• Sonuç bulunamadı

Türkiye, ilk defa kendi rızasıyla bir Türk topluluğunun sınırları dıĢında yaĢamasını bir antlaĢmaya dayandırarak kabul etmiĢtir. Lozan BarıĢ AntlaĢması ile Batı Trakya‟da yaĢayan Müslüman azınlık Yunanistan topraklarında varlığını bugüne kadar sürdürmeyi baĢarmıĢtır. LBA‟nın temel gereklerini yerine getirmekte aykırı politikalar üreten Yunanistan, azınlığı hiçe sayarak asimile politikasını sürdürmeye devam etmektedir.

Yunanistan azınlıkla ilgili aldığı kararları herhangi bir hükümet politikasına bağlamaktan ziyade uygulamalarını temel bir devlet politikası ağı içinde değerlendirmektedir. Türkiye ise Batı Trakya Müslüman azınlığı ile ilgili bugüne kadar kalıcı ve sürdürülebilir bir politika üretememiĢtir. Yunanistan bu konuda yıllardır değiĢmeyen kurumsal altyapıya sahip bir politikayı halen devam ettirmektedir. Bu noktada Türkiye‟nin politikasızlık anlayıĢı, karĢı tarafın aldığı kararlara hemen cevap verme konusunda hareketini de sınırlandırmaktadır.

Türkiye, Lozan BarıĢ AntlaĢması ile Batı Trakya Müslüman Türk azınlığına verilen sosyal ve kültürel hakların yaĢatılmasında kendine düĢen sorumluluğu yerine getirmede pasif kalmıĢtır. Burada elbette Türkiye‟nin Batı Trakya ile ilgili istikrarlı bir politikasını olmayıĢının etkisi büyük olmuĢtur. Hâlbuki Türkiye LBA‟daki uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını sonuna kadar zorlamalıydı. Bunun yerine Türkiye günlük değiĢen politikalarla bölgenin sorunlarına el atabilmiĢ, bunda da baĢarılı olamamıĢtır.

Türkiye‟nin Batı Trakya‟ya gerekli ilgiyi gösterememesi üzerine azınlık, kendi haklarını elde edebilmede en önemli araç ve güç olarak din olgusunu harekete geçirmiĢtir. Müslüman azınlık islami değerlere daha fazla sarılarak daha iyi bir örgütlenme mekanizması kurmuĢtur. Kısaca belirtmek gerekirse Ġslam olgusu azınlığı birbirine bağlamada kilit bir baĢat rol haline gelmiĢtir. Bu noktada özellikle azınlığın kendi iradesi ile seçmiĢ olduğu müftüler, müslümanları birbirine bağlılığını arttırmıĢ ve gelecekte azınlık için alınacak kararlarda öncülük yapmada sorumluluk almıĢlardır.

Türk-Yunan iliĢkilerinin seyri Batı Trakya‟da yaĢayan soydaĢlarımızın elde etmek istediği haklara kavuĢmada yardımcı olacak ana unsur niteliğindedir. Her ne kadar azınlık mensupları ikili iliĢkilerin iyi olmasının kendilerine yapılan baskıları kaldırmayacağını düĢünse de ki geçmiĢteki tecrübeler ve yaĢananlar bunun doğruluğunu tasdik etmektedir, olumlu manada baĢlatılacak güven ortamının uzun vadede fayda getireceği açıktır. Dolayısıyla Türk ve Yunan makamlarının karĢılıklı diyaloğu ile azınlığın sorunlarının masaya yatırılması gerekmektedir. Bu konudaki diplomatik giriĢimler hiç aksatılmadan sabırla sürdürülmelidir. Türkiye‟nin bu noktada temel amacı, azınlığın Yunanistan içinde saygın ve eĢit vatandaĢlık haklarına sahip olmasını temin etmek olmalıdır. Türkiye özellikle Lozan BarıĢ AntlaĢması‟ndan doğan hakların ve ikili antlaĢmalarla elde edilen hakların uygulanması konusunda gerekli açılımları yapmalıdır. Ayrıca Türkiye Batı Trakya Müslüman Türk azınlığın tüm sorunlarını uluslararası platformlarda dile getirmeli ve haklılığını dünya kamuoyuna anlatmaya çalıĢmalıdır.

