• Sonuç bulunamadı

Zilyetlik Zamanaşımı Süresi Boyunca Davasız Devam Etmesi

3.2. Taşınmaz Mülkiyetinde Olağanüstü Zamanaşımı ile Mülkiyetin Kazanılmasının

3.2.1. Maddi Şartlar

3.2.1.2. Zilyetliğe İlişkin Koşullar

3.2.1.2.3. Zilyetlik Zamanaşımı Süresi Boyunca Davasız Devam Etmesi

Türk Medeni Kanunu’ nun 713’ üncü maddesinin birinci fıkrasına göre taşınmaza malik sıfatıyla zilyet olan kişinin yirmi yıllık zamanaşımı süresini davasız olarak sürdürmesi gerekir.263 Davasızlık kavramı ile ilgili kanunda bir düzenleme mevcut

değildir. Bu konu doktrinde açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Bu halde baskın görüşe göre, olağanüstü zamanaşımından yararlanmaya çalışan zilyet için aleyhine bir davanın açılmamış olması veya aleyhine açılan davanın zilyedin lehine sonuçlanması durumunda davasızlık şartı yerine gelmiş olur.264 Olağanüstü zamanaşımı süresinin

kesilebilmesi için zilyet aleyhine ancak taşınmazın gerçek maliki, hazine veya ilgili kamu tüzel kişisi tarafından davanın açılması gerekir.265 Gerçek malik tarafından

doğrudan doğruya zilyede karşı taşınmazla ilgili açacağı bir davanın gerçek malik lehine sonuçlanması ile olağanüstü zamanaşımının süresini keser. Eğer zilyet aleyhine açılan davada, davayı gerçek malik tarafından açılmaması veya gerçek malik tarafından açılıp zilyet lehine sonuçlanması durumunda olağanüstü zamanaşımı süresi kesilmez, işlemeye devam eder.266 Zilyet aleyhine gerçek malik, hazine veya ilgili

kamu tüzel kişisi dışında üçüncü bir kişi tarafından dava açılması çekişme yaratmayacağından davasızlık şartını etkilemez.267

263 Akipek/Akıntürk/Ateş, s. 497; Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s. 448; Ertaş, s.337; Karahasan, C.

II, s.696; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s.751; Düzceer, s.216; Gürsoy/Eren/Cansel, s.535-536; Ayan, Mülkiyet, s. 272.

264 Akipek/Akıntürk/Ateş, s. 497, Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s.448; Düzceer, s.217;

Gürsoy/Eren/Cansel, s.525; Öktem İmran, Gayrimenkulün İktisabı Tarikleri, Adalet Dergisi, S. 4, 1946, s.301; Sungurbey, iktisabı Müruruzaman, s.54; Resioğlu Safa, “Toprak Reformu ve Olağanüstü Zamanaşımı”, Prof. Dr. Kemal Fikret Arık’ a Armağan, Ankara 1973, s.377 (Olağanüstü Zamanaşımı); Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Eşya s.751; Karahasan, C. II, s.696.

265 Akipek/Akıntürk/Ateş, s. 497, Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s.448; Düzceer, s.217;

Gürsoy/Eren/Cansel, s.525; Öktem s.301; Sungurbey, s.54; Resioğlu, Olağanüstü Zamanaşımı, s.377; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Eşya, s.751; Karahasan, C. II, s.696.

266Akipek/Akıntürk/Ateş, s.497; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Eşya, s. 751; Düzceer, s.217.

Türk Medeni Kanunu’ nun 713’ üncü maddesinde belirtilen davasızlık şartının yerine getirilip getirilmediği mahkeme tarafından re’ sen araştırılarak tespit edilmesi gerekir. Yargıtay’ ın İçtihadı Birleştirme Kararı 19.01.2007 tarih ve 2005/1 E. 2007/1 K. Sayılı kararında, ““zilyetliğin çekişmesiz (davasız) ve aralıksız olarak 20 yıl süre

ile ve malik sıfatıyla geçip geçmediği, ekonomik amaca uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, taşınmazın nitelik itibariyle kazanmaya elverişli bulunup bulunmadığı, gerekli ilanların yapılıp yapılmadığı hususları ile kısaca MK m. 713’de aranan gerekli tüm koşulların mahkemece re'sen (kendiliğinden) araştırılmasının zorunlu”268

olduğunu belirtmiştir.

Taşınmaza malik sıfatıyla zilyet olan kişinin olağanüstü zamanaşımı ile kazanımının tespiti için açmış olduğu davada olağanüstü zamanaşımı nedeni ile başvurusunun reddedilmesi halinde zilyedin davasızlık şartının ortadan kalkıp kalkmadığıyla ilgili Yargıtay’ ın birçok çelişkili kararı bulunmaktaydı. Bu nedenle daha sonrasında Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı269 ile bu çelişkiyi giderdi. YİBK’

nın vermiş olduğu karara göre ““kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak

açılan ve kazanma için öngörülen yirmi yıllık sürenin dolmaması nedeniyle reddedilen ve kesinleşen tescil davasının, eksik süre tamamlandıktan sonra açılan ikinci tescil davası bakımından çekişme sayılıp sayılamayacağı, bir başka anlatımla birinci davanın kesinleşmesi tarihinden itibaren yeniden dava açmak için yirmi yıllık kazanma süresinin dolması gerekip gerekmediği konusunda Yargıtay’ın çeşitli tarihlerde verdiği kararlar arasında içtihat aykırılığı olması nedeniyle yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı’na gerek olduğu” belirtilmiştir. Bu gerekçeye göre verilen

