• Sonuç bulunamadı

Türkiye Ekonomisinde Yapısal Dönüşüm ve Kentleşme

Milli gelir içerisinde tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin paylarının tarihsel olarak izlediği süreç, bir ülke ekonomisinin uzun vadede geçirdiği yapısal dönüşüme ilişkin değerlendirmeyi mümkün kılmaktadır. Sanayileşme, beraberinde toplumsal yapıdaki niteliksel gelişmeyi de doğuracağından, milli gelir içerisinde sanayinin payının artması kalkınma düzeyinin bir göstergesi olarak görülmektedir. Sanayi sektörünün ileri ve geriye doğru bağlantıları ve ekonomide yarattığı yayılma etkisi, hizmet sektörü üretimini uyarmakta ve iktisadi kalkınmayı belirleyen temel dinamik olmaktadır. Türkiye ekonomisinde tarihsel süreçte, hizmet ve sanayi sektörünün GSYĐH’deki payı artmış, tarımın payı ise gerilemiştir. 1980 yılında Türkiye’de tarımın GSYĐH’deki payı % 26, sanayinin % 20 ve hizmet sektörünün % 54 iken, 2005 yılında tarım sektörünün GSMH içindeki payının % 10’a gerilediği, sanayi ve hizmet sektörlerinin paylarının ise % 25 ve % 64 olarak gerçekleştiği Tablo 8’den izlenmektedir.

2.2.1. Tarım, Sanayi ve Hizmet Sektörlerinin Gelişimi

20. yüzyılı ilk çeyreğinde, Batı Anadolu da sınırlı da olsa sanayi üretimi yapılmıştır. 1915 yılında yapılan sayımlara göre Batı Anadolu’da 8 şehirde yalnız 282 işyeri ve bunların da % 50’den fazlası Đstanbul’da bulunmaktadır.137 Bu işletmelerin % 81’i özel sektöre, kalan % 19’u ise kamu sektörüne aitti. Devlete ait olan işletmelerin tümü Đstanbul’dadır. Bu işletmelerin oluşturulmasında ekonomik gelişmeyi başlatmak veya ticari amaç güdülmeyerek tamamen ordunun ve nadiren de sarayın ihtiyaçlarını karşılamak hedefti. Đstanbul ve civarındaki bu şekildeki işletmeler; Tophane ve çeşitli silah fabrikaları, Beykoz’da Tabakhane ve Kundura Fabrikası, Hereke Dokuma Fabrikası ile fes, çini ve askeri tahniye fabrikaları 1912 yılında devlete ait fabrikalarda 5000’e yakın işçi çalışmaktaydı.138

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra en önemli konulardan birini, ülkenin zayıf ekonomik ve sanayi yapısını kalkındırmak oluşturmaktaydı. Bu nedenle 17 Şubat - 4

137

Gündüz Ökçün, Osmanlı Sanayii, 1913-1915 Yılları Arasında Sanayii Đstatistiği, Ankara Siyasal

Bilgiler Fakültesi Yayını, Yayın No: 299, Ankara, 1970, s. 20.

138

Mart 1923 tarihleri arasında Đzmir’de “Birinci Đzmir Đktisat Kongresi” düzenlenerek ülkenin acil ekonomik yapısına yön verilmeye çalışılmıştır. Bu kongreye siyaset ve yönetim alanına ve çeşitli meslek gruplarına ait binin üzerinde kişi katılmıştır. Bu kongrede ülke içindeki gelişmişlik farkı ve bölgeler arası dengesizlik konusu ele alınmamıştır.139

