I. BÖLÜM
2.16. Dramaya İlişkin Kavramlar
2.16.1. Yaratıcılık
Yaratıcılık var olanlardan hareketle yeni bir şey bulma, sorulara yeni ve özgün cevaplar verme, durumlar arasında yeni ilişkiler kurma ve bunun sonucunda yeni deneyim, düşünce ve yaşantı ortaya koyma olarak tanımlanabilir (Aral vd. 38). Yaratıcılık, insan yaşamının her düzeyinde ve her bölümünde olan gündelik yaşamdan bilimsel süreçlere kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan süreç, davranış ve tutumdur (San, 2006e: 169).Yaratıcılık aynı zamanda kişiler ve bu kişilerin kültürlerine gerçekliğe uygun yenilikler katabilmektir (San, 2006a: 3).
Yaratıcılık 20. yüzyıla kadar eleştirilemeyen bir durum olarak görülürken günümüzde gerekli imkânlar sağlandığında yaratıcılığın geliştirilebileceği görülmüştür. Yaratıcı düşünme; soru sorma, analiz, eleştirel düşünme, problem çözme gibi süreçleri içerir (Aral vd. 2000: 38). Bu tür özelliklere sahip olan kişiler yaratıcı kişi olarak tanımlanabilir. Yaratıcı kişi var olanlarla yetinmez ve ezberci değildir (Kavcar, 2006: 22). Ayrıca etrafında ve dünyasında olanları birden çok boyutuyla algılayabilen kişidir (San, 2006f: 344).
2.16.2. Eylem
Eylem, insanların kendi istekleriyle meydana getirdiği davranışlardır. Kişiler bu davranışları gerçekleştirirken aynı zamanda var olan durumu değiştirme ve ileriye götürme amacı da güdebilir (Aral vd. 2000: 55). Bir başka tanıma göre eylem, “bir durumu değiştirme ve daha ileriye götürme yönünde etkide bulunma çabasıdır” (Ozankaya, 1980: 52). Ya da bilinçli insanın kendi isteği ile gerçekleştirdiği davranışlardır (Akarsu, 2010: 77).
2.16.2. Edim
Edim, kişilerin belirli bir iş hâli ile karşılaşması durumunda onların yapabildikleridir (Çalışkan ve Karadağ, 2008: 56). Ya da bir eylemin daha planlı ve programlı bir şekilde
gerçekleştirilmesidir. Edim, eylemin bitmişliğini ifade eder ve kavramda daha çok zihinsellik ön plandadır (Aral vd. 2000: 56).
2.16.4. Oyun
Bozkurt Güvenç oyunu bireylerin kişisel dünyası ile nesnel dünyası arasındaki bir köprü olarak görmüştür (San, 2006e: 189). Oyun; kuralları olan veya olamayan, belli bir amaca yönelik olan veya olamayan, çocuğun bilişsel, duyuşsal, dil gibi pek çok alanda gelişmesini sağlayan, çocuğun haz alarak gerçekleştirdiği ve yaşamın bir parçası olan süreç olarak tanımlanır (Aral vd. 2000: 58). Oyun, çocuğun gördüklerini, işittiklerini sınayıp denediği bir alandır. Çocuk, oyun oynarken haz ve mutluluk aldığı gibi bu durum aynı zamanda çocukları sıkıntı ve yorgunluktan da kurtarır. Oyun; yaratma, deneyim kazanma, iletişim kurma gibi işlevlere de sahiptir (Aral vd. 2000: 57). Ayrıca oyunun çocuğu gelecekteki yaşamına hazırlama gibi bir işlevi de vardır (San, 2006b: 49). Psikologlar tarafından verilen bilgiye göre okul öncesi dönemde gerçekleştirilen eğitimde taklit etmek önemli yer bir yer tutar (Kavcar, 2006: 21). Öğrenci, oyun ortamı içerisinde çeşitli rolleri üstlenir. Bu sayede beden, zihin ve duygu anlamında kendini geliştirir ve durum onun yaratıcılığına etki eder (Kavcar, 2006: 22). Oyun, kişilik gelişimi ve toplumsallaşma olama üzere iki önemli işleve sahiptir. Oyun sırasında çocuğun ortaya koyduğu davranışlar onun kişilik özelliklerinin pek çoğunu ortaya koyar (Çalışkan ve Karadağ, 2008: 48).
