• Sonuç bulunamadı

Fecir Vakti

Belgede Arap dilinde Kasem (sayfa 73-78)

. ﺮْﺠَﻔْﻟاَو

ِ

“And olsun fecr’e”287 âyette geçen “ِﺮْﺠَﻔَﻟا “ kelimesi hakkında âlimler değişik yorumlar yapmışlardır. Bu yorumları şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Sabah namazı vakti:288 İbn-i Abbas’tan (ö. H. 68) rivâyet olunduğuna göre fecr, bildiğimiz sabah namazı vakti olup bu da fecr-i sâdık’ın fecr-i kâzip’ten ayrılmasıdır.

286 İlgili âyetler şunlardır: Beled: 1–4, Şems: 1–7, Tîn: 1–6, Âdiyât: 1–6, Leyl:1–4, Asr: 1–3.

287 Fecr: 89/1; Muhammed Esed, Kur’an Mesajı isimli meal ve tefsirinde “şafağı düşün” şeklinde yemin

dışında bir mana vermiştir. Sûrenin devamında gelen diğer yeminlere de bu şekilde mana vermiştir. Geniş bilgi için bkz. Esed, Muhammed, Kur’an Mesajı, İşaret Yay. İstanbul, 1999, III/1267.

288 ez-Zemahşerî, A.g.e, IV/249; Elmalılı, A.g.e, VIII/424; el-Kurtûbî, Ahmet Ensârî, el-Câmiu’l-

Ahkâmi’l- Kur’ân, Dâru’l- Fikr, Beyrut, 1987, XX/38; es-Sâbûnî, Muhammed Ali, Safvetü’t-Tefâsir, (trc. Sadrettin Gümüş, Nedim Yılmaz), Ensar Yayınları, İstanbul, 1992, VII/ 304; Tandâvî, Muhammed Seyyid, Tefsîru’l-Vasît lil Kur’âni’l- Kerim, Kahire, 1997, XV/313.

Allah Teâla’nın kendileriyle yemin ettiği bu tür şeyler de güzel, rahatlatıcı ve çok ince duygu ve tesirler ihtiva eden sahneler bulunmaktadır. Allah’ın birliğine deliller vardır.289 Ya da dünyevî, Cenabı Hakka şükretmeyi gerektiren bir hikmet vardır. Fecrin doğuşuna yapılan yemin, îlâhi kudreti ve emsalsiz yaratmayı ortaya koyan muazzam bir fenomendir.290

2. Sabah Namazı: Âyette “fecr” ile bizzat sabah namazı kastedilmiş ve ona yemin edilmiştir.291 Yüce Allah, sabah namazına günün başlayacağı bir vakitte kılınmasında ve bu namazda hem gündüz hem de gece görevli olan meleklerin hazır bulunmalarından dolayı yemin etmiştir.292

3. Âyette geçen “ﺮﺠﻔﻟا “ ile belirli bir vakit kastedilmemiştir. Buna binaen âlimler şu tespitleri yapmıştır:

Arefe gününün fecri, Kurban bayramı sabahının fecri, Zilhiccenin fecri, Muharrem ayının fecri, Cuma gününün fecri. Burada fecirden kasıt gündüzdür. Âyetteki fecr ile kendinden sular fışkıran ve mahlûkatın hayat kaynağı olan pınarlar kastedilmiştir.293

B. Şafak Vakti: َﻔﱠﺸﻟﺎِﺑ ُﻢِﺴْﻗُا ﻶَﻓ

ِﻖ

. “ Ama hayır! And olsun alaca karanlığa”294

Şafak: Güneşin batması anında gündüz aydınlığının gece karanlığı ile karışmasıdır. Tefsirciler bu âyet-i celîlede, üzerine yemin edilen “şafak” kelimesine farklı manalar vermişlerdir.

