• Sonuç bulunamadı

Yemine Benzeyen Edatlar

Belgede Arap dilinde Kasem (sayfa 43-55)

Bundan önceki iki bölümde asıl yemin fiillerini ve mecazî olarak yemin yerine geçen mecâzî yemin fiillerini ele aldık. Bu bölümde ise yemini andıran çeşitli edatları ele alacağız. Bu edatlar, tam anlamıyla yemin edatı olmamakla birlikte söylenmek istenene kattığı vurgu (kuvvetlendirme, pekiştirme) nedeniyle, sözün daha tonlayıcı bir şekilde söylenerek, dinleyende dikkat çekecek şekilde ifade edilmesine sebep olan edatlardır.

Şimdi bu edatları kısaca örnekleriyle birlikte ele alalım:

Tevkid: Matbûunu takrîr ve tespit eden (sağlamlaştıran) tâbidir.150 Arapçada haber cümlelerini te’kid eden birçok edat vardır. Bunlar nahiv kitaplarında ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Biz burada bu edatlardan en sık kullanılanları ele alacağız.151

145 İsra: 17/ 4. Bkz. Keşşâf, II/438.

146 Nûr: 24/55. Bkz. ez-Zemahşerî, Keşşâf, III/73. 147 A'raf: 7/104. Bkz. Kâzım Fethi, A.g.e, s. 553.

148 Bkz. el-Muhassas, XIII/117;es- Sıhah, V/1985; Kâmusu’l-Muhît, IV/150. 149 Bkz. el-Fîruzâbâdî, el- Kâmusu’l-Muhît, IV/162; Esâlîbu’l-Yemin, s. 86.

150 Uzun, Tacettin, Arapça Sarf- Nahiv Terimleri Sözlüğü, S.Ü.İ.F.,Konya, 1998, s. 140.

151 Meraği, Ahmet Mustafa, Ulumü’l- Belağa, Dâru’l-Ulûm, Mısır, tsz. s. 55; Bekrî Şeyh Emin, el-

Başlıca Tevkid Edatları

1. َﱠنَأ- ﱠنِإ

:

Bu iki edat mübteda ve haberin önüne geçer. Mübtedayı raf haberi nasp eder. Bu edatların görevi cümledeki manayı pekiştirmektir. Bu edatlar isim cümlesinin başına gelir. Mesela: دﺎٌ َﻬ ِﺟ ُتﺎَﻴَﺤْﻟَا (hayat mücadeledir) sözünü kuvvetlendirmek için o cümleyi iki defa tekrar etmek yerine daha veciz bir tarzla ٌدﺎَﻬ ِﺟ َةﺎَﻴَﺤْﻟ

ا

إﱠنِ (gerçekten hayat mücadeledir) denir. Şâyet bu cümlenin haberinin başına İbtidaiyye Lâm’ı ( ل ) getirilirse, (ٌدﺎَﻬِﺠ َﻟ َة ﺎَﻴَﺤ َﻟا ّنِإ) o zaman ilk cümle sanki ( ٌدﺎَﻬِﺟ ُة ﺎَﻴَﺤْﻟ َا

)

üç defa tekrarlanmış gibi kuvvet kazanmış olur.152

Bu edatlar kur’an-ı Kerim’in pek çok âyetinde geçmektedir:

. اﻮُﻨَﻣﺁ َﻦﻳِﺬﱠﻟا ِﻦَﻋ ُﻊِﻓاَﺪُﻳ َﻪﱠﻠﻟا ﱠنِإ “Kesinlikle Allah iman edenleri savunur” َ 153

. ُمَﻼْﺳِﻹا ِﻪّﻠﻟا َﺪﻨِﻋ َﻦﻳﱢﺪﻟا ﱠنِإ “Allah katında din, şüphesiz İslamiyet’tir”154 ﻢُآﺎَﻘْﺗَأ ِﻪﱠﻠﻟا

َﺪﻨِﻋ ْﻢُﻜَﻣَﺮْآَأ ﱠنِإ

Allah katında en değerliniz, ondan en çok korkanınızdır”155

Bir diğer örnek:

ﺎَﻬِﺘْﻤَﺻ ﻰِﻓ ِةَر ﺎَﺒِﻋ ﱡﻞُآَو ﺎﱠﻨَﻋ ٌﺖِﻣ اَﻮَﺻ َﺖْﻤِﻠَﻋ ﺎَﻤَآ َف وُﺮﱡﺼﻟا ﱠنِا .

