• Sonuç bulunamadı

1 7 KAMU ĐKTĐSADĐ TEŞEBBÜSLERĐNĐN SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERĐLERĐ

1923'te toplanan Đzmir Đktisat Kongresinde yeterli olanakları olmayan Türk ekonomisinin özel girişimciliğe öncelik verme isteği olmasına karşın bunun yeterince gerçekleştirilemeyeceği anlaşılmış ve devlet ekonomide olma kararına varmıştır. Devlet işletmeciliği o zamanlarda özel girişimi destekleyip ekonomiyi ve sanayileşmeyi kalkındırmak amacıyla faaliyet göstermeye başlamıştır. Özellikle Kamu Đktisadi Teşebbüsleri 1929 bunalımından sonra sistemli bir şekilde Türk ekonomisinde yerini almaya başlamıştır. Fakat KĐT'ler zaman içerisinde ekonomiyi olumsuz etkileyecek duruma geliniş ve ekonomiye bugüne kadar yük olmuşlardır. KĐT’lerin büyük bir çoğunluğunun, bütçe desteği ile ayakta durduğu bir gerçektir76. KĐT'lerin problemlerinin temeli devlete bağımlı olmaları diğer bir ifadeyle özerk olmamalarından kaynaklanmaktadır. Bu kuruluşların yatırım, istihdam, finansman ve fiyatlandırma gibi kritik kararlarının kendileri dışında hükümetler tarafından belirlenmesi, belirleme aşamalarında müdahalelerin etkisi kuruluşlarda çağdaş işletmecilik prensiplerinin uygulanmasını önlemektedir77.

76 M. Birol ÇAPANOĞLU, Türkiye ve Dış Ülkelerde Sermaye Piyasası Özelleştirme Uygulamaları ve

Menkul Kıymet Borsaları, Beta Basım Yayım Dağıtım, Đstanbul, 1993, s. 82.

KĐT’lerle ilgili çıkarılan kanunlarda da bu kuruluşların sağlıklı olmasını önleyici karmaşa ve eksikliklerin bulunması konuyu daha da çözümü zor duruma getirmiştir. KĐT'lerle ilgili birçok yasal düzenleme getirilmiş, bunun yanı sıra sorunların çözümü ile ilgili özellikle l960 yılından sonra çeşitli raporlar hazırlanmıştır. Yerli ve yabancı uzmanların katıldıkları bu çalışmalar sonucunda. her teşekkülün ayrı bir incelenmesini ve teşekkülle ilgili önerileri içine alan "Kamu Đktisadi Teşekküllerine ait özel raporlar" ile hükümet ĐDT ilişkileri ile ilgili eleştiri ve önerileri içinde toplayan, "Türkiye Đktisadi Devlet Teşebbüsleri Faaliyetleri hakkında rapor" hazırlanmıştır78. 1964 yılında 440 Sayılı Yasanın geçici bir maddesine göre kurulan “ĐDT Yeniden Düzenleme Komisyonu”, çok sayıda rapor yayınlamıştır. Bu komisyon daha sonra DPT'ye devredilmiştir. 1971'de kurulan “ĐDT Reform Komisyonu” da devlete 3 ay içerisinde bir ön rapor hazırlayıp vermiştir. 1972 yılında, Nihat Erim kabinesi zamanında, KĐT'in Devlet içindeki yerini ve genel yapısını, bu kuruluşları yöneten kuralları, inceleyen ve yeni düzenlemeler öngören çalışmalar yapılmıştır79.

1977 ve 1978 yıllarında da çalışmalar sürdürülmüş, 1981 yılında “KĐT'lerin Islah Komisyonu” kurulmuştur. 1980'1i yıllara kadar KĐT'lerle ilgili düzenlemeler kanunlarla {3460 ve 440 Sayılı Kanunlar) yapılmış, 1983 yılından sonra bu kanunların yerini KHK (233 Sayılı KHK) almıştır. 27.11.1994 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine" ilişkin 4046 sayılı Kanun'da da "Bu kanun hükümleri gereğince özelleştirme Programına alınan kuruluşlar özel hukuk hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu Kanun'a aykırı hükümler ve 233 sayılı KHK hükümleri uygulanmaz” hükmü yer almıştır.

