• Sonuç bulunamadı

0.2. ÇAĞATAY, ÖZBEK VE YENİ UYGUR TÜRKÇELERİNE GENEL BİR

0.2.3. YENİ UYGUR TÜRKÇESİ

0.2.3.4. Yeni Uygur Türkçesinin Ağızları

46

alfabesi, Çin Halk Cumhuriyeti devlet konseyinde kabul edilir. 1974’te de bu alfabeye, Çinceden alıntı kelimelerin orijinal imlasının korunması amacıyla bazı yeni işaretler eklenmiştir. Gunnar Jarring, konu ile ilgili makalesinde, bu alfabenin bazı yönlerini eleştirmektedir.107 Bütün bu değişikliklere rağmen, Uygur halkı, yüzyıllardır kullandığı Arap alfabesin bırakmamış ve bu deneyim de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bunun üzerine, 1983’te Urumçi’de oluşturulan Dil Yazı Hizmeti Komitesi tarafından, Uygurların daha önce kullandıkları Arap alfabesi üzerinde değişiklikler yapılarak tekrar Uygur-Arap alfabesi kabul edilir.

47

olan ilk Türk-İslam devleti Karahanlıların başkentidir. Turfan bilindiği gibi İdikut Uygur devletinin başkenti idi. Bu sebeplerden dolayı bu ağız Yeni Uygur Türk dilinin merkezî ağzı olmuştur ve Yeni Uygur Yazı dili bu merkezi ağız esaslarına göre şekillenmiştir.111 Diğer ağızlarla olan farkları; Kaşgar yerli ağzında bazı kelime başlarındaki “y” sesi ile ilk hece sonundaki bazı “r”ler, “j” sesine dönüşür. Örneğin, edebî dildeki yiraq, yip, girde, bir kelimeleri Kaşgar ağzında jiraq (uzak), jip (ip), gijde (bir tür ekmek), bij (bir) olur. Bazı kelimelerde “u-ü” sesleri “a-e” olur. Örneğin, Edebî dildeki otun, oyun, oğul, ötük kelimeleri Kaşgar ağzında otan (odun), oyan (oyun), oğal (oğul), ötek (çizme) olur.112 Edebî dilde birçok kelimelerin ilk ve ikinci hecesindeki “v”

sesi, Kumul, Turfan yerli ağızlarında “g” olur. Örneğin, Edebî dildeki aval, halva, veda, veten kelimeleri Kumul-Turfan ağızlarında agal (evvel), halga (helva), geda (vade), göten (vatan), vb.

Lobnor Ağzı: Lobnor ağzı Doğu Türkistan’ın güney bölgesindeki Tarım nehrinin orta ve aşağı kıyılarında yerleşen kendilerini ‘Kara Koşunluklar’ diye adlandıran Uygurların mahallî ağzıdır.113

Uygur Türkçesinin yanı sıra Kırgız Türkçesi özelliklerini yansıtan Lobnor ağzının, aynı zamanda Moğolistan’da yaşayan ve Uygurlara yakınlıkları bilinen iki bin kadar Hoton’un ağzı ile Çin’in Gansu bölgesinde yaşayan Sarı Uygurların ağızlarıyla bir takım benzerlikler de bulunmaktadır.114

N. M. Prjevalski, S. E. Malov, E. R. Tenişev ve M. Osmanov, Lobnor ağzı üzerine en kapsamlı çalışmaları yapan bilim adamları arasında ilk sıraları almaktadır. Türkoloji alanında Lobnor ağzı üzerine ilk araştırma yapan ünlü Rus Türkolog S. E. Malov, 1927 yılında “İzuçeniye jivıh turetskih nareçiy Zapadnogo Kitaya” adlı eserinde pek çok belirgin özelliklere dayanarak, Lobnor ağzının birbirine oldukça yakın olan Doğu Türkistan ağızları arasında özel bir yere sahip olduğuna değinir. S. E. Malov, Frunze’de 1956 yılında yayınlanan Lobnorskiy Yazık “Lobnor ağzı” adlı eserinin ön sözünde Lobnor ağzının Kırgız Türkçesi unsurlarını ihtiva ettiğini ve onun geçmiş dönemlerdeki eski Kırgızların eski dili olduğunu dile getirmiştir. Diğer taraftan S. E. Malov, Lobnor ağzının 5.-9. yüzyıla ait Kırgızların Yenisey Yazıtları’ndaki dili olan ve literatürde “eski

