• Sonuç bulunamadı

Albaylar cuntası döneminde Türkiye'nin Yunanistan politikasının Türk basınına yansıması (1967-1974)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Albaylar cuntası döneminde Türkiye'nin Yunanistan politikasının Türk basınına yansıması (1967-1974)"

Copied!
145
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ BİLİM DALI

ALBAYLAR CUNTASI DÖNEMİNDE

TÜRKİYE’NİN YUNANİSTAN POLİTİKASININ

TÜRK BASININA YANSIMASI (1967-1974)

Hazırlayan

PERVİN ARSLAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi. ÇAĞATAY BENHÜR

(2)
(3)
(4)
(5)

i

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ………... iii ÖZET……….. v SUMMARY………... vi KISALTMALAR……….. vii GİRİŞ……….. 1

1. BÖLÜM

YUNANİSTAN’DA ALBAYLAR CUNTASI (1967-1974)

1.1.Cunta’ya Giden Süreç……… 18

1.1.1.Sağ Partilerin Egemenliği Dönemi………. 19

1.1.2.Merkez Partilerin İktidarı Ele Geçirmesi ve Parlamenter Kriz……... 25

1.2.Albaylar Cuntası Döneminde Yunanistan………. 29

1.2.1.Cunta Yönetimi’nin Kuruluşu……… 29

1.2.2.Cunta’nın İdeolojik Dayanakları……….34

1.2.3.Cunta Döneminde Yunanistan’daki İç Gelişmeler………. 37

2. BÖLÜM

ALBAYLAR CUNTASI DÖNEMİNDE TÜRKİYE’NİN

YUNANİSTAN POLİTİKASI (1967-1974)

2.1.Albaylar Cuntası’nın Yunanistan’ın Türkiye ile İlişkilerine Etkisi……... 43

2.1.1.Cunta Öncesi Yunanistan’ın Türkiye Politikası………. 43

2.1.2.Cunta Döneminde Yunanistan’ın Türkiye Politikası……….. 47

2.2.Türkiye’nin Albaylar Cuntası ile İlişkisi………... 52

2.2.1.Albaylar Cuntası’na Türkiye’nin Tepkisi………... 52

(6)

ii

3.BÖLÜM

ALBAYLAR CUNTASI’NIN KIBRIS POLİTİKASI VE

KIBRIS SORUNU ÜZERİNDEN TÜRKİYE-YUNANİSTAN

İLİŞKİLERİ (1967-1974)

3.1.Türkiye-Yunanistan İlişkileri Çerçevesinde Kıbrıs’ta 1967 Krizi ve Çözüm

Arayışları………. 60

3.1.1.Kıbrıs’ta Uzlaşmayı Önleyen Etkenler………... 61

3.1.2.1967 Krizi Öncesi Durum………... 69

3.1.3.1967 Krizi ve Çözüm Arayışları………... 74

3.2.Kıbrıs’ta Anayasal Çöküş ve Türkiye ile Yunanistan’ın Tutumu………. 82

3.2.1.1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve Sonuçları………...88

3.2.2.Kıbrıs Barış Harekâtı’nın Türkiye-Yunanistan İlişkilerine Etkisi…..95

3.2.3.Türkiye ile Yunanistan Arasındaki Diğer Sorunlar……….98

SONUÇ………... 105

BİBLİYOGRAFYA………...107

(7)

iii

ÖNSÖZ

Yunanistan siyasî tarihinin önemli bir dönüm noktası olan 21 Nisan 1967 Albaylar Cuntası’nın, Türkiye-Yunanistan ilişkilerine ve Türkiye’nin, Yunanistan politikasına etkisinin Türk basınına yansımasını tespit amacı taşıyan bu çalışmanın adı; “Albaylar Cuntası Döneminde Türkiye’nin, Yunanistan Politikasının Türk Basınına Yansıması (1967-1974)” olarak belirlenmiştir.

Albaylar Cuntası döneminde (1967-1974) Yunanistan’daki iç politik gelişmelerden hareketle dış politikasını belirleyen unsurlar üzerinde durmak ve Cunta yönetiminin benimsediği dış politika ilkeleri çerçevesinde Türkiye’nin, Yunanistan politikasını ve Yunanistan’la karşı karşıya geldiği sorunları belirlemeyi amaçlayan bu çalışma; Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinden edinilmiş belgeler, TBMM Tutanak Dergileri, konuyla ilgili kitap ve makaleler, Yüksek lisans ve Doktora tezlerininyanı sıra Türkiye’de yayınlanan Cumhuriyet, Tercüman ve Milliyet gazeteleri ile Kıbrıs Türk Cemaati tarafından çıkarılmış Bozkurt, Akın ve Nacak gazetelerinde yer alan haberler ve köşe yazıları temel alınarak değerlendirilmiştir.

Bu çalışma, giriş ve üç bölümden oluşmaktadır.

Girişte, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 1967 yılına değin yaşanan siyasî gerilimler, geçmişe dayanan algılar, uluslararası gelişmeler ve değişen dünya dengelerinin, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yol açtığı yakınlaşma, gerilim ve çatışma süreçlerinden bahsedilmiştir.

Birinci bölümde, Yunanistan’ı 21 Nisan 1967 Albaylar Cuntası’na götüren iç ve dış siyasî etkenler ele alınmış ve cunta hükümetinin kuruluşuylabirlikte Yunanistan’ın politikasında gerçekleşen değişiklikler anlatılmıştır.

İkinci bölümde, Cunta hükümetinin kuruluşunun öncesi ve sonrası Türkiye-Yunanistan ilişkileri değerlendirilerek, bunun Türkiye-Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunlara etkisi tartışılmış ve Türkiye’nin, cunta hükümetinin politikalarına karşı yürüttüğü siyaset tespit edilmeye çalışılmıştır.

(8)

iv

Üçüncü bölümde Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilere büyük oranda etki ettiği belirlenen Kıbrıs sorunu ile 1967 krizi üzerinden Cunta hükümetinin Türkiye politikası ve Türkiye-Yunanistan ilişkileri değerlendirilmiştir. Ayrıca Yunanistan’ın Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği Nikos Sampson darbesi sonucunda Türkiye’nin Kıbrıs’a düzenlediği askeri harekât anlatılmış ve bu harekâtın Türkiye-Yunanistan ilişkileri üzerinde yarattığı etki incelenmiştir.

Sonuçta ise Yunanistan’da 1967-1974 tarihleri arasında hüküm süren cunta yönetimi döneminde Türkiye’nin, Yunanistan politikasında herhangi bir değişiklik olup olmadığı konusunda elde edilen bilgiler ışında Türkiye-Yunanistan ilişkileri üzerine bir değerlendirme yapılmıştır.

Bu çalışma esnasında destek ve katkılarıyla bana yol gösteren ve yardımlarını esirgemeyen danışmanım ve hocam Dr. Öğr. Üyesi. Çağatay BENHÜR’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Pervin ARSLAN Konya, 2018

(9)

v TC

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

encin

in

Adı Soyadı Pervin ARSLAN Numarası 124202051006

Ana Bilim / Bilim Dalı TARİH / ATATÜRK İLKELERİ VE INKILAP TARİHİ Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi. Çağatay BENHÜR

Tezin Adı ALBAYLAR CUNTASI DÖNEMİNDE TÜRKİYE’NİN YUNANİSTAN POLİTİKASININ TÜRK BASININA

YANSIMASI (1967-1974) ÖZET

Türkiye ile Yunanistan’ın Batı Bloğu ile bütünleşme süreci 1950’li yılların başlarına kadar ikili ilişkilerine olumlu yansırken, 1950’lerin ortalarında patlak veren Kıbrıs krizi ile birlikte ilişkilerde yeni bir döneme girilmiş ve bu tarihten sonra Türk-Yunan ilişkileri önemli bir gelişme kaydedememiştir. 1960’larda her iki ülkede de sol muhalefetin güçlenmesi, iktidardaki sağ partilerin konumlarının sarsılmasına yol açarken, Yunanistan’da ciddî bir siyasî kriz ortaya çıkmış ve 1965’den 1967’ye kadar ülke istikrarsız koalisyonlar tarafından yönetilmiştir. Bu siyasî kriz 21 Nisan 1967’de Albayların yönetime el koymasıyla sona ermiştir.

Albaylar Cuntası’nın, Temmuz 1974’de Kıbrıs’taki darbe girişimi, Türkiye’nin adaya müdahalesi ile sonuçlanmış ve dolaylı olarak Yunanistan’daki Cunta’nın devrilmesine zemin hazırlamıştır. Böylece Yunanistan yedi yıllık karanlık dönemin sonunda demokrasiye geçmiştir.

Anahtar Kelimeler: Albaylar Cuntası, 21 Nisan Darbesi, Yunanistan, Kıbrıs Türk Dış Politikası.

(10)

vi TC

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

encin

in

Adı Soyadı Pervin ARSLAN Numarası 124202051006

Ana Bilim / Bilim Dalı TARİH /ATATÜRK İLKELERİ VE INKILAP TARİHİ Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi. Çağatay BENHÜR

Tezin İngilizce Adı: EFFECTS OF TURKİSH GREECE POLİCY İN

TURKEY MEDİA DURİNG COLONELS JUNTA (1967-1974)

SUMMARY

While Greece's West Block integration process with Turkey reflected positively on the bilateral relations until the early 1950s, with the Cyprus crisis erupted in mid 1950s, a new era in relations started and since this date, Turkish-Greek relations have not made significant progress.A serious political crisis arose in Greece and from 1965 until 1967 the country was ruled by unstable coalitions whilethe strengthening of the left opposition in both countries in the 1960s led to the shaking of the positions of the ruling right-wing parties,This political crisis came to an end on April 21, 1967, when the Colonels seized control.

The Cyprus coup attempt on July in 1974 by The Colonels Junta resulted in Turkey's intervention to the island.This indirectly layed the groundwork for the overthrow of Junta in Greece. Thus, Greece switched to democracy at the end of the seven-year dark period.

Keywords: The Colonels Junta, 21 April Coup, Greece, Cyprus, Turkish Foreign Policy.

