• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM V.................................................................................................................................. 65

5. BULGULAR

5.2. YEREL TOPLUMUN DENEYİMİNE İLİŞKİN BULGULAR

5.2.4. Yerel Toplum İle Gürcü Göçmenler Arasındaki İletişim

İhtiyaçlar insanları bir arada yaşamaya ve birbirleriyle iletişime geçmeye zorlar. Bir arada yaşayan insanlar arasında çok yönlü bir iletişim ve etkileşim gerçekleşir ki bu aslında toplum olmanın da bir göstergesidir. Toplum olma ya da toplumsallaşma süreci, tüm bireylerin doğal ve bir o kadar da zorunlu olarak yaşadıkları bir süreçtir. En küçük toplumsal yapı olarak kabul

edilen aile içinde başlayan bu süreç sokak, mahalle, okul, işyeri gibi farklı toplumsal yapılar içinde kültürel unsurları da içine alarak her geçen gün genişleyerek devam etmektedir. Tek kültürlü homojen bir toplum içinde bu süreç genellikle daha rahat ve sorunsuz bir şekilde ilerlerken; birden fazla kültürün bir arada bulunduğu heterojen bir toplum içinde toplumsallaşma süreci genellikle daha zor ve sıkıntılı bir şekilde ilerlemektedir. Son yıllarda bu konuyla ilgili olarak çokkültürlülük ve/veya çokkültürcülük kavramlarıyla şekillenen tartışmalar gündeme gelmektedir. Bu tartışmalar incelendiğinde iletişim konusunun merkezi bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Bu tartışmalarda iletişim konusu genel olarak bireysel/bireyler arası, gruplar arası ve toplumsal iletişim olarak farklı boyutlarda ele alınmaktadır.

Bireysel/bireyler arası boyutta iletişim bireylerin bilgi ve sembol üreterek birbirlerine ilettikleri ve bu iletileri algılamaya, anlam vermeye, yorumlamaya ve benimsemeye çalıştıkları bir süreçtir (Özodaşık, 2009: 9). Bu tanımda iletişim olgusunun başta bireysel olmak üzere psikolojik ve sosyo-psikolojik boyutları ön plana çıkarılmaktadır. Fakat iletişimin toplumsallık gibi göz ardı edilmemesi gereken çok önemli bir boyutu daha bulunmaktadır. Toplumsallık boyutu da beraberinden toplumsal iletişim konusunu gündeme getirmektedir. Toplumsal iletişim kavramı ile iletişimin toplum, toplumsal yapı, toplumsal yaşam, toplumsal kurumlar ve/veya toplumsal ilişkiler bağlamında ele alınışı ifade edilmektedir. Kısaca, toplumsal iletişim kavramı, iletişim olgusunun toplumsal boyutunu/niteliğini vurgulamaktadır. Somutlaşması açısından bir tanım yapmak gerekirse; toplumsal iletişim, “bir toplumun üyelerinin ortak maddi ve manevi etkinlikleri dolayısıyla aralarında oluşan bağlantıları doğrudan ve dolaylı yollarla göreceli olarak toplumun bütününde gerçekleştirdikleri süreçlerin tümü” olarak tanımlanabilir (Zıllıoğlu, 1996: 62; akt. Yılmaz, 2003: 15). Ayrıca iletişimin bir de grup düzeyinde ya da gruplar arası olarak tanımlanan bir boyutu daha bulunmaktadır. Ancak bu bölümde yerel toplum ile Gürcü göçmenler arasındaki iletişim bireysel ve toplumsal ilişkiler ve dinamikler üzerinden ele alınacağı için sadece bireysel ve toplumsal iletişim tanımlarına yer verilmiştir. Yerel toplum ile Gürcü göçmenler arasındaki gruplar arası iletişim bir sonraki bölümde sosyal temas kuramlarıyla birlikte ele alınacaktır.

Önceki bölümlerde de değindiğimiz üzere bölgede yerel toplum ile Gürcü göçmenler arasındaki ilk iletişimin Rus Pazarları üzerinden kurulduğu bilinmektedir. Bugün gelinen noktada bu iletişimin her ne kadar alışveriş veya ticaret ilişkisinin dışına çıkıp farklı alanlara yayıldığı görülse de iletişimin merkezinde hâlâ ekonomik ilişkilerin yer aldığı da bir gerçektir. Önceki dönemde “tüccar turist126” ile alıcı ya da müşteri arasındaki iletişim, günümüzde büyük oranda

126 Bölgedeki Gürcü göçmenlerle ilgili olan bu adlandırma/tanımlama ilk olarak Ildikó Bellér-Hann ve Chris Haan tarafından kullanılmıştır. Detaylı bilgi için bkz: Hann I. B. & Chris Hann (2012). Doğu Karadeniz’de Devlet, Piyasa, Kimlik: İki Buçuk Yaprak Çay. İstanbul: İletişim Yayınları. s. 128.

