• Sonuç bulunamadı

Ekonomik faaliyetlerin mekan analizlerinde, ülke ekonomisini oluşturan bölge ve alt bölge birimleri, coğrafik bütünün parçaları olarak ortaya çıkmaktadır. Bölgeler, ister gelişme, isterse farksızlık bölgeleri olsunlar, mekansal özelliklerine bağlı olarak heterojen bir yapıya sahiptir. Her bir bölge, belli bir merkez veya birkaç merkez ile bunların etrafındaki alt merkezler ve onların çevrelerinden oluşmaktadır. Bu nedenle kalkınma sürecinin, bu tür bir mekan yapısı ve şehir hiyerarşisi içinde açıklanması gerekmektedir.28 Şehir hiyerarşisi, nüfus ve ekonomik faaliyetlerin zaman, mekan boyutundaki dağılım ve değişim süreçleri içinde oluşmaktadır. Bu dağılım ve değişim süreçleri, alt ve üst yapı tarafından belirlenmektedir. Merkezi bir üretim veya yerleşim yerinin konum ve büyüklüğü ile bunun etrafında oluşan piyasaların büyüklüğü ve talep yapısı, karşılıklı etkileşim içinde bulunan bir bütündür.

Kırsal alanlardan kente göç, kırsal kesimin gerilemesine ve bu arada şehirleşmenin çeşitli sorunlarının gündeme gelmesine yol açmakla birlikte, bütün bu durum iktisadi kalkınmanın demografik alana yansımasını ifade etmektedir. Nüfusun yer değiştirmesi, basit bir coğrafi olay gibi düşünülmemelidir. Ülkenin kalkınma sürecinde, doğal olarak tarım kesiminde oluşturulan ekonomik kaynaklar kente, kentsel kesimde oluşturulan farklı nitelik ve nicelikteki ekonomik kaynaklar da kırsal kesime akmaktadır.29 Kırsal kesim, ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü kendi üretimleriyle karşılarken, kentte yaşayanlar ihtiyaç duydukları maddeleri büyük oranda dışarıdan sağlamak durumundadırlar. Bu durum, kırsal kesimdeki üretken faaliyetler üzerinde kentlerin büyük bir talep baskısı yaratması sonucunu doğurmaktadır. Buna karşılık, kırsal kesimden kente göç eden nüfus, kırsal kesime özgü birtakım marjinal faaliyetleri terk ederek, kentsel alana özgü belirli üretim dallarında yoğunlaşma olanağı bulmuş ve uzmanlaşma sonucunda, ülke ekonomisiyle büyük ölçüde bütünleşmiştir.

28

Erkan, a.g.e., s. 35.

29

Maillet, a.g.e., s. 80; Kemal Kartal, Ekonomik ve Sosyal Yönleriyle Türkiye'de Kentlileşme, Dost Kitabevi, 1992, s. 34.

Kentleşme, kalkınmanın bir unsuru olarak, onunla birlikte ve karşılıklı etkileşim içinde gerçekleşmektedir. Kalkınma süreci boyunca, nüfusun ve tarım dışı ekonomik faaliyetlerin toplandığı yerelleşme merkezleri olarak kentler var olagelmiştir. Ancak Sanayi Devrimi, kentleşmeye yeni bir içerik ve boyut kazandırmıştır. Sanayi tesislerinin kuruluş yeri olarak, şehirler ve yakın etki alanları tercih edilmiştir.30 Kentler, kurumsal altyapı ile nüfus, sanayi, ticaret ve hizmetlerin kümülatif olarak birleşme ve yerelleşmesine yol açmıştır. Merkezi olarak ön plana çıkan kentler, taşıma ve haberleşmenin yoğunlaştığı ve dolayısıyla, yeniliklerin yaratılıp yayıldığı yerlerdir. Şehirde teknik ve organize yeniliklere dayalı uzmanlaşma ile sosyo- kültürel değişim süreçleri yoğun olarak yaşanmaktadır.

