• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: TARİHÎ COĞRAFYA

1.1. Genel Yapı

1.1.3. Yerleşim ve Nüfus

Ülke topraklarının ancak onda biri yerleşim alanıdır. Geri kalan onda dokuzluk alan yerleşim dışıdır. Bölge halkı kavmî olarak oldukça heterojendir ve onları birbirine bağlayan en önemli unsur dindir. Bu heterojen yapının oluşmasında bölgenin verimli olmasından dolayı işgallere uğraması başat etkendir. Farklı dönemlerde bölgenin Emeviler, Moğollar, Timur ve Özbekler tarafından fethi bu topraklara farklı topluluk ve kabilelerin gelmesine ve onların bu bölgeden çıkarılmasına zemin hazırlamıştır. Buhara Emirliği’nin nüfusunu bölgeye farklı zamanlarda gelmiş seyyahlar farklı verir. Bölgeye 1820’de gelen Meyendorf ülkenin nüfusunu 2,5 milyon (Meyendorf, 2004: 41), 1832’de gelen Alexander Burnes bir milyon (Burnes, c: II, 1992: 184) ve 1842’de emirlikte bulunan Khanikoff 2–2,5 milyon (Khanikoff, 1845: 94) olarak tahmin etmişlerdir.12 Vambery ise nüfusun 2,5 milyon olduğunu belirtir (Vambery, 1865: 417). Ülke nüfusunun aşağı yukarı yarısı göçebedir ve bu göçebeler genelde çöl çevrelerinde yaşarlar.

Buhara Emirliği’nde yaşayan en önemli kabile ve topluluklar şunlardır:

Özbekler: Sayıca en kalabalık grubu teşkil etmeseler de emirlikteki en önemli unsur

Özbeklerdir. Bunun nedeni hükümdarın onlardan olmasıdır. Kaynaklarda Özbeklerin sayıları 32 ile 92 arasında değişen kabilelerden oluştuğu söylenir.13 Bu kabilelerin en önemlileri Mangıt, Kongrat, Argun, Kıpçak, Kırgız, Karluk, Kalmuk, Alçın, Kiyat, Nayman, Katagan, Kanglı, Utarçı, Durmen, Arlat, Kerayit, Ming, Yüz, Saray, Ongut, Tangut, Merkit, Kari, Oğlan, Uşun, Keneges, Kırk, Kuşçu, Uygur ve Bahrin’dir (McChesney, EI2, c: VIII, 1991a: 232–233).

Khanikoff’un tespitlerine göre emirlikte yirmi sekiz Özbek kabilesi vardır. Emirlikteki en kalabalık Özbek kabilesi Mangıtlardır. Onlar genelde Buhara ve Karşı çevresinde yaşarlar. Hanedan ailesi Mangıt kabilesinin Tuk alt birimindendir. Kıpçaklar Kette-Kurgan ve Semerkand çevresinde; Saray kabilesi Semerkand ile

12 Ancak bu tahminlerin bir temeli yoktur. Zaten bu durumdan eserinde Khanikoff da yakınır. (Khanikoff, s. 93–94).

13 XVIII. yüzyılın ikinci yarısına kadar kaynaklarda Özbeklerin 32 boydan oluştuğundan söz edilirken bu tarihten sonra sayı daha çok 92 olarak belirtilmiştir (Barthold, 2006: 36). Alekseev, Astrahanî dönemine ait olsa da, Mâverâünnehr bölgesinde yaşayan Özbek kabileleri ile diğer unsurlar hakkında eserinde ayrıntılı bilgi verir (Alekseev, 2006: 157–172).

Karşı şehirleri arasında; Kongratlar Karşı ve Şehrisebz şehirlerinde; Durmenler ise Gicduvan ve çevresinde yaşarlar (Khanikoff, 1845: 74–78).

Tacikler: Bölgenin esas yerlileri olan Tacikler, özellikle Zerefşan Nehri boyunda

yoğun olarak yerleşmişlerdir. Bu nehrin çevresinde tarım kültürü oluşmasına büyük katkıları olmuştur. Savaşçı bir karakterleri yoktur. Daha çok ticaret ve tarımla uğraşırlar. Pek çok kaynakta en önemli karakter özelliklerinin hırslı, yalancı ve sadakatsiz olduğu iddia edilmektedir. Vücut hatları düzgün ve güzel insanlardır. Beyaz tenli, siyah saçlı ve karagözlüdürler (Khanikoff, 1845: 71–72). XIX. yüzyılın ilk yarısında başkent Buhara’nın yaklaşık 3/4’ü Taciklerden oluşmaktaydı.

