• Sonuç bulunamadı

1.3. YENİ DÜNYA İLE BİRLİKTE DEĞİŞEN MUHAFAZAKÂRLIK

1.3.3. Yeni Muhafazakârlık

20. yüzyıl hemen hemen her konuda eski anlayışların yıkıldığı veya geçerliliğini önemli ölçüde yitirdiği bir dönem olarak görülmektedir. Öncelikle klasik iktisat düşüncesinin ve yüzyılın ikinci döneminde de Keynesyen iktisat düşüncesinin geçerliliğini yitirmesi bu değişime örnek olarak gösterilebilir. Yine aynı değişim siyaset anlayışı içerisinde de gerçekleşmiş ve muhafazakârlık kavramı da değişimden nasibini almıştır. Pek çok araştırmacı, bilim adamı, filozof ve felsefecileri muhafazakârlık kavramına eleştirel bir gözle bakmışlardır. Böylelikle kavram değişim ve gelişim göstermiştir. Özellikle çağın gerekleri ile uyumlu olma çalışmaları, muhafazakâr düşüncenin geçerlilik süresinin uzamasına ve günümüze kadar ulaşmasına neden olmuştur. Özellikle klasik muhafazakârlık anlayışının geçerliliğini yitirdiği noktalarda neo-muhafazakârlık anlayışının ortaya çıkması, sistemin devamı açısından son derece önemlidir.

20. yüzyılda muhafazakârlık anlayışının kendini yenileme yoluna gittiği ve Marksist ve liberalist düşünceden ayrılarak onlara karşı “Üçüncü yol” arayışı çizdiği görülmektedir (Uluçakar, 2018: 366). Bu değişim çabası muhafazakârlığın bir başka düşünce sistemi altında yer almaktan kurtulması çabası olarak gözlenmektedir. Bu bağlamda yeni muhafazakârlık anlayışı: “Muhafazakârların düşünce ve uygulamalarıyla oluşan kuvvetli bir hükümet, kurulan hükümetler arası kuvvetli bir hiyerarşi, ırkçılığa kadar uzanma tehlikeyi yaşayan milliyetçilik ruhu, itaat ekseni ve sosyal otoriterlik değerlerinin tümüne dayanan bir sistem” olarak tanımlanmaktadır (Sallangül, 2000: 6).

Bu konuda detaylı bir tanımlama içerisine giren Giddens (1994), yeni muhafazakârlığı felsefeden çok sosyolojik olarak nitelendirmiştir. Giddens’a göre yeni muhafazakârlığın temel özellikleri şu şekildedir;

1. Sosyalizmin çoğu biçimine karşıdır.

2. Eski muhafazakârların tersine romantizme karşıdır.

4. Ekonomik büyüme çekicidir. Büyüme toplumsal ve politik istikrar için gereklidir.

5. Enerjik ve sınırlı hükümet yanlısıdır.

6. Ekonomiye ılımlı hükümet müdahalesini savunur. 7. ABD tipi liberalizme muhaliftirler.

8. Muhafazakârların milliyetçi ve vatansever olduklarını savunurlar. 9. Aile ve dinin esas rolü düzgün bir toplumun zorunlu dayanağıdır.

Yeni muhafazakârlığın en önemli özelliği, muhafazakâr düşüncenin asıl teması olan “Var olanı korumak” veyahut “Modernizme kapalılık gibi” muhafazakâr düşüncenin temellerinden tamamen uzaklaşmış olmasıdır. Yeni muhafazakârlık anlayışında değişime kapalılık veya var olana körü körüne bağlılık yoktur. Ancak iyi, güzel ve faydalı olanın korunması anlayışı vücut bulmaktadır.

Yeni muhafazakâr düşünce denince akla iki İngiliz isim gelmektedir. Michael Oakheshott “Kanun hâkimiyeti” ve Roger Scruton “Muhafazakârlığın Anlamı” isimli eserler vermişler ve yeni muhafazakârlığın şekillenmesine katkıda bulunmuşlardır (Aktan, 2019).

En başta Sosyalist Michael Harrington 1973 yılında ortaya attığı yeni muhafazakârlık kavramını Dissent isimli yazısında kullanmış, kendisi ve kendi gibi fikre sahip olan fikir adamlarını sosyal liberal düşünceden ayırmak için bu kavramı vurgulamıştır. Yeni muhafazakârlar liberal düşünceyle yoğrulmuş olup daha çok Amerikan tipi muhafazakârlara benzemişlerdir (Aydın, 2008: 26).

Yeni muhafazakârlığın altında yatan en önemli etken liberal demokrasi ve refah devlet uygulamalarıdır. Bu anlayış içerisinde ortaya çıkan minimal devlet, küçülen devletin serbest piyasadan el çekmesi Laissez-Faire (Bırakınız yapsınlar, bırakınız yıksınlar düşüncesi) yani devletin sadece bekçi görevi görmesi düşüncesine sahiptir. Burada dikkat çeken en önemli nokta demokrasi ile kültürel ve ahlaki değerlerin birlikte hareket etmesi, çalışması gayesidir (Türe, 2005: 51).