Şehirler, yerelleşme merkezleri olarak göç almaktadırlar. Göç yoluyla nüfustaki hızlı artış, yeni altyapı donatımlarının ve ekonomik faaliyetlerin oluşturulmasını zorunlu duruma getirmiştir. Nüfus ve ekonomik faaliyetlerin şehirlerde toplanması, alt ve üstyapı donatımlarının bir bütün olarak yoğunlaşmış olmasından kaynaklanmaktadır. Şehir içi ve şehirlerarası altyapı donatımları, nüfus, mal, hizmet, haberleşme ve taşıma akımlarının yön ve yoğunluğunu belirlemektedir. Yerelleşme süreci, şehir büyüklüğü ve şehirsel hiyerarşi ile yakından ilgilidir.

Yatırımlar, kentleşmeye paralel ve kalkınma sürecinin içsel dinamiklerine bağlı olarak ortaya çıkan bir alt süreçtir.31 Kentleşme, sanayileşme ve yerelleşme ekonomilerinin durumu, yeni yatırım kararlarının alınmasını belirlemektedir. Yatırımlar, kâra yönelik yatırımlar ile toplumsal yarara yönelik yatırımlardan oluşurken, birindeki yetersizlik, diğerini sınırlandırdığı için, bu darboğazın giderilmesi yönünde baskı yaratan bir karşılıklı etkileşime sahiptir. Zira bu iki yatırım türü, birbiriyle sıkı tamamlayıcılık ilişkisine sahiptir. Yatırım türlerinin birlikte gelişimi, aynı zamanda şehirleşme, sanayileşme ve yerelleşme ekonomilerinin kümülatif bir süreç olarak gelişmesini sağlayan ana unsurlar olmaktadır. 30 Erkan, a.g.e., ss. 61. 31 Erkan, a.g.e., ss. 62.

1.3.1. Kent Kavramı

Genel bir tanımlamayla kent, farklı sosyal sınıflardan oluşan bir toplumun, yapay çevreyi doğal çevreye egemen kıldığı bir ortamda yaşamlarını sürdürdükleri bir yerleşme yeridir. Bu yerleşim yerleri, tarihin değişik dönemlerinde farklı sosyo ekonomik işlevleri üstlendiğinden, kent kavramı da bu işlevsel değişime uygun olarak her dönemde farklı bir içeriğe sahip olabilen dinamik bir nitelik taşımaktadır.32 Bu dinamiklik kentin tanımında tam bir kavram birliğine ulaşılmasında bazı güçlükler ortaya çıkarmaktadır.

Tarihsel gelişim içinde kentin kavramsal içeriğindeki değişmeler incelendiğinde, ilk dönemde, uygarlık kavramının bu içeriğin belirlenmesinde etken olduğu görülmektedir. Böylece kent, uygar insanların yaşadığı bir yerleşme birimi olarak tanımlanmaktadır. Gelişen toplumlarda kır-kent arasında, yaşam biçimi, sosyo- ekonomik yapı ve yasal düzenlemeler açısından farklılıklar azaldığından, kenti kavramsal bir tanıma oturtma çabalarından ziyade, kentsel yaşamdaki işlevsel değişmeler ve bu değişimden kaynaklanan sorunlar ele alınmaktadır.33

Kentin tanımlanmasında dikkati çeken ilk ölçüt nüfus büyüklüğüdür. Bu ölçüte göre kent, nüfusu belli bir büyüklüğü aşan yerleşim birimleri şeklinde tanımlanmaktadır. Yönetsel sınır ve yapı ölçütüne göre kent, belirli bir yönetsel sınır içinde kalan ve bu sınır içinde özel bir yönetimsel yapıya sahip olan yerleşim yerleridir.

Ekonomik etkinliğin niteliğine göre kent, ‘‘...pek az kimsenin tarımsal uğraşlarda bulunduğu… yerleşme birimi’’ olarak tanımlanabilir.34 Bu tanımda, kır ve kent arasındaki işlevsel farklılık ortaya konmaktadır. Đki kesim arasındaki işlevsel farklılık, kır ve kentteki ekonomik etkinlik türlerinin kendilerine özgü

32

Fevzi Altuğ, Kent Ekonomisinin Đlkeleri, Bursa: Uludağ Ünv. Güçlendirme Vakfı Yayını, No: 34, 1989, s. 4.

