• Sonuç bulunamadı

1.3. İstihdam Kavramının Analizi

1.3.2. İstihdamı Belirleyen Faktörler

1.3.2.1. Yatırımlar

Planlı yatırımlar; devletin ve dış ticaretin dışlandığı bir ekonomide tasarruflara eşit olacaktır. Üretimin denge düzeyinin üzerinde gerçekleşmesi ile yatırımlar arttırılıp ve stoklar azaltılarak üretime katılmaları sağlanır. Üretimin denge düzeyinin altında gerçekleşmesi halinde, tasarruf fazlası oluşarak yatırım düzeyini geçecektir. Yatırımın düşük olması ile birlikte istihdam düzeyi de düşecektir. Dolayısıyla yatırım düzeyinin değişmesi, istihdam ve gelirinde değişmesine neden olacaktır. Yatırım artışı, gelir ve tüketim artışı sağlarken istihdam düzeyi de bu gelişmeden olumlu etkilenecektir (Yıldırım vd., 2014: 153).

1.3.2.2. Ekonomik Büyüme

GSYH’da meydana gelen yıllık değişim ekonomik büyümedeki değişimin göstergesidir. GSYH ve dolayısıyla üretim artışı istihdamı artırmaktadır. (Gürak, 2006: 315). Ancak ekonomik büyüme her zaman istihdam yaratmamakta ve literatürde “istihdamsız büyüme” olarak isimlendirilen bir kavram ortaya çıkmıştır.1

İstihdam düzeyini etkileyen faktörler arasında yurt içi mal ve hizmet talebi ile ithalat ve ihracat düzeyi sayılabilmektedir. Bu sebeplerden yurtiçi üretim düzeyi istihdamın talep yönünü oluşturmaktadır. GSYH’nin artırılması halinde istihdam düzeyi de artırılabilecektir. Fakat üretimin unsurları arasında yer alan teknoloji, işgücü maliyeti ve kapasite kullanım oranı gibi değişkenler de bu ilişki üzerinde etkili rol oynamaktadır (Akyıldız, 2006: 63).

1

İstihdamsız büyüme; ekonomide büyümenin sağlanmasına rağmen işsizliğin beklentiler doğrultusunda azalmaması nedeniyle büyüme ve işsizlik arasındaki ilişkinin zayıflamasını ifade etmektedir. Büyüme istihdam yaratmak için tek başına yetmemekte olup bu durum literatürde istihdam yaratmayan büyüme (jobless recoveries) kavramının oluşmasına sebep olmuştur. (Barışık vd., 2010: 89)

54 Ekonomik büyüme ve ekonominin yapısal özellikleri büyümenin istihdam üzerindeki etkisini değiştirmektedir. Büyümeye bağlı olarak işgücü talebi artışı ile istihdamın artması durumunda büyümenin istihdam yaratma kapasitesinin güçlü olduğu söylenebilir. Ancak ekonomik büyümenin istihdam yaratma kapasitesi ve işgücü talebini artırması her zaman beklenen düzeyde gerçekleşmemektedir. Büyümeye bağlı istihdam artışı ve işsizlik oranının düşürülmesi büyümedeki yapısal sıkıntılar ve krizlere bağlı sektörel kaymalar nedeniyle sekteye uğrayabilmektedir. Bir ekonomide istihdam artışı ve işsizlik sorunuyla başa çıkabilmek için sadece büyüme yeterli olamamaktadır. Büyümeye bağlı istihdam artışındaki hedef bu etkinin kalıcı olmasının sağlanması olmalıdır (Aksoy, 2012: 11-15).

1.3.2.3. Teknolojik Gelişim

Teknolojideki gelişmenin istihdama katkısı pozitif ve negatif olabilmektedir. Teknolojik gelişme girdi maliyetlerinde tasarruf imkânı sağlayabilmektedir. Bu durumda sermayenin emekle ikame edilmesi durumu ortaya çıkabilmektedir. Üretimde işgücü yerine makineleşmeye gidilmesi istihdamın düşmesine sebep olabilmektedir. Bunun yanında teknolojik yenilikler beraberinde yeni istihdam alanları da yaratabilmektedir. Yeni açılan sektörler yeni istihdam olanakları sağlamaktadır. Bu yeniliğe uyum sağlayabilen işgücü istihdam imkânına kavuşabilmektedir (Gürak, 2006: 327).

Küreselleşme ve teknolojik gelişme ile işgücü verimliliğinin artması işsizliğin sebepleri arasında yer almaktadır. Küresel rekabetin tırmanması, dış ticaret hacminin yükselmesi ve teknolojik gelişmeler üreticilerin maliyetlerini artırmış ve bu durum işgücü verimliliğinin artırılmasını da zorunlu kılmıştır. Artan işgücü verimliliği daha az istihdam olanakları oluşmasına sebep olmuştur. Böylece ekonomilerde “istihdam yaratmayan büyüme” durumu yaşanmaya başlamıştır (Kaynak, 2007: 68).

