• Sonuç bulunamadı

Yeni Đktisadi Politika ve Teorilerin Gelişmes

ÖZELLEŞTĐRME ĐLE ĐLGĐLĐ GENEL BĐLGĐLER 2.1.Ekonomi Politikalarında ve Devlet Anlayışında Değişim:

2.2. Yeni Đktisadi Politika ve Teorilerin Gelişmes

1929 bunalımından sonra devlete önemli görevler yükleyen Keynesyen Đktisat politikası hakim olmuştur. Bu politikada iktisadi istikrarı, gelir dağılımında adaleti ve kalkınmayı gerçekleştirmek amacıyla para ve kredi, kamu harcamaları, dış ticaret ve dolaysız kontroller gibi araçlarla devlet ekonomik hayata müdahale etme görevini üstlenmiştir. Ancak 1970’lerin sonlarına doğru, büyüme ve kalkınma hızında düşmeler, yüksek enflasyon, işsizlik gibi sorunlarla karşılaşılmış, 90 bunun sonucunda da yeni iktisat teorileri ortaya çıkmış ve değişik politikalar uygulamaya başlanmıştır.

2.2.1.Monetarizm

Monetarizmin savunucularından olan Freidman ve Heyek’e göre günümüzdeki kriz aşırı devlet müdahalelerinin ve aktif para politikalarının bir sonucudur. Friedman kökleri Adam Smith’e kadar uzanan “serbest piyasa ekonomisi’’ideolojisini benimsemektedir.

89 www.ydk.gov.tr/egitim_notlari/ozellestirme.htm, Erişim Tarihi: 20.02.2007

90 Frenke BURĐN; “Dünyada Özelleştirme; Yeni gelişmeler’’,Çev., Nejat Coşkun, Maliye Yazıları, s.86,Mart

Heyek ise müdahaleci Keynesyen politikaların serbest piyasanın işleyişini bozduğu hatta stagflasyona neden olduğunu savunmaktadır. Bu düşünceler çerçevesinde monetaristler devletin iktisadi hayattan tümüyle uzaklaştırılması veya müdahalelerin asgariye indirilmesi suretiyle sadece rekabetin işlemesi için gerekli düzenlemeleri yapan liberal devlet hüviyetine ulaşmaktadır. Liberal devletin, ekonomik alanda ticari esaslara göre faaliyette bulunan kamu teşebbüslerine sahip olmasını monetaristler kabul etmemektedir. Kamu teşebbüslerinin tekel ve ayrıcalıklı statüsüne son verilmesi ve rekabeti kısıtlayıcı düzenlemelerin ortadan kaldırılması olarak adlandırılan geniş anlamda özelleştirme, monetarist rekabetçi kapitalizm düşüncesini gerçekleştirmenin bir aracı olarak kabul edilebilir91.

2.2.2.Arz Yönlü Đktisatçılar

Arz yönlü iktisatçılar üretim artışı üzerinde durmakta ve bölüşümün kendiliğinden çözümlenmesi gereğini savunmaktadır. Yüksek vergi, fon ekonomik faaliyetleri engellemekte, kamunun elinde toplanan kaynakların tümü verimli biçimde kullanılmadığı için mal ve hizmet arzı arttırılamamaktadır. Hâlbuki kaynakların kişilerin elinde kalması ve piyasanın serbest bırakılması durumunda üretim artacak, aynı zamanda artan gelirin harcanmasıyla da talep yükselerek piyasa dengesi sağlanacaktır. KĐT’lerin özel sektöre sevk edilerek piyasa koşullarına göre idare edilmesiyle devletin ekonomiye müdahalesinin azalacağı belirtilir.

2.2.3.Yeni Klasikler

Birçok bakımdan monetaristlerin görüşlerini paylaşan yeni klasikler üretici ve tüketicilerin verdikleri tüm kararlarda reel etkenlere göre karar verdikleri savunulmaktadır. Bireylerin rasyonel ve piyasaların mükemmel işleyişine, devlet müdahale etmediği sürece ekonomi yüksek düzeyde bir dengeye ulaşma şansına sahip olmaktadır. Yeni Klasiklere “Rasyonel Beklentiler Monetaristleri” de denilmektedir. Sonuçta devletin müdahalesinin gerekliliğini savunan Keynesyen anlayış karşıtları ekonomide serbest ortamın kurulması ve bu üç görüşünde ortak yanını oluşturmaktadır92.

