• Sonuç bulunamadı

Leonardo da Vinci'nin eserlerinin estetik eğitimi açısından araştırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Leonardo da Vinci'nin eserlerinin estetik eğitimi açısından araştırılması"

Copied!
168
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i TC.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ RESİM İŞ ÖĞRETMENLİĞİ ANA BİLİM DALI

LEONARDO DA VİNCİ ESERLERİNİN ESTETİK EĞİTİMİ AÇISINDAN ARAŞTIRILMASI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Gülümser ŞENTÜRK

Danışman: Yrd. Doç. Hüseyin Esat Arpacı

Ankara Nisan, 2013

(2)

ii TC.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ RESİM İŞ ÖĞRETMENLİĞİ ANA BİLİM DALI

LEONARDO DA VİNCİ ESERLERİNİN ESTETİK EĞİTİMİ AÇISINDAN ARAŞTIRILMASI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Gülümser ŞENTÜRK

Danışman: Yrd. Doç. Hüseyin Esat Arpacı

Ankara Nisan, 2013

(3)
(4)

iv ÖNSÖZ

Sanatın gelişiminde büyük usta Leonardo Da Vinci’nin önemi büyüktür. Kendi kişisel gözlemleri ve merak duygusu sayesinde doğayı şekillendirmiştir. Leonardo Da Vinci çok yönlü bir ressamdır. Bunun nedeni araştırma ve bulma isteğinden ileri gelmektedir. Mühendislik, matematik, geometri, anatomi gibi alanlarda çalışmalar yapmıştır. Doğanın sırlarını çözümleme üzerine kesitler sunmuştur. Özellikle doğru algının gerçekliğe ulaşmada etkili olduğunu belirtir. Sanatın özünde gerçekliği aramak üzerine kuruludur.

Araştırma sanatın eğitimle birleşimi için gereken unsurların neler olabileceği açıklamaktadır. Bunlardan en önemlisi olan estetik, sanatın varlık analizinin nasıl olduğu tartışılmıştır.

Sanatın oluşmasında algı kavramına değilmiştir ve bilen özneden hareket edilerek sanat kavramı incelenmiştir. Bilginin kişisel gelişim ve sanat ürünü oluşturmada ne derecede önemli olduğunu anlatabilmek için estetik eğitimi temel alınmıştır.

Estetik özümsemenin ve sanatsal yaratının eğitime etkisi kişisel gözlem ve algılama odaklı olması gerektiği savunulmuştur. O halde varılacak sonuç olarak, sanatın gerçekliği ele alabilmesi kendi yöntem ve ilkelerinin genişlik kazanabilmesi için estetiğe ihtiyaç duymaktadır. Leonardo’nun eskizleriyle şekillenen estetik algılayışı, desene farlılık kazandırması, imgenin nasıl oluştuğunu ve ışığı gözlemleme gücünün nelere bağlı olduğuna da değilmiştir.

Bu çalışmada emeği geçen değerli hocam Yrd. Doç. Hüseyin Esat ARPACI’ ya, üzerimde sonsuz emeği olan sevgili Annem, Babam ve Kardeşime, her türlü desteklerinden ve yardımlarından dolayı teşekkürlerimi iletmeyi bir borç bilirim.

(5)

v

İÇİNDEKİLER

Sayfa No ÖNSÖZ……….……..vi İÇİNDEKİLER………v ÖZET………...…………...…..viii ABSTRACT……….…………x RESİMLER LİSTESİ………...………xii ŞEKİLLER LİSTESİ………...……….xv TABLOLAR LİSTESİ………...………..xvi BÖLÜM – I 1. GİRİŞ……… .. 1 a. Problem Durumu ... 2 b. Araştırmanın Amacı………...2 c. Araştırmanın Önemi……….………..3 d. Varsayımlar……….……….…..3 e. Sınırlılıklar……….3 f. Tanımlar………..………...4

(6)

vi BÖLÜM –II 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 7 BÖLÜM III 3. YÖNTEM……….9 a. Araştırma Modeli……….…….…….9 b. Evren Ve Örneklem………..………...10 c. Verilerin Toplanması……….………..10 d. Verilerin Analizi……….………11 BÖLÜM IV 4. BULGULAR VE YORUM………....……….12

4.1. Sanat Bilincinin Oluşumu Ve Leonardo Da Vinci…………..…...……..…12

4.1.1. Sanatın Bilimsel Açıdan İrdelemesi………..……….12

4.1.1.1. İmgesel Algılama……….……...24

4.1.1.2. İmgesel Algılama Ve Biçim İlişkisi……….………..….34

4.1.2. Da Vinci’nin Desen İmge Ve Gözlem Gücü……….39

4.2. Estetik Üzerine……….58

4.2.1. Estetiğin Bilim Açısından Araştırılması Ve Sanatsal Yaratma...58

4.2.1.1. Estetikte Bilgi Edinme ve Biçim İçerik Süreci…….…..70

4.2.1.2. Estetik ve Çözümleme……….……….…...74

(7)

vii

4.3. Estetik Eğitimi ve Leonardo Da Vinci Eskizleri……….…96

4.3.1. Da Vinci ve Estetik Desen………....96

4.3.2. Leonardo Da Vinci Desenleri ve Estetik Eğitim İlişkisi…. ..107

4.3.2.1. Leda ve Kuğu İncelemesi………..……. 107

4.3.2.2. Arno Vadisi İncelemesi…………..………..114

4.3.2.3. Anna Bakire ve Çocuk……….117

4.3.2.4. Anghiari Savaşı………124

4.3.2.5. Kayalıklar Bakiresi………..133

BÖLÜM V SONUÇ VE ÖNERİLER……….……..140

(8)

viii ÖZET

LEONARDO DA VİNCİ ESERLERİNİN ESTETİK EĞİTİMİ AÇISINDAN ARAŞTIRILMASI

ŞENTÜRK, Gülümser

Yüksek Lisans Tezi, Resim-İş Öğretmenliği Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı Yrd. Doç. Hüseyin Esat ARPACI

Mayıs- 2013, 167 sayfa

Sanatın dehası olarak bilenen Leonardo Da Vinci’nin eserlerinin incelenmesine dayanan araştırma tezinde, sanatın oluşumu için gereken unsurların nedenlerine değinilmiştir. Sanatın incelenmesinde en önemli unsurun gözlemden kaynaklı olduğu ileri sürülebilir. Doğru gözlem sayesinde elde edilen verilerin imge halini alarak zihinde oluşması, sanat ile mümkündür. İmgeden kasıt, salt hayali öğeler olmayıp, gerçeğe dayalı şemalar oluşturmaktır, çünkü gerçeğe dayalı şemaların bellek eğitiminde ve algının gelişimine önemli etkileri olduğu düşünülmektedir. Sanat eğitimi için de gerekli olan, zihinsel tasarlama, sanatı kuramsal boyuta taşımaktadır. Elbette ki her bilimin öncelikle kural ilke ve yöntemlere ihtiyacı vardır. Sanatın yöntem ve ilkeleri öncelikle varlığı ve özü algılayan objeden, daha sonra da duyularından almaktadır.

Duyu eğitiminin ana maddesi estetiktir. Estetik genellikle güzeli inceleyen kavram olarak bilinir. Oysa salt güzelin konusunu oluşturmamakta, kuram ve yöntemde sunmaktadır. Estetik varlığın çözümlenmesinde ve analizinde büyük etkendir. Dolayısıyla kavram, varlığın analizini açıkladığı gerekçesiyle bilimsel bir boyut kazanmaktadır. Bilimsel estetik eğitimi, öz varlığı incelenmesini, nasıl ve ne şekilde imge yaratılacağına dair fikirleri bütünleştirmeyi amaçlamaktadır.

İmgenin anlamlı hale gelebilmesi için; öznenin yaratacağı ürünü bilmesi, yani fiziki özelliklerini özümsemesi gerekmektedir. Fiziki özellikler de oran, perspektif gibi

(9)

ix

unsurlarla bütün- parça ilişkisi kurularak meydana gelmektedir. Sanatsal yaratıyı incelerken Leonardo’nun eskiz defterinden yararlanılmıştır. Akademi mezunu olmadığı halde tüm çalışmalarının kaynağının gözlem ve doğa olduğunu söyleyen Leonardo Da Vinci, sanat ve estetik eğitimi için önemli bir rehber oluşturmaktadır. Gerek çalışmalarıyla, gerekse sanatçılar için söylediği sözlerle, sanatın nasıl yapılması gerektiğine ışık tutmaktadır. Araştırmada yer alan Leonardo Da Vinci eserleri genelde ilk taslak dediğimiz desen çalışmaları üzerinedir. Bunun nedeni; desenin hem pratiklik kazandırdığı, hem etüt, analiz ve gözlem yetilerinin bir arada olduğu bir çalışma alanı sunduğu için tercih edilmiştir.

Kısa kısa Rönesans’a da dayanılarak, Leonardo’nun yaşamı oluşturulmaya çalışılmıştır.

Son olarak estetik eğitimi ve Leonardo Da Vinci eserleri, bilimsel sanat çerçevesinde araştırılmış ve ne şekilde etkilerde bulunacağına dair fikir yürütülmüştür.

(10)

x ABSTRACT

Known as the genius of Leonardo Da Vinci's works of art, research paper, based on examination of the art of the elements needed for the formation of the reasons mentioned. Observations from the study of art can be argued that the most important factor. Thanks to the observation image data obtained by taking the mind becomes correct formation, is possible with the art. Image to intent, not only imaginary elements, to create diagrams based on reality, because perception is reality based education, and the development of schemes of memory is thought to be a significant impact. Art education is also necessary for the mental, design, art, theoretical dimension. Of course, each of the principles and methods of science, the rule needs first. The essence of the method and principles of art and detect the presence of the object first, then you are in the senses.

The main article for sensory aesthetic education. Examining the concept generally known as aesthetic beauty. However, only constitute the subject of beauty, offers the theory and method. Aesthetic analysis of the asset and the biggest factor analysis. Therefore, the concept of an asset is a scientific analysis of the grounds explained gaining in size. Scientific aesthetic education, the presence of self-examination, aims at integrating ideas about how and in what way yaratılacağına image.