KĐT tanımı ve kapsamındaki karmaşıklığın giderilmesine yönelik düzenlemelere gerek ve ihtiyaç bulunurken, temel işlevi değişmeyen Kamu Đktisadi Teşebbüslerinin KĐT mevzuatı dışına çıkarılması yeni ayrışmalara yol açmıştır80. KĐT niteliği taşıyan kuruluşların mevzuattan kaynaklanan karışıklıklar nedeniyle farklı kurallarla çalışması devletin ekonomideki durumunun değerlendirilmesinde engel teşkil etmektedir.

KĐT’lerin özelleştirilmesinde belli mesafeler alınmasına karşın KĐT'lerin ülkemiz ekonomisindeki yeri ve önemi, yarattıkları katma değer, ürettikleri istihdam ve yatırım

78

ALTINTAŞ, a. g. e. , s. 39.

79 Mustafa AYSAN, Selahattin ÖZMEN, Türkiye'de ve Dünya'da Kamu Đktisadi Teşebbüsleri, Kardeşler

Basımevi, Đstanbul, 1981, s. 351.

ağırlığını korumaktadır. KĐT'lerin aşırı istihdam ve eski teknoloji kullanımı gibi yapısal bozuklukları yanında yüksek oranlı reel ücret artışları ekonomi üzerindeki yüklerini hissettirir ölçüde artmıştır81.

Şimdiye kadarki hükümetler, KĐT' lerdeki aksaklıkları kabul etmişler ves düzeltilmesi için çalışmalar yapmışlardır. Fakat bunların hiçbirinden yeterince sonuç alınamamıştır. Bunun nedeni hükümetlerin ülke ekonomisinde büyük yer tutan bu kuruluşları siyasal denetimlerinden uzaklaştırmak istememeleri ve bu şekilde ekonomideki etkinliklerini sürdürmeyi amaçlamalarıdır. Bunun yanı sıra KĐT'lerin, karşı karşıya bulunduğu sorunlar, Devlet'in temel işlevleri olan, sağlık, eğitim ve savunma gibi alanlara gitmesi gereken kaynaklardan kısıntı yapılarak giderilmeye çalışılmış ve ekonomi bu tip yaklaşımlar nedeni ile, ağır bir yük altına girmiştir82.

Kamu Đktisadi Teşebbüslerinin uzun yıllardır bilinen ve sürekli artarak bugüne değin devam eden sorunlarını sınıflandırmak mümkündür. KĐT'lerin bu sorunları genel hatlarıyla aşağıda anlatılmıştır

1. 7. 1. Organizasyon ve Yönetimle Đlgili Sorunlar

Bir kamu teşebbüsünün kanuni yapısı, onun başarısını kesinlikle tayin eden bir unsur değildir. Önemli olan teşekkülün şeklinden ziyade yönetimine şekil veren zihniyettir. KĐT'lerin çalışmaları sırasında duydukları bağımsız olma ihtiyacı ile bu kuruluşların milli ekonominin hedeflerine uygun olarak izlemeleri gereken politika arasında uyum sağlanması zorunludur. Ülkemize has politik yapı ve problemler nedeniyle ise bu konuda gerekli tedbirlerin alındığını ve koordineli biçimde uygulandığını söylemek güçtür. Đcra gücüne sahip iktidarlar tarafından tespit edilecek hedefler, iktidarların mensubu bulunduğu siyasi partilerin görüşlerine ve tercihlerine tabi olmuştur. Bu nedenle KĐT'lerle ilgili devamlı, verimli bir işletmecilik sistemi kurulamamıştır.

KĐT’lerin yöneticilerinin atanmalarında büyük ölçüde politik baskılar söz konusu olmakta, ayrıca bu kişiler görevde çok kısa bir süreyle kalabilmektedirler. Yöneticilerin sık sık değişmesi ise uzun vadeli planların uygulanmasına imkan vermemekte, önemli

81 ÜNÜSAN, a. g. e. , s. 42.

konularda karar alınamamaktadır. Öte yandan özellikle ücret sistemi nedeniyle kalifiye eleman bulmakta ve tutmakta güçlüklerle karşılaşılmaktadır.

