• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.3. Konu İle İlgili Araştırmalar

2.3.1. Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar

Güven (2009), Türkiye'deki özel ve resmi okul öncesi eğitim kurumlarının kalitelerini değerlendirmek üzere bir araştırma gerçekleştirmiştir. İstanbul'da üç resmi ve üç özel okul öncesi eğitim kurumu Erken Çocukluk Eğitimi Çevre Değerlendirme Ölçeği (Early Childhood Enviroment Rating Scale (ECERS-R)) kullanılarak değerlendirilmiş ve araştırma sonucunda şu sonuçlara ulaşılmıştır: Resmi okul öncesi eğitim kurumlarının sınıf ve düzeni açısından uygun şartlara sahip olmadığı, sınıfların çok kalabalık ve küçük olduğu, materyal, oyuncak ve kitapların kapalı dolaplarda yer aldığı, etkinlik köşelerinin iyi organize edilmediği belirlenmiştir. Özel okul öncesi eğitim kurumlarının da birçok açıdan resmi kurumlarla benzerlik gösterdiği, oyuncak, kitap ve materyallerin çocukların seçim yapabileceği şekilde açık raflarda yer alması gibi bazı açılardan resmi kurumlara oranla daha uygun şartlara sahip olduğu görülmüştür. Öğretmen çocuk etkileşimi açısından hem resmi hem de özel okul öncesi eğitim kurumlarının istenilen nitelikleri taşımadığı, öğretmenlerin çocuklarla destekleyici iletişim kurmak yerine çoğunlukla engelleyici, otoriter bir tutum içinde oldukları saptanmıştır. Ayrıca, her iki kurum çeşidinde de çoğunlukla öğretmen tarafından başlatılan yapılandırılmış etkinliklere yer verildiği, küçük grup ve bireysel etkinliklerden daha çok büyük grup etkinlikleri uygulandığı, açık hava etkinliklerinin ise oldukça sınırlı olduğu görülmüştür.

Kayılı, Koçyiğit ve Erbay (2009), Montessori yöntemi'nin 5-6 yaş çocuklarının alıcı dil gelişimine etkilerine ilişkin deneysel bir çalışma gerçekleştirmişlerdir. Araştırmada, deney grubunda Montessori yöntemi ile eğitim alan 20 çocuk ile kontrol grubunda MEB Okul Öncesi Eğitim Programı'na göre eğitim alan 20 çocuğa Peabody Resim-Kelime Testi uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, Montessori yöntemi ile eğitim alan çocukların MEB Okul Öncesi Eğitim Programı'na göre eğitim alan çocuklara oranla alıcı dil puanlarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir.

Koçyiğit ve Kayılı (2008) tarafından gerçekleştirilen bir başka araştırmada Montessori eğitimi alan ve almayan anaokulu öğrencilerinin sosyal becerilerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla Montessori eğitimi alan 62 anaokulu öğrencisi ile MEB Okul Öncesi Eğitim Programı'na göre eğitim alan 60 anaokulu öğrencisine "Anasınıfı ve Anaokulu Davranış Ölçeği" uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, Montessori eğitimi alan öğrencilerin sosyal beceri puan ortalamalarının yüksek olduğu bulunmuştur. Ayrıca, Montessori eğitimi alan öğrencilerin "sosyal

işbirliği", "sosyal etkileşim" ve "sosyal bağımsızlık" puanlarının MEB Okul Öncesi Eğitim Programı'na göre eğitim alanlara oranla anlamlı düzeyde yüksek olduğu görülmüştür.

Otacıoğlu (2008), okul öncesi çocuk merkezli öğrenme hakkında yurtdışı kaynaklarla destekli ön bilgi vermek ve okul öncesi eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlere kullandıkları mevcut müzik programlarında, öğrencilerinin müzikal gelişimlerini nasıl sağlayacakları konusunda çeşitli yollar önermek amacıyla alan yazın taramasına dayalı kuramsal bir çalışma gerçekleştirmiştir. Çalışmanın sonucunda, okul öncesi müzik eğitiminde çocuklara daha fazla özgürlük ve yaratıcılık fırsatlarının verilmesi ile okul öncesi temel müzik eğitim programında olumlu gelişmelerin sağlanabileceği savunulmuştur.