91

Zeynep TANATMIŞ, “Kamu Đktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi, Uygulamada Mali Danışmanın Önemi-Hisse senedi Değerlenmesi’’,Devlet Yatırım Bankası,(Uzmanlık Tezi),Ankara,1986,s.9.

92 Mehmet YĐĞĐT, “Özelleştirmenin Ekonomik-Politik Altyapısı yada Felsefi Dayanağı’’,Dünya, 15 Aralık

Özelleştirme, serbest piyasa ekonomisindeki bireyin ekonomik (rasyonel) davranışı varsayımına, piyasa mekanizmasının sağlıklı işleyişi ve kaynakların rasyonel kullanımı gerekçelerine dayandırılmaktadır. Bu inanışa göre, piyasa mekanizmasının gerektirdiği kurallardan bağımsız çalışan KĐT’ler, tekelci konumları ve uyguladıkları fiyat, yatırım ve benzeri politikalarla piyasa mekanizmasının optimal işleyişini engellemektedirler. Karlılık ve verimlilik kriterlerinden uzak anlayışla çalışan KĐT’ler, bütçe üzerinde de baskı oluşturmakta, KĐT açıklarının mali piyasalardan Hazine aracılığı ile karşılanması ise kaynakların optimal dağılımını engellemektedir. Diğer taraftan KĐT’lerin yetersiz performansı özel sektörün gelişimine de engel olmakta, mal ve emek piyasalarında KĐT’lerin neden olduğu çarpık fiyat ve ücret oluşumları özel firmaların yurt içi ve uluslararası rekabet yeteneklerini kısıtlamaktadır. Kamu harcamalarının ekonomide yarattıkları olumsuz etki, 1960’lı yıllarda Oxford’lu ekonomistlerce ortaya atılan “mali kalabalıklaşma” ile açıklanmaktadır. Ekonomide “crowding out” etkisi olarak tanımlanan bu durum, genişletici maliye politikaları sonucunda faiz oranlarının artacağı, artan faiz oranlarının özel yatırımları azaltarak (ulusal finansman kaynaklarından yararlanma olanakları da daralacağı için) milli gelirde daralma meydana getireceği (ve getirdiği) varsayımına dayanmaktadır. Bilindiği gibi Keynesyen teoride, kamu harcamalarının belli bir katsayı oranında milli geliri arttıracağı varsayılmaktadır. Ancak devletin yaptığı harcamaları iç borçlanma ile finanse etmesi durumunda bu etki gerçekleşmez. Çünkü kamunun ödünç verilebilir fonlara olan talebinin artması veya ülkede mevcut ödünç verilebilir fonların önemli bir kısmını kullanması, faiz hadlerinin yükselmesine neden olacak, özel kesimin yatırımlarını karşılayabileceği fon kaynakları daraltacak, böylece özel yatırımlar, dolayısıyla milli gelirde düşme meydana gelecektir.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 3 Ekim 1990 tarih ve 953 sayılı kararında özelleştirmeye ilişkin amaçları; “verimliliği arttırmak, fiyatları düşürmek, kaynakların etkin dağılımını sağlamak, devlet bütçesini küçültmek, gelir sağlamak, kamuda çalışanların sayısını azaltmak ve aşırı tekelci durumdaki sendikaların gücünü kırmak” şeklinde açıklamıştır.

Özelleştirme, iktisadi organizasyonlarını rekabete dayalı serbest piyasa mekanizmasının kurallarına göre işleten gelişmiş ülkelerde, devletin iktisadi yaşamdaki rolünü azaltmak ve özel sektörün dinamizminden yararlanarak, kaynak kullanımında

etkinliği arttırmak için kullanılan bir politika aracı olarak görülürken, yıllarca korumacı piyasa koşulları içinde, ithal ikameci modelle sanayileşmeye çalışan gelişmekte olan ülkeler için, bütün bir ekonomik yapının yeniden şekillendirilmesinin aracı olarak görülmüştür93.

2.3.Özelleştirme Kavramı