33

Ertürk, a.g.e., s. 45-50.

34

Ruşen Keleş, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Yayın No: 474, 1980, s. 67-68.

birleşimlerinden kaynaklanmaktadır. Kırda öne çıkan ekonomik etkinlik tarımsal üretimken, kentte hakim olan unsurun sanayi üretimi olduğu dikkat çekmektedir. Ayrıca, kentlerde sanayinin gelişmesine ve bu kesimin istemlerine paralel bir biçimde toplama, dağıtma, maliye ve yönetsel işlevler de görülmektedir. Böylece kentlerde sanayi üretiminin yanı sıra, tarımsal nitelikli olmayan ticaret ve hizmetlere ilişkin etkinlikler de yer almaktadır.

Geniş anlamda kent; ‘‘… tarımsal olmayan üretimin yapıldığı ve daha da önemlisi hem tarımsal hem de tarım dışı üretimin dağıtımının kontrol fonksiyonlarının toplandığı, belirli teknolojik gelişme seviyelerine göre büyüklük, heterojenlik ve bütünleşme düzeylerine varmış yerelleşme biçimleridir.’’35

Kentin varoluş nedenleri ve kent kavramının içeriği, kentleşme sürecindeki işleyişin anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Ekonomik yapıda, üretimde yaşanan dönüşüm, mekanda da yaşanmakta ve kentler, yaşam alanları ve toplanma merkezleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktada kentleşme sürecini doğru anlamak önem taşımaktadır.

1.3.2. Kentlerin Oluşum Süreci

Yirminci yüzyılın en önemli sosyo-ekonomik olgularından biri olan kentler, tarih boyunca çeşitli kültür ve uygarlıkların doğduğu, geliştiği ve yayıldığı merkezler olmuşlardır. Kentlerin toplum yapılarını niteleyebilecek bir önem kazanması ve farklı bir yaşam kültürü içermeye başlaması 17. ve 18. yüzyıllarda olmuştur. 19. yüzyılda ise kentler, Sanayi Devriminin etkisi ile büyük sanayi merkezleri haline gelmeye başlamışlardır. Bu gelişme 20. yüzyılda da hızla sürmüştür.

Kentlerin fiziki mekandaki tarihsel gelişimi incelendiğinde, yerleşmelerde ilk aşamada ‘‘yaşamın sürdürülmesi’’ temel etken olarak rol oynarken, ortaçağda fiziki mekanda surlar, şatolar, kaleler, kiliseler ve anıtlar biçiminde dini motiflerin ön plana

35

Mübeccel Kıray, Örgütleşemeyen Kent: Đzmir’de Đş Hayatının Yapısı ve Yerleşme Düzeni, Ankara: Siyasal Bilimler Derneği Yayını, 1972, s. 1

çıktığı görülmektedir.36 Sanayi Devrimi ile birlikte, teknik gelişmelerin ortaya çıkardığı oluşumlar, kentlerin fiziksel çevrelerinin değişiminde rol oynamışlardır. Örneğin, buhar gücü ile çalışan trenler ile karayolu ulaşımı gelişirken, fabrikaların kurulması ile işçiler ve işçi konutları ortaya çıkmıştır. Böylece kentler, ortaçağ kentlerinin surları dışında, işçi mahalleleri ve fabrikalarla genişleyip büyümüştür.

Teknolojik gelişmeler ve beraberinde otomasyonun fiziksel mekana yansıması, metropoller ve megakentler biçiminde olmuştur. Gelişen kentlerde otomasyonla sanayi sektöründeki istihdamın yerini, ağırlıklı olarak hizmet kesiminde istihdam almıştır.