SONUÇ

Türk-Yunan iliĢkilerinde bir sorun alanı olarak değerlendirdiğimiz Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının temel haklarından mahrum bırakılmasının sonuçları üzerine bir değerlendirme yaptığımız çalıĢmamızda, temel amacımız, iliĢkilerin seyrinin azınlığa sağlayacağı negatif veya pozitif etkilerini tespit etmek olmuĢtur. Bu çalıĢmayı yaparken elimizdeki iki ana unsur ele alınarak Batı Trakya Müslüman Türk azınlığın sorunları ve Türk-Yunan iliĢkilerinin durumu örtüĢtürülerek bir yol çizilmeye çalıĢılmıĢtır.

Bir ülke içinde azınlık olmanın güçlüklerini doksan yıldır bizzat Yunanistan topraklarında yaĢayan Müslüman Türk azınlığı, tüm baskılara rağmen direncini hala korumaktadır. Azınlığın yıllardır Yunanistan‟ın asimilasyon politikasına karĢı dimdik ayakta durmasındaki en önemli faktör olarak Lozan BarıĢ AntlaĢması‟nın getirdiği güvenceleri kullanması olmuĢtur. Uluslararası antlaĢma niteliği olan bu antlaĢmaya riayet konusunda Yunanistan‟ın çok istekli olmadığını belirtmek gerekir. Ancak yine de azınlık bu antlaĢmanın Ģemsiyesi altında bugünlere kadar gelebilmiĢtir. Yunanistan antlaĢmanın genel hükümlerine aykırı bir Ģekilde her geçen gün yeni adımlar atmaktadır. AntlaĢmanın hükümlerini birden değil de yavaĢ yavaĢ ihlaller yaparak delmeye çalıĢmaktadır. Batı Trakya‟da yaĢayan binlerce Müslüman Türk azınlığın Türkiye‟nin bir uzantısı olarak gören Yunanistan, bir devlet politikası olarak güvenlik endiĢeleri altında bölgede asimilasyon politikasına devam etmektedir. Yunan Hükümetlerinin Türkiye ile olan iliĢkilerinde geçmiĢte yaĢanan olaylara fazlasıyla atıfta bulunması, iliĢkilerde bir kısır döngü oluĢmasına sebep olmaktadır. Yunanistan politikasını Ģekillendiren anlayıĢın temelinde yatan ana fikir, bilinçaltında oluĢturulan yıllarca Osmanlı hâkimiyetinde yaĢamanın getirdiği travma etkisi yatmaktadır. Bu mekanizmanın hükümetlerle birlikte tüm halka yansımıĢ olması ve de Türkiye‟ye karĢı çıkıĢların bir iç politika malzemesi olarak kullanılması iki ülke arasındaki sorunların çözümünde güçlükler oluĢmasına yol açmaktadır. Bu politik anlayıĢın önümüzdeki yıllarda da kırılmasının güçlüğü ortadadır. Türk-Yunan iliĢkilerinin normal bir seyre girmesini engelleyen en önemli nedenlerden biri, dini yönden farklı algılayıĢlardır. Özellikle Yunan Hükümetleri üzerinde büyük bir baskı

unsuru olan Yunan Ortodoks Kilisesi‟nin açık bir Ģekilde Türkiye karĢıtı bir temel analiz içinde olması, iliĢkileri etkileme noktasında baĢat rollerden biri haline gelmektedir.