“işçi turist127” ile işveren ya da patron arasındaki iletişime dönüşmüştür. Ancak her iki tür iletişimin de merkezinde yerel toplum açısından “satın alma” amacının yer aldığı görülmektedir.

Bugün bölgede yerel toplum arasında yaygın olarak kullanılan “çayluğa Gürcü aldım” ya da

“eve Gürcü aldım” ifadeleri de bu “satın alma” eyleminin ne kadar yerleşik hale geldiğinin bir kanıtıdır128.

İlk dönemdeki satın alma, Marx’ın ifadesiyle piyasadaki modern değiş-tokuş tarzını yansıtırken;

günümüzdeki satın alma, satılmak üzerine üretilen emeğin metalaştırılmasını yansıtmaktadır.

Oysaki Polanyi (1986: 90)’nin ifadesiyle emek, sadece yaşamın bir parçası olarak ele alınması gereken insani bir faaliyettir. Buradan hareketle yerel toplum ile Gürcü göçmenlerin arasındaki iletişimin büyük oranda ekonomik parametreler üzerinden şekillendiği ifade edilebilir. Ancak hem Marx’ın hem de Polanyi’nin farklı şekillerde ifade ettiği üzere modern anlamda değiş-tokuş ya da satma-satın alma şeklinde oluşan iletişim doğası gereği toplumsal hayatın gelişimi önündeki en büyük engellerden biridir. Nitekim bu tarz bir iletişim, kurulan ilişkilerin metalaştırılmasına ve insani özelliklerin göz ardı edilmesine yol açmaktadır.

Yerel toplum ile Gürcü göçmenler arasındaki iletişime bakıldığında önceki bölümlerde yapılan analizlere benzer olarak katılımcıların bireysel, ailesel, etnik, kültürel ve/veya sosyoekonomik özelliklerinden kaynaklanan farklı deneyimlere ve ilişkilere rastlanmaktadır. Ayrıca yapılan derinlemesine görüşmelerde bu konuda da önceki dönem ilişkiler ile yeni dönem ya da günümüzdeki ilişkilerin farklılık gösterdiği anlaşılmaktadır. Önceki dönem diyebileceğimiz 1990’lı ve 2000’li yıllar daha çok iletişim sorunlarının yaşandığı, yerel toplumun kendileriyle anlaşamayan Gürcü göçmenleri suçladıkları, zaman zaman da onlara kötü davrandıkları bir süreçtir.

Yani bir yabancıya nasıl gerekiyorsa öyle fazla tabi kendi milleti gibi olmasa bile iyi fena değil yani. Önceleri daha şeydi, mesela eşime kızıyordum N… bile bazen çok kızarak konuşuyordu onlara ilk önce. Konuşma onlar da insan diyordum mesela şimdi öyle değil o da düzeldi. […] Önceki gibi değil, önceleri daha şey davranıyordular çalışana. Fakir işte zavallı gibi görüyordular şimdi öyle değil öyle görmüyor kimse, düzeldi yani alıştık bizde.

Daha iyi yani (YKK 7, kadın/61 yaşında).

Yapılan saha araştırmalarında, önceki dönemdeki benzer davranışların genellikle erkekler tarafından sergilendiği görülmektedir. Bu durumun bölgedeki ataerkil toplum yapısının bir yansıması olarak da ifade edilebilir. Bu dönemde bölgedeki kadınların, erkeklerin Gürcü

127 Ildikó Bellér-Hann ve Chris Haan (2012) tarafından yapılan “tüccar turist” tanımlamasına atfen bu bölümde Gürcü göçmenler aynı zamanda “işçi turist” olarak tanımlanmaktadır.