Kenti tanımlamadan önce, kentin varoluş nedenlerini irdelemek konunun daha iyi anlaşılmasına neden olacaktır. Kentlerin varoluş nedenlerini çok çeşitli faktörlere bağlamak mümkündür. Bu faktörler ekonomik nitelikli olup, 3’e ayrılmaktadır.

1.3.2.1. Alanda Yoğunlaşma

Alanda yoğunlaşma, kentlerin her dönemde sahip olduğu, değişmeyen bir ortak karakterdir. Bu özellik, ekonomik faaliyetler, bir toplum halinde yaşama, yeni bilgiyi elde edebilme veya savunma amaçlı toplanma gibi birçok nedene bağlanarak açıklanmaktadır. Kentin varoluşuna ilişkin açıklamalar incelendiğinde, bu varoluştaki hakim nedenin ekonomik nitelikli olduğu görülmektedir. Kentlerin varoluş ve gelişmesindeki ekonomik nitelikli ilk etken doğal kaynakların alanda eşitsiz dağılımı ve ulaşım olanaklarındaki farklılıklardır. 37 Ülkeler düzeyinde geçerli olan Karşılaştırmalı Üstünlükler Kuramı, bölgesel düzeyde de geçerlidir. Bu anlamda, doğal kaynakların bölgelerarası eşitsiz dağılımı, bazı bölgelere karşılaştırmalı üstünlükler sağlamaktadır. Ulaşım avantajına sahip olmak, kent için önemli bir unsurdur. Çünkü ulaşım maliyetlerinin minimize edilmesi, elde edilen kazançların artması anlamına gelmektedir. Bu nedenle de, uygun yerleşim yerleri, deniz ve kara ulaşımına hakim noktalarda ve yük taşımacılığında avantaj sağlayan

36

Ertürk, a.g.e., s. 37.

37

yerlerde olmuştur. Ayrıca, benzer doğal kaynaklara sahip olsalar bile, ulaşım olanaklarındaki farklılıklar kentlerin farklı düzeylerde gelişmesine yol açmaktadır.

1.3.2.2. Ölçek Ekonomileri

Ölçek ekonomilerinin varlığı, kentlerin varoluş ve gelişmesinde ikinci temel ekonomik nitelikli etmendir. Ölçek ekonomileri, içsel ölçek, dışsal ölçek ve kentleşme ekonomileri olarak üç farklı gruba ayrılabilmektedir.38 Đçsel ölçek ekonomileri bir üretim tesisi veya firma açısından söz konusu olabilmektedir. Dışsal ölçek ekonomileri ise, bir firmanın aynı sanayideki diğer firmaların etkinliğinden sağladığı faydalardır. Kentleşme ekonomileri, bir firmanın belirli bir alanda bulunma nedeniyle sağladığı tüm faydaları içermekte ve kentlerin varoluş ve gelişmesinde doğrudan rol oynamaktadır.

1.3.2.3. Tarımda Verim Artışı

Kentlerin varoluş ve gelişmesinde ekonomik nitelikli etmenlerden bir diğeri, tarımda ölçek ekonomilerinin veya verim arttırıcı koşulların varlığıdır. 39 Kent halkı, kırsal kesimin yiyecek arzına bağımlıdır. Eğer bir ülkede tarım kesimi, sadece kendi gereksinimlerini karşılayabilecek geçim düzeyde üretim yapıyorsa, kentlerin gelişmesi gerçekleşemez. Kırsal kesimin kendine yetecek yeterlilik düzeyinde üretimden daha yüksek arz seviyelerine ulaşabilmesi için, bu kesimde makinalaşma ve verim arttırıcı düzenlemelere gereksinim bulunmaktadır.

1.3.3. Kentleşme Süreci ve Etkenleri

Kentleşme olgusunun başlangıcı, insanlığın ‘‘avcılık ve toplayıcılık’’ evresinden ‘‘yerleşik hayata’’ geçiş dönemine kadar uzanmaktadır. Bu bağlamda da kentlerin

38

Richardson, a.g.e, s. 8.