Oyunun drama ile benzemekle birlikte farklı yanları vardır. İki etkinliğin temelinde de taklit etme vardır. Öğrenciler toplumdaki rolleri benimserler. Drama ve oyunda başlangıç ve sonuç bölümü yer alır ve bunlar belirli kurallar olmakla birlikte özgürce oynanır. Drama ve oyunda çocuklar dikkat ve enerjilerini faaliyet üzerinde yoğunlaştırırlar ve iki etkinlikte de eğitsellik söz konusudur (Çalışkan ve Karadağ, 2008: 49). Dramada amaçlar belli iken oyun daha çok kendiliğinden başlar. Çoğu çocuk oyununda sonuç önemli iken, dramada süreç önemlidir. Oyunun sonunda tartışma yapılmazken drama sonucunda tartışma yapılır. Bu durum bilgilerin yerleşmesini ve kalıcılığını sağlar (Önder, 1999: 54-55).
Sonuçta çocuklar oyun sayesinde öğrenebilirler. Drama sayesinde ise eğitim durumlarının oyun haline getirilerek öğrencilere konuyu daha eğlenceli ve daha kolay öğretmek mümkündür. Çünkü çocuk zevk aldığı oyun vasıtası ile hayatını tanıma ve uygulama imkânına sahip olur (Çalışkan ve Karadağ, 2008: 49).
2.16.5. İletişim
Bireylerdeki bilgi, duygu, haber, beceri paylaşımı yolu ile davranış değişikliği meydana getirme durumu iletişim olarak adlandırılır (Çilenti, 1988: 43).İletişim, iki sistem arasında gerçekleşen bir durumdur. Bu sistemleri iki insan, iki hayvan gibi düşünebiliriz. Burada önemli olan bilgi akışının iki sistem arasında gerçekleşmesidir (Aral vd. 2000: 60). İletişimin iki insan arasında gerçekleştirilebilmesi için bu kişilerin ortak imgeler kullanması gereklidir (Adıgüzel, 2006b: 200).
İletişim çeşitli öğelerle gerçekleşir. Bunlar; kaynak, ileti, kanal, alıcı, dönüt ve ortamdır. Kaynak; iletişimin başlatıldığı kişilerdir. İleti; insanların paylaşmak istediklerini içeren bir bütündür. Kanal; kaynağın alıcıya göndermek istediklerini iletme yoludur. Alıcı; kaynağın iletisini ulaştırdığı ve paylaştığı bireylerdir. Dönüt; alıcının iletiye verdiği tepkidir ve son olarak ortam ise iletişi öğelerinin yer aldığı koşulların tümüdür (Adıgüzel, 2006b; 199). Eğitimde drama kavramında iletişimin önemli bir yeri vardır. Çünkü kişiler drama esnasında yaratıcılıklarını göstermek için kendisi ve karşısındaki ile iletişime geçerler (Aral vd. 2000: 61-62).
2.16.6. Etkileşim
Etkileşim; gönderilen mesajın alıcı tarafından algılandıktan sonra tepkide bulunmasıdır (Aral vd. 2000: 62). Yahut toplum hayatındaki her şeyin kendisinin bağlı olduğu aynı zamanda kendisine de bağlı olan karşılıklı etkiler bütünlüğü içersinde yer almasıdır. Ya da neden ve sonucun ciddi bir biçimde birbirine ilişik olması ve birbiriyle yer değiştirmesidir (Ozankaya, 1980: 51). Etkileşimde aynı anda birden çok özne etkilenir ve eylemler karşılıklı olarak gerçekleşir (Aral vd. 2000: 62). Bu durum daha çok insanla insan karşılaştığında meydana gelir (San, 2006b: 48).
