• Sonuç bulunamadı

2012 2013 2013 2014 Öğretmen Sayıları Öğretmen Sayıları

2.6. KADIN YÖNETİCİLERİN EĞİTİM KURUMLARINDA SAYICA AZ OLMALARIYLA İLGİLİ YAPILAN ARAŞTIRMALAR

2.6.1. Yurtdışı Araştırmalar

Crocker and McGraw (1984) tarafından örgüt içerisindeki sayısal oranın kadın ve erkekler için aynı sonuçlara neden olup olmadığını anlamak amacıyla Northwestern Üniversitesinde 156 öğrenci ile yapılan çalışma sonuçları sayısal oranın azınlık algısında etkili olmadığını gösteren ilk çalışma olması bakımından önemlidir. Araştırmada elde edilen sonuçlar erkeklerin kadınlara göre iki kat daha fazla grup lideri olarak tanımlandığını göstermektedir.

Yoder ve Sinnett (1985) tarafından sayısal oranın örgüt içerisindeki azınlık olma durumunu etkileyen tek etmen olduğu görüşünü savunan Kanter (1977)’ın teorisini test etmek amacıyla yapılan deneysel çalışma sonuçları Kanter (1977)’nin çalışmasının aksine örgüt içerisindeki sayısal oranın azınlık olma durumunu açıklamada yeterli olmadığını, ırk, cinsiyet gibi değerlerin belirli grupları kontrol altında tutmak ön plana çıkarıldığını göstermektedir. Ayrıca çalışma sonuçları Kanter (1977)’ın örgüt içerisinde sayısal azınlık olma durumunun bir sonucu olarak geliştiğini savunduğu görünürlük, kutuplaşma ve asimilasyonun oluşmasında sayısal oranın bir etkisinin olmadığını, bunun baskın grubun azınlık grup ile arasındaki farkı ortaya koymak için kullandığı bir araç olduğunu göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında çalışma sonuçları Laws (1975)’ın çalışma sonuçları ile benzerlik göstermektedir.

Yoder (1991) tarafından Kanter (1977)’ın çalışma sonuçlarını araştırmak için yapılmıştır. Kanter (1977)’ın çalışma sonuçlarından farklı olarak örgüt içerisinde bir

grubun sayıca üstünlük sağlamasının, yaşayacakları olumsuzlukların oranını düşürmeyeceğini savunmakta ve örgüt içerisinde sayıca az olan grup üyelerinin yaşayacakları taciz ve haksızlığa daha fazla maruz kalma durumunun gerçekleşeceğini belirtmektedir. Yoder (1991) örgüt içerisinde sayısal azınlık konumunun oluşmasının sayısal orantısızlık, toplumsal cinsiyet, mesleğe uygunsuzluk ve müdahalecilik gibi dört farklı nedene bağlı olarak gelişebileceğini, aynı durumun örgüt içerisinde sayıca az olan erkekler için geçerli olmadığını ifade etmektedir.

Wright (1991) tarafından örgüt içerisinde sayıca az olma durumunun dezavantajlı grup üyeleri olarak kabul edilen kadınlar üzerindeki etkisini anlamak amacıyla yapılan çalışma sonuçları dezavantajlı grup üyelerinin örgüt içerisinde psikolojik baskı yaşadığını, bu grup üyelerinin örgüt içerisinde sınırlandırıldığını göstermektedir.

Russell (1993) tarafından eğitim ve kamusal alanda çalışan kadın yöneticilerin örgütsel hiyerarşi içeresinde gücü deneyimleme, kullanma, örgütsel sosyalleşme ve örgüt içerisinde sayıca az olma durumunun etkilerini anlamak amacıyla odak ve grup görüşmesi tekniği ile yapılan çalışma sonuçları ise Kanter (1977)’ın çalışmasını desteklemekte ve bu durumun kadınların aleyhine bir durum oluşturduğunu belirtmektedir. Bununla birlikte Russell (1993) “dışarıdakiler" tanımını kullandığı örgüt içerisindeki sayısal azınlık grupların oluşmasında cinsiyet dışında da etmenlerin söz konusu olduğunu ifade etmektedir.