Türkmenler: Daha çok Amu-Derya’nın güneybatısında, Çarcuy şehri ile Murgab

Vadisi arasında yaşarlar. En önemli kabileleri Ersari, Sarık ve Salor’dur. Genel geçim kaynakları göçebe olmalarından dolayı hayvan yetiştiriciliğidir. Sayıları çok daha az olmakla birlikte Semerkand ve Nur-Ata şehirlerinin çevrelerinde de Türkmenler yaşamaktadır. Onlar burada daha çok tarımla uğraşırlar. Buradaki Türkmenler, İvanov’un belirttiğine göre, kendilerine has özelliklerini ve etnik kimliklerini kaybederek Özbeklerle karışmışlardır (İvanov: 1958: 126).

Karakalpaklar: Cizak ile Ura-Tübe arasındaki bölgelerde yaşarlar. Ayrıca Miyankal

bölgesinde sayıları önemlidir. Aşağıda da göreceğimiz üzere, Hitay-Kıpçak Kabilesi ile birlikte Emir-Haydar döneminde devletin başına gaile açmışlar ve uzun süre merkezi yönetimi uğraştırmışlardır.

Araplar: Emirlikte bir güç unsuru olma özelliği göstermezler. Daha çok emirliğin

kuzeyinde yaşarlar. Ayrıca başta Belh olmak üzere Amu-Derya Nehri’nin güneyindeki şehirlerde de sayıları az değildir (Burnes, c: II, 1992: 375). Vambery, Buhara Emirliği’nde 60.000 civarında Arap yaşadığını belirtir (Vambery, 1865: 421). Eskiden gelen bir alışkanlıkla göçebe bir yaşam sürerler. Saçları ve gözleri siyahtır. Kendi aralarında Arapça konuşmalarına rağmen bu lisan Arabistan’da konuşulandan farklıdır. Hayvan yetiştiriciliği ile uğraşırlar (Khanikoff, 1845: 72–73).

Yahudiler: Fazla kalabalık olmayan Yahudiler genellikle Buhara, Semerkand,

Kette-Kurgan ve Karşı şehirlerinde kendilerine tahsis edilmiş mahallelerde Müslümanlardan ayrı yaşarlar (Khanikoff, 1845: 89).

Yaşadıkları şehirlerde birtakım kurallara uymak zorundadırlar ve bunlar onlar için birer kısıtlamadır. Mesela şehir içinde ata binemezler ve giyim-kuşamları Müslümanlardan farklı olmak zorundadır. İpekli elbise giymeleri yasaktır. Belirli bir yükseklikte olması gereken serpuşlarının etrafında kuzu derisinden bir kenar bulunmalıydı (Howorth, 1880: 786).

Devlete cemaat olarak 2.000 tilla cizye öderlerdi. Emirlikteki en önemli uğraşıları ticaretten ziyade zanaatkârlıktı. Özellikle boyacılıkla uğraşırlar, bir kısmı da ipek tacirliği yapardı. Vambery’nin ifadesine göre, onların sayısı 10.000 civarındadır (Vambery, 1865: 428).14 Başkent Buhara’da çok Yahudi yaşamaktaydı. Onların sadece üç caddede yaşamalarına izin verilmişti. Yeni bir havra inşa etmelerine izin verilmediği için Yahudiler sadece eski havralarını tamir edebilirlerdi.

Çingeneler: Buhara Emirliği’nde çingene olan üç kabile vardır. Bu kabilelerin

isimleri Cugi, Mezeng ve Liuli’dir (Khanikoff, 1845: 90–91). Müslümanlarla aynı haklara sahiplerdir, ancak bayanları örtü kullanmaz. Diğer ülkelerde olduğu gibi en önemli özellikleri falcılık ve cambazlıkla uğraşmalarıdır.

Esirler: XIX. yüzyılda esir ticareti emirlik için hâlâ dikkate değer bir geçim

kaynağıydı. Bu esirler alınıp satılabildiği gibi soylular arasında birbirlerine hediye olarak da verilebilirlerdi. Abduraimov’un belirttiği gibi, satın alınan esirler resmî belgelerde zerharid olarak nitelenmişlerdir (Abduraimov, 1961: 64). Onlar genellikle tarım alanında çalıştırılırlardı. Ancak onların çalışma koşulları oldukça ağırdı. Ayrıca, savaş zamanı orduda serbazî olarak görev alırlardı.

En kalabalık grup, özellikle Buhara çevresinde yaşayan İranlılardır. İranlılardan başka Kalmuklar, Afganlar ve ayrıca Ruslar sayıları daha az olmakla birlikte emirlikte esir olarak görülebilmekteydi. Vambery’nin ifadesine göre onların Buhara’daki sayısı yaklaşık 20.000’dir. Onlar arasında olan Türkmenler hem Şah Murad, hem de Emir Haydar zamanında Merv’in ele geçirilmesinden sonra buraya getirilmişlerdir. Bunun sebebi Merv şehrinin nüfusunu azaltarak merkezî yönetime isyan etmesine engel olmaktı (Khanikoff, 1845: 86–87).