• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: İDEOLOJİLER VE TOPLUMSAL HAREKETLER

1.2. Toplumsal Hareket

1.2.2. Toplumsal Hareketlere Yol Açan Etkenler

Henry David Thoreau “Bir insanın işlerini görmesine engel olacak bir derdi varsa, hatta karnı bile ağrıyorsa, bunun için dünyaya yeni bir düzen verilmesi gerektiğine inanır”.56 demektedir. 54 Hoffer, s. 204. 55 Hoffer, s. 202. 56 Hoffer, s. 33.

32

Çalışmanın “Giriş” kısmında bir varsayım olarak öne sürüldüğü gibi ‘toplumsal hareketler, yaşanan realite karşısında hissedilen toplumsal memnuniyetsizlik ve değişim isteğinden doğmaktadır’. Memnuniyetsizlik, değişim isteği doğurmakta ve insanlar bu isteği gerçekleştirerek her şeyi bir kez daha, yeni baştan oluşturmak üzere harekete geçmektedir. Toplumsal memnuniyetsizliklerin çıkış noktası ise doğal olarak kişisel memnuniyetsizliklerden başlayacaktır. “Herhangi bir toplumsal sorunla karşılaşanların verdiği bireysel tepkilerin kolektifleşmesi süreci aynı zamanda toplumsal çatışmanın da dinamiklerinden biridir”.57 “Sorunsallaştırma aşaması aynı sorundan dolayı mağduriyet hissi yaşayan kişilerin, grupların, örgütlerin, birliklerin ittifak oluşturması ve ortak hareket etmesini beraberinde getirir”.58

Ancak bir toplumsal hareketin oluşabilmesi için memnuniyetsizlik tek başına yeterli değildir. Üstelik 1.1.İdeoloji konu başlığı altında daha geniş açıklandığı gibi, bireylerin yaşadıkları toplumdaki işleyişe dair memnuniyet duyguları gerek içsel gerekse dışsal sebeplerden ötürü kişiden kişiye farklılık göstermektedir.

Bu durumda toplumsal hareketlere yol açan etkenleri gerçekten anlayabilmek için, onları salt bir cümleye indirgeyerek özetlemek yerine sebepleri ve yardımcı etkenleriyle birlikte derinlemesine ele alarak incelemek gerekiyor.

Toplumsal hareketleri ortaya çıkaran temel koşulu demokrasi eksikliğine ve taleplerin doğal ve rahat bir biçimde dile getirilip çözümlenememesine bağlayan59 “Tilly’ye göre insanların seslerini duyurma şansları olmadığında veya isteklerini duyurmaktan yoksun bırakıldıklarında, toplumsal hareketler ortaya çıkar”.60

Kitle hareketlerini geniş çaplı olarak analiz eden Eric Hoffer’ın ünlü eseri, bilhassa bu konuda da bu çalışmaya yardımcı olabilecek niteliktedir. Hoffer’ın çıkarımlarına göre: Toplumsal hareketler, genellikle yaşamlarından memnun olmayan bireylerin katılım sağladığı hareketlerdir. Bu insanlar, kendi bireysel yaşantılarındaki olumsuzlukların sebebini genellikle dışarıda arar ve bu sebepleri ortadan kaldırıp daha istenilir bir dış dünya oluşturmak üzere harekete geçerler.

57 Alpman, s. 19. 58 Alpman, s. 19. 59 Tilly, s. 13. 60 Giddens, s. 545.

33

“İnsanlarda, kendi varlığını şekillendiren güçleri, genellikle kendi dışında arama eğilimi vardır. Başarımızın ve başarısızlığımızın nedenlerini çevremize bağlamaktan kaçınmayız. Bundan dolayı, iyi bir dünyada yaşadığını düşünenler bu dünyayı aynen korumak, hayal kırıklığına uğramış kişilerse bu dünyayı temelden değiştirmek isterler”.61

“Bir toplumsal hareket hiçbir zaman yönetilenlerin çıkarlarının savunulmasına indirgenemez; her zaman bir egemenlik bağını koparmak, bir eşitlik ilkesini getirmek, eski üretim, yönetim ve aşamalanma biçimlerinden farklı, yeni bir topum yaratmak istemiştir”.62