Tablo-13: Sınai Đşletmelerin Coğrafi Dağılımı

Bölgeler 1927* % 1939** % Bölgeler 1927* % 1939** % Marmara Böl. 19.170 29,6 581 51 Akdeniz Bölgesi 4.294 7 79 7 Đstanbul 8.634 45 341 58,7 Adana 970 22,6 34 43 Ege Bölgesi 11.550 17,9 232 20 D. Anadolu Böl. 6.213 9,6 62 5 Đzmir 3.552 30,5 136 58,6 Erzurum 880 14,2 Orta Anadolu Bölgesi 10.220 16 83 8 G. D. Anadolu 5.325 8 34 3 Ankara 1.276 13 33 40 G. Antep 2.016 38 15 44 Karadeniz Böl. 7.947 12 73 6 Toplam 64.725 100 1.144 100 Trabzon 691 9 18 25 Kaynak: Necdet Serin, Türkiye’nin Sanayileşmesi, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, 1963, s. 147. “*Rakamlar küçük işletmeleri kapsamaktadır. **Rakamlara yalnız Sanayi Teşvik Kanunu kapsamına giren büyük işletmeleri de kapsamaktadır.”

1934 yılında uygulamaya konan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile devlet, sanayi yatırımlarını yaparken Tablo-13’ten de izleneceği gibi, bölge ayırt etmeyerek her bölgede yatırım yapmıştır. Bu dönemde kamuya ait işletmelerin kuruluş yeri kararında olumlu dışşal ekonomilerden yararlanabilmek amacıyla daha çok Đstanbul ve Đzmir tercih edilmeyerek diğer bölgelerin geliştirilebilmesi nedeniyle Anadolu’ya yayılma planları uygulanmıştı. Devlet işletmelerini özel sektör karşısında geri kalmış bölgelerdeki yüksek maliyetli yatırımlar ile korumasız hale getirirken; bu karar daha çok dengeli kalkınma için atılan bir adım niteliğini korumuştur.140 Bu tarihlerden sonra Türkiye ekonomisinde 5 yıllık kalkınma planları uygulamaya konmuş ve böylelikle sanayi kesiminin ekonomi içindeki etkinliğini de arttırmak hedeflenmiştir.

1968 yılında ekonominin en önemli unsuru olan tarım kesiminin toplam üretimdeki payı, dalgalı bir seyir izlemekle birlikte genel bir azalma eğilimindedir.

139

A. Afetinan, Türkiye Đktisat Kongresi, Türk Tarih Kurumu YayınI, Dizi xvı, Ankara, 1982, s. 12

140

Korkut Boratav, Türkiye Đktisat Tarihi (1908-1985), Đstanbul, Gerçek Yayınevi, 1982, s. 253- 254.

Tarım kesiminin GSMH içindeki payında, 1968-2005 döneminde gözlenen azalmaya karşılık, sanayi ve hizmet kesimlerinin toplam üretimdeki payı artma eğilimindedir.

Tablo-14: Türkiye Ekonomisinde GSMH’nin Sektörel Dağılımı (1968-2005)

GSMH'IN SEKTÖREL DAĞILIMI (Cari Fiyatlarla %)

Yıllar Tarım Sanayi Hizmet

1968 40,1 17 42,9 1969 39,2 17,4 43,4 1970 37,3 17,2 45,5 1971 35,5 17,8 46,7 1972 32,5 18,5 49 1973 32,2 18,5 49,3 1974 34,3 17,7 48 1975 33,8 17,7 48,5 1976 31,2 18,9 49,9 1977 30,3 18,5 51,2 1978 30,8 18,3 50,9 1979 27,2 20,5 52,3 1980 26,1 19,3 54,6 1981 24,2 21,9 53,9 1982 22,4 22,8 54,8 1983 20,9 21,9 57,2 1984 21,2 21,1 57,7 1985 19,7 21,7 58,6 1986 19,5 25,5 55 1987 17,8 25,8 56,4 1988 17,3 27 55,7 1989 16,6 27,1 56,3 1990 17,5 25,5 57 1991 15,2 25,9 58,9 1992 15 25,6 59,4 1993 15,4 24,5 60,1 1994 15,5 26,4 58,1 1995 15,7 26,3 58 1996 16,9 25,2 57,9 1997 14,5 25,3 60,2 1998 17,5 17,9 64,6 1999 15,3 23,2 61,5 2000 14,1 23,3 62,6 2001 12,1 25,7 62,2 2002 11,6 25,2 63,2 2003 11,7 24,7 63,6 2004 11,2 24,9 63,9 2005 10,3 25,4 64,3

Kaynak: http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/gosterge/tr/1950-06/esg.htm, Erişim: 01.01.2007.