“Felaketler bildiğin gibi bize karşı sessizdir. Her bir ibârede ona karşı”.156

2. İbtida Lâmı ءِاَﺪِﺘْﺑِﻻا ُمﻻ

Hükmün içeriğini kuvvetlendiren bir edattır. Cümle içerisinde şu yerlerde gelir:157

a. Mübtedanın başına gelir: 152 Bekrî Şeyh Emin, A.g.e, 1/61–62. 153 Hac:22/ 38.

154 Âl-i İmran:3/ 19. 155 Hucurat:49/ 13.

156 el-Ma'arrî, Ebu’l-Âla, Şerhu’t-Tenvîr ala Siktı'z-Zend, Beyrut, 1982, II/11.

157 el-Belâğatü’l- Arabiyye, I, 62–63; Sekkâkî, Ebu Yakup Yusuf b. Ebî Bekr Muhammed b. Ali,

Örnek: . ُﺖْﻓَﺮَﻋ ْﻦَﻣ ُﺮﻴَﺧ َﺖْﻧَﻷ

“Gerçekten sen bildiğim kimselerin en hayırlısısın”

b. ﱠنِإ’ nin haberinin başına gelir:

Örnek:

ءﺎَﻋﱡﺪﻟا ُﻊﻴِﻤَﺴَﻟ ﻲﱢﺑَر ﱠنِإ ِ “Muhakkak ki benim Rabbim duaları işitendir.158

c. ﱠنِإ’nin haberi olan müzari fiilin başına gelir:

Örnek:

. ْ ﻢُﻬَﻨْﻴَﺑ ُﻢُﻜْﺤَﻴَﻟ َﻚﱠﺑَر ﱠنِإَو “Muhakkak ki senin Rabbin onlar arasında hüküm verecektir”159

d. Cümleye benzeyen terkiplerin ( şibih cümle- car ve mecrur, zarf) başına gelir:

Örnek:

ٍﻢﻴِﻈَﻋ ٍﻖُﻠُﺧ ﻰﻠَﻌَﻟ َﻚﱠﻧِإَو . “Muhakkak ki sen yüce bir ahlâk üzeresin”160

İbtida lâm’ının dışında şartın başına gelen ve yemin ifade eden bir diğer lam da “el-Lâmu’l- Muvattıa”’dır. el-Lâmu’l-Muvattıa: Cevabın şarta değil de mahfuz bir yemine ait olduğuna delalet eden ve şartın başına gelen lamdır: ﻦﺌﻟ Buradaki lam, muvattıa lamıdır. Böyle bir durumda cevap meczum olamaz. Buna delil ise şu âyettir:

اﻮُﺗْﺄَﻳ نَأ ﻰَﻠَﻋ ﱡﻦِﺠْﻟاَو ُﺲﻧِﻹا ِﺖَﻌَﻤَﺘْﺟا ِﻦِﺌﱠﻟ ﻞُﻗ

َنﺎَآ ْﻮَﻟَو ِﻪِﻠْﺜِﻤِﺑ َنﻮُﺗْﺄَﻳ َﻻ ِنﺁْﺮُﻘْﻟا اَﺬـَه ِﻞْﺜِﻤِﺑ ٍﺾْﻌَﺒِﻟ ْﻢُﻬُﻀْﻌَﺑ اًﺮﻴِﻬَﻇ .

“De ki: “İnsanlar ve cinler, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler ve birbirlerine yardımcı olsalar, yine de, onun benzerini,

158 İbrahim: 14/ 39. 159 Nahl: 16/ 124. 160 Kalem: 68/4.

kesinlikle ortaya koyamazlar.”161 Şâyet ﻪﻠﺜﻤﺑ نﻮﺗ ْﺄﻳﻻ cümlesi şartın cevabı olsaydı fiil meczum اﻮﺗْﺄﻳﻻ olurdu. Bunun için bu lâma “Lâmu’l-Muvattıa” veya “ Lâmu’l-Müezzine” (cevabın yemine ait olduğunu bildiren, ilân eden lâm) denilir.162 Bu lâm zaid bir lam olup, yemin lamı değildir. Bununla yeminin cevabının beklendiği ifade edilir, şartın değil. Zira şartın cevap olması uygun olmayıp, cevap bir haber olmalıdır.163

3. ﺎﱠﻣَا (Şart Edatı)

Bu edat, şatr, tafsil ( açıklama) ve te’kid manalarına gelir. Mesela: َز

ٌﺪﻳ َذ ِها

ٌﺐ ( Zeyd gidicidir- gidecektir) cümlesi, zeydin mutlaka gideceğine ve buna kararlı olduğuna işaret edilmek sûretiyle te’kid edilmek istenirse:

