• Sonuç bulunamadı

27 Mayıs 1960 askeri darbesi Türk siyasal yaşamında bir sayfayı kapatmış ve yeni bir sayfanın açılmasına neden olmuştur. Askeri darbe sonrası demokratik hak ve özgürlüklerin çok geniş tutulduğu bir anayasa oluşturulmuş ve daha sonra yönetim, seçim sonrası tekrar sivil otoriteye bırakılmıştır. Bu arada Demokrat Parti yerine Adalet Partisi ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda bu değişim Süleyman Demirel gibi Türk siyasi tarihini çok uzun süre etkisi altına alan ve yönlendiren bir liderin de ortaya çıkışını sağlamıştır.

1960 sonrası dönemde Adalet Partisi Lideri Süleyman Demirel komünizm karşıtı propagandalara ağırlık vermiş ve taraftarlarını çoğunlukla muhafazakâr söylemlerle bir arada tutmayı başarmıştır. Süleyman Demirel’in siyasal dili çoğu zaman taşra ve kırsal kesime uygun bir şekilde düzenlenmiştir. Hatta bu konuda Demirel kendisinin siyasette varlık sebebini “Devleti köylülük ve dinle barıştırmak” olarak belirtmiştir. Gerçekten de Demirel gerek siyasi duruşu ve söylemleri gerekse

de hareket tarzı ile toplumun genelini oluşturan taşra kesimine yakın olmuştur. Dini söylemleri kullanmaktan çekinmeyen Demirel merkez sağda ve muhafazakâr bir yapıda olma görüntüsü çizmiştir. Yine Demirel köyden çıkarak mühendis olabilme başarısı gösteren bir kişi olarak halka, kendi çocuklarının da aynı başarıyı elde edebileceklerine yönelik bir umut vermiştir. Bu yönüyle de önemli ölçüde toplumdan destek topladığı bilinmektedir.

Adalet Parti’nin başarısında Demirel’in kişisel özelliklerinin çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Demirel bir yandan halkın içinden çıkmayı başarmış diğer yandan da önemli akademik başarılara imza atmış vasıflı bir lider özelliği göstermektedir. Aynı zamanda kendisinin çok kuvvetli bir hafızaya sahip olması da siyasette başarılı olmasının yolunu açmıştır. Konuştuğu kişileri unutmaması, kendi ifadesi ile 150 bin kişiyi ismen tanıması gibi özellikleri, siyaset sahnesinde kalıcı olmasını sağlamıştır. Bu özelliklerini verimli kullanmayı başaran Demirel, seçmenle sürekli olarak aracısız diyalog kurmayı başarmıştır.

Demirel ile Menderes kişisel olarak karşılaştırıldığında önemli bir kısım farklılıkların olduğu görülmektedir. Her şeyden önce Demirel, söylemlerinde halka çok daha yakın olmayı başarabilmiştir. Herkesin bildiği “Çoban Sülo” lakabından rahatsız olmamış aksine bu lakabı halkın içerisinden gelen biri olma emaresi olarak kabul etmiştir. Yine kadrosunu da büyük ölçüde bu özelliklere sahip olan kişilerden oluşturmuştur. Menderes ve ekibi ise Demirel’e göre çok daha elit bir konumda yer almışlardır. Her ne kadar CHP sonrası halka inmeyi ve halkla bütünleşmeyi başarmışlar ise de bu başarı özellikle süreklilik açısından Adalet Partisi’nin başarı ile kıyaslanamayacaktır. Yine Demirel dini eğilimleri Menderese göre çok daha ön planda tutmuştur. Bu noktada Demirel’in Menderes’e göre daha sağ bir noktada yer aldığı söylenebilecektir (Kahraman, 2007: 63). Bunun dışında da Demirel ile Menderes dönemi arasında önemli farklar bulunmaktadır. Bu farklar ana başlıklar altında şu şekilde ifade edilebilir (Demirtepe, 1991: 15);

 Menderes dönemi büyük ölçüde ithal ikameci sanayileşme modelinin oturtulmaya ve yaygınlaşmaya çalışıldığı bir dönemdir. Demirel zamanında

ise İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile birlikte çok daha hızlı bir sanayileşme süreci başlamıştır.

 Menderes döneminde büyüme ve kalkınma, Türk insanı üzerine kurgulanmıştır. Demirel döneminde ise kalkınma sanayileşme ile bir bütün kabul edilmiş ve insandan ziyade sistem ve makineleşmeye ağırlık verilmeye çalışılmıştır.

 Menderes dönemi Türkiye’de ilk defa bir sağ parti iktidara gelmişti. Bu sebeple var olan önyargıların kırılması ve dar bir çerçevede hareket edebilme kısıtlılıkları Menderes döneminin sorunları arasında yer almaktaydı. Demirel ise ilk dönemi görmüş ve gerekli tecrübeleri çıkarmıştı. Ayrıca sağ yönetime alışmış olan halk ve bürokrasiyi çok daha kolay bir şekilde yönlendirme fırsatı bulmuştur.

 Adalet Partisi’nin yerel kökleri Demokrat Partiye göre çok daha güçlüdür. Demokrat Parti kendi içerisinde çok daha fazla sayıda asker kökenli kişiyi barındırmaktadır. Adalet Partisi’nde ise bu sayısı son derece düşüktür.

Tüm bu farklılıklara karşılık Demirel’in siyasal başarısında Menderes ve Demokrat Parti geçmişinin büyük bir katkısı olduğu vurgulanmalıdır. Her şeyden önce 27 Mayıs sonrası dönemde ortaya çıkan Adalet Partisi hareketinin en önemli destekçileri Demokrat Partisi kitlesi olmuştur. Yaklaşık on yıllık bir süreç içerisinde siyasal kültür haline gelmiş olan Demokrat Parti düşüncesi, 1960 İhtilali sonrasında Demirel çevresinde toplanmış ve Adalet Partisi’nde vücut bulmuştur.

Demirel’in siyasal başarısının arkasında yer alan bir diğer önemli sebep de, yokluk içerisinden yeni çıkmaya çalışan halka gerçekçi bir umut aşılamış olmasıdır. “Şehirde ne varsa köyde de o olacak.” Tipi söylemler köylü kesimin Demirel’e olan aidiyet hissini ve inancını artırmıştır. Böylelikle büyük halk kitleleri Demirel’in arkasında yer almaya ve seçimlerde Demokrat Partiye Destek vermeye başlamışlardır.

Adalet Partisi sağın şekillenmesi ve çeşitlenmesi açısından da önemli bir partidir. 1970’li yıllardan itibaren kendisini sağ görüşlü olarak kabul eden ve Adalet Partisi çatısı içerisinde yer alan kişilerden milliyetçi duyguları ağır basan kişiler

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), dini yönü ağır basan kişiler ise Milli Nizam Partisi (MNP) ve Milli Selamet Partisi (MSP) çatısı altında örgütlenmeyi tercih etmişlerdir. Adalet Partisi ise merkez sağ parti olma özelliğini sürdürmüştür. Elbette ki yeni kurulan partiler Adalet Partisi tabanından beslendikleri için Adalet Partisinin seçmen kitlesinin zayıflamasına neden olmuşlardır.

2.4. NECMETTİN ERBAKAN VE MİLLİ GÖRÜŞ

Benzer Belgeler