Tarım kesiminin GSMH içindeki payı 1968-1978 döneminde yıllık ortalama % 33 düzeyindeyken, bu oran sanayi kesiminde % 18 ve hizmet kesiminde ise yıllık ortalama % 48’dir. 1979-1989 döneminde tarım sektörünün toplam üretimden aldığı pay yıllık ortalama % 21’e gerilerken, sanayi kesiminde % 23’e ve hizmet kesiminde % 55’e yükselmiştir. 1990-2000 döneminde toplam üretimde tarım sektörünün payı, yıllık ortalama % 6 oranında azalırken, sanayi sektörünün GSMH içindeki payı % 2 ve hizmet sektörünün payı % 4 oranında artmıştır. Son olarak 2001-2005 döneminde GSMH içinde sektörlerin oranı değerlendirildiğinde, yıllık ortalama % 63 payla başta gelen hizmet sektörünü, % 25’lik payla sanayi sektörü ve % 11’lik payla tarım sektörü izlemektedir.

Tablo-15: Yerleşim Yerleri ve Đller Arasında Göç Eden Nüfus Oranı

Yerleşim Yerleri Arasında Göç

Eden Nüfus

Đller Arası Göç

Eden Nüfus Yerleşim Yerlerine Göre Göç Dönem Sayı % Sayı % Şehirden Şehire % Köyden Şehire % Şehirden Köye % Köyden Köye % 1975-1980 3 584 421 9,34 2 700 977 7,03 48,9 17,02 19,33 14,75 1980-1985 3 819 910 8,67 2 885 873 6,55 56,1 22,53 12,84 8,45 1985-1990 5 402 690 10,81 4 065 173 8,13 62,18 17,95 12,6 7,27 1995-2000 6 692263 11,02 4 788 193 7,88 57,8 17,46 20,06 4,68 Kaynak: http://www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/goc/14122004.html, Erişim: 21.03.2008.

Tablo-15 incelendiğinde, 1995-2000 döneminde her 100 kişiden 11’i yerleşim yerleri arasında, 8’i ise iller arasında göç etmiştir. 1980-1985 döneminde göç eden nüfus oranının, diğer dönemlere göre daha düşük düzeyde olduğu görülmektedir. 1995-2000 döneminde ise, bir önceki döneme göre, göç eden nüfusun oranında önemli bir değişiklik gözlenmemektedir. Bununla birlikte, göç eden nüfus büyüklüğü, son 20 yılda 1,5 kat artış göstermiştir. 1995-2000 döneminde yerleşim yerlerine göre en önemli değişim, şehirden şehire olan göçlerde meydana gelmiştir.

1975 yılında Türkiye GSMH’si içinde % 33 paya sahip olan tarım sektörü, köyden şehre göç eden nüfusun etkisiyle, 1985 yılında % 19’a gerilerken, sanayi sektörünün GSMH içindeki payı, % 4 oranında artış göstermiştir. Şehirden şehire ve köyden şehire yapılan göç ve daha çok sanayi üretim tesislerinin bulunduğu bölgelere göçün gerçekleşmesi, 1975-1980 döneminde sanayinin GSMH içindeki payında artışa sebep olmuştur. Tarım sektörünün GSMH içindeki payı, 1996 ve 1998

yıllarındaki küçük artışlara karşılık, 1968 yılından 2005 yılına kadar sürekli olarak düşme eğilimindedir. Bu düşüşte Türkiye’deki kentleşme oranındaki artış ve şehre göç etkili olmuştur.

