ve h.1046 yılının Rebiu’l-Evvel ayının yarısında bitiriyor. Bu eser 360 yapraktan oluşmaktadır.16

حاورلأا ةاجنو حاضيلإا رون حرش ،حاتفلا دادمإب ،حلافلا يقارم Şürünbülâlî Nûr-ul îzâh ve şerhine ikinci defa dönerek onu özetlemiş ve ona zekât ile hac bablarını ekleyerek حاورلأا ةاجنو حاضيلإا رون حرش ،حاتفلا دادمإب ،حلافلا يقارم diye isimlendirmiştir.17

Şürünbülâlî bu eserine Cemadiu’l-Ahir ayının sonlarında başlayarak onu h.1054 yılında Receb ayının başlarında 145 yaprak olarak bitirmiştir.

Şürünbülâlî’nin eserleri büyük bir ehemmiyet arz ettiği için Ahmed b. Muhammed et-Tahtavi (1231/1816) ةاجنو حاضيلإا رون حرش ،حاتفلا دادمإب ،حلافلا يقارم حاورلأا üzerine حلافلا يقارم ىلع يواطحطلا ةيشاح olarak bilinen haşiyeyi yazmıştır. Bu esere çok rağbet edilmiş ve bu eser Kahire’de (1290, 1301, 1304, 1318), Bulak’ta (1269, 1279, 1318), Şam ve diğer yerlerde basılmıştır.

عورفلا يف حاضيلإا حرش .

Dımaşk müftüsü Hâmid el-‘Imâdî (1171/1758) tarafından yazılmış ve bir cilt halindedir.18

2 . دئارفلا دقعل دصاقملا ريسيت .

Kitabın aslı İbn Vehbân ed-Dımaşkî (ö. 768/1367)’nin manzumesidir. Dört yüz beyitten oluşmaktadır. Beyitleri otuz altı kitaptan almış ve beyitlere garip meseleleri de eklemiştir. Beyitleri meşhur fakîh Burhânuddîn el-Mergînânî (ö. 593/1197 )’nin

16 Bağdatlı İsmail Paşa, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s 126;.Kehhâle, a.g.e, c. 3, s. 575. 17

Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c. 1, s. 292.

18

(24)

el-Hidaye eserinin tertibi şeklinde düzenlenmiş ve ⁽⁽دئارفلا مظنو دئارشلا ديق⁾⁾ olarak isimlendirmiştir. Bu eser Manzûmetu İbn Vehbân (نابھو نبا ةموظنم) olarak bilinir. Bu eseri iki cilt haline şerh etmiş ve ⁽⁽دئارشلا ديق لح يف دئلاقلا دقع⁾⁾ olarak adlandırmıştır. Bu manzûmeyi İbn Şihne el-Hâlebî, Şürünbülâlî’nin hocası İbn Gânim el-Makdîsî(ö. 1004/1596) ve diğer âlimler de şerh etmiştir. İbn Şihne el-Hâlebî şerhini دقع ليصفت

دئارشلا ديق ليمكتب دئارفلا ⁽⁽ ⁾⁾ olarak adlandırmıştır.19 3 . َرُغ حرش ،ماكحلا ررد ُةيغُبو ،ماكحلأا يوذ ُةينُغ ماكحلأا ِر .

Molla Hüsrev (885/1480)’in meşhur Dureru’l-Hükkâm Şerhu Gureri’l-Ahkâm Hanefî fıkhına ait adlı eserinin üzerine kaleme aldığı güzel bir hâşiyesidir. ىذلا دمحلا

خلا ءاش ام هتردق عيدبب رادلا هذھ يف رھظا cümlesiyle başlıyor. Eser müellif hayattayken meşhur olmuş ve insanlar bundan istifade etmişlerdir. Bu da Şürünbülâlî’nin fıkıhta üstün melekeye sahip olduğunun en büyük delilidir. Bu eser Mısır’da (1294, 1304) yılında ve İstanbul’da basılmıştır (1301, 1330).20

4 . يحوتلا ملع يف تاداعسلا يقارم تادابعلاو د

.

Kelâm ilmine dair değerli bir eserdir. Bu eser Abdullah el-Hânefi tarafından şerh edilip ⁽⁽مانلأا نم قحلا لھأ دئاقع يف ملاكلا رھاوج⁾⁾ olarak adlandırılmıştır. Eserin ismi

Hediyyetü’l-‘ârifin’de ملاكلا ملع يف ةداعسلا يقارم şeklinde geçmektedir.21

5 . نيعبرأ ثيداحأ .

Devlet yönetimi ve adaletli devlet başkanlarıyla ilgili kırk hadis içermektedir. Müellif, eserin yazmasını h. 1069 senesinde tamamlamıştır.22

19 Kâtip Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1865; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 2, 292, 398;

a.mlf, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 344.

