• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: İDEOLOJİLER VE TOPLUMSAL HAREKETLER

1.3. Yeni Toplumsal Hareketler

Yeni toplumsal hareketlere yol açan süreç ile bu hareketlerin işlev ve özellikleri çalışmanın II. bölümünde ele alınacağı, ayrıca yeni toplumsal hareketlerin hem dünya hem de Türkiye’deki örnekleri III. bölümde daha detaylı inceleneceği için; birinci bölümün sınırları içinde sadece konunun kavramsal boyutu çözümlenip bu tür hareketler yüzeysel biçimde örneklendirilmekle yetinilecektir.

1.3.1. “Yeni Toplumsal Hareket” Kavramı

Yeni toplumsal hareketler, toplumsal hareket kavramının kapsamı içinde ele alınmakla birlikte odaklandıkları konular bakımından klasik toplumsal hareketlerden ayrılmaktadırlar.

“Yeni toplumsal hareketler kimi kuramcılara göre “eski” hareketlerden tümüyle bir kopuşken kimilerine göre “eski” hareketleri eleştiren ancak aynı zamanda doğal olarak bu gelenekten de beslenen, kimi noktalarda onlarla ortak talep ve dönüşüm istekleri bulunan hareketlerdir”.106

Bu durumda toplumsal hareketlerin geneli için geçerli olan “dikkate değer sayıdaki insanın, toplumun başlıca özelliklerinden birini ya da birkaçını değiştirmek (ya da değiştirilmesine karşı direnmek) için örgütlü çaba harcamalarını gösteren bir terim” 107 tanımı yeni toplumsal hareketler için de geçerli olmaktadır. Ancak toplumsal

1968 olaylarını, çalışmamızın II. Bölüm’ünde “2.1. “Yeni Toplum”a Geçiş Süreci” başlığı altında daha detaylı inceleyeceğiz.

106

Gamze Göker, “İnternetin Yeni Toplumsal Hareketlere Etkisi”, XIV. Türkiye'de İnternet Konferansı, 12-13 Aralık 2009, Bilgi Üniversitesi, Dolapdere, İstanbul (http://inet-tr.org.tr/inetconf14/bildiri/91.pdf) (30 Nisan 2013).

107

47

hareketlerin ilgi alanları 1960’lı yıllarda gelişen siyasal şartlar doğrultusunda değişerek son iki yüzyıldaki genel yönelimlerinin dışına taşmaya başlamıştır.

“Yeni toplumsal hareketler kuramcılarının birçoğuna göre eskinin işçi sınıfı hareketi ve bu hareketinin talepleri 1960’lardan sonra giderek geçersiz hale geldi. Toplumun tüm kesimini kapsamadığı gibi bu taleplere sahip olduğu öne sürülen işçi sınıfının bile ciddiyetle mücadele edeceği bir sınıf çatışması kalmadığı için, yeni toplumsal hareketler, eski toplumsal hareketlerin taleplerinin ekseni olan iktisadi çıkarlar temasını aşar ve daha demokratik, daha katılımcı, daha eşitlikçi talepleri içerir”.108

Nitekim “bu hareketler açık bir şekilde sosyal ve ekonomik bir çöküşün yansıması değildir (...) Mücadeleleri ekonomik olmaktan çok, kimliği rahatça ifade edebilme, katılım ve sivil haklar gibi kavramlar çerçevesinde kültürel alanda gerçekleşmektedir”.109

“Yeni sosyal hareketlerin ilgi sahasına giren temalar (fiziksel) toprak, hareket alanı yahut beden, sağlık ve cinsel kimlik gibi ‘hayat alanı’ il ilgili konuları; komşuluk, şehir ve fiziksel çevre; kültürel, etnik ve ulusal miras ve fiziki hayat koşulları ve genelde insanlığın devamı gibi konuları içermektedir”.110

Yeni toplumsal hareketler, siyasal düzen ve toplumsal yapının bütünüyle ilgilenmek yerine önce insanların kafasındaki özgürlük ve demokrasi mantalitesini değiştirip şekillendirmeyi, sonra da bu toplumsal duyarlılık içinde spesifik problemlere dikkat çekmeyi hedeflemektedir.