39

ortaya çıkışı uygarlıkların doğuşu ile özdeşleşmektedir.40 Nitekim uygarlık, organize edilmiş bir toplumsal yaşam olarak tanımlandığında, bu yaşam biçimi yoğun olarak kentlerde görülmektedir.

Kentleşme, günümüz toplumlarının başlıca özelliklerinden birini oluşturmaktadır. Toplumların kentleşme oranları, kalkınmışlık düzeyinin önemli bir göstergesi olarak kullanılmaktadır. Kentleşme ile sanayileşme birbiriyle yakından ilişkili iki olgu olarak kabul görmektedir. Kentleşme, tarımsal gelişmeyle de yakından ilişkilidir. Nitekim sanayi etkinliklerinin yoğunlaşması sonucu kentlerin giderek büyümesi, tarımda verim artışının sağlanması ile olanaklı olmaktadır.

Kentleşme olgusunun temel özellikleri şunlardır: 41

i. Kentleşme sürecinde nüfus, belli bir alanda yoğunlaşmaktadır. ii. Kentleşme, demografik bir değişim sürecini içermektedir. iii. Kentleşme, ekonomik nitelikli bir olgudur.

iv. Kentleşme, insan davranış ve ilişkilerinde kendine özgü değişikliklere yol açan bir süreçtir.

v. Kentleşme süreci, yönetimsel bir örgütlenmeyi de içermektedir.

Dar anlamda ele alındığında kentleşme, kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artışını içerir. Bu tanımlamayla kentleşme, sadece bir demografik olay şeklinde görülmektedir. Bu yönüyle kentleşme, nüfus artışı veya kırsal kesimden kentsel alanlara göç yoluyla gerçekleşir. Halbuki, kentleşme olgusu basit demografik bir olay değildir. Geniş anlamda ele alındığında kentleşme, sanayileşme ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran toplum yapısında artan oranda örgütleşme, işbölümü ve uzmanlaşma yaratan insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol

40

Đhsan Sezal, Şehirleşme, Đstanbul: Alternatif Ünv. Ağaç Yayıncılık, 1992, s. 11-12; Zerrin Toprak Karaman, Kent Yönetimi ve Politikası, Đzmir: Anadolu Matbaacılık, 1995, ss. 1-6; Ruşen Keleş,

Kentleşme Politikası, Ankara: Đmge Kitabevi, 1990, ss. 6-7.

41

açan bir nüfus birikim sürecidir.42 Kentleşmenin bu geniş tanımından hareketle, bu olgunun bazı temel özelliklerinin saptanması olanaklıdır. Öncelikle kentleşme bir değişimi, bir süreci içeren devingen bir kavramdır. Kentleşmenin bu özelliği kentleşme ile kentleşme düzeyi kavramlarının ayrı anlamlarda kullanılmasına yol açmaktadır. Kentleşme düzeyi, bir ülke veya bölgede belirli bir anda, belirli bir tanıma göre kent sayılan yerleşme yerlerinde yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranıdır. Kentleşme oranı, bu yönüyle durağan bir içerik taşımaktadır. Kentleşme ise, belirli bir bölge veya ülkenin, belirli bir zaman diliminde kentleşme oranında meydana gelen değişme olarak tanımlanabilir.

Kentleşme olgusunun içerdiği demografik dönüşüm süreci, kentsel alanlarda doğum oranlarının ölüm oranlarından fazla olmasının yanı sıra, kırsal alanlardan kentlere gerçekleşen göçlerle gerçekleşmektedir. Bu demografik hareketlenmede, kırsal alandaki değişimin yanı sıra, kentsel alandaki gelişmenin etkisi de önem taşımaktadır.

Ekonomide bir yandan kırsal kesimde verimlilik artışına paralel olarak tarımsal yapı değişime uğrarken, diğer yandan kırsal kesimden kentsel kesime nüfus aktarımı gerçekleşmektedir. Böylece istihdam içinde sanayi ve hizmetlerin payı artarken, tarımın payı azalmaktadır. Bu gelişime paralel olarak da toplumlar, tarım toplumundan, sanayi toplumuna doğru bir yapısal dönüşüm geçirmektedir.

