• Sonuç bulunamadı

1.3. Kamu Hizmeti Kavramı

1.3.3. Yeni Kamu Hizmeti Anlayışı

Moderniteden postmoderniteye geçilmesi, küreselleşmeyle yeni değerlerin ortaya çıkması ve beraberinde uluslararası/ötesi kuruluşların etkilerinin artması, artan ekonomik ve sosyal beklentiler, Weberyen bürokratik yönetimin yetersiz görülmesi, bilgi ve teknoloji toplumuna geçişle yönetim yapısının değişmesi gibi dinamikler tüm dünyada kamu yönetimi alanında yaşanan değişimleri kaçınılmaz kılmıştır (Ekşi, 2003: 491-492).

Maastricht Anlaşmasıyla serbest rekabete dayalı ortak pazar Avrupa Birliğince benimsenmiş (Bayrakçı ve Kahraman, 2017: 301), ABD ve batılı ülkeler başta olmak üzere pek çok dünya ülkesinde geleneksel yönetim modeli demode olmuş, böylece yeni kamu yönetimi anlayışı uygulanmaya başlamıştır. Türkiye’nin yeni kamu yönetimi anlayışına geçmesi ise politika ve fikir transferi açısından biraz geç olmuştur

(Korkut vd., 2015: 111). Baktığımızda Türkiye’de de 1980’li yıllarda serbest piyasa ekonomisine geçişle birlikte devlet anlayışında ve kamu yönetiminde yeni sistemin etkileri oluşmaya başlamıştır (Lamba, 2015: 127-129).

Geleneksel kamu yönetimi gözden düşünce yerini alan yeni kamu yönetimi anlayışı basit bir reform hareketinden ziyade, devletin toplumdaki rolünü, hükümeti, bürokrasiyi, piyasaları ve vatandaşlar arasındaki ilişkileri etkileyecek köklü bir paradigma değişimidir (Kayar ve Kutlu, 2015: 1120). Geleneksel kamu yönetiminde yerel hizmetler sunulurken ortaya çıkan gayri-demokrat ve gayri-liberal yaklaşımla, yönetimdeki paradigma değişikliği önemli ölçüde giderilmiştir. Artık kamu hizmetleri sunulurken halkın isteklerini dikkate alarak; verimlileşmiş, etkinleşmiş, çeşitlenmiş, arzı kolaylaşmış, demokratikleşmiştir (Kurun, 2017: 102). Ayrıca yeni kamu yönetimi anlayışıyla daha esnek, piyasa tabanlı, ademi merkeziyetçi bir kamu yönetimi sistemi benimsenmiştir (Yaman ve Önalp, 2017: 854).

Anglo-Amerikan ülkelerde baş gösterip tüm dünyaya yayılan yeni kamu yönetimi, modern devletin üç işlevi olan adalet ve hukuk güvenliği, asayiş ve iç güvenlik, dış güvenlik ve dış ilişkiler alanlarını dışarda bırakarak, diğer alanlarda küçülerek işleri bizzat yapan değil, koordine eden bir devlete dönüşmeyi savunur (Akçakaya, 2017a: 191). Ancak bu şekildeki müdahaleci devlet anlayışı devletin görevlerini artırırken, bir yandan da kamu harcamalarının artmasına neden olmaktadır (Kayar ve Kutlu, 2015: 1119).

Yönetim kavramının biri fonksiyonel diğeri organik olmak üzere iki yanı bulunmaktadır. Birinci yanı yönetme, ikinci yanı da örgütlenme biçimidir (Güner, 2014: 67). Yeni kamu yönetimi anlayışı ise genel olarak rasyonalizme dayanmaktadır. Süreçler mantıksal sırayla olmakta idari yapılar belli bir mantığa oturmakta, idari yapı ile fonksiyonu arasında bir orantı sağlanmaktadır (Çevik ve Demirci, 2008: 23-24).

Geleneksel yönetimdeki, hizmetlerin takibini yapan, denetleyen “idare” kavramının yerine, hizmet eden, sonuçları kontrol eden “yönetim” kavramı geçmiştir (Hughes, 2014: 26-27; Lamba, 2015: 129). Ayrıca bu yaklaşımla, kamu hizmetlerinde müşteri kavramı yerine vatandaş, küresel çıkarlar yerine kamu yararı tercih edilmiştir (Bayrakçı ve Kahraman, 2017: 302). Denhardt’a göre yeni kamu yönetiminde, yönetici politika geliştirmedeki rolü konusunda İki farklı yüze sahiptir. İlkinde yönetici için

çok aktif bir rol belirlemiştir ve politika neredeyse girişimcinin rolünü alır. İkincisi ise, yöneticiler müşteri talebine göre, onların seçebileceği şekilde politikalar yapılandırmaya çalışır (Denhardt ve Denhardt, 2007: 90).