Bununla birlikte insanda dış dünyayı değiştirme isteği oluşturarak onu bu amaç için harekete geçiren farklı etkenler vardır. “Hoşnutsuzluğun bizzat kendisi her zaman bir değişiklik isteği yaratmaz. Hoşnutsuzluğun muhalefet haline gelmesi için, başka etkenlerin de mevcut olması gerekir. Bu etkenlerden birisi, kendini güçlü hissetmektir.63

Değişikliği hedefleyen kitle hareketleri içinde yer alan insanlar genellikle beğenmedikleri, değer vermedikleri ve bir bakıma geleceğe dair umut taşımadıkları benliklerinden kurtulmak isteyen kimselerdir. Bu insanlar, şahsi geleceklerine dair umut konusunda içlerinde oluşan boşluğu, toplumlarının geleceğine dair geliştirdikleri umutlarla doldurmaya yatkındırlar. Böylelikle toplumu bir ideal uğrunda dönüştürmeyi hedefleyen hareketlerin içerisinde kendilerini kolaylıkla eritmeye, varlıklarını böyle bir hareketin idealleri uğruna kolaylıkla feda etmeye hazır hale gelebilirler. Bireysel gelişme ve ilerlemelerinin önünü açabilecek olan mesleki kuruluşlar yerine toplumsal değişim ve iyileşmeyi sağlayacağına inandıkları hareketlere daha çok rağbet ederler. Başkalarına karşı kutsal bir görev düşüncesiyle dolup -kendi menfaatleri hesabına olmasa da toplum menfaatleri hesabına- hareket ederek değersiz saydıkları benliklerine değer kattıklarını hissederler.

Dolayısıyla bu insanların kitle hareketlerine katılabilmeleri için, kendi benliklerine inanç ve şahsi geleceklerine olan umutlarını kaybetmeleriyle ters orantılı olarak toplumlarının geleceğine dair inanç ve umut kazanabilmeleri şarttır. Bunun için toplumsal hareket mensuplarının, bağlanacakları hareketin gücüne ve amaçlarını gerçekleştirme yolunda muktedir olduğuna inanmaları gerekmektedir. Toplumda iyice ezilmiş, sindirilmiş ve gücünü yitirmiş alt kesimler, bu hareketlere katılma konusunda

61

Hoffer, s. 33.

62

Alain Touraine, Birlikte Yaşayabilecek miyiz?, Çev.: Olcay Kunal, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2000, s. 128.

63

34

genellikle çekingen davranırlar. Orta kesimler ve hatta durumlarını daha da güçlendirmek isteyen imtiyazlı kesimler devrimci hareketlere girişme konusunda daha gözü pek davranırlar. İngiltere’de 16-17. yüzyıllarda halka açık ekin arazilerini halka kapatma adımı ve 18. yüzyıl sonunda toplumsal yapıyı alt üst edip yeniden şekillendiren Sanayi Devrimi, zenginlerce girişilen hareketlerin sonucudur.

Kitle hareketlerine katılacak olanların kendilerinde bu gücü bulabilmelerinin gerekliliği kadar, katılacakları harekette de başarıya ulaşabilme güç ve potansiyelini görebilmeleri şarttır. Bunun yolu da güçlü bir öğreti/ideoloji, etkili bir lider ya da teknik üstünlüğe sahip olmaktan geçer.

“Kişilerin büyük düzen değişikliği hareketlerine koşup dalmaları için iyice hoşnutsuz olmaları, fakat aşırı yoksulluk içinde bulunmamaları gerekir. Ve ayrıca güçlü bir öğretiye, yanılmaz bir öndere veya yeni bir teknik üstünlüğe sahip olmak yoluyla yenilmez bir güç kaynağı kapılarının kendilerine açılacağına inanmış olmaları gerekir. Aynı zamanda geleceğe ait vaatler ve imkânlar hakkında abartılmış bir inanca sahip olmaları gerekir. Ve sonuç olarak, giriştikleri büyük hamlenin başarılmasında karşılaşılacak güçlüklerden habersiz olmaları gerekir. Deneyimli kişiler, bu işler için engeldir”.64