20 Kâtip Çelebi, a.g.e. c. 2, s.1200, 1211; Bağdatlı İsmail Paşa, Îzâhu’l-meknûn, c. 2, s. 148; a.mlf, Hediyyetü’l-‘ârifin. c.2, s. 67; Serkîs, Mu’cemü’l-matbûât, c. 1, s. 1118; Kehhâle, a.g.e, c. 3, s. 575. 21 Bağdatlı İsmail Paşa, a.g.e. c. 2, s. 464; a.mlf, Hediyyetü’l-‘ârifin, c. 1, s. 292; Serkîs, a.g.e. c. 1, s.

1118; Kehhâle, a.g.e, c. 3, s. 575; Topal, “a.g.m”, DİA, c. XXXIX, s. 276.

(25)

B. Risâleleri

Şürünbülâlî’nin eserleri çoğu risâle halindedir. Risâle halındaki eserleri bir araya getirilmiş ve ‘‘ةّيفنحلا ةداسلا بھذم يف ،ُةّينسحلا ُةّينامحّرلا ُتاحفّنلاو ،ُةّيسدقلا ُتاقيقح ’’ adı ّتلا altında toplamış ve 1067/1656 yılında yazmıştır. Resâil-i Şürünbülâlî (يللابنرشلا لئاسر) olarak bilinir. Bağdadi (ö. 1339/1920) Hediyyetu’l-‘Arifin’de risâlelerin isimlerini alfabe sırasıyla zikrediliyor ve altmış adet olduğunu söylüyor.23 Hayruddîn ez-Zirkilî (ö. 1396/1976) ise risâlelerin sayısını kırksekiz olduğunu söylüyor.24 Yaptığımız araştırmalar neticesinde bu mecmuanın topluca bir halde altmış adet risâle olup bir nüshası İskenderiye Kütüphanesi nr.0219 el tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde 556 varak halinde, bir nüshası İstanbul- Süleymaniye Kütüphanesinde Ayasofya nr. 1184’te, 608 varak halinde ve dünyanın çeşitli kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır.

Bu mecmuada bulunan risâleler, hemen hemen her biri müstakil bir eser mahiyetindedir. İskenderiye Kütüphanesinde bir mecmua şeklinde bulunan, klasik fıkıh konularına göre oluşan, 60 risâleden meydana gelmektedir. Risâleler şöyledir:

1. Taharat Bölümü ةراھطلا باتك 1 . مرحملا ﷲ تيب ءانبب مركملا نامثع لآ داعسإ .

Şürünbülâlî’nin risâlesine verdiği isminden de anlaşılacağı gibi müellif, Beytullah’ın tadilatı için Osmanlı hanedanın yardımından bahsetmektedir. Şöyle ki: Kâbe’nin bazı duvarları hasar gördüğünü ve çatının düşmesiyle ilgili Mekke’den Mısır’daki Vezir Muhammed Ali Paşaya haber geliyor ve Vezir bu önemli haber konusunda oradaki âlimleri toplanmaya çağırıyor. Kâbe’nin tadilatı için Sultan Süleyman Han’a ve o dönemdeki Ebussuûd Efendiden bu konuda fetva almak için bir mektup gönderiyor. Ebussuûd diyor ki: eğer tadilata ihtiyaç duyuyorsa yapılsın, Vezir Muhammed Ali Paşa mektubu alır, Mekke’ye gider ve hicri 959 senesinde tadilata başlar ama oradaki bazı hareketler ve bazı âlimler tadilatın yapılmasına karşı

23

Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c. 1, s. 292.

24

(26)

çıkmışlardı. Bu olay Mekke müftüsüne ulaşınca O kendisi ve Şeyh Muhammed bin şeyhu’l İslâm Ebi’l Hasan el-Bekri ile beraber geliyorlar, Ebi’l Hasan el-Bekri Mekke müftüsünün yönlendirmesiyle 25{ ُلي ِعاَمْسِإَو ِتْيَبْلا َنِم َدِعاَوَقْلا ُمي ِھاَرْبِإ ُعَف ْرَي ْذِإَو } ayetinden ders veriyor ve sonra Ebussuûd Efendinin fetvasını okuyup tadilata karşı olup olmadığını soruyor, bunun üzerine karşı çıkan olmayınca tadilata başlamıştır.

Bu risâleyi mecmuanın başında almasının sebebi kıbleden bahsettiği için olduğunu söyliyor.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr.0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayFikh-ıtlFikh-ıdFikh-ır. Bir mecmua içerisinde 8-14 varaklar arasFikh-ında toplam 7 varak, 13 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.26

2 . باطخلا فيرشب بابللأا يلوأ ماركإ .