“Yeni başkaldırıların yeni toplum türü yaratmayı değil, yaşamı değiştirmeyi, yaşama hakkını, ifade özgürlüğünü, kişisel bir yaşam tarzını özgürce seçme hakkını savundukları söylenmektedir. Bu yeni toplumsal hareketlerin merkezindeki ahlaksal bilinç, kimlik ve saygınlıkla bağlantılı görülmektedir”.111

Böylelikle yavaş yavaş geçmişte kalmaya başlayan “klasik toplumsal hareket anlayışı barış hareketleri, çevrecilik hareketleri, anti-nükleer hareketler, kadın, lezbiyen ve gay

108 Alpman, s. 23. 109 Çayır, s. 14-15. 110

Claus Offe, “Yeni Sosyal Hareketler: Kurumsal Politikanın Sınırlarının Zorlanması”, Derleyen: Kenan Çayır, Yeni Sosyal Hareketler - Teorik Açılımlar, İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2009, s. 63.

111

Alain Touraine, Modernliğin Eleştirisi, Çev.: Hülya Tufan, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2002, ss. 271-280 Aktaran: Gökhan Köktürk, “İletişimsel Kamunun Gösterişçi Tüketimi: Yeni Toplumsal Hareketler”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Yard. Doç. Dr. Mert Gökırmak, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005) s. 192.

48

hareketlerinin altmışlı ve yetmişli yıllarda Amerika ve Avrupa’da ortaya çıkışıyla sorgulanmaya başlanmıştır”.112

“20. yüzyılın ikinci yarısında, geleneksel işçi hareketlerinin kapsayamadığı konulara ve taleplere sahip çıkan toplumsal hareketler şekillenmeye ve gelişmeye başladı. Kadın haklarına, eşcinsel haklarına, barış ve silahsızlanma hareketine, ekoloji ve çevre hareketlerine, etnik ve dilsel taleplere dair mücadeleler öne çıkıyor; bu yeni alanlar yeni siyasal aktörlerce temsil ediliyordu. Artık eylemci kadınların, barış yanlılarının, çevrecilerin ve diğer alanlarla ilgili yurttaşların oluşturduğu daha gevşek yapılı gruplara ve hareket siyasetine doğru bir yöneliş söz konusuydu”.113

Yeni toplumsal hareketler; çalışmamızın ikinci bölümünde daha detaylı olarak işleyeceğimiz gibi sivil topluma dayanan, bireysel özgürlüklerin ve marjinal kimliklerin sesi olan, dolayısıyla lokal arzu ve kaygıları yansıtan, özetle ifade edecek olursak mikro düzeydeki talepleri de kapsayıcı bir demokrasi ve özgürlük vurgusunun öne çıktığı hareketler olmuştur.

“Bu hareketler, çoğulculuk, demokrasi ve güçlü bir sivil toplum ile nitelenen toplumlarda ortaya çıkmıştır”.114 Zira ortaya çıkıp gelişmeleri için sosyolojik bakımdan uygun zemin bu toplumlarda şekillenebilmiştir. Ancak yeni toplumsal hareketlerin, uygun sosyolojik koşullar tarafından ortaya çıkarılıp toplumsal değişim sürecinde sadece edilgen bir rol üstlenen hareketler olduğu da zannedilmemelidir. Bu hareketler, gerek ortaya çıktıkları toplumlarda gerekse daha sonra yayıldıkları dünya toplumlarında etkin bir konum edinmiş, hedefleri doğrultusunda küresel düzeyde kazanımlar elde etmişlerdir. Dolayısıyla yeni toplumsal hareketlerin belli bir demokrasi kültürü içinde yeşerdikleri ve ardından aynı kültürün daha da zenginleşmesine hizmet ettikleri, bir başka ifadeyle toplumdaki yapısal değişim olgusuyla karşılıklı bir etkileşim içinde oldukları söylenebilir.

“Yeni toplumsal hareketlerin, yeni kolektif kimliklerin ve yeni öznelerin, zıtlaşma ve direniş odaklarının çoğalmasına yol açtığı ve politikanın iş göreceği geniş bir alan ve değişim için yeni unsurların ortaya çıkmasına imkan sağladığı da açıktır.

112

Gökhan Köktürk, “İletişimsel Kamunun Gösterişçi Tüketimi: Yeni Toplumsal Hareketler”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Yard. Doç. Dr. Mert Gökırmak, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005) s. 192.

113

Leyla Sanlı, “Türkiye’de Toplumsal Hareketler”, Toplumsal Hareketler Konuşuyor, Yay. Haz.: Leyla Sanlı, İstanbul: Alan Yayıncılık, 2003, s. 9.