(11)

vii

KISALTMALAR

ABD :Amerika Birleşik Devletleri AET :Avrupa Ekonomik Topluluğu

AKEL :Anorthotiko Komma Ergazomenou Laou (Emekçi Halkın İlerici Partisi)

AP :Adalet Partisi

ATAM : Atatürk Kültür Merkezi

BCA : Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi bkz : Bakınız

BM : Birleşmiş Milletler

C : Cilt

CIA : Central Intelligence Agency (ABD Merkezi Haber Alma Örgütü) CHP : Cumhuriyet Halk Partisi

Çev : Çeviren Der : Derleyen DP : Demokrat Parti

EAM : Ethniko Apeleftherotiko Metopo (Ulusal Kurtuluş Cephesi) Ed : Editör

EDA :Eniaia Dimokratiki Aristera (Birleşik Demokratik Sol)

EDES :Ethnikos Dimokratikos Ellinikos Syndesmos (Ulusal Demokratik Yunan Birliği)

EENA :Ethniki Enosi Neon Aksiomatikon (Genç Subayların Ulusal Birliği) EKKA :Ethniki kai Koinoniki Apeleftherosi (Ulusal ve Toplumsal Kurtuluş

Hareketi)

ELAS :Ellinikos Laikos Apeleftherotikos Stratos (Yunan Halk Kurtuluş Ordusu)

EOKA :Ethniki Organosis Kyprion Agoniston (Kıbrıs Savaşçıları Ulusal Örgütü)

(12)

viii

FIR : Flight Information Region (Uçuş Bildirim Bölgesi)

İDEA :Ieros Desmos Ellinon Aksiomatikon (Yunan Subayların Kutsal Birliği)

KGTY : Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi

KKE : Kommounistiko Komma Ellados (Yunan Komünist Partisi) KKK : Kommounistiko Komma Kyprou (Kıbrıs Komünist Partisi) KYP :Kentriki Ypiresia Pliroforion (Yunanistan Merkezi Haber Alma

Örgütü)

MHP : Milliyetçi Hareket Partisi MP : Millet Partisi

MSP : Milli Selâmet Partisi

NATO : North Atlantic Treaty Organization (Kuzey Atlantik İşbirliğiÖrgütü)

No : Numara.

PEEA :Politiki Epitropi Ethnikis Apeleftherosis (Ulusal Kurtuluş Siyasî Komitesi)

PEON : Pan Kıbrıs Ulusal Gençlik Teşkilâtı ss : Sayfa Sırası

S : Sayı

SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TMT : Türk Mukavemet Teşkilâtı

TPAO : Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı TSK : Türk Silâhlı Kuvvetleri

(13)

GİRİŞ

Türkiye ile Yunanistan’ın konumunun, stratejik bir öneme sahip olmasının yanı sıra ikili ilişkilerini büyük ölçüde etkileyen handikapları da bulunmaktadır. Politik şekillendirmelere açık bir bölgede bulunan Türkiye ile Yunanistan’ın siyasetine nüfuz etmek için müdahalelerin olması, tarih boyunca Türk-Yunan anlaşmazlığını ön plâna çıkarmıştır. Bu anlaşmazlıklara, Yunanların ulusal hedefi haline gelen Megal-i İdea düşüncesinin eklenmesiyle, Türk-Yunan ilişkileri ciddî bir şekilde bozulmuştur1. Kimi zaman ortak çıkarların etkisiyle bir dostluk ilişkisi kurulsa da

ulusal hedeflerde verilmeyen ödünler nedeniyle bu durum uzun sürmemiştir. Çatışma dönemleri ise gerek Türkiye’nin gerekse Yunanistan’ın diğer ülkelerle kurduğu siyasî ve ekonomik bağlar dolayısıyla etki alanını genişletip, uluslararası sorunlar haline gelmiştir. Bu doğrultuda Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkinin incelenmesi, yalnızca bölgesel sorunların değil aynı zamanda küresel krizlerin ve militarist düzenin de daha yakından anlaşılması açısından önemlidir2.

Türkiye ve Yunanistan arasında ilk büyük siyasî gerilim ve sıcak çatışma ortamı; Yunanistan’ın, İngiltere’nin etkisiyle ulusal hedeflerini gerçekleştirmek üzere Türk topraklarına saldırısıyla başlamıştır. Akdeniz’de egemenliğini kabul ettiren ve Yunan ekonomisini elinde bulunduran İngiltere, Bağımsız Hellen Devleti’nin 1833’de kuruluşundan itibaren, Yunan politikasına yön veren tek güç olmuştur. Hellenlerin ulusal istekleri, İngiltere’nin doğu politikasıyla çelişse de Balkanlarda üstünlük vaadi üzerine, İngiliz yanlısı bir politika uygulanmıştır. Yunanistan’ı, I. Dünya Savaşı’nda Türklerle karşı karşıya getiren de hem bu İngiliz yanlısı politika hem de Eleftherios Venizelos’un Megal-i İdea hayalidir3. Ancak İngiltere’nin,

1Megal-i İdea: Yunanca Büyük Ülkü anlamına gelir. Akdeniz’in bütün Levanten kıyılarına,

Triyeste’den Mısır’ın İskenderiye’sine kadar Atina, İstanbul, Trabzon, İzmir ve Kudüs’ü içine alan Büyük Yunanistan Krallığı’nı kurma düşüncesidir. Yunanlılar, 1798’den itibaren bu ideal peşinde koşmuş, 1922 yılında ise Megal-i idea fikrinden tamamen vazgeçmişlerdir. Oğuz Kalelioğlu, Tarih

Boyunca Türk-Yunan İlişkileri ve Megal-i İdea, Bilgi Yayınevi, Ankara 2009, s.27-29.

2Militarist: Militarizm yani bir ülkede ordu gücünün ağır basması, her türlü sorunu askeri yöntemlere

başvurarak çözme, bundan dolayı silâhlı kuvvetlere öncelik tanıma eğilimi yanlısı olan kişiye verilen isimdir. http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5a92944 db4fe8.19923187(Erişim Tarihi: 25.02.2018).

3Nikos Svoronos, Çağdaş Hellen Tarihine Bakış, Çev: Panayot Abacı, Belge Yayınları, İstanbul

1988, s.76-77, Eleftherios Venizelos; 1864’de Osmanlı idaresi altındaki Girit adasının Mournies köyünde doğmuştur. Megal-i idea düşüncesinin destekleyicisidir. 1897’de Girit’in Yunanistan’a

(14)

Yunanlıları Anadolu’da baskı unsuru olarak kullanma politikasının başarısız olması, Megal-i idea hayalini de sonlandırmış ve 1923 Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların büyük bir bölümü çözülmüştür.

Lozan Barış Antlaşması sonrası iç sorunlarına odaklanan Türkiye ve Yunanistan, yeni bir savaşın doğuracağı sonuçları göze alamadığından savaş olasılığına karşı komşularıyla olan sorunları çözümleyerek güvenli bir bölge oluşturmak istemiştir. Bu nedenle 30 Ağustos 1928’de Yunanistan Başbakan’ı Eleftherios Venizelos’un dostluk önerisini, Başbakan İsmet İnönü olumlu karşılamıştır. Ancak dostluk ilişkilerinin başlaması için; Lozan Barış Antlaşması’nda çözümü iki ülke arasında görüşmelerle sağlanmak üzere ertelenmiş olan ahali değişim sorunu üzerinde kesin bir anlaşmaya varılması beklenilmiş, bu süreç içinde iki ülke de savaşa yol açabilecek davranışlardan kaçınmaya özen göstermiştir. 1930’da ahali değişimi konusundaki görüş ayrılıkları giderildikten sonra Türkiye ve Yunanistan arasında yarım kalan yakınlaşma, Şubat 1930’da Başbakan Eleftherios Venizelos’un Yunan Parlâmentosu’na Türkiye’nin barışsever bir ülke olduğunu ve Yunanistan’a saldırmayacağını söylemesiyle yeniden başlamıştır. 27-31 Ekim 1930’da da Venizelos, Türkiye’yi ziyaret etmiş, bu ziyaret sırasında Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakem Antlaşması yapılmış, deniz kuvvetlerinin sınırlandırılması hakkında protokol imzalanmış ve 22 Aralık 1930’da İkamet, Ticaret ve Seyrisefain Antlaşması yapılmıştır4.

3 Ekim 1931’de İsmet İnönü’nün, Atina’ya ziyaretiyle iki ülke arasında Balkanlarda kurulacak olan dostluk ve işbirliğinin temelleri oluşturulmuş, bu dönemde dış basında Türkiye ile Yunanistan’ın birleşmesi yönünde görüşler de ortaya atılmıştır. Londra’da yayınlanan ‘Daily Herald’ gazetesinin 9 Ağustos 1932

katılması için başlayan isyanda yer almıştır. 1910’da Yunanistan’daki askeri yönetimin başına getirilmiş, 1913’de ise Girit’in Yunanistan’a bağlanmasını sağlamıştır. Kral Konstantin ile dış politika konusunda anlaşamamaları nedeniyle Yunanistan’ı terk etmek zorunda kalmıştır. Ancak 1917’de Konstantin’in tahttan inmesiyle Yunanistan’a geri dönmüştür. 1920’de İngiltere’nin desteğiyle Türkiye ile savaşmış ve Lozan Konferansı’nda Yunanistan’ı temsil etmiştir. 1928’de Milli Birlik hükümetiyle iktidara gelmiştir. Ekonomik sorunlar nedeniyle 1933 seçimlerini kaybettikten sonra Paris’e gitmiş ve 1936’da Paris’te hayatını kaybetmiştir. http://www.ahistoryofgreece.com/biography/venizelos.htm (Erişim Tarihi: 30.02.2017).

4 Tülay Duran, “Atatürk’ün Yunanistan Başbakanı Metaksas ile Görüşmesi”,Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 44, Eylül 2000 s.26-37, BCA, 030.10.254.712.27, William Hale, Türk Dış Politikası (1774-2000), Çev: Petek Demir, Mozaik Yayınları, İstanbul 2003, s.52.

