• Sonuç bulunamadı

Milli Görüş Hareketi, 1970’li yıllarda Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından ortaya atılmış ve kısa bir süre içerisinde çok sayıda kişinin teveccühünü kazanmış önemli bir hareket olarak görülmektedir. Milli görüş yalnızca siyasal değil aynı zamanda dini, sosyal ve ekonomik yönlü de bir harekettir. Bu sebeple hareketin aynı zamanda bir yaşam sistemini içerisinde barındırdığı söylenebilecektir. Ancak esas varlık gösterdiği saha siyasi zemin olmuştur.

Milli Görüş Hareketinin tanımlamasına yönelik en güzel değerlendirmeyi yine Erbakan yapmıştır. Buna göre MSP’nin 1977 yılındaki seçim beyannamesinde;

“Millî Görüş Hareketi “Yeniden Büyük Türkiye” ideali çerçevesinde, önceliğini ahlak ve maneviyat temellerine dayandırarak güçlü bir Türkiye oluşturmayı hedefler. Bu büyüme ideali, Batının kapitalist, sömürgeci ve faiz temelli ekonomi politikalarını ve dolayısı ile Batıcılığı reddederek yola koyulur. Bu harekete göre, Türkiye’yi hem maddi hem de manevi alanda kalkındıracak milli bir şuurun oluşturulması da ancak Milli Görüş ile mümkün olabilecektir.” (Erbakan 1975: 9-40; MSP 1977 Seçim Beyannamesi) Denilerek sistem ortaya konmaya çalışılmıştır.

Milli görüşün temel düşüncesine göre; Türkiye’de ortalama iki yüz yıl devam eden bir süreç içerisinde dış güçler ve bu güçlerin iç bağlantıları milli şuuru yok etmiştir. Bilinçli ve planlı olarak gerçekleştirilen hareketler sayesinde Türk toplumunun milli şuuru zayıflamıştır. Milli Görüş de bu harekete karşı ortaya çıkarak ana gayesini “Milletin manevi ve maddi sahada kalkınarak saadet ve selamete

erişmesi” olarak belirlemiştir (Erbakan 1975: 26; ayrıca bkz. MSP Program ve Tüzük, Madde 1, 1973: 5). Milli Görüş Hareketinin maddi kalkınma unsurları; “İman temelli bir zihniyet dünyasına sahip, fıtrata aykırı materyalizmden uzak, milli tarih ile iftihar eden ve bütün Müslümanları kardeş bilen bir anlayış” olarak belirtmiştir. Yine maddi kalkınma unsurları olarak da; “İsrafın kaldırılması, her türlü istismar ve tefeciliğin terki, devletin faiz yükünün kaldırılması, yaygın kalkınmanın hızla sanayileşerek gerçekleşmesi, ülkedeki toplumsal ve coğrafi dengesizliklerin giderilmesi ve kalkınma çabalarının milli bir şuur ve aşkla yapılması gibi alanları” içermektedir (Erbakan 1975: 26-27; MSP Program ve Tüzük, Madde 2-7, 1973: 5-7).

Erbakan’ın ortaya koyduğu milli görüş düşüncesi içerisinde maddi unsurlar kadar manevi unsurlarında olması, hareketi benzerlerinden ayırmaktadır. Diğer sağ hareketler genellikle maddi unsurları ön plana almıştır. Aslında tüm fikir akımlarında buna benzer bir durum görülmektedir. Ancak Milli Görüş Hareketinde ise manevi düşünce boyutu da en az maddi boyut kadar ön plana çıkmaktadır. Hareket; manevi unsurlar olarak kendisine ilk etapta ahlak ve maneviyatı esas almıştır. Buna göre toplumun ahlak seviyesinin yükseltilmesi ve manevi değerlerine olan bağlılığın artırılması, toplumsal refah için gereklidir. Böylelikle ekonomik, hukuki ve toplumsal değerlerde de iyileşme olacağı düşünülmektedir (Erbakan 1975: 24-28).

Erbakan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim sistemine yönelik ağır eleştirileri olduğu görülmektedir. Her şeyden önce 1946 yılına kadar tek parti yönetiminin varlığı, 1946 seçimlerinde açık oy gizli sayım uygulaması nedeniyle seçim sonuçlarının gerçeği yansıtmaması, o döneme ilişkin önemli eleştirilerini oluşturmaktadır. 1950-1970 dönemine ilişkin olarak da çok partili ve tek zihniyetli bir sistemin sürdürüldüğünü savunan Erbakan, tüm siyasi ideolojilerin temelde tek merkezden yönlendirildiğini iddia etmektedir. Dolayısı ile Erbakan’a göre Türkiye’de fikir partisi olarak Milli Görüş Hareketi bulunmakta, diğerleri ise kitle partisi özelliği sergilemektedir (Akandere, 2010: 76).

Milli Görüş Hareketi düşüncesinin en önemli amaçlarının başında, İslam’a hizmet anlayışı yatmaktadır. Düşünce, İslam’ı yalnızca fakir, yoksul ve eğitimsiz kitlelerin kendi içerisinde yaşadıkları bir din olmaktan çıkarıp toplumun tüm

kesimleri ile tanıştırma ideolojisine sahiptir. Aynı zamanda ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel anlamda da dini hâkimiyetin ortaya çıkması Milli Görüş’ün varlık amaçları içerisinde yer almaktadır.

