• Sonuç bulunamadı

3.2. SÖZLEŞMENİN TARAFLARI

3.2.1. Devreden

3.2.1.1. Yaratıcı Eser Sahipleri

Kural olarak eseri vücuda getiren, onun sahibidir. Fikir ve sanat eserleri, genellikle, tek kişinin fikrî emek harcamasıyla meydana getirilirler. Bu yüzden eser sahipliği, hukuki bir işlem değil, eserin meydana getirilmesi sebebiyle hukuki eylemle kazanılan bir statüdür.

Eser sahibi, tek bir kişi olunca, sözleşmenin eser sahibi tarafını teşkil edecek kişi de bir kişiden ibaret olur. Eserin meydana getirilmesinde eser sahibinin, fikrî çalışmasında başkalarından yardım görmesi, eser sahibinin tekliğini zedeleyici bir unsur değildir (Arslanlı, 1954:63, Erel, 1998:71). Örneğin, eserin hazırlanmasında, bir kimsenin, malzemelerin toplaması veya yazılmış bir kitabı tashih etmesi şeklinde yapacağı yardımlar, onun da eser sahibi sayılmasını gerektirmez; eser sahibi yine de tek kişidir. Eğer, eserin hazırlanmasında yardımcı olan kişi, esere, eser sahibinin özelliği dışında bir özellik katıyorsa, bu takdirde artık eser sahibinin tekliğinden değil, birden çok kişinin eser sahipliğinden söz etmek gerekir (Gökyayla, 2001:203).

3.2.1.1.2. Birden Çok Kişinin Eser Sahipliği

Birden çok kişinin eser sahipliği, müşterek eser sahipliği ve iştirak halinde eser sahipliği olmak üzere iki şekildedir. İştirak halinde eser sahipliğine özellik veren

23   

üç unsur bulunmaktadır ve bunların ilki, eserin birden fazla kimse tarafından vücuda getirilmesidir. Örneğin bir bilim veya edebiyat eserinin birden fazla kimse tarafından yazılmasında olduğu gibi. İkinci unsur ise, eserin ayrılmaz bir bütün teşkil etmesidir.

Birden fazla kimse tarafından vücuda getirilen eser, öyle bir nitelik taşır ki, her eser sahibi tarafından, esere yapılan katkıların ayrılması mümkün olmaz. Esere yapılan katkıların eserden ayrılacağı kabul edilse bile, ayrılan kısım tek başına eser niteliğini taşımaz. Bu durumda, her bir eser sahibinin, esere yaptığı katkının tek başına değerlendirilmesi, örneğin tek başına sözleşmeye konu olması, yani ekonomik açıdan değerlendirilmesi söz konusu olamaz1 (Gökyayla, 2001:203).

Her parça ayrı ayrı değerlendirilebiliyorsa, iştirak halinde eserden değil, müşterek eserden söz etmek gerekir. Bununla birlikte, bir eser, iştirak halinde de meydana getirilmiş olsa, her bir eser sahibinin özelliğini eserde görmek mümkündür (Erel, 1998:72). Diğer bir ifade ile eserin iştirak halinde meydana getirilmiş olması, eserde tek ve bölünmez bir özelliğin bulunduğu anlamına gelmez. Örneğin birden fazla kimse tarafından bestelenen bir müzik eserinin, hangi kısımlarının kimin tarafından hazırlandığını, her bir sanatkârın özelliğini, işin uzmanları anlayabilir.

Üçüncü unsur ise, eseri yaratanların iştirak halindeki eser sahiplerinin ortak iradeyle hareket etmeleridir.

Bu durumda kural olarak, eserin meydana gelmesinde harcanan fikrî emeğin yoğunluğu veya değeri önemli değildir. Bununla birlikte, eserin ortaya çıkmasında yapılan katkı, özellik taşımıyorsa, örneğin teknik hizmetler veya teferruata ilişkinse, bu katkıyı yapan kimselerin esere özellik kattığı söylenemeyeceği için bunlar, eser sahibi olarak da kabul edilmezler. Ayrıca, henüz bitmemiş bir eserin, başkası tarafından bitirilmesi durumunda da, iştirak halinde eser yoktur. Bu durumda, yerine       

1Yukarıdaki dipnotta belirtilen Yargıtay kararına göre: “Ortak eserden söz edebilmek için, eserin birden fazla kimsenin yaratıcı ortak çabası ve katkısıyla meydana gelmesi gerekir. Çaba ve katkıların az veya çok olması önemli değildir; yeter ki yaratıcı çaba ve katkı bulunsun. Bu nedenle çaba ve katkının nicelikli değil, nitelikli olması gerekir. Sırf yol göstermek veya yardım etmek ortak eser için yeterli olmaz. Bir sanat eserinin yaratılması için onun şekillendirilmesine eylemli olarak yaratıcı çaba ile katılmak gerekir.