(15)

tarihli sayısında Romanya’da çıkan ‘Currentul’ gazetesindeki bir haber nakledilmiş ve Yunanlı General Plastiras’ın, Yunanistan ile Türkiye’nin merkezi İstanbul olan federal bir cumhuriyet kurmaları fikrini desteklediğini açıklamıştır. Türkiye ve Yunanistan’ın böyle bir düşüncesi olmamasına rağmen bazı kesimlerin buna vurgu yapması, bu dönemde Türk-Yunan dostluğunun birleşmeyi düşündürecek boyutta gelişmiş olduğunu göstermektedir. Akabinde 14 Eylül 1933’de Yunanistan Başbakanı Panagis Çaldaris, Türkiye’yi ziyaret etmiş ve Türk-Yunan İçten Dostluk Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile iki ülke de sınırlarını karşılıklı olarak garanti etmiş, 1934 Şubat’ında Romanya ve Yugoslavya’nın da katılımıyla Akdeniz’de artan İtalyan tehlikesine karşı bir birlik oluşturulmuştur5.

Siyasî, ticarî ve kültürel ilişkiler her ne kadar sorunsuz ilerlese de Yunanistan tarafından ilişkilerin seyrini olumsuz yönde etkileyebilecek bir adım da atılmıştır. Lozan Barış Antlaşması’yla karasuların 3 mil olması kararını Yunanistan 1936 yılında tek taraflı bozarak, 6 mile çıkardığını ilân etmiştir. Ancak Türkiye, Yunanistan’ın bu hamlesine komşularıyla sorunlarını çözme politikası güderek kendi iç meselelerine öncelik vermesi gerekçesiyle o dönem için karşılık vermemiş ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki diplomatik ilişkilere herhangi bir zararı olmamıştır. Türkiye, ikili ilişkilerin çok iyi olmadığı bir dönem, 25 Mart 1964’de, karasularını mütekabiliyet esasına göre 6 mile çıkarmıştır6.

1939’da II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla ittifak bağları bulunan Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişki, Yunanistan’ın 1941’de Alman ve İtalyan güçleri tarafından işgal edilmesiyle kesintiye uğramıştır. Ancak Yunanistan’daki büyük kıtlıkta, Türkiye’nin yardım malzemesi göndermesi ve 1949 yılına kadar devam eden kanlı iç savaş süresince, Yunanistan’ın içinde bulunduğu sıkıntılı durumu yakından takip etmesi Yunanistan’ın, Türkiye siyasetini olumlu etkilemiştir. Öyle ki Yunanistan’da basılan ‘Ellinikon Ema’ gazetesinin 3 Mayıs 1947’de yayınlanan

5Birgül Demirtaş-Coşkun, “Değişen Dünya Dengelerinde Türk-Yunan İlişkileri”, 21. Yüzyılın Eşiğinde Türk Dış Politikası, Der. İdris Bal, Alfa Yayınları, Kasım 2001,s.202, Fuat Aksu, Türk-Yunan İlişkileri, SAEMK, Ankara 2001, s.13, http://atina.be.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?I D=142030 (Erişim Tarihi: 04.02.2017).

6Süleyman Kocabaş, Tarihte ve Günümüzde Türk-Yunan Mücadelesi, Vatan Yayınları, İstanbul

(16)

sayısında Leonidas Hoidas, üç bölümden oluşan bir dizi yazı hazırlayarak, İki ülkenin birleşmesi meselesini tekrar gündeme getirmiştir7.

1950’li yıllarda Türkiye ve Yunanistan’ın içe dönük, sınırların dışına çıkmayan siyaseti, yerini bölgenin şekillendirilmesinde baş aktör olabilecekleri daha cesur bir dış politikaya bırakmıştır. Batı ile bağlarını geliştiren ve dış politikasını batı eksenine kaydıran Türkiye ve Yunanistan, bu yıllarda diplomatik ilişkilerini daha çok batının idarî ve iktisâdi şartlarına göre sürdürmüştür. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin dünya siyasetindeki ağırlığının azalmasıyla yerini ABD ve Sovyetler Birliği’ne bırakması, Türkiye ve Yunanistan’ın dış politikasında köklü bir değişikliğe neden olduğu gibi birbiriyle ilişkilerini de etkilemiş ve şekillendirmiştir. ABD’nin, Sovyetler Birliği’ne karşı Türkiye ve Yunanistan’ı bloklaştırması ve Sovyetler Birliği’nin ise bu bloğu dağıtmak için bir çabaya girişmesi, Türkiye ve Yunanistan’ın bölgedeki konumlarını ve birbiriyle olan ilişkilerini daha önemli hale getirmiştir.

1950 Mayıs’ında TBMM Başkanı Refik Koraltan, Vima gazetesine verdiği demeçte; iki ülkenin menfaati için ilişkilerin sıkı tutulması çağrısında bulunarak, Yunan meclisine selâm göndermiştir. Bir hafta sonra Paris’te bir araya gelen Türkiye Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü ile Yunanistan Başbakanı General Plastiras, Türk-Yunan ilişkilerine ait ortak bir tebliğ yayınlamıştır. Türkiye ve Türk-Yunanistan’ın böyle bir tebliğ yayınlayarak Türk-Yunan ilişkilerine vurgu yapmasında; Amerika’nın o dönem Marshall Plânı ile yaptığı malî yardımı gündeme getirmesi etkilidir. Özellikle Meriç nehrinin taşması sonucu sınırda oluşan değişikliği görüşmek üzere, 20 Temmuz 1950’de toplanan Türk-Yunan hudut komisyonunun; meselenin hallinin ABD’nin menfaatine olduğunu vurgulaması ve komisyonda Marshall Plânı Yunanistan idarecisi Paul R. Poster’ın da bulunması, Yunanistan’ın Marshall Plânı

7 BCA, 030.18.01.02.15.80.15, http://www.mfa.gov.tr/kutuphane-genel.tr.mfa (Erişim Tarihi:

01.02.2017), II. Dünya Savaşı’nda, İtalya ve Almanya’ya karşı girişilen mücadeleler sonrasında 300.000 insanın açlık ve sefaletten hayatını kaybettiği Büyük Açlık döneminde Türkiye, Yunanistan’a Kurtuluş, Attilla, Tavil, Adana, Ankara, Dumlupınar, Konya gibi gemilerle Pire ve Selanik limanlarından yardım göndermiştir. Ulvi Keser, “Açlık, İşgal, Ölüm ve Yunanistan’da Hayat Kurtaran Gemiler (1939-1945)” JASSS, Volume. 5, Issue.8, December, 2012, s.816-826, 1945 yılında Yunanistan’a gönderilecek gıda maddesinin temini için kararlaştırılan 100 bin liralık yardımın miktarı arttırılmış ve 150 bin liraya çıkarılmasına karar verilmiştir. BCA, 030.18.01.02.107.15, Demirtaş, “Değişen Dünya Dengelerinde Türk-Yunan İlişkileri”, s.202.

(17)

doğrultusunda ABD’yi memnun etme politikasından hareketle Türkiye ile ilişkilerini sıkı tutma çabası içinde olduğunu göstermektedir8.

Ekim 1950’de Yunanistan ile Türkiye arasında iki taraflı güvenlik paktı yapılması için görüşmelere başlanmış, Yunanistan’ın yeni Başbakanı Sofokles Venizelos’un Türkiye’ye geleceği yönünde haberler çıkmıştır. Venizelos’un Cumhuriyet gazetesine verdiği demeçte; Atlantik ve Akdeniz paktı tasavvuru karşısında Türkiye ile Yunanistan’ın durumları sorulmuş, Yunanistan Başbakanı ise bütün bu işlerde Türkiye ve Yunanistan’ın daha evvel aralarında anlaşması gerektiğini, böylece işlerin daha kolay halledileceğine inandığını belirtmiştir. Kasım 1950’de Türkiye ve Yunanistan arasındaki müzakereler Akdeniz komitesinin her iki ülkeyi işbirliği yapmaya davet etmesiyle hızlanmıştır. Bu müzakereler yalnızca Akdeniz müdafaasında rol oynamakla kalmamış aynı zamanda Türk-Yunan dostluğunu da kuvvetlendirmiştir9.

II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan iki kutuplu düzende Türkiye ve Yunanistan’ın tercihi, komünizm tehdidine karşı ABD öncülüğünde kurulan batı ittifakı olmuştur. 1 Ağustos 1950’de Yunanistan ile birlikte NATO’ya (Kuzey Atlantik Paktı Örgütü) müracaat eden Türkiye, 15–18 Eylül 1950’de toplanan NATO Bakanlar Konseyi’nden sonuç alamasa da Kore Savaşı’nda Atlantik savunması için önemli bir askeri güç olduğunu göstermesi, NATO Bakanlar Konseyi’nin kararını değiştirmesinde etkili olmuş ve 16–21 Eylül 1951’de Ottowa’da yapılan toplantıda oy birliği ile Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya üye olarak çağrılmasına karar verilmiştir. Böylece Türkiye ve Yunanistan, NATO ittifak sistemi çerçevesinde dostluk ve işbirliği dönemine girmiştir. 20 Nisan 1951’de Ankara’da imzalanan Kültür Antlaşması ve 28 Nisan 1952’de Başbakan Adnan Menderes’in Atina ziyareti ittifakın ilk belirtisi olmuştur10.

8Marshall Plânı: II. Dünya savası sonrası batı ve güney Avrupa ülkelerini fakirlik ve işsizlikten

kurtarmak amacıyla ABD tarafından finanse edilen yardım programıdır. https://global.britannica.com/event/Marshall-Plan (Erişim Tarihi: 05.01.2017), Milliyet, 04.10.1950, s.1-5.

9Milliyet, 19.10.1950, s.1-5, Cumhuriyet, 19.10.1950, s.1-2,Milliyet, 06.11.1950, s.1-5.