َا ّﻣ َز ﺎ َﻓ ٌﺪﻳ َﺬ ِها ٌﺐ

şeklinde ifade edilir.164

Kur’an-ı Kerim’den Örnekler:

َﻣ ًﻼَﺜَﻣ َبِﺮْﻀَﻳ نَأ ﻲِﻴْﺤَﺘْﺴَﻳ َﻻ َﻪﱠﻠﻟا ﱠنِإ ًﺔَﺿﻮُﻌَﺑ ﺎ ﻦِﻣ ﱡﻖَﺤْﻟا ُﻪﱠﻧَأ َنﻮُﻤَﻠْﻌَﻴَﻓ ْاﻮُﻨَﻣﺁ َﻦﻳِﺬﱠﻟا ﺎﱠﻣَﺄَﻓ ﺎَﻬَﻗْﻮَﻓ ﺎَﻤَﻓ

ﺎﱠﻣَأَو ْﻢِﻬﱢﺑﱠر

ُﺮَﻔَآ َﻦﻳِﺬﱠﻟا ُﻪﱠﻠﻟا َداَرَأ اَذﺎَﻣ َنﻮُﻟﻮُﻘَﻴَﻓ ْاو ًﻼَﺜَﻣ اَﺬـَﻬِﺑ .

“Gerçekten Allah, bir sivrisineği de onun üstünde herhangi bir şeyi de örnek göstermekten çekinmez. İnananlar onun, Rab’lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. İnkarcılar ise; “Böyle bir örnekle Allah ne kasdetmiştir? derler. Allah onunla birçoklarını saptırır.”165

4. Sin Harfi

:

ِﻦﻴﱢﺴﻟا ُفْﺮَﺣ ( س )

Müzari fiilin başına gelir ve onu istikbal (gelecek zaman) manasına has kılar. Bu harf güzel veya çirkin bir mana ifade eden fiilin başına geldiği zaman, o fiilin mutlaka geleceğini ifade eder.166

161 İsra: 17/88.

162 Mennâu’l-Kattân, Halil, Mebâhis fi Ulûmi’l-Kur’an, Müessetü’r-Risâle, Beyrut, 1990, VIII/296–297. 163 ez-Zerkeşî, Bedru'd-Dîn Muhammed b. Abdullah, el-Burhan fi Ulûmi’l-Kur’an, thk., Ebu’l-Fadl

İbrahim, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1988, III/46 ; Zeccâcî, İ'râbu’l-Kur’an, thk., İbrahim el-Ebyârî, 1.bsk. Kahira, 1963, II/659-660.

164el-Belâğatü’l-Arabiyye, 1/63; ez-Zemahşerî, el-Mufassal, s. 323. 165 Bakara: 2/26.

Örnek: َﻚﺌﻟُأ َﺳ َﻴ ْﺮ َﺣ ُﻤ ُﻬ ُﻢ ِﻪّﻠﻟا

.

Allah, onlara elbette merhamet edecektir”167 Bu örnekte hiçbir şüpheye mahal vermeksizin Allah’ın rahmetinin gerçekleşeceği ifade edilmiştir. Burada güzel bir vaadin gerçekleşeceği te’kid edilerek vurgulanmaktadır. ّﺐﺗو ٍﺐﻬﻟ ﻲﺑأ اﺪﻳ ْﺖّﺒﺗ , َﻣ َأ ﺎ ْﻏ َﻨ َﻋ ﻰ ُﻪْﻨ َﻣ ُﻟﺎ ُﻪ َو َﻣ َآﺎ َﺴ َﺐ , َﻠْﺼَﻴَﺳ َﻨى َذًارﺎ َتا َﻟ َﻬ ٍﺐ ..

“Ebu Leheb’in iki eli yok olsun ve kendisi de yok olsun, ne malı fayda

verdi kendisine ne de kazandığı, yakında alevlenmiş bir ateşe atılacaktır.168 Ebu Leheb’in içine atılacağı, o cezalandırma fiilinin mutlaka gerçekleşeceği (

س )’in müzari fiilinin başına gelmesiyle te’kid edilmiştir.169

5. ْ Edatı

ﺪَﻗ

ﺪَﻗ harfinin altı manası vardır:

1. Tevakku’ ifade eder, yani; fiilin gerçekleşmesi beklenir. Bu durumda harf mâzi ve müzari fiilin başına gelir. Mesela: ُﺮِﻓﺎَﺴُﻤ ْﻟا ُمُﺪْﻘَﻳ ْﺪﻗ “Misafirin gelmesi beklenir”. ez-Zebîdî şöyle der: “Endülüste şeyhlerimizden öğrendiğimize göre, “kad” harfi mâzinin başına gelirse tekavvu’ ifade etmektedir.170

2. Takrîb ifade eder (mâziyi hale yaklaştırır). Bu anlamda kad harfinin fiilin başına gelmesinin şartı, fiilin gerçekleşmiş olmasıdır.

