• Sonuç bulunamadı

1.3.1. Telif Romanları

Hasan Mellah Yahut Sır İçinde Esrar

Dünyaya İkinci Geliş Yahut İstanbul’da Neler Olmuş? Zeyl-i Hasan Mellah yahud Sır İçinde Esrar

Hüseyin Fellah

Yeryüzünde Bir Melek Felâtun Bey ile Râkım Efendi Paris’te Bir Türk

30 Kafkas (Jurnal yüzünden tamamlanamaz.) Çengi

Beliyat-ı Mudhike

Karnaval

Henüz Onyedi Yaşında Acâib-i Âlem

Dürdâne Hanım Vah!

Volter Yirmi Yaşında yahut İlk Muaşakası Esrâr-ı Cinayat

Cellât Hayret

Arnavutlar- Solyotlar

Demir Bey Yahut İnkişâf-ı Esrâr

Fenni Bir Roman Yahut Amerika Doktorları Haydut Montari

Gürcü Kızı Yahut İntikam

Rikalda Yahut Amerika’da Vahşet Âlemi Müşâhedat

Hayal ve Hakikat

Ahmet Metin ve Şirzad yahut Roman İçinde Roman Taaffüf

Gönüllü Mesâil-i Muğlaka Jöntürk Altın Âşıkları Karı-Koca Masalı Şeytankaya Tılsımı 1.3.2. Hikâyeleri

Durûb-ı Emsâl-i Osmâniyye Hikemiyyâtını Ahkâmını Tasvir Letâif-i Rivâyat Su-i Zan Esaret Gençlik Gönül Mihnetkeşan Firkat Yeniçeriler Ölüm Allah’ın Emri Bir Gerçek Hikâye Nasip

Bekârlık mı Sultanlık mı Dedin? Cinli Han

32 Bir Tövbekâr

Çingene Çifte İntikam Para!

Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar Diplomalı Kız

Dolaptan Temaşa Hud’akâr

Emanetçi Sıtkı Cankurtaranlar

Bir Acibe-i Saydiye

Ana-Kız

Kıssadan Hisse (La Fontaine ve …den çeviri, aralarında kendi fabl ve küçük hikayeleri vardır.)

1.3.3. Telif Tiyatroları

Eyvah

Açıkbaş

Ahz-ı Sar yahut Avrupa’nın Eski Medeniyeti

Hükm-i Dil

Fürs-i Kadimde Bir Facia yahut Siyavuş Çengi yahut Daniş Çelebi

1.3.4. Anı

Menfa

1.3.5. Seyahatname

Avrupa’da Bir Cevelan Sayyadane Bir Cevelan

1.3.6. Mektup

Muhaberat ve Muhaverat

1.3.7. Monografi

Beşir Fuad

Fatma Aliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti

1.3.8. Tarih Kâinat (15 cilt) Üss-i İnkılâp I Üss-i İnkılâp II Zübdetü’l Hakayık Tarih-i Umumi I Tarih-i Umumi II Hilal-i Ahmer

Medhal ve Tarih “Fünun-ı Coğrafya” Mufassal

Mufassal (3 cilt)

34 Tarih-i Edyan

1.3.9. Felsefe

Müdafaa 1.cilt

Müdafaaya Mukabele ve Mukabeleye Müdafaa 2.cilt Müdafaa 3.cilt

Schopenhauer’in Hikmet-i Cedidesi Ben Neyim?