Bu risaleyi yazmaya iten sebep Bakara sûresindeki 3’üncü âyetindeki ifade edilen Allah tealanın meleklerle konuşmasıdır. Bu âyete binaen Allah tealanın insanlarla Meleklerle konuşma çeşitlerini tavzih etmiştir.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr.0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayFikh-ıtlFikh-ıdFikh-ır. Bir mecmua içerisinde 16-43 varaklar arasFikh-ında toplam 28 varak, 55 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.27

3 . ريدتسملا ضوحلا ىلع ريضنلا رھزلا .

Bu risâle kare havuzdan abdest alması sahih olduğunu beyan eden hakkındadır. Aynı zamanda bu risâle Molla Hüsrev (885/1480)’in ‘‘Durer ve Gurer’’ eserinde kare havuzu tarif ederken diyor ki: ‘‘Sahih olan kavle göre kare havuzda 36 zir‘a itibar edilmiştir’’. Şürünbülâlî de onun görüşünü taid ederek çeşitli kaynaklardan deliller, çeşitli şekillerle konuyu açıklamış ve karşı görüşleri red etmiştir. Risâleyi Molla Hüsrev (ö. 885/1480)’in Durer ve Gurer eserin haşiyesinde özetlemiştir.28

25

Bakara, 2/127.

26 Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293; a.mlf, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 77. 27 Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293; a.mlf, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 115. 28

Bkz. Molla Hüsrev, Muhammed b. Feramuz (ö. 885/1480), Dürerül-Hükkâm Fî Şerhi

(27)

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr.0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayFikh-ıtlFikh-ıdFikh-ır. Bir mecmua içerisinde 44-50 varaklar arasFikh-ında toplam 7 varak, 14 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.29

4 . ةصمحلا ءام مكح يف ةصخلملا ماكحلأا .

Şürünbülâlî bu risâlesini sorulan soruya cevap olarak yazmıştır. Soru ise şöyledir: Eğer dağlanmış yara üzerine bez, pamuk vb. konulduğunda bu bez üzerinde beliren terleme, (حشر) terleme yara sahibinin abdestini bozar mı ve bu terleme bulunduğu alanı necis kılar mı? Cevap olarak başta İmam Azam (ö. 150/767) olmak üzere değer imamların da görüşlerini mufassal bir şekilde zikrederek beyan etmiştir.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr.0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayFikh-ıtlFikh-ıdFikh-ır. Bir mecmua içerisinde 52-56 varaklar arasFikh-ında toplam 5 varak, 9 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.30

5 . ديلقتلا زاوج يف فلاخلا نم حجارلا نايبل ديرفلا دقعلا .

Bu risale Şürünbülâlî’nin daha önce iddia ettiği taklid ve talfik caiz olmadığını sözünden döndüğünü ve taklid ve talfik’in caiz olduğunu ifade ettiğini tekidlemektedir. Muhammed el-Mekki el-Hanefî Şürünbülali ile h. 1058 senesinde hacda karşılaştığında bu risaleyi kendisinden yazmıştır.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr.0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayFikh-ıtlFikh-ıdFikh-ır. Bir mecmua içerisinde 58-77 varaklar arasFikh-ında toplam 20 varak, 39 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.31

29 Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293; a.mlf, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 619. 30 Bağdatlı İsmail Paşa, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 37; a.mlf, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293. 31

Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293.; Zirkilî, a.g.e, c. 2; s. 225; Kehhâle, a.g.e, c. 3, s. 575.

(28)

2. Namaz Bölümü ةلاصلا باتك 6 . زوفي ةداعسلاب اھب لمع نمل زونكلا رد .

Şürünbülali bu risalede namazın şartlarını, vaciblerini, sünnet ve mustehablarını nasıl ki Nurul İzah kitabında ele almış, burada da bahis etmiştir. Risâlenin ismi Keşfü’z-zunûn’de زوفي نأ يجارلا دبعلل زونكلا ردolarakgeçmektedir.32

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr.0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayFikh-ıtlFikh-ıdFikh-ır. Bir mecmua içerisinde 79-94 varaklar arasFikh-ında toplam 15 varak, 30 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.

7 . ةيرشع ينثلاا ىلع ةيكزلا ةيھبلا لئاسملا .

Şürünbülali bu risâlesinde, on iki meseleler nameyle anılan meselelerden bahis etmiş ve bunun yanında namazdan çıkmanın konusunu da incelemiştir, şöyle ki: İmam-i Azam (150/767)’a göre namaz kılanın kendi fiili ile namazdan çıkması farzdır. Çünkü başka bir farzın edası ancak birinci farzdan çıkmakla mümkündür. Bir farza varmaya yegâne çâre olan şeyde farzdır denilmiştir. Dolayısıyla kendi fiili ile namazdan çıksa namaz bozulur, İmam-i Yusuf (ö. 182/798) ve İmam-i Muhammed (ö. 189/804)’e göre bozulmaz. Şürünbülâlî ‘‘En akla yakını on iki meselelerde imameynin kavlıdır’’ demiştir. Bunları söyledikten sonra şunları söylemiştir: ‘‘Tekerrür etmiş bir kâidedir ki, mükellefin zimmeti beraat etmek için ibadetin sahih olmasında ihtiyat gözetilir. İhtiyat ise ancak İmam-i Azam (ö. 150/767)’ın namaz bozulur sözündedir’’.