Mesela: .ُة ﻼﱠﺼﻟا ِﺔَﻣﺎَﻗْﺪَﻗ "Namaza kalkın"

3. Tahkik ifade eder. Harf mâzi fiilin başına geldiğinde tahkik ifade etmektedir.

167 Tevbe: 9/71.

168 Tebbet: 111/ 1-2-3.

169el-Belâğatü’l-Arabiyye, I/ 64.

170ez-Zebîdî, Muhıbbuddîn Ebûl- Feyz es-Seyyid Muhammed el-Murtedâ, Tâcu’l-Arûs, Matbaatü’l-

Örnek:

ﺎَهﺎﱠآَز ﻦَﻣ َﺢَﻠْﻓَأ ْﺪَﻗ

. “Onu arındıran kurtul muştur”.171 4. Nefiy ifade eder.

Mesela: َﻗ ُآ ْﺪ ْﻨ َﺖ ِﻓ َﺧ ﻲ ٍﺮﻴ َﻓ َﺘ ْﻌ ِﺮ َﻓ ﻪ .

ُ “Hayırda değildin ki, onu tanımış olasın”.172 Bu misalde " ْﺪَﻗ " edatı nefiy anlamındadır.

5. Taklil ifade eder. İki kısma ayrılır:

a) Fiilin vuku bulmasını taklil etmek. Mesela: ُبِﺬَﻜ ْﻟا ُقُﺪْﺼ َﻳ ْﺪَﻗ “Yalancı arada bir doğru söyleyebilir”.

b) Fiilin müteallikini taklil etmek. Örnek:173 ِﻪْﻴَﻠَﻋ ْﻢُﺘﻧَأ ﺎَﻣ ُﻢَﻠْﻌَﻳ ْﺪَﻗ “sizin üzerinizde bulunduğunuz hal ve duruma dair bilgi, Yüce Allah’ın sonsuz malûmatının en azını teşkil eder.”174

6. Teksir: Bazı fiillerle beraber bulunursa ُرﺎَﻤﱠﺑ anlamı ifade eder. ez- Zemahşerî: ِءﺎَﻤﱠﺴﻟا ﻰِﻓ َﻚِﻬْﺟَو َﺐﱡﻠَﻘَﺗ ىَﺮَﻧ ْﺪَﻗ “ biz yüzünü göğe evirip çevirdiğini muhakkak görüyoruz”175 âyeti hakkında ىَﺮ َﻧ ﺎَﻤﱠﺑُر demiş ve görme çokluğunu

ifade ettiğini belirtmiştir.176

Bir diğer nahivciye göre ise:

Sadece mâzi fiilin başına gelir ve geldiği zaman tahkik (fiilin mutlaka gerçekleşeceği) manasını ifade eder.177

Örnek:

171 Şems: 91/9.

172 İbn Hişam, Cemalettin b. Yusuf . Ahmed b. Abdullah, Muğni’l-Lebîb an Kitâbi’l-E’ârib, thk.,

Muhammed Muhyiddin Abdilhamîd, Beyrut, 1987, I/175.

173 Nur: 24/64.

174 İbn Hişam, A.g.e, I/175. 175 Bakara: 2/144.

176 İbn Hişam, A.g.e, I/175; Tâcu’l-‘Arûs, II/462. 177 el-Belâğatü’l-Arabiyye, 1/ 64.

َنﻮُﻨِﻣْﺆُﻤْﻟا َﺢَﻠْﻓَأ ْﺪَﻗ َنﻮُﻌِﺷﺎَﺧ ْﻢِﻬِﺗﻼَﺻ ﻲِﻓ ْﻢُه َﻦﻳِﺬﱠﻟا

.

“Muhakkak ki mü’minler saadete ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında kendilerini adarlar”178

Bu âyette Allah’a karşı huşu içerisinde namaz kılanların kurtuluşa ereceği pekiştirilerek ifade edilmektedir.