Kentleşme, aynı zamanda toplumsal değişimi de içeren bir olgudur. Bu değişim sürecinde bireyci ve akılcı tutumlar egemen hale gelmektedir. Böylece, kırsal kesimden kente göçenlerde bir ‘‘kentlileşme’’ süreci başlamaktadır.

Kentlileşme, kentleşmenin toplumsal değişim boyutunu, yani kentleşme sürecinde yer alan insanlardaki değişmeyi tanımlar. Kentlileşme süreci, ‘‘…kentleşme akımı sonucunda, toplumsal değişmenin insanların davranışlarında ve ilişkilerinde, değer yargılarında, tinsel ve özdeksel yaşam biçimlerinde değişiklikler

42

yaratma ...’’ olarak tanımlanabilmektedir.43 Kentleşme sürecinde kentlileşen insan, ekonomik ve sosyal açıdan iki boyutta değişime uğramaktadır. Ekonomik açıdan kentlileşme, kişinin geçimini tamamen kentte ve kente özgü işlerde sağlayacak duruma gelmesiyle gerçekleşir. Sosyal açıdan kentlileşme ise, toplumsal ve manevi değer yargılarını benimsemesi ile gerçekleşebilmektedir.

Kentleşme süreci, kırda çözülme ve kentte yoğunlaşma şeklinde gözlenen bir akımı ifade etmektedir. Akım, bu çözülme ve yoğunlaşma olgularının özelliklerine uygun ve bunlara bağımlı olarak kır ile kent arasında iki yönlü olarak gerçekleşmektedir. Nitekim bu işleyiş biçimi, ilgili ülkedeki kentleşme sürecinin belirleyicisi olmaktadır.

Kentteki yoğunlaşma olgusu, kentlerde oturan ve yığışım nitelikli bir nüfusun varlığını ifade etmektedir. Kentleşme sürecinde, kırsal kesimden kopan nüfus fazlasının kentsel kesime göç etmesinin yanı sıra, kentlerdeki yüksek nüfus artış oranları da etkilidir. Kırsal kesimdeki nüfus fazlasının kentlere yönelişindeki temel sebep, kentlerde yaratılan iş olanaklarıdır. Buna ek olarak, kentsel nüfusun gereksinim duyacağı barınma, eğitim, sağlık, ulaşım vb. olanaklar nüfus fazlasının kentlere akım hızını önemli ölçüde etkileyebilmektedir.

Kentleşme sürecinde, nüfus ve ekonomik kaynaklar kırdan kente akarken, farklı nicelik ve nitelikte olmakla birlikte, kentten kırsal kesime de nüfus ve kaynak akımı gerçekleşmektedir. Nitekim bu karşılıklı akım, içinde bilgi birikimi, kültürel değer ve gereksinimleri de taşımaktadır.44 Tarım kesiminden, kentsel alanlardaki sanayi ve hizmetler kesimlerine kaynak aktarılırken, tarımda oluşan değerler, tarım dışı üretimin geliştirilmesinde kullanılmaktadır.

Tarımda yaşanan verim artışı, tarım kesiminde işgücü açığını gündeme getirmektedir. Bu değişimle birlikte kırda çözülme olgusu başlamaktadır. Tarım kesimine yeni teknolojilerin girmesi, ensantif tarım, işletme ölçeğinin büyümesi, az

43

Keleş, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, a.g.e., s. 71.

44

gelişmiş ülkelerde görülen miras yoluyla toprakların küçülmesi, bölünmesi ve böylece işletmelerin küçülmesi, bunun sonucu olarak da fiilen ya da hukuken bir nüfus fazlası ortaya çıkmaktadır.45 Bu fazlalık, hızlı nüfus artışının da etkisiyle, kırda çözülme ve kentte yoğunlaşmanın en somut nedenini oluşturmaktadır.