Risâlenin son kısmında İmam-i Âzam’ın namaz kılan kişinin bir iş yaparak namazdan çıkması durumunda namazı eda etmiş olduğunu fakat öğrencilerine göre namaz kabul olmadığını zikreder.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr.0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayFikh-ıtlFikh-ıdFikh-ır. Bir mecmua içerisinde 96-101 varaklar arasFikh-ında

32

(29)

toplam 6 varak, 11 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.33 8 . لامتحا لكب تئاوفلا بيترتل ةيراجلا للازلا لوادج .

Bu risâlede Şürünbülali kaza olan namazların kılma tertiplerinden bahsetmiştir. Öğle, ikindi ve akşam namazlar arasında kaza kılma sırasında âlimlerin bu konunun hükmünde ihtilafa düştüğü ve İmam-i Âzam’ın görüşünü tercih ederek konuyu cetvellerle izah etmiştir.

Müellif bu risâleyi 1050 senesinde yazmıştır. İskenderiye Kütüphanesindeki nüshası 102 den başlar ve 110 da sona erer, toplam 9 varak ve 18 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.34

9 . باتكلا مأب ةزانجلا ةلاص يف ةءارقلا مكح نايبل باطتسملا مظنلا .

Cenaze namazında Fâtihe sûresinin kıraat şeklinde okunması lazım olup olmadığı konusunu ve Hanefî ve diğer mezheplerin delillerini içermektedir. Hânefî mezhebine göre Fatiha dua niyetiyle okuması caizdir. Kıraat amacıyla okuması mekruhtur. Çünkü cenaze namazında Peygamber (s.a.s)’den sâbit olmamıştır. Fakat İmam-i Şâfiî (ö. 204/819) ve İmam-i Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855)’e göre lazım (vacip)dır, Kur’ân niyetiyle okunursa caiz olur. Şürünbülâlî’ye göre Fâtihe sûresi cenaze namazında dua niyetiyle okunması mustahaptır. Müellif burada cenaze namazının farzlarını, sünnetlerini, şartlarını ve adaplarından da bahis etmiştir.

Müellif risâlenin yazmasını Şa‘ban ayının 1065yılında bitirmiştir. İskenderiye Kütüphanesindeki nüshası 112den başlar 120de sona erer, toplam 9varak ve 18 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.35

33 Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c. 1, s. 293.

34 Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293; a.mlf, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 360. 35

Brockelmann GAL. c. 2, s. 406; Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293; a.mlf,

(30)

10 . بيرلأا فاحتا بيطخلا ةبانتسا زاوجب

.

Şürünbülâlî bu risâleyi bazı kişilerin, hatibin halife atamasının caiz olduğu konusunun açıklamasını rica etmesi üzerine ve bu konuda Durer ve Gurer müellifi Molla Hüsrev (ö. 885/1480) caiz olmadığı kanaatinde olduğu için kaleme almıştır. ‘‘Durer ve Gurer’’ sahibinin sözü ise ‘‘Hatib yerine başkasını geçiremez. Meğerki bu hak kendisine havale edilmiş olsun’’dır. Molla Hüsrev (ö. 885/1480) bundan sonra şunu da söylemiştir: ‘‘Sultanın izniyle bir çocuk hutbe okur da bulûğa ermiş biri namazı kıldırırsa caiz olur. Risâlesinde Şürünbülâlî cevap olarak diyor ki: işte bu söz, abdesti bozmaksızın ve namaza başlamadan namaz için istihlâfin (yerine başkasını geçirmesi) caiz olduğuna onun tarafından delildir. Nitekim bu gibi deliller istihlâfin caiz olduğuna delildir. Yine derki: ‘‘İmam hutbe okumak için başkasını yerine geçirir de kendisi dahi hutbede bulunur ve onu azletmeden başka bir adama cumayı kıldırmasını emreder; o da kıldırırsa caiz olur. Çünkü kendisi hutbe okunurken orada bulununca hutbeyi bizzat okumuş gibi olur. Namazı kıldıran kişi birinci naibin hutbesinde bulunarak susar da cemaate namazı kıldırır; o da bunun geldiğini bilirse kıldırdığı namaz caizdir. Çünkü azlettiği anlaşılmadıkça, o kimsenin üzerine aldığı vazife de bâkidir’’. Özet olarak şöyle demiş:‘‘Hutbe ve Cuma namazının sıhhati için sultanın izni şarttır, izin verdiğinde mezun olan kişi hutbe ve Cuma namazı için özürlü mü özürsüz mü olsun istihlâfı caizdir’’ Bu risâlenin ismi Keşfü’z-zunûn’de

زاوجو بيطخلا فلاختسا يف ةلاسر

ه ve Îzâhu’l-meknûn’de ise بيطخلا ةبانتسا زاوجب بيدلأا فاحتا

şeklinde geçmektedir.36

Şürünbülâlî bu risâleyi Muharrem ayının 10.cu gününde 1046 senesinde bitirmiştir. Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinin nüshası 122den başlıyor 134’te bitiyor ve toplam 13 varaktan oluşmaktadır.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr.0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayFikh-ıtlFikh-ıdFikh-ır. Bir mecmua içerisinde 122-134 varaklar arasFikh-ında toplam 13 varak, 25 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.