Kad edatının başına lâm harfi gelince ﺪﻘﻟ olur. Şimdi birazda bu edatı ele alalım. Bu edatın kad’a bitişme durumlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Yeminin cevabına bitişen olumlu mâzi fiilin başındaki ﺪﻗ edatının başına ل bitişir ve ﺪﻘﻟ olur.179

Örnek: َﺗ َﻟ ِﻪّﻠﻟﺎ َﻘ َﺛﺁ ْﺪ َﺮ َﻋ ُﻪّﻠﻟا َك َﻠ َﻨﻴ

ﺎ. “Allah’a yemin olsun ki, Allah bize karşı seni tercih etti”180

2. Yeminle cevabın arası uzun olursa ل düşer sadece ﺪﻗ gelir, ل takdiri olarak gelir.181

Örnek:

. ﺎَﻬّﻴآَز ْﻦَﻣ َﺢَﻠْﻓَا ْﺪَﻗ...ﺎَﻬﻴَﻠَﺗ اَذِإ ِﺮَﻤَﻘْﻟاَو * ﺎَهﺎَﺤُﺿَو ِﺲْﻤﱠﺸﻟاَو

Yeminin cevap cümlesi ...َﺢَﻠْﻓ َا ْﺪَﻗ âyetidir. Lâmın düşme sebebi ise; Yemin cümlesi ile cevap cümlesinin arasının açılmasıdır.

3. ﺪﻘﻟ cümlenin başında gelirse, o zaman o lâm tevkid lâmıdır ve lâm-ı ibtidaiyye diye isimlendirilir.182

ِﺖْﺒﱠﺴﻟا ﻲِﻓ ْﻢُﻜﻨِﻣ ْاوَﺪَﺘْﻋا َﻦﻳِﺬﱠﻟا ُﻢُﺘْﻤِﻠَﻋ ْﺪَﻘَﻟَو ...

178 Mü’minun: 23/1-2.

179 Udayma, Muhammed Abdulhaluk, Dirâsetu Üslûbi’l-Kur'ânı'l- Kerîm, Dâru’l-Hadîs, Kahira, tsz, s.

316.

180 Udayma, A.g.e, s. 316. 181 Udayma, A.g.e, s. 316–317. 182 Udayma, A.g.e, s.317.

“Oysa hiç kuşkusuz, içinizden cumartesi konusunda sınırları aşanları bilirsiniz.”183

Âyetin başındaki ل harfi, harfi ibtidaiyyedir.

6. Fasıl Zamiri: ِﻞْﺼَﻔﻟا ﺮﻴﻤَﺿ

Munfasıl merfu bir zamirdir. İsim cümlesinde haberin sıfat olma ihtimalini ortadan kaldırıp manasını açığa çıkardığı için tevkid edatlarından sayılmıştır. Mesela:

ﱡﻲِﺒﱠﻨﻟا ٌﺪّﻤﺤُﻣ

dendiği zaman ﻲﺒّﻨﻟاّ

kelimesi sıfat olabildiği gibi ( Peygamber Muhammed s.a.v.), haber de (Muhammed s.a.v.- Peygamberdir) olabilir. Fakat ﱡﻲِﺒّﻨﻟ

ا

َﻮ ُه ٌﺪّﻤَﺤُﻣ

dendiği zaman birinci ihtimal tamamen ortadan kalkar.184

Kur’an-ı Kerim’den örnek:

َنوُﺮُﻌْﺸَﻳ ﱠﻻ ﻦِﻜـَﻟَو َنوُﺪِﺴْﻔُﻤْﻟا ُﻢُه ْﻢُﻬﱠﻧِإ ﻻَأ

. “İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir”185

7. Tevkid Nunları ِﺪﻴِآﻮّﺘﻟا ﺎَﻧﻮُﻧ

Şeddeli (ağır) ve şeddesiz (hafif) olmak üzere iki çeşit olan bu harfler, müzari fiilin sonuna gelirler. Te’kid nun’u; şeddeli (ağır) olduğu zaman müzari fiilin bütün çekimleri üzerine gelebilir. Şâyet te’kid nun’u şeddesiz (hafif) olursa, müzari fiilin tesniye ve cem-i müennes’i salim çekimi hariç, diğer bütün çekimleri üzerine gelebilir. Şu âyet-i kerimede bu harflerin her ikisi de zikredilmiştir.186

ﱠﻦَﻨَﺠْﺴُﻴَﻟ ُﻩُﺮُﻣﺁ ﺎَﻣ ْﻞَﻌْﻔَﻳ ْﻢﱠﻟ ﻦِﺌَﻟَو

َﻦﻳِﺮِﻏﺎﱠﺼﻟا َﻦﱢﻣ ﺎًﻧﻮُﻜَﻴَﻟَو

.