128 “Bizim de mesela babamın tarafında 20 tona yakın çay var öğrenciyken hep biz toplardık annem, babam işte biz çocuklar kardeşlerim, hiç Gürcü almazdık yani. Ama işte şimdi biz okuduk, memur olduk, kardeşlerim üniversitede çalışıyorlar, annem babam hani yaşlanıyorlar ihtiyaç haline geliyor ister istemez Gürcü alıyorsun” (YKK 8, kadın/31 yaşında/Ardeşen).

göçmenlerle iletişim kurarken sergiledikleri davranışları ve söyledikleri sözleri onaylamadıkları açık bir şekilde görülmektedir. “Çalışan, çalıştırana öyle kötü konuşulmaz ne olursa olsun yabancılar ben acıyorum, üzülüyorum. İnsan yabancı ülkede böyle ikinci sınıf insan muamelesi görmek kötü bir şey yani sen git başka memlekette öyle olduğunu düşün” (YKK 7, kadın/61 yaşında). Yerel toplum içindeki kadınların ilk andan itibaren daha sıcak ve samimi bir iletişim içine girdikleri anlaşılmaktadır. Önceki dönemde bu iletişimi kendilerine göre Gürcü göçmenlerin cinsiyetleri üzerinden herhangi bir ayırma gitmeden kuran kadınların, bölgedeki ataerkil yapı nedeniyle zaten erkek göçmenlerle herhangi bir diyalog içine girmesi ve iletişim kurması pek mümkün olmamıştır. Yerel toplum üyesi olan kadınların genellikle ev işlerinde ya da aile içi işlerde bir araya geldikleri Gürcü kadın göçmenlerle daha rahat bir iletişim ortamına sahip oldukları ortaya çıkmaktadır. “Ben mesela burada ilk kiraya oturduğum zaman bir bayan temizlikçi getirdim kadın. Temizlik yaptı falan Gürcü. Ondan sonra konuştuk şey yaptık kahve içtik” (YKK 6, kadın/65 yaşında/ev hanımı).

İletişim söz konusu olduğunda en çok ön plana çıkan konu dil olmaktadır. Bazı katılımcılar yerel toplumla Gürcü göçmenler arasında dille ilgili bir iletişim sorunu olduğunu ifade etmektedirler. “Yani dilden kaynaklı iletişim sıkıntısının olduğunu düşünüyorum yani sonuçta yabancı bir dil yani ben şimdi Türkiye’den dışarı çıksam dilim yok sadece Türkçe biliyorum yani karşı tarafla ne kadar iletişim kurabilirim ki” (YKK 8, kadın/31 yaşında). Türkçe ya da Lazca bilgisi yeterli olmayan Gürcü göçmenlerin hem düşüncelerini ve isteklerini dile getirme konusunda hem de işverenlerin kendilerinden isteklerini anlama konusunda çeşitli sorunlarla karşılaştıkları görülmektedir. “Konuşmayı bilmiyordu, ekmek alacak ekmek, onların ekmek tarzı puri, puri derler onlar. Puri desem sen anlar mısın ne olduğunu? Puri ekmektir, maya sudur. Yani bunları isteyecek adam isteyemiyordu” (YKE 3, erkek/60 yaşında). Dil bilgisi yeterli düzeyde olmayan Gürcü göçmenlerin bahçede, evde ya da işyerinde tek başlarına çalışmaları gerektiğinde zaman zaman yerel toplumla iletişim sorunları yaşadıkları tespit edilmiştir. Örneğin derinlemesine görüşme yapılan bir Gürcü göçmen başından geçen bir olayı söyle anlatmaktadır.

Ben bir gün bir yere çalışmaya gittim. Daha ilk zamanlardaydı ve ben de Türkçe tam bilmiyordum. Anlamıyordum. Bana bir alan gösterdiler burayı temizleyeceksin diye. Küçük bir bahçe. İşaretle böyle tüm alanı gösterdiler. Kenarda çiçekler de vardı. Ben de patron gittikten sonra başladım temizlemeye. Tüm alanı temizledim otları falan biçtim. Hepsini tamamladım. Sonra kadın geldi ve başladı bağırmaya ne yaptın sen diye. Çiçekleri gösterdi bana bunları niye kestin gibi işaret ediyordu. Ben o zaman anladım yanlış bir şey yaptığımı.

Patron bana galiba çiçeklere dokunma demişti. Ama ben hepsini kestim. Kadın baya kızdı bana. Sonra kocası geldi. Dedi bana sen ne yaptın? Tuttular beni eve götürdüler yani eve doğru çektiler. Ben de ilk başta korktum bana bir şey yapacaklar diye. Çekindim dövecekler diye. Ama sonra güldüler bana ve yemek verdiler. Bu da böyle bir olay işte ilk yıllarda yaşadığım (GKE 1, erkek/46 yaşında/mevsimlik tarım işçisi).