36

Kâtip Çelebi, a.g.e. c. 1, s. 845; Bağdatlı İsmail Paşa, Îzâhu’l-meknûn, c. 1; s. 14; a.mlf,

(31)

11 . انفلا نايعأ ةفحت ء انفلا يف نيديعلاو ةعمجلا ةحصب ء .

Müellif bu risâlesinde, Cuma ve bayram namazların şehrin dışında (etrafında) kılınmasının caiz olduğunu, şehrin etrafının ne kadar uzak olduğunun ölçümünü ve âlimlerin uzaklık konusunda görüşlerini izah etmektedir. Risâlesinde yaptığı incelemeye göre imamlarımız sahanın (şehrin etrafı), cenaze gömmek, at ve hayvan gezdirmek asker toplamak ve emsali şehir ihtiyaçları için hazırlanmış yer olduğunu hassan bildirmişlerdir. Mısır’ın askerlerini içine alacak, atlarına meydan olacak, ok ve ateşli silahları denemeye elverecek hangi yer mesafe ile tehdit edilebilir, bu fersahların ötesine geçer. Binaenaleyh tahdidin şehirlere göre yapılacağı meydana çıkar. Şürünbülâlî eserinde Sebil alan mescidinde Cuma kılmanın sahih olduğuna kesin olarak hüküm vermiştir. Bu mescidi zamanın emirlerinden biri yaptırmış olup şehrin sahasında bulunmaktadır. Şehirle mescit arasında bir fersahın dörtte üçünden biraz fazla mesafe vardır. Şürünbülâlî risâlesinde yaptığı incelemeye göre saha (şehrin etrafı), şehrin büyüklüğüne küçüklüğüne göre değişir. Binaenaleyh bir ok atımı diye takdire lüzum yoktur. Bir ok atımı İmam Muhammed (ö. 189/804)’den rivayet olunmuştur. Bir mil veya iki mil diye taktire de lüzum yoktur. Bu da İmam-i Ebû Yusuf (ö. 182/798)’tan rivayet olunmuştur.

Eser Zi’lhicca ayının h. 1067 yılında yazılmıştır. İskenderiye nüshası 136 tan başlar 143 te sona erer ve toplam 8 vark ve 15 sayfadan meydana gelmektedir.37

12 . هتباتكو نآرقلا ةءارق ماكحأ يف ةيسدقلا تاحفنلا ةيسرافلاب

.

Şürünbülâlî bu risâleyi Sahihul Buhârî’nin şarıhı Şehabuddin el-Kestelanî (ö. 923/1517)’nin Letaifu’l İşarat fi Ulumıl Kıraat adlı eserinde Kur’ân’ın Arapça dışında başka dillere yazması, namazda okunması caiz midir? Sorusunun ve İmam-i Zerkeşi (ö. 774/1372)’nin ‘‘Ben bu kitapta âlimlerin sözlerini görmedim’’ demesiyle bu soruya cevap, Arapça’dan âciz olmayan kimseye Farsça kıraat ve Farsça namaza başlamanın caiz olup olmadığını, Tevrat veya İncilden okusa okuduğu kısa ise namaz bozulur bozulmaz mı? Ve birçok konuları ele alarak incelemiştir.

37

(32)

Müellif risâleyi Cemadiu’s-Sani ayının yarısında hicrî 1060yılında yazmıştır. İskenderiye nüshası144ten başlar 157de sona erer, toplam 14varak ve 27 sayfadan oluşmaktadır.38 3. Oruç Bölümü موصلا باتك 13 . ةفحت ريرحتلاو حيحصلا ىلع رييختلاب ريقفلاو ينغلا رذانلا فاعسإو ريرحتلا .

