• Sonuç bulunamadı

2.8. Yönlendirilmiş Kemik Rejenerasyonu

2.8.1. YKR’de Kullanılan Bariyerler

Yumuşak dokunun defekt içine büyümesinin bariyer membran kullanımı ile önlendiğini gösteren çeşitli insan ve hayvan çalışmaları mevcuttur66,68,69.

Bu materyaller temel olarak iki gruba ayrılırlar70

· Rezorbe olmayan bariyer membranlar

· Rezorbe olabilen bariyer membranlar

2.8.1.1 Rezorbe Olmayan Rejeneratif Bariyerler

Bu tip membranlar çıkarılması için ikinci bir cerrahi gerektirirler. Bu işlemin dezavantajları; hastanın ikinci cerrahiyi kabulünün zorlaşması, tedavi süresinin ve maliyetin artmasıdır. Ayrıca membranın çıkarılması esnasında iyileşmekte olan dokulara zarar verme riski mevcuttur71.

2.8.1.1.1. Genişletilmiş Politetrafloroetilen (ePTFE)

ePTFE sinterlenmiştir, yapısında teflon bulunan pöröz bir membrandır. 5-30 µm’lik porlar içerir. İlk olarak 1984 yılında kullanılan bu materyal oral kaviteye ekspoz olma durumunda bile intakt halde kalmaya devam eder72.

2.8.1.1.2. Nanopolitetrafloroetilen (nPTFE)

nPTFE’de sinterleme işlemi yapılmaz; bu da materyali daha esnek, manüplasyonu ve adaptasyonu daha kolay hale getirir. 0,2 - 0,3 µm’lik porlara sahiptir.

Bu daha küçük porların epiteliyal büyümeyi ve bakteriyel infiltrasyonu limitlediği düşünülmektedir73.

2.8.1.1.3. Titanyum

Membranların çoğu mikroporlar içeren titanyum folyodan oluşmaktadır. Bazen titanyum oksit yüzeyi elde etmek için yüzey ayrıca bazı işlemlerden geçirilir65.

2.8.1.1.4.Titanyumla Güçlendirilmiş PTFE

Bazı durumlarda ePTFE membranlar, titanyum ile içten güçlendirilir. İki tabaka PTFE arasına yerleştirilen titanyumdan oluşur. Yüzey yapısı ve porları bakteri geçişini ve tutunmasını engelleyecek şekilde tasarlanmıştır. Yumuşak dokunun defekt bölgesine migrasyonunu azaltarak bölgede kemik oluşumu ve neovaskülarizasyona elverişli bir ortam sağlar. Bükülmeyecek kadar sıkı, ancak yumuşak dokuyu perfore etmeyecek kadar da esnek yapıda bulunurlar. Titanyum ile güçlendirmenin sağladığı avantaj;

rejenerasyon oluşması istenen bölgenin idamesinin sağlanması, yumuşak dokunun çökmesinin engellenmesi, greft materyali üzerine kuvvet gelmesini ve bunun sonucunda da rezorpsiyon oluşmasının engellenmesidir65.

2.8.1.2. Rezorbe Olan Rejeneratif Bariyerler

Hayvan kaynaklı ya da sentetik polimerler olarak bulunurlar. Yavaş yavaş hidrolize olurlar ya da enzimatik reaksiyonla çözünürler. Bu nedenle ikinci bir cerrahi gerektirmezler. Geçmişten günümüze kadar sıçan ve sığır kollajeni, öküz peritonu, polilaktik asit, poliglikolid, vikril, yapay deri ve dondurulmuş kurutulmuş dura mater gibi değişik kaynaklardan elde edilmişlerdir.

2.8.1.2.1. Doğal Rejeneratif Bariyerler

Sığır ve domuzların Tip I veya Tip II kollajeninden hazırlanırlar. Tip I kollajen periodontal bağ dokuda bulunan temel komponenttir. Kollajen membranlar çapraz bağlı yapıdadırlar ve hazırlanma şekline göre 4 - 40 hafta arasında rezorbsiyon süreleri vardır.

Epitelyal hücrelerin migrasyonuna izin vermezler. Hemostaza katkıları vardır. Bağ dokunun ataşmanına ve platelet agregasyonuna izin vererek erken bir pıhtı formasyonu oluşumuna yardım ederler. Zayıf immünojenite gösterirler, ePTFE membranlara kıyasla daha az ekspoze oldukları görülür ve buna bağlı olarak enfeksiyon riskleri daha düşüktür74–76.