Batı Trakya Müslüman Türk azınlığın sorunları iki ülke arasındaki sorunlar arasında üçüncü sırada yer almaktadır. Kıbrıs meselesi ve Ege Denizi sorunundan sonra iki ülkenin dıĢ politikasında yer bulabilen azınlık sorunun ikili iliĢkilerde kilit bir rol oynama potansiyelinin de bulunduğunu belirtmek gerekir. HerĢeyden önce mübadele dıĢı tutulmuĢ iki topluluk olan Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı ve Ġstanbul‟da yaĢayan Rum Ortodoks azınlığından Rumların sayılarının 2000 civarına düĢmesi, sorunun çözümünde karĢılıklılık ilkesini ortadan kaldırmıĢtır. Yunan makamlarının Rum azınlığının azalmasını bahane göstererek LBA‟nın ilgili hükümlerini uygulamada tereddütte kalması istenilen bir durum değildir. Yunanistan zaten 1830 Londra Protokolü, 1881 Ġstanbul SözleĢmesi, 1913 Atina AntlaĢması ve 3 Numaralı Protokolü ile birlikte 1920 Yunan Sev‟rini de tanımamaktadır. Yunanistan‟ın özellikle Yunan Sevr‟ini tanımama konusundaki ısrarı kendisini çeliĢkiye düĢürmektedir. ġöyleki; LBA‟nın ekli XVI. Nolu protokolü azınlıklarla ilgili hükümleri içermekte ve Yunan Sevr‟nde geçen azınlık hükümleri ile hemen hemen aynı hakları tanımaktadır. LBA‟yı tamamiyle tanıyıp imza atan Yunanistan, Yunan Sevr‟inin de tamamını tanımak durumundadır. Aksi durumda Yunanistan, kendi ile çeliĢmiĢ durumda kalan bir ülke olacaktır. ġu an için LBA‟yı tanımama konusunda sıkıntı çıkarmayan Yunanistan, gelecekte diğer uluslararası belgeleri tanımama konusunda direncini LBA‟nı da eklerse, uluslararası antlaĢmaları tanımamaktan uluslararası arenada çok zor duruma düĢecektir. Ancak Yunanistan‟ın bu kadar ileri gidip dünya kamuoyunun tepkisini almayı göze alacağı da beklenmemelidir. Kısaca belirtmek gerekirse, Yunanistan LBA‟yı tanıdığını uluslararası arenada deklare etmekle birlikte, uygulamada LBA‟nn birçok hükümlerini yerine getirmekte sorunlar çıkarmaktadır.

Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı, Türkiye‟nin kendi iradesi ile yabancı bir ülkede bıraktığı tek azınlıktır. Türkiye, LBA ile Batı Trakya‟da yaĢayan Müslüman azınlığa adeta garantörlük yapmıĢtır. Türkiye‟nin LBA‟nın hükümlerinin

uygulanmasında bir sigorta görevi görmesi azınlığın haklarını korunmasında önemli rol oynamıĢtır. Yıllarca bu olguyu yıkmaya çalıĢan Yunanistan, büyük bir hırsla ve tedricen politikalarını uygulamaya devam ettirmektedir. Yunanistan‟ın LBA‟nın hükümlerine aykırı attığı adımlar uluslararası kuralları hiçe sayma anlamı taĢımaktadır. Dolayısıyla bir AB üyesi sıfatıyla Yunanistan‟ın bu konularda daha duyarlı hareket etmesinin gerekliliği ortadadır.