Eğer Zeyd’in evine girersem, Allah rızası için benim üzerime bir yıl orucu olsun nezir (adak) eden kişinin hükmü konusunda sorulan soruya cevap olarak te’lif edilmiş bir risâledir. Şürünbülâlî cevap olarak Mergînânî (ö. 593/1197 )’nin el-Hidaye eserinde olduğu gibi ‘‘Zeyd’in evine girdiğinde yemin kefareti caiz olur’’ söylemektedir. Konuyu şöyle izah etmiştir: bir şarta bağlanmış olan nezir meselesinde iki kavil vardır: birincisi asla muhayyerlik olmayan Zahirü’r-Rivaye kitaplarında zikredilmiş olan kavildir ki: Nezir, gerek istenilen bir şarta bağlanmış olsun, gerek istenilmeyen bir şarta bağlanmış olsun denilmesi gibi, şart bulunduğu takdirde nezredilen şeyin mutlaka yerine getirilmesi vacip olur. İkincisi zikredilen tafsilattır. Yani: Nezir olması istenilen bir şarta bağlanmış olursa o şartın gerçekleşmesi takdirinde nezredilen şeyin yerine getirilmesi vâcip olur. Eğer nezir istenilmeyen bir şarta bağlanmış olursa bunda nezreden muhayyer olup şart gerçekleşince dilerse nezrini yerine getirir, dilerse yalnız yemin kefâreti verir. Mesela: ‘‘şu eve girersem Allah için bir yıl oruç tutmak nezrim olsun’’ diye nezreden kimse o eve girerse muhayyer olur. Dilerse bu nezrini yerine getirir, dilerse yemin kefâreti verir. Çünkü eve girmek şartı kendisince istenilmemiştir. Bu nezir bir nevi yemin demektir.

Risâle Rebi’ulevvel ayında 1066 yılında yazılmıştır İskenderiye nüshası 158 den başlar 163 ta sona erer, toplam 6 varak ve 12 sayfadan oluşmaktadır.39

38

Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 294.

39

(33)

4. Hac Bölümü جحلا باتك 14 . برقلا يوذل برلأا غولب .

Bu risâle, hac için adam kiralamak caiz midir? Yapılan hac âmirden mi yoksa memurdan mı sayılır, ibadet konularda kiralamanın hükmü nedir? Ve ⁽⁽ يِذﱠلا َتْيَأَرَفَأ

َدْكَأَو ًلايِلَق ىَطْعَأَو ،ىﱠلَوَت

ى ⁾⁾ ve ⁽⁽ ىَعَس اَم ﱠلاِإ ِناَسْنِ ْلإِل َسْيَل ْنَأَو⁾⁾40 âyetlerin tefsiri gibi meseleleri içermektedir. Şürünbülâlî risâlesinde ‘‘Ulemamızdan hiçbiri hac için adam kiralamanın caiz olduğunu söylememiştir.’’ demiştir.

Receb ayında hicrî 1065yılında yazılmıştır. İskenderiye nüshası 166 dan başlar 180 de sona erer, toplam 15varak ve 29 sayfadan meydana gelmektedir.41

15 . ىدھلا نم رسيتسا امل ىدھلا ةعيدب .

Müellif bu risaleyi kıran ve temettü haccına niyet ederek ihrama giren kimse üzerine Allah Teâlâ tarafından bir yolculukta iki ibadet olduğundan dolayı farz kılınan hedy(kurbanlık) hakkında yazmıştır. İçeriğinde hedyin zamanını, hedy bulamayan kimsenin buna mukabil olarak oruç tutmasını ve zamanını yine hedyin tahallul yani ihramdan çıkmak için şart olup olmadığını işlemiş ve konuyla alakalı birçok meseleye çözüm getirmiştir.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr. 0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayıtlıdır. Bir mecmua içerisinde 182-191 varaklar arasında toplam 10 varak, 19 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.42

40 Necm, 53/33, 34, 39. 41

Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293; a.mlf, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 195.

42

(34)

5. Nikâh Bölümü حاكنلا باتك 16 . تاجوزلا نيب مسقلاب تارسملا ددجت .

Bu risâle bir suale cevaptır. Şöyle ki: bir adamın iki karısı ve birkaç cariyesi bulunursa; iki karısı arasında kasm yapar, sonra cariyelerinden dilediğinin yanında geceleyerek tekrar karılarına döner de onlara kasm mı yapar? diye sorulmuş. O da İbn’ül-Hümâm (ö. 861/1456)’ın, ‘‘Lâzım olan şudur ki: karılarından birinin yanında bir gece kaldığı vakit ötekinin yanında da o kadar kalmalıdır. Her birinin yanında daima gecelemek vâcip değildir. Çünkü bazı geceler hepsinin yanında gecelemeyi terk edip yalnız kalsa bundan men edilmez’’. İfadesinden alarak caizdir diye cevap vermiştir. Yani onların nevbeti tamam olduktan sonra demek istemiştir.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr. 0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayıtlıdır. Bir mecmua içerisinde 192-197 varaklar arasında toplam 6 varak, 11 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.43

17 . ماتيلأا جيوزت يف ماحرلأا يوذو ةدجلا ةبترل ملاعلأا داشرإ .