Bölgede yerel toplum tarafından başta Türkçe olmak üzere Lazca, Hemşince, Gürcüce ve Lomca gibi çeşitli dillerin konuşulduğu bilinmektedir. Ancak bölgede yaygın olarak kullanılan iki dil bulunmaktadır: Türkçe ve Lazca. Bölgede bulunan Gürcü göçmenlerden sınıra yakın olan Sarpi ve Gonio gibi yerleşim yerlerinde ikamet edenler Lazca bilmektedirler. Lazca ya da Türkçe dillerinden her ikisini de bilmeyen bir göçmen olduğunda yukarıdaki hikâyede de görüldüğü üzere iletişim büyük bir sorun haline gelmektedir. “Onlarda Lazca bilmeyen var mesela Türkçe hiç bilmeyen var hadi Lazcayı bilmiyor dil o ayrı bir dil. E biz Gürcüce bilmiyoruz onlar Türkçe bilmeyince çok zor anlaşılıyor” (YKK 6, kadın/65 yaşında/ev hanımı).

Ayrıca Abhazya ve Guria Bölgeleri arasında kalan Samegrelo Bölgesi’nden gelen Gürcü göçmenler Megrelce konuşmaktadır129. Lazca ile Megrelce, Gürcüce ve Svanca ile birlikte Güneybatı Kafkas dil ailesi içinde yer almaktadır. Ancak bu dil ailesi içinde birbirine en yakın iki dil Lazca ile Megrelce’dir. Kimi dilbilimcilere göre bu iki dil Zancadan zaman içinde ayrılıp iki ayrı dil haline gelmiş ve antik Kolheti kültürünün günümüzdeki mirasçıları ve temsilcileridir130 (Gökdağ, 2011: 120). Dolayısıyla, Türkçe dışında Lazca da konuşabilen bölge insanı Lazca ve Megrelce, hatta ayni dil ailesi olması nedeniyle az da olsa Svanca, konuşabilen Gürcü göçmenlerle de iletişim sıkıntısı çekmediklerini ifade edilmektedir.

Dediğim gibi Megreller, Svanlar, Lazlar aynı dili konuşuyor. Zaten şimdi ben Svaneti’den yeni geldim. Aynı Mergelce konuşuyorlar ama ben mesela Svanlarla Lazca konuştum ama öyle bir şey var bizim Lazca Türkçeye ne kadar karışmışsa onların Megrelcesine de o kadar Gürcüce karışmış yani (YKE 13, erkek/62 yaşında/emekli öğretmen).

Yerleşim yerlerinin sınıra olan mesafesi de konuşulan dili ve yerel toplum ile göçmenlerin iletişimini etkilemektedir. Örneğin, sınıra en yakın yerleşim yerlerinde Lazca ortak dil gibidir.

Hatta Türkçe, Lazca ile karşılaştırıldığında sınır çevresinde konuşulan ikinci ya da ek dildir diyebiliriz131. Ayrıca Sarp, Kemalpaşa ve az da olsa Hopa’da yaklaşık 30 yıldır kurulan iletişim ve ilişkiler neticesinde bölgede Lazca bilmeyen ve Gürcü göçmenlerle iletişime geçemeyen kişilerin de zaman içinde Gürcüce öğrendikleri tespit edilmiştir. “Anlaşma konusunda

129 Günümüzde Gürcistan’da yönetimsel olarak toplam 12 bölge (Abkhazia, Samegrelo, Guria, Adjara, Racha-Svaneti, Imereti, Samtskhe-Javakheti, Shida Kartli, Mtskheta-Mtianeti, Kvemo-Kartli, Kakheti, Tbilisi) bulunmaktadır.

130 “Güney Kafkas dilleri için Kartveli diller de denilmektedir. Ancak buna başta Türkiyeli Lazlar olmak üzere çeşitli dilbilimciler de karşı çıkmaktadırlar. Söz gelimi Laz aydınlarına göre; Gürcü resmi tarih tezleri Lazları ve Megrelleri, Gürcülerin (Kartveli) bir kolu saymaktadırlar. Lazca, Megrelce, Gürcüce ve Svancanın dâhil olduğu dil ailesi bu milliyetçi görüş tarafından Kartveluri yani Gürcü dilleri grubu olarak adlandırılmaktadır. Lazlara ve dilbilimcilere göre; bir dil ailesi içindeki bir dilin o dil ailesinin adı olamayacağına ilişkin dilbilimsel görüşe karşın bu tez günümüzde de savunulmaya devam etmektedir ve bu asimilasyonist bir çerçeve ile Gürcistan aracılığıyla filolojiye sunulmaktadır. Gerçekte Gürcü resmi ideolojisine bağlı olmayan dilbilimciler adı geçen dilleri bağımsız ve kendi başına bir olduğu konusunda şüphe dahi etmemektedirler.” (Gökdağ, 2011: 131).

