• Sonuç bulunamadı

2.1. PROBLEM, ÇÖZÜM, PROBLEM ÇÖZME VE SOSYAL PROBLEM ÇÖZME

2.2.7. Yetkinliğin (Öz–Yeterliğin) Gelişim Analizi

Hayatın her aşamasında başarılı olmak farklı kabiliyetlere sahip olmayla doğrudan ilişkilidir. Bireyin yaşamı süresince değişen arzuları, zamanla değişen bakış açısı ve toplumsal değişimler bireylerin hayat yolculuklarını nasıl yapılandıracakları, düzenleyecekleri ve değerlendireceklerini belirler. Yaşın ilerlemesiyle ortaya çıkan ve bireyin yapmak zorunda olduğu görevleri yapabilmesi için her birey aynı yolu izlemek zorunda değildir. Ergenlik daima adaptasyon sorunlarının yaşandığı bir git-gel dönemi değildir, orta yaşlar da her zaman orta yaş krizlerinin yaşandığı bir dönem değildir. Hayatta pek çok yol vardır. Belli bir dönemde bireylerin bulundukları çevrede ne derece etkin ve hayatında ne derece başarılı oldukları her birey için farklıdır. Sergiledikleri

Yetkinlik (Öz-Yeterlik) İnancının Kaynakları

Performans

Başarıları Yaşantılar Dolaylı Duygusal Durum Fiziksel ve

davranışları ile istedikleri sonuçlara ulaşabilmelerine dair inançları bireylerin yaşam seyrinde hayatlarını yönlendirmeleri için etkili bir kaynaktır (Bandura, 1997a).

Sosyal biliş kuramcıları, bireylerin gözlem yoluyla öğrenebileceklerini belirtmektedirler. Öğrenilen davranış o anda veya daha sonra ortaya da çıkabilir veya hiç de çıkmayabilir. Bir davranış yapıldığında nelerin olup biteceği, ne ile karşılaşılacağı önemlidir. Son dönemlerde öğrenmede bilişsel faktörler daha fazla vurgulanmaktadır. Bu kurama göre bireyin kendine ait davranışları ortaya koyması sürecindeki en önemli rollerden birisi kişinin yetkinlik (öz-yeterlik) düzeyidir. Bir davranışın ortaya konmasındaki en önemli etkenlerin başında o davranışın başarılı olma olasılığı ile ilgili inançların yüksek olması gerekliliği yetkinlik (öz-yeterlik) kavramında ön plandadır. Yetkinlik (öz-yeterlik), günlük yaşamı büyük oranda etkiler. Bu etki de zaman zaman hayatın değişik bölümlerinde kişinin içinde bulunduğu çevresel koşullara göre farklılık gösterir. Başarılı davranışlar için her zaman sadece yeterli bilgi ve beceri gereklidir diyemeyiz. Zaman zaman bunlar da yetersiz kalabilir. İnsanlar çoğu zaman ne yapmaları gerektiğini bilseler de uygun biçimde davranamazlar. Yetkinlik (öz- yeterlik), bilgi ve davranış arasında oluşturulan önemli bir köprüdür ve bu köprü sürekli olarak dinamik bir değişim içerisindedir. Kişinin yetkinlik (öz-yeterlik) düzeyi bireyin davranışa bakış açısını ve davranışını etkiler. Dolayısıyla yetkinlik (öz-yeterlik) davranışın en önemli belirleyicisi olarak ele alınmaktadır (Balyan, 2009).

Sosyal bilişsel teori, bireyin algıladığı yetkinlikteki (öz-yeterlikteki) gelişimsel değişiklikleri yaşam sürecinde çevre ve insan bağlamında inceler. Yaşama bütün olarak bakıldığında, hayatın sürekli değişen toplulukların etkisi altında şekillenmekte olduğu yargısına ulaşılabilir. İnsanların yaşamlarını sürdürdüğü çevre bireylerin yaşamını oluşturan ve duruma bağlı gelişen bir ortam değil, bireylerin kendi kişisel gelişim süreçlerinde yer aldığı etkileşimsel bir bileşendir. (Baltes, 1983; Brim ve Ryff, 1980; Hultsch ve Plemons, 1979; Akt.: Bandura, 1997a). Bazı etkileşimsel olaylar biyolojik değişiklikleri de kapsar. Diğer olaylar ise bireyin yaşı, eğitimi, ailesi ve meslek hayatındaki konumu ile

alâkalı olan düzenli sosyal faaliyetlerdir. Aslında her birey kendi gelişim sürecinde bu evreleri yaşar. Bunun yanı sıra kariyer değişimi, boşanma, göç, kazalar, hastalıklar veya fiziksel çevrede oluşabilecek tahmin edilemeyen olaylar ve karışıklıklar da gerçekleşir. Birey fırsatlar, engeller ve tehditler sunan sosyal çevresinde gelişimini sürdürür. Elder (1981), bireylerin hayatlarının yaşadıkları çağa göre farklı deneyimlerle şekillendiğini öne sürmüştür. Hayatı oldukça farklı kılan teknolojik, ekonomik, askeri, kültürel ve politik nitelikteki temel sosyo- kültürel değişiklikler toplumun karakterini yaşam süreçlerine de yansıtacak biçimde etkiler. Bu tarz değişimler cereyan ederken insanların nerede yaşadıkları yaşam şekillerini etkiler (Elder, 1994; Akt.: Bandura, 1997a).

Toplumsal koşullar değişse de farklı bireyler aynı yerde ve zamanda farklı yollar seçer. Bu bireyin fırsatları değerlendirmek, mevcut sosyo-kültürel koşullarda bir fark yaratmak ve engelleri aşmak için takip ettiği yoldur. Ancak hayatın rastlantısal bileşenleri de vardır. İnsanlar genellikle bu rastlantısal koşullar altında ne yapacaklarını bilemez konuma düşerler. Aslında hayatın en önemli bileşenleri genellikle en beklenmedik zamanlarda ortaya çıkar. Küçük olaylar yaşam seyrinde büyük etkiler bırakır. İnsanların günlük hayatlarında karşılaştıkları pek çok rastlantısal durum vardır. Tesadüfen tanışılan çoğu insan bireyde hafif etkiler bırakırken bazıları da uzun süre devam eden etkiler bırakabilir. Çoğu karşılaşma tesadüfî gerçekleşse de bireyler bu karşılaşmalardan kazanmak istediklerinin ne olduğuna karar verirler. Tesadüfî tanışmaların büyük kişisel değişimlere yol açmasının temelinde kişisel tutumlar ve etkileşim kurulacak olan sosyal çevrenin özellikleri yatmaktadır (Bandura, 1982; Akt.: Bandura, 1997a). Hayatın seyrindeki biyolojik ve psikolojik değişimlerin rastlantısal olaylarla birlikte ortaya çıkması bireysel yaşamın benzersizliğini gösterir (Bandura, 1997a).

Bireyin çevrenin oluşumu üzerinde kontrolü yoktur fakat onu oluşturmada ve ona tepki göstermede kendi varlığı ile pay sahibidir. Bireylerin çevrenin özelliklerini algılamalarına bağlı olarak, çevreye pozitif, nötr veya negatif tarzda yaklaşım sergiledikleri söylenebilir.

İnsanlar edilgin olarak kendi denetimleri dışında gerçekleşen olaylar yoluyla değil, bizzat kendi eylemlerini düzenleyerek ve önceliklerini kullanarak kendilerini şekillendirmektedirler. Bireyin ulaşmak istediği hedefleri belirlemesinde ve deneyimde bulunulan çevreyi denetim altına almasında da yetkinlik (öz-yeterlik) inançları aracı olmaktadır (Bıkmaz, 2006).

Sonuç olarak, birey kendi özelliklerine bağlı olarak kendine has bir çevre yaratır. İnsanlar kendi hayatlarını istedikleri gibi yönlendirebilmek için sosyal sistemleri kurarlar. Çevresel değişimlerdeki geçişler algısal yorumlama, bireyin seçimi, kendini harekete geçirme tarzı ve kendine has çevreyi oluşturmayı kapsayan nitelikleri gerektirir. Bireylerin kişisel yeterliklerine olan inancı çevrelerini oluşturmaları, organize etmeleri ve içinde bulundukları çevrede etkin olmaları açılarından oldukça önemlidir (Bandura, 1997a).

Kişinin kendi yeteneklerini değerlendirmesi etkili işleyiş için gereklidir ve birey açısından oldukça faydalıdır. Sürekli neler yapabileceğini sorgulayanlar zararlı sonuçlar getirebilecek bir iş ile uğraşırken kendilerini tehlike altında hissedeceklerdir. Bebekler yeteneklerini, isteklerini ve muhtemel tehlikeleri bilmezler Birisi onlarla ilgilenmediğinde tehlikeli durumlara düşerler. Tehlikeli yollara girebilir, derin havuzlara atlayabilir veya koca bir bıçağı kontrolsüzce sağa sola sallayabilirler. (Sears, Maccoby ve Levin, 1957; Akt.: Bandura, 1997a).

Yetişkinlerin gözetimi ile çocuklar farklı durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini ve yeteneklerini öğrenirler. İşte bu noktada bireyde daha ileriki yıllarda oluşacak yetkinlik (öz-yeterlik) özelliğinin yerine bireyi çevredeki tehlikelere karşı koruyan bireyler geçerler (Bandura, 1997a).