KĐT’lerin örgütlenmesi genellikle yaptıkları faaliyetlere göre ayrıntılı ve sistemli bir şekilde yapılmamakta, örgüt yapısını ve işleyişini açıklayan yönetmelikler gerektiği gibi hazırlanmamakta bununla birlikte bu konu dikkate alınmamaktadır. Bunun sonucunda da ilgililer yapacakları görevin kapsamını bilmemekte, çalışanlar kendi görevlerinin dışında müdahalelerde bulunabilmekte veya tersi olarak kimileride görevlerinden kaçmaktadırlar. Bu da başarısızlığa, güvensizliğe ve verimin düşmesine neden olmaktadır.

440 Sayılı Kanun, genel müdür ve yönetim kurulu üyelerini tayin etme yetkisini hükümete vermiş ancak kanun, göreve getirilecek olanların araştırılması ve tespiti konusunda uygun sistemi getirmemiştir. Görevlerinin sorumluluğu önemli olan genel müdürler ve alt kadrosu görevlerinde çok az zaman kalmaktadırlar. Bu nedenle uzun vadeli planların uygulanması sağlıklı olarak yapılamamaktadır. Kuruluşlarda sürekli ve yetenekli bir kadronun oluşturulmaması önemli konularda karar alınmasını engellemiştir. Genel Müdürlerin ve yönetim kurulu üyelerinin tayinleri politik etkiler doğrultusunda gerçekleşip bir istikrar göstermediğinden, Kamu Đktisadi Teşebbüslerinin uygulayacağı politikalar konusunda bir güvensizlik ortamı oluşmuştur.

KĐT’ler iktidardaki parti taraftarları için fayda sağlayan politik kuruluşlar haline getirilmişlerdir. Bu kuruluşlarda oluşturulan kadrolarda politik kayırmalar yapılarak bütün kadrolar parti taraftarlarının işyeri durumuna getirilmiştir. Tüm bunlar olurken verimlilik, başarı, yetenek ve kalite gibi olması gereken. unsurlar hiçe sayılmıştır. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun yıllık raporlarında belirtilen görüş ve öneriler yeterince dikkate alınmamakta ve yerine getirilmesi gerekli görülen çalışmalara önem verilmemekte veya sonuçlandırılamamaktadır.

Mevzuatta da öngörüldüğü gibi, tamamen ekonomik gereklere ve çağdaş işletmecilik tekniklerine göre, müdahaleden uzak ve özerk bir tarzda çalışmaları gereken KĐT’ler bu konuyla ilgili olan bakanlığın yoğun politik baskılarına ve müdahalelere maruz kalmaktadır. Diğer taraftan ücretlerde uygulanan barem sistemi nedeniyle özellikle kalifiye elemanlar kamu sektöründen ayrılmakta ve özel sektörde yüksek ücretlerle iş bulmaktadırlar. Geriye kalan diğer personel için kamu sektörünün ücret seviyesi ve sosyal

imkanları daha yüksek olduğu için memur sayısı devlet işletmelerinde devamlı artış göstermiştir.

KĐT’lerin diğer KĐT’lerle, kendi içinde ve tüm ekonomiyle olan koordinasyonunda meydana gelen aksaklık ve eksiklikler, bu kuruluşların faaliyetlerinde verimsizlik ve zararla karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır.

KĐT’lerin örgütlenmeleriyle ilgili sorunlara gelince; bazı KĐT’lerin amaçları dahi açıkça belirtilmemiş ve bu amaç için gerekli olan, fonksiyonlara organizasyonlarda yer verilmemiştir. Organizasyonda yer alan bütün birimlerin görev, yetki ve sorumlulukları açık ve dengeli olarak belirlenmemiştir. Kimin kime bağlı olduğu çok açık olmadığı gibi, bir görevlinin görevi bakımından birden fazla amire bağlı olduğu haller vardır. KĐT’lerin çeşitli örgüt birimleri tarafından yapılan görevlerde tekrarlar, birbirine karışmalar ve çelişmeler vardır. Ayrıca KĐT’lerin yönetiminde eşgüdüm de sağlanamamaktadır.