Beaton (1995) tarafından kadın yöneticilerin örgüt içerisindeki kariyer engellerine yönelik tepkilerini araştırmak amacıyla yapılan nicel çalışmaya 257 kişi katılmıştır. Araştırma sonuçları, kadınların örgüt içerisindeki temsil oranlarının, kendilerinin ne kadar dezavantajlı olduklarını düşünmesiyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Çalışma sonuçlarına göre kadınlar örgüt içerisinde sayılarının az olmalarından kaynaklanan bir tercih edilmeme durumu yaşadıklarını ve bu nedenle örgütsel kültüre daha az katkıda bulunduklarını düşündüklerini ifade etmektedirler. Bununla birlikte çalışma sonuçları bireysel ayrımcılık deneyimlerinden kaynaklanan hoşnutsuzluğun grup içerisinde dezavantajlı olma duygusunun genellemesine neden olduğunu göstermektedir.

52

Sax (1996) Kanter (1977)’ın tokenism teorisini test etmek amacıyla yaptığı çalışma sonuçları Kanter (1977)’ın tokenism teorisini desteklememektedir. Kanter (1977)’ın baskın grubun içerisinde yer almanın özgüven, başarı, performans üzerinde olumlu etkisi olduğunu savunan görüşünün aksine çalışma sonuçları diğer etmenlerin önemli olduğunu vurgulamaktadır. Mesleki ayrımcılığın var olduğunu ve akademik alanlarda kalıp yargıların devam ettiğini belirten çalışma sonuçları Kanter (1977) çalışmasının aksine bireysel özelliklerin ve örgüt kültürünün cinsiyet yapısından daha önemli olduğunu vurgulamaktadır.

McDonald (1998) cinsiyetin tokenism beklentileri üzerindeki etkisini araştırdığı çalışmada örgüt içerisindeki sayısal oranın token algısında etkili olduğu, azınlık konumunda olan grupların liderlerinin diğer grup liderlerine göre daha fazla dikkat çektiği ve belirli rol davranışları sergilenmesinin beklendiği yönündeki bulgular Kanter (1977) çalışmasını desteklemektedir.

Ray (2001) iş yaşamında gruplar arasında sayıca az olma durumunun etkilerini tanımlamak amacıyla yapılan çalışma sonuçları ise oldukça ilginçtir. Cinsiyetin, örgüt içerisindeki güven seviyesinin ve sayısal oranın örgüt içerisinde azınlık statüsünde bulunan bireylerin beklentileri üzerindeki etkisini anlamayı amaçlayan çalışmanın araştırma grubunu 251 kişi oluşturmaktadır. Araştırma sonuçları sayısal azınlık konumundaki erkeklerin de kadınların daha görünür olduğunu düşündüklerini göstermektedir. Ayrıca katılımcı erkekler örgüt içerisinde, farklılıklara değer verdiklerini ifade etmişlerdir. Bununla birlikte katılımcı erkekler sayısal azınlık olma durumunun örgüt içerisinde kadınlar ile aynı sonuçlara neden olmadığını ve ayrıcalıklı grubun da ayrımcılığa destek verdiği duygusunun örgüt içerisinde hakim olduğunu, cinsiyet dışında ırk gibi etmenlerin de ayrımcılık da etkili olduğu görüşünü paylaştığı görülmektedir.

Gustafson (2008) tarafından Kanter (1977) çalışmasını ve sonuçlarını nicel olarak test etmek amacıyla yapılan ilk çalışmadır. Çalışma sonuçları örgüt içerisinde sayıca az olan grup üyelerinin baskın grup üyelerinden daha fazla performans baskısı yaşaması ile sosyal izolasyon ve cinsiyet arasında zayıf bir ilişki bulmuştur. Bununla birlikte araştırma sonuçları örgüt içerisinde sayıca az olan grup üyelerinin toplumsal cinsiyetlerinin örgüt içerisinde yükselme durumlarını ve iş rollerini olumsuz yönde etkilediği görüşünü paylaştığını belirtmektedir. Ayrıca elde edilen bulgular kadın

çalışan olma ve cinsiyet arasında zayıf bir ilişki olmakla birlikte görünürlük ve bunun sonucu oluşan performans baskısının cinsiyetten etkilendiğini göstermektedir. Gustafson (2008)’un çalışmasında dikkat çeken bir diğer husus ise çalışma sonuçlarının Laws (1975) çalışmasını desteklememesidir.