Türk-Yunan iliĢkilerinin seyri ile Batı Trakya‟da bulunan Müslüman Türk azınlığın durumu arasında doğrudan bir etkileĢim olduğu söylenebilir. Örneğin; 1930‟lu yıllarda Venizelos ile Atatürk arasındaki karĢılıklı iyi iliĢkiler iki ülkeyi birbirine yakınlaĢtırmıĢtır. Bu dönemde Dostluk, Tarafsızlık, UzlaĢtırma ve Hakemlik AntlaĢması imzalanmıĢ, Balkan Antantı imzalanmıĢ, mübadele konusunda çalıĢmalar yapmak üzere kurulan Karma Komisyon çalıĢmalarını baĢarıyla sonlandırmıĢtır. Ġki ülkeyi bu dönemde birbirine bağlayan ana etmenlerden bir de dünya konjonktüründeki geliĢmeler olmuĢtur. Ġtalya‟nın emperyalist bir yaklaĢımla dünyayı tedirgin eden saldırgan tutumu ister istemez Türkiye ile Yunanistan‟ı birbirine yaklaĢtırmıĢ ve iki ülkenin ittifak kurmasını zorunlu hale getirmiĢtir. Ayrıca Yunanistan‟ın 1929 Büyük Buhran‟ın etkisiyle yaĢanan dünya krizinden fazlasıyla etkilenmiĢ olması da Yunanistan‟ı Türkiye‟ye yakınlaĢmaya itmiĢtir. Ġkili iliĢkilerde görülen bu yumuĢama döneminde, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı bazı istisna oluĢturan durumlar haricinde olumlu yönde etkilenmiĢtir. Aynı Ģekilde 1950‟li yılların ilk yarısında da iliĢkiler olumlu seyretmiĢ ve Yunanistan bu dönemde Batı Trakya‟da Türk kimliğini tanıyarak dostane iliĢkilerde büyük bir adım atmıĢtır. Bu dönemde iki ülkeyi yakınlaĢtıran bir baĢka etki de Sovyet tehdidi olmuĢtur. Bu tehdit karĢısında her iki ülke de ABD‟ye yakınlaĢarak NATO‟ya girmiĢlerdir. Bu süreçte iki ülke arasında 1951 yılında bir Kültür AntlaĢması imzalanmıĢtır. Bu antlaĢma Batı Trakya‟da yaĢayan Müslüman Türklerin, eğitim konusunda yaĢadıkları sorunların bir bölümünü yoluna sokmuĢtur. Yine bu dönemdeki iliĢkilerdeki en büyük geliĢmelerden bir tanesi de Türk okullarının tabelalarına Müslüman yerine Türk ibaresi yazılmıĢ olmasıdır. Ayrıca bu dönemde azınlığımız, Yunanistan devleti tarafından Türk olarak tanımlanmaya baĢlamıĢtır. Ancak 1955 yılında baĢgösteren Kıbrıs sorunu, 1930‟lu ve 1950‟li yılların ilk yarılarında yaĢanan bahar havasını

bitirmeye yetmiĢtir. Bu dönemlerden sonra Batı Trakya, günümüzde de dâhil olmak üzere hiçbir zaman o dönemlerin özgürlük ortamını elde edememiĢtir.

Kıbrıs sorunu, Türk-Yunan iliĢkilerinin seyrini olumsuz etkilemiĢ, Batı Trakya‟daki azınlığımız üzerindeki baskıların artmasına yol açmıĢtır. Haksız yapılan kamulaĢtırmalar, vatandıĢlıkların iptal edilmesi, eğitimin önüne konan engeller ve Türk kimliğinin inkârı gibi geliĢmeler Kıbrıs sorununun baĢlaması ile vukuu bulmuĢtur. 1955 yılında Ġstanbul‟da 6-7 Eylül olaylarının baĢlaması ile Rumların dükkânları ve eĢyaları yağmalanmıĢ ve bu olaylar neticesinde binlerce Rum Yunanistan‟a dönmek zorunda kalmıĢtır. O dönemde Ġstanbul‟da sadece 4000-5000 civarında Rum kalmıĢtır. Bu durum, Yunanistan‟ın karĢılıklılık ilkesi gereği Ġstanbul‟daki Rumların azalmasını gerekçe göstererek, Batı Trakya ile ilgili LBA‟nın azınlıklarla ile ilgili hükümlerin uygulanabilirliliğinin kalmadığını savunmasına yol acmıĢtır.. 1967 Albaylar Cuntası‟nın iktidara gelmesi ile baskı süreci daha da hızlanmıĢ, azınlık bu giriĢimler neticesinde çaresiz kalmıĢtır. 1974 yılında yapılan Kıbrıs BarıĢ Harekâtı, iliĢkileri adeta koparmıĢ ve Batı Trakya‟nın gelecekte çekeceği daha büyük sıkıntıların habercisi olmuĢtur. 1980‟li yıllara gelindiğinde, azınlık, daha örgütlü olabilme cabasını ortaya koyabilmek icin yoğun caba göstermesi ile gecmiĢtir. Bu yılların temel özelliği, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığın haksızlıklara ve baskılara karĢı direniĢ göstermeye baĢlamıĢ olmasıdır. Bu direniĢi azınlık kurduğu dernekler aracılığıyla örgütlenerek yapmıĢtır. Dr. Sadık Ahmet‟in baĢını çektiği bu direniĢ hareketi, azınlığın birlik ve bereberliğini güçlendirerek dayanıĢmasını arttırmıĢtır. 1999 yılında Türkiye‟de yaĢanan deprem ve sonrasında Yunanistan‟ın fiziki yardımları ile ikili iliĢkiler tekrar olumlu bir seyre girmiĢtir. Ancak bu olay Batı Trakya‟da yaĢayan azınlığın sorunlarını kökten çözecek bir istikrar ortamı da sunmamıĢtır.

