• Sonuç bulunamadı

Yunanistan, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı ile ilgili olarak temel politikasını yıllardır hemen hemen değiĢmeyen bir boyutta ele alarak istikrarlı bir Ģekilde uygulamaktadır. Bu politikayı yaparken de geçmiĢteki birçok antlaĢma metinlerini tanımayarak veya tanıdığı antlaĢmaları da uygulamayarak sürdürmektedir.

Türk-Yunan iliĢkileri tarihsel boyutta değerlendirildiğinde, iki toplum arasında 1453 yılında Ġstanbul‟un Osmanlı Ġmparatorluğu tarafından fethedilmesinden bu yana bir çekiĢme içinde olduğu gerçeği ortadadır. Bu olgunun sonucunda Yunanlıların yaklaĢık 376 yıl boyunca Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun himayesinde yaĢamıĢ olması da bilinçaltında Türk kimliğine karĢı sempati duymasını engelleyen bir unsur olmuĢtur. Her ne kadar bu süreçte Yunanlılar, Osmanlı topraklarında barıĢ içinde bir yaĢam sürmüĢ olsalarda, 19. Yüzyıl içinde Ģiddetlenen milliyetçilik akımı ile Osmanlı Ġmparatorluğu‟na baĢ kaldırmıĢlardır.

148Çiğdem Nas, “Avrupa Parlamentosu, Etnik Azınlıklar ve Türkiye”, Faruk Sönmezoğlu (Der)

Tarihsel etkinin yanında Yunanlılar, Türklerle aralarındaki en önemli fark olan din olgusunu milli kimliklerinin içine örtüĢtürerek bir kalkan olarak kullanmıĢlardır. Adeta din ve siyaset paralel yürüyen bir mekanizmaya dönüĢmüĢtür. Bunda özellikle Ortodoks Kilisesi‟nin halk üzerinde etkisinin büyük olmasının rolü açıktır. ĠĢte Yunan ulusal kimliğinin din olgusu ile bütünleĢerek varolması sonucunda, toplumda kabul edilen anlayıĢa göre salt Yunanlı olmak yetmemekte, Ortodoks Yunanlı olmak temelde kimliğin oluĢmasında ana unsur olmaktadır.

Tarihi yönden bakıldığında da, Osmanlı Ġmparatorluğu içinde, Ortodoks Kilisesi‟nin bünyesi altında ayrıcalıklı bir Ģekilde gerek kültürel, gerekse ekonomik ve eğitim özerkliği bulunan Rumlar, uzun yıllar bu olgu ile yaĢamıĢ bir grup olmuĢtur. Bu uzun zaman dilimi, Yunan Kilisesi‟ni Yunan ulusal kimliğinin ve kültürünün içinde örtüĢmesinin temel nedenlerinden biri haline getirmiĢtir.149

Yunan Ortodoks Kilisesi‟nin Yunan siyaseti üzerindeki etkisinin baskın olması, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı ile ilgili alınacak kararlarda yönlendirici olmaktadır. Yunan Hükümeti‟nin azınlıkla ilgili alacağı olumlu manadaki kararlar, Ortodoks Kilisesi tarafından dolaylı etkilerle engellenmektedir.

Tüm bu etkilerin ıĢığında, Yunanistan‟ın Batı Trakya politikasının, azınlığı zorla göç ettirme anlayıĢı ile varolan nüfusu sürekli denetim ve baskı altında tutma ve onları dıĢlama üzerine oturmuĢtur. Yıllardır devam eden bu uygulamanın değiĢmeyen bir ivme ile devam ettiğini görebiliriz. Yunanistan, bu tavrını sadece Batı Trakya Müslüman azınlığına değil, topraklarında yaĢayan tüm azınlıklara uygulamaktadır. Bunun temel nedeninin Yunanistan‟ın kendi topraklarında kendini tehlike altında hissetmesi ile açıklayabiliriz. Yunan ulusal kimliğinin Türklere karĢı edinilen mücadelenin sonunda elde edilmiĢ olması da bu konuda Türk azınlığın daha da zor durumda bırakılmasına yol açmaktadır.

