• Sonuç bulunamadı

4.1. Öz Yetkinlik Tanımı

Yeterlik, bireyin davranışı veya ne yaptığının yanında, üretici yeteneğini de içeren bir kavramdır. Sayısız amaca hizmet etmek üzere bilişsel, sosyal ve davranışsal yetenek bileşenlerinin bütünsel olarak düzenlenmesini gerektirir (Bandura, 1982: 122).

Algılanan öz yeterlik (öz yetkinlik), insanların belirlenmiş performans seviyelerinde kendi yetenekleri hakkında olan inançları olarak tanımlanmaktadır. Bu inanç, durumlar aracılığıyla yaşamlarını etkilemektedir. Öz yeterlik inancı, insanların kendilerini nasıl hissettiğini, düşündüğünü, motive ettiğini ve davrandığını belirler. Bu inançlar dört ana süreç içerir: Bilişsel, motivasyonel, duygusal ve seçim süreçleri (Bandura, 1994: 2).

Algılanan öz yeterlik insan edimselliğinin temelidir. İnsanlar eylemleriyle arzu edilen etkileri üretebileceklerine inanmadıkça, zorluklar karşısında harekete geçme veya sebat etme konusunda çok az güdüleri vardır. Yeterlik inançları, amaç belirlemeleri, sonuç beklentilerine dayanan teşvikler, algılanan engeller ve fırsat yapıları, bilişsel motivasyon ve davranış düzenleyicileri olarak iş görür. Algılanan öz yeterlik insan edimselliğinde kilit bir faktördür. Çünkü motivasyon ve eylem üzerinde sadece kendi başına değil, aynı zamanda diğer belirleyiciler üzerindeki etkisi ile de çalışır. Yeterlik inançları, insanların kendileri için koydukları hedefe dönük mücadeleyi, ne kadar çaba harcayacaklarını, zorluklarla karşı karşıya kalma güçlerini ve engelleri nasıl algıladıklarını belirler (Bandura, 1999: 214).

4.2. Öz Yetkinlik Algısını Etkileyen Süreçler

Öz yetkinlik zorluklara karşı mücadele ederek kazanılmış deneyimlere dayanır. Ortaya konulan ustalık, dolaylı öğrenme, sözel ikna, fizyolojik/psikolojik algılama yoluyla adapte edilebilir veya geliştirilebilir (Stajkovic ve diğerleri, 2018: 239).

Yeterlik konusundaki inancın insan faaliyetlerini etkilediği dört ana psikolojik süreç üzerine birçok araştırma yapılmıştır (Bandura, 1994: 4).

4.2.1. Bilişsel Süreçler

İnsanların birçok davranışı sağduyu ile düzenlenmiş değerli amaçlar içerir ve öncelikle düşüncede şekillenir. Kişisel amaçların belirlenmesinde kişisel değerlendirme kapasitesi etkilidir. Güçlü öz yeterlik algısı olan bireyler, yüksek amaçlara ulaşmak için gerekli mücadele ve kararlılığı gösterir. İnsanların yeterlilikleri hakkındaki inançları ileriye dönük beklenti senaryolarını şekillendirir. Yeterliliğini yüksek seviyede hissetmek ve başarıyı gözünde canlandırmak sonuçlara olumlu etki sağlarken, şüphe hissi ve başarısız senaryolar canlandırmak tam tersi etki yapacaktır. Düşüncenin ana fonksiyonu bireylere olayları öngörmek ve yaşamlarını etkileyen unsurları kontrol edecek yollar geliştirmektir (Bandura, 1994: 4).

4.2.2. Duygusal Süreçler

Bireylerin tehlike ve zor durumlarda ne kadar stres ve depresyon yaşadıkları, bu durumlarla başa çıkma kapasiteleri hakkındaki algılarından etkilenir. Öz yeterlilik algısı kaygı yaratan uyarımlarda stres kontrolü sağlayan ana unsurdur. Tehdit unsurlarını yönetemeyeceğine inanan bireyler, yüksek kaygı taşırlar ve çevrede tehlike oluşturan birçok rahatsız edici unsur görürler. Güçlü öz yeterlik algısı olan bireyler ise, görev ve eylemlerinde gözü pek davranırlar (Bandura, 1994: 5). Yapılacak eylem konusundaki duyguları, bireyin başarısında doğrudan etkili olmaktadır.

4.2.3. Motivasyonel Süreçler

Bilgi, dönüşümsel işleyiş ve yetenek bileşenleri başarılı bir edim için gerekli ancak, yetersizdir. Bireyler genellikle ne yapmaları gerektiğini tam olarak bilmelerine rağmen en uygun şekilde davranmazlar. Bunun nedeni kendilerine dair dayandıkları düşüncelerinin bilgi ve hareket arasında ilişki kurmasıdır. Bu ilişkide sorgulanan kişinin kendi kapasitesine ilişkin yargısı ve yeterliliğine ilişkin algısı onun güdü, motivasyon ve davranışlarını etkiler (Bandura, 1982: 122).