King, Hebl, George ve Matusik (2009) tarafından cinsiyet eşitsizliğinin nedenleri ve sonuçlarını anlamak amacıyla yapılan çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Farklı mesleklerde görev yapmakta olan 155 kadın ile yapılan çalışma sonuçlarından elde edilen bulgular örgüt içerisindeki sayısal azınlık durumunun ve cinsiyet eşitsizliğinin örgüt içeresindeki psikolojik iklim ile ilgili olduğunu göstermektedir. 196 kadın yönetici ile yapılan ikinci çalışma sonuçları ise örgüt içerisinde azınlık olma konumunun bireyin kişisel deneyimi ile ilgili olduğunu, örgütsel iklimin kadın yöneticileri desteklememesinin bu durumun oluşmasında önemli bir role sahip olduğunu göstermektedir.

Glover (2009) yükseköğretimdeki yönetici kadınların başarılarını etkileyen etmenleri belirlemek amacıyla 341 kadın yönetici ile görüşmüştür. Araştırma sonuçları üst düzey yönetici konumundaki kadınların doktora derecelerinin, mentörlük ilişkilerinin, resmi ve resmi olmayan öğrenim deneyimlerinin, iletişim becerilerinin, çalışkanlıklarının ve öğrenme isteklerinin başarılarına katkı sağladığını göstermektedir. Bununla birlikte araştırma sonuçları kadınların kariyer süreçlerinde engeller ile karşılaşmaya devam ettiklerini, iş ve ev yaşamını dengelemede yaşadıkları zorluğun en önemli engel olduğunu, rol modele ihtiyaç duyduklarını ve mentörün başarılarında önemli rol oynadığını göstermektedir.

Stichman, Hossell ve Archbold (2010) tarafından örgüt içerisinde sayıca az olma durumunun sonuçlarının cinsiyete göre değişip değişmediğini anlamak amacıyla 129 kişi ile yapılan çalışmadan elde edilen bulgular Kanter (1977) iddia ettiği gibi örgüt içerisindeki sayısal artışın bazı olumsuz etkileri azaltabileceğini göstermektedir. Ayrıca çalışma sonuçları kadınların fiziksel özellikleri nedeniyle sayıca az olduklarını düşündüklerini göstermektedir. Çalışmanın dikkat çekici bir diğer sonucu ise evli örgüt üyelerinin örgüt içerisinde daha fazla cinsiyet önyargısı olduğunu düşünmeleridir.

54

Moorisi (2010) kadınların yönetim kademelerinde erkelere göre daha fazla engelle karşılaştıklarını ve okul içerisinde ve dışarısında oluşan bireysel, toplumsal ve örgütsel etmenlerin kadınların kariyer gelişimlerini engellediğini belirtmektedir. Geleneksel kültürel değerler sisteminin okul içi yapısal düzenlemeleri ve kadın yöneticilerin deneyimlerini olumsuz yönde etkilediğini belirten Moorisi (2010) kadınların enerjilerini yönetime aktarma yerine, okul içinde ve çevresinde kadınlara karşı gösterilen cinsiyetçi kültürel tutumla mücadele etmek için kullandıklarını belirtmektedir. Çalışmada ulaşılan bir diğer dikkat çekici sonuç ise kadınların yönetim kademelerine geçişlerinin planlı olmadığı ve karmaşık bir yapıya sahip olduğudur.

Ryan, King, Adis, M.V. Gulick, Peddie ve Hargraves (2012) kadınların örgüt içerisinde sayısal olarak azınlık konumunda olduklarında kadın meslektaşlarını daha az desteklediklerini, tarihsel olarak düşük statüde bulunan kadınların sayısının örgüt içerisinde erkeklere göre az olması durumunun kadınların erkekler tarafından yönetilmesi sonucunu doğurduğunu belirtmektedir.