Öte yandan Yunanistan‟ın Batı Trakya politikası ile ilgili ülke içinde de farklı görüĢler ortaya atılmaya baĢlanmıĢtır. Özellikle yıllardan beri aynı tarz

149 Haluk Alkan, “Avrupa Birliğine Entegrasyon Sürecinde Yunanistan: Gerilim Bir Dönüşüm

Hikâyesi”, Türkiye-Yunanistan Eski Sorunlar Yeni Arayışlar, Birgül DemirtaĢ CoĢkun (Der), Ankara,

yaklaĢımlarla azınlık üzerine gidilmesi ve herhangi bir değiĢik politika güdülmemesi eleĢtiri konusu olmaya baĢlamıĢtır. Bir AB üyesi ülke için uygun olmayan yöntemlerin seçilmiĢ olması, ülke içinde de konu ile ilgili bir muhalefetin oluĢmasına sebep olmuĢtur.

Yunanistan‟ın Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı ile ilgili olarak yaptığı uygulamaların çağın gereklerine aykırı bulan Christos Iliadis, Avgi gazetesinde yazdığı makalede, konuyu etraflıca ele almıĢtır. Iliadis, Yunanistan‟ın on yıllardır Batı Trakya‟yı Türkiye‟nin eylemlerinden ve Türk milliyetçilerinden korumak içgüdüsünde olduğunu, buna ek olarak, Batı Trakya‟yı kaybetmek korkusunun da değiĢmediğini belirtmektedir. Iliadis, Türkiye‟nin bölgede farklı amaçlarının olduğunu iddia eden ve derhal harekete geçilmesinin gerekliliğine vurgu yapan Yunanlıların aksine, gerçekte zaten Yunanistan‟ın pasif kalmadığını ve yıllardan beri Yunanistan‟ın Batı Trakya‟da yaĢayan azınlığı zorla göç ettirdiğini ve Türk izlerinin silinmeye çalıĢılması ile ayrımcı bir politika güdüldüğünü vurgulamaktadır. Yunanistan‟da Metaksas döneminden kalma politikaların uygulamaya devam ettirilmesi sonucunda azınlığa karĢı negatif ayrımcılık yapıldığını söyleyen Iliadis, eğer bölge bugün tehdit altında ise bunun asıl sorumlusunun geçmiĢin baĢarısızlığa uğramıĢ politikaları olduğunu ve daha az oranda sorumluluğun ise karĢı tarafın politikalarına ait olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Iliadis, geçmiĢin geri gelmesini isteyen mantığın, bugüne kadar bölgeyi tehdit eden sonuçlara sebep olduğunu söylemektedir. Son olarak Iliadis, Batı Trakya‟daki çözümün anahtarı olarak Yunan Hükümetine, güvenlik endiĢelerini bir kenara bırakarak batı ülkelerindeki gibi demokrasi mekanizmasını harekete geçirmekten geçtiğini duyurmaya çalıĢmaktadır.150

Yunanistan‟ın gerek Batı Trakya Müslüman Türk azınlığına gerekse ülke genelinde bulunan tüm azınlıklara karĢı sürdürdüğü sert politikalar AB‟nin çok kültürlü yaĢam formatına uymamaktadır. AB‟nin insan hakları ile ilgili politikalarına ayak uydurma konusunda gerekli çabayı göstermeyen Yunanistan, eskiye nazaran politikalarını uygulamada o kadara da rahat davranamamaktadır. Uluslararası boyut

faktörü Yunanistan‟ı azınlıklar konusunda daha sert davranmasını da engellemektedir. Dünyada insan hakları konusundaki ivme hızlandıkça Yunanistan‟ın elindeki politika araçları azalacaktır.

Bugün dünyada insan hakları ve demokrasi konularındaki iyileĢmelere rağmen Batı Trakya Müslüman azınlık, etnik kimliğin reddi, müftülerin seçimi sorunu, eğitim sorunu, ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi sorunlarla baĢbaĢa kalmaktadır. Yunan makamları bu ve benzeri sorunları devamlı gündemde tutarak azınlığı baskı altında tutmakta ve asimile etmeye çalıĢmaktadır.