• Sonuç bulunamadı

Barınmak, ya da belirli bir faaliyeti sürdürmek amacıyla bir saha üzerine inşa edilmiş bir veya birden fazla sayıda meskenden (konuttan) oluşan kümeye “yerleşme” denir (Özçağlar, 1997a, s: 1). İnsanların yerleştikleri sahalar modern devrin bütün teknik ilerlemelerine rağmen hâlâ sınırlıdır ve yeryüzünün ancak belirli bir parçasını meydana getirmektedir. Bununla beraber, sınırlar kesin değildir ve yalnız fiziki faktörlere değil, devamlı olarak değişen iktisadi koşullara da bağlıdırlar (Denker, 1977, s: 15).

Bir yerleşim düzeninin genel karakteristiğini belirleyen iki temel etken söz konusudur. Coğrafi çevre ve ekonomik faktörler. Coğrafi çevreyi oluşturan fiziki ve beşeri ortam ile ekonomi faktörü, yerleşilen alanı, yerleşmelerin dokusal şekil özelliğini, sürekliliğini, konut tipini, mimarisini ve yapı malzemesini ve bütünüyle yerleşme düzenini belirler. Ancak bu çok boyutlu etkenler dikkate alınarak yerleşim birimlerinin kuruluş ve gelişmesi değerlendirilebilir. Günümüzde bir yerleşim birimine dinamizm kazandıran veya kaybettiren etkenlerin başında o yerleşmenin ekonomik nitelikleri gelmektedir.

Pütürge’de geçmişten günümüze, tarım dışı ekonomik faaliyet kollarının çok fazla gelişip çeşitlendiği söylenemez. Kuşkusuz bu durumda belirleyici olan faktör coğrafi ortam şartlarıdır. Araştırma alanının engebeli, yüksek topografyası, ekonomik faaliyetler açısından tek düzeliğe yol açmıştır. Bu şartlar altında biçimlenen beşeri ortam, yerleşmelerde geleneksel yapının, büyük ölçüde günümüze kadar çok fazla değişmeden ulaşmasına yol açmıştır.

Pütürge yerleşmeleri büyük ölçüde kırsal niteliktedir. Günümüzde, belediye teşkilatına sahip olan tüm yerleşmeleri “şehir” olarak adlandırma eğilimi mevcuttur. Kuşkusuz, bu bakış açısı idari bir yaklaşımın sonucudur. Örneğin TUİK gibi bazı resmi kuruluşlar, yerleşmeleri idari yapılarına göre tasnif etmektedir. Oysa coğrafi bir yaklaşımla yerleşmelerin sınıflandırılmasında, nüfus kriterinin yanı sıra, ekonomik faaliyet türleri ve yerleşmelerin fonksiyonel özellikleri belirleyicidir. Kırsal yerleşmelerin en bariz özelliği, gösterilebilecek bazı marjinal örnekler haricinde, tarımın birincil ekonomik faaliyet olmasıdır. Dolayısıyla yerleşmenin niteliği açısından ekonomik faaliyet kriterine göre şehirler çok genel olarak; “tarımsal faaliyetlerin yapılmadığı yerleşmeler” olarak tanımlanabilir. Özçağlar’a göre, bünyesinde barındırdığı insanların hemen hemen bütün ihtiyaçlarını başka yerleşmelere muhtaç

olmadan yerinde karşılayabilecek fonksiyonlara haiz olan, alt ve üst yapı bakımından fazlaca eksiği olmayan, 20.000’in üzerinde nüfusu bulunan belediye örgütlü yerleşmelere “şehir” denir (Özçağlar, 1997a, s: 9). Bu bağlamda, nüfus ve fonksiyonel kriterlere göre, araştırma alanında herhangi bir şehir yerleşmesi bulunmamaktadır. İşlevsel bir yaklaşımla, Pütürge Kasabasını “küçük kasaba yerleşmesi”, “idari bir merkez”, “belediye örgütlü bir yerleşme” birimi olduğunu hatırlatmak yerinde olacaktır. Tarihi süreç içerisinde Türkiye kırları çok çeşitli etkenlerle, çok çeşitli yerleşim birimleri üretmiştir. Bu yerleşim birimleri, münhasır bazı farklılıklar taşımakla birlikte, genel olarak ortak niteliklere sahiptir. Bu nedenle bazı kırsal yerleşim türlerini bir diğerinden ayırt etmek oldukça güçleşir ve çeşitli kavram kargaşaları ortaya çıkar. Özellikle coğrafyacılar, arazi araştırmaları ve gözlemlerle, yerleşmelere ilişkin çeşitli tanımlar geliştirmişlerdir. Ancak, tanımlanan bazı kırsal ünitelerin yerden yere değişen bazı özellikleri, genel kabul gören tanımların ortaya konulmasına engel olmuştur. Bu nedenle özellikle bazı köyaltı yerleşim alanları tanımlanırken, genel bir çerçeveden hareket etmek yanıltıcı sonuçlar verebilmektedir. Sonuç olarak kırsal yerleşmeler; ekonomik faaliyet olarak tarımsal karakterli üretime sahip olduklarından, bir kırsal yerleşim birimi, farklı tanımlanan bir başka yerleşim birimden çok bariz farklılıklarla ayırt edilememektedir. Bu nedenle bu tür yerleşme türlerindeki ayrım, daha çok coğrafi mekân özellikleri ile beşeri özelliklerde görülen bazı farklılıklara dayanılarak yapılmaktadır. Buna göre Pütürge yerleşmeleri; kasaba, köy, mahalle, yayla, kom ve bağ evlerinden oluşmaktadır.

İklimin bir yerleşmeye elverişli olduğu yerlerde, yüzey şekillerinin farklı etkileri gözlenebilmektedir. Bu durum özellikle dağlarda görülür. Dağlarda iklimden çok relief şekli bir engel meydana getirmektedir. Dağlar, ister ovalarda yükselmiş olsun, ister platoların üzerinde yer alsın, dağlık saha yerleşmeleri, daima genişçe vadilere sokulacaklardır. Buna dayanarak yerleşmeler genişçe veya dar şeritler halinde bir dağılış gösterirler. Genellikle vadi tabanlarından kaçınılmaktadır. Çoğunlukla taraçalar veya küçük birikinti konileri tercih edilmektedir. Yüksek düzlükler, yaylalar veya platolar bulundukları farklı iklimlere göre farklı etkilere sahiptirler. Yükselti ile elverişsiz iklim koşullarının meydana geldiği orta kuşakta, yükseldikçe iskânda bir azalma görülmektedir (Denker, 1977, s: 27, 28).

Araştırma alanında yerleşmeler, yaklaşık 705 m. ile 1700 m arasında dağılış gösterir. Çeşitli yükselti basamaklarında kurulmuş olan Pütürge yerleşmeleri için

söylenebilecek en genel özellik, yerleşmelerin araziye büyük ve küçük kümeler halinde yaygın bir dağılış göstermesidir. Köy ve köyaltı yerleşmeleri, dağınık ve küçük ünitelere ayrılmış, adeta atomize olmuş durumdadır. Bu yerleşim yapısının oluşumunda, daha önce belirtilen tarihsel nedenler olduğu gibi, esas olarak akarsu vadileri, platolar ve yüksek dağlık alanlardan oluşan relief etkilidir.

Araştırma alanında arazinin daha fazla eğimlendiği yüksek alanlar, erozyonun şiddetlenmesine ve karasallığa bağlı olarak, tarımsal faaliyetler bakımından çeşitli olumsuzluklar taşımaktadır. Bu durum, yüksek kesimlerde yerleşmelerin seyrekleşmesine yol açan önemli bir faktördür. Ayrıca heyelan riskli alanlar, yerleşmeler için güncel bir tehlike oluşturmaktadır. Dolayısıyla yükselti, eğim ve yapı özellikleri yerleşme niteliğini belirleyen bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Relief pek çok yerde yerleşme ünitesini sınırladığı ve gelişmesini engellediği gibi, başka bir alanda yerleşmeye olanak tanımaktadır. Dolayısıyla bir yerleşmenin kasaba, köy ya da köyaltı iskân birimi olması önemli ölçüde topografya tarafından belirlenmektedir.

GB-KD doğrultulu ve yükseltisi 2000 m.yi aşan sıradağların yüksek kesimlerinde ve yamaçlarında yer alan platolar ile pek çok yerde dağlık sahaları derince parçalayan akarsular, yerleşim alanının yayılışı ve biçimlenişinde önemli rol oynamaktadır. Pütürge yerleşmeleri, üst zonlarda, yüksek düzlüklerin (DI-DII) yamaçlarında ve vadi içlerinde yayılış göstermektedir. Alçak sahalarda ise plato (DIII- DIV) yerleşmeleri yaygındır.

Yüksek düzlüklerde, taban suyundan ve derin vadilerde akış gösteren akarsulardan yeterince yararlanılamaması, yamaç kaynaklarının kullanımını zorunlu kılmıştır. Dolayısıyla yüksek zonlarda yer alan yerleşmeler daha çok palto yamaçlarında kurulmuştur.

Araştırma alanında yerleşmelerin yoğunlaştığı en önemli jeomorfolojik birim vadi yamaçlarıdır. Pütürge köy yerleşmelerinin 34’ü vadi içlerinde yer almaktadır. Ayrıca pek çok köyün tarımsal arazisi vadilerde yoğunlaşmaktadır. Bu durum, yerleşmelerle su kaynakları/tarımsal alan ilişkisine işaret etmektedir. Şiro Çayı’nın kuzey kollarını oluşturan Mezra Dere, Hollan Dere, Köribo Deresi, Kolan Dere ile Şiro Çayı’na güneyden kavuşan Kale Dere, Babik Çayı, İmrun Dere ve Taliş Çayı vadilerine çok sayıda köy ve mahalle yerleşmesi kurulmuştur. Güneyde Tahta Çayı ve Büyük Çay vadilerinde çok sayıda köy ve mahalle yerleşmesi bulunmaktadır. Kaman Çayı ve Esper Dere vadilerinde ise yerleşmeler paleoheyelan sahalarında yayılış göstermektedir. Doğal

olarak vadi yerleşmeleri, akarsuyun uzanış yönüne bağlı olarak, dikey ya da yatay yönlü uzanışlar göstermektedir.

DAFZ’ın oluşturduğu Şiro depresyonunun kuzey ve güney yamaçları asimetrik yapıdadır. Eğimli kuzey sahalarda bulunan yerleşmeler, ekilebilir tarımsal arazilerin dar alanlı olması nedeniyle daha çok hayvancılığa yönelmiş, bu nedenle yüksekte bulunan otlak alanlara yakın olmak amacıyla 1700 m.lere kadar yerleşilmiştir. Ancak plato alanlarının daha geniş yer kapladığı güney kesimde yer alan yerleşmeler, daha çok 1500 m.den alçak sahalarda yoğunlaşmıştır.

Orman arazisi özellikle ilçenin güney kesiminde yerleşmeyi sınırlayan bir faktör olarak dikkati çekmektedir. Ayrıca akarsuların seyrekleştiği, karstik yapılı Giripiran Dağı ile Ulubaba, Meydan ve Kira Dağlarının, faylanmalarla âni diklikler oluşan kuzey kesiminde, yerleşmeler seyrekleşmektedir.

Sonuç olarak; Pütürge yerleşme üniteleri, arazide çok parçalı bir dağılış göstermektedir. Topografya şartları nedeniyle, tarım topraklarının çok parçalı ve dağınık olması sonucunda, yerleşim birimleri çok üniteli bir görünüm kazanmıştır. Araştırma alanında yerleşmeye elverişli neredeyse tüm alanlar, yerleşim için kullanılmıştır. Genel itibarıyle Pütürge yerleşmeleri, doğal ortam şartlarına bağlı olarak, son derece rasyonel bir dağılım göstermektedir. İlçe yerleşmelerinin pek çoğunun, doğal etkenler nedeniyle çok fazla nüfuslanma imkânı yoktur. Dolayısıyla yerleşme dokusunu ve büyüklüğünü tayin eden temel unsur fiziki coğrafya özellikleridir.