Bu risale ninenin buluğa ermemiş yetimlere evlendirme velayetinin olup olmadığı hakkındadır. Risâle şu soru üzerine yazılmıştır ki: Ninenin evlendirme yetkisi var mıdır? Var ise mertebesi anneden sonra mı gelir? Anneanne ile babaanne velayette eşitler midir yoksa biri diğerine mukaddem midir? Ve zevilerhamın kendi aralarındaki yetimi evlendirme velayetlerinin sıralaması nasıldır?

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr. 0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayıtlıdır. Bir mecmua içerisinde 198-205 varaklar arasında toplam 8 varak, 15 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.44

43

Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293; a.mlf, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 227.

44

(35)

18 . لضع نميف لضعملا فشك .

Müellif bu risaleyi küçük kızını dengi birisi olmasına rağmen evlendirmek istemeyen babanın durumu hakkında gelen bir soru üzere yazmıştır. Şöyle ki: Dengi olan birisine baba küçük kızını evlendirmekten imtina ederse, dedenin amcanın kadı veya naibinin kızı evlendirme velayetleri var mıdır? Müellif cevaben bu hakkın kadı veya naibinin olduğunu lakin önce babaya çocuğunu evlendirmesi için emretmesi şayet baba imtina ederse hakkını kullanmasını yazmış ve meseleyi çeşitli eserlerden alıntılar yaparak açmıştır. Risâlenin ismi Hediyyetü’l-‘ârifin’de لقع نميف لضعملا فشك şeklinde geçmektedir.45

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr. 0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayıtlıdır. Bir mecmua içerisinde 206-209 varaklar arasında toplam 4 varak, 7 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir. 6. Boşanma Bölümü قلاطلا باتك 19 . توملا لبق امب اھقلاط قلع نم ثاريم مكح قيقحتل ملاعلاا نيب ةديرفلا ةردلا مايأو رھشب .

Bu risale bir kimsenin hanımına sen benim vefatımdan bir ay veya şu kadar gün önce boşsun diyerek talakı muallâk kılsa, bu talak vaki midir ve kadın kocasının varisi olur mu hakkındaki bir soruya yöneliktir. Müellif bu konu hakkındaki yanlış fetvaları zikretmiş ve bunları tahlil ederek meseleyi incelemiştir.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr. 0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayıtlıdır. Bir mecmua içerisinde 210-224 varaklar arasında toplam 15 varak, 30 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.46

45

Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293.

46

(36)

20 . عيضرلا قحتسي امب عربتلا ةلأسم نع عيفرلا عانقلا فشك .

Bu risâle şu soru üzerine yazılmıştır: Bir kimse emzikte çocuğu olmasına rağmen hanımını boşayıp hanımına çocuğunu emzirmesi ve bakımı karşılığında çok az bir ücret tayin edecek olsa ve sonra bu miktarı da çocuğa karşılıksız bakan bir kimsenin olduğunu ve zaten gücününde bu meblağa yetmediğini iddia ederek vermekten imtina etse, çocuk kadından zorla alınarak bu iddia edilen kimseye verilir mi?. Müellif konuyu delilleri ile açıklamıştır.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr. 0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayıtlıdır. Bir mecmua içerisinde 226-231 varaklar arasında toplam 6 varak, 11 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.47 7. Köle Azadetme Bölümü قاتعلا باتك 21 . ةياعسلا فلك نم فصول ةياردلا يوذ ظاقيإ .

Bu risâleyi müellif kölenin kısımlarından olan müste’ya hakkında yazmıştır. Şöyle ki: Bir köle iki kimseye ait olup bir efendisi tarafından yarısı azad edilecek olsa köle diğer yarısını azad etmek için çalışır fakat köleliği devam etmektedir. Diğer bir köle ise efendisi tarafından ölüm hastalığı esnasında azad edilse veya efendinin sıhhatinde iken hürriyeti bir şarta müteallik olsa ve bu şart ölüm hastalığı esnasında vaki olsa, bakılır: eğer köle üçte bir maldan çıkıyorsa hürdür ve üzerine herhangi bir şey yoktur. Şayet çıkmıyor ise hürdür lakin çalışır ve varislere fazla olan değeri öder. Müellif bu iki kısım kölenin arasındaki farkı açıklayarak birinci kısmın hür olmadığını ve azadı için çalıştığını diğer kısmın ise hür olduğunu ve ayrıntıları açıklamıştır.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr. 0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayıtlıdır. Bir mecmua içerisinde 232-242 varaklar

47

(37)

arasında toplam 11 varak, 21 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.48 22 . صإ مھبملا قتعلا يف مھلأا ضرغلا ةبا .

Şürünbülâlî bu risâlesinde el- Mergînânî (ö. 593/1197 )’nin el-Hidaye eserine ve şerhlerine tartışmalı ‘‘belirsiz köle azad etmesi’’ konusunda itiraz etmiştir.