Kamu hizmetlerinde faaliyet alanı küçültülerek kaynak israfı önlenirken, işletmecilik anlayışını temsil eden özel sektör devreye sokulmaktadır (Göküş, 2010: 206-207). Yeni kamu yönetimi anlayışı geleneksel kamu yönetimi ile özel sektör yönetim anlayışı arasında çok özel bir yerde bulunmaktadır (Özer, 2005: 6). Zaten bu yeni akımda etkinlik ve ekonomik verimlilik açısından devlet ile özel sektör arasındaki sıkı ilişki önemlidir (Balcı, 2005: 3).

Son dönemde kamu yönetimine giren kavramların birçoğu birbirini kapsayıp, birbirinin yerine kullanılmaktadır. Yani bir öncelik sırasına koyulamamaktadır. Yeni Kamu Yönetimi anlayışı, Toplam Kalite Yönetimi, Kamu İşletmeciliği, Performans Yönetimi, Yönetişim, Elektronik Devlet uygulamaları kamu yönetimi alanındaki son gelişmelerin başlıcalarıdır (Zengin ve Öztaş, 2008: 85).

1980’li yıllarda ABD’de, Keynesyen ekonomik politikaların sebep olduğu iddia edilen kriz ağır bir şekilde yaşanırken, bu arada sosyal devlet politikaları sorgulanmaya başlamış (Kalfa, 2011: 410), kamu örgütlerinin verimsiz, hantal ve hizmet kalitesini düşüren fazla bürokratik işlerle birlikte, kırtasiyeciliğin artıp yönetimin merkeziyetçi ve denetimden uzak yapıda oluşuna yönelik eleştiriler yaygınlaştığında, kamu yönetimi ortaya çıkan bu sorunlara uzun süre kendi kuramsal çerçevesinden çözüm bulamamıştır. (Altın, 2013: 102). Şimdiye kadar gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkenin kamu yönetiminde etkili olan geleneksel kamu yönetimi belirtilen alanlardaki değişimler karşısında yetersiz kalmış ve cevap bulamadığı bu sorunları yakın disiplinlerin yöntemlerinde, yaklaşımlarında ve çözümlerinde aramıştır (Kaya, 2017: 747). Sonunda, daha işlevsel daha verimli görülen işletme yönetiminin uygulamalarından yararlanmıştır. Böylece, kamu yönetiminde verimliliği ve düşük maliyetli çalışmayı önde tutan müşteri algısıyla hareket eden, performans ve sonuç odaklı kamu işletmeciliği yaklaşımı hakim olmuştur (Saklı, 2011: 116).

Kamu yönetimi devletin günlük olarak vatandaşa yansıyan yüzüdür. Kendine özgü nitelikleriyle işletme yönetimi diye ifade edilen özel yönetimden farklıdır. Son

zamanlarda kamu yönetiminin düşünce ve uygulama olarak işletme yönetiminin teknik ve yöntemlerinden yararlanması ve çeşitli alanlarda onlarla iş birliğine gitmesi kamu işletmeciliğinin yanında “girişimci idare” kavramı da söylenmeye başlanmıştır (Eryılmaz, 2008: 12-13). İşletmecilik anlayışında, performans ölçümlerinin kesin çizgilerle belirlenerek sonuçların temel alındığı yönetim anlayışında kullanılan “idare” kavramının yerini, sonuca ulaşmak için kaynakların etkili ve verimli bir biçimde kullanılmasını öne çıkartan “yönetim” kavramı almıştır (Kurt ve Uğurlu, 2007: 85).

Yeni kamu yönetimi ya da kamu işletmeciliği benzeri reformların arkasında dünya sisteminin yönlendirici aktörleri olarak kabul edilen Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler Programı, OECD, AB ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar önerdikleri proje ve programlarla, hazırladıkları raporlarla gelişmekte olan ülkelere tavsiye ve baskılarda bulunmaktadırlar (Şahin, 2007a: 62).