Bölgeler arası göç hareketinde, Đstanbul, Batı Marmara, Ege, Doğu Marmara ve Batı Anadolu Bölgeleri net göç hızı pozitif olan göç alan bölgelerken, Orta Anadolu, Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu, Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ise net göç hızı negatif olan, göç veren bölgelerdir. 141 Net göç hızına göre en fazla göç alan ilk üç il Tekirdağ, Muğla ve Antalya iken, en fazla göç veren ilk üç il ise Ardahan, Bartın ve Sinop’tur.

2.2.2. Đstihdamın Sektörel Değişimi

Türkiye’de azgelişmiş bölgelerden iş olanaklarının daha geniş olduğu sanayi ve ticaret merkezleri ve iklim koşullarının daha elverişli olduğu turizm merkezlerine doğru yoğun bir gönüllü iç göç yaşanmaktadır. Gelişmiş ve gelişmemiş bölgeler arasında, yaşam standardı bakımından görülen farklılıklar, göçü arttırmaktadır. Türkiye’de nüfus hareketlerinde, bölgeler temel alındığında, sürekli göç veren ve sürekli göç alan bölgeler ayrımı söz konusudur. Sürekli göç veren bölgeler, Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz Bölgeleri iken sürekli göç alan bölgeler, Đstanbul ve Kocaeli gibi sanayi merkezlerini, Muğla ve Antalya gibi yumuşak iklimli kentleri içine alan Akdeniz, Marmara ve Batı Anadolu Bölgeleri’dir.142 Yaşanılan bölgenin doğal koşulları sel baskını, deprem, yerleşim yerinin baraj altında kalması ve terör zorunlu göçe yol açabilmektedir.

1950’lerden itibaren bölgeler arası ve kırdan kente yönelik göçler, kent nüfuslarını, özellikle de büyük kentlerin nüfus yapısını etkilemiştir.143 Đstihdam yaratan endüstri ve hizmetler sektörünün geliştiği büyük kentlerde artan nüfus

141

http://www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/goc/14122004.html, Erişim: 21.03.2008.

142

DPT, Nüfus, Demografi Yapısı, Göç Özel Đhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2001, s. 33.

143

Ercan Tatlıdil, “Türkiye’de Kentleşme ve Đşgücünün Değişen Nitelikleri”, Sosyoloji Dergisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, No: 4, 1993, s. 59–72.

sebebiyle, gecekondu alanları oluşmuştur. Bilgi ve teknolojideki hızlı gelişmelere eğitim yoluyla ayak uyduramayan gecekondu alanlarındaki nüfus, kentsel işsizlik oranlarının artmasına neden olmaktadır. “Kronik Đşsizlik” tehdidi altında kalan kentler, makro düzeyde ekonomik kayıplara neden olurken, kişi başına düşen gelir farklılaşmasına da etki etmektedir. Göç yoluyla hızlı nüfus artışına sahip olan kentlerde, başta üç büyük kent olmak üzere Marmara ve Ege bölgesinde doğurganlık oranları düşmektedir. Bununla birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan nüfusun yüksek doğurganlık hızı, işgücü talebini karşılayamayan geleneksel üretim ilişkileri, hem bölgede, hem de göç nedeniyle büyük kentlerin gecekondu alanlarında işsizlik oranlarını arttırmaktadır.144

Tablo-16: Türkiye Ekonomisinde Đstihdamın Gelişimi (1994-2006)

YILLAR Kurumsal Olmayan

Sivil Nüfus (bin kişi) Đşgücü (bin kişi) Đstihdam (bin kişi) 15 yaş ve Üstü Kurumsal Olmayan Sivil Nüfus Đşgücüne Katılım Oranı (%) 1994 60,417 21,176 19,4 38,815 54.6 1995 61,532 21,50 19,892 39,797 54.0 1996 62,667 21,803 20,386 40,791 53.5 1997 63,823 21,824 20,36 41,808 52.2 1998 65,001 22,339 20,872 42,821 52.3 1999 66,20 23,186 21,413 43,819 52.9 2000 67,421 22,031 20,579 44,765 49.2 2001 68,529 22,269 20,367 45,702 48.7 2002 69,626 23,818 21,354 48,041 49.6 2003 69,479 24,739 21,147 49,022 50.5 2004 71,789 25,265 22,875 49,944 50.6 2005 71,611 24,565 22,046 50,826 48,3 2006 72,606 24,776 22,33 51,668 48

Kaynak: www.nkg.die.gov.tr/goster.asp?aile=1, Erişim: 23.01.2008; TUĐK, Türkiye Đstatistik Yıllığı, Yayın No: 2779, Ankara, 2002, s. 47; T.C.Maliye Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Rapor, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 2004, s. 61; http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=25&ust_id=8, Erişim: 21.03.2008.