2.16.7. Empati
Empati, var olan bir duruma kişinin kendi duygu ve yaşanmışlıklarını katmadan bir başkasının rolünü oynamasıdır (Kaner, 1990: 460). Rogers’a göre; empati danışmanın kendini danışanın yerine koyup onun ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlaması ve bunu karşısındakine yani danışanına göstermesidir (Dökmen, 1988: 157). Bu tanımda empatinin üç yönü üzerinde durulmuştur. Bunlardan birincisi aralarında empatik bir ilişki kurulması, ikincisi danışmanın danışanın duygularını hissetmesi ve üçüncüsü de danışmanın, danışanın hissettiklerini anladığını ona belirtmesidir (Dökmen, 1987: 184).
Empatinin bilişsel ve duyuşsal olarak iki boyutu vardır. Kişi bilişsel durumda rolünü oynadığı kişinin duygularını anlarken, duyuşsal empatide kişinin duygularını hisseder (Kaner, 1990: 460). Empati ve iletişim kavramları arasında bir ilişki vardır. Genel iletişim becerisine sahip olmak için empatik beceriye de sahip olmak gerekir (Dökmen, 1988: 166). Bireyler empatik bir tavır ile karşılarındakini anladıklarında dinleyen ve dinlenenler arasında ortak bir yaşantı oluşur. Psikodrama içerisinde empati kavramı rol oynama tekniği ile öğretilir (Okvuran, 1994: 189).
2.17. Drama Teknikleri
2.17.1. Rol Oynama
Rol oynama tekniğiyle birey bir yaşantı, durum veya olayı eskiden yaşamış olduğu deneyimleri de hesaba katarak yeni bir role bürünür ve böylece başkalarının ne hissettiği, nasıl düşündüğünü anlama imkânına sahip olur (Aral vd. 2000: 40). Yani bireyler oyunda yazılan karakterin duygu durumunu ve niteliklerini yansıtırlar. (Mc Clintock’ tan Akt: Ömeroğlu, 2006b: 150). Oyun, bir grubun tamamı tarafından ya da gruptan seçilen bireyler tarafından canlandırılır (Adıgüzel, 2006d: 260). Rol oynamada önemli olan klişeleşmiş, derinlikten yoksun karakterleri oynamak değil değişik meslek grupları içerisindeki değişik rolleri ve bu rollerin toplum içerisindeki yerini anlamaktır (Erdoğan, 2008: 13).
2.17.2. Pandomim
Pandomim, insanların düşüncelerini sözcüklerle değil, başka yollarla ifade etmesidir (Ömeroğlu, 2006b: 148). Yani insanların duygu ve yaşantılarını sözel anlatım yapmadan hareketlerle ifade etmesidir. Pandomim yapmak için gözlem, dikkatini yoğunlaştırma ve fiziksel beceriler gereklidir (Önder, 1999: 142).Pandomim çalışmaları esnasında çocuklar geçmiş yaşantılarını hatırlamaya çalışırlar ve bunların görüntüsünü zihinlerinde biçimlendirirler (Ömeroğlu, 2006b: 149).
2.17.3. Doğaçlama
Doğaçlama önceden planlanmamış, herhangi bir ön çalışma yapılmamış bir konunun o anda yaratılmasıyla oluşturulan bir tekniktir (Adıgüzel, 2006d: 260).Doğaçlama çalışmaları pek çok açıdan faydalıdır. Bireyler gerçek hayatta karşılaşamayacakları durumları bu sayede görmüş olurlar. Başlarda doğaçlama yoluyla konuşmalar kısa olsa da zamanla konuşmalar uzar ve çocukların dil becerileri gelişir (Ömeroğlu, 2006b: 150). Kişiler çalışmalarını planlamayı, yaratıcı olmayı öğrenirler. Ayrıca bağımsız düşünüp karar verme, işbirliği içerisinde çalışma yapabilme açılarından kişilere fayda sağlar (Erdoğan, 2008: 15). Doğaçlama sırasında ortaya çıkan her ürün ve süreç tek sefere mahsus meydana gelebilir (Okvuran, 1994: 187). Doğaçlamada kişilerin ve grupların yaratıcılığı en yoğun bir biçimde kullanılır (San, 2006f: 354).