1. 7. 2. Denetimle Đlgili Sorunlar

KĐT’lerle ilgili aksaklıklar, bu kuruluşlarla ilgili yapılan yasal düzenlemelerdeki uyumsuzluklarla başlamış bu durum KĐT'lerin denetimine de yansımıştır. KĐT'lerin denetimi, yönetimi ve organizasyonunda olduğu gibi bir istikrar ve bütünlük içerisinde yapılamamaktadır. Birçok kuruluş farklı kapsam ve tanımları nedeniyle farklı denetime tabi tutulmaktadırlar. KĐT'ler, TBMM, Yüksek Denetleme Kurulu, Devlet Denetleme Kurulu, KĐT’lerin kendi müfettişleri, Anonim Şirket statüsündeki kuruluşların genel kurullarında seçilen denetçileri, ilgili bakanlık müfettişleri, Maliye müfettişleri, hesap uzmanları, vergi denetim elemanları, bankalar yeminli murakıpları ve ilgili kontrolörler tarafından denetlenmektedirler.

Denetim faaliyetlerinin irtibatsız ve dağınık olması, bu işlemlerin uzun sürmesine ve gerekli sonuçların gerektiği zamanda elde edilemeyip hataların artmasına neden olmaktadır. Yöneticilerin sık değişmesi durumu mevcut iken denetim yıllar sonra yapılınca muhatap ve sorumluluklar birbirine karışıp sorunlar ortaya çıkmaktadır.

KĐT'lerin TBMM tarafından denetlenmesinde zaman zaman gecikmeler olduğundan, bilanço ile kar ve zarar hesaplarının kamuya açıklanmasında gecikmeler olmakta, bu durum da denetimin güncelliğini ve etkinliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Đbra edilmeyen yönetim kurulları hakkında nasıl bir idari işlem yapılacağı konusu yasalarla

düzenlenmemiştir. Đlgili bakanlıkların KĐT'ler üzerindeki denetim yetkilerini bu kuruluşların faaliyetlerini aksatmak yönünde kullanmaları da önemli bir sorun teşkil etmektedir. KĐT'lerin denetimiyle ilgili Başbakanlık YDK'nun hazırladığı KĐT Genel Raporlarında yer alan önerilerin dikkate alınıp üzerinde çalışılması ve uygulamaya geçirilmesi gerekliliği bu konudaki sorunların çözümü açısından önem taşımasına rağmen bu yeterince ve zamanında yapılmamaktadır.

1. 7. 3. Mali Sorunlar

KĐT'lerin öz kaynak yetersizliği, bu kuruluşların faaliyetlerinin giderek artan zararlarla sonuçlanmasının temel nedenini oluşturmaktadır. KĐT'lerin kaynakları, varlıkları ve iş hacimlerine göre yetersiz kalmakta, bunun sonucunda da işlerin yürütülmesinde de güçlük çekmektedirler. Hazine bu durumlarda KĐT’lere kaynak aktarımını arttırmaktadır. KĐT'ler genellikle yetersiz sermayeleriyle faaliyetlerini sürdürmekte, hazine olanaklarının sınırlı oluşunun yanı sıra son yıllarda büyüyen işletme açıkları bu kuruluşlarda öz sermaye/borç oranını daha da bozmakta, bozulan finansal yapıları da hem işletme faaliyetleri açısından zorluklar yaratmakta, hem de borç ve faiz yükünün artmasına neden olmaktadır. Öte yandan KĐT’lerde yönetim kontrolüne yönelik standart bir muhasebe ve bütçe sistemi henüz kurulamamıştır.

Ekonomik yapının içinde önemli bir yere sahip olan kamu KĐT’lerin aşırı istihdam ve eskimiş teknoloji kullanımı gibi yapısal bozuklukları yanında, yüksek oranlı reel ücret artışları, tarımsal ürünü destekleme alımlarının finansal yükleri ile yönetim yapısındaki aksaklıkların yol açtığı sorunlar bütçe ve ekonomi üzerindeki yüklerini ağırlaştırmıştır. Bu durum finansal ihtiyaçlarının artmasına neden olmuştur83.