114

49

Dahası, demokratik yaşam ve kültürün derinleşmesi toplumsal hareketler için de iyimser bir sonuç yaratacaktır”.115

1960’lardan itibaren Batı toplumlarından başlayarak dünya genelinde belirginleşme sürecine giren, bu arada yeni toplumsal hareketlerin ortaya çıkıp gelişmesine yol açan, kendi doğurduğu bu hareketlerin de etkisiyle oluşum sürecini daha da hızlandıran yeni toplumsal koşulların taşıdığı ciddi handikaplar da vardır. Yeni toplumsal hareketler ise varlıklarını sağlayan bu toplumsal koşulların handikaplarından da doğal olarak hisselerine düşen payı almakta, bu handikaplarla çevrelenmektedirler. Bir tanımlamaya göre; gelişmekte olduğundan bahsedilen yeni toplum modeli, gösterişçi tüketim toplumudur.

“Pek çok kez şahit olunduğu gibi, birçok protesto hareketi bir dönem medyanın da etkisiyle kamuoyunun gündemine oturmakta, fakat bu etkinlik fazla uzun sürmemektedir. Bu anlamda yeni toplumsal hareketler, buraya kadar çizilmiş olunan gösterişçi tüketim toplumunda siyaset yapmanın ve kamusal iletişimde bulunmanın zorluğunu göstermek adına son derece önemli örneklerdir”.116

Bu model içinde durmaksızın hızlı bir değişim sergileyen ve hatta aynı anda üst üste gelerek birbirlerine ket vuran gündem maddeleri, herhangi bir konuya tam manasıyla, uzun süreli ve etkili biçimde odaklanabilmeyi neredeyse imkansız hale getirmektedir. Bu durum yeni toplumsal hareketlerin başarısını da olumsuz yönde etkilemektedir. Zira toplumsal bilincin sinir uçları, birçok konuda olduğu gibi toplumsal hareketlerin dikkat çektiği konularda da duyarsızlaşmış olmaktadır.

Toparlayacak olursak; yeni toplumsal hareketlerin genel toplumsal hareket kavramı içinde değerlendirildiğini, klasik toplumsal hareketler gibi yeni toplumsal hareketlerin de bünyesinde geliştikleri toplumsal koşullarla karşılıklı bir etkileşim içinde olduklarını, klasik toplumsal hareketlerin aksine ideolojik akımlardan uzaklaşıp spesifik taleplere odaklanmış olmalarının bu toplumsal ve siyasal koşullardaki değişimden kaynaklandığını, söz konusu etkileşimle hayat bulup destek gördükleri toplumsal koşulların olumsuz tesirleriyle de kuşatıldıklarını ve bu durumun klasik toplumsal hareketlere kıyasla daha sönük görünmelerine yol açtığını söylenebilir.

115

Sanlı, s. 30.

116

50

1.3.2. Yeni Toplumsal Hareket Örnekleri

Ekoloji Hareketi (Çevreci Hareket), Anti-Atom Enerjisi Hareketi, Barış Hareketi (Pasifizm), Enternasyonalist Hareketi (Üçüncü Dünya Hareketi), Kadın Hareketi (Feminist Hareket) ve Marjinal Cinsel Kimliklere Dayalı Hareketler (Lezbiyen, Homoseksüel ve Biseksüel hareketleri), bugün önde gelen yeni toplumsal hareketler olarak öne çıkmaktadır. Ancak yeni toplumsal hareketleri bunlarla sınırlı tutabilmek de mümkün değildir. Bu hareketler, bireysel boyuttan başlayarak bölgesel ve hatta küresel ölçeğe uzanan geniş bir yelpaze içinde çok çeşitli rahatsızlıkların ifadesi ve taleplerin sesi olabilmektedir.

Malumumuz; doğallığında geleneksel hareketlerin gündem maddelerinden olmayan, modernizmin ve kapitalizmin zıvanadan çıkma hallerinin ortaya çıkardığı Enerji, Nükleer Silahlanma, Küresel Isınma, Çevre, Kimlik ve Cinsiyet, Etnik Sorunlar, İnsan Hakları, Adil Ticaret, Su meselesi, Kentleşme, Beslenme, doğa ve tarımla oynama vb. konular şu anda gezegenin eylemcilerinin gündeminde”.117