10 NATO: 17 Mart 1948’de Bürüksel Antlaşmasıyla bir araya gelen batılı devletler tarafından 9 Nisan

1949’da, Rusları dışarıda, Almanya’yı alaşağı edilmiş halde ve ABD’yi içeride tutmak amacıyla kurulmuş kolektif bir savunma örgütüdür. Ali Külebi, AskeriDoktrinler ve Stratejik Yaklaşımlar, Berikan Yayınevi, Ankara 2010,s.77, Faruk Bekarlar, Kıbrıs Sorununun Doğuşu, Arayış Yayın

(18)

NATO üyeliğine birlikte kabul edilen Türkiye ve Yunanistan arasında karşılıklı ziyaretlerle gelişen iyi ilişkiler, Yugoslavya’nın da katılımıyla, 9 Ağustos 1954 tarihinde Balkan Paktı’na dönüşmüştür. Bu Antlaşma, NATO ittifakı içinde yer almayan ama 1948’den itibaren Sovyetler Birliği’nden uzaklaşan Yugoslavya’yı, NATO üyesi, Türkiye ve Yunanistan’laantlaşma yapmasını sağlayarak dolaylı yoldan Batı ittifakına katmak için ABD’nin isteği üzerine yapılmıştır. Ancak 8 Eylül 1952’de Paris’te yayınlanan ‘La Monde’ gazetesi, Yugoslavya’nın batı sistemine tedricen, fakat açıkça girişinin mevcut teşkilâtı kuvvetlendireceğini yazmış, ama bu üçlü ittifakın uzun sürmeyeceğinin sinyallerini de vermiştir 11 .Sonuç olarak

Yugoslavya’nın Sovyetler Birliği ile tekrar yakınlaşması ve Yunanistan’ın Kıbrıs’taki olaylara kayıtsız kalamaması nedeniyle bu üçlü ittifak bozulmuştur.

1930’lardan bu yana diplomatik ilişkilerini belli bir çizgide yürüten Türkiye ve Yunanistan’ın bu serüveni, 1950’li yıllardan itibaren yavaş yavaş son bulmaya başlamıştır. Kıbrıs’ta meydana gelen olaylar ve Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ilhak etme (Enosis) gayesinin artması; kısa bir barış sürecinin ardından iki ülke arasında tekrar uluslararası çatışma konusu olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin güneydoğusunun önemli ihracat kapıları olan Mersin ve İskenderun limanları başta olmak üzere güney sahillerini denetim altına alma olanağı sağlayan Kıbrıs’ın ilhakı, Yunanistan’a Ortadoğu siyasetinde etkin bir rol kazandıracağı için Türkiye’nin Akdeniz’deki güvenliği ve Kıbrıs adasında Rumlardan sonra nüfusun çoğunluğunu oluşturan Türklerin idaresi meselesinin ortaya çıkışı Türkiye’nin, Kıbrıs adasına karşı tutumunu değiştirmesine ve Yunanistan ile karşı karşıya gelmesine neden olmuştur12.

Bu, aynı zamanda Yunanistan’ın askeri ihtilale gitme sürecini hızlandırdığı için de

Ajansı, İstanbul 2006, s.38-47, Cumhuriyet, 24.09.1951, s.1, Cumhuriyet, 27.09.1951, s.2,TBMM

Tutanak Dergisi, Dönem: IX, Cilt: 18, Toplantı:2, 18.02.1952, s.313-343, Adalet Bakanlığı’nın

01.01.2006 gün ve B.03.0.UİG.0.00.00.06./010.06.02/11 sayılı, 73 numaralı genelgesi, Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya katılmasına ilişkin protokol için bkz. Reha Parla, Belgelerle Türkiye

Cumhuriyeti’nin Uluslararası Temelleri, Tezel Matbaacılık, Lefkoşa 1985, s.232,

http://www.nato.int/docu/review/2012/Turkey-Greece/Greece-Turkey-membership/TR/index.htm. (Erişim Tarihi: 18.01.2017), http://www.mfa.gov.tr/dis-iliskiler-terminolojisi.tr.mfa (Erişim Tarihi: 30.01.2017).

11Bu dönemde Sovyet basınında; Türk-Yunan dostluğu gürültüsü altında savunma paktı projesine,

Yugoslavya ve İtalya arasındaki Triyeste sorunu nedeniyle Amerika’nın baskısıyla Balkanlarda mütecaviz bir blok vücuda getirmek olarak algılanmıştır. İtalya’nın da ittifakta olması plânlanmış

ancak Yugoslavya ile arasındaki sorun nedeniyle mümkün olmamıştır. Bekarlar, Kıbrıs Sorununun

Doğuşu, s.57, BCA, 030.01.102.636.8.

(19)

önemlidir. Kıbrıs sorununun ayrıntılı incelenmesi; ikili ilişkilerin gelişimini ve Yunanistan’daki askeri yönetimin, kuruluş ve yıkılış sürecini daha yakından anlamamızı sağlayacaktır. Bu nedenle çalışmamızın bundan sonraki kısmında Kıbrıs sorunu çerçevesinde Türk-Yunan ilişkilerini inceleyeceğiz.

Akdeniz ve Ortadoğu’nun hâkimiyeti için önemli bir üs konumunda olan Kıbrıs adası, 1571’de Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmiş ve 1878’de fiilen İngiltere’nin hâkimiyetine girene kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır. Ancak Kıbrıs’ın İngiliz hâkimiyetine girmesiyle, Yunanistan’ın kuruluşundan beri gündemde olan Enosis fikri tekrar canlanmıştır. Osmanlı yönetimindeyken çeşitli haklar verilerek iç politikadan uzaklaştırılan kilisenin, İngiliz hâkimiyetindeyken haklarının kaldırılması ile siyasette etkin bir rol üstlenmesi, ruhanîlerin Enosis çabalarına hız kazandırmış, dahası İngiltere’nin Enosis fikrine hoşgörüyle bakması, Kıbrıs’ın idaresini sonunda Yunanistan’a bırakacağı yönünde bir düşüncenin doğmasına neden olmuş; hatta Yunanistan Başbakanı Venizelos, 1931’de Atina’daki Türk Büyükelçiliğinin verdiği 29 Ekim resepsiyonunda bu düşüncesini dile getirmiş veİngiltere’nin adayı bir gün Yunanistan’a bırakacağını umduğunu söylemiştir13.

II. Dünya Savaşı sonunda Sovyet tehlikesinin baş gösterdiği sırada, İngiltere’nin Kıbrıs adasındaki üsleri, Batı ittifakı için kilit bir savunma mevki olması nedeniyle Kıbrıslı komünistler, ilhak için faaliyetlerini arttırmıştır. Buranın komünistler tarafından ele geçirilmesi Batının, doğu Akdeniz’deki üstünlüğünü zayıflatacak, Yunanistan’da da komünizmin ve iç savaşın varlığı, Balkanlarda ve Akdeniz’de Sovyetlerin elini güçlendirecektir. Ayrıca Kıbrıs’ın sol partisi AKEL’in (Emekçi Halkın İlerici Partisi) kilise ile girdiği siyasî rekabeti kazanabilmek için Enosis’e ağırlık vermesi de ilhak hareketini hızlandırmıştır. Yunanistan; iç savaş sırasında İngiltere’den gördüğü destek nedeniyle Rumların Enosis baskısını bir süre

13Ahmet C. Gazioğlu, Kıbrıs Sorunu ve Bağımsızlık, CYREP Yayınları, Lefkoşa 1986, s.12,

İngiltere 1914’de I. Dünya Savaşı’nı bahane ederek Kıbrıs adasını ilhak etmiş, 1923’de ise Lozan Barış Antlaşması’yla Türkiye, adanın ilhakını kabul etmiştir. Hale, Türk Dış Politikası,s.131, Hüseyin Çelik, “Kıbrıs’ın İdaresi İngiltere’ye Nasıl Bırakıldı?”, Tarih Toplum, Cilt 17, Sayı 97, Ocak 1992, s. 27-31, Gazioğlu, Kıbrıs Sorunu ve Bağımsızlık, s.21, 1907’de Kıbrıs’ı ziyaret eden Winston Churchill’in beyanında ilhak düşüncesi bulunmamaktadır. Churchill, Ada ile Yunanistan

arasında ne tarihi ne de coğrafî bir bağlılığın bulunmadığını belirtmiştir. Bekarlar, Kıbrıs

Sorununun Doğuşu, s.64-65, Tuba Ü. Bilgiç-Bestami S. Bilgiç, Yunan Cuntası ve Kıbrıs, İpek

(20)

görmezden gelse de 28 Şubat 1947’de Enosis’i destekleyen bir karar almıştır. Ancak ABD’nin antikomünizm politikası ve Truman Doktrini ile Yunanistan ve Türkiye’ye yaptığı maddî destekle Yunanistan iç savaştan kurtarılmış ve komünizm tehlikesi uzaklaştırılmıştır. Böylelikle Enosis fikri son bulmasa da kısa süreli ertelenmiştir14.

Türkiye’de ise Kıbrıs’ın bir mesele olarak kamuoyunda yer bulmaya başlaması ilk olarak 23 Ocak 1950’de Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sinop milletvekili Cevdet Kerim İncedayı’nın konuyu meclis gündemine taşımasıyla olmuştur. Ancak Türkiye, NATO’ya dâhil olduktan sonra askeri ve siyasî stratejisini NATO konseptine uygun olarak değiştirmesi ve NATO müttefiki Yunanistan ile stratejik ortaklığını bozmak istememesi nedeniyle; Kıbrıs’taki İlhak hareketini bir süre göz ardı etme yolunu seçmiştir. Öyle ki CHP hükümeti Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak gazetecilerin Kıbrıs meselesini sorması üzerine: Muhterem arkadaşlar Kıbrıs meselesi diye bir mesele yoktur. Kıbrıs, İngiltere’nin hâkimiyeti ve idaresi altındadır. İngiltere’nin burayı başka bir devlete devretmek hususunda en küçük bir niyeti, bir temayülü olmadığını biliyoruz şeklinde cevap vermiştir15. Aynı yıl kurulan Demokrat

Parti (DP) hükümeti Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü de Yunan gazetelerine verdiği demeçte; Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs sorunu olmadığını söylemiştir. 16 Temmuz 1951’de ise Yunanistan Başbakanı Sophoklis Venizelos ile bir araya gelen Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Ruşen Eşref Ünaydın; bu meselenin şimdilik açılmaması ve hatta bahis mevzuu edilmemesi her iki memleketin ve bütün dünyanın menfaati icabındadır demiştir16.