Đnsanlık tarihi boyunca yaşanan göçler, mekanda eşitsiz biçimde dağıtılmış ekonomik fırsatlardan yararlanma isteğinin bir sonucu olabildiği gibi, ekolojik dayatmalar ya da devlet gibi toplumsal bir otoritenin gündeme getirdiği sürgünler, mecburi iskanlar ve savaşlar nedeniyle de ortaya çıkabilmektedir. Kentlere yönelik göçler nedeniyle genel olarak kentlerin çevresinde ve merkezlerinde ayrı ayrı yerleşim yerleri ortaya çıkmış ve çıkmaktadır.

Kentleşme süreci, kırda çözülme olayının bir sonucu olarak, kentte yoğunlaşmayı ortaya çıkaran ve aynı zamanda kır ve kent arasında nüfus ve kaynak aktarımlarına yol açan bir süreçtir. Nitekim bu süreç bir ülkenin ekonomik, teknolojik, siyasal ve psiko-sosyolojik yapısından etkilenmektedir.

1.3.3.1. Kentsel Alanların Çekiciliği

Kentleşme sürecine yol açan ekonomik nedenler, itici etmenler ve çekici etmenler olarak ikiye ayrılmaktadır.46 Đtici etmenler, köylü nüfusu yerleşim yerlerinden iten, tarım kesiminin içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan nedenlerdir. Bunlara olumsuz göç nedenleri adı da verilmektedir. Ekonomik nedenlerin bir diğer kısmı ise, köyünde beslenemeyen gelecek için güvence bulamayan nüfusu, kent merkezlerine çeken nedenlerdir. Çekici etmenler, olumlu göç nedenleri şeklinde de adlandırılmaktadır.

Kırsal ve kentsel yerleşim birimleri arasındaki fırsatların tartılması, sadece iş, gelir ve ücret açısından yapılmayıp, aynı zamanda kentsel refah ve olanaklarını da içermektedir. Özellikle kırsal bölgelerde temel seviyedeki okulların açılmasıyla birlikte, kırda yaşayan genç kesim, eğitimini ilerletmek ve becerilerini geliştirmek

45

Ertürk, a.g.e., s. 18.

46

için göçe karar verirken, bir diğer kesim de kırsal yaşam tarzının sunduğu olanaklardan tatmin olmadıkları için göç etmektedir. Tüm bunlar kentleri çekici hale getiren faktörlerdir.

Çekici etmenler, kırsal kesimde yeterli gelir elde edemeyen nüfusu kentlere çeken nedenlerdir. Sanayileşmekte olan toplumlarda kentler, kırsal yerlere oranla daha fazla iş imkanı ve gelir sağlamaktadır. Kentleşmenin, ekonomik nitelikli üstünlükleri beş noktada toplamaktadır.47 Bunların başında “uzmanlaşma” gelmektedir. Uzmanlaşma, hem üretim maliyetinde bir azalmaya, hem de gelirlerde bir artışa yol açmaktadır. Uzmanlaşma, büyük çapta üretimi kolaylaştırarak, üretim sürecinin bölünmesini olanaklı kılmakta, çok sayıda uzmana gereksinim yaratmaktadır. Kentleşmenin, bu sürecin hızlanmasına yardım eden ikinci üstünlüğü, kentlerin sunduğu “dışsal biriktirimler” dir. Dışsal biriktirimler kısaca, birbirinin tamamlayıcısı olan, birbirinin ürettiği mal ve hizmetlere gereksinim duyan üretim birimlerinin, aynı yerleşim yerini seçmeleri halinde sağladıkları ekonomik yararlardır. Firmaların elde ettikleri bu yararlar, kentin büyüklüğü oranında artmaktadır. Tamamlayıcılık ve uzmanlaşma birbirine yakından bağlıdırlar. Üçüncü olarak, çeşitli ekonomik faaliyetlerin, belli bir merkezde yerelleşmesi sonucunda sağladıkları “kentleşme biriktirimleri” mevcuttur. Ucuz ve kullanışlı bir ulaşım sistemi, işyeri açmak için elverişli arsa ve arazi, çeşitli yardımcı hizmetler, araştırma

Benzer Belgeler