In order to make sense of the image, created by the subject to know the product, ie, the physical characteristics must internalize. The rate of physical properties, establishing a relationship between whole-part consists of elements such as perspective. Leonardo's sketch books have been examining the artistic creation. the source and nature observation, although not a graduate of the academy, saying that all the work of Leonardo Da Vinci, art, and aesthetics are an important guide for the training. Both studies, as well as the words said for artists, art sheds light on what needs to be done. The research works of Leonardo Da Vinci design work often focuses on what we call the first draft. This is because, the pattern imparted and practicality, both studies, their ability to be a combination of analysis and observation offers a working area is preferred.

(11)

xi

Finally, the aesthetic education and works of Leonardo Da Vinci, and how the impact of scientific bulunacağına researched ideas about art, carried out within the framework.

(12)

xii

RESİMLER LİSTESİ

Sayfa No

Resim1: Studi Di Acque Su Çalışmaları Engeller Geçen Ve C, Falling. 1508, ...41

Resim 2: (Kuş Eskizleri)Codex On The Flight Of Birds - By Leonardo Da Vinci…....42

Resim 3: Portre İncelemesi, 1489-1490, Papier Pointe Métallique Et Tüy Sur, İnv Turin, Biblioteca Reale,. 15574-76 ………...…………...…….45

Resim 4:Bust Of A Man İn Profile With Measurements And Notes - By Leonardo Da Vinci……….46

Resim 5: Anatomy Of The Neck, c. 1515 Anatomi İncelemeleri………...47

Resim 6: Vitrivius İnsanı,Vitruvius Adamı, Yıl 1487 Civarında / Oranları Canon, (C. 1485-1490), Kağıt Üzerine Kalem Ve Mürekkep, 34,4 X 24,5 Cm, Venedik, Galleria Dell 'Accademia. ………..…….…48

Resim 7: Anatomy of a Male Nude, c 1504-6 ……….………..……49

Resim 8: Study of Skeletons (İskelet Çalışmaları),………..………..50

Resim 9: 1480- 1485 Study Of A Lily (Zambak Çalışması)………..…51

Resim 10: Son Akşam Yemeği İçin Eskiz, Yaklaşık 1495, Windsor Şatosu, Kraliyet Kütüphanesi, (Özükan, 2008, S. 114)………..……52

Resim 11: Cavallo Di Leonardo Leonardo'nun Atı , Bir Heykel İçin Çalışma (Asla Tamamlanmış), ...., C. 1490 Windsor, Kraliyet Kütüphanesi Royal Library’de Sergilenen Ot Defterinden,………..54

Resim:12 Study Of Five Characters 1494, Beş Karakter Çalışması………..….55

Resim13: Drapery For A Seated Figure - By Leonardo Da Vinci………..…57

(13)

xiii

Resim15: Leda’nın Başı, 1503- 1507, Kağıt Üzerine Siyah Mürekkep, 177x147mm, Windsor Şatosu, Kraliyet Kütüphanesi, Londra,……….…...108

Resim16: Leda E İl Cigno (Leda’nın Başı, 1505-7) ………..…..…109 Resim17: Diz Çökmüş Leda, Kağıt Üzerine Siyah Tebeşir Veya Kalem İle Yapılmıştır.

12x109 Cm. 1503- 1507, Boijmans Van Beuningen Müzesi, Rotterdam…….110 Resim 18: Uffizi, Leda Ve Kuğu (1504-10), Tuval Üzerine Yağlı Boya, Borghese

Galeri, Roma……….….111 Resim19: Arno Vadisi, 1473, Kömür Kalem, Uffizi Galerisi, Flosansa, (Özükan, 2008,

S. 87). Santa Maria Della Neve Manzarasıdır. ……….…...114 Resim 20: Anna, Bakire Ve Çocuk, (The Virgin Of Child With St Mother And St John The Baptist), Kömür, Siyah Veya Beyaz Tebeşir Renkli Kâğıt Üzerine,141.5x104.6cm, 1499-1500, National Gallery, Londra………...117

Resim 21 : Study of St Anne Mary and the Christ Child - by Leonardo da Vinci …..118 Resim 22: The Virgin and Child with St Anna and St John the Baptist - by Leonardo da

Vinci………..120

Resim23: Study of St Anna Mary the Christ Child and the young St John - by Leonardo Da Vinci……….121 Resim24: : Çocuk Aziz Yahya Ve Azize Anna’yla Birlikte Bakire Ve Çocuk İçin

Karton (Burlington House Kartonu) ………..…..122 Resim25 :St Anna Wiht The Virgin And Child, 1510, Louvre Müzesi………...123 Resim26 : Group of riders in the Battle of Anghiari - by Leonardo da Vinci…… …124 Resim 27: Meydan Savaşları Çizimi. Page From A Notebook Showing Figures

(14)

xiv

Resim 28: Atlar için eskiz, 1503- 1504, siyah ve kırmızı mürekkep, 196x308mm, Windsor Şatosu, Kraliyet Şatosu, Kraliyet Kütüphanesi, Londra……….126

Resim29 : Profile Of A Man And Study Of Two Riders - By Leonardo Da Vinci….127 Resim30: Anghiari Savaşı (Tavola Doria), 1503- 1505, Ahşap Üzerine Yağlı Boya,

85x115 Cm. G. Hoffman Koleksiyonu, Münih………...…128

Resim 31:Study Of Horses For The Battle Of Anghiari - By Leonardo Da Vinci…..130 Resim 32: Study for the Trivulzio Equestrian Monument - by Leonardo da Vinci…..131 Resim33: Savaş Atları İçin Eskiz 1503- 1504, Kağıt Üzerine Mürekkep Kalem, Uffizi

Galerisi, Floransa. (Özükan, 2008, S. 97).Study Of Battles On Horseback - By

Leonardo Da Vinci……….132

Resim35: Kayalıklar Bakiresi Doğum, 1483, Metropolitan Müzesi, New York. (Bazen Rocks Madonna )………133 Resim:36 Kayalıklar Bakiresinden Ayrıntı……….……..134 Resim 37: Kayalıklar Bakiresi (Bazen Rocks Madonna ), 1483- 1486, 199x122 Cm,

(15)

xv ŞEKİLLER LİSTESİ

Sayfa No

Şekil 1: Algı İle Bellekte Oluşan Nesnelerin İncelenmesi………..…....26

Şekil 2 : Algılamanın Dış Özellikleri………...30

Şekil 3: İki Soyutlama Skalası……….31

Şekil4: Biçim Ve İçerik Uyumu………..………36

Şekil 5 :Bilimsel Estetiğin Temelleri……….……….………64

Şekil 6: İmgenin Göstergeleri……….…….71

Şekil 7: Varlık İlişki Şeması………..…….76

Şekil 8: Croce’nin Sezgisel Estetik Temelleri……….……87

(16)

xvi TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa No Tablo 1: Parmenides’in Akıl Yürütmeyle İlgili Görüşleri……….83 Tablo2: Sanatsal Etkinliğin Yapıca Çözümlenişi………..84 Tablo3: Sanatın Semiotik – İletişimsel Yönü……..………....……..84

(17)

BÖLÜM I

1. GİRİŞ

“Tüm bilgilerimizin kaynağı algılarımızdır” (Suh, 2010, s. 300), diyen Leonardo Da Vinci’nin desen temeli duyulara dayalıdır. Maddeyi fikre dönüştürme, canlandırma ve bir değer oluşturmak bakımından şunları söylemektedir:

Ressamın zihni, yansıttığı nesnenin rengini alan ve önündeki tüm nesnelerin görüntüleri tarafından işgal edilen bir aynaya benzemelidir. Öyleyse Ey Ressam! Şunu iyi bilmelisin: Doğanın yarattığı her formu sanatınla temsil ederken evrensel bir usta olamazsan iyi bir ressam da olmazsın. Eğer o nesneleri görmezsen ve zihninde tutamazsan bunu nasıl yapacağını bilemezsin. Öyleyse doğada gezerken ilgini çeşitli nesnelere yoğunlaştırmalı, şu veya bu nesneye teker teker bakmalı, aralarından az değer taşıyanları ayırıp önemlilerini kaydetmelisin (Suh, 2010, s. 11).

Özü, esas olarak kavrama yoluna giden Leonardo Da Vinci, ilk çalışma olarak, Leda Ve Kuğu tablosunun desenleri incelenmiş ve mitoloji konusunun, gerçekle ilişkisi arasında bağ kurulmuştur.

İkinci olarak Arno Vadisi, incelemesinde perspektif ve oran,

Anna, Bakire Ve Çocuk incelemesinde, kompozisyon uyumu ve bilgi ilişkisi,

Dördüncü çalışma olan Anghiari Savaşı’nda, hareket halindeki nesne ve imge ilişkisi, Son çalışma Kayalıklar Bakiresi’nde ise; doğa ve duyu analizi olarak incelenmiştir.

(18)

a. Problem Durumu

Araştırma, geniş literatür taraması yapılarak problem cümlesi oluşturulmuştur. Leonardo’nun çalışmalarının niçin estetik eğitimine etkisi vardır sorusundan hareket edilmiştir. Araştırma kapsamında ele alınan problem cümlesi diğer tezlerle karşılaştırılarak farklılıklara ve benzerlikler kaydedilmiştir. Genellikle Leonardo Da Vinci’nin çalışmalarını içeren tezlerde, ustanın mühendislik ya da anatomik yönünün ele aldığı görülmüştür. Bu araştırmada ise, ustanın farklı bir yönü ele alınarak desen çalışmalarını nasıl oluşturduğu, sorusuna cevap aranmıştır. Diğer yandan da estetik ile ilgili tezlerde genellikle, daha çok terimsel anlamlarla yüklü ve daha çok felsefe içerikli konuların olduğu tespit edilmiştir. Oysaki bu araştırmada, ele alınacak olan estetik, öncelikle eğitim tabanlı düşünülmüştür. Bununla birlikte diğer tezlerden artı olarak estetiksel çözümlemeleri ve algısal gerçeklikleri, eğitimle birlikte birleştirilerek ele alınmıştır. Tezlerin farklı yönlerini açıklamakla birlikte; araştırma için, benzer olarak bulunan; estetik terimi, sanatın ilkeleri de problem cümlesinin çözümlemesi için, araştırmaya dâhil edilmiştir.