Etrafında farklı teorilerin kurulduğu üç farklı bilişsel motivasyon türü vardır. Bunlar, nedensel dayanaklar, sonuç beklentileri ve kavranmış amaçları içerir. Kuramsal olarak ise, atıf, sonuç beklenti ve hedef kuramlarından etkilenmektedirler. Atık kuramı bakış açısıyla, yeterliliklerini yüksek seviyede algılayan bireyler

başarısızlıklarının eksik çaba göstermelerine, düşük seviyede yeterlilik algılayanlar ise başarısızlıklarının yeteneklerindeki eksiklikten olduğuna atfederler. Sonuç beklenti kuramına dayanarak, bireyler ne yapabilecekleri ve çabalarının olası sonuçlarını düşünerek harekete geçerler. Bireylerin takip edebilecekleri birçok ilgi çekici seçenek varken yetersiz oldukları algısıyla adım atmadıkları görülür (Bandura, 1994: 5).

Hedef belirlemeye dayalı motivasyon algılanan performansın bilişsel olarak karşılaştırılması sürecini içerir. Hedeflere ilişkin memnuniyet derecesi kişilere davranışlarını yönlendirme ve hedeflere ulaşana dek güdülerini devam ettirme gayreti verir (Bandura, 1995: 7).

4.2.4. Seçim Süreçleri

İnsanlar kısmen çevrelerinin ürünüdür. Bireylerin kişisel yeterlilik inançları bulunmayı seçtikleri ortam ve faaliyetler aracılığıyla hayatlarında süreçleri şekillendirir. Bu süreçte kader belirli potansiyelleri geliştirdiği bilinen ortamların ve yaşam tarzının seçilmesi ile şekillenir. İnsanlar baş edemeyecekleri ortam ve faaliyetlerden kaçınırlar. Ancak, yeterli olabilecekleri ve yönetebilecekleri zorlu ortam ve faaliyetleri seçerler. Yaptıkları seçimlerle insanlar farklı yetenekler geliştirir, ilgi alanları ve yaşam süreçlerini belirleyen sosyal ağlar kurarlar (Bandura, 1995: 10).

4.3. Öz Yetkinlik Algısı Hakkında Yapılmış Çalışmalar

Bolat (2011) tarafından öz yeterlik konusunda yapılan araştırma kapsamında Antalya’da bulunan beş yıldızlı bir otel işletmesinde farklı birimlerde görev yapan çalışanlardan 139 adet değerlendirilebilir anket formu toplanmıştır. Anket formunda, öz yeterliği ölçmek amacıyla, Schwarzer ve diğerleri (1999) tarafından geliştirilmiş olan öz yeterlik ölçeği kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre, lider-üye etkileşimi ile öz yeterlik arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki belirlenmiştir. Bu araştırmada, aynı zamanda tükenmişlik ile öz yeterlik arasında anlamlı ve negatif bir ilişki olduğu; öz yeterliğin tükenmişlik üzerinde lider-üye etkileşimi aracılığıyla da etkide bulunduğu görülmüştür.

Luszczynska ve diğerleri (2005) tarafından, öz yeterlik ölçeğinin çok kültürlü geçerliliğini sağlamak amacıyla gerçekleştirilen araştırma kapsamında Polonya, Almanya ve Güney Kore’de katılımcılardan toplam 1933 değerlendirilebilir anket

formu toplanmıştır. Öz yeterliği ölçmek amacıyla, Schwarzer ve Jerusalem (1995) tarafından geliştirilmiş olan öz yeterlik ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, araştırma ülkelerinin hepsinde, öz yeterlik ile hedef beklentileri, uygulama niyetleri, çıktı beklentileri arasında anlamlı ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Öz yeterliği yüksek olan kişilerin fiziksel olarak daha aktif oldukları, daha az yorgunluk ve olumsuz ruh hali hissettikleri görülmüştür.

Aslan (2017) araştırmasında, futbolcuların öz yeterlik inanç seviyelerini incelemek ve farklı yaş gruplarının karşılaştırmak üzere 207 futbolcudan veri toplamıştır. Öz yeterliği ölçmek amacıyla Sherer ve diğerleri (1982) tarafından geliştirilerek, Bosscher ve Smit (1998) tarafından düzenlenmiş olan Genel Öz Yeterlik Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, genel öz yeterlik inancının ısrarcılık boyutunun yaşla birlikte geliştiği belirlenmiştir.

5. DÖNÜŞÜMCÜ LİDERLİK, ÖRGÜTSEL SİNİZM VE ÖZ YETKİNLİK

Benzer Belgeler