“Şâyet emrettiğim şeyi yapmazsa,

and olsun ki hapse atılacak ve kahra uğrayanlardan olacaktır”187

8. Zâid Harfler ِةَﺪِﺋاﱠﺰﻟا ُفوُﺮُﺤْﻟَا

183 Bakara: 2/ 65.

184 el-Belâğatü’l-Arabiyye, 1/ 64–65. 185 Bakara: 2/12.

186 el-Belâğatü’l-Arabiyye, I, 66; z-Zemahşerî, el-Mufassal, s. 330. 187 Yusuf: 12/ 32.

Bu harfler: ْنأ, ْنإ ﺎَﻣ , َﻻ ,ْﻦِﻣ ,ب harflerinden ibarettir. Zâid olmaları, manasız olduklarını göstermez. Aksine tevkid manasını ifade ettiklerini anlatmak için onlara bu isim verilmiştir.

Örnekler:188

ًﺎﻤﱢﻴ َﺿ ُﺖْﻠِﺒﻗ ْنإ ﺎﻣ “Zulmü asla kabul etmedim” cümlenin aslı

َﺿ ُﺖﻠﺒﻗ ﺎﻣ ﱢﻴ

ًﺎﻤ şeklindedir. Zâid harf olarak ْنإ gelmiş ve kendinden önceki nefiy harflerinin (olumsuzluk edatının) manasını kuvvetlendirmiştir.

َأ ﺎﱠﻤَﻠَﻓ اًﺮﻴِﺼَﺑ ّﺪَﺗْرﺎَﻓ ِﻪِﻬْﺟَو ﻰَﻠَﻋ ُﻩﺎَﻘْﻟَأ ُﺮﻴِﺸَﺒْﻟا ءﺎَﺟ ن

.

“Müjdeci gelip gömleği Yakup’un

yüzüne bırakınca, hemen gözleri açıldı”189 Âyet-i kerimede görüldüğü gibi “ْنأ “ “ ﺎﱠﻤﻟ “ edatından sonra kullanılmaktadır.

ْﻟا ﻲِﻓ ْﻢُﻬﱠﻨَﻔَﻘْﺜَﺗ ﺎﱠﻣِﺈَﻓ ْﻢِﻬِﺑ ْدﱢﺮَﺸَﻓ ِبْﺮَﺤ َﻣ ْﻢُﻬَﻔْﻠَﺧ ْﻦ

َنوُﺮﱠآﱠﺬَﻳ ْﻢُﻬﱠﻠَﻌَﻟ

.

“Eğer onları savaşta yakalarsan,

bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar.”190 Âyet-i kerimenin başındaki ﺎﱠﻣإ ,ْنإ şart edatıyla zaid olan ﺎﻣ harfinin idğam edilmiş halidir. ﺎﻣ burada kendinden önceki şart edatının ( ْنإ ) manasını kuvvetlendirmektedir. ﻼَﺌِﻟ ﻻَأ ِبﺎَﺘِﻜْﻟا ُﻞْهَأ َﻢَﻠْﻌَﻳ ﻦﱢﻣ ٍءْﻲَﺷ ﻰَﻠَﻋ َنوُرِﺪْﻘَﻳ

ِﻪﱠﻠﻟا ِﻞْﻀَﻓ

. “Kitap ehli, bilsinler ki Allah’ın

lütfundan hiçbir şey elde edemezler”191 baş taraftaki kelimenin aslı َﻻ ْنَِﻻ şeklindedir ve ﻻ zaid harftir.

مﻮُﺠﱡﻨﻟا ِﻊِﻗاَﻮَﻤِﺑ ُﻢِﺴْﻗُأ ﻼَﻓ

.

“Yıldızların yerleri üzerine yemin ederim ki”

192 bu âyet-i kerimede de ﻻ harfi tevkid için getirilmiş zâid bir harftir.

Zâid harflerden biri olan ْﻦِﻣ harfi cerri, sadece nefiy (olumsuzluk), nehiy ya da ْﻞه soru edatıyla yapılan istifhamdan sonra gelirse kendinden sonra gelen ismi umumuna (bütün fertlerine) delâlet ederek tevkid manasını gerçekleştirir. Nefiyden sonra: 188el-Belâğatü’l-Arabiyye, I/66–69. 189 Yusuf: 12/96. 190 Enfal: 8/57. 191 Hadid: 57/29. 192 Vâkıa: 56/75.

ْﺴَﺗ ﺎَﻣَو ﺎَﻬُﻤَﻠْﻌَﻳ ﱠﻻِإ ٍﺔَﻗَرَو ﻦِﻣ ُﻂُﻘ

. “Düşen her yaprağı sadece O bilir”193

ِﻖْﻠَﺧ ﻲِﻓ ىَﺮَﺗ ﺎَﻣ

ٍتُوﺎَﻔَﺗ ﻦِﻣ ِﻦَﻤْﺣﱠﺮﻟا

. “Rahman’ın yaratmasında bir çatlak göremezsin”194

Nehiyden sonra: َﻚِﻠْﻘ َﻋ ِءاَﺬ َﻏ ْﻦِﻣ ْﻞِﻤﻬﺗ ﻻ “Aklından geçirdiğin gıdaları ihmal etme” Baştaki ﻻ harfi nehiy olan ﻻ harfidir ve cümleye bir vurgu katmaktadır195.

İstifhamdan sonra: ٍرﻮُﻄُﻓ ﻦِﻣ ىَﺮَﺗ ْﻞَه َﺮَﺼَﺒْﻟا ِﻊِﺟْرﺎَﻓ “Gözünü çevir, bir bak! O göklerde bir çatlak görebilir misin?196

؟ْﻢﻜﻨﻴﺑ ٍﺮﻋ ﺎﺷ ْﻦِﻣ ْﻞه “Aranızda hiç şair var mı?

Bâ harf-i cer, genellikle nefiy (olumsuzluk) manasında olan ﺲﻴﻟ ve ﺎﻣ harfinden sonra, bunların haberlerinin başına zâid olarak gelir. Bu durumda kendinden sonraki kelimenin nefyini (olumsuzluğunu) tevkid eder.

Örnek:

ﻧَأ ﺎَﻤﱠﻧِإ ْﺮﱢآَﺬَﻓ ٌﺮﱢآَﺬُﻣ َﺖ

ﺮِﻄْﻴَﺼُﻤِﺑ ﻢِﻬْﻴَﻠَﻋ َﺖْﺴَﻟ .

“Ey Muhammed! Sen öğüt ver! Esasen sen sadece nasihat veren birisin. Sen asla onlara zor kullanan bir hâkim değilsin”197

9. Tembih Harfleri ِﻪﻴِﺒْﻨﱠﺘﻟا ُفوُﺮُﺣ

İki tane tembih harfi vardır: ﺎﻣَا ,َﻻَأ şimdi bunları örnekler vererek açıklayalım.

193 Enam: 6/59.

194 Mülk: 67/3.

195el-Belâğatü’l-Arabiyye, I/68; İrfan Matracî, el-Câmi' li Fünûni’l-Lugati’l-Arabiyye ve’l-Âruz,

Beyrut,1987, s. 53.

196 Mülk: 67/ 3. 197 Ğaşiye: 88/ 21-22.

Bu harflerden ﻻأ tembih için getirilir ve kendinden sonra gelen cümlenin gerçek olduğuna delalet eder.198

Örnek:

َنﻮُﻧَﺰْﺤَﻳ. ْﻢُه َﻻَو ْﻢِﻬْﻴَﻠَﻋ ٌفْﻮَﺧ َﻻ ِﻪّﻠﻟا ءﺎَﻴِﻟْوَأ ﱠنِإ ﻻَأ “Dikkat edin! (iyi bilin ki) Allah’ın dostlarına korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir”199

Şiirde ise şu şekilde gelmektedir:

َأ ُتاﻮَﺧَأ ﺎَﻬﱡﻠُآ ﻰِﻟﺎَﻴﱠﻠﻟا ىِﺬهَو ٍﺪِﺣاَو ُْءﺎَﻨْﺑَا مﺎﱠﻳَﻻا ﺎَﻤﱠﻧِا ﻻ .

“Dikkat edin! Muhakkak ki günler, birin (zamanın) erkek çocuklarıdır. Ve bu gecelerin hepsi onun (zamanın) kız çocuklarıdır”.200

ﺎﻣأ edatı ise istifdah edatıdır. Cümlenin başında gelir. Tevkid ve mana yönünden ﻻأ harfinden farkı yoktur. Ancak Ebû Sahra’ya ait aşağıdaki şiirde de görüldüğü gibi, bu harf daha ziyade yeminden önce kullanılmaktadır.

أَ َﻣ َو َّﻟا ِﺬ َأ ي ْﺑ َﻜ َو ﻰ َﺤْﺿَأ ِﺬّﻟاو َﻚ َأ ي َﻣ َو َتﺎ َأ ْﺣ َﻴ َو ﺎ ِﺬّﻟا َأ ي ُﺮْﻣﻷا ُﻩُﺮْﻣ َﻟ َﺗ ْﺪَﻘ ِﻨَﺘْآَﺮ َأ ﻲ ْﺣ َﺴ َﻟا ُﺪ َﻮ ْﺣ ِﺶ َأ َﻦْﻴَﻔﻴﻟأ ىَرَأ ْن َﻬْﻨِﻣ َﻳ ﻻ ﺎ َﺮ ْو ُﻬُﻋ َﻤ ﺮْﻔﱠﻨﻟا ﺎ .ُ

“Dikkat et! Ağlatan, güldüren, dirilten emri emir olan (gerçek emir sadece kendisine mahsus olan) Allah’a yemin olsun ki, vahşi hayvanları kıskanacak şekilde bırakın beni. Zira onlardan birbirine alışmış (arkadaş olmuş) iki tanesini görüyorum ki ayrılık onları korkutmuyor.201

Tevkid edatlarının içine dâhil edilmeyen son bir tevkid vasıtası daha vardır ki o da cümlenin “isim cümlesi” olmasıdır. Belâğat âlimleri, isim cümlesinde, özellikle müsnedin fiilinin, haber olduğu durumda, cümlenin daha fazla tevkid edildiğini beyan etmişler ve örnek olarak ُبِﺬْﻜ َﺗ ﻻ َﺖْﻧأ cümlesinin َﺖْﻧا ُبِﺬْﻜﺗ ﻻ

198el- Belâğatü’l-Arabiyye, 1/69. 199 Yunus: 10/62.

200el-Ma'arrî, Ebu’l-Âla, Şerhu’t-Tenvîr ala Siktı'z-Zend, Beyrut,1982, II/14. 201el-Belâğatü’l-Arabiyye, I/70.

cümlesinden, mana yönüyle daha müekked ( kuvvetli) olduğunu bildirmişlerdir.202

10. Hitap Harfleri: بﺎﻄﺨﻟا فوﺮﺣ

İki tane hitap harfi vardır: “ ت , ك “ bu iki hitap (dikkat çekme) harfi bazı kelimelerin sonuna bitişerek işlevlerini görürler.203

Bu kelimeler şunlardır: ﻚﻟذ , كاذ , ﻚﺌﻟوأ , كﺎﻨه , كﺎه , كﺎﺠﻧ , كﺪﻳور , ﻚﺘﻳأر , كﺎّﻳإ , َﺖْﻧأ , ِﺖْﻧأ

Bu iki harf ( كت ), yukarıda belirttiğimiz kelimelere; müennes, müzekker, , çoğul, tensiye ve zamir şeklinde bitişebilirler.204

Örnek:205

ﻲﱢﺑَر ﻲِﻨَﻤﱠﻠَﻋ ﺎﱠﻤِﻣ ﺎَﻤُﻜِﻟَذ

. " Bu, bana rabbimin talim buyurduklarındandır.”206

ْﻢُﻜَﻟ ﺮﻴَﺧ ْﻢﻜﻟذ

. “Bu, sizin için daha hayırlıdır.”

ِﻪﻴِﻓ ﻲِﻨﱠﻨُﺘْﻤُﻟ يِﺬﱠﻟا ﱠﻦُﻜِﻟَﺬَﻓ

.

“İşte, kendisi hakkında beni kınadığınız.”207

ُأَو َﻟ ﺎَﻨْﻠﻌَﺟ َﻚِﺌﻟو ُﻜ

ْﻢ

. “İşte, onları sizin için kıldık”

ٌﻦﱢﻴَه ﱠﻲَﻠَﻋ َﻮُه ِﻚﱡﺑَر َلﺎَﻗ ِﻚِﻟَﺬَآ َلﺎَﻗ. “ Ama Allah: Bu böyledir! Rabbin bu bana kolaydır dedi.”208 ﺎَﻤُﺘْﻧأ , ْﻢُﺘْﻧأ , ﱠﻦُﺘْﻧأ

Bu bölümde; yemin edatlarından olmadıkları halde yemin edatı yerine geçen, söylenen sözü kuvvetlendiren, muhatabın dikkatini çekebilen edatları gördük. Bu edatlar cümle içerisinde yerine göre söylenen sözü dikkat çekici 202 el-Belâğatü’l-Arabiyye, I/ 70–71. 203 ez-Zemahşerî, el-Mufassal, s. 311. 204 Aynı eser. 205 Aynı eser. 206 Yusuf: 12/37. 207 Yusuf: 12/32. 208 Meryem: 19/21.

kılabilmektedirler. Bunların sayısı oldukça fazla olmasına rağmen biz önemli olan (dikkat çeken)’leri almayı tercih ettik.

Belgede Arap dilinde Kasem (sayfa 43-55)

Benzer Belgeler