Görüldüğü gibi Kıbrıs sorunu ve sonrasında yapılan 1974 Kıbrıs BarıĢ Harekâtı Türk-Yunan iliĢkilerini bozduğu gibi Batı Trakya‟da yaĢayan azınlığın sorunlarını da büyütmüĢtür. Buradan Türk-Yunan iliĢkileri ile Batı Trakya‟daki sorun arasında ne kadar büyük bir bağıntı olduğunu somut örnekleri ile görmüĢ oluyoruz. Bununla birlikte Batı Trakya‟da yaĢayan Müslüman azınlığın genel

düĢüncesi, ikili iliĢkiler mükemmel olsa dahi azınlığın sorunlarının tamamiyle çözülemeyeceğine dair inanıĢıdır. Bu fikre bütünüyle katılmak mümkün görünmemektedir. Çünkü uluslararası iliĢkiler disiplininde kayıplar ve kazançlar arasında matematiksel bir döngü yoktur. Uzun vadede çıkarlar dâhilinde elde edilecek kazançlar bütünü vardır. Dolayısıyla Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı için Türk-Yunan iliĢkilerindeki olumlu seyrin sonuçlarını bugünden yarına beklemek yanılgı olacaktır. ġayet ikili iliĢkiler iyi giderse, azınlığın uzun vadede eninde sonunda kazançları olacaktır. HerĢeyden önce zamanla Yunanistan‟ın Batı Trakya ile ilgili devlet politikasını kesici tedbirler almak gerekmektedir. Elbette Türkiye‟nin azınlık meselesi ile ilgili oluĢturacağı yoğun diplomasinin varolmasını da temel Ģart olarak kabul etmek durumundayız.

Yunanistan AB‟ye girmenin de etkisiyle demokrasisini geliĢtirme imkânı bulmuĢtur. Ancak Yunan devletinin milliyetçi yaklaĢımları zaman zaman demokrasisinin önünü tıkamaktadır. Buna bir de Ortodoks Kilisesi‟nin halk üzerinde oluĢturduğu nüfuz da eklendiği takdirde hem milliyetçiliğin hem de din olgusunun biraraya getirilmesi ile insan haklarının ihlaline varan uygulamalarla karĢılaĢılması muhtemel olmaktadır. Yunanistan‟ın herĢeyden önce korkularından ve endiĢelerinden vazgeçip demokrasisini daha da geliĢtirme konusunda adımlar atmalıdır. Yunanistan‟da siyasi alanda demokrasinin daha iĢler vaziyette olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte toplumsal alanda birçok özgürlüklerin kısıtlanması ve ayrımcılıklar yapılması bu alandaki demokrasi anlayıĢına zarar vermektedir. Bugün Batı Trakya‟da yaĢayan azınlığın, ifade ve örgütlenme özgürlüğü alanındaki kısıtlamalara, kültürel geliĢimini engelleyen eğitim alanındaki kısıtlamalara, kimliğinin tanınmaması yönündeki uygulamalara, din özgürlüğünün önündeki engellere karĢı yoğun mücadele verdiğini gözlemlemekteyiz. Tüm bunlara konan engeller, Yunanistan‟ın demokrasi konusunda genel halkına uyguladıklarından farklı bir anlayıĢla azınlığın üzerine gittiğini göstermektedir. Hâlbuki demokrasi, bir ülkede yaĢayan tüm topluluklara yaĢam alanı oluĢturmak için vardır. Dolayısıyla Yunanistan ileri demokrasiye ulaĢmanın yolunun azınlıklara sağlayacağı özgürlük ortamından geçtiğini bilmesi gerekmektedir. Batı Trakya‟da yaĢanan insan hakları ihlalleri nedeniyle Yunanistan çeĢitli vesilelerle AĠHM önüne çıkmaktadır. Yunanistan gibi