2.17.4. Dramatizasyon
Dramatizasyonda bir hikâyede yer alan olay ve durumların oynanması söz konusudur ( Ömeroğlu, 2006b: 150). Dramatizasyon toplumda yer alan tüm olayların hayali unsurların daha yoğun bir şekilde yer aldığı bir öğrenmedir (Adıgüzel, 2006a: 161). Bir hikâyeyi dramatize etmede gruptaki bireylerin daha önce pandomim ve doğaçlama teknikleriyle elde ettiği tecrübenin büyük katkısı olacaktır. Dramatizasyonda önemli olan nokta bireylerin hikâyede yer alan hareketleri ve karakter etkileşimini algılamalarıdır (Ömeroğlu, 2006b: 151).
2.17.5. Rol Değiştirme
Eğitici drama çalışmalarında çocukların oynadıkları farklı rolleri değiştirmeleri ve bu sayede değişik rolleri denemeleri ve yaşamalarını sağlamak onların öğrenme ve anlama yetilerine olumlu katkılar sağlayabilir (Önder, 1999: 138-139).
2.17.6. Paralel Çalışma
Bu çalışmada aynı anda birden fazla grubun ortak bir etkinliği yapması söz konusudur. Çocuklar bir yandan kendi grubu ile ortaklaşa çalışırken diğer yandan da büyük bir grupla çalışmayı sürdürmeyi öğrenirler (Önder, 1999: 140).
2.17.7. Zihinde Canlandırma
Çocukların gözlerini kapatmaları istenerek öğretmenin yönlendirmesiyle bazı görüntüleri zihinlerinde canlandırmaları istenir. Böylece çocukların yaşadıkları durumları daha iyi algılamalarına ve zihinlerinde kalıcılığı artırmalarına yardımcı olunur (Önder, 1999: 141). Ayrıca bu becerinin öğrenciler tarafından kazanılması için onların somut nesnelere bakmalarının ardından gözlerini kapatmaları ve zihinlerinde canlandırmaları istenebilir. Ardından gözlerini açmalarını sağlayarak gördüklerini ifade etmeleri istenebilir (Çalışkan ve Karadağ, 2008: 137). Rahatlama çalışmaları sırasında kullanılabilir (Önder, 1999: 141).
2.17.8. Müzikle Drama
Drama etkinliğine ilk defa katılacak olan çocuklar için kullanılabilir. Müziğin temposuna göre yürümeleri sağlanır. Ayrıca rahatlama çalışmalarında yumuşak bir ezgi kullanarak çocukların rahatlamasının sağlayabileceği gibi yoğunlaşmayı da artırabilir (Önder, 1999: 141-142).
2.17.9. Resim Yapma
Drama etkinliklerinin ardından yapılabilecek bir çalışmadır. Çocukların drama esnasında yaşadıklarını resmetmesi öğrendiklerini kavramsallaştırmalarını sağladığı gibi aynı zamanda yaşadıklarını değişik şekilde göstermelerini de sağlar (Önder, 1999: 145).
2.17.10. Parmak Oyunu
Okunan basit şiirlerin hareket ile ifade edilmesinde kullanılır. Genellikle ilköğretimin birinci ve ikinci sınıflarında uygulanır. Konusunda daha çok hayvanların yer aldığı şiirler parmak oyunu için uygundur. Burada öğretmenin çocukları yapacağı hareketler konusunda yönlendirmesi önemli bir yer tutar. Öğretmen metinde geçen hayvanları öğrencilerin parmakları ile göstermesini ister ve duruma göre bu uygulama tekrarlanabilir (Özdemir, 1965: 4-5).
YÖNTEM
Araştırmanın bu bölümünde deney desenini, araştırmaya katılan öğrenciler, veri toplama araçları ve verilerin çözümlenmesi açıklanmıştır.