14Şenol Koray Sakınmaz, Kıbrıs Tüneli, Akademi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2007, s.74.

AKEL (Emekçi Halkın İlerici Partisi): 1926 yılında Kıbrıs Komünist Partisi ismiyle, Yunanistan ve Kıbrıs’ın birleşmesine karşı kurulan parti, tam bağımsız ve iki uluslu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni savunmaktadır. https://tr.wikipedia.org/wiki/Emek%C3%A7i_Halk%C4%B1n_%C4%B0lerici_Parti si (Erişim Tarihi: 06.02.2017), Bilgiç, Yunan Cuntası ve Kıbrıs, s.27, Truman Doktrini, ABD’nin 1947 yılında Sovyet tehdidine karşı batı savunması için önemli olan Türkiye ve Yunanistan’a yaptığı 400 milyon dolarlık askeri yardımdır. 300 milyon dolar Yunanistan’a, 100 milyon dolar da Türkiye’ye verilmiştir. Fahir Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasî Tarihi, Alkım Yayınları, İstanbul 2010, s.538.

15TBMM Tutanak Dergisi, Dönem VIII, Cilt 23, Toplantı 4, 23.01.1950, s.288, Dinçer Bayer,

“Türk-Yunan İlişkilerinde NATO’nun Tutumu ve Bunun Türkiye-NATO İlişkilerine Yansıması”,

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı Siyaset Bilimi Doktora Programı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2013, s.82-83, s.1, Cumhuriyet, 01.07.1955, Hüseyin Bağcı, Türk Dış Politikasında 1950’li Yıllar, METU Press

Yayıncılık, Ankara 2001, s.103.

16Bağcı, Türk Dış Politikasında 1950’li Yıllar, s.104, Suat Bilge, Büyük Düş, 21. Yüzyıl Yayınları,

(21)

Türkiye’nin, Kıbrıs meselesine ve NATO müttefiki Yunanistan ile ilişkilerine karşı tutumu 1955 yılına girildiğinde değişmeye başlamıştır. Bu tarihe kadar Batı devletlerinin çatısı altında Yunanistan ile sürdürdüğü müttefik ilişkilerini tehlikeye atmamak için Kıbrıs sorununun varlığını reddeden ve bunun yalnızca İngiltere’nin sorunu olduğunu savunan Türkiye, 1955’den itibaren meselenin baş aktörü haline gelmiştir. Türkiye’yi böyle bir politika değişikliğine sevk eden en önemli etken ise Yunanistan’ın 1954’de konuyu Birleşmiş Milletlere (BM) taşıyarak uluslararası bir sorun haline getirmesi ve bunun sonucunda kurulan EOKA (Kıbrıs Savaşçıları Ulusal Örgütü) terör örgütünün Kıbrıs Türklerine karşı başlattığı tedhiş faaliyetleridir. EOKA terör örgütünün saldırılarını, Kıbrıs’ta Rumlardan sonra nüfusun büyük bir kısmını oluşturan Türklere çevirmesi, Türkiye’nin adadaki mevcut durumu gözden geçirmesine ve adada bulunan Türklerin geleceğinin Yunanistan’ın tasavvuruna bırakılmaması gerektiği düşüncesine neden olmuştur. Bu yüzden Türkiye ve Yunanistan arasındaki diplomatik, ekonomik ve kültürel ilişkiler, 1955’den itibaren Kıbrıs meselesinin gölgesinde sürmüş ve Türkiye ile Yunanistan bu nedenle sık sık karşı karşıya gelmiştir. Türkiye’nin, Yunanistan ve Kıbrıs siyasetini değiştiren başlıca unsurlardan biri olduğu için EOKA terör örgütünün kuruluş sürecinden ana hatları ile bahsetmek yerinde olacaktır.

Yunanistan’ın izin ve desteğiyle, siyasî liderliğini III. Makarios’un, askeri liderliğini ise Yunanistan iç savaşı sırasında ‘X’ kod adıyla bir yer altı örgütü kuran George Grivas’ın üstlendiği EOKA; Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etme gayesiyle 1955’de kurulmuş bir terörist organizasyondur. 1960’da yerini ex-EOKA organizasyonuna bırakmıştır17. EOKA kurulmadan önce Kıbrıs’ta Enosis hedefine

17BCA, 030.01.64.394.29, III. Makarios: Kıbrıs Ortodoks kilisesi Başpiskoposu ve bağımsız Kıbrıs

Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanıdır. 1959 yılından 1977’ye kadar Enosis için uğraşmış, 3 Ağustos 1977’de hayatını kaybetmiştir. http://global.britannica.com/biography/Makarios-III (26.05.2016). Makarios’un, Yunanistan’ı Enosis konusunda sık sık tehdit ettiği bilinmektedir. Örneğin, Temmuz 1955’de Kıbrıs meselesi için BM’ye başvurulması hususunda Yunanistan’ı sıkıştırmış ve eğer başvuru yapılmazsa olacakların sorumluluğunun Yunanistan’a ait olacağını ima etmiştir. Cumhuriyet, 08.07.1955, s.1, Chi olarak bilinen anti-komünist bir örgütü yöneten General Georgios Grivas, Kıbrıs doğumlu bir Yunan Subaydır. 1955 Nisanı’nda politik erk tarafından desteklenen sivil bir başkaldırı kampanyası başlatmıştır. Bu kampanyayı yürüten kendi komutası altındaki EOKA terör örgütüdür ve Kıbrıs Başpiskoposu III. Makarios da onlara üstü kapalı olarak suç ortaklığı yapmıştır. Richard Clogg,

Modern Yunanistan Tarihi, Çev. Dilek Şendil, İletişim Yayınları, İstanbul 2007, s.184, Grivas,

EOKA’nın dağılmasından sonra mecburen döndüğü Yunanistan’da generalliğe terfi ettirilmiştir.

(22)

ulaşmak için birbirinden habersiz küçük gruplar mevcuttu. Bu gruplar arasında komünistler ve PEON (Pan Kıbrıs Ulusal Gençlik Teşkilâtı) tarafından PEK olarak bilinen Sağ Kanat Çiftçiler Birliği de bulunmaktaydı. Yunanistan, NATO üyeliği nedeniyle Enosis fikrinden uzak gibi görünse de 1950’de Enosis yanlısı III. Makarios’un Başpiskopos olması, Yunanistan’daki 19 Kasım 1952 seçimlerini de yine Enosis yanlısı Mareşal Aleksandros Papagos’un kazanması ve Yunan Kralı’nın 8-16 Haziran’da, Kıbrıs’ı Yunanistan’a İlhak Cemiyeti’nin onursal başkanlığına seçilmesi nedeniyle Yunanistan’da Enosis faaliyetleri artmıştır18. Ancak EOKA terör

örgütünün resmen kurulması ve Yunanistan’ın destek vermeye başlaması; Enosis’i gerçekleştirmenin tek yönteminin diplomatik yollarla olabileceğini savunan Yunanistan’ın bu fikrinden vazgeçmesi ile olmuştur. 1953 yılında gerçekleşen İngiliz Başbakanı Eden ile Yunanistan Başbakanı Papagos’un görüşmelerinde; Eden’in, Kıbrıs’ın hiçbir zaman Yunanistan’la birleşmeyeceğini söylemesi Yunanistan’ın, İngiltere’nin yardımıyla Enosisi gerçekleştirme umudunu tamamen sona erdirmiştir. 20 Ağustos 1954’de konunun BM’ye taşınması ve olumsuz yanıt alması üzerine, Yunanistan, diplomatik yollarla hedefine ulaşamayacağını anlamış ve EOKA terör örgütü aracılıyla tedhişe başvurmuştur19.

Varlığını ilk defa 1 Nisan 1955’de Genel Valilik, Müsteşarlık dairesi, Wolseley kışlasında bulunan İngiliz kara kuvvetleri genel karargâhı ve radyo istasyonunu patlatarak deşifre eden EOKA terör örgütünün Kıbrıslı Türklere karşı tedhişi; İngiltere’nin 29 Ağustos-7 Eylül 1955 tarihinde Doğu Akdeniz ve Kıbrıs hakkında üçlü konferansa Türkiye’yi taraf olarak davet etmesi ve 24 Ağustos 1955’de Başbakan Adnan Menderes’in Türk-Yunan dostluğuna vurgu yaparak konferansa katılacağının sinyallerini vermesi ile başlamıştır20. Böylece Enosis davasında tek

18Ulvî Keser, Kıbrıs’ta Türk Yunan Fırtınası, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2006, s.165-166, s.1,

Aleksandros Papagos: 1952-1955 arasında görev yapan Yunan Başbakan ve devlet adamıdır. Yunan İç Savaşı’nda komünistlere karşı savaşan birlikleri komuta etmiş, 1949’da da Mareşal rütbesine terfi etmiştir. http://global.britannica.com/biography/Alexandros-Papagos (Erişim Tarihi: 27.05.2017).

1914-15 Aralık günü Siyasî Komite’deki müzakereler sonrası yapılan açıklamada; genel kurul şimdilik

Kıbrıs sorunu ile ilgili bir karar suretini kabul etmenin uygun olmadığı düşüncesinden hareketle, halkların eşit hakları ve self-determination ilkesinin Birleşmiş Milletler gözetiminde Kıbrıs ahalisi için uygulanması adı altındaki başvurunun daha fazla görüşülmemesini kararlaştırmıştır. Milliyet,

16.12.1954, s.1-7, Bozkurt, 10.08.1953, s.2.