AB üyesi, temel özgürlükleri ve demokrasiyi hukuki metinlerde benimsemiĢ bir ülkenin devamlı AĠHM ile karĢılaĢıyor olması istenilen bir durum değildir. Bundan dolayı Yunanistan, hızlı bir Ģekilde azınlık haklarını geniĢletici tedbirler almalıdır.

Yunanistan‟ın asimilasyon politikasının, Batı Trakya Müslüman Türk azınlığın eritilmesinde iĢe yaramadığı, aksine azınlığı birbirine bağlayarak kenetlediği tüm somut gerçekliği ile ortaya konmuĢtur. Bu noktada azınlık, ulusal kimliğini ayakta tutmada din olgusunu öne çıkararak benliğini korumaya çalıĢmıĢtır. Müslüman inancına bağlılık, azınlığı birarada tutmanın en önemli araçlarından bir olmuĢtur. Burada Müftülük makamının üstlenmiĢ olduğu rol de unutulmamalıdır. Müftüler, hak arama ile ilgili sorumluluk alarak birçok toplumsal direniĢe öncülük etmiĢlerdir. Dolayısıyla Yunanistan‟ın azınlığı sindirme politikasının ters teptiğini belirtebiliriz. Buna rağmen halen yılmadan bir baskı politikasının sürdürülüyor olması oldukça düĢündürücü bir durumdur.

Yunanistan, Batı Trakya‟da yaĢayan Müslüman Türk azınlığı Türkiye‟nin bir uzantısı olarak görmektedir. Bölgenin Türkiye sınırına çok yakın olması Yunanistan‟ı güvenlik endiĢesi duymasına sebep olmaktadır. Yunanistan hep azınlığın Türkiye ile iliĢki kurup, kendisi aleyhine bir komplo kuracağı fikriyle yaĢamaktadır. Ġkili iliĢkilerde sorunların çözümü için mesafe alabilmek için öncelikle karĢılıklı güven duygusu sağlanmalıdır. Güvenlik endiĢeleri giderilmediği sürece hangi sorun olursa olsun çözmek mümkün değildir. Bundan dolayı Türkiye Yunanistan‟ın bu endiĢelerini ortadan kaldırıcı güven ortamının sağlanması için giriĢimlerde bulunmalıdır. Yunanistan da bu endiĢelerin abartı ve yersiz olduğunu anlayıp ona göre bir politika yürütmelidir.

Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı Yunanistan‟ın istikrarlı bir biçimde uyguladığı asimilasyon politikasına karĢı demokratik mücadelesini sonuna kadar sürdürmelidir. Azınlık gerek iç gerekse dıĢ hukuk kurallarını harekete geçirmek için örgütlü hak arayıĢına devam etmelidir. Azınlığın ana hedefi Yunan vatandaĢı olarak tüm hak ve özgürlüklerini kullanma hakkını elde edebilmek olmalıdır. Azınlık Yunanistan‟ın sağlayacağı özgürlük ortamında bulunduğu topluma adapte olarak varlığını sürdürmelidir.

Türk-Yunan iliĢkilerinde Kıbrıs ve Ege Denizi sorunları önemli bir yer teĢkil etmektedir. Gelecek yıllarda bu iki konu ile ilgili atılacak önemli adımların Batı Trakya sorununu da olumlu yönde etkileyeceği beklenebilir. Ancak herĢeyden önce her iki ülkeye de Batı Trakya sorunu ile ilgili iki önemli bağımsız görev düĢmektedir. Yunanistan‟ın en baĢta yapması gereken ana görev, bilinçaltında yatan fikirleri bir tarafa bırakarak, azınlığa güvenme konusunda ve çok kültürlü yaĢamaya kapı açma konusunda önemli mesafeler katetmektir. Türkiye ise Batı Trakya sorununa daha ciddi yaklaĢmalı, diplomasiyi harekete geçirmeli ve uluslararası arenada Batı Trakya davasını duyurabilmelidir. Bu hususlar konusunda her iki ülke de kendine düĢen görevleri getirmez ise Kıbrıs ve Ege Denizi sorunlarının çözümü de Batı Trakya sorununu çözmeye yetmeyecektir.