İnsanların kitle hareketlerine katılmalarını sağlayan bu etkenler, bütün kitle hareketleri arasında ortak bir cazibe yönü oluşturmaktadır. Bu tür hareketlerin mensup tipolojisine uyan ve onlara katılım potansiyeli taşıyan kitle aslında aynıdır. Bu kitle içinde yer alan bir insanın var olan kitle hareketlerinden hangisini seçeceği ise adeta pamuk ipliğine bağlıdır. Aynı sebepten ötürü, herhangi bir kitle hareketine mensup olan kişilerin, tam aksi yönde hareket eden başka kitle hareketlerine transfer olması da çok rastlanan bir durumdur. Bunun için hakim sistem açısından bakıldığında, “bir kitle hareketinin durdurulması, o hareketin yerini almak üzere başka bir hareketin konulması sorunudur”.65

Kitle hareketlerinin insanlara vaat ettikleri yeni bir dünya, yeni bir hayat ve yeni bir başlangıç şansının meydana getirdiği umut duygusu, göç olayının göçmenler üzerindeki sosyo-psikolojik etkileriyle kısmen benzerlik göstermektedir.

“Göç, hayal kırıklığına uğramış kişinin bir kitle hareketine katılmakla elde edeceğini umut ettiği şeyleri, yani değişikliği ve yeni bir başlangıç imkanını vaadeder. Doğmakta olan bir kitle hareketinin saflarını dolduran tipteki insan,

64

Hoffer, s. 38-39.

65

35

önüne çıkan göç imkanını da aynı ilgiyle karşılayacaktır”66.”Kitle halindeki göç, bir hareketin birliğini ve maneviyatını güçlendirir”.67

Toparlayacak olursak Hoffer, muhalif bir kitle hareketinin meydana gelebilmesi için; hallerinden memnun olmayan ya da ellerindekiyle yetinmeyen, geleceğe dair kişisel umutlarını yitirmiş ama bu durumunun sorumlusu olarak gördüğü toplumsal sistemin düzeltilmesi umutlarını kaybetmemiş, bu umutlarını perçinleyen ve kendisi için dava haline getiren bir ideolojiye ve lidere sahip, davası uğrunda mücadele etme gücünü kendisinde bulabilen ve böyle bir mücadele için fedakârlıklarda bulunarak benliğine değer katmayı arzulayan kimselere ihtiyaç duyulduğunu anlatmaktadır.

Bu da muhalif toplumsal hareketlerin özetle; mevcut halden duyulan memnuniyetsizlik karşısında, bu hali düzeltmeye aday görülen ve umut bağlanan alternatif bir öğreti/ideolojinin de bulunması ile birlikte, harekete geçmeye yatkın insanların örgütlenmeleriyle ortaya çıktıkları anlamına gelmektedir. Dolayısıyla klasik toplumsal hareketlerin siyasi mücadelelerden ve ideolojik yönelimlerden ayrı düşünülebilmesi neredeyse mümkün görünmemektedir.

“En önemli toplumsal hareketler, siyasal ve toplumsal tarihin, yani fikirlerin tarihinin her düzeyden oyuncunun yaşam öyküsünden ayrılamayacağı fikrine dayanıyordu ve bu da toplumsal düşünceyi; emek, kapitalist kâr veya sınıf mücadelesi gibi iktisadi temalar çevresinde örgütlenmeye itti”.68

“Öyleyse toplumsal hareket her zaman toplumsal dizgeni dışından gelen bir eyleme, bir bilince bağımlı olacaktır. İşçi hareketi bile büyük çoğunlukla bir siyasal partinin yönetimine bağımlı gelişmiştir”.69

Muhafazakar toplumsal hareketler ise; ellerindekilerden memnun olan ya da onları da kaybetmekten korkan kitlelerin mevcut durumu korumak adına muhalif toplumsal hareketlere ya da (dejenerasyon gibi) farklı etkenlere karşı mücadele amacıyla ve doğal olarak hakim ideoloji çevresinde örgütlenmeleri sonucu ortaya çıkmış olmaktadır. Burada bireylerin mevcut durumdan, bu durumu sağlayan sistemden ve o sistemin arkasındaki dünya görüşünden memnun olup olmamaları temel etken olarak ön plana çıkmaktadır. Bu sayılanlardan memnun olanlar, onları kaybetme korkusu duydukları 66 Hoffer, s. 49. 67 Hoffer, s. 50. 68

Alain Touraine, Başka Türlü Düşünmek, Çev.: Mehmet Moralı, İstanbul: Kırmızı Yayınları, 2008, s. 10.