Leonardo da Vinci’nin eserlerindeki; varlığı tanıma (öz bilinç) , tanımlama, algılama, bağlam kurma, imgelem oluşturma, uzam, boşluk, mekân, yorumlama durumlarının estetik eğitimi çatısına sorgulanması problem durumunu oluşturmaktadır.

b. Araştırmanın Amacı

Araştırmanın amacı, Leonardo Da Vinci çalışmalarının, sanatsal düşünme üzerinde etkisi nedir, Leonardo Da Vinci’nin çalışmalarında sanatsal ürünün oluşuma neler etki etmektedir, Leonardo Da Vinci yöntem ve tekniklerinin estetik eğitimi üzerinde etkileri var mıdır, gibi sorulardan hareketle, araştırmanın genel amacı belirlenmiştir. Araştırmada problem cümlesinde ortaya konan, Leonardo Da Vinci eserlerinin, sanat eğitimi ve estetik eğitimi için, incelenmesi gereken, bir ölçüt olabileceği düşünülmüştür.

(19)

Leonardo Da Vinci eserlerinin incelenmesi, estetik eğitiminin daha iyi özümsenebileceği ve varlık tabanlarının incelenmesinin, sanat eğitimine olumlu yönde farklılık kazandıracaktır.

c. Araştırmanın Önemi

 Estetik ve sanat eğitiminin ezberlikten uzaklaştırmak için Da Vinci eserlerinin incelenmesi gerekir.

 Leonardo Da Vinci’nin eserlerinin incelenmesi estetik özümsemeyi arttıracaktır.

 Eserlerin incelenmesi, estetik özümleme, estetik çözümleme ve desen bilgisini arttıracaktır.

 Leonardo eserleri, görme duyusunun gelişimi (duyuların aktif kullanımını) ve araştırma güdüsünü arttıracaktır.

 Leonardo Da Vinci çalışmaları, hem yaşamı kolaylaştırıcı hem de akıl- mantık ilişkisini bağlarını kuracaktır ve problem çözmeye yöneltecektir.

d. Varsayımlar

 Bu araştırmada başvurulacak kaynakların araştırmacıya ve konuya uygunluk, açıklık getireceğine inanılmaktadır.

 Araştırmada başvurulan kaynaklar gerçeği yansıttığı varsayılmıştır.

 Araştırmada kullanılan veri toplama araçlarının ölçülmek istenen özelliği doğru olarak ölçeceği varsayılmıştır.

e. Sınırlılıklar

Araştırma kapsamında ele alınan imge kavramı, zihinde oluşturulan şemalar olarak betimlenmiştir. Sanat eğitimi kavramı, bireyin keşfetme, inceleme, göz eğitimi, düşünce geliştirme, imgelem oluşturma gibi kısımlardan hareketle oluşturulmuştur. Estetik

(20)

kavramı, duyuların eğitimi, duyu ve nesne arasındaki ilişkiler olarak tanımlamıştır. Araştırmanın yöntemsel sınırları, Leonardo’nun çalışmalarının özellikle desen ağırlıklı olarak, çizim, yöntem, estetik ve gözlem incelemelerinin bir arada bulunduğu düşünülen, çalışmalar olarak incelenmiştir.

Araştırma deseninin sınırlılıkları, Leonardo Da Vinci’nin beş eserinden oluşmaktadır. Beş eser, imge oluşumu, duyu- akıl irtibatı, sanatın tasarım eleman ve ilkelerini kapsadığı düşünülen, estetik çözümlemeye uygunluk, gibi kriterlere dayalı çalışmalardır.

f. Tanımlar

Desen:

[çizgi resim] (Fr. dessin; İng. Drawing;Alm. Handzeichnung, Ritzzeichnung): Desen sözcüğü Fransızcadan dilimize aktarılmıştır. Kurşun kalem, uç, tuşe, kömür kalem vb. ile yapılan renkli ya da renksiz, tonlu ya da tonsuz çizgi resimlere denir. Desenler iki kısma ayrılır: 1- Bizzat eser olarak yapılanlar. 2- Bir başka sanat eserinin yapılmasında ön çalışma anlamında olanlar(etüd ve eskizler gibi). Ortaçağ, deseni sanat eseri olarak desen ilk kez 15. yy.’da görülüyor. Y.K: (J. Meder, Die Handzeichnung, ihre Technik und Entwicklung, 1023). (Turani, 2004,s. 33)

“a.Fr. 1. Bir kumaşı süsleyen çizgi, çiçek gibi şekillerin tümü, örnek. 2. Kâğıt, bez gibi düz bir yüzey üzerine herhangi bir şeyin çizgilerle yapılan şekli.” (Türk Dil Kurumu,(TDK) 1979, s.218).

Estetik:

a. Ve s. Yun. 1. Güzellik duygusu ile ilgili olan: estetik duygu. 2. Fels. Güzelliği ve güzelliğin insan belleğindeki ve duygularındaki etkilerini

(21)

konu olarak ele alan felsefe kolu: mantık gerçeğe ermek için akla nasıl kılavuzluk ediyorsa, estetik de güzeli bulmak için duyguya öylece yol gösterir. 3. Vücutta kusurlu bir organı düzeltmek ya da güzelleştirmek amacıyla uygulanan yöntemdir: estetik cerrahi. .” (TDK, 1979,s.277).

“(Yun. aisthésis=güzel duygusus; Lat. Estetica; Fr. Esthetique; İng. Aesthetic; Alm. Aesthetik): Güzelliğin insan aklı ve duyuları üzerindeki etkilerini konu olarak ele alan felsefe dalı. (Turanî, 2004, s.40).

“Estetik sözcüğü, Grekçe aisthesis ya da aisthanesthai sözünden gelir. Aisthesis sözcüğü; duyum, duygu, algılamak, duyular anlamına gelmektedir.” (Wikipedia, Özgür Ansiklopedi, http://tr.wikipedia.org/wiki/estetik , 29 Aralık 2012).

Estetik Eğitimi:

“ Sanatsal üretim, güzel veya önemli şeylerin oluşturulması.”

(Learn Words - English Dictionary,

http://www.vocabulary.com/dictionary/art%20esthetic%20ducation#word=artistic%20p roduction ,2013).

Gözlem:

Bilimsel gözlem, canlı veya cansız varlıkları[1] herhangi bir bilgiye ulaşmak amacıyla, belirli takip metodları ve kayıt yöntemlerini kullanarak, çeşitli araçlarla veya çıplak gözle dikkatle izleme. Bilimsel bir araştırma metodu olan gözlemin astronomiden doğa tarihine kadar çok geniş bir kullanım alanı vardır. (1

^ "observation." Oxford Dictionary of English

(22)

2003.)(Wikipedia,ÖzgürAnsiklopedi,http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C 3%B6zlem , 29 Aralık 2012).

İmge:

“Görüntü, bir yüzey üzerinde üretilmiş bir görsel gösterim.” “Kafanızdaki şeyler veya fikirlerle ilgili görüntülerin sanat ve edebiyat gibi görünüyor, şeklinde açıklamak için kullanılan isimdir.” (Learn Words - English Dictionary, http://www.vocabulary.com/dictionary/art%20esthetic%20ducation#word=imagery ,

03. 01. 2013).

Yaratıcılık:

“a. yaratma yeteneği.” (TDK, 1979,s.851).

“Sıradanlığı aşma yeteneğidir. Sorunlara özgün çözümler bulup, ‘kutunun dışında düşünme’yi sağlayan eleştirel düşünme becerisi.” .” (Learn Words - English Dictionary, http://www.vocabulary.com/dictionary/creativity, 03.. 01. 2013).

(23)

BÖLÜM II

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Araştırmada, Leonardo da Vinci’nin; akıl- düşünme, imge, bağlam kurma gibi kavramları, sanat ilke ve tasarım elemanlarını da içine alan ve kapsayan eserleri incelemiştir. Sonraki aşamada estetiksel eğitimin önemi vurgulanmıştır. Çalışmada, Leonardo Da Vinci’nin hayatı, Rönesans dönemi ve etkileri, gözlem gücü, yaratıcılık unsurları, eskizleri vb. gibi başlıklarla estetik bilimi irdelenmiştir.

Araştırma, tarama modeli olarak belirlenmiştir. Araştırmanın güvenirliliğini ve geçerliliğini arttırmak için; makaleler, tezler, internet, dergiler, dipnotlar, fotoğraflar vs. gibi kaynakların yanında, alıntı ve dipnotlardan yararlanılmıştır. Örneğin; Rönesans döneminin Da Vinci’ye etkisi var mıdır, Da Vinci düşünce tarzını nasıl oluşturmuştur, eserlerini oluştururken nelerden yararlanmıştır, Platon, Aristo gibi felsefe adamlarını örnek almış mıdır gibi… Ayrıca Baumgarten’in estetik bilimi olarak tanımladığı güzelliğin, belirlenen eserlerde nasıl görüldüğü üzerinde de durulmuştur.

“ … Baumgarten tarafından geliştirilmiş olan algı kuramı, daha sonra, kendine özgü iki ana olguya dönüşmüştür: bir, Baumgarten’in ‘duyusal algının etkinliği’ olarak tanımladığı ve estetiğin temel kategorisi anlamını yükleyerek, etik ile mantığın temel kategorileri olan iyi ile doğru’nun yanına koyduğu güzellik olgusu; iki, Baumgarten’e göre, güzelliğin insanın sanatsal etkinliğinde en yüksek anlatımını bulması olan sanat olgusu. ” olması gerekçesiyle sanat eğitimi için de önemli olduğu görüşü oluşmuştur. (Kagan, 2008,çev. Aziz Çalışlar, s.13).

(24)

Araştırmada elde edilecek veriler, nitel olarak araştırılmıştır. Araştırmada, sık sık ilgili tezler, referans kitaplardan örnek kesitler alınmış, öznel yorumlardan uzak durulmuştur. Bu kesitler araştırmada veri olarak kullanılmıştır. Araştırmada sübjektiflik ön plandadır.

Leonardo Da Vinci’nin eserlerinin yağlı boya, heykel, desen vb. gibi sayı olarak fazla olması nedeniyle yalnızca en önemli görülen beş eser üzerinden çalışma yürütülmüştür.

(25)

BÖLÜM III

3. YÖNTEM

a. Araştırma Modeli

Araştırmada ele alınan problem nitel araştırma (qualitative research) metodolojisine göre düzenlemiştir. Estetik eğitimi ve Leonardo Da Vinci’nin eserleri arasında nasıl bir ilişi var sorusu belirlenmiştir.

Araştırma metodu ise betimsel- literatür taraması şeklindedir. Leonardo Da Vinci’nin, varlık çözülmesine ve incelenmesine dayalı olan eserlerinde, gözlem ve doğa analizine dayalı olduğu için içerik analizi yapılacaktır, bu nedenle; bol resim, video, makale, ilgili kaynaklar, sözlük, belgeseller, ansiklopedi taramaları, önceden yapılmış tezler, internet vb. veri toplama araçları kullanılmıştır. Elde edilen belgeler için, dokümanlar ve kayıtlar alınmış, sık sık; dipnot ile alıntılar kullanılmıştır.

Araştırmada tümevarım yöntemi kullanılmıştır. Araştırmadaki yapılar kavram açıklama yolu izlenerek açıklığa kavuşturulmuştur. Bu şekilde araştırmaya açıklayıcılık niteliği kazandırılmış, olgular ilişkilendirilmiştir.

Sanatın dehası Leonardo Da Vinci ile çözümleme alanın bilimini oluşturan estetiğin, eğitsel boyutu ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle betimsel analiz uygun görülmüştür.

(26)

b. Evren Ve Örneklem

Leonardo Da Vinci’nin kendi gözlemleri sayesinde oluşturduğu defterinde yer alan tüm desen (mühendislik ve anatomi desenleri hariç) ve eskizler araştırmanın evrenini oluşturulmuştur. Leonardo Da Vinci’nin çalışmaları estetik eğitimine genellenebildiği için evreni yansıtmaktadır. Örneklem ise; Leonardo Da Vinci’nin eserlerinin imge ile gerçeklik boyutunun bulunduğu beş eser olarak temellendirilmiştir.

c. Verilerin Toplanması

Veriler toplanırken konu hakkında önceden söylenmiş görüş ve düşüncelerden yararlanılmıştır. Filozofların, Leonardo’nun, düşünürlerin görüş ve fikirleri veri tabanı olarak seçilmiştir. Bu verilerin seçilme nedeni, estetik ve sanat fikirlerinin akıl- duyu bütünlüğünü sağladığı düşüncesinden kaynaklanmaktadır.

Veriler, belgelenerek dokümanlaştırılmıştır. Ayrıca internet kaynaklı eskizler, Wikipedia, sözlük, Türk Dil Kurumu, dergiler, kaynak kitaplar, belgeseller, tanımlar, terimler, felsefe ve estetik tezleri, makaleler ve konuyla ilişkilendirilen pek çok literatür taramasına gidilmiştir. Veriler nitel olarak kaydedilmiştir. Bu kaynakların seçilme nedenleri, problem cümlesindeki olguların ilişkilerini açıklığa kavuşturmaktır. Nasıl sorusuna cevap verdiği için uygun görülmüştür. Bunun yanında araştırmanın açıklayıcı yönünün bulunması sebebiyle ve deney ya da diret gözlemle elde edileceği için belge taramaya gidilmiştir.

Araştırma nitel araştırma olduğundan, yapılan eserlerin incelenmesi ve değerlendirilmesi, kişilerin anlatımlarının derlenmesi, değerlendirilmesi gibi veri kaynakları ve veri toplama yöntemleri kullanılmıştır.

(27)

d. Verilerin Analizi

Verilerin analizinin anlaşılır kılınması için, dokümanlardan yararlanılmıştır. Hakkında yeterince bilgi toplanmamış ya da ölçüm özelliği taşıyamayacağına inanılan eserler araştırmaya dâhil edilmemiştir. Yağlı boya eserleri, heykel vb. gibi eserler dikkate alınmayacaktır.

Veriler içerik analizine göre değerlendirilmiştir. Leonardo Da Vinci’nin eserleri, imge –gerçeklik, perspektif – gerçeklik, algı- gerçeklik, doğal\ yapay nesne- gerçeklik ve mantık- gerçeklik ilişkisi üzerine incelenmiştir.

İmge- gerçeklik, maddenin fikre dönüşüm sırasının nasıl gerçekleştirildiği incelenmiştir. Perspektif- gerçeklik, atmosfer olaylarının incelenmesi üzerine elde ettiği görüşleri kapsamaktadır. Algı- gerçeklik, kompozisyon oluştururken algı ile gözlem ilişkisi açıklanmıştır. Doğal\ yapay nesne- gerçeklik, gözlem ve imgenin ilişkisi araştırılmıştır. Mantık- gerçeklik ilişkisinde, taklidin özgünlüğü olumsuz yönde etkilediği üzerinde durulmuştur. Bilgi, bilme ve duyu eylemlerinin birlikteliği incelenmiştir.

(28)

BÖLÜM IV

4. BULGULAR VE YORUM

4.1 SANAT BİLİNCİNİN OLUŞUMU VE LEONARDO DA VİNCİ

4.1.1. Sanatın Bilimsel Açıdan İrdelemesi

Sanat; gerçeklik ile öznel yorum arasındaki estetik ilişkiden doğmaktadır. Dolayısıyla sanat, estetik ürünler meydana getiren bir kavramdır ve içinde evrenselliği barındırır. Sanat, obje- nesne, öz- biçim, değer-kültür, sezgi-hazla beslenen bütündür.

Aristoteles1; ‘bütün insanlarda doğadan bilme isteği vardır. Bunu bize duyularımızdan aldığımız hoşlanma da gösterir. Çünkü duyularımız yararı bir yana, kendileri için de sevilirler. Aralarında en çok sevileni, görme duyusudur. Görmeyi yalnız bir eylemde bulunmak üzere iken değil, hiçbir şey yapamayacağımız zaman da başka her şeye yeğ tutarız. Bunun nedeni, bütün duyular içinde en çok görmenin bizim bilmemizi sağlaması ve nesnelerin arasındaki ayrılıkları ortaya çıkarmasıdır.…

Aristoteles’e göre,… insan bilgisinde olduğu gibi, doğada da yüksek 1

(29)

olan biçimler (formlar), daha aşağı olan biçimlerden doğar duyular. Algı, bellek, ,imgelem ve us ortak bir bağla birbirine bağlanmıştır ( Cassirer, 1997, s. 16-17, Akt, Nurbiye Uz, 2002, s. 15).

Aristoteles’in belirttiği gibi; ortak bir bağla bağlanma akıl ve duyuların birleşmesi sonucunda oluşmuştur. Sanat da göz, beyin, duyuların orantılı gelişiminden başlar ve toplum, kültürlerin katkısıyla evrensel boyuta ulaşmaktadır. İnsanın bilme yetisi ve arzusu kaçılmazdır. Bu sonsuz bilme arzusu, beraberinde; araştırma, analiz, sentez ve keşfetme duygusunu getirmektedir. O halde sanatın tanımı bir bilim olarak ele alıp, şu şekilde yorumlayabilirz;

Sanat Bilimi- (Alm. Kunstwissenschaft):

“Tarihsel akış içinde güzel sanatları inceleyen, sanat yapıtlarının birbirleri ile ve başka kültür çevrelerinin yapıtları ile ilişkilerini araştıran, sanatçıların hayatlarını, çalışmalarını aydınlatan, içerik ve biçimleri saptayan, sınıflandıran bilim dalı” (Adnan Turanî, 2004, s. 123).

Sanat; tarihi değerlendiren, doğayı özümseyen, çözümleme ve analiz yetisine sahip olan, bilinç- bilinçaltı ve olanı inceleyen ve zamansal döngüde ilerleyen bir yöntem bilim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir başka tanımda ise, daha geniş çerçevede ele alınmaktadır:

Sanat Bilimi (Science De L’art):

Geniş anlamda, sanatların bütününe özgü eğilimleri, yasaları ve genel ilkeleri inceleyen bilim. Sanatların parçasal kuramları için genel bir yöntembilim yerine geçer: edebiyat, müzik, tiyatro, vb. kuramları gibi. Toplumun sanat konusundaki toplumsal ve felsefi görüşlerini yorumlayıp geliştirerek, estetiğin bir temel bölümünü oluşturur. Dar anlamda, sanatın bilimi (ya da kuramı olarak), plastik sanatları, mimarlığı ve süsleme sanatlarını inceleyen, parçasal bilimsel bir disiplindir. Kuramsal savlarında

(30)

ve somut çözümlemesinde, insan bilimleri ile kimi sahih bilimlerin yöntemlerini kullanır ve bunlara sıkı sıkıya bağlıdır. Sanat bilimi (genel anlamda), sanatsal yaratının ne olduğunu, sanatın toplumsal özünü, sanatsal yöntemlerin, sanatsal biçimin, imgelerin yaratısındaki tasarımsal ve anlatımsal araçların genel ilkeleriyle somut sorunlarını, sanatların ve türlerin özgüllüğünü vb. inceleyen sanat kuramı ile; sanattaki başlıca akımların ve eğilimlerin, ayrıca somut tarihsel dönemlerde değişik sanatların evrimini inceleyen sanat tarihi ve sanat yapıtının somut çözümlenmesine, bunların toplum ve kültür tarihindeki etkilerini ölçüp biçmeye ve değerlendirmeye bağlı olan sanat eleştirisi diye kollara ayrılır ( Avner Ziss, 2011, 225).

Bu iki tanımın yardımıyla şu ortak sonuç karşımıza çıkmaktadır. “Sanat, ilk başından beri, çalışmanın, doğayı irdelemenin, soru sormanın, dönüşüme uğratmanın bir biçimi olarak şekillenmiş ve toplumsal bilincin evrimine yöndeş bir gelişim sürdürmüştür.” (Teber, 1982. S. 310. Akt. Nurbiye Uz, 2002, 23).

İnsanların, özellikle de sanatçıların inceleme konuları olan doğa, gerçekliğin bilgi’sine ulaşılması için incelenmesi gereklidir. Buradaki gerçek bilgi’den kasıt, madde özünün saf halde doğada bulunması sonucunda, inceleme alanlarının bu yönde olmasından kaynaklanmaktadır. “Bilgi bir yandan, kendinin farkında olma ve kendi üzerine düşünme yoluyla üretilen öznel bir durumdur. Bir yandan da nesnel, sistematik ve genellikle doğrulanabilir bir olgu topluluğuna işaret eder…” ( Burnett, 2007, s. 104). Bu işaretler bizi sanatın hem özü inceleyen bir yönünün, hem de özneden kaynaklı bir yorumun buluştuğu ortaklığı belirtmektedir. Çünkü obje varlığı tek tek ele alıp incelediği gibi bütün olarak algılayıp yorumsal nesneye dönüştürebilir. Bilgilerden parça bütün ilişkisi içinde yeni kavramlar oluşturmaktadır. “Sokrates2’in insan anlayışı; ‘fiziksel nesneler, nesnel özellikleri yardımıyla tanımlanabilir. Ama insan bilinçliliği aracılığıyla tanımlanabilir ve betimlenebilir’ şeklindedir.” (Uz, 2002, S.15). “Emile Bréhier’e3

göre, bilgi; nesnenin yüzeyinde dolaşmaz, bilgi, varlığın içinde ve derinliğin- dedir. Varlıkla bütünleşmemizi sağlayarak, bizi gerçeğe götürür”. (Uz, 2002, s. 25). Demirel’de “Akıl, insanın doğayla ve diğer insanlarla bağ kurmasını, nesnelerin kavranması ve insanın kendi için yararlı hale gelmesini, sağlar. Akıl, doğayla, hesap

2 Sokrates: M.Ö.469-399(

http://tr.wikipedia.org/wiki/Socrates).

3 Bréhier: 1876- 1952 (

(31)

kitap dünyasıyla paralel çalışır, onlarla iyi anlaşır, bunun için de onları kullanır” (Demirel, 1997, S.36. Akt: Uz, 2002, S. 16).

“İnsan zihnini, algısal olarak en basit şeklin doğal olarak en temel şekil olduğu fikrini asla tam anlamıyla terk etmemiştir” (Kozmolojik Şekiller, S. 305 – 11, Galileo Ve Dairesel Şekil: Panafsky (231) S. 20 Vd. Akt, Arnheim, 2009, S. 308). Bilgi zihnin ana unsurudur, eğitimle şekil alarak farklılık kazanmaktadır. Duyular yoluyla özün incelenmesi ve zihne aktarılması; ancak yeterli ve doğru bilgiyle gerçekleşmektedir. “Sanatın verdiği bilgi; sanatın bir bilgi çeşidi olduğuna ilk kez dikkat çeken Schopenhauer4, sanatın bir bilgi olduğunu, ancak rastgele değil, saf öznenin gerçekleştirdiği bilgi olduğunu söyler” (İsmail Tunalı, 2011, s. 31). Nurbiye Uz’un yayımlanmamış sanatta yeterlilik tezinde (2002, s. 21): Nesnel gerçekliğin, insan beyninde yansımasının, insanın tinsel faaliyetlerin tümü olarak tanımlanmaktadır. Bilinç, maddenin bir özelliğidir; fakat bilincin kendisi madde değil, nesnel gerçeğin yansımasıdır ve bu nesnel gerçeğe bağımlı olan bir yansımadır.

Duyumlarla algılanan nesneler, imgelemde birer şema olarak yer edinirler. Şemalar yeni bilgilerle bütünleşerek anlamı oluştururlar. Bu çerçevede gözlemle elde edilecek her türlü bilgi, bize nesne hakkında tanımları verecektir. Bilgi bize özü sunacak ve inceleme alanını genişletecektir. Bilgiyi genişletebilecek en önemli unsurda deneyimdir. Bilgi ve deneyim objeye ait olduğu için şemalara yeni yorumlar getirilebilecektir. Aynı zamanda bilgi öze sahip olduğu içinde nesnenin özelliğini verecektir. Dolayısıyla sanat yapıtı hem öz nitelikli hem de bilgi ve araştırma kaynaklı deneyime sahip olmaktadır.

İnsan bilgisinin önemini açıkça dile getiren Kant5

bu konuda; “Doğa insanı ne bilgi, ne de başka hazır araçlarla donatıştır; insan doğa tarafından ‘hazırlanmış’ yeteneklerle dünyaya gelmiştir; bunun için de insan, sahip olduğu her şeyi kendisi yaratmalıdır; çünkü yabancı bir akıl insan için herhangi bir şey düşünmemiştir; o kendi aklını kullanmak zorunda kalmıştır. Bunun için de insan ne ise, ne olacaksa neye sahipse veya neye sahip olacaksa, hepsi kendisinin eseridir. Bu da ancak onun emek ve zahmetlerle

4

Schopenhauer: 1788-1860 (http://tr.wikipedia.org/wiki/Arthur_Schopenhauer)

5

(32)

elde ettiği bilgi sayesinde gerçekleşebilir” (Mengüşoğlu,1988, S. 64. Akt: Uz, 2002, S. 29).

… sanat, hiçbir bilginin erişemeyeceği, hiçbir bilginin ele alamayacağı alanların kapsını bize açar. Bu alanlar da, insan problemleri, insan olayları, insan karakterleri, insanlar arasında olup-biten ve benzeri gibi fenomen alanlarıdır. Sanatın gerçekleştirdiği bilgi, öteki bilgi dallarının sağladığı bilgiden daha derin, daha etkili olan bilgidir” (Mengüşoğlu, 1988, S. 87. Akt. Uz, 2002, S. 32).

Bilginin imgeleme dönüşmesi, sanatın başat unsurlarından biri olarak görülmektedir. Bilgi- duyumları, yoluyla şemalar olarak beliren sanat, doğayı (pozitif bilimler de dâhil olmak üzere), ele alarak bir oluş gerçekleştirir, yeniden bir varoluş anlamına gelen ve yenilik olarak anlamlandırılan süreci doğurmuştur. Bu süreç ‘Rönesans’ adı ile anılan bir devrim dönemidir. Doğa ve bilincin birbirini tamamlayıcı şekilde algılanması, beraberinde keşifleri getirmiştir; Grek, Roma kültür ve sanatlarının etkisiyle de bu yeni döneme farklı bakış açısı kazandırılmıştır. Bu yeni dönemde doğa ile akıl bir bütündür ve duyularla algılanan doğa, artık bir bilinç ürünü olarak sanata yansımaktadır. Dönem sanatçılarının çoğu, doğaya uygun davranmanın dışına çıkıp doğayla bütünleşmişlerdir. Rönesans döneminde ortaya atılan yapıtların birçoğu doğa incelemelerine dayanmaktadır. Gözlem duyusunun yaygın kullanımıyla, mistik konuların birleşimini sağlayan çağ, birçok yeniliğe kucak açmıştır. Genel olarak tüm varoluş güzelliğinden bahsedilen dönemde, doğa bilinçle üretilen sanatsal ifadelere dönüşmüştür. Bunun yanında sanat, burjuva sınıfına ve özellikle Medici Ailesinin koruması altına girmiş ve istedikleri portrelerle sanatsal çalışmalara destek vermişlerdir. Rönesans’ı İsmail Tunalı’nın gözünden şöyle değerlendirip tanımını yapabiliriz:

Rönesans- (Fr., Alm. Renassance):

Bu sözcük güzel sanatlar için söylendiği halde bu alanın dışına taşan bir anlamı vardır. ‘yeniden doğuş’ anlamına gelen ‘rinascita’ terimini ilk kez Rönesans yazarlardan Vasari6

1550’de kullanmış ama bunun başlangıç 6

(33)

tarihini göstermemiştir. Vasari’nin sözünü ettiği yeniden doğuş, ortaçağ’ın anlayışını aşan bir İtalyan sanat görüşüdür …. Rönesans’ta sanatçının kişiliği söz konusu olduğu gibi, sanat eserinin ortaya çıkış kanunları da araştırılıyor ve sanat eserlerinin bilinçli yollardan geçilerek yapılması görüşü kuvvet kazanıyordu. Rönesans, İtalya’da antik roma… ile doğa etüdüne dayanır. Doğa incelemesini esas alan temel düşünce ve ideal değerlere önem verme, pozitif araştırmaya olan inancı çoğaltmıştır… Rönesans’ta, Antikite’nin heykelleri dikkatle incelendiği gibi, insan anatomisi, bilimsel perspektif, sanat teorileri ortaya çıkarılıyordu. Ayrıca Rönesans’ta sanat eserleri koleksiyonu merakı da doğuyordu. Kilise gene sanatçılara sipariş veren bir kurumdu. Ancak krallar da sanatçının önemli bir koruyucusu oluyorlardı. Rönesans’ta dini konuların dışına çıkılıyor ve dünya ile ilgili olanlar önem kazanıyordu. Portre ile doğa parçaları gerçekçi bir gözle inceleniyordu…. Işık- gölge ve çizgi birbirlerine zarar vermeden kullanılmak isteniyordu. Bilimsel perspektifin resim için esasları tespit edilmişti. Ressam ve heykelciler aynı zamanda birer bilim adamı idiler. Hollandalı Van Eyck7 kardeşler tarafından bulunan (1432) yağlıboya tekniği ile Rönesans, resim alanında yepyeni bir gelişim gösteriyor; böylece derinlik anlatımı yepyeni bir biçimde ortaya konuluyordu. Çizgi egemenliği, … anatomi, dengeli kompozisyon, gerçekçi oylum ölçüleri ile Rönesans, Avrupa’nın önemli bir üslup dönemi olarak kabul edilir (Turani, 2004, s.120-122).

Bilim ve perspektifin önem kazandığı dönemde, doğa, duyulara yansıyan ayna gibidir. Tüm bunlara birer mimesis* değil, aksine nesne özlerinin incelenmesi üzerinedir. Arnheim değişiyle (2009, s. 61): Etkileşim, birbirinden ayrı, bozulmamış varlıkların bir karşılaşması olarak temsil edilir. Sanat, perspektif (matematiksel, deneysel unsurlar) ve bilimsel bilgi ile bütünleşmiştir. Buna bağlı olarak gözlem gücü artmış ve deneyimlenen elemanlara dönüşmüştür. Deneyimlenen şeyler birbirine dönüşüp tamamlayabilir, aynı zamanda da değişip farklılaşabilir, ya birbirini tamamlar ya da ayrılabilirler.

7 Van Eyck:1395-1441 (http://tr.wikipedia.org/wiki/Jan_van_Eyck)

*Mimesis: Doğa ve insan davranışının sanatta ve edebiyatta taklide dayanan temsilidir. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Mimesis).

(34)

… sanat, gerçek dünyanın yansıtılması değil, temelinden dönüştürülmesi, gerçekliğin bilinmesi değil, bundan bütünlükle farklı olmak üzere, bir şeyin yeniden yaratılmasıdır. Böyle bir görüş açısının da görece bir yaratımda, gerçekten de, gerçekçiliğin dönüşüme uğratıldığı, yeniden biçimlendirdiği bir an vardır. Bu bakımdan sanat, kendiliğinden anlaşılacağı gibi, gerçekliğin yeniden üretilmesi, bilinmesi ve yansıtılmasıdır. Ancak denecektir ki, sanatın özü hiçbir zaman, tek yanlı, metafizik olarak yorumlanamaz, çünkü kendi içinde, diyalektik çelişmeleri taşır (Kagan, 2008, s. 43).

Sanatın sağladığı bilgi; bilimsel ve felsefi bilginin sona erdiği ya da son sınırlarına vardığı, sanatla birlikte ve ona asılı olarak ortaya çıkan bilgidir. Bilimsel ve felsefi bilgi, varolanların derinliklerine iner ve genel bir bilgi oluşturur. Ancak varolanların yanında kalır sınır aşılmaz. Sanat ise bize varolanların ötesine, üstüne çıkarır ( Tunalı, 2011, s. 32).

“…, bilgi edinmek isteyen bir tavır, bilgisel bir tavırdır. Böyle bir tavrın belli bir ereği vardır, objeler hakkında bilgi, doğru bilgiler elde etmek. Bundan ötürü böyle bir tavra düşünsel - bilgisel tavır… adı verilir” (Tunalı, 2012, s. 24). Bu tavır, yeniden biçimlendirme, dönüştürme, üretme, bilme duygusu, en önemlisi bilgi üretme, sanatın hem iletişimsel hem de imgesel boyutunu ortaya koymaktadır.

İnsan, doğayı kullanarak yenilerini katan, üreten varlıktır. Üretim, emeğin somut olarak ortaya konmasıdır. Üretimden farklı olarak yaratım, insanın diğer canlılardan ayıran özelliğidir. Var olanlardan hareketle, olmayan bir şey yapmaktır. ‘Hangi türden olursa olsun, bütün yaratmaları, bir doğal birikimi gerektirir. Yaratma eylemi insanın doğadan aldığı izlenimlerin birikimiyle oluşan yeteneklerin bir başarısıdır’ (Eyüboğlu, 375, s. 52, Akt, Tunalı, 2011, s. 52).

Doğayı kullanarak farklılık yakalayan Rönesans sanatçıları, özellikle de Leonardo Da Vinci çalışmalarında, dikkatli gözlemin sonucunda, ulaştığı doğa bilgisinin önemini görmekteyiz. Gözün evrene açılan bir pencere olduğunu savunan dahi; doğanın izlenimlerine dair tutuğu notlarını da, büyük bir rehber ve öğretici olarak görmektedir.

İzlenimler, duyum ve derin düşünme izlenimleri olarak iki türlüdür. Duyular yoluyla alınan bir izlenim, bittikten sonra düşünce olarak devam

(35)

eder, düşünce her geri dönüşünde istek, korku, umut gibi başka izlenimler oluşturur. İzlenimlerden düşünce, düşünceden yeni izlenim ve düşünceler doğar. ‘öyle ki derin- düşünme izlenimleri yalnızca onlara düşen düşüncelere önseldirler; ama duyumlardakilere sonsaldır ve onlardan türerler (Hume, 1997, s. 50, akt, Tunalı, 2011, s. 18).

“… sanat bütün olarak ele alındığında, boşlukta akıp kaybolan nesneler üreten amaçsız bir yaratma işi değil, amacı olan bir kudrettir ve insan ruhunun gelişimine ve inceltimine hizmet etmelidir…” (Kandinski, 1993, S. 37. Akt. Uz, 2002, S. 42). Sanat tıpkı bilim gibi kültürlere hizmet etmekte, dağınık olanı bitiştirmekte ve uzamlar arasında bağlamı kurmaktadır. ‘Bilimsel yönüyle sanat, bilimle bir yakınlık kurar. Toplumsal bilincin bu iki biçimi arasındaki bütün farklara karşın, sanat, tıpkı bilim gibi yaşam deneylerini kısaltıp özetler, insanın ufkunu genişletir, başka dönemlere ve ülkelere ilişkin bilgilerimizi çoğaltır, gerçeklikteki görüngülerin özünü kavrayıp onların günlük yaşantı da her varlığın kavrayamayacağı yanlarını gösterir. Sanat her zaman bir gizli hakikate erişir (revelation). Çok iyi bilinen görüngülerde bile saklı yanları ortaya çıkarıp o, bayağı da eşsiz olanı, olağanüstü sıradan olanı gösterebilir (Ziss, 2011, s. 38-39).

Sanat, diğer disiplinler için de yöntem bilim oluşturmaktadır. Gözlem, duyum, algı, yorum ve üretimle, özün gerçekliğe bürünmesinin planlı amacıdır;.

Sartre8 duygulanımların insanın başına gelen şeyler olduğunu kabul etmez. Ona göre, duyulanım, kişinin dünyadaki bulunuşunun bir sonucudur; bilinçli yaşantısının, edimlerinin uzantısıdır. Bu açıdan bakılınca, duygulanım, kişinin yaptığı bir büyüdür, kendi aşan dünyaya etki edemediği için, kendini değiştirerek dünyanın farkına varışını değiştirmek, böylece dünyayı değiştirme büyüsü. Böylece kişi dünyaya karşı varoluşunda ortaya çıkan belirsizliğe, karmaşaya karşı tavır almak yerine, etkilenme yoluyla dünyayı bir tek nesne, şey düzeyine indirir. (May, 2010, s. 32).

İndirgeme şemalardaki bağlamlardan ileri gelmektedir. Rönesans’tan önce yararlanılan kaynaklar genellikle mitolojik kökene dayanmaktadır. Mitolojiler*, şema

8

Sartre: 1905-1980 (http://tr.wikipedia.org/wiki/Sartre).

*Mitoloji:Ya belirli bir din veya kültürdeki mitlerin bütününü tanımlar ya da mitlerin incelenmesi, yorumlanması, mit sözcüğü gerçekte doğru olmayan bir hikâye veya anlatı için tercih edilir ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Mitoloji)

(36)

oluşumuna zemin hazırlamış ve imgelemin gerçekliğini canlı kılabilmiştir. Bir tür çıkarım yapma, kavram oluşturma becerisini geliştiren mitolojik çalışmalar, soyutlamaları aktifleştirmiştir. Gerçeğe bağlı ya da yakın olarak sergilenen soyutlamalar doğanın kavramlaştırılması ve incelenmesine fikir oluşturmuştur. Gerçekçi ressam Courbet’ in ‘Ben hiç melek görmedim’ değişi, gerçek doğa özlerinin araştırılması öngörüsünün ilk adımlarının Rönesans’ta atıldığı savunulabilinir.

İnsan imgelem yoluyla maddi bir şeyi algıladığında, bu şey imgesel tindeki türe göre gerçek bir varoluş kazanır. Bu tin imgesi olduğu şey gibi dışsal şeyleri hareket ettiren ışınlar gönderir. Bu yolla tinde algılanan imge tür olarak imgenin modeli üzerinde gerçekte üretilen şeyle uyum içindedir (De radiis.v.) (Couliono,I.P.1984 Eros Etmagaie A La Renaissance, Paris, Flammarion, İt. Çev. Eros Emagia Nel Rinascimento, Milano.II Saggiatore,1987, akt. Eco, 2009, 216).

İmgelemin oluşması için; kavram, yargı, çıkarım gibi özü irdeleyen maddelerin etkin gözlemle, bilgi unsuruna dönüştürülmesi gereklidir. Bu şekilde gerçekliğin bilinçli yansıması elde edilmiş olunacaktır. Gözlem beraberinde, öz soyutlamayı da getirecek ve çözümleme, birleştirme, öznel veya genellik oluşumunu sağlayabilecektir. Ziss, ( 2011, s. 63-64): Sanatsal imge, etkin gözlemleme ile soyut düşüncenin özelliklerini birleştirmedir, ama bilgi – edinmenin bu basamaklarından hiç biriyle karıştırılamaz. Sanatta imge, gerçek bir görüngünün bağlamlı ve tamamlanmış, yapıtın fikri ile uygunluk içinde, estetik bakımdan anlamlı (expressive), duyulur ve somut bir biçimi olan … nın niteliğine bürünmektedir.

Sanatın, ilk yüzyıllar boyunca folklar* biçiminde gelişmiş olması rastlantı değildir. Metafizik düşünme yöntemlerine bağlı idealist anlayışlar sanatı tanrı vergisi ya da bilinçaltı verileri sayarlar. Oysa sanat, insanla nesnel gerçeklik arasındaki estetik ilişkidir. Nesnel gerçekliğin sanatçıda estetik biçimlerde yansır. Bu demektir ki, sanat, insansal pratiğe, toplama ve toplumsal yaşama sıkıca bağlıdır. Sanatta öz ve biçim, ulusallık ve evresellik, soyutla somut, duyusalla düşünsel iç içedir ve birbirinden

*Folklar: Halk bilimi veya folklor, bir ülkede veya bölgede yaşayan halkın kültür ürünlerini, sözlü edebiyatını, geleneklerini, törelerini, inançlarını, mutfağını, müziğini, oyunlarını, halk hekimliğini inceleyerek bunların birbirleriyle ilişkilerini belirten, kaynak, evrim, yayılım, değişim, etkileşim vb. sorunlarını çözmeye, sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya çalışan bilim dalıdır. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Folklor).

(37)

ayrılmaz (Hançerlioğlu, 1994, S.36, Hançerlioğlu, Orhan, Felsefe Sözlüğü 9. Basım, Remzi Kitapevi Yayınları, İstanbul, 1994, Akt. Tunalı, 2011, S. 33-34).

… Britannica online “imgelem ve ustalığın estetik objeler, çevreler ve deneyimler yaratmak için kullanılması” olarak tanımlar. Ya da şöyle söylersek; ustalığın veya imgelemenin ifadesi olarak ortaya çıkan objeler vs. dir. Diğer yandan, özellikle güzel sanatlar için kullanılan şöyle bir tanım var: Sanatçının, izleyicinin estetik duygularına dokunan, yaratıcılığının ifadesidir. Bu tanım da yine ilk elden “obje” kısmına yoğunlaşır. Yani ustalıkla “yapma” ediminin ortaya çıkardığı “nesne / obje” üzerine konuşur (Saydut, 2009, S. 6, http://www.sanatlog.com/kategori/sanat/sanat-kurami/ 12 Aralık 2009’da yayımlandı, 05 Ocak 2013’te alınmıştır).

İmgelem oluşturma algılamayı kuvvetlendirir ve fenomene dönüştürür. Fenomenler gerçeklikle ifade edildiğinde, belirginleşir ve öz, bir kimlik kazanır. Bu kimlik özün maddeleştirilmesine (fikirle bütünleşmesi) ve yeni bir imge olmasına neden olmaktadır. Tunalı’nın da bahsedeceği üzerine değişime uğrayan imgelem devinim kazanmaktadır. “… devinim, maddenin var oluş biçimidir. Madde ve devinim, birlikte, birbirlerinden ayrılmayan bir bütün oluşturmaktadır. Devinim, en yalın biçimde, değişim olarak tanımlanabilmektedir. Bu doğadaki tüm süreçlerdeki değişimleri kapsamaktadır” (Teber, 1982, S. 230, Akt, Tunalı 2011, S. 20). İmgelemedeki değişimin alacağı boyutla ilgili olarak ön değişler(öngörü) hazırlamak, hem sanatsal pratiği arttıracak, hem de olası öz incelemelerinin bilgisel bir ağırlık katacaktır, çünkü, sanat, gerçekten daha gerçek olmaya yöneliktir” (Altıok, 1980, s. 186). Ve Witgenstein9’in sözü de bunu destekler‘varolan olgulardır, dünya, olguların bütünlüğüdür’” (Tunalı, 2011, s. 225) David Hume12’da, olayların, zaman ve uzam içinde bitişik olarak görülebileceklerini savunmaktadır. Yine Krevger10’a (2001) göre, ‘ insanoğlu her zaman, kendisi için en az fiziksel dünya kadar önemli olan kavramsal bir dünyayı mesken tutmuştur. Dil, simgeler, mitler, inançlar, felsefe, matematik, bilimsel kurumlar, örgütler, oyunlar, sporlar veya para insanlığımızın bir parçasıdır” (Krevger, Myran (2001), ‘ Myran Kreuger Live’, Söyleşi Yapan: Jeremy Turner, (THEORY 25, No. 1-2, Akt, Burnett, 2007, . 150).

9

Witgenstein:1889- 1951( http://tr.wikipedia.org/wiki/Wittgenstein)

10

(38)

Fenomenler, toplumsal ilişkilerde de bulunur. Hume11, ilişkileri, “andırım, özdeşim, uzay ve zaman, nicelik ya da sayı, ayrılık, nitelik, neden – etki ilişkileri olarak tanımlamaktadır” (Tunalı, 2011, s. 18). Toplumsal bilincin kökenine de inen sanat, oluşturma, yaratma, bilgi edinme, biçim verme ve çalışma biçimleriyle, ileriye dönük ön değişlerde bulunmaktadır. Çünkü toplumsal bilinci arttırmada; toplumsal bilincin, soyutlama yeteneklerinin, düşünmenin, konuşmanın ve nesnel dünyayı estetik düzeyde algılayıp, imgeleştirip, yansıtmanın, kökeninde, amaçlı planlı çalışma vardır. (Teber, 1982, S. 310. Akt. Uz, 2002, S. 23). Plan insanın toplumsal kimlik kazanımından gelmektedir ve sanat ile süreçleşecektir, çünkü insanın toplumsal özü, aslında, hem sanatın konusu, hem de bilimsel bilgi edinmenin nesnesidir (Ziss, 2011, s. 35). Sanatın toplumla iletişimini ve içeriğini Ziss şöyle açıklar:

İlerleme (Progres):

Toplumun gelişmesi, sanatın ilerici, yükselen evrimiyle de birlikte gider. Sanatı gerçekliğin özümsenmesinin tinsel yansımasının biçimlerinden biri saydığı için estetik, kendi ilerlemesini dünyanın sanatsal bilgisinin genişleyip büyümesinde, bu bilginin içeriğinin zenginleşmesinde görür; bu da son çözümlemede, toplumsal yaşamın her şeyden önce maddi bütün alanlarındaki ilerici harekete bağlıdır; öte yandan bu süreç, kitlelerce duyulan sanatsal gereksinimlerin büyümesinin bir anlatımıdır; bunun sonucu olarak sanat, insanların ideolojik ve kültürel eğitiminde gitgide artan bir önem kazanmaktadır; sonunda, bu süreçte yeni sanatların ve türlerin ortaya çıkışıyla, bunların karşılıklı, olarak birbirini zenginleşmesiyle, bireşimsel türlerin yaratılmasıyla, yeni yeni tasarımlama ve anlatım tekniklerinin bulgusuyla. vb., sanat ile toplumsal yaşamın öbür alaları arasındaki bağlar giderek daha karmaşık ve dolayımlı bir nitelik kazanırlar;…(Ziss, 2011,s. 219). Çünkü; Sanat, hiçbir bilginin erişemeyeceği, hiçbir ele alamayacağı alanların kapısı bize açar. Bu alanlarda, insan problemleri, insan olayları, insan karakterleri, insanlar arasındaki olup- bitenler ve benzerleri gibi

11

(39)

fenomen alanlarıdır. Sanatın gerçekleştirdiği bilgi, öteki bilgi dallarının, sağladığı bilgiden daha derin, daha etkili olan bilgidir (Mengüşoğlu, 1988, S.87, Mengüşoğlu, Takiteyettin, İnsan Felsefesi, 2. Baskı, Remzi Kitabevi Yayınları, İstanbul, 1998, Akt, Tunalı, 2011, S. 32). Öyle ise sanat;

Sanat (Art):

Toplumsal bilincin ve pratiğin bir biçimi. Temel içeriği, gerçekliğin yansısı ve dönüşümüdür; kendine özgü özellikleri de vardır; toplumsal bilincin bütün öteki biçimlerinden bunlarla ayrılır. Bu biçimler arasında yalnız sanat, kavramlar ve yargılar aracılığıyla değil de, sanatsal imgelerle gerçeği yansıtır. Gerçekliğin sanatsal bilgisi ve güzellik yasalarına göre yapılan yaratıcı etkinlik, sanatı gerçek dünyanın estetik özümsenmesinin en yetkin kipi yapar; bu da sanat yapıtlarının üretilmesiyle dile gelir, ‘sanat’ terimi, çeşitli sanatların bütününü, ayrıca bilginin ve eylemin sanatsal ve imgeli biçiminin özgül çizgilerinin tümünü gösterir: tipik ile bireyselin öznel ile nesnelin anlatım ile tasarımın, biçim ile içeriğin vb. nin birliği gibi. Sanatın içeriği ve işlevleri, toplumsal bilincin öteki biçimleriyle olan ilişkilerde ortaya çıkar: bilim, felsefe, siyaset, ahlak vb. gibi (Ziss, 2011,s. 224).

Sanatsal bilginin öz yapısını açıklığa kavuşturmak için en az iki öncülden yola çıkmak gerekir: birincisi, sanatsal bilgi ile bilimsel bilgi arasında belli bir yakın ilginin (affintlte) varoluşunun kabulü ve bunları ayırt eden şeye saltık bir değer vermeyi reddetme… gerçektende sanat yapıtını, bilim sınırına gelip dayanmış bilmecelerin (enigmes) ve keşifleri içerir çoğun. İkincisi de, sanatsal bilginin özgüllüğünü; dil yetisiyle anlatım araçlarıyla ya da gerçeği kavrayışındaki derinlikle değil de; konusu, içeriği bakımından, bilimsel bilgiden ayrılışını dikkate almak gerekir (Ziss, 2011, s. 40).

(40)

…Croce’ye göre, ‘bilginin iki biçimi vardır: bilgi ya sezgi bilgisidir ya da mantık bilgisidir; ya fanteziden doğan bilgidir ya da zihinden; ya bireysel olanın bilgisidir ya da tümel olanın; ya tek tek nesnelerin bilgisidir ya da onların birbiriyle olan ilgilerinin bilgisidir; bilgi, bütünüyle ya imgeleri ya da kavramları meydana getirir’ B. Croce’nin yukarıda söylediklerinden de anlaşıldığı gibi, kavramsal bilgi, nesnelerin birbiriyle olan ilgilerinin bilgisidir. Nesneler arasında kurulan ilgi ise, bir zihin işlemi ile olur. Bundan ötürü, kavramsal bilgi, zorunlu olarak zihin bilgisi ya da mantıksal bilgidir (B. Croce, İfade Bilimi Ve Genel Lingüistik Olarak Estetik, S. 113. Çev. İsmail Yunalı, İstanbul, 1983, Akt: Tunalı, 2012, S. 29).

4.1.1.1 İmgesel Algılama

Algının büyük bölümünü, gözleme dayanmaktadır. Gözlemlerin anlam kazanabilmesi için, zihinde kavramlara ve şemalara dönüşmesi gerekmektedir. Algılamada bu şemaların anlamlı bağlamlar kurması sonucunda gerçekleşmektedir. İmgesel algılama ise; gözlemlere ulaşılan her türü somut verinin, hayali tasarımlarla bütünleşmesiyle oluşan bir olgudur. Yani nesnel gerçeklik ile öznel yorumun birlikteliğidir. İmgesel algılamanın özümsenmesi için tanımına ve sanata etkisini incelemek gerekmektedir.

“İmgelem (İmagination) Ya Da Düşgücü (Fantaisie):

Yaratı yetisi; gerçeklikteki olayların sanatsal yorumundan kalkarak, sanatçının sanat yapıtlarında canlandırdığı imgeleri ve kompozisyonları yaratma yolunu açar. İmgelem, yeteneğin gücüyle bağımlıdır ve estetik fikirle yön kazanır” (Ziss, 2011,s. 220).

(41)

Sanatsal imge (image artistique):

Estetiğin temel kategorisi; sanatın gerçekliği kavrayıp yansıttığı özgül düşünce biçimini belirler. Sanatsal imge, sanatçının bilincinde oluşan nesnel dünyanın ideal tablosudur ve sanatçı bu tabloyu sanat yapıtıyla okura, seyirciye ya da dinleyiciye iletir. İmge, somut, niteliğiyle, gerçekliği doğrudan yansıtması biçimiyle kavramlardan ayrılır ve tasarımsal olmayan göstergelerin belli dizgesiyle dile geldiği zaman bile (edebiyatta ya da müzikte olduğu gibi), yine aynı özü taşır. Ne var, sanatsal imge, gerçekliğin algılanması sırasında, bireyselden geçerek geneli,, tipik olanı ve sanatsal etkinliğin öznel biçiminden geçerek gerçek dünyanın nesnel yasalarını dile getirmesiyle, yalın görsel imgelerden ayrılır; bundan başka imge, içeriğini belirleyen olayların ussal yorumuna göz alıcı bir duyusal biçim kazandırır; bu biçimin öğeleri, tasarımsal gücü, her vakit, anlatım gücüyle (expressivite) birleştirirler. Sanatsal imge gerçeğin basit bir yansısı değildir; her zaman, gerçekliğin temel yanlarıyla olaylar üzerine belli bir değerlendirmeyi içerir; bu değerlendirme de yapıtın estetik fikriyle birleşir; işte bu sebeple, en son kertede bir doğrulukla gerçeği yansıtan gerçekçi imge de illa belli bir uzlaşım öğesi içerir. Doğru estetikte, sanatsal imge anlayışı, yansı kuramından temellenir (Ziss, 2011, s. 225-226).

Algı ve bağlam iletişiminden doğan imgeler, sanat üzerinde önemli etkiye sahiptir. Deneyimlerle de ilişkili olan imge kavramı, bir bakıma öz madde özelliği taşımaktadır. Bellekte oluşan imgelerin anlam oluşturması için, önceki ve sonraki şemalar ile bağ kurmak zorundadır. Şema ve bağlamlar, genellikle zihin tarafından, aralarında kurulan genellemelerden ve duyular yoluyla elde edilen bilgilerden oluşan ilişkileri temsil etmektedir. Oluşan bu iletişim, sanatta yerini, imge olarak alır. Doğru algıyla beslenen imgeler, deneyim ve öğrenmelerle de yakınlık gösterir. Örneğin; dünyanın herhangi bir kesiminde dünyaya gelmiş bir bebeğin, (ailesinin dışında) bulunduğu konumdan başka bir konuma getirilip, orada yaşamını sürdürmeye başlaması, onu pek çok değişik nesne ile karşılaşması ve aynı anda pek çok şeyi anlamlandırması gerektiği duygusu uyandıracaktır. Bebeğe ait olan (ailesine ait olan) dil, kültür gibi unsurlarının değişim gösterdiği görülecektir. Bebek hem ailesinin, hem de bulunduğu yerin dilini öğrenerek; yaşamına devam edecektir. Bu da gösteriyor ki imge – algı- bağlam kavramları maruz kalınan uyarıcılara bağlıdır. Her yeni uyarıcı ya

(42)

da öz farklı algı ve anlamlara sebebiyet verecektir. Sanatçı Gaugin’de buna başka bir örnek oluşturabilir. Tahiti’ ye giderek buradaki gözlem ve algıları sonucunda yerli halkın dilini benimsemiş ve resimlerine zenci kadınlara yer vermiştir.

Algı ile bellek arasındaki en yaralı ve yaygın etkileşim, görülen şeylerin tanınması sırasında gerçekleşir. Geçmişte kazanılan görsel bilgi, görüş alanında ortaya çıkan bir nesnenin ya da bir eylemin doğasını fark etmeye yardımcı olmakla kalmaz; ayrıca mevcut nesneye, topyekûn dünya görüşümüzü oluşturan şeyler sistemi içinde bir yerde tayin eder. Böylece algının neredeyse her edimi, verili bir fenomene görsel bir kavram altına yerleştirilmesini gerektirir (Arnheim, 2009, s. 109).

… algı – verileri, başlangıcından itibaren genelliklerdir ve bu ilk algısal kavramların tedricen farklılaşması sayesinde düşünme incelmeye başlar. Ama zihin ters yönde işlemeye de ihtiyaç duyar. Etkin düşünmede akıl, özellikle sanatçılar ve bilimcilerde sürekli daha tikel olandan daha genel olana doğru hareket ederek ilerler (Arnheim, 2009, s. 211).

Şekil 1: Algı İle Bellekte Oluşan Nesnelerin İncelenmesi

Tanımlama Bağlam Kurma Uzam Boşluk Mekân

Ön Algılama Tanıma Bağlam Kurma İmgelem Oluşturma Yorumlama

İmgeler insanların cisimleşme\ bedenlilik anlayışını dayandırdığı en temel zeminlerden biridir aynı zamanda. Hiçbir zaman içerikleriyle sınırlanamamalarının sebebi de budur. Bunun yarattığı asırlık, insanların imgelerle, anları kendi kimliklerine ve duygularına dâhil ederken yaptığı şeylerin doğrudan bir sonucudur. İmgeler insanlarla konuşur, çünkü görmek bedenin hem içinde hem dışında olmak demektir. İmgeler görülenin

(43)

meşruluğunu inşa etmek ve sürdürmekte bir payanda olarak kullanılır. Sanki görmek, çoğu kültürü kuşatan imgeler olmadan var olamazmış gibidir. Görülenin çeşit çeşit ifade biçimlerine tercüme, görmenin ve imgelerin birbirlerine bağımlı oldukları anlamına gelir (Hayles, Katherine (2002), Weiting Machines, Cambridge, MA: MIT Dress, Akt, Burnett, 2007, S. 53).

“… ham var olan değil, estetik süzgeçten geçirilecek zihinde yeniden kurulan bir var olandır. İşte ‘imge’ kavramı, bir bilincin ürünüdürler… Sartre’a göre imge bir durum, katı ve donuk bir kalıntı değil, bir bilinçtir; daha doğrusu, bilincin nesneyle kurduğu bir ilişki biçimidir” ((25), Serdar Rıfat Kırkoğlu, ‘Anlatı Sanatının Olmazsa Olmazı: İmge’, Kitap-Lık, 74 (2004), 76, Akt, Aydın, 2006, S.21 http://www.belgeler.com/blg/123b/sanat-yapitinda-imge-kullanimi-ve-imge- izleyici-diyalektii-balaminda-francisco-goya-nin-sanatina-bir-baki-the-

usage-of-image-and-image-spectator-dialectics-in-relation-with-francisco-goya-s-art 31 Ocak 2010’da yayımlandı, 27 Aralık 2012’de alınmıştır ).

Evren olarak nitelendirilen boşluk aslında, yaşadığımız düzene dair yorum yapabilmemizi ve etrafımızdakilerini imgeleştirip anlamlı hale getirmemizi sağlamıştır. Galileo’nun dünyanın dönüşünü buluşu, Platon12’un ideaları, Leonardo’nun fikirleri ciddi bir gözlem ve araştırma deneyimlerine dayanmaktadır. Burnett’in belirttiği gibi, (2007, s. 52): “ İnsan, deneyiminin karmaşıklığının tanıklık edecek imgeler yaratmanın bir yolunu bulmaksızın sürdüremezdi hayatını; üstelik bu, imgelerin yasakladığı ya da yok edildiği durumlar için de geçerlidir” yine Burnett’in Latour’dan alıntısında, (2007, S. 53):“ İmgeler;… dünyaya sıkı sıkı tutunma ve deneyimi görselleştirme ihtiyacının ete kemiğe bürünmüş halidir. İmgeler, dünyanın gerçeklik kazanma yollarının en önemlilerindendir” ((Scharf, 1968, Kitler 1986, Scharf, Aaron (1968), Art And Photography, Londra, Penguin Books). (Kittler, Friederich, A. (1986), Gramaphone, Film, Typewriter, Berin: Brinkmann And Bose).

Algı, gözlerin dış dünyaya dair kaydettikleriyle sınırlandırılmaz. Bir algı edimi, asla yalıtılmış değildir; geçmişte yapılmış ve bellekte yaşayan sayılmayacak kadar çok benzer edimden oluşan bir akışın en son evresidir 12 Platon:M:Ö: 427-347(

Şekil

Şekil 2: Algılamanın Dış Özellikleri
Şekil 3: İki Soyutlama Skalası
Şekil 5 :Bilimsel Estetiğin Temelleri
Şekil 6: İmgenin Göstergeleri
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

Renk Şabonunun A3 boyutunda scholer yada canson kağıta kopya alınır.. Görebileceğiniz şekilde çok

(Noktanın büyük veya küçük olması karşılaştırma sonucunda ortaya çıkabilir. Fakat normalde bir nokta tek başına iken sadece noktadır. En küçüğü de en büyüğü de

Çapraz perspektifin özelliği iki kaçış noktası olmasıdır, çünkü burada dikey çizgiler birbirine paraleldir.. Çapraz perspektifi

Swartz 教授、Mr.Deni Mayer,後排由左至右為醫 學系謝銘勳主任、醫學院曾啟瑞院長、

Rollbond Isı Değiştiriciler Rollbond Heat Exchangers Emine CERİT. Metal Köpük Isı Değiştiriciler Metal Foam Heat Exchangers Ahmet

bitkisinden hazırlanan kloroform ekstraktlarının tüm mikroorganizmalar üzerinde etkili olduğu disk difüzyon (20 -31mm/inhibisyon zonu) ve MİC (5- 0,3125 mg/ml) yöntemi ile

Duruşmada şahit olarak dinleni­ len emniyet ikinci şube müdürü Nihat, kumarhanenin nasıl basıldı­ ğını anlattı ve: «Necip Fazıl, ku­ marhaneye bizim

Bunlar arasında özellikle ikisi dikkat çekiciydi: Toshiba Libretto W100 çift ekranlı dizüstü bilgisayar ve Folio 100 tablet bilgisayar.. Folio 100, ekranı 10,1 inç olan