O dönemde genel olarak Türk toplumu düşük eğitim ve gelir seviyesine sahip olduğundan, Milli Görüş Hareketi’nin bu düşüncesi büyük ilgi görmüştür. Özellikle kendisini muhafazakâr çizgide tanımlayan ve henüz tam olarak belirli bir siyasi figüre bağlanmamış olan kişiler, Necmettin Erbakan ve Milli Görüşü siyasal tercih olarak belirlemişlerdir. Bu ilgi ve alaka Milli Görüş’ün aksiyon ve siyaset temelli bir düşünce sistemi olarak toplumsal bir harekete dönüşmesine yol açmıştır.

Milli Görüş hareketine olan ilginin yüksekliğinin yalnızca Türkiye’deki şartlarla değerlendirilmesi de doğru değildir. Zira 1960’lı yıllarda aynı Türkiye gibi diğer İslam ülkelerinde de İslam’ın görünür kılınmasına, toplumsal değerlerin belirlenmesine ve dikkate alınmasına ayrıca siyasal bir figür olarak algılanmasına yönelik bir eğilim ortaya çıkmıştır. Bu sebeple neredeyse tüm İslam ülkelerinde devlet içerisinde ve kamu kuruluşlarında dini unsurlar belirgin olarak görülür olmuştur. Dolayısı ile Milli Görüş hareketi mücadelesinin benzer şekillerde diğer Müslüman ülkelerde de görüldüğü söylenebilecektir (Yılmaz, 2016: 1165-1168).

Yine Milli Görüş Hareketi’nin toplumda önemli bir yere sahip olmasına neden olan bir diğer unsur da o tarihlerde köyden kente göçün hızlanmasıdır. Yoğun olarak köylerde yaşayan muhafazakâr kesim kentlere göç ederek yalnızca fiziki varlığını şehir hayatına taşımakla kalmamış aynı zamanda kendi kültürünü ve öz değerlerini de toplumsal yaşama uygun hale getirmeye çalışmıştır. Özellikle ilk göç hareketinde ortaya çıkan sosyal dışlanma bu kişileri Milli Görüş çizgisine yöneltmiştir. Zira Milli Görüş’ün ana amaçlarından bir tanesi, muhafazakâr kesimin toplum içerisinde aktif rol alabilmesidir. Bu bağlamda muhafazakâr kesimin toplumsal taleplerinin ciddiye alınarak gerçekleştirilmeye çalışılması ve bu kitleye yönelik kapsayıcı bakış açısı, çok sayıda muhafazakâr kişinin Milli Görüş içerisinde yer almasını sağlamıştır. Hâlbuki diğer pek çok siyasal oluşum bu kitlenin istek ve arzularını uzun yıllar görmezden gelmiş ve ikinci plana atmıştır.

Milli Görüş Hareketi yalnızca ifade edilen konularda bir fikir ortaya koymakla kalmamış aynı zamanda toplumsal alana ilişkin tüm konularda görüş ifade etmeyi tercih etmiştir. Necmettin Erbakan 1975 yılında Milli Görüş adlı bir eser yayınlamış ve bu eserinde; eğitim, turizm, milli savunma, dış siyaset, sanayileşme ve toplumsal adalet konularında kendi dünya görüşünü ortaya koymuştur. Dolayısı ile Milli Görüş aslında toplumun yaşam standartlarını ve tercihlerini biçimlendirmeye çalışmıştır. Bu bakış açısı ile siyasal bir düşünce olmanın çok ötesine geçtiği söylenebilecektir. Zaten ortaya konan bu düşüncenin Erbakan’ın vefatına kadar sürdürülmeye çalışıldığı görülmektedir.

Türkiye ilk defa bu kadar detaylı bir yaşamsal düzenleme yapan görüş ile karşılaşmıştır. Ancak Devlet bu tarz bir oluşuma hiçbir zaman sıcak bakmamış ve engelleme yolunu tercih etmiştir. Bu bağlamda Milli Nizam Partisi (MNP, 1970- 1971), Milli Selamet Partisi (MSP, 1973-1981), Refah Partisi (RP, 1983-1998) ve Fazilet Partisi (FP, 1997-2003) dini siyasete alet etme, din istismarcılığı ve laiklik prensiplerine aykırı davranma gibi gerekçelerle kapatılmışlardır.

Necmettin Erbakan bu radikal düşünce yapısını zaman zaman iktidara da taşımayı başarabilmiştir. İlk olarak 1969 yılında Meclis’e girmeyi başaran Erbakan, 1973 yılında Bülent Ecevit’in başbakan olduğu hükümette bir yıl devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olarak görev yapmıştır. Yine 1996-1997 yılları arasında bir yıl süreyle başbakanlık görevinde bulunmuştur. Ancak Başbakanlık yaptığı dönemde bürokratik ve askeri baskılar çok üst seviyeye çıkmış ve nihayetinde görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır. Aynı zamanda başkanlığını yürüttüğü Refah Partisi kapatılmış ve kendisi de siyasi yasaklı pozisyona düşmüştür. Post-modern darbe olarak adlandırılan 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısı ve toplantı sonrası hükümete yapılan uyarı ve tehditler sonucunda, bu dönemde muhafazakâr sağ önemli bir kırılma ve değişim sürecine girmiştir. Bu süreç hareketin büyük ölçüde dağılmasına ve neticede AK Parti’nin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Ancak her şeye rağmen Necmettin Erbakan’ın Türk siyasal tarihi içerisinde önemli bir rolü olduğu ve uzun yıllar muhafazakâr kesimi kendi kurmuş olduğu partilerin çatısı altında toplamayı başardığı görülmektedir. Ayrıca dünya görüşünü yalnızca siyasal hayata

değil aynı zamanda toplumun yaşamının tamamına yansıtma çabası da önemli bir farklılık olarak göze çarpmaktadır.

Benzer Belgeler