Çalışan işgücünün önemli bir bölümünü tarım sektöründe istihdam etmek zorunda kalan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, ticari tarıma geçememenin sorunlarını yaşamaktadır. Tüketime yönelik geleneksel tarım işletmeleri özelliği gösteren, çoğu küçük aile işletmesi niteliğine sahip tarım sektörü, Türkiye’nin tarımda en iddiasız illerini bünyesinde barındırmaktadır. En alt gelir düzeyinde bulunan ilk 20 il, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer almaktadır ve bu

144

illerin Türkiye tarımsal katma değer toplamındaki payı % 7’dir.145 Ekonominin tarıma dayandığı ve çalışan işgücünün yaklaşık % 32’sinin istihdam edildiği tarım sektörü, özellikle gelişmekte olan ülkelerde görüldüğü gibi Türkiye’de de küçük aile işletmeleri şeklindedir.

Türkiye’de kurumsal olmayan sivil nüfus, 1994 - 2005 yılları arasında genel bir artış trendi içindedir. Bu dönemde 15 yaş üstü kurumsal olmayan sivil nüfusun artış oranı, toplam istihdamdaki artış oranın üstündedir.

Tablo-17: Türkiye’de Đstihdamın Sektörel Dağılımı (1990-2004)

PAY (%) Yıllar Tarım (Bin Kişi) Sanayi (Bin Kişi) Hizmetler

(Bin Kişi) Toplam Tarım Sanayi Hizmet Toplam

1990 8,691 3,736 6,111 18,538 46.9 20,2 33 100 1991 9,094 3,834 6,095 19,023 47.8 20,2 32 100 1992 8,526 4,114 6,446 19,086 44.7 21,6 33.7 100 1993 7,608 4,086 6,353 18,047 42.2 22,6 35.2 100 1994 8,45 4,392 6,558 19,4 43.6 22,6 33.8 100 1995 8,633 4,429 6,831 19,893 43.4 22,3 34.3 100 1996 8,735 4,667 6,984 20,386 42.8 22,9 34.3 100 1997 8,299 4,911 7,152 20,362 40.8 24,1 35.1 100 1998 8,461 4,928 7,483 20,872 40.5 23,6 35.9 100 1999 8,872 4,874 7,667 21,413 41.4 22,8 35.8 100 2000 7,103 5,051 8,425 20,579 34.5 24,5 40.9 100 2001 7,217 4,807 8,342 20,366 35.4 23,6 41 100 2002 7,458 3,954 9,942 21i354 34.9 18,5 46.6 100 2003 7,165 3,846 10,136 21,147 33.9 18,2 47.9 100 2004 7,484 4,616 10,775 22,875 32.7 20,1 47.2 100 Kaynak: http://www.hazine.gov.tr/stat/egosterge/III_5xls., Erişim: 23.08.2006; TOBB, Ekonomik

Rapor 2003, 59.Genel Kurul, Ankara, 2004, s. 120.

Đşgücüne katılım oranı, 1997-2002 dönemi boyunca sürekli düşerken, 2002-2004 döneminde nispeten artış kaydetmiş ve 2005 yılında düşme eğilimine girmiştir. Tablo-17’den istihdamın sektörel dağılımı incelendiğinde, 1990 ve 1991 yılında tarım sektörü istihdam içindeki mutlak üstünlüğünü korurken, 1992-1999 döneminde tarım kesiminin istihdam içinde payı sürekli olarak düşmüş, aynı dönemde sanayi ve hizmet sektