• Sonuç bulunamadı

2.1. PROBLEM, ÇÖZÜM, PROBLEM ÇÖZME VE SOSYAL PROBLEM ÇÖZME

2.1.1. Problem

Teknolojinin hızla ilerlemesiyle değişen ve gelişen dünya şartlarında ülkeler ve insanlar bir takım problemlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Problem sözcüğü Grekçe “Problema” sözcüğünden gelmektedir. Bu sözcük ise “Proballo” (öne çıkan engel) sözcüğünden türetilmiştir (Keleş, 2000). Türkçede “sorun” olarak da ifade edilen “problem” temel anlam olarak bireyi rahatsız eden bir durumdur (Ferah, 2000). Problem kelimesi karmaşık, sıkıntılı ve istenmeyen durumları ifade eden bir kavram olarak yaşamsal süreçlerde sıklıkla karşılaşılan durumları ifade etmektedir (Açıkgöz, Tetik ve Yalçın, 2010).

Arapçada ise problem, “mesele” olarak kullanılmıştır. Eğitimle ilgili alan yazınlarında genellikle problem terimi kullanılmaktadır (Kalaycı, 2001).

Heppner ve Krouskopf (1987), problem kavramının kapsamının çok geniş olduğundan söz etmişlerdir. Bir öğrencinin derslerinde başarısız olması kendisi açısından bir problem teşkil ettiği gibi bir bilim adamı için hali hazırda bulunan ve araştırılacak olan konular, gelecek için yapılacak birçok buluş birer problem olarak ortaya çıkmakta ve çözüm gerektirmektedir.

Bingham (1998), problemi şu şekilde tanımlar: Bir kimsenin istenen hedefe ulaşmak için topladığı mevcut güçlerinin karşısına çıkan engeldir.

Dewey problemi, “İnsan zihnini karıştıran, ona meydan okuyan ve inancı belirsizleştiren her şey” olarak tanımlamaktadır (Baykul ve Aşkar, 1987).

Ünüvar (2003) ise problemi şu şekilde tanımlamıştır: “Bireyin bir hedefe ulaşmada engelleme ile karşılaştığı bir çatışma durumudur.”

Yavuzer (1989) problemi, bir kimsenin hedefe ulaşmada topladığı mevcut güçlerinin karşısındaki engellenme sonucu yaşanan çatışma durumu olarak tanımlar.

Stevens (1998), bir ortamdan veya durumdan daha çok tercih edilen bir başka ortam veya duruma geçiş esnasında karşılaşılan engelleri ya da zorlukları problem olarak tanımlamıştır.

Kreeland (2000) ise problemi, olan ile olması gereken arasındaki fark olarak tanımlamıştır (Akt.: Kalaycı, 2001).

John Adair (2000) problemi “problem sizin önünüze atılmış ve sizi engelleyen bir durumdur” biçiminde tanımlamaktadır. Adair problem için oldukça ilginç bir açıklama daha yapmıştır. Problemlerin birçoğunda çözümün tüm elemanlarının bulunduğunu, tek yapılması gerekenin orada duranları yeniden düzenlemek olduğunu belirtmiştir (Aksoy, 2003).

Heddens ve Speer (1997) problemin genellikle ilkokul matematik ders kitaplarındaki konu sonlarında verilen dört işleme dayalı matematik problemleri şeklinde tanımlandığını, ancak problem kavramının daha geniş bir anlama sahip olduğunu ve matematik ile ilgisi olmasının gerekli olmadığını açıklamışlardır (Kalaycı, 2001).

D’Zurilla ve Nezu’ya göre bir durumun ya da olayın kişi için “problem niteliği” kazanması, kişiyi rahatsız etmesi, problem olarak algılanması ve hedefe ulaşmada engel teşkil etmesiyle olmaktadır. Problem durumu ise, yaşamda karşılaşılan, etkili veya uyum sağlayıcı bir tepki gerektiren fakat gösterilmesi

gereken veya uyum sağlamaya yönelik işlevlerin açık ve net olarak belli olmaması durumudur (D’Zurilla ve Nezu, 1990).

Problem bireyin ihtiyaçlarını karşılaması esnasında önüne çıkan engeller olarak tanımlanabilir. Problemler kaynaklarına göre çeşitli biçimlerde sınıflandırılabilir. Kişisel olduğu gibi toplumsal da olabilir. Birey problemlerini çözmeden sağlıklı bir yaşam sürdüremez. Önemli olan, problemlerin en kısa sürede ve en etkili biçimde nasıl çözüleceğidir (Başaran, 1994).

Problemler, bireylerin yaşamlarını sağlıklı bir şekilde sürdürmelerine engel olan türde ağır ve karmaşık olabildikleri gibi bireylerin yaşantılarını çok fazla etkilemeyecek kadar basit de olabilir (Karabulut ve Kuru, 2009).

Canlılar yaşama adımını attığı ilk anlardan itibaren bir mücadeleye girmek zorundadırlar. Hayat boyu değişik alanlarda yaşanan bir mücadele; türün devamını sağlamak, hayatta kalmak, ihtiyaçları karşılamak ve diğer durumlar üzerinedir. Birey olarak bu ihtiyaçlarımızı karşılarken zaman zaman zorluklarla, engellerle ve problemlerle karşılaşırız. Hızla değişen ve gelişen günümüz toplumunun insanı, bu değişim ve gelişime ayak uydurabilmek için, karşılaştığı problemlerin üstesinden gelmek zorundadır. Bu durumda karşılaştığımız pek çok durumda düşüncelerimiz problem çözmeye yöneliktir (Saygılı, 2000).

Her çeşit problemde üç temel özellik bulunur:

1. Bireyin zihninde belirlediği bir hedefi vardır.

2. Bireyin bu hedefe ulaşmasında önüne çeşitli engeller çıkar.

3. Birey kendisini hedefine ulaşmaya teşvik eden içsel bir hoşnutsuzluk duyar (Bingham, 1998).

Problem denildiğinde aklımıza yalnız matematiksel anlamdaki problemler gelmez. Yaşam bir dizi problemlerin çözümlerini gerektirir. Problem, bireyin varmak istediği bir amaca ulaşmasına ket vuran engeller var olduğu zaman ortaya çıkar. Örneğin sinemaya gitmek istiyorsunuz, ancak şu anda yanınızdaki para

sizin sinema bileti almanız için yeterli değil. Bu örnekte amaç sinemaya gitmek, engel paranızın yeterli olmayışıdır (Cüceloğlu, 1993).

Problemler yapıları bakımından iki ana tipe bölünebilir: (a) Matematik problemleri, bulmacalar gibi oldukça iyi yapılandırılmış problemler, (b) Gerçek yaşamda sıklıkla karşılaşılan ters yapılandırılmış problemler.

İyi yapılandırılmış ve ters yapılandırılmış problemler arasında kesin bir sınır olmamakla beraber, aralarında bir süreklilik bulunmaktadır. Buna rağmen bazı ayırt edici farklılıklar bulunmaktadır. İyi yapılandırılmış problemler, bireylerin problemin çözüme ulaşması için gerekli olan bütün bilgiler sağlandığında ve problemler çözüldüğünde incelenebilecek belirli kriterlere sahiptir. Bu problemler bazı kuralları gerektirir ve tek bir doğru cevapla çözülürler (Eroğlu, 2001).

Ters yapılandırılmış problemler, belirli bir kriter içermezler ve bu problemlerin tek bir çözümü olması zorunlu değildir. Bu problemleri çözmek için yalnız bir yol vardır düşüncesiyle çözmeye kalkmak etkili bir çözüme engel olmaktadır. Günlük yaşamda karşılaşılan problemler genelde ters yapılandırılmış problemler sınıfına girmektedir. Bu türden problemlerle karşılaşıldığı zaman olgular, beceriler, değerler, tutumlar, ihtiyaçlar araştırılmalı, belli bir zaman içinde özel duruma uygun düşen bir seçim yapılmalıdır. Bu seçim, gelişigüzel bir karar vermekten çok, içinde bulunulan durumun özelliklerini kavramaya dayanan, dikkatle hesaplanmış bir seçme olmalıdır. Bunun haricinde, karar verilen çözüm şeklinin deneme niteliğinde olduğu da kabul edilmelidir (Bingham, 1998; Eroğlu, 2001).

Problem içeren bir durumun özellikleri şöyle özetlenebilir:

● Mevcut durumla olması gereken durum arasında (olanla olması gereken ya da ideal durum arasında) bir farkın bulunması,

● Kişinin bu farkı fark etmesi ya da farkı algılaması, ● Algılanan farkın kişide gerginliğe yol açması,

● Kişinin gerginliği ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerinin engellenmesi (Kırılmazkaya, 2010).

Sonuç olarak; problem kavramının temelinde var olan dengenin bozulması yatar. Aynı zamanda problem, birey veya grup için çözülmesi gereken bir zorluğu içerdiği için bazen zihinsel potansiyeli, yaratıcılığı, azmi ortaya çıkarmak için bir fırsat haline dönüşebilir ve kişiden kişiye değişik şekillerde algılanabilir (Sonmaz, 2002).