131 Burada ek dil ifadesiyle anlatılmak istenen bölge insanın ana dil etkisiyle kendi aralarında konuşurken yarı Türkçe yarı Lazca kullanarak konuşmalarıdır. Bir başka deyişle bölge insanının herhangi bir dilde aklına gelmeyen bir kelimeyi diğer dilde söyleme kolaylığını tercih etme durumudur.

Kemalpaşa’nın insanları, öteye beriye çok gidip gelme konusunda olsun bu şekilde iç içe yaşadıkları için olsun, her gün mutlaka bir Gürcü ile karşılaştıkları için olsun dil konusunda pek fazla zorluk çekmiyorlar, anlaşıyorlar yani öğreniyorlar” (YKE 12, erkek/66 yaşında). Buna karşın Lazca ya da Megrelce dillerinden herhangi birini bilmeyen göçmenlerin de (bunlar büyük ihtimalle etnik olarak Gürcü kimliğine sahiptir) Türkçe öğrenmeleri beklenmektedir.

Şu anda iletişim sıkıntısı hiçbirinde yoktur. Eskiden vardı, eskiden iletişim şu yani yüzde 90’ı yüzde 100’ü diyebilirim konuşmayı bilmiyordu. Şuan da herkes konuşmayı ufak tefek çözdü, Gürcüler de ufak tefek Türkçeyi öğrendi yani diyaloglar iyi gidiyor. Gürcü Türk oldu Türk Gürcü oldu bunu diyeyim yani kardeş olduk kardeş. Valla ben memnunum (YKE 3, erkek/60 yaşında).

Yapılan araştırma ve derinlemesine görüşmelerde, Gürcü göçmenlerin süreç içinde kendi ihtiyaçlarını ifade edebilecek ya da işverenlerle iletişim kurabilecek kadar Türkçe öğrendikleri anlaşılmaktadır. Yerel toplum içinde niceliksel olarak Gürcü göçmenler kadar olmasa da Gürcüce öğrenen kişiler bulunmaktadır. Ancak bu kişilerin neredeyse tamamının erkek olduğu görülmektedir. Nitekim saha araştırması sırasında bölgede, ev işleri dışında toplumsal hayatın içinde Gürcü göçmenlerle iletişim ve etkileşim halinde olan iki kadından başka bir kadına rastlanılmamıştır. Bu kadınlardan biri çiçekçilik, diğeri ise kafe işletmeciliği yapmaktadır. İşleri gereği nerdeyse sınır açıldığından beri hemen her gün Gürcü göçmenlerle iletişim halindedirler;

ancak hiçbir zaman Gürcüce öğrenme ihtiyacı hissetmediklerini ifade etmektedirler. Bu iki örnek bireysel düzeyde dil öğrenimindeki motivasyon eksikliği ya da isteksizlik-eylemsizlik döngüsüyle açıklanabilir; ancak Gürcücenin genel olarak erkekler tarafından öğrenilmesi ve öğrenilmek istenmesinin yerel toplum içindeki ataerkil yapı ve geleneksel yaşam tarzıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Yapılan derinlemesine görüşmelerde erkeklerin bölgede sosyalleştikleri kahvehaneler, çarşı meydanları, parklar ve/veya çay bahçeleri gibi alanların, erkeklerin dil öğrenimi konusunda bir istek ve güdülenme yaşamalarına katkı sağladığı anlaşılmaktadır.

Bizim burada Gürcüce bilen çok arkadaşlarımız var biz bir türlü öğrenemediğimizden bizdeki kusur o aslında öğrenmemiz lazım şimdi devamlı onlarla işimiz gücümüz oluyor ama ne bileyim öğrenemedik. Biz de şimdi kahveye git muhakkak 10 kişiden 3’ü 4’ü Gürcüce biliyor. Ne kadar öğrenmişler, nasıl öğrenmişler ben anlamadım da öğrenmişler ne bileyim ama Gürcüceyi öğrenen çok Laz var (YKE 5, erkek/61 yaşında).

Yerel toplum içinde Gürcü göçmenlerle iyi bir iletişim ve işbirliği sağlamak için Gürcüce bilmenin önemli olduğunun farkında olan ve samimi duygularla Gürcüce öğrenmek istediğini ifade eden hiç de azımsanamayacak sayıda erkek olduğu görülmektedir. Ancak çoğu erkeğin bunu bir işveren olarak çalıştırdığı ya da çalıştıracağı göçmenlerin kendi istediklerini anladıklarından emin olmak için istediği anlaşılmaktadır. Erkeklerin neden Gürcüce öğrendikleri ya da neden Gürcüce öğrenmek istediklerine yönelik yöneltilen sorulara verdikleri