69

36

takdirde, memnun olmayanlar ise en başta alternatif bir ideoloji olmak üzere lider vb. güven verici diğer unsurlara da sahip oldukları takdirde toplumsal bir harekete kalkışmaktadırlar. Sonuçta toplumsal hareketler, mevcut ideoloji ve ona dayalı düzenin ya müdafaası ya da devrilip bir başkasıyla değiştirilme mücadelesine gelip dayanmaktadır.

Hoffer’ın tespitleri genel olarak derin analizler sonucu elde edilmiş aydınlatıcı tespitler olmakla birlikte, kendisinin kitle hareketi mensuplarının tipolojisiyle ilgili çıkarımlarını genellerken biraz fazla iddialı davrandığı söylenebilir. Örneğin; şahsi durumundan memnun ve şahsi geleceğinden umutlu olduğu halde toplumdaki genel durumu beğenmeyerek ve başkalarının da durumlarını düzeltmek adına (belki de vicdan duygusunun ağır basmasıyla) fedakârlığa soyunan insanlara da (ideolojisi ne olursa olsun) birçok toplumsal hareket içinde rastlanabiliyor olmalıdır.

Toplumsal hareketlere katılan bireylerin özellikleriyle ilgili klasik yargılara önemli bir itiraz, Kaynak Mobilizasyonu Yaklaşımı’ndan gelmiştir. Bu yaklaşım, sağlıklı bir sosyal kimliğe sahip bireylerin söz konusu hareketlerle daha iyi uyum sağlayabildiği görüşünü öne çıkarmıştır.

“İlk dönemki kitle toplumu yaklaşımı, toplumsal bağları koparak yabancılaşmış veya akrabalık, sendika ve komşuluk bağları zayıfladığı için topluma/sisteme karşı bir kızgınlık ve tepki duyan kişilerin kollektif davranışa katılacağı fikrini savunmuştur. Ancak, Kaynak Mobilizasyonu Yaklaşımı bu kopuk birey fikrini reddederek; arkadaş çevresi, dinsel/mezhepsel ve diğer ağ bağlantılarına sahip kişilerin protesto gibi eylemlere daha kolay katıldığını savunmaktadır”.70

Toplumsal hareketlerin gelişimi konusuna derli toplu açıklama getiren araştırmacılardan birisi de Neil Smelser’dır. Smelser’ın “Değer Eklenme Kuramı”na göre bu olgunun altı ardışık belirleyicisi vardır.

“Yapısal uygunluk, (hareketin ortaya çıkması için gerekli olan en genel toplumsal koşullar); yapısal gerginlik (adaletsizlik ya da kırgınlık duygusu); genelleşmiş bir inancın büyüyüp yayılması (halkın problemlerine çözüm öneren bir ideoloji gibi); hızlandırıcı faktörler (eyleme geçiren olaylar); katılımcıların eyleme seferber edilmesi (örneğin saflara katılmalarının sağlanması) ve son olarak, toplumsal denetim işleminin kendisidir”.71

70

Ahmet Uysal, “Toplumsal Hareketler İçin Kaynak Yaratma ve Kullanma Stratejileri”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 2, s. 220.

71

37

Tabii bunlar, ‘muhalif’ toplumsal hareketlerin gelişimi bakımından önemli olan belirleyicilerdir. Muhafazakâr toplumsal hareketlerin ise çoğunlukla, bu sayılan şartlar gerçekleşip muhalif toplumsal hareketler ortaya çıktığında, savunmacı bir güdüyle reaksiyona geçtikleri eklenebilir.

Toplumsal hareketlerin kendi içlerinde farklı sınıflara ayrılmalarına paralel biçimde muharrik sebepleri de farklı farklı olmaktadır.