Akpınar ve Aydın (2007), yapılandırmacılık ekseninde eğitimde son yıllarda yaşanan değişimlerin ilköğretim öğretmenleri tarafından nasıl algılandığını belirlemek üzere bir araştırma gerçekleştirmişlerdir. Araştırmada, Elazığ, Malatya, Diyarbakır ve Bingöl illerinde görev yapan 412 ilköğretim birinci kademe öğretmeninin görüşleri araştırmacı tarafından hazırlanan anket yoluyla alınmıştır. Araştırmada, öğretmenlerin eğitimde meydana gelen öğrenci merkezli değişimleri olumlu buldukları, bu değişimlerin Türk eğitim sistemine yansıtılması ve bu bağlamda Türk eğitim sisteminin Avrupa Birliği üyesi gelişmiş ülke eğitim sistemlerine paralel hale getirilmesi görüşünü benimsedikleri sonucuna ulaşılmıştır. Eğitimdeki değişimleri ve bunların Türk eğitim sistemine yansıtılmasını 1-5 yıl arası mesleki deneyime sahip öğretmenlerin 21 yıl ve üstü mesleki deneyime sahip olanlara oranla daha olumlu buldukları belirlenmiştir. Araştırmada ayrıca, öğretmenler eğitimde yaşanan değişimlerin ön plana çıkardığı rehberlik, kolaylaştırıcılık, etkili ve çoklu öğrenme ortamları hazırlayacak bilgi ve beceriye sahip olma, öğrencileri tanıma ve etkili iletişim becerilerine sahip olma gibi yeni rolleri benimsedikleri görülmüştür. Ancak öğretmenlerin bu konuda kendilerini yetersiz buldukları ve eğitime gereksinim duydukları belirlenmiştir. Eğitimde yaşanan değişimler karşısında, Eğitim Fakültesi mezunu öğretmenler, Öğretmen Okulu/Eğitim Yüksek okulu mezunlarına, Fen-Edebiyat mezunları da Öğretmen Okulu/Eğitim Yüksek okulu mezunlarına göre kendilerini daha yetersiz gördükleri saptanmıştır. Ayrıca mesleki deneyimi 1-5 yıl arası olan öğretmenlerin 21 yıl ve üzeri olanlara oranla kendilerini daha yetersiz hissettikleri ve eğitime gereksinim duydukları görülmüştür. Araştırmada son olarak öğretmenlerin, öğrenci odaklı yapılandırmacı eğitim anlayışına

uygun görüşlere sahip oldukları ve erkek öğretmenlerin kadınlara göre öğrenci özgürlüğünü daha fazla önemsedikleri, Eğitim Fakültesi mezunu öğretmenlerin de öğretim yöntemlerinin öğrenciye göre seçilmesi görüşünü daha fazla benimsedikleri sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, 1-5 yıl arası mesleki deneyime sahip öğretmenlerin öğretim yöntemlerinin öğrenciye göre seçilmesi ve eğitimde bireyin bütün yönleri ile gelişmesini 21 yıl ve üzeri mesleki deneyime sahip öğretmenlere göre daha önemli buldukları belirlenmiştir.

Anlıak ve Dinçer (2005) tarafından yapılan bir araştırmada, MEB Okul Öncesi Eğitim Programı (resmi kurum) ile aktif eğitim yaklaşımı ve çoklu zeka kuramının uygulandığı (özel kurum) iki farklı okul öncesi eğitim kurumuna devam eden çocukların kişiler arası problem çözme beceri düzeylerini değerlendirmek ve farklı eğitim programlarının bu açıdan etkililiğini sınamak amaçlanmıştır. İki farklı okul öncesi eğitim kurumuna devam eden toplam 122 çocuğa Okul Öncesi Kişiler Arası Problem Çözme Testi (OKPÇ) uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, özel okul öncesi eğitim kurumunda eğitim almakta olan çocukların akran/anne ile ilgili problem durumuna verdikleri toplam çözüm sayısı ve toplam kategori sayısının puan ortalamalarının resmi okul öncesi eğitim kurumunda eğitim almakta olan çocuklara göre daha yüksek olduğu bulunmuştur.

Erdiller ve McMullen (2003) Türkiye'de çalışan okul öncesi öğretmenlerinin "gelişimsel uygunluğu göz önünde bulunduran uygulamalar" (developmentally appropriate practices) hakkındaki düşüncelerini öğrenmek ve etkili öğretime karşı var olan engeller hakkında bilgi edinmek amacıyla 12 okul öncesi eğitim öğretmeni ile derinlemesine görüşme yapmışlardır. Araştırma sonucunda, öğretmenlerin düşüncelerinin, özellikle ana hatlar dikkate alındığında (aktif, yaparak ve yaşayarak öğrenme, drama ve öğrencilerin ilgi ve gereksinimlerine dayalı etkinlikler) "gelişimsel uygunluğu göz önünde bulunduran uygulamalara" daha yakın olduğu görülmüştür. Öğretmenlerin etkin uygulamaya engel oluşturan faktörler arasında en çok fiziksel şartlar ve olanaklar (sınıf büyüklüğü, materyaller), öğretmen-veli işbirliğinin eksikliği ve öğretmenlik mesleğinin düşük statüsünden söz ettikleri görülmüştür.

Dere (2000), okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden alt sosyo-ekonomik düzeydeki 6 yaş grubu çocuklar üzerinde yaptığı çalışmada, bazı matematik kavramları

kazandırmada geleneksel ve yapılandırmacı yaklaşımların etkisini araştırmıştır. 4 sınıftan birinin deney, diğerinin geleneksel yaklaşımla eğitim alan, diğer ikisinin kontrol grubunu oluşturduğu çalışmaya her sınıftan 15 öğrenci katılmıştır. 7 hafta süren çalışmada veriler, ön test ve son test olarak kullanılan "Geometrik Şekil Kavramı Formu" ve Piaget'in "Sayının Korunumu Testi" ile elde edilmiştir. Araştırma sonucunda, yapılandırmacı yaklaşımın uygulandığı grubun her iki araçtan da son test puanlarının hem geleneksel yaklaşımın uygulandığı grubun puanından hem de kontrol gruplarının puanlarından daha yüksek olduğu görülmüştür. Yapılandırmacı yaklaşımın uygulandığı grup ile kontrol grubunun özellikle şekilleri tanıma, sıraya koyma, gruplama, ayırt etme ve eşleştirme aşamalarındaki son test puanları arasında anlamlı bir fark görülmüştür.