Değişen düzen içerisinde refah devleti ilkesinin de liberal devlet anlayışı içerisinde kaybolması ve Klasik liberalizmin Laissez-Faire ilkesine olan inancının artması, yeni muhafazakârlığın da bu kapsamda ilerlemesine yol açmıştır. Bu noktada zarar gören tüm kurum, ahlaki değer ve normlar yeniden tamir edilmeli ve ilkesel bir duruş sergilenmelidir (Aydın, 2008: 30). Bu düşünce kamu kurumlarının büyümesi ve hantallaşması ile ilgili olmayıp aksine var olan kurumların etkin ve verimli çalışarak birikimli bir şekilde ilerlemesidir. Bu noktada birikim, muhafazakârlığı temsil etmekte ve iyi olanın korunması düşüncesine dayanmaktadır.

Muhafazakârlık, 20.yüzyıldan sonra büyük bir değişim içerisine girmiştir. Özellikle 20.yüzyılın ikinci yarısında modernleşen dünya ile birlikte artık klasik muhafazakâr düşünce iflas etme noktasına gelmiştir. Bu değişim özünü özellikle, burjuva sınıfının toplum üzerinde varlık kazanmasına borçludur. Burjuvanın toplum düzeni zamanla yerini, klasik muhafazakâr düşüncenin çökmesiyle, yeni muhafazakârlığa bırakmıştır. Bu süreçte liberalizm de kendi içinde kopuşlar yaşamış ve yerini yeni liberalizm doktrinine bırakmıştır. Bu noktada asıl önemli olan ise iki temel düşüncenin ortaya çıkardığı sosyal, siyasal ve ekonomik çevrenin eklemlenerek yeni liberal-muhafazakârlığa yani yeni sağa alan açmış olmasıdır. Yeni muhafazakâr düşünce bu bağlamda Liberalizme yakınlaşmış, Liberalizmin ana teması olan serbest piyasa ekonomisi, sınırlandırılmış siyasal iktidar ve negatif özgürlükler gibi değerleri de zamanla kendine katmıştır (Küçülalp, 2005:164).

Yeni sağ adıyla oluşturulan söylem esas olarak yeni muhafazakârlık ve yeni liberalizmin bir araya gelmesiyle oluşan bir kavramdır. Yeni sağın doğmasıyla oluşan kavrama liberal-muhafazakârlık denilmiştir. Bazı düşünürlerin fikirlerine göre ‘yeni’ ismi almış olmalar birbirleri arasındaki ilişkiyi sadece birkaç noktanın benzerliğinden öteye götürmemiştir. Konunun ve söylemlerin aslına bakılırsa ne yeni liberaller ne de yeni muhafazakârlar liberal-muhafazakâr fikrine sıcak bakmazlar. Zira muhafazakârlara göre yeni muhafazakârlığın tek farkı serbest piyasa ekonomisine sıcak bakmasıdır (Baltacı, 2004: 363).

Yeni sağ düşüncesinin tamamen dışında olan Andrew Belsey (1994:4) iki kavram arasındaki farklılıkları ortaya koymuştur. İki ideal tip kavramını karşılıklı açıklamıştır.

Yeni Liberalizm Yeni Muhafazakârlık En az hükümet Güçlü hükümet

Bırakınız yapsınlar Toplumsal otorite Serbest piyasa toplumu Disiplinli toplum Seçme özgürlüğü Hiyerarşi ve itaat

Birey Ulus

Bu paradigma içerisinde liberalizm ve muhafazakarlığın en önemli farklılığı birinin tamamen birey odaklı bakarken, diğerinin ise toplum esaslı bakmasıdır (Safi, 2007: 100).

Yukarıda anlatılanlar çerçevesinde konuya bakıldığında; her ne kadar birbirlerinden farklı ideolojiler olarak görülse de yeni liberalizm ve yeni muhafazakârlık arasındaki yaklaşım oldukça önemlidir. Eski’ye dönüş yapan yeni liberaller, klasik liberalizmin serbest piyasa ekonomisi anlayışına geri dönüş yapmış ve bunu uygulama alanında hızla hayata geçirmişlerdir. Ahlaksal olarak toplumsal alanda ise, muhafazakâr düşüncenin tezini örnek almış güçlü devlet ve ahlaksal değerlerle örtülü birey anlayışını benimsemişlerdir. Muhafazakâr düşünce ise ahlak ve toplumsal değerleri korumuş, gelenek ve göreneklere sahip çıkmayı başarmış, bunun yanında ekonomik olarak ise, liberalizmden etkilenmiş serbest piyasayı savunmuştur. Bu tür ılımlı yaklaşımlar iki ideoloji arasındaki farkların azalmasına sebep olmuştur (Baltacı, 2004:366).

1.4. BATI DÜNYASINDA MUHAFAZAKÂR DEMOKRAT

Benzer Belgeler