111 Sultan Mahmut Kaşgarlı, Modern Uygur Türkçesi Grameri, Orkun Yayınları, İstanbul, 1992, s. 26.

112 Kenan Yavan, a.g.e., s. 15-16.

113 Sultan Mahmut Kaşgarlı, a.g.e., s. 27.

114 Minara Aliyeva, Lobnor Ağzı, TDK Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2013, s. 27.

48

Kırgız dili” olarak adlandırılan dile az benzediğini de belirtmiştir. Malov, elde ettiği tüm sonuçlara dayanarak, coğrafi açıdan Lobnor ağzının etnik olarak Kırgız Türkçesinin ağzı olduğu düşüncesindedir. Malov’a göre, Sibirya’da yaşayan Türk halklarının ağızlarında görülen büyük asimilasyon özellikleri Lobnor ağzında da görülür. Malov, Lobnor ağzının Sarı Uygurlarla bir takım ortak özelliklere sahip olduğunu da dile getirir. Sonunda Malov eserin giriş bölümünde Uygurların bir zamanlar Kırgızlara çok yakın olduklarını dile getirir. Ü. Asanaliyev, Lobnor ağzının hem Uygur Türkçesinin hem de Kırgız Türkçesinin özelliklerini taşıdığını dile getirir. M. Osmanov, Lobnor ağzının Uygur Türkçesinin ayrı bir ağzı olduğundan söz eder. Lobnor ağzını standart Uygur Türkçesini zenginleştirerek Türkoloji alanına zengin malzemeler sunan bir ağız olarak gören M. Osmanov, bu ağızla ilgili yapılan çalışmalara da değinirken öncellikle Malov’un 1956-1957 yılları arasındaki çalışmalarından ve daha sonra Çin’de yapılan bir takım çalışmalardan söz eder. M. Osmanov, 1960’lı yıllarda yapmış olduğu çalışmalara dayanarak Lobnorluların birçok kabileden asimile edilerek oluşmuş bir topluluk olduğundan söz eder.115 Böylelikle Lobnor ağzının Kırgız Türkçesinin bir ağzı olduğu görüşüne sahip olan Malov’u ve Malov’un bu görüşüne katılan E. R. Tenişev’i çürütmeye çalışır. M. Osmanov, görüşü savunmak için de Lobnorluların kendi aralarında boylara ayrıldığını, bunların bir kısmının kendilerini Karakoşun, Roçen ilçesinin doğusundakilerin ise Kara Korçin olarak adlandırdıklarını söyler. Yanlar’ın Turfan, Pişan, Kumul gibi yerlerden geldiklerini dile getirir. Son olarak kalmaklardan bahsederken de onların Moğolların torunları olduklarını açıklar.

E. R. Tenişev, 1956 yılında Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygur ağızları üzerine derlediği malzemeleri esas alarak, Lobnor ağzının belirgin özelliklerinden hareketle bu ağzın kuzey ağızlarına göre edebî dilden daha uzak olduğunu göstermiştir. N. A.

Baskakov’un tasnifinde de Lobnor ağzı, Uygur Türkçesinin bir ağzı olarak değerlendirilmiştir.116 Bu gruba yalnızca Lobnor ağzı girmekte ve diğer ağızlardan farklı olarak gösterilmektedir.