Kalkınmanın itici gücü olan beşeri sermaye istihdamda belirleyici rol oynamaktadır. Bireyin beşeri sermayesindeki artış tüm üretim faktörlerinde verimlilik artışı sağlamakta olup eğitim ve teknoloji yatırımlarıyla beşeri sermaye birikimi ile büyümeye katkı sağlanacaktır (Gül, 2014: 109).

55 1.3.2.4. Verimlilik Artışı

İstihdam kavramı için verimlilik artışı büyük önem arz eden faktörlerin başında gelmektedir. Verimlilik artışı işgücünden tasarruf sağlaması nedeniyle istihdama olumsuz yansıyabilmektedir. İşgücünün veriminin artması, aynı üretim düzeyini daha az işgücüyle gerçekleştirme imkanı sağlayacağından işverenlerin ilave işgücü talebi yaratmalarına engel olacaktır (Uzay, 2005: 61).

1.3.2.5. Ücret Düzeyleri

Ücret düzeyi; mevcut çalışanların işe bağlılığı ve başka iş fırsatları arama kararlarını etkileyerek istihdam düzeyi üzerinde belirleyici olmaktadır (Tunalı, 2004: 14). Ayrıca ücret düzeylerinin artması emek talebini daraltacağından istihdam düzeyinin düşmesine neden olabilmektedir. Firmalar arasındaki ücret farklılıkları da iş değiştirme amacıyla işgücünün sektörler ve firmalar arasındaki hareketliliğini uyaracaktır.

1.3.2.6. Eğitim Durumu

Eğitimli ve nitelikli işgücünün nüfusa oranının yüksek olması ve bu işgücünün bilgi ve becerisinin üretim sürecine iyi bir şekilde yansıtılması ekonomik kalkınma ve toplam çıktının artırılmasında büyük öneme sahiptir. Nitekim gelişmiş ülke ekonomilerinde nitelikli işgücünün oranının yüksekliği ekonomik başarılarının temelini oluşturmaktadır (Uysal, 2007: 79).

Eğitim, istihdam öncesinde üretim kalitesinin artmasına imkân sağlamaktadır. Eğitim, bireylerin niteliklerini ve donanımlarını geliştirerek iş bulma olasılıklarının artmasına katkı sağlamaktadır. Eğitimli ve eğitimsiz işgücünün istihdam edilecekleri sektörler ve iş alanları farklılık göstermektedir. Eğitim düzeyi arttıkça istihdam koşulları ve iş imkânları da değişmektedir.

Eğitimin istihdama olan etkisi; nitelikli ve amaca uygun eğitim almış işgücünü sağlayabilmesi ile ortaya çıkabilmektedir. Mesleki ve teknik eğitimin yaygınlaşması halinde nitelikli işgücünün artabileceği ve böylece işverenlerin talebini karşılayabilecek nitelikli çalışanların artmasını sağlayacak bir eğitim

56 sisteminin üretime ve işgücü piyasasına katkı sağlayabileceği değerlendirilmektedir (Bilgin ve Arı, 2010: 120).

Etkin bir şekilde eğitim politikaları ile eşitsizliklerin azaltılması halinde büyüme gerçekleştirilebilmektedir. Ekonomik darboğazlar ve teknolojik yetersizliklerin üstesinden gelebilmek için eğitim politikaları çıkış yolu olabilmektedir. Bir ülkede eğitim düzeyinin yükselmesi yeni teknolojilere adaptasyonu kolaylaştırabilmekte ve yeni teknolojiler yaratma fırsatı sunmaktadır. Mikro düzeyde ise eğitim seviyesinin artması bireylerin değişime uyum sağlamalarını kolaylaştırmaktadır (Jansen ve Lee, 2007: 9).

Eğitimin işgücünün kalitesini artırdığı, verimlilik artışı sağladığı ve nitelikli beşeri sermaye oluşumuna katkı sağladığı göz önüne alındığında; eğitim sistemi ile ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda ve imalat sektörünün gereksinimlerini karşılayacak şekilde biçimlendirilmesi önem taşımaktadır. Eğer eğitim sistemi özellikle imalat sektörünün ihtiyaçları doğrultusunda işgücü yetiştirirse ekonominin istihdam sağlama kapasitesi de artırılmış olacaktır. Eğitim sistemi ile istihdam arasındaki kopukluğun ekonominin ihtiyaçlarına uygun bireyler yetiştirilmesi ile giderilerek, böylelikle istihdam edilen işgücü sayısı da artırılabilecektir.