karar; “Dava tarihine kadar yirmi yıllık sürenin gerçekleşmesi de zilyetlikle

kazanmanın temel ve aslî bir koşuludur. Bu koşulun zilyetlik için öngörülen diğer koşullardan bir farkı bulunmamaktadır. Bu süre usul hukukuna ilişkin bir süre olmayıp maddi hukuka ilişkin ve mülkiyet hakkının oluşması için öngörülen bir süredir. Dava tarihine kadar yirmi yıllık sürenin gerçekleşmesi de zilyetlikle kazanmanın temel ve aslî bir koşuludur. Dava açmak ve yargı mercileri önünde hak aramak Anayasa güvencesi altındadır (Anayasa m.36). Davacının haklılığına inanması yeterli olmayıp, haklılığını kanıtlaması gerekir (MK. m.6). Dava açmanın sonuçları Hukuk Usulü

268 YİBK, 19.01.2007 T., 2005/1 E., 2007/1 K.

Muhakemeleri Kanunu (HUMK.) ile Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Dava açan davanın sonuçlarına da katlanmak zorundadır. Davacı, davayı kazandığı takdirde lehine, kaybettiği takdirde aleyhine kesin hüküm oluşur (HUMK. m.237). Zilyet tarafından açılan ve redle sonuçlanan davanın, davacı zilyet aleyhine sonuç doğurmayacağına ilişkin yasalarımızda bir hüküm bulunmamaktadır. Kural olarak, kesin hükümle sonuçlanan bir uyuşmazlığın bir daha yargı mercileri önüne getirilmesi olanaksızdır. Ancak Yargıtay, tescil davasının kendine özgü ve özel kuralları olan bir dava olması nedeniyle davanın reddinden sonra tescil için öngörülen koşulların tümünün birlikte yeniden oluşması halinde dava açılabileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Zilyet tarafından açılan tescil davasıyla sınırlı olarak kabul edilen bu uygulama genel kuralın ayrık bir durumunu oluşturmaktadır. Dava açılmasının doğal sonucu olarak tescil davasının açıldığı tarihten, davanın reddine ilişkin kararın kesinleşmesi tarihine kadar geçen zilyetlik süresi dava konusu olduğundan sonra açılan tescil davasına eklenemeyecektir. Bir başka anlatımla davanın kesinleşmesinden itibaren yeniden yirmi yıllık sürenin dolmuş olması gerekmektedir.”

Yargıtay’ ın vermiş olduğu içtihadı birleştirme kararı kanaatimizce olağanüstü zamanaşımı ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının ruhuna aykırı düşmektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, ancak gerçek malik, hazine veya ilgili kamu tüzel kişisi tarafından açılmış bir davanın zilyet aleyhine sonuçlanması ile davasızlık şartı ortadan kalkmış olur. Oysa zilyet kendi kazanımını hukuki bir yolla tespiti için dava yoluna gitmekte, mahkemede burada olağanüstü zamanaşımı ile kazanımın gerekli şeklî şartlarının yerine gelmemesi ile zilyet aleyhine karar vermektedir. Karşı oy yazısında belirtildiği gibi, “bir hakkın zamansız dava yoluyla ileri sürülmesinin o hakkı ortadan

kaldırmadığı” görüşüne katılmaktayız. Yine karşı oy yazısında belirtildiği gibi “doktrinde genel görüş, davadan kastın, gerçek hak sahibinin, zilyet aleyhine iade davası açması ve böyle bir dava nedeniyle yapılan her usulî işlem olduğu kabul edilmektedir. İade davası sadece zilyetliğin gaspından (zilyetliğin korunmasından) doğan bir zilyetlik davası ya da mülkiyet hakkına dayanan bir istihkâk davası mahiyetinde olabilir. MK m. 989 ve m. 991’e dayanan bir zilyede haklılık davası da zamanaşımını keser”.

Olağanüstü zamanaşımı ile taşınmaz mülkiyetinin kazanımında davasızlık şartını ortadan kalkmasına neden olan davalar, gerçek malik tarafından istihkak davası ile el atmanın önlenmesi davasının açılmasıdır.270 Doktrinde bazı yazarlar malik tarafından

açılan zilyetlik davarının da davasızlık şartını ortadan kaldırdığını kabul etmektedir.271

İdari yoldan zilyetliğin korunması için 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun’ un öngördüğü talepler, zamanaşımı boyunca zilyetliğin davasız sürdürülmesine engel olmaz.272

Olağanüstü zamanaşımı yoluyla taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasında taşınmaza zilyet olan kişinin iyi niyetli olup olmadığına bakılmaz. Buna göre taşınmaz ile ilgili çekilen ihtarnameler ve ihbarnameler davasızlık şartının ortadan kalkmasını engellemez.273

Taşınmazın gerçek maliki tarafından taşınmaza zilyet olan kişinin aleyhine açılan davanın gerçek malik lehine sonuçlanması yeterlidir, zilyedin taşınmazı geri vermesine veya zilyedin taşınmaz üzerindeki fiili hâkimiyetine son verilmesine gerek yoktur.274 Ancak gerçek malik davayı kazandıktan sonra kararının kesinleşmesi ile söz

konusu taşınmaz üzerinde zilyedin fiili hâkimiyetine son vermemesi, kesinleşme tarihinden itibaren zilyet lehine yeni bir olağanüstü zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır.275