İstibşar

Beşair-i Sıdk-ı Nübüvvet-i Muhammediye Niza-ı İlm ü Din (4 cilt)

1.3.10. Sosyoloji, Psikoloji, Pedagoji, Ekonomi, Askeriye

Ekonomi Politik

Sevda-yı Say ü Amel

Nevm ve Halat-ı Nevm

İlhamat ve Tagligat

Musahabat-ı Leyliye (20 kitap)

Müntehabat-ı Ahmed Midhat

Ahmet Mithat’ın çeşitli konulardan oluşan makaleleri (3.cilt) Paris’te 30.000 Budi

Ahbar-ı Asara Tamim-i Enzar

Hallül Ukad Edvar-ı Askeriye

Zabit

Avrupa Adab-ı Muaşereti yahut Alafranga

Said Beyefendi Hazretlerine Cevap

Hikmet-i Peder

Çocuk Melekat-ı Uzviye ve Ruhiyesi

Ana Babanın Evlad Üzerindeki Hukuk ve Vezaifi Peder Olmak Sanatı

Müntehabat-ı Tercüman-ı Hakikat (3 cilt)

1.3.11. Ders Kitapları Hace-i Evvel Hokkabaz Kitabı Sihr-i Siraci Medrese-i Süleymaniye Çocuklar Kütüphanesi 1.3.12. Çeviri 1.3.12.1. Roman

Paul de Kock, Üç Yüzlü Karı (Ebuzziya Tevfik ile)

Adolf Muçelburg, Konak

Alexandre Dumas Fils, Kamelyalı Kadın

---, Bir Kadının Hikâyesi

Alexandre Dumas Pere, Antonin

36 ---, Amiral Bing

Charles Merouvel, Gabriyel’in Günahı

Emile Richeborg, Peçeli Kadın

---, Merdud Kız

Georges Pradel, Lülü-i Asfer

Emile Gaboriau, Orsival Cinayeti

Ksenophon, Husrevname

Paul de Kock, Kamere Aşık

Beybaba, Hulasa-i Humayunname

Leon de Tinsau, Papazdaki Esrar

Hector Malot, Bilgiç Kız

Hasan Ata b.Mehmed, Terbiyeli Bala

Emile Aufier, Nedamet mi? Heyhat!

Friedrich von Flotow, Aleksandr Stradella

Anne Radcliffe, Odolf Hisarı

Octave Feuillet, Sanatkâr Namusu

Pierre Corneille, Cide’nin Hülâsası

1.3.12.2. Hikâye

Alayın Kraliçesi Jenovefa

1.3.12.3. Tiyatro

Victor Hugo, Derebeyleri

Pierre Corneille, Sid’in Hülasası

1.3.13. Gazete ve Dergiler Dağarcık (Dergi) Devir (Gazete) Bedir (Gazete) Kırkambar (Dergi) İttihat (Gazete) Osmanlı (Gazete)

İKİNCİ BÖLÜM

2. KADINLIK SERÜVENİ

2.1. Kadının Semavi Dinlerdeki Konumu 2.1.1. Tevrat’ta Kadın

İnsan Tanrı'nın önünde nasıl doğru olabilir?

Kadından doğan biri nasıl temiz olabilir? (Eyüp, 25/4)

Eril ve dişil tüm canlıları yaratan Tanrı, ilkin erkeği eşsiz/tek yaratır. “Tanrı, ‘Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım’ dedi, ‘Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.’ ‘Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı’ (Yaradılış, 26-27). Tanrı’nın biricikliği, kutsallığı erkeğe yüklenen misyonla paralellik gösterir. Erkek tıpkı Tanrı gibi her şeye egemen olarak varlıkları yöneten konumdadır. Tanrı Âdem’i yarattıktan sonra, içinde türlü türlü ağaçların, meyvelerin bulunduğu Aden bahçesine bakması ve işlemesi için koyar. İstediği meyveden yemesine izin verilen Âdem’in yememesi gereken “iyiyle kötüyü bilme ağacı”nın meyvesidir. Bu ağaç onun ölümünü başka bir deyişle ölümlülüğünü ya da Tanrı sözü dinlemeyen ve iyiyle kötünün ne demek olduğunu fark eden Hz. Âdem’in masumiyetinin de ortadan kalkacağını dolayısıyla Tanrı’nın suretinden sıyrılacağını ifşa eder.