Bu risâle İskenderiye Kütüphanesinde nr. 0219 el-tahkikat el-kodsya veya Fikh-ı Hanefî bölümünde kayıtlıdır. Bir mecmua içerisinde 244-248 varaklar arasında toplam 5 varak, 10 sayfadan oluşmaktadır. Okunaklı bir nesih hattıyla istinsah edilmiştir.49 8. Yemin Bölümü ناميلأا باتك 23 . لاعفلا روظحم نم صلختلل لاوقلأا نسحأ .

Bu risale yemin hakkındadır. Şöyle ki: Bir yetkili kimse halktan bir takım kimseleri şehirden çıkartsa ve onların girmeyeceklerine ve izinde verilmeyeceklerine dair yemin etse, fakat o kimseler daha yetkili kimse tarafından izin verilerek girseler bu izin vermeyenlerin yeminleri bozulur mu? Cevap olarak müellif Hanefî âlimlerin görüşlerini toparlayarak hanis olmadığını ispatlamıştır. Meseleyi birçok örneklerle açmıştır. Mesela: Bir kimse evini bir şahsa icareye verip sonra ‘‘o şahsı evimde bırakmayacağım’’ diye yemin etse, o şahsa ‘‘evimden çık’’ demesiyle yeminini muhafaza etmiş olur. Çünkü icara akdi yemin eden kimsenin o şahsı evinden bilfiil çıkartmasına engel olur. Zira ev sahibi icara müddetine evin menfaatine malik olmaz. Bu takdirde ev sahibi yabancı gibi olur.

İskenderiye nüshası 250den başlar 252 de sona erer, toplam 3 varak ve 6 sayfadan oluşmaktadır.50

48 Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293; a.mlf, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 159. 49

Bağdatlı İsmail Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifin, c.1, s. 293; a.mlf, Îzâhu’l-meknûn, c. 1, s. 89.

50

(38)

9. Cihad Bölümü داھجلا باتك 24 . ةيبرعلا ةريزجلا ناكس ذاقناو ةينامثعلا ركاسعلا ةرصنب ةيھللإا رماولأا ذافنإ .

Şürünbülâlî’nin risâlesine verdiği isminden de anlaşılacağı gibi müellif, Arap Yarımadasındaki oturanların kurtarılması, Osmanlı askerlerinin yardımıyla Allah’ın emrini (cihar) yerine getirmesi meydana gelen olayın hakkındadır. Şöyle ki: h. 1041 senesinde ramazan ayını son on gününde Mekke’de yabancılar Allah’ın evine saygısızlık yapmaları, Müslümanları evlerinden çıkarmaları, kanlarını akmaları ve mallarını yağmaları hakkında Mekke’den Mısırdaki Osmanlılara gelen bir haber üzerine kaleme almıştır.

İskenderiye nüshası 254 ten başlar 259 ta sona erer, toplam 6 varak ve 11 sayfadan oluşmaktadır.51 25 . ةردلا ةميتيلا يف ةمينغلا .

Şürünbülâlî bu risâlesinde, İslâm hükümdarı bir beldeyi zorla aldığında ganimetleri hakkında muhayyer midir? Değil midir? Konuyu incelemiştir. Risâlenin özeti şöyledir: İslâm hükümdarı zorla almış olduğu bir belde hakkında muhayyerdir, demek sahabenin icma‘ine muhaliftir. Çünkü Hz. Ömer (ö. 23/643) (r.a)alınan arazileri gaziler arasında taksim etmemiş ve beşte birini beytülmal için ayrılmamıştır. Âlimlerimiz bunu nakledip ikrar etmişlerdir.

İskenderiye nüshası 260tan başlar 267de sona erer, toplam 8varak ve 15 sayfadan oluşmaktadır.

51

Referanslar

Benzer Belgeler

Aşağıdaki şiiri 5 kere okuyup altındaki satırlara yazın ve yazdıktan sonra yazdığınızı okuyun.. ANNEM

Osmanlı Türkçesi metinlerinde Arapça ve Farsça sözcüklerin yazımmda özgün imia- ya büyük oranda bağlı kalmdığı, Türkçe ve diğer başka bazı dillerden geçen sözcüklerde

FISTIKLI MİDYE BAKLAVA ÇİKOLATA KAPLI FISTIKLI KURU BAKLAVA Tepsi Dilim..

Bu kısımda da l stelerde yapab leceğ m z temel şlemler ve bazı temel metodları öğreneceğ z... In [28]: liste # Eşitleme yaptığımız için

o Periyodik, sürekli, parçalı sürekli ve parçalı düzgün fonksiyonların Fourier serileri

Ahmet AĞIRAKÇA (Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü) Nihat BÜYÜKBAŞ (Atatürk Araştırma Merkezi Başkan

/@AtamBaskanlik /Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı Bilgi İçin:

Mecdiddîn Muhammed eş-Şâhrûdî el-Bistâmî (Musannifek), Hakāiku’l-îmân li-ehli’l-yakîn ve’l-irfân (Bursa: İnebey Kütüphanesi, Hüseyin Çelebi, 136/4),