1980 yılından sonra uygulanan ekonomik istikrar politikaları çerçevesinde kamu işletmeleri tarafından üretilen mal ve hizmetlerin fiyat kontrolleri aşamalı olarak kaldırılmış, dış ticaret libere edilmiş ve sermaye hareketleri serbest bırakılmıştır. 1988 yılından sonra Türk lirasının değer kazanma eğilimine girmesi, dış ticarette koruma oranlarının düşürülmesi, ücretlerin ve iç piyasa tarımsal ürün fiyatlarının hızla yükselmesi gibi gelişmeler giderek artan rekabetçi bir ortamda faaliyet göstermek zorunda kalan bu işletmelerin mali yapısını önemli ölçüde bozmuştur. Bozulan mali yapıyı düzeltmeye

83 Ahmet Haşim KÖSE, Nurettin ALPKENT, Dilek BĐRBĐL, KĐT’ de Eğitim, Danışmanlık Hizmetleri

yönelik olarak 1984 ve 1992 yıllarında iki kez tahkim kanunu çıkarılmıştır.Bu kanunlarla KĐT’lerin birbirlerine ve devlete olan borçları karşılıklı olarak silinmiş bu durum nakit ve finansman açısından geçici bir rahatlama sağlamış tır.Ancak bu iki kanuni düzenlemenin önemli ölçüde mali disiplini bozucu etkisi de olmuş ve KĐT’ler sürekli bir tahkim beklentisi içine sokulmuştur84.

KĐT’lerin finansmanı dışarıdan gelen destekle rahatlamakta fakat bu kalıcı bir çözüm getirmemektedir. KĐT'lerin hazineye olan borçları zamanında ödenmemekte ve her geçen yıl bu borçlar artış göstermektedir. Borçların altından kalkılamaz duruma gelmesi KĐT’lerin mali durumlarının daha da kötüye gitmesine neden olmakta ve KĐT'ler bu mali yükün altında faaliyetlerini aksatmaya, verimlerini düşürmeye ve ekonomiye yük olmaya devam etmektedirler.

Güçlerinin üstünde büyük yatırımlara giren KĐT'ler, bu yatırımlara girerken mali durumlarını ve finansman kaynaklarını göz önüne almamaktadırlar. Bu yatırımlarla ilgili ihaleler için yeterli çalışma yapılmamakta ve yatırımlar zamanında bitirilememektedir. Bu durumda KĐT'lerin yatırım maliyetlerini ve dış kaynak kullanımını arttırmaktadır. Dolayısıyla mali durumları sarsılan KĐT'ler ekonomiye problem yaratmayı sürdürmektedirler. KĐT bünyesinde çalışanlarda maliyet bilinci yeterli düzeyde bulunmadığı için harcamalarda tasarruf anlayışına uyulmamaktadır. Kadroların kabarıklığı nedeniyle çalışanlara ödenen para da işletmelerin giderlerinde önemli bir pay oluşturmakta ve bu da mali yükü gereksiz oranda arttırmaktadır.

1. 7. 4. Đşletme Sorunları

KĐT'lerin işletme sorunlarını üretimle pazarlamayla stoklarla verimlilik ve karlılıkla ilgili sorunlar şeklinde ayırarak açıklamak mümkündür.

Üretimle Đlgili Sorunlar

KĐT'ler birçok mamulün üretiminde faaliyette bulunmaktadır. KĐT’ler üretimlerini gerçekleştirirken ihtiyaçlarını karşılamak için atölyelerinin ve yan üretim birimlerinin sayılarını arttırmışlardır. Bu artış daha sonraları atıl kapasitelerin ortaya çıkmasına neden

olmuş atıl kapasiteleri değerlendirmek amacıyla dışarıya iş yapılması yoluna gidilince atölyelerin sayısı daha da artmıştır.

KĐT'ler kurulurken yapılan kuruluş yeri hataları yanlış yatırım seçimleri yanlış teknoloji seçimleri ve yatırım stratejilerinin uzaması gibi nedenlerle KĐT'ler daha başlangıçta rekabet yönünden olumsuz durumlarda kalmaya mahkum edilmişlerdir.

KĐT'lerin sahip oldukları tesisler ve teknolojileri eskimiştir Bu konuda yapılması gereken modernizasyon çalışmaları yetersiz olmuştur. Ayrıca bakım ve tamir hizmetleri de düzensizdir. Sabit aktif değerlerin bakımı yeterli yapılmamakta bu da üretimi olumsuz yönde etkilemektedir, KĐT’lerde sanayi mühendisliğine önem verilmemiş bir ürünü daha kaliteli optimum girdi minimum maliyet ve maksimum hızla üretmek için gerekli olan mühendislik hizmetleri genellikle KĐT'lerde bulunmamaktadır.

Üretimde işçilik ve malzeme normları yeterince bulunmamakta, olsa bile zaten gerektiği gibi kullanılmamaktadır. Araştırma-Geliştirme konusunda yeterince kaynak ayrılmadığından dizayn mühendisliği, üretim planlaması, kalite kontrol sistem analizi değer analizi gibi verimi arttıracak teknikler yeterli şekilde kullanılmamaktadır. Bunun sonucunda da ürünlerde önemli olumsuzluklar ortaya çıkmaktadır. Kararlaştırılan ürünlerin, en ekonomik plan ve metotlarını araştırıp, geliştirmek, yeteri kadar işgücü ile maksada elverişli malzeme ve avadanlığın ve bunlar arasında eşgüdümün sağlanması şeklinde tanımlayabileceğimiz üretim fonksiyonu alanında KĐT'lerin ağır sorunları vardır. Bu sorunlar şöylece sıralanabilir.

-Mühendislik hizmetleri, projelerin incelenmesi ve tesislerin hazırlanması ile ilgili çalışmalar yetersizdir.

-Donatım, araç-gereç, bakım ve onarım mühendisliği hizmetlerinde aksamalar vardır. -Üretim tesislerinin, yerleşme ve teknik kapasitelerinin tespiti hizmetleri normal şekilde düzenlenmemektedir.

—Üretim planlaması ve kontrolü alt fonksiyonunda sorunlar vardır.

—Hammadde alımı ve yeterli stok tespiti standardizasyonu yapılmamaktadır. —Kalite kontrolü hizmetleri gereği gibi yürümemektedir.

—KĐT’ler genellikle düşük kapasite ile çalışmaktadırlar

Pazarlama ile ilgili Sorunlar

Türkiye ekonomisinde genelde temel malların üretimini yapan KĐT’ler, pazarlama faaliyetlerine gereken önemi vermemektedirler. Ucuz ve sağlam mal sattıkları düşüncesiyle müşteriye ilgi göstermenin gerekli olmadığı fikrine sahip olduklarından pazarlama çabaları çok yetersizdir.

Türk ekonomisinin dışa açılması sürecinde ithalattaki bazı sınırlandırmaların kaldırılması gümrük vergisi ve ithalatta alınan fonların azaltılması. ile gelişen yeni rekabet ortamına KĐT'ler hazırlıklı olmadıklarından özel sektör tarafından üretilen veya ithal edilen ürünler ve üretim giderlerindeki artış ve pazarlama konusunda yetersiz olmaları nedeniyle, önemli ölçülerde bir darboğazla karşı karşıya kalmışlardır.

Bazı ürünlerde Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinden sınır- kıyı ticareti yoluyla veya dampingli fiyatlarla yurda giren mallar haksız rekabet ortamını yaratmış bundan dolayı da KĐT'lerin yurtiçi satışları olumsuz yönde etkilenmiştir.

KĐT'lerde üretilecek ürünler planlanırken pazar araştırması yeterli yapılmamaktadır. Ürünlerin tüketiciye pazarlanması konusunda yapılması gereken reklam çalışmaları son derece yetersiz kalmaktadır. Pazarlama açısından büyük önem taşıyan reklam konusunda KĐT kesimi çekimser davranmaktadır. KĐT'ler pazarlama çalışmaları açısından alışkanlıkları doğrultusunda ciddi pazarlama gayretlerine girmemektedirler. Bunun başlıca nedeni KĐT'lerin pazarlama çalışmalarına kamu idarelerinin çeşitli sınırlar koymasıdır.

Pazarlama konusunda KĐT'lerin iyileştirilmesi açısından nitelikli bir personel kadrosuyla çalışılması gereken bir durum söz konusu iken bu yapılmamaktadır. Üretimin ilk aşamasından itibaren ürünlerin iç ve dış pazarlardaki rekabetinin gereken gücü sağlaması açısından pazarlama faaliyetlerinin en iyi şekilde organize edilip uygulanmasının gerektirdiği tüm bu koşullar KĐT'lerde yeterli düzeyde gerçekleştirilmemektedir.

Stoklarla Đlgili Sorunlar

KĐT'lerin stoklama, depolama ve sevkiyat işlerini düzenleyen yazılı kuralları olmasına rağmen bu kurallar uygulanmayarak çeşitli sorunlar meydana gelmektedir. Toplu ve büyük miktarlarda alım yapan KĐT'lerin stok alanlarının yetersiz olması çürüme,

bozulma, paslanma gibi evsaf kaybına neden olmaktadır. Stoklar açısından KĐT’lerin kendi içinde ve diğer KĐT'lerle yeterli koordinasyonu olmadığından ve stok kontrol sistemleri sağlıklı işlemediğinden kuruluşlar arasında işbirliği güçleşmekte ve bir birimde ihtiyaç fazlası olup uzun süre atıl bekletilen malzemelerin. ihtiyaç arz eden diğer kuruluşlara aktarılıp değerlendirilmesi mümkün olamamaktadır.

Stok konusunda depoların kayıt düzeni iyi kurulamamıştır. Bu nedenle kayıt ve muhasebe düzeni gerçeği yansıtmamaktadır. Depolara istiflenen mallarla ilgili bilgiler ilgili depo görevlisine yeterli şekilde verilmediği için sağlıklı depolama işlemi gerçekleştirilememektedir. Bunun sonucunda ise özel bakım ve istif isteyen malların uygunsuz şekilde istiflenmesi can kayıplarına, yangınlara, infilaklara v.s. ne neden olmaktadır.

1. 7. 5. Yatırımla Đlgili Sorunlar

Türkiye'de Kamu Đktisadi Teşebbüslerinin yapacağı yatırımlar, objektif kriterlere ve araştırmalara dayanmamakta, çoğu yerde politik görüşlere göre tercih yapılmaktadır. DPT tarafından programa alınan projelerle ilgili finansman talebi Devlet Yatırım Bankası’na yapıldığından ve projeler bu banka tarafından incelendiğinden finansman sağlanmadan projeler programa alınmaktadırlar. KĐT'ler işletme dışı yatırım sorunlarına ek olarak kendi yönetimlerinin de iç ve dış finansman kaynağı bulmadan, hiç bir hazırlığa girişmeden, fizibilite raporlarını, proje değerlendirmelerini yapmadan yer seçiminde çeşitli müdahaleler altında yatırım önerilerinde bulunmaktadırlar. Özellikle teknoloji, kapasite, kalifiye personel ve finansman konularındaki sorunlar göz ardı edilerek yatırımlara girmek istemeleri gözlenmektedir.

KĐT yatırımlarının globalleşmesini sağlayacak önlemler alınmamış, yerli ve yabancı ortaklarla yapılacak işbirliği ile gerçekleştirilebilecek yatırımlar uygulamaya konulmamıştır. Özelleştirme faaliyetlerinin 1980'li yıllardan sonra arttırılması KĐT'lerin yatırımları konusunda kısıtlayıcı etken olmuştur. Ekonomik kalkınma için KĐT’lerin yatırım politikası terkedilmeye başlamış ve bitirilmesi zorunlu projelerin bir plan dahilinde gerçekleştirilmesi hedef alınmıştır.

KĐT'lere bu kuruluşların yatırım, yürütme ve gerçekleştirme güçleri yeterince geliştirilmeden, yıllık programlarla olanaklarının çok üstünde görevler verilmiş olması,

yatırım hedeflerine fiziki olarak ulaşılmamasına yol açmış, çok önemli projelerin öngörülen süreler içerisinde tamamlanamamasına neden olmuştur. Kaldı ki birçok yatırım özünde objektif kriterlere ve araştırmalara dayanmamakta, politik tercihler yapılması söz