20İngiltere’nin bu toplantıyı düzenlemesi ve ilk defa olarak Yunanistan ile Türkiye’yi de bu toplantıya

(23)

engelin İngiltere olmadığını gören EOKA, mücadelesini adadaki Türklere karşı yönlendirmiş ve konferans öncesi Türkiye’de halkı kışkırtma eylemleri başlamıştır. Halkın kışkırtılması sonucunda başlayan 6-7 Eylül olayları, Türkiye ve Yunanistan arasında ciddî bir sorun yaratmıştır 21 . Yunanistan, Türkiye’deki Rumlara

saldırılmasına tepki olarak İzmir’de konuşlu NATO karargâhındaki Yunan subaylarını geri çekmiştir. Ayrıca 5 Ekim 1955’de başbakanlığa getirilen Konstantinos Karamanlis; eğer Türkiye 6-7 Eylül olayları ile ilgili pişmanlık belirtisi göstermezse ülkesinin Türkiye ile beraber NATO tatbikatlarına katılmayacağını belirtmiştir22.

Kıbrıs meselesinde bir ilerleme sağlanamazken Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginlik daha da büyümüştür. Yunanistan, Türkiye-Suriye arasında çıkan krizi fırsat bilerek uluslararası plâtformda Türkiye’yi karalama girişiminde bulunmuş; Türkiye-Suriye krizi hakkında 28 Ekim 1957’de BM’de yapılan tartışmada Yunan temsilci Andreas Stratos, Türkiye’nin iddialarını reddeden bir konuşma yapmıştır. Böylece hem Türkiye’yi Kıbrıs meselesinde saf dışı bırakmak hem de BM’de Kıbrıs hakkındaki görüşmelerde Arap ülkelerinin desteğini almayı plânlamıştır23.

1956’da NATO Genel Sekreteri Lord İsmay, Yunanistan ile Türkiye arasında Kıbrıs dolayısıyla çıkan anlaşmazlığa NATO’nun arabuluculuk yapmasını önermiş, Türkiye ve İngiltere olumlu yaklaşmış, Yunanistan ise NATO’nun arabuluculuğunu

haline getirmek, daha sonra Aralık 1952’de Avam Kamarası’nda çarklanacağı üzere her iki topluma da self-determinasyon hakkı verilmesini talep etmek ve iki toplum arasına güvensizlik ve nefret duygularını yerleştirerek, dünya kamuoyuna iki toplumun artık bir arada yaşayamayacaklarını ilân etmektir. Keser, Kıbrıs’ta Türk-Yunan Fırtınası, s.182-213.

21Ahmet An, Kıbrıs Nereye Gidiyor? Everest Yayınları, İstanbul 2002. s.4, Bağcı, Türk Dış Politikasında 1950’li Yıllar, s.109, Konferans öncesi basının kamuoyu oluşturma çabaları ve 28

Ağustos’ta adada Türklere katliam yapılacağı söylentileri ve Atatürk’ün Islahane mahallesindeki doğduğu ev ile Türk Konsolosluğu’nun bulunduğu bahçeye 6 Eylül’de bombalı saldırı iddiası halkı, Rumlara karşı ayaklandırmıştır. Kıbrıs Türktür Cemiyeti taksim meydanında miting düzenlemiştir. Mitingden sonra toplanan kalabalık Beyoğlu’na yürümeye ve istiklâl caddesindeki Rum dükkânlarını tahrip etmeye başladı. Saldırılar kısa sürede Rumların yaşadığı semtlere yayılmıştır. İzmir’de ise limanda demirlemiş bulunan Yunan bandıralı gemiler ateşe verilmiştir. Olayların yayılması üzerine askeri birlikler harekete geçmiş ve İstanbul ile İzmir’de sıkıyönetim ilân edilip, 2057 kişiyi tutuklanmıştır. Şükrü S Gürel, Tarihsel Boyut içinde Türk-Yunan İlişkileri (1821-1993), Ümit Yayıncılık, Ankara 1993, s.56, Alexis Heraclides, Yunanistan ve “Doğudan Gelen Tehlike”

Türkiye, Çev. Mihalis Vasilyadis-Herkül Millas, İletişim Yayınları, İstanbul 2002, s.250. 22Bilgiç, Yunan Cuntası ve Kıbrıs, s.41.

(24)

kabul etmediğini belirtmiştir. NATO müttefiki olan Yunanistan’ın sorunun çözümü konusunda NATO’ya güvenmemesi, politikasında çelişki yaratsa da Yunanistan, bağlantısız bir dış politika izlemek istemiştir. Soruna bağlantısız ülkeler ile Sovyetler Birliği’nin ağırlığını hissettirdikleri BM içinde çözüm bulmasını kendi çıkarları açısından daha uygun görmüştür. Bu yüzden Türkiye’nin arabulucu olarak NATO’yu göstermesine rağmen, Yunanistan’ın BM’de ısrar etmesi iki taraf arasında başka bir krize daha yol açmıştır24.

1957’de İngiltere Başbakanı seçilen Harold Macmillan, Haziran 1958’de kendi adını taşıyan ve Kıbrıs’ta İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın üçlü bir yönetim kurmasını öngören bir plân ortaya atmıştır. Macmillan, bu plân ile Türkiye’yi Kıbrıs sorunun taraflarından biri olarak tanırken, Yunanistan bunun taksim anlamına geldiğini iddia ederek reddetmiştir. Ancak ABD’nin dâhil olmasıyla konunun çözümü için İngiltere, Yunanistan, Türkiye, Kıbrıslı Rum ve Türklerin müzakere yapmasını gündeme getirmiş ve bu teklif taraflar arasında kabul görmüştür. Başbakan Adnan Menderes ve Karamanlis, Zürih’te 6-11 Şubat 1959’da yapılan müzakerelerde bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması kararı almış ve 7-18 Şubat 1959’da Londra Konferansında son şeklini bulan Zürih ve Londra Antlaşmalarıyla 16 Ağustos 1960’da Cumhurbaşkanının Makarios, Cumhurbaşkanı yardımcısının da Fazıl Küçük olduğu bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur25.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte uzun yıllar ilhak için çabalayan EOKA terör örgütü de dağıtılmış ancak yandaşları, adaya ayak basan Yunan

24Bayer, “Türk-Yunan İlişkilerinde NATO’nun Tutumu ve Bunun Türkiye-NATO İlişkilerine

Yansıması”, s.87, Lord Ismay’in 1957’de NATO Bakanlar Konseyine sunduğu rapor için bkz.http://www.nato.int/archives/ismayrep/text.htm, (Erişim Tarihi: 27.05.2017), Baskın Oran, Türk

Dış Politikası (1919-1980), İletişim Yayınları,16.Baskı, İstanbul 2011, s.725, Kıbrıs’ta EOKA’nın

tedhiş faaliyetlerine karşı mücadele etmek ve Türk toplumunu örgütlemek amacıyla Kasım 1957’de Rauf Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Kemal Tanrısevdi tarafından Türk Mukavemet Teşkilâtı (TMT) kurulmuştur. An, Kıbrıs Nereye Gidiyor, s.122.

25Bilgiç, Yunan Cuntası ve Kıbrıs, s.49-50, Bozkurt, 10.10.1958, s.3, Ulvî Keser, Kıbrıs (1913-2013), Berikan Yayınevi, Ankara 2013, s.389, Fahir Armaoğlu, “Amerikan Belgelerinde Kıbrıs

Sorunu (1958-1959)”,Belleten, TTKB, Cilt. LX, Aralık, Ankara 1996, s.780-781, Söz konusu Antlaşmalar şöyledir: Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temel yapısına dair Antlaşma, Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında Garanti Antlaşması, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında ittifak Antlaşması, İngiltere’nin Kıbrıs’a bağımsızlık verdiğine dair 17 Şubat 1959 günlü deklarasyonu. Armaoğlu, “Amerikan Belgelerinde Kıbrıs Sorunu”, s.779, Kurucu, Garanti ve İttifak Antlaşmalarının tam metni için bkz. http://www.kktcb.org/upload/pdf/1960.pdf (Erişim Tarihi: 09.06.2017), 1960 Anayasası ile de Kıbrıs Cumhuriyeti’ne şeklini veren düzenlemeler yapılmıştır. http://www.kktcb.org/upload/pdf/77826.pdf . (Erişim Tarihi: 09.06.2017).

(25)

askerlerinin yerine eski EOKA mensuplarını alkışlayarak, durumdan memnuniyetsiz olduklarını ve kurulan cumhuriyetin kısa ömürlü olacağının sinyallerini vermiştir. Aslında EOKA kâğıt üzerinde dağıtılmış gibi görünse de Kıbrıs Rum gizli ordusunun el altından kadrolarını tamamlayıp, 1961’de eğitim ve teşkilâtlanmaya başlamış ve EOKA’ya ait teslim edilmeyen silâhlarla Trodos dağlarında faaliyetlerine devam etmiştir26. Ancak Kıbrıs Cumhuriyetinde olayların fitilini ateşleyen ve Türkiye ile

Yunanistan arasında düzelmeye yön tutmuş siyasî ilişkileri yeniden bozan, bu yasadışı teşkilâtlanma ve eylemlerden ziyade, 30 Kasım 1963’de Makarios’un Garantör devletler İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’den Anayasanın 13 temel maddesini değiştirilmesini istemesidir. Makarios’un adadaki Türkleri azınlık konumuna düşüren bu hamlesi Türkiye’nin itirazlarına rağmen Yunanistan tarafından olumlu karşılanınca Türkiye ile Yunanistan ilişkileri tekrar darbe almıştır27.

21 Aralık 1963’de Lefkoşa’da Rum polislerin bir Türk aracını çevirip zorla kontrol etmeye çalışması üzerine iki Türkün öldürülmesi ile başlayan ve 23-25 Aralık’ta Kıbrıs’ta tarihe ‘Kanlı Noel Olayları’ adıyla geçen 93 ölü, 472 yaralının olduğu katliam, kurulduğundan beri sorunlarla boğuşan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sonunu getirmiştir. Kıbrıs Rum güçleri bütün köy ve kasabaları işgal ederken, Türk

26Tercüman, 16.08.1960, s.1, EOKA’ya göre 16 Ağustos günü yeni savaşların başlangıç günü

olmalıdır. Bozkurt, 14.08.1960, s.1. Bazı Rum çevrelerce Cumhurbaşkanı Makarios ile eski EOKA

lideri Grivas’ın görüşmesi için arabuluculuk yapılması isteği ‘Etnos’ gazetesinde yer bulmuştur.