N. A. Baskakov’un tasnifinde Lobnor ağzının karakteristik özellikleri belirtilirken, şu verilere yer verilir: a) l ~ d ~ t ~ z sesinin yapısındaki ve kökteki ünsüzlerle uyuşması: ḳızzar ˂ ḳızlar, Kırgız Türkçesi: ḳızdar “kızlar”; taştap ˂ taşlap, Kırgız Türkçesi: taştap “bırakıp, atıp, terk edip”; b) m ~ b ~p seslerinin uyuşması:

115 Minara Aliyeva, a.g.e., s. 28-31.

116 Minara Aliyeva, a.g.e., s. 27-28.

49

baspadı ˂ basmadı, Kırgız Türkçesi: baspadı “basmadı”; c) gerileyici asimilasyonun mevcut oluşu; ts ˃ ss: unussa ˂ unutsa, Kırgız Türkçesi: unutsa vb.117

Bu ağız, kelimenin birinci ve ikinci hecelerindeki /a/ ve /e/ seslerinin daralması, kelimenin birinci hecesindeki /o/ ve /u/ seslerinin, sonraki hecelerdeki ünlülere olan dudaklaştırma etkisinin ve ayrıca asimilasyonunun güçlü olması gibi özellikleri ile Yeni Uygurcanın edebî dilinden biraz farklıdır.118 Bu bakımdan Lobnor ağzı, diğer Türk lehçelerine, özellikle Kırgızcaya daha yakındır.

Hoten Ağzı: Doğu Türkistan’ın güney batısındaki Hoten, Niye, Çiriye, Kiriye, Lop, Guma nahiyelerinin yerli ağızlarını içine alır. Bu ağız, Karahanlı (Hâkâniye) dilinin bazı özelliklerini korumaktadır.119 Örneğin, ünlü ve ünsüzlerdeki değişme hadisesinin fazlalığı ve fiil köklerine gak, kak, gek, guluk kuluk, gülük, külük, -lig, -lıg eklerinin eklenmesiyle meydana gelen partisiple cümlede fiil unsuru halinde kullanılmaktadır.120

Yukarıda verilen açıklamalar ve örnekler, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin yaşayan şive ve ağızlarını göstermektedir. Bunların haricinde bugün çoğunluğu Batı Türkistan’da (Sovyetler Birliği hâkimiyetindeki Türkistan) Tarançilar adıyla anılan, ana kütleden ayrılmış durumda yaşayan Uygur Türkleri de mevcuttur.

Türkologlar tarafından özellikle Turfan kazılarında çıkarılmış olan metinlerin çözümünde faydalanılan bu ağız (Tarançi ağzı), bugün Yeni Uygur Türkçesinin içindedir. W. Radloff 1862 yılında Tarançilerin arasında bir yıl kadar kalarak bir kısım materyaller toplamıştır. 18. yüzyılda oturdukları Altı Şehir (Kaşgar, Yarkent, Aksu, Hoten, Turfan, Uş)’den alınarak İli sahasına (Yedi Su) yerleştirilmişlerdir. Bundan daha önce Kalmuklar zamanında bu Altı Şehir bölgesinden harp esirleri İli çevresine götürülerek bunlara bu sahalarda ekin ektirilmiştir. Memleket Çinlilerin eline geçtikten sonra Kalmuk politikası Çinliler tarafından devam ettirilmiş, İç Doğu Türkistan’dan esir alınan bu topluluk yine İli taraflarına yerleştirilmiştir. Ekincilikle, tarımla uğraştıklarından, Tarançi adıyla bilinirler. Uzun zaman diğer Türk kavimlerinden ve yazı dilinden uzak kaldıklarından, dillerini mümkün olduğu kadar aslına yakın bir şekilde korumuşlardır. Radloff’tan sonra Pantusov da Tarançiler ile ilgilenmiş ve metinler yayınlamıştır.121

117 Minara Aliyeva, a.g.e., s. 28.

118 Habibe Yazıcı Ersoy, a.g.e., s. 362.

119 Habibe Yazıcı Ersoy, a.g.e., s. 362.

120 Sultan Mahmut Kaşgarlı, a.g.e., s. 29.

121 Saadet Çağatay, Türk Lehçeleri Örnekleri-2 (Yaşayan Ağız ve Lehçeler), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara, 1972, s. 55.

50

BİRİNCİ BÖLÜM