3.1. Deney Deseni
Araştırma öntest - sontest kontrol gruplu deneysel desen modelinde tasarlanmıştır. Öntest- sontest kontrol gruplu desen (ÖSKD), sosyal bilimlerde yaygın kullanılan karışık bir desendir. Katılımcılar, deneysel işlemden önce ve sonra bağımlı değişkenle ilgili olarak ölçülürler. ÖSKD, bir ilişkili desendir. Çünkü, aynı kişiler bağımlı değişken üzerinde iki kez ölçülürler. Bununla birlikte, farklı deneklerden oluşan deney ve kontrol gruplarının ölçümlerinin karşılaştırılması nedeniyle de bu desen, ilişkisizdir. Bundan dolayı öntest-sontest kontrol gruplu desen bir karışık desendir. ÖSKD’nin temelde iki özelliğinden bahsedilebilir (Büyüköztürk, 2001: 21).
1. Desen, araştırmacıya, deneysel manipülasyondan önce iki grubun öntest puanlarını karşılaştırma olanağı verir ve böylece araştırmacı, “başlangıçta gruplar benzer ise, iki grubun sontest ölçümleri farklı ise övgünün kendine saygı fikrini etkilediğini gösterir” noktasını düşünür.
2. Hata terimi ikiye bölünür. Biri, ilişkisiz ölçümlerle ilgili faktör için bireysel farklar bileşenei, deney ve kontrol grubundaki deneklerin denemelere öntest ve sontest ölçümlerinde ortak etkiye bağlı olarak oluşan bireysel farklar bileşenidir.
Büyüköztürk (2001:21)’ ün Eckhardt ve Ermann’dan aktardığına (1977) göre, bir öntest-sontest kontrol gruplu desenin gerekleri şunlardır:
1. Desen, bir denekler havuzunu gerektirir ve denekler yansız atama ile iki gruba ayrılır. Daha sonra yansız olarak seçilecek bir gruba (deney grubuna) bağımsız değişken uygulanacak, diğerine (kontrol grubuna) uygulanmayacaktır.
2. Denekler bir deneyin katılımcıları olduklarını bilseler dahi, mimkünse deney ya da kontrol grubunda olduklarını bilmemelidirler.
3. Deneyin başlangıcında, bağımlı değişkenin bir öntest ölçümü, deney ve kontrol grubunda bulunan deneklerden elde edilmelidir.
4. Sadece deney grubundaki denekler, işlem ya da deneysel değişken olarak da isimlendirilen bağımsız değişkeni almalıdır.
5. Deneyin sonunda, bağımlı değişkenin bir sontest ölçümü, deney ve kontrol grubunda bulunan deneklerden elde edilmelidir.
6. Bağımlı değişken üzerinde herhangi bir fark olup olmadığını karşılaştırmak için deney ve kontrol grupları karşılaştırılmalıdır.
Deney ve kontrol grupları intact olarak seçilmiştir. Araştırmada bir deney bir de kontrol grubu yer almıştır. Konu olarak; İlköğretim 7. sınıf Sosyal Bilgiler dersi programında yer alan “Ülkemizde Nüfus” ünitesinin “Yarim İstanbul’u Mesken mi Tuttun?, Göçmen Olan Kuşlar mı? ve Doğduğumuz Yerden Doyduğumuz Yere” konuları seçilmiştir.
Bu sınıflarda göç konusuyla ilgili yapılacak etkinlikler hakkında dersi işleyecek olan öğretmen ünite başlamadan önce program ve etkinlikler hakkında 1 hafta süreli olarak bilgilendirme semineri vermiştir. Kontrol grubu ders kitabına bağlı kalarak dersi işleyecektir. Deney grubu ise göç konusunu drama yöntemine ilişkin etkinliklerle işlemiştir. Son aşamada ise yapılacak olan test ile öğrenci başarısı arasında anlamlı bir farkın olup olmadığı belirlenmiştir.
Öntest-sontest kontrol gruplu desen şu şekilde gösterilebilir:
Ön test Son test
GD R O1
X
O3
GK R O2
O4
Şekil 1: Öntest-Sontest Kontrol Gruplu Desen (Büyüköztürk, 2002: 23).
Bu simgeleri şu şekilde açıklamak mümkündür. GD deney grubunu, GK kontrol
grubunu, R gruplar oluşturulurken yansızlık ilkesine göre oluşturulduğunu, O1 ve O3,
deney grubunun öntest ve sontest ölçümlerini, O2 ve