Bozkurt, 15.08.1960, s.1, Keser, Kıbrıs, s.270-71.

27Milliyet, 27.11.1962, s.7. Gürel, TarihselBoyut İçinde Türk-Yunan İlişkileri, s.57, Anayasayı

kaldırma teşebbüsü 13 rakamını çok seven ve uğuruna inanan Makarios’un on iki adadan sonra Kıbrıs’ı da 13.ada olarak Yunanistan’a bağlama isteğinin bir parçasıdır. Keser, Kıbrıs, s.273, Nacak, 13.12.1963, s.1, Gazioğlu, Kıbrıs Sorunu ve Bağımsızlık, s.57, Akın, 19.12.1963, s.1 Milliyet, 22.12.1963, s.1. Makarios’un Anayasayı değiştirme isteğinin, Türkiye’nin ise karşı çıkmasının altında üç temel neden yatmaktadır. Öncelikle Enosis’ten vazgeçmelerine ve ada nüfusunun çoğunluğunu oluşturmalarına rağmen Rumlar, anayasanın kendilerine verdiği hakları yetersiz görmüştür. Rumlara göre; Kıbrıs meselesi aslında bir Yunan-İngiliz meselesidir. Buna rağmen Türkiye, Kıbrıs konusunda daima menfi bir tutumla karşılarına çıkmıştır. Öte yandan Türkler ada nüfusunun ikinci büyük kesimini oluşturduğundan Türkiye için soruna uzak kalmak mümkün değildir. İkinci neden, 1960’ların ilk yıllarında Yunanistan Başbakanı Karamanlis, Makarios’a Türklerin dikkatini çekmeden, Yunanistan’la koordine bir şekilde, bağımsız bir devlet olarak, NATO’ya girmesini istemiştir. Enosis gerçekleşmediğine göre siyasî açıdan kendisine bağlı bir devlet, uluslararası arenada Yunanistan’a iki oy kazandırabilir. Ancak bunu gerçekleştirmek için adada Rumların siyasî haklarının genişletilmesi ve Türklerin devre dışı bırakılması gereklidir. Üçüncü neden ise 21 Nisan 1966’da Kıbrıs’ta yayınlanan ‘Patris’ gazetesinin ortaya çıkardığı, uluslararası alanda Kıbrıs sorununun çözülemediği kaygısı uyandırmak amacındaki Akritas Plânıdır. BCA, 030.01.71.453.10, Gazioğlu, Kıbrıs Sorunu ve

Bağımsızlık, s.58, Bu ‘çok gizli’ plânın sızdırılma sebebi, Makarios’un ulusal davaya ihanet ettiğini

(26)

güçleri de Lefkoşa-Gönyeli hattını denetim altına almıştır. Böylece Lefkoşa’yı fiilen iki ayrı bölgeye ve yönetime ayıran ‘yeşil hat’ ortaya çıkmıştır28.

23 Ocak 1964’de Rumlar, Lefkoşa’daki Bayraktar Cami’nin minaresini havaya uçurmuş, 24 Ocak’ta ise Dimi, Ayvarvara, Yeroşibu, Kolanis ve Kasaba da Türklere karşı taarruza geçmiştir29. Bu katliam teşebbüsü sonrası, Türkiye görmüştür ki

Kıbrıs’ta Türklerin varlığını devam ettirebilmesi için daha fazla garantiye ihtiyaç vardır. Kıbrıs’ta federal bir yönetim kurulmalı, Rum saldırılarına karşı güvenlik tedbirleri alınmalıdır. Bu konudaki ilk girişim ise Dışişleri Bakanı Ferudun Cemal Erkin’den gelmiş ve Londra’daki Kıbrıs görüşmelerinde Türkiye’nin tedbir isteğini dile getirmiştir30. Ancak Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale isteğine hem ABD hem de

Sovyetler Birliği engel olmuştur. 10 Şubat 1964’de ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı, Atina’da Yunan Dışişleri Bakanı Palamas ile görüşmüş; Makarios muvafakat etmedikçe, Kıbrıs’a yabancı askeri kuvvet gönderilmemesi hususunda Yunan ve Amerikan Hükümetleri mutabakat halinde olduğu söylenmiştir. Ayrıca Sovyet hükümetinin resmi organı ‘İzvestia’ gazetesi Kıbrıs’a yapılacak bir Türk müdahalesinin doğuracağı neticelere işaret etmiş ve Kıbrıs Rumlarını her şekilde desteklemek gerektiğini açıklamıştır. Bunun üzerine Türkiye, Kıbrıs’a askeri müdahale yapma fikrinden geri adım atmış ve BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’ta artan şiddete karşı bir barış gücü oluşturulması kararını desteklemiştir. BM Barış Gücü’nün Kıbrıs’a girmesiyle, Kıbrıs uyuşmazlığı mahalli bir uyuşmazlıktan, Türkiye ve Yunanistan arasında bölgesel bir uyuşmazlık olarak genişlemiştir31.

28Tercüman, 21.12.1963, s.1, Keser, Kıbrıs, s.276, EOKA mensupları, Yunanistan’da bulunan

Grivas ile irtibata geçmiş ve Atina’da kurulan ‘Kıbrıs İçin Ulusal Konseyin’ başkanlığına seçmişlerdir. Ancak Makarios ilk dönemlerde Grivas’ın girişimlerinin adada felâkete sebep olacağı düşüncesindeydi. Melek Fırat, 1960-71 Arası Türk Dış Politikası ve Kıbrıs Sorunu, Siyasal Kitapevi, Ankara 1997, s.129, Kalelioğlu, Tarih Boyunca Türk-Yunan İlişkileri ve Megal-i İdea, s.221, Oran, Türk Dış Politikası, s.723, Kıbrıs’ta olayların daha da büyümemesi için Türk Cemaati Meclisi İcra Konseyi, Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonuna, olaylar hakkında bakanlık tarafından çıkarılanlardan başka herhangi bir haber veya yorum yayınlanmaması istemiştir. Akın, 22.12.1963, s.1.

29Bozkurt, 25.01.1964, s.1-2, Milliyet, 25.01.1964, s.1.

30Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi, s.939, Milliyet, 25.01.1964, s.1.

31 BCA,030.01.71.453.10, Oran, Türk Dış Politikası, s.729. http://mfa.gov.ct.tr/download/

turkce/bm_dokumanlari/kibrisa_iliskin_bm_guvenlik_konseyi_kararlari/BMGuvenlik Konseyi karari 1964186.pdf. (Erişim Tarihi: 09.06.2017). 14 Mart 1964’te Kıbrıs’ta görev yapacak ilk birlik Kanada olurken onu 26 Mart 1964’te Finlândiya takip etmiştir. 27 Mart’ta ise General Gyani, UNFİCYP komutanı olarak görev almaya başlamıştır. UNFİCYP halen iskâna kapalı olan Maraş bölgesini denetimini elinde tutmaktadır. Keser, Kıbrıs, s.396-397.

(27)

Makarios, Alman haber ajansına verdiği bir demeçte, Kıbrıs’a gönderilmekte olan barış kuvvetinin elde edeceği sonuç ve arabuluculuk fonksiyonu hakkında kötümser olduğunu açıklamış ve arabuluculuk görevinin başarıya ulaşabilmesi için Türklerin taksim veya federe devlet fikrini terk etmesi aslî şarttır demiştir. Ayrıca gayesinin Garanti Antlaşması’nın feshi ve Türk-Yunan birliklerinin barış gücü olmadığından kışlalarına çekilmesi olduğunu söylemiştir. Akabinde 4 Nisan 1964’de Makarios, Zürih ve Londra Antlaşmalarının ayrılmaz bir parçası olan ittifak Antlaşması’nı feshetmiş, Kıbrıs’ta zorunlu askerlik sistemi getirmiş ve Rumlar askere alınmaya başlanmıştır. Bu durumda Türkiye, adaya müdahale etmekten başka bir yol bulamamıştır32.

Atina Radyosu, 1 Haziran 1964’deki haber bülteninde gelen istihbaratlar doğrultusunda Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkartma plânını paskalya yortusunda yapmayı düşündüğünü ifşa etmiştir33. Oysa Türkiye’nin, Kıbrıs’ta olup bitenlere kayıtsız

kalmayacağı ve ertelediği müdahale plânını çok geçmeden uygulayacağı öngörülebilir bir durumdur. Zaten 4 Haziran’da da Başbakan İsmet İnönü, Kıbrıs’a çıkartma kararını ABD’ye duyurarak plânını açık etmiştir. Ancak 5 Haziran’da ABD Başkanı Johnson’ın, İsmet İnönü’ye gönderdiği mektupta: Türkiye’ye, Amerikan yardımı olarak verilmiş bulunan askeri malzemenin Kıbrıs’a müdahale için kullanılmasına razı olamayız.Türkiye, Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye müdahalesi sonucunu doğuracak bir adım atacak olursa öteki NATO üyelerinin Türkiye’ye

yardım yükümlülüklerinin bulunup bulunmadığı henüz gözden

geçirilmemiştiryazmıştır.ABD’nin bu tehditkâr tutumu Türkiye’ye yeniden geri adım attırmıştır. Türkiye sadece 8-9 Ağustos’ta Erenköy bölgesinde Rum kuşatması altında bulunan Türklere kısıtlı bir hava yardımıyla yetinmiştir34.

1964’ün Ağustos ayında Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs sorunu nedeniyle var olan kriz daha da büyümüş, karşılıklı verilen askeri gözdağılar siyasî, sosyal ve kültürel bağların kopmasına neden olmuştur. Türkiye’nin, İskenderun’da

32BCA, 030.01.71.453.10, Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi, s.940-941.

33Yunan hükümetinin ilgili istihbarat tahvillerine bu ana kadar gelen gizli haberlere göre, uzun

zamandan beri Türkiye hükümetince tasarlanmakta olan Kıbrıs’a çıkartma ameliyesi için önümüzdeki paskalya yortusu günleri kararlaştırılmıştır.BCA, 030.01.71.453.10.