Bu durumda, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma amacıyla faaliyet gösteren hareketler ya da yerel düzeyde ortaya çıkan bir takım problemlerle mücadele amacıyla organize olan hareketler de yeni toplumsal hareketler arasında sayılabilmektedir. Örneğin Giddens’ın fakirlere yardım toplayan Salvation Army isimli grubun bir toplumsal hareket niteliğinde olduğunu söylediği (1.2.3. Toplumsal Hareketler konu başlığı altında) görülmüştü. Aynı şekilde 2002 yılında Bangladeş’te çok sayıda insanın ölmesine rağmen yönetimin gerekli önlemleri almaması üzerine sivil toplum tarafından başlatılan “ishal karşıtı” hareket118 de bu türden bir yeni toplumsal hareket örneği durumundadır. Yine Brezilya’da bir buçuk milyon üyesi bulunan “Topraksız Köylü Hareketi”, 1992’de Çiftçiler ve Hayvan Yetiştiricileri Ulusal Birliği toplantısının ardından kurulup Asya, Afrika, Amerika ve Avrupa’da yaşayan yerli örgütleri birleştiren “Via Campesina”, Arjantin’deki “İşsiz İşçiler Hareketi”, Le Monde Diplomatique’in bir girişimi olan ATTAC Hareketi (Vatandaşların Desteklenmesi İçin Finansal İşlemlerin Vergilendirilmesi Örgütü)119 gibi hareketler de aynı kapsamda değerlendirilebilecek önemli yeni toplumsal hareketler arasındadır. Hindistan’daki

117

Tan Morgül, “Türkiye’de Dramatik Bir Orta Sınıf Hikayesi: Solculuk”, Birikim Dergisi, Sayı 197, 2005, s. 22.

118

Tiily, s. 15.

119

51

“Baraj Karşıtı Hareket”120 ile “Kore Yasal Savunma Hareketi”, “Çinliler Yasal Savunma Hareketi”, “Porto Rikolular Yasal Savunma Hareketi”121 de aynı durumdadır.

Yeni toplumsal hareketler kapsamında ve bu hareketlerin amaçları doğrultusunda çeşitli ülkelerde faaliyet gösteren örgütler, dayanışma ve yardımlaşma amacıyla aralarında koordine olmaktadırlar. Karadeniz Sivil Toplum Kuruluşları Ağı, Akdeniz Sosyal Ekolojik Gençlik Ağı, Balkan Ekolojik Kuruluşlar Ağı, Güney Erişim Ağı gibi birlikler, çevreci hareketler arasındaki bu tür üst işbirliği organizasyonlarına örnektir.122

1960’lardan sonra ortaya çıkarak hızla yayılan ve çeşitli dünya ülkelerinde etkili olmaya başlayan yeni toplumsal hareketler, 1999’dan itibaren küreselleşme karşıtı eylemlerle yeni bir açılım da üretmiştir. “Küreselleşme karşıtı hareketler veya alternatif küreselleşme hareketleri, bu hareketliliği nitelemek için sıkça kullanılan isimler” dir.123

Karşı küreselleşme hareketlerini oluşturan unsurlar arasında; 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan sınıf hareketleri ve ulusalcı hareketler ile 1960’ların sonlarından itibaren ortaya çıkan cinsiyet, ırk, etnik kimlik, çevre gibi konular etrafında örgütlenen ikinci dalga (yeni) toplumsal hareketlerin günümüzdeki temsilcilerini görmek mümkündür.124

“Birbirinden oldukça farklı hareketleri ‘başka bir dünya mümkün sloganı altında bir araya getiren temel özellik, yukarıda da söylediğimiz gibi, 1980’ler ve sonrasında hegemonik hale gelen küreselleşme kavramı altında retorikleşen neo-liberal iktisadi ve siyasi yeniden yapılanmaya ve bunun yerel tezahürlerine karşı olmaları”.125

Dolayısıyla karşı küreselleşme hareketlerinin, küresel dünya sistemine muhalefet etmeleri bakımından klasik sistem karşıtı toplumsal hareketleri andırdıkları ifade edilebilir. Bununla birlikte söz konusu hareketlerin; sıkı bir ideolojik söylem altında birleşerek alternatif bir sistem vurgusunu öne çıkarmamaları yönünden ve hem kadro, hem politika hem de söylem bakımından yeni toplumsal hareketlerin bir parçası oldukları da bir gerçektir.

120

Biju Mathew, “Batıdaki ve Üçüncü Dünyadaki Hareketler Farklı”, Söyleşiyi Yapan: Tan Morgül, Birikim Dergisi, Sayı 197, 2005, s. 69.

121

Mathew, s. 71.

122

Uyar, ss. 144-146.

123

Zafer Yenal, Biray Kolluoğlu Kırlı, “Distopyalar ve Ütopyalar Arasında Karşı Küreselleşme Hareketleri”, Birikim Dergisi, Sayı 197, 2005, s. 10.

124

Yenal ve Kolluoğlu Kırlı, s. 11.

125

52