KAYNAKÇA

DÖKÜMANLAR

Batı Trakya Azınlığı Ġnsan Hakları ve Belgeler, Batı Trakya Derneği, ġafak Matbaası, Ankara, 1987

Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı Ġnsan Hakları Raporu, Mazlumder DıĢ ĠliĢkiler Komitesi, 2012

Yeni Batı Trakya Dergisi s.110-111, Ġstanbul Mayıs-Haziran 1992

GAZETELER/BASIN DUYURULARI

Birlik Gazetesi, Gündem Gazetesi,

Trakya Gazetesi (Ġskeçe), Milliyet Gazetesi

ĠNTERNET

http://www.azinlikca.net http://www.batitrakya.org http://www.batitrakya.org/bati-trakya/insanhaklari/egitimsorunu.html http://www.batitrakya.org/bati-trakya/insan-haklari/ekonomik-hayat.html http://www.batitrakya.org/component/content/article/6-batitrakyadan- haberler/435-yunanistan-anlaşmalara-ragmen-bati-trakya-muftuluk-sorununu- uzatti-html

http://www.batitrakya.org/component/content/article/6-bati-trakyadan- haberler/636 milletvekillerimizin-cabalari-sonucu-azinligimizin-iki-buyuk-sorunu- cozuldu.htlm http://www.bttddbursa.org http://www.bttddbursa.org/index.php?option=com_content&view=article&id=7 9&Itemid=82 http://www.dicle.edu.tr/dictur/suryayin/khuka/turel.htm http://www.diplomatikgozlem.com/ozeldosya_oku.asp?id=39 http://www.haberanaliz.com/detay.php?detayid=839 http://www.mfa.gov.tr/bati-trakya-turk-azinligi.tr.mfa http://www.state.gov/g/drl/rls/irt/2009/127313.html http://www.turkhaber.org/32.html http://www.turkishgreeknews.org/tr/yunanistan-dan-muftu-acilimi-5438.html

MAKALELER

... Turkish Minority of Western Thrace,

Federation of Western Thrace Turks in Europe, 1998

Börklü, MeĢkure Yılmaz: “Lozan Sonrası Batı Trakya Türklerinin Durumu ve Genel Problemleri”,

http://www.turkhaber.org/32.html

Çelikyay, Hasan Sabri: “Batı Trakya Türk Azınlığının TaĢınmaz Mülkiyetine ĠliĢkin Sorunlar”, Trakya Üniversitesi Balkan Uygulama ve AraĢtırma Merkezi, Sayı 1, Cilt 1, Nisan 1998

Dilan, Hasan: “Türk-Yunan ĠliĢkilerinde Ġstikrar Döneminin Kurulması”, Trakya Üniversitesi Balkan Uygulama ve AraĢtırma Merkezi, Sayı 1, Cilt 1, Nisan 1998

Oran, Baskın: “Türk DıĢ Politikası Kurumsal Çerçevesi”, Türk DıĢ Politikası, 3.b., Cilt 1: 1918-1980, Baskın Oran (der.), Ġstanbul ĠletiĢim Yayınları, 2001

Oran, Baskın: “Batı Trakya’daki Müslüman Türk

Azınlığı” Türk-Yunan UyuĢmazlığı, I. Basım, Metis Yayıncılık, Ġstanbul, 1990 Öksüz, Hikmet: “Western Thracian Turks in Greek

Civil War(1946-1949)” Turkish Review of Balkan Studies, Ġstanbul, Ortadoğu ve Balkan AraĢtırmaları Vakfı Yayınları, 2001

Öksüz, Hikmet: “Representation of The Western

Thracian Turkish Minority in The Greek Parliment”, Balkan Studies Annuali, Ġstanbul, Ortadoğu ve Balkan