34Gürel, Tarihsel Boyut İçinde Türk-Yunan İlişkileri,s.58, Cumhuriyet, 08.08.1964, s.1, Milliyet,

(28)

200.000 kişilik ordu topladığı ve tatbikat yapacağı söylentileri Rumları harekete geçirmiş ve 2 Ağustos 1964’de askeri hazırlık yapmaya başlamış, Kıbrıs karasularını 3 milden 12 mile çıkarmıştır. Türkiye ise 16 Eylül’de, 1930’da imzalanan İkamet, Ticaret ve Seyrüsefain Antlaşmasını tek taraflı olarak bir kararnameyle feshetmiş ve 18 Eylül’de İçişleri Bakanı Orhan Öz ikamet süreleri biten 1810 Yunanlının artık Türkiye’de kalmalarının imkânı olmadığını ve insanî şartlar içinde sınır dışı edileceklerini söylemiştir35.

1965’den itibaren Türkiye’de Adalet Partisi’nin (AP) tek başına iktidara gelmesiyle Türkiye ile Yunanistan arasında görüşmeler tekrar başlamıştır. Başbakan Süleyman Demirel, Kıbrıs sorununun Türk dış politikası üzerinde olumsuz etkilerini görerek bir yandan bu yapıyı kırmaya çalışmış bir yandan da Kıbrıs konusunda gerginliği gündemde tutacak sertlik yanlısı bir politika izlemekten uzak durmuştur. Ancak hem Makarios’un meseleyi sık sık BM’ye aksettirme çabaları hem de Yunanistan’daki parlâmenter kriz, Kıbrıs sorunun tam anlamıyla çözülmesine izin vermemiştir. 1960 darbesi sonrası siyasî durumu belirsiz olan Türkiye’nin, BM nezdinde lehine bir karar çıkması muhtemel olmadığından Makarios, konuyu devamlı BM Genel Kuruluna taşımıştır. Ancak Türkiye ve Yunanistan görüşmelerini sürdürmeye devam etmiş ve Kıbrıs’ta gerilimi arttıran unsurların ortadan kaldırılması için harekete geçmiştir. Türkiye, 1963’den beri silâh altında tutulan TMT’ye (Türk Mukavemet Teşkilâtı) bağlı öğrencileri ve TMT’yi örgütleyen Albay Kemal Coşkun’u Türkiye’ye geri çağırmıştır. Yunanistan ise baskı yaparak Makarios’un, Çekoslovakya’dan silâh satın almasına engel olmuştur36. Yine de Türkiye ve

Yunanistan arasındaki bu yumuşama dönemi adaya pek yansımamıştır.

16 Aralık 1965’de BM genel kurulunda Türkiye ve Kıbrıslı Türkler aleyhine bir karar çıkarılmış ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, BM’nin arabuluculuk sürecinin sürdürülmesi ve herhangi bir müdahaleye BM’nin karşı çıktığı

35Cumhuriyet, 01.08.1964, s.1, Antlaşmanın 36. maddesine göre, fesih kararının uygulanmasına 6 ay

sonra başlanması gerekiyordu ama Türkiye ülke savunması ve genel güvenliği ilgilendiren konularda ithalât ve ihracatta iki ülkenin birbirine tanıdıkları ayrıcalıkların kaldırılabileceğini belirten 16. maddeye dayanarak, uygulamayı hemen başlatmıştır. Oran, Türk Dış Politikası, s.732, Cumhuriyet, 02.08.1964, s.1, Milliyet, 18.09.1964, s.1.

36Aksu, Türk-Yunan İlişkileri, s.261, Ankara’nın TMT’ye ilişkin kararlarından rahatsız olan Rauf

Denktaş, bunun Kıbrıslı Türklerin, Rumlara teslimi anlamına geldiğini belirten demeçler vermiştir. Oran, Türk Dış Politikası, s.735.

(29)

vurgulanmıştır. Türkiye ve Amerika karar aleyhinde oy kullanırken 51 çekimser ve 47 lehte oy ile karar kabul edilmiştir. Böylece Türkiye için, uluslararası alanda yalnızlaştığı ama dış politikasını gözden geçirerek siyasî, ekonomik ve kültürel ilişkilerini geliştirmek için uğraştığı bir dönem başlamıştır. 27 Aralık 1965’de CHP, Kıbrıs için alınan son kararı görüşmek ve milli menfaatlere uygun tedbirlerin alınması için bir genel görüşme açılması konusunda önerge vermiştir. Millet Partisi (MP) grubu adına söz alan Osman Bölükbaşı; Kıbrıs mevzuunda ne aydınlanmadık bir nokta, ne imtihandan geçmemiş dostluk ve ittifak, ne de ümit bağlanacak bir Birleşmiş Milletler kalmıştır demiştir37. Oturumda Türkiye’nin, dış politikasında

değişime gitmesi yönünde ortak bir karar çıkmıştır. Buna göre dış sorunların çözümünde ılımlı yaklaşılacak, uluslararası yalnızlığını gidermek için stratejik ortaklıklar yapılacak ve Kıbrıs sorununda mutlak çözüm yoluna gidilecektir38.

Türkiye kendi dış politikasını sorgularken, Yunanistan’da da devam eden siyasî istikrarsızlık, adadaki durumu daha belirsiz hale getirmiş ve dolaylı bir şekilde 1967 krizinin önünü açmıştır. Türkiye, Kıbrıs sorununun çözümü için Yunanistan’la ilişkilerini yoğunlaştırma sürecine girse de Yunanistan’daki siyasî buhran nedeniyle karşısında bir muhatap bulamamıştır. Yunanistan ise parlâmentosundaki krizi çözememiş ve 21 Nisan 1967 Albaylar Cuntası’na doğru sürüklenmiştir.

37Milliyet, 17.12.1965, s.1, TBMM Tutanak Dergisi, Dönem. II, Cilt. 31, Toplantı. 1, 28.12.1965. 38 Fırat, 1960-71 Arası Türk Dış Politikası ve Kıbrıs Sorunu, s.172.

(30)

1. BÖLÜM

YUNANİSTAN’DA ALBAYLAR CUNTASI (1967-1974)

1.1.Cunta’ya Giden Süreç

Yunanistan’da 21 Nisan 1967 yılında Silâhlı Kuvvetlerin yönetime el koymasıyla başlayan ve 15 Temmuz 1974’de Kıbrıs’ta düzenlenen Nikos Sampson darbesine kadar devam eden Cunta rejimi; temel olarak Yunanistan’ın 1950’li ve 1960’lı yıllarındaki çalkantılı dönemiyle ilişkilidir. Yunanistan’ın, II. Dünya Savaşı’nda işgali ve sonrasında başlayan iç savaş nedeniyle bozulan ekonomik ve sosyo-politik durumunu uzun bir süre toparlayamamış olması; ülkeyi genel bir memnuniyetsizliğe ve siyasî istikrarsızlığa itmiştir. Bazı genç subayların kendilerini, Yunanistan siyasetinin belirleyicisi olarak görmeleri ve oluşan istikrarsızlığa son verebilecek tek merciinin kendileri olduğunu düşünmeleri Yunan tarihine ‘Albaylar Cuntası’ adıyla geçen askeri darbeye giden süreci hızlandırmıştır. Ancak, Yunanistan’ı, Cunta yönetimine götüren tek unsur iç sorunları değildir. Askeri yönetiminin kurulmasında etkili dış dinamikler de bulunmaktadır.

Yunanistan’ın Soğuk Savaş’ta Doğu Bloğu’nun ağırlıklı olarak komünizmi yayma girişimlerine karşı tarafını Batı Bloğu’ndan yana seçmesi, sağ ideolojiyi benimsemesine ve sol ideolojiye karşı sert bir tutum sergilemesine neden olmuştur. Yunanistan’ın belirlediği bu antikomünist tutum, siyasal ve toplumsal kutuplaşmayı da beraberinde getirmiştir. Uzun yıllar iç savaşla uğraşmasının nedeni de bu toplumsal kutuplaşma, yani sağ-sol mücadelesinin şiddetlenmesidir. Ancak Ordu mensuplarının bu mücadelede hangi tarafı seçtiği de Yunanistan için büyük önem taşımaktadır. Ordunun, Yunan siyasal yaşamında öncelikli konumda olması, onların dış müdahalelerin temas noktası haline gelmesine ve ülkenin siyasal yaşamını, ordu mensupları aracılığıyla önemli ölçüde yönlendirebilme gücüne sahip olmasına neden olmaktadır. Ordunun dış müdahaleler sonucu milli karakterini yitirmesi ve askeri bir

Referanslar

Benzer Belgeler

ETK İNLİĞİN AMACI: Türkiye ve Yunanistan arasında bir dostluk ve barış köprüsü kurmak; Ege’nin iki yakasında ülkelerarası diyaloğa katkıda bulunmak, spor, sağlık

Yirmi yıl gazetecilik mesle­ ğine emek veren Fikret Otyam, emekli olduğundan bu yana ya­ şadığı Antalya’nın Gazipaşa ilçesindeki evinde günlerinin büyük

This study was carried out using MATLAB Simulink to perform real-time analysis and processing of single and multi-channel EEG data by real-time classifying them

Haşim onun için, «Akşamları o havuz başında Sakallı Celalin hari­ kulade saçmalarını dinlerdik» diye yazar.. Sakallı Celâl için «mantıkçı»

Bizim çalışmamızda günlük poliklinik başvuruları ile meteorolojik parametreler arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; ortalama sıcaklık ile solunum yolu

Bu güne kadar karşılaştıkları sosyal dışlanmaya örnek olabilecek durumlar, sahip oldukları sosyal, kültürel niteliklere bağlı olarak değil mahallenin fiziksel

- Mekanik Tesisat (Sıhhi Tesisat, Isıtma Tesisatı, Isı Yalıtımı) - Doğalgaz İç Tesisat - Yangın Tesisatı - Havalandırma Tesisatı - Soğutma Tesisatı -

Anahtar Kelimeler: Kablosuz Sensör Ağlar, Kablosuz Sensör Ağların Avantajları, Sensör Donanımı, Kablosuz Sensör Ağlarda Konum Belirleme Yöntemleri, Bulanık Mantık,