 

göre, bağımsız bir eser veya işleme eser söz konusu olabilir. Bununla birlikte, eser sahibinin bu konuda bir irade açıklaması varsa, iştirak halinde eserden bahsedilebilir.

(Erel, 1998:73)

Eser sahiplerinin hisseleri belirli olmadığı için, her bir eser sahibinin, ayrı ayrı tasarruf imkânı da yoktur. İştirak halindeki eser sahipleri, aralarında yaptıkları sözleşmeyle aksine bir hüküm öngörmemişlerse, birliğe katılmaları, kâr ve zarar payları birbirine eşittir. (BK.md.521-523) Eser üzerindeki paylar belirli olmadığı için, hakkın devrine ilişkin sözleşmeler de oy birliği ile yapılmalıdır. FSEK.md.10/2 uyarınca; iştirak halindeki eser sahiplerinden birinin, haklı bir sebep olmaksızın hakkın devrine izin vermemesi halinde, diğer iştirak halindeki eser sahiplerinin mahkemeye başvurmaya hakları vardır Böyle bir durumda, mahkemenin vereceği karar izin yerine geçer. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda her ne kadar, eser sahiplerinden birinden söz etse de, birden fazla kimsenin eser üzerinde tasarruf edilmesine izin vermemesi durumunda da, aynı sonuca ulaşmak gerekir. Diğer bir ifadeyle, birden fazla iştirak halindeki eser sahibinin, eser üzerinde tasarruf edilmesine izin vermemesi haklı bir sebebe dayanmıyorsa, mahkeme kararıyla, eser üzerinde tasarruf edilmesi mümkündür. Haklı bir sebep olmaksızın izin vermeyenler, çoğunluğu teşkil etseler bile, sonuç değişmez.

Buna karşılık, eser üzerindeki tasarruf için özellikle malî hakların kullanımının veya kendisinin devri hususunda, iştirak halindeki eser sahiplerinden birine veya birkaçına yetki verilmiş olabilir. Böyle bir durumda, tasarruf yetkisine sahip olan kimse tek başına, fakat iştirak halindeki eser sahiplerinin hepsi adına hareket edebilir (Arslanlı, 1954:69).

İştirak halindeki eser sahipleri, eser üzerindeki haklarının daha sağlıklı kullanılması amacıyla, 3.kişiye temsil yetkisini devredebilirler. Böylece, hakkın devrine ilişkin sözleşmeleri de, temsil yetkisini devralan kişi yapabilir. Fakat bu durumda, temsil yetkisine sahip olan kimsenin, birliğin menfaati için hareket etmesi gerekir, aksi halde, iştirak halindeki eser sahiplerinden her biri temsil yetkisinin

25   

kaldırılması için dava açabilmelidir. Buna karşılık, yapılan işlemin geçersizliğini ileri sürmek, karşı taraf iyiniyetli olduğu sürece mümkün değildir.

İştirak halindeki eser sahipleri, temsil yetkisini verdikleri biri yoksa ancak oy birliğiyle sözleşme yapabilirler. Buna karşılık, birlik menfaatine yönelik bir tecavüzün varlığı halinde oy birliğiyle hareket etmeleri şartı aranmaksızın, iştirak halindeki eser sahiplerinden her biri, tek başına hareket edebilir.

Müşterek eserde ise üç unsur vardır. Bunlardan ilki, birden çok kişinin müşterek çalışmaları sonucu, bir eser ortaya çıkarmalarıdır. İkinci unsur, müşterek çalışmada her bir kişinin katkısının başlı başına bağımsız bir eser teşkil etmesidir.

İştirak halindeki eserlerde, sadece eserin bütünü bağımsız bir eser niteliğini taşır.

Oysa, müşterek eserlerde, müşterek eser sahiplerinden her birinin eserdeki katkısı, bağımsız eser niteliğindedir. Üçüncü unsur, eser sahiplerinin bu yöndeki iradeleridir (Ayiter, 1981:98; Erel, 1998:76).

Müşterek eserler üzerinde yapılacak işlemler, iştirak hâlindeki eserlerin durumundan farklı değildir. Eser sahiplerinin oy birliğiyle hareket etmeleri gerekir.

FSEK.md.9/2 uyarınca; Müşterek eser sahiplerinden biri, haklı bir sebep olmaksızın yapılacak işleme izin vermezse, mahkemeye müracaat edilir. Mahkemenin vereceği karar, haklı sebep olmaksızın rıza göstermeyen kişinin izni yerine geçer. Müşterek eser sahiplerinin yapacakları diğer tasarruflar ve ihlâl hâlinde eser sahiplerinin durumu hakkında, iştirak halinde eser sahipliğindeki açıklamalar geçerlidir.

(Gökyayla, 2001:205).