Kullanılan materyalin rezorpsiyon süreci kemik greftinin iyileşmesini doğrudan etkiler. Yavaş rezorbe olan materyaller kemik greftleme başarısını olumlu yönde etkiler.

2.8.1.2.2. Sentetik Rejeneratif Bariyerler

Laktik asit ve glikolik asidin polimerleri şeklinde bulunurlar. Bunların ester bağları 30 – 60 gün arasında çözünürler ve inflamatuar reaksiyon oluşturabilme potansiyeli olan serbest asitler ortaya çıkar. Sentetik bariyerler de kollajen ve ePTFE bariyerler gibi başarılı klinik sonuçlar vermektedir77,78.

2.9. Kök Hücreler

Kök hücre, bir canlının vücudunda çok uzun süre bölünmeye devam ederek kendini yenileyebilen ve bu sayede farklılaşmış hücreler oluşturabilen farklılaşmamış hücrelere verilen addır. Başka bir deyişle farklı hücre tiplerine dönüşebilme potansiyeline ve kendisini yenileyebilme gücüne sahip olan hücrelere kök hücre denir.

Vücudumuzdaki kas, karaciğer, cilt hücreleri gibi hücrelerin hedefleri bellidir ve bu hücreler bölündükleri zaman yine kendileri gibi bir hücre oluştururlar. Oysa kök hücrelerin bu hücrelerden farklı olarak belirlenmiş bir fonksiyonları yoktur. Bu yüzden aldıkları sinyallere göre farklı hücre tiplerine dönüşebilirler. Bunu belirleyen en önemli etkenler de genler ve dış uyaranlardır. Vücudumuzdaki herhangi bir hücre grubunda ölüm ya da hasar meydana gelince kök hücreler hangi hücreye ihtiyaç varsa o hücreye dönüşüm gösterirler.

Sperm ile ovumun birleşmesi ile ortaya çıkan zigot tek başına tüm organizmayı meydana getirebilecek genetik bilgiye ve güce sahiptir. Bu, tüm hücrelere dönüşebilme potansiyeline sahip ilk embriyonel hücreye “totipotent” hücre denir. Döllenmeyi takiben ilk 4-5 gün içerisinde bu hücreler aynı güce sahip olup her biri tek başına bir organizma meydana getirebilme yeteneğinde hücrelerdir. Yaklaşık 5 gün sonrasında yani 2-3 bölünme sonrasında oluşan hücre kitlesine de blastosist denir ki bu kitle (iç hücre kitlesi) içindeki hücreler de vücuttaki tüm hücrelere dönüşebilme yeteneğine sahiptir.

Ancak bu hücreler tek başlarına bir organizmayı oluşturamazlar. Bu nedenle bu hücrelere “puliripotent” hücre denir. Bu aşamadan sonra hücreler daha özel

özelleşmiş olan bu kök hücrelere ise “multipotent” hücre denmektedir. Buna en iyi örnek hem çocukluk döneminde hem de erişkin dönemde kemik iliğinde bulunan hematopoetik kök hücrelerdir. İnsan vücudunda ancak birkaç hücre türüne dönüşebilen bu hücreler, laboratuvar koşullarında gerekli destekleyici ortam ve sinyaller sağlandığında çok daha fazla hücre türüne dönüşebilmektedir.

Bir hücrenin kök hücre olabilmesi için taşıması gereken özellikler79;

· Kendi kendini yenileyebilme yeteneği ya da başlangıçtaki hücrenin karakterlerini taşıyan en az bir benzer hücre oluşturabilme yeteneği (self-renewal)

· Tek bir hücreden birden fazla seri hücresine farklılaşabilme (multi-lineage differentiation)

· Belli bir dokunun in-vivo fonksiyonel rekonstrüksiyonu

Normal vücut hücreleri sınırlı sayıda çoğalabilir yada çoğalamazken, kök hücreler neredeyse sonsuza dek bölünme ve çoğalma yeteneğine sahiptir. Normal vücut hücreleri bir görevi yapmak üzere özelleşmişken kök hücreler özelleşmemiş (farklılaşmamış) olma özelliğine sahiptir. Normal vücut hücreleri bir başka hücre tipine dönüşemezken kök hücreler özelleşmiş (farklılaşmış) hücrelere dönüşebilirler80.

2.9.1. Elde Edildikleri Kaynaklara Göre Kök Hücreler

Benzer Belgeler