“Sonra, ‘Adem'in yalnız kalması iyi değil’ dedi, ‘Ona uygun bir yardımcı yaratacağım.’” (Yaradılış, 2/8). Kadın, Adem’in yardımcısı olarak yaratılır. Tanrı tarafından yerdeki hayvanların, gökteki kuşların adını koyması istenen Âdem, kadına da ad verir. Kadın ikinci planda kalan bir mahlûk olarak ön plana çıkar. Ad koyma, üstünlüğün ve yüceliğin erkek egemenliğinde olduğunun kanıtıdır. “Âdem,‘İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik,/ Etimden alınmış ettir’dedi,/ ‘Ona ‘Kadın’ denilecek,/ Çünkü o adamdan alındı” (Yaradılış, 2/23,24). Tanrı’nın suretine benzerlik amacı taşımayan kadın yaradılışı, sadece erkeğe yardımcılık olarak ifade edilir. Kuşların, hayvanların içinde kendisine ait bir yardımcı bulamayan Âdem, tek başınalığı kaldıracak kadar da Tanrı’yla benzeşmez.

Âdem’e yememesi için söylenen meyveyi kadın da bilir. Fakat kadının yanına sokulan yılan “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız” (Yaradılış, 3/5) diyerek onu kandırır. Kadın ise bilgeliğin çekiciliğine, meyvenin güzelliğine kapılarak meyveyi koparıp eşine de verir. Gözleri açılan eşler, çıplak oldukları gerçeğiyle karşı karşıya kalırlar. Asıl mesele Tanrı’nın bilgisi karşısındaki zayıf bünyelerini görmeleridir. Artık bilmedikleri gerçeği öğrenmenin cezasını çekerek masumiyetlerini kaybederler. Günahkârlığa davetkârlık yaptığı gerekçesiyle kadının suçlanması, sorumluluğun tamamıyla kadına yüklenmesi onu suç nesnesi haline çevirir. Erkeğe göre yardımcı kadın onu yanlış yöne sürükler. Tanrı Âdem’i bu halde görünce “Âdem, ‘Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim”’(Yaradılış, 3/12) der. Tanrı’nın kadınla ilk konuşması sorgulamadır. Bunun sonucunda ceza kaçınılmazdır: “RAB Tanrı kadına, ‘Çocuk doğururken sana/Çok acı çektireceğim’ dedi,/ ‘Ağrı çekerek doğum yapacaksın./ Kocana istek duyacaksın,/ Seni o yönetecek’” (Yaradılış, 3/16). Kadın kocasının yönetimi altında, ikinci sınıf olarak dünyaya gönderilir. Sosyal hayatta kadının sözünü dinlememe, onu küçük görme (aklının çalışmadığı) meselesi ya da kandırılmaya müsait bir yapısı olması; cadı, şeytan ve yılan gibi tanımlamalarla ikinci sınıf olmaktan çok korkunç bir nesneye dönüşmesi söz konusudur. Tevrat ayetlerinden yola çıkan Yahudi toplumu kadınışeytanın işbirlikçisi olarak niteler (Ataşalan, 2008: 13). Doğurganlığın kadına ceza olarak sunulması da son derece dikkat çekicidir. Kadın üremenin/yaradılış gibi kutsal bir görevin merkezine getirilirken aynı zamanda bununla cezaya tabi tutulur. Kadın ağrılı ve sancılı bir doğumla kocasının hükmü altında eve bağımlı olarak yaşamaya başlar. Cinsel isteğin kadına ceza

40

olarak verilmesi, erkeğin kadın üzerindeki egemenliğini, kadının bu yönüyle erkek karşısında zayıf düşmesini ortaya koyar. Âdem’in cezası ise dış dünyadaki savaşımdır. “Toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi, (..)Toprağa dönünceye dek/ Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın” (Yaradılış, 3/19). Erkeğin çalışması, kadının evdeki sorumluluğu; ataerkil aile yapısını veişbölümünü ortaya çıkaran ilk örnek olarak gösterilebilir.

Âdem cennetten kovulmadan önce eşinin cinsiyetini kadın olarak tanımlar; dünyaya nüzul ettikten sonra ona “Havva” özel ismini verir. “Çünkü o bütün insanların annesiydi.” (Yaradılış, 3/21) İbranice’de “Havva ve insan” sözcükleri “yaşam” anlamına gelen aynı kökten türer (Tevrat, açıklama kısmı). Soyun devamlılığını sağlaması bakımından yüceltici bir özel isim alan kadın yine de kendini arka planda bulur. Aynı şekilde İbranice’de “erkek” “iş” kelimesiyle kadın ise “işşa” kelimesiyle anılır. Erkeğin bir parçası (kaburga kemiği) olan kadının ismi yine erkeğin isminden yola çıkılarak oluşturulur. Havva, Tanrı’nın suretine benzer yaratılmaması, erkekten türemesi ve adının onun tarafından verilmesi, erkeğin soyu üretme yetisini kazanmasına yol açar. Kadın bağ/toprak olarak düşünüldüğünde toprağın hakimi Âdem’dir (Berktay, 2000: 56). Ayrıca bu düşüncenin yansıması Yahudi toplumunda kocayı ifade eden “baal” kelimesinde de görülür. “Efendi, sahip, kral (Molek) ve tanrı,bağ ilahı” (Baal (t.y.), http://tr.wikipedia.org/wiki/Baal) anlamlarına gelen baal, erkeğin her yönüyle kadını kullanma hakkını doğurur:

Tarımda verimlilik, Baal'e adanmış cinsel ayinlerden geçmekteydi. Böylece Baal'e özgü tapınma, insan üretkenliginin ilâhesi olarak Ishtar veya Astarte diye anılan sex törenlerini de beraberinde getirmekteydi. Baal'e tapınmada zina, vazgeçilmez bir ibadetti (Hooke S.H.,1938: 127-129’dan aktaran: Akalın, 2010: 67).

Tevrat’ta ise Baal, İsrailoğullarının sonradan ilah edindikleri puttur. Antik İsrail’de Molek adını alan Baal’ın uğruna canlı hayvan ve çocuk kurban edilir. Baal ilkin Babil'in baş tanrısı Marduk olarak ortaya çıkar ve ilk isyancı şeytanı temsil eder (Marduk (t.y.), http://tr.wikipedia.org/wiki/Marduk; Molek (t.y.), http://tr.wikipedia.org/wiki/Molek). Baal’a tapınma ile kadının kocasına istek duyması arasında bağlantı olduğu söylenebilir. Baştan çıkarıcı etkisiyle şehveti, üretkenliği elinde bulunduran kadın, erkeklerin kaçınması gereken bir unsurken tıpkı Baal gibi tapınılası bir varlığa dönüşür. Şehvetperest kadın bu yönüyle şeytanın, Tanrı’ya isyanın, erkeği yoldan çıkarmanın öncüsü/ilahıdır:

İsrailliler Şittim'de yaşarken, erkekleri Moavlı kadınlarla zina etmeye başladı.Bu kadınlar kendi ilahlarına kurban sunarken İsrailliler'i de çağırdılar. İsrail halkı yiyeceklerden yedi ve onların ilahlarına taptı. Böylece Baal-Peor'a bağlandılar. RAB bu yüzden onlara öfkelendi (Çölde Sayım, 25/ 1,2,3).

Erkeği günaha davet eden kadın, Tanrı buyruğunun aşıldığı, ona karşı gelindiği noktada başkaldırının sebebi olur. Tevrat metinlerinde kadının sürekli olumsuzlandığını, kadının kötü hareketlerinin yerildiği görülür. Peygamber olsun ya da olmasın birçok erkeğin kutsandığı ve kadının onandığına pek rastlanılmaz. “Hilekar ve kurnaz (Süleyman’ın Meselleri, 6/25-26; 7/6-27; Vaiz, 7/26), düzenbaz (I. Kırallar, 21/8), kötülüğün kaynağı (II. Krallar, 9/30-37; 23/7; Yeremya, 44/15-19, 25; Hezekiel, 8/14)kötülük yapmaya kışkırtıcı (Sayılar, 31/15-16; I. Kırallar, 21/25; Nehemya, 13/26), kötülükte yardımcı (Yeremya, 7/18), kibirli (İşaya, 3/16), şehvetine düşkün ve zinacı (II. Kırallar, 23/7; Hoşea, 4/13-14), kavgacı (Süleyman’ın Meselleri, 27/15-16), kaygısız (İşaya, 32/9, 11), korkak (İşaya, 19/16; Yeremya, 50/53; 51/30; Nahum, 3/13), akılsız ve bön (Süleyman’ın Meselleri, 31/10-11), putperestlerin adetlerine eğilimli, putçuluğun ve batıl inançların yayılmasına yardımcı olmaları vb. (Yeremya, 7/18; Hezekiel, 13/17,23) diğer taraftan, kadınların cincilikle uğraşmaları (I.Samuel, 28/7-25), yalancı peygamberlik yapmaları (Hezekiel, 13/17-23)” (Yasdıman, 2002a:103) vb. ile anılan kadınlar insanlığın tüm olumsuz özelliklerini taşır. Bu yargılardan yola çıkılarak mahkemelerde yüz kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine eş değer sayılır. Kadının eğitim hakkı yoktur; çünkü erkeğe göre kadın aklının Tevrat’ı anlamaya yetmeyeceği savunulur. Kızların eğitim aldıktan sonra ahlaksızlığa düşeceğinden ve dini konularda bilgisi artan kızın cesaretle günah işleyeceğinden korkulur (Yasdıman, 2002a: 109).Bütün yaklaşımlar cennette “iyiyle kötüyü bilme ağacı”ndan yiyen kadını dünyada bilgiyle baş başa bırakmama çabasının ürünüdür. Bilgiye ulaşan kadın cennetten kovulmaya sebep olduğu için tehlikeli ve ahlaksız olur.

Yahudi kadın, kocasını hoşnut eden ve çocuklarına hizmet eden iyi bir anne olunca kıymetlenir. “Erdemli bir kadını kim bulabilir? Onun değeri mücevherin çok üzerindedir. Kocasının kalbi ona güvenir. Ve adamın kazancından eksilmeyecek. Kadın ona iyilik eder ve kötülük değil, bütün günleri boyunca” (Süleyman’ın Meselleri, 31/10-12). Kadın yün, keten arar, istekle çalışır bu yönüyle tıpkı ticaret gemilerine benzer. Aynı zamanda hizmetçileri de vardır. Evine ekmek getirir, keten giysiler yapıp satar; tarla satın alır, onu işler, kollarını güçlendirir; kazancını bilir. Erkeğin yardımcılığını, evin sorumluluğunu üstlenen kadın, ekonomik anlamda eve katkıda bulunmanın ve gelecek endişesi taşımamanın rahatlığını yaşar.“Güç ve asalettir onun giysisi; Ve son günlere gülümser” (Süleyman’ın Meselleri, 31/25). Fakat evdeki bütün sorumluluk onun sırtındadır. Sosyal

42

hayata katılımı evini, eşini, çocuklarını mutlu etmek üzerine kuruludur. Böylece kadın erkeğin yükü değil, kazancı olur. Eşe, çocuklara adanmışlık yüceltilerek, kadının evine bağlılığı arttırılır.

Yahudi kadının giysisi mordur; bu kadının evli, toplumda bir sahibi olduğunun göstergesidir. “Onun giysisi ince ketenden ve mordur./ Kent kapılarında kocası tanınır; Ülkenin ihtiyarları arasında oturduğunda” (Süleyman’ın Meselleri, 31/22,23). Giydiği kıyafetle erkeğe bağlılığını gösteren kadın, sahibinin varlığıylaeşya/nesnedir. Bu bakımdan benve öteki kavramının dinsel metin kaynaklı olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Kadınlar, toplumda ümitsizlik, endişe ve suçluluk duygularına kapılarak dinin ve toplumun neden olduğu sağlıksız bir ruha hapsolurlar. Oğlu olmayan kişinin kavimden silinmesiyle (Sayılar, 27/4) kadın/öteki sosyal hayattan dışlanarak yok edilir.

Tevrat’taki bazı ayetlerde erkek ile kadının arasında herhangi bir cinsiyet ayrımına gidilmediği; vahyi anlama, dinin hükümlerini yerine getirme konusunda eşit olduğu görülür (Yasdıman, 2002b: 128). Yine de cennetten kovulmanın en önemli faktörü sanılan kadın, Yahudi şeraitince aşağılanmaya, toplumsal haklardan mahrum edilmeye kadar varan bir yapının içinde bulur. “Kadınların ve köpeklerin iki adam arasından geçmesi ya da iki adamın kadın ve köpeklerin arasından geçmesi yasaktır” (Talmud, Pesahim, 111 a). Kadın hayvanla bir tutularak değersizleştirilir; kirli bedenini erkeklerin arasında taşımaz. Eğer erkek çocuk doğurursa yedi gün, kız çocuk doğurursa iki hafta kirli sayılır (Levililer, 12: 2-5). Erkek çocuğun kız çocuğa üstünlüğü daha doğumda başlar. Bu durum kadının kaderi haline gelir. Bilinçaltına işlenen yanlış toplumsal yapı, onun kendi dünyasında sınırlandırır; çünkü dışa açılan bir penceresi yoktur. Kadın cinselliğini erkek tekelinde toplayan bu yaklaşımlar suçluluk duygusunu kadın bedenine ve ruhuna imler. İçselleştirilen düşünceyle kadın itiraz hakkına sahip olduğunun farkına varamaz. Tevrat’ta Musa’nın evli olduğu halde Habeşli bir kadınla beraber olması kavimde uygun görülmeyen bir davranıştır. Musa’nın erkek kardeşi Harun, kız kardeşi Miryam bu duruma isyan eder. İki kardeş haksızlığa karşı koyduğu ve asilik yaptığı için Tanrı, Miryam’ıcüzzamla cezalandırır, fakat Harun’a dokunmaz (Çölde Sayım, 12/1,16). Kadının hakkını arayarak olayları sorgulaması günaha yol açacağından susturulur. Bu örneklemle bütün Yahudi kadınları olup bitenlere seslerini çıkarmamak gerektiğini apaçık görürler. Aynı şekilde miras paylaşımı konusunda yapılan haksızlığa karşı çıkan kadın, herhangi bir kazanıma sahip değildir. Eğer ailede erkek evlat yoksa mirastan yararlanır.

Eski Ahid’de evlenecekleri eşleri seçmeleri konusunda kız çocuklarının görüşlerinin hem alınmadığına dair referanslar hem de rızalarının alındığına dair bablar mevcuttur (Yasdıman, 2002b: 138). Kadın bedeni üzerindeki kullanım hakkı erkeğe aittir, baba kızını cariye olarak satabilir (Mısır’dan Çıkış, 21/7), kocalar eşlerine cinsellik yoluyla üstünlük kurabilir. İbrahim peygamberin gittiği ülkede karısını kız kardeşi olarak tanıtır ve onu Firavun’a sunarak sığırlar ve cariyeler kazanır (Yaradılış, 20/2). Böylelikle kadının cinsel açıdan ayartıcı olduğu düşüncesi onanır. Bilinçli bir şekilde İbrahim peygamber tarafından takas edilen eş, cinsel obje olarak ataerkil sistemde yerini alır. Hz. İbrahim’le cariyeliğin ve çok eşliliğin ortaya çıkışı gerçekleşir. Ayrıca evlilikte düğün gecesi kadının bakire çıkması gerekmektedir. Aksi halde ölümle sonuçlanacak durumlar ortaya çıkabilir (Yasdıman, 2002a: 114). Evlenilecek kadınların güzelliğini, Tevrat’ta “İlahi varlık” olarak nitelenen erkekler belirler: “İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler (Yaradılış, 6/2). Dul kadınlar ise kötülüğe yol açmamaları için koruma altına alınır (Mısır’dan Çıkış, 22/22). Dul kadın kirletilmiş ya da fahişe kadınlarla beraber aynı sınıfa koyulur. Onlarla evlilik yasaklanır (Levililer, 21/14). Bu durum tıpkı kadın üzerindeki olumsuz yaptırımların ortaya çıkışındaki amaca benzer. Erkeğin kadın cinselliğini kontrol altına alması, kendini gerçekleştiremeyen kadının dramıdır. “Her erkeğin günde bir defa şu üç konuda şükür duasını dile getirmesi gerekir: Tanrı’nın kendisini İsrailoğlu’na mensup kıldığı, kadın olarak yaratmadığı ve kendisini cahillerden yapmadığı için” (Talmud, Menahot, 43b). Bu ayette kadın yaratılmanın eksikliği ve erkek olmanın ayrıcalığı vurgulanır çünkü şükür kadın ve cahil yaratılmama üzerine kuruludur. Günlük ritüelini tamamlayan erkekler kadınlara olumsuz bakışı her gün pekişir ve bilince yerleşen duanın tesiri onların davranışlara yansır. Yahudi kadınları erkeklerle beraber dini ayinlere katılamaz; sinagogda erkekler arasında değil, özel balkonlarda ve bölümlerde otururlar. Cemaat oluşturma sayısının on olduğu toplu ibadetlere katılmak isteyen kadınlar bu sayıya dâhil edilmezler. İbadetlerini evde ve erkeklerin ibadetlerine göre sınırlandırılmış olarak yaparlar (Yasdıman, 2002a:108). Kadınların toplumsal hayattan soyutlanmasının bir başka örneği de nüfus sayımında ortaya çıkar. “Levioğulları'nı ailelerine ve boylarına göre say. Bir aylık ve daha yukarı yaştaki her erkeği sayacaksın” (Çölde Sayım, 3/15). Doksan yaşındaki Sara’nın doğurduğu erkek çocukla kısmen de olsa saygınlık kazanması söz konusudur (Yaradılış, 17-20). Ayrıca Debora (Hakimler, 4/4), Hulda (II. Krallar, 22/14) adında kadın peygamberin varlığı görülmektedir.

44

Evlilikte kızın babasınave akrabalarına ağırlık adı altında hediye verilir. Erkeğin kızı aldatarak ona tecavüz etmesi, kızın babasına ağırlık verilmesine ya da bir süre köle olarak çalıştırılmasına (Yaradılış, 29/20-30); onunla evlenmesinesebep olur. Kızın tecavüzcüsüyle evliliği kabul etmediği takdirde erkekten yine ağırlık alınır (Çıkış, 22/16-17; 23/16; Yaradılış, 24/53; 34/11-12; Yasa’nın Tekrarı, 22/28-29).

Yahudilikte çok kadınla evlilik (Yaradılış, 16/1-2) yasaklanmaz. “Eğer ikinci bir kadınla evlenirse, ilk karısını nafakadan, giysiden, karılık haklarından yoksun bırakmamalıdır” (Çıkış, 21/10) denilerek kadınlar arasındaki hakkın korunmasına çalışılsa dahi eşin rızası alınmadan yapılan evlilikler eril egemen sistemin arzularına hizmet eder.

Levirat geleneğine göre eğer erkek kardeşlerden birisi çocuğu olmadan ölürse, kardeşlerinden birisi onun dul hanımıyla evlenir. Doğacak ilk çocuk hukuken ölen kişinin oğlu olarak kabul edilir (Ataşalan, 2008: 3). Böylelikle ölenin adının İsrail'den silinmemesi (Yasa’nın Tekrarı, 25/5,6) amaçlanır.

Evlilik kurumunda kadınların gözetildikleri, erkeğin kadını boşanmasını zorlaştırmak ve satmasını engellemek adına nişan töreninde "Tenaim" ve nikâh esnasında "Ketuba" adı verilen sözleşmeler yapılır. Kocanınkadını boşaması halinde ya da ölmesi durumunda mirastan pay alır; erkeğin kadına ödediği mehirin (nedunyah) miktarı, kadının baba evinden getirdiği mallar yazılarakkadına ait olanlar kendisine iade edilir. Babaların kızlarını Yahudi geleneğine uyarak fahişeolarak satmaları yasaktır. Yahudiler kadınlarının iffet ve namusuna (Yaradılış, 34/38) son derece önem verirler.

Yahudi din adamlarının kadını eğitim hayatından uzaklaştırmasına Yaradılış’ta geçen "oğullarına onları öğreteceksin" ayeti referans olur. Tevrat’ın tefsiri Talmud'da kızına ilim öğretenin ona ahlaksızlık öğrettiği anlatılarak eğitimin kızları yoldan çıkaracağı, din konularda bilgilenen bir kızındinin emirlerine karşıgelip günah işlemeye başlayacağı düşünülür (Çölde Sayım, 11/19; Mişna, Sotah 3/4). Kadınların ilmi çalışma yapması -özellikle “Tora” çalışması- mümkün değildir. Kadınlar yalnızca erkeklerin zorunlu tutulduğu eğitime zemin hazırlamalıdırlar. Bilgelerin kızlarına Tora’yı öğretmemeleri, onların sınırlı akıl ve anlayışlarıyla öğrendiklerini saçma sapan bir hale sokacakları söylenir (Yasdıman, 2002a: 108,109).

Yahudi kadınlar kutsal metinlerin geldiği dönemde vücutlarını baştan ayağa kapayıp peçe takarlar; bazen gözleri görülecek şekilde yüzlerini saklarlar. Bu uygulamayla

erkeklerin kadınları görerek fitneye düşmelerinin önüne geçilmeye çalışılır. Kadının sesi mahrem kabul edilerek evde yüksek sesle konuşması yasaklanır. Eğer sesini kasten komşusuna duyurmaya çalışırsa kocasının onu boşama hakkı vardır. Rahipler boşanmaya ek olarak kadının evlilik sözleşmesinde kayıtlı bütün haklarını elinden alırlar.

Bakire çıkmayan kadınlar bunu hayatlarıyla ödemeye varan yaptırımlara maruz kalırlar. Kadının zinası ya da kocanın onun hakkındaki zina şüphesi ölümle son bulur. Evlilikte kuma olma, cariyelik gibi durumlar da mevcuttur. Cariye Eski Ahid’de erkeğin malı şeklinde nitelenir. Boşanma genellikle erkeğin arzusuna bırakılır. Eşinden boşanan kadın ikinci evliliğinde de ayrılık yaşarsa ilk kocasıyla evlenme hakkı yoktur. Babası ve kocası ölen kadınlar mirastan pay alamazlar (Yasdıman, 2002a: 110-116).

Yahudilikte cinsiyet ayrımı tümüyle düzene hâkimdir. Kadın bu düzende kapalı kapılar ardına gizlenen bedeniyle yaşar. Kadın-erkek arasındaki cinsiyet ayrımcılığı aile yaşamından, eğitime ve sosyal hayata kadar belirgin bir şekilde görülmektedir.

2.2.2. İncil’de Kadın

Eski Ahit’teki yaradılış kıssaları ve diğer ayetler kadının Tanrı’nın, eşinin ve toplum huzurundaki konumunu belirler. Tevrat, İsa Mesih’in gönderileceğini haber