1.Ufuktaki Kızıllık: Ali b. Ebi Talip, İbn Abbas, Ubade b. Sabit, Ebû Hureyre, İbn Ömer ve Mekhul ile dilcilerden Leys, Ferrâ, Zeccâc ve Keşşâf sahibi, (Ebu Hanifenin iki rivâyetinden birinde kendinden rivâyet edilen görüşü

289 Kutub, Seyyid, Fî Zılâli’l-Kur’an, (trc. M. Emin Saraç, İ. Hakkı Şengüler), Hikmet Yayınları,

İstanbul, tsz., XVI/196; Tahir b. Âşur, Tefsîru’t-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Dâru’t-Tunusiyye li’n-Neşr , Tunus, tsz, XXX/313.

290 Tahir b. Aşur, A.g.e, XXX/ 313.

291 Ebu Hayyân, el- Bahru’l-Muhît, Beyrut, 1993, XIII/463; Taberî, İbni Cerîr, Tefsîru’t-Taberî,

(Camiu’l-Beyan an Te’vîli’l-Kur’an), Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1988, XV/168.

292 ez-Zemahşerî, A.g.e, IV/249; Kurtûbi, A.g.e, XX/ 39. 293 el-Kurtûbî, A.g.e, XX/39; ez-Zemahşerî, A.g.e, IV/ 249. 294 İnşikak: 84/ 16.

hariç) burada üzerine yemin edilen “şafak” kelimesinin, güneş batarken ufukta oluşan kırmızılık olduğu kanaatine varmışlardır.295

Âlimler “şafak” kelimesini ufuktaki kırmızılık olduğuna dair şu delilleri zikretmişlerdir:

a. Yüce Allah şafağı yatsının son vakti kılmıştır. Zira burada dikkate alınmış olan şeyin “beyazlık” değil “kırmızılık” olması gerekir. Çünkü beyazlığın müddeti uzar ve şafakta kalışı da uzun sürer ama “kırmızılık” güneşin ufukta kalan izi ve ışığı olduğuna göre güneş ufuktan uzaklaşınca hemen gidiverir.296

b. Şafak kelimesi, incelik kökünden olup güneşin batmasını müteakip ışığın da, incelmeye ve zayıflamaya başladığı zaman şüphe olmadığına göre ufuktaki o kırmızılık yemin edilen şafak olmuş olur.297 Nitekim şafak kelimesi Arapçada bir şeyin inceliğini, ince oluşunu ifade için kullanılır.298

2. Ufuktaki Beyazlık: Bu âyet-i celîlede şafağa ve devamında “ geceye ve toplayıp taşıdığı şeye” ve “dolunaya dönüştüğü zaman ay’a”299 yemin edilmesinde bunların muazzam ve dehşete düşürücü birer hadise olmalarına ve bunları yaratanın şânının yüceliğine işaret vardır.300

Yeminle sıralanan bu kâinat tecellileri ister istemez insan ruhunu kendine çekmekte ve ona ilham ve işaretlerini sunmaktadır. Kendine mahsus tecelliler insanda derin bir hayranlıkla, ürpertici azameti birlikte taşımaktadırlar.

Şafak vakti güneşin batışıyla insanı, derin bir ürperti sarıverir. Kalp ayrılışın ve ondaki sessiz üzüntünün, derin hayranlığın etkisini hisseder. Bunun yanında gelmekte olan gecenin korkusunu ve karanlığın her tarafı kuşatan tedirginliği de hisseder. Sonunda gönülden gelen bir boyun eğiş, gizli bir korku,

295 Taberî, A.g.e, XII/510; Nîsâburî, Ahmed Vâhidî, el- Vasıt fi Tefsiri’l- Kur’ani’l-Mecîd, Dâru’l-

Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1994, IV/454.

296 Râzî, A.g.e, XI/101. 297 Taberî, A.g.e, XV/ 229. 298 Râzî, A.g.e, XI/101. 299 İnşikak: 84/17–18.

300 Vehbe ez-Z uhaylî, et-Tefsiru’l-Münir fi’l-Akideti ve’ş-Şeri’ati ve’l-Menhec,Dâru’l-Fikri’l-Muâsır,

sessizlik ve sükûnet onu bütünüyle kuşatır. Bu durum dünyanın sonu (kıyamet)’na benzer. Çünkü güneşin batışı ölüm halini çağrıştırır. Yüce Allah bu duruma dikkat çekmek için yemin etmiş olabilir.301

C. Sabah

Yüce Allah; ağaran sabaha ve teneffüs eden sabaha yemin ederek seslenmektedir. Şimdi bunları inceleyelim:

1. Ağaran Sabah

َﺮَﻔْﺳَأ اَذِإ ِﺢْﺒﱡﺼﻟاَو

. “ ve andolsun ağardığında sabaha”302 Buradaki “ َﺮ “ kelimesinin َﻔْﺳَأ manası:” َءﺎَﺿأ ” “ağarıp aydınlanınca” anlamındadır. Hadis’te de, “ ِﺮِﺠْﻔَﻟْﺎِﺑ او ُﺮِﻔْﺳَأ “ (sabah namazını) ortalık aydınlanınca kılın…..303 buyrulmuştur.304

Yüce Allah’ın “o zaman (gün) bazı yüzler vardır, aydınlıktır, ağarmıştır”305 âyetindeki “ٌةَﺮِﻔْﺴُﻣ “ kelimesi de bu anlamdadır.306 Cenab-ı Hak gece karanlığı ile gizlenen nurunu yayıp, açılıp aydınlanmaya başlayarak yükseldiği ve aydınlığının uzayarak gündüz olduğu anda sabaha yemin etmiştir.307 Burada peş peşe üç ayrı olguya ( ِﺢْﺒّﺼﻟا ,ُﻞﻴّﻟا ,َﺮَﻤَﻗ )yapılan yeminler, üç kez tekrarlanmak sûretiyle lâfzî te’kidin en kuvvetli şeklini ifade etmiştir. Bu üç harikulade olguya, Allah Teâla’nın birer delili olmaları hasebiyle yemin edilmiştir.308 İlahi kudreti yansıtan Ay’a ve batıdan doğuya doğru dönmekte olan yerkürenin bir turu ile meydana gelen gece ve gündüze yemin edilerek insan aklına ışık tutulmaktadır.309

301 Seyyid Kutub, A.g.e, VI/ 3768. 302 Müddessir: 74/ 34.

303 Tirmizî, Sünen, Salât, 118.

304 Râzî, A.g.e, X/713; el-Kurtûbî, A.g.e, XIX/84. 305 Abese: 80/ 38.

306 Râzî, X/713.

307 Tandavî, A.g.e, XV/187; Nisâbûrî, A.g.e, IV/431. 308 Tahir b.Âşur, A.g.e, XXIX/322.

309 Yıldırım, Celal, Tefsirli Kur’an-ı Kerim Meâli, Anadolu Saray Dağıtım, İzmir, 1995, II/115, (6.

Yüce Allah bu evrensel gerçekler üzerine yemin ediyor. Bu yeminin amacı büyük gerçekleri önemli kılan, onların kanıtlayıcı değerlerinden habersiz yaşayan gafilleri uyarmak, önlerinde duran gerçeklerin farkına vardırmaktır.310

Âyetin manasına ( setr olunduktan sonra sabahın ortaya çıkması) belâğat açısından bakınca burada bir istiare311 sanatı göze çapmaktadır.

2. Teneffüs Eden Sabah

*َﺲﱠﻔَﻨَﺗ اَذِإ ِﺢْﺒﱡﺼﻟاَو “Ve and olsun, nefes aldığında, sabaha”312 teneffüs, sabahın ağarması ve şafağın sökmesi manasınadır.313 Bazı müfessirler bu âyeti “aydınlandığı ve

ağardığı, genişleyip her tarafa yayılan ve neticede apaçık gündüz haline gelen sabaha yemin ederim ki”, şeklinde açıklamışlardır.314

Bu tür âyetlerde, hayat giydirilen evrensel sahnelere dikkat çekilmektedir.(Sabah

nefes alıp-veren bir canlıdır) Dolayısıyla güzel ve canlı ifadelerle insan ruhu,

onların özüne bağlanmaktadır ki, kendilerine sırlarını versin, onların ardındaki kudrete doğru yönelsin.315

Bu yönüyle de bu yemin de Rasulüllah (s.a.v) ve Müslümanlara “ve herhalde sonu senin için önünden daha hayırlıdır”316 mazmûnu celîli üzere hüsnü âkıbet ile va’dü tebşîr vardır. Bu dünya onlar için sabaha yönelmiş bir

310 Seyyid Kutub, A.g.e, XV/372.

311 İstiare: Bir beyan terimi olarak, hakiki mana ile mecazi mana arasındaki benzerlik ilişkisinden dolayı,

bir kelimenin manasını geçici olarak alıp başka bir kelime için kullanmaktadır. Ayrıca bunda, hakiki manayı kastetmeye engel olan bir karinenin bulunması gerekir. İstiare ikiye ayrılır. A) İstiâreyi tasrîhiyye: İçinde müşebbeh bih (kendisine benzetilen)’in lafzı açıkça zikredilen ve müşebbeh ( kendisine

benzeyen)’in hazfedildiği istiâredir. Türkçe’de buna “açık istiâre” denilir. B) İstiareyi Mekniyye: Müşebbeh bih’in lafzı hazfedilen ve kendisiyle ilgili hususla ona istişare edilen istiâredir. Türkçede buna kapalı istiâre denilir. Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Emin, Mustafa, el-Belâğatü’l-Vâdıha, ( el- Beyân- ve’l-Meânî ve’l-Bedî), Eda Neşriyat, İstanbul, 1993, I/ 76–77.

312 Tekvir: 81/ 18.

313 Vehbi, Mehmet, Hülasatü’l-Beyan fÎ Tefsiri’l-Kur’an, İstanbul, 1969, XV/6362. 314 el-Kurtûbî, A.g.e, XIX/425; es-Sâbûnî, A.g.e, XI/240; Âlûsî, A.g.e, XXX/ 58–59. 315 Kutub, Seyyid, A.g.e, XVI/ 46–55.

gece ve her nefsin ne hazırlamış olduğunu bileceği kıyamet vaktinin böyle teneffüs eden bir sabah olduğunu müjdelemektedir. Bütün bunlara and olsun.317

Burada Allah Teâlâ’nın niçin yemin ettiği daha sonra gelen âyetler ile açıklanıyor. Yani Hz. Peygamber (s.a.v) bir rüya görmemiştir. Yıldızlar kaybolduktan, gece geçtikten ve güneş ortaya çıktıktan sonra gündüzün aydınlığında, gökyüzünde şerefli elçi’yi görmüştür. Rasulüllah (s.a.v) neyi anlatıyorsa onu bizzat kendisi müşâhede ve tecrübe etmiştir.318

“Estiğinde sabaha yemin ederim” âyetinde “istiâre-i tasrîhiyye”319 sanatı vardır. Yüce Allah gündüzün gelmesi ve aydınlığın yayılmasını, kalbe hayat veren ve yavaş yavaş esen rüzgârlara benzetti. “Teneffüs” kelimesini, zifiri karanlıktan sonra gündüzün aydınlanması için müstear olarak kullandı. Bu, tasvir bakımından en güzel ve en beliğ istiarelerdendir.320

D. Duhâ (Kuşluk Vakti)

Belgede Arap dilinde Kasem (sayfa 73-78)

Benzer Belgeler