• Sonuç bulunamadı

3. LİTERATÜR ARAŞTIRMASI

3.1. Yerel ve Bölgesel Düzeydeki Çalışmalardan Bazı Örnekler ve Sonuçları

Sınıftaki öğrencilerin kişilik özellikleri, okula ve derslere yönelik tutumları, ders çalışma ve dinleme becerileri, ailelerinden getirdikleri kültürel birikim, öğrenciler arasındaki ilişkiler, sınıfın fiziksel koşulları ve öğretmen-öğrenci etkileşimi bir bütün olarak sınıf ortamını oluşturur. Sınıf ortamı, hem öğretmenin sınıf içi davranışlarını hem de öğrencilerin akademik başarılarını ve okulla ilgili duyuşsal özelliklerini etkilemektedir (Erden, 1998).

Eğitim-öğretim süreçlerinin, içinde yer aldığı ortamlar, öğrenme-öğretme etkinliklerinin meydana geldiği, katılımcılarının birbirleriyle ve bilgiyle iletişim- etkileşim kurduğu çevre anlamını ifade eder. Eğitim ortamları, personel, fiziksel mekan, donanım, öğrenme araç-gereçleri, özel düzenlemeler gibi alt öğelerden oluşan dinamik bir yapıdır. Bu yapının bir boyutu olan fiziksel ortamın eğitime ilişkin anlamı, eğitim etkinlikleri için ayrılan mekanın özellikleridir. Fiziksel ortamın/koşulların uygunluğu, bu özelliklerin, programın içeriğiyle ve amaçlarıyla tutarlı olması ve öğrenmeye etki

eden tüm öğelerle işbirliği sağlayacak biçimde düzenlenmesi anlamına gelir ve etkili öğrenme-öğretme sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır (Karaküçük, 2008).

YİBO’larda öğrencilere ilişkin başlıca disiplin sorunlarında birinci sırayı lakap takma, küfür etme vs. gibi disiplin bozucu davranışlar alırken, bunu azalan frekans değerleriyle hırsızlık, yalan söyleme, devamsızlık ve derse geç kalma, okul araç ve gerecine zarar verme, temizliği ihmal etme, öğretmene karşı saygısız davranma, oryantasyon (uyum) eksikliği gibi davranışlar izlemektedir.

YİBO’larda disiplin sorunlarının yaşanmasında en çok belirtilen neden, geniş aile yapısı ve sosyo-ekonomik seviyelerinin düşük olması, parçalanmış aile yapısı gibi aile problemleri alırken, bunu aileden uzak kalma, oryantasyon eksikliği, sürekli aynı ortamda bulunma, ergenlik çağı sorunları, caydırıcı kuralların olmaması, öğretmenlerin görevlerini ihmal etmesi gibi sorunlar izlemektedir (Özmen ve Tonbul,2010, s.1339).

Üstündağ’a göre de, eğitim binalarının fiziksel ortam bakımından uygunluğu, öğrenme-öğretme sürecindeki etkililiği ve öğrenci tutum ve davranışlarının geliştirilmesi bakımından önemli bir etkiye sahiptir (Üstündağ, 1999).

Farklı fiziki yapıların öğrenme sürecini nasıl etkiledikleri ve öğrencilerin farklı fiziki ortamlardan sosyal, psikolojik ve fizyolojik olarak nasıl etkilendikleri hususlarına ilişkin yeterli verilere ulaşıldığı da söylenemez. Fiziksel çevrenin öğrenme üzerindeki etkisine dair çıktılar üzerine araştırmalar ya ihmal edilmiş ya da bu konular üzerinde araştırma yapmaktan kaçınılmıştır. Çocukların, zamanlarının çoğunu okulda geçiriyor olmaları hususu hiç bir dış etkiye ihtiyaç bırakmadan bu konuda birçok araştırmanın yapılmış olmasını gerekli kılmaya yettiği göz önüne alınırsa bu konudaki ihmalin büyüklüğü de kendini göstermektedir.

Nair’e (2002) göre, okul binaları, en yüksek seviyede esnekliği sağlayabilmek amacıyla canlı mekanlar olarak dizayn edilmelidir. Böylelikle öğrenme alanlarının karışımına, bireysel, takım, küçük gruplar, geniş grupların çeşitlilik gösteren ihtiyaçlarına kolayca uyum sağlayabilmelidir (Demir, 2011).

Sınıfın fiziksel yapısının düzensiz, iç karartıcı, havasız, gürültülü, sınıf dışı olumsuz uyaranlara açık olması öğrenciyi olumsuz yönde etkilemektedir (Celep, 2002).

Ekinci ve Dikmen tarafından 2009 yılında yapılan araştırma ve gözlemelerin sonuçlarına göre, iyi bir sınıf düzeninin öğrenciyi güdülediği, öğrenci başarısını artırarak öğrenilenlerin hatırlanmasına neden olduğu, öğrencilerin birlikte çalışma

alışkanlığı kazanmalarına ve arkadaş ilişkilerinin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Okul ortamları için renklerin özenle seçilmesi gerektiğini, çünkü kırmızı, sarı ve portakal renginin öğrencide uyarıcı etki yaptığını ve hareketliliği arttırdığını; mavi ve yeşilin ise rahatlamayı sağladığı ifade edilirken, okullarda örneğin kütüphane, lavabo, koridor ve kafeterya gibi yerlerde bazı soğuk renklerin rahatlatıcı etkileri nedeniyle kullanılmasının iyi olabileceğini de ifade etmektedir. Buna benzer bir başka görüş ise; sınıf için, orta öğretim düzeyine kadar sıcak renklerden sarı, pembe, şeftali rengi; orta öğretim ve sonrasında ise mavi ve mavi-yeşil tonları önerilmektedir. Sınıftaki duvarların rengi kadar tefriş elemanları ve eğitim-öğretim materyallerinin renk, uyum, ritmi, oran ve ölçeği de çok önemlidir.

Eğitim yapılarında hava sirkülasyonu için 10-25cm/sn hava hızı, 19-20°C ortam sıcaklığı, %35-70 bağıl nem, öğrenci başına 1 saatlik 4m³ hava hacmi, sınıflar için en az 3,5m kat yüksekliği, en fazla 30 öğrencilik sınıf mevcudu olmalıdır. İdeal sınıf öğrenci sayısı ise 20’dir. Ayrıca her ilköğretim okulunun en az 200m², en fazla 1000m²’lik bir uygulama bahçesi olmalıdır (Ekinci ve Dikmen, 2009).

Gök ve Gürol’un 2002 Elazığ’da yılında tamamladıkları bir çalışmaya göre, bütün birimlerde ergonomik açıdan en fazla yetersiz olan akustik düzen, renk uyumu ve havalandırmadır. En fazla yeterli olanlar ise ışık ve ısıdır. Çok amaçlı salon, idari odalar ve öğretmen odasında ise mekan kullanımının yetersizliği, araç odası ve kantinde mekan kullanımıyla birlikte araç - gereçlerin yetersiz olduğu, wc ve lavabolarda da temizlik, ısı ve havalandırmanın diğerlerine oranla daha fazla yetersiz olduğu saptanmıştır. Bazı birimlerde kullanılan malzemelerin birinci sınıftan sekizinci sınıfa kadar öğrencilerin vücut ölçülerine göre değişik ölçülerde olmadığı, belli bir ölçüde sabit olduğu ve ergonomik açıdan uygun olmadığı belirlenmiştir (Gök ve Gürol, 2002).

Ekinci, Bal ve Gürol (2011), Elazığ İl merkezindeki bir ilköğretim okulundan elde ettikleri bulguları ISO14644 ve biyoharmolojik uyumluluk değerleriyle karşılaştırmış, eğitim yapısının mevcut öğrenci potansiyeli ve binanın yapısal özellikleri itibarıyla ilköğretime uygun olmadığı kanaatine varmışlardır (Ekinci, Bal ve Gürol, 2011).

Bal’ın Elazığ kent merkezindeki beş ilköğretim okulunun giriş, koridor, sınıflar ve laboratuvar bölümlerinde yapılan oksijen, karbondioksit, karbonmonoksit, gürültü, sıcaklık, bağıl nem, ışık, manyetik alan ve partikül-parçacık miktarları (0,3/1,0/5,0)

ölçümleri 2012 yılında yapmıştır. Söz konusu çalışma kapsamında incelenen okullardaki gürültü düzeylerinin çok yüksek değerlere ulaştığını tespit edilmiştir. Sınıf gürültüsünün sadece öğrencileri değil öğretmenlerin de performansını olumsuz yönde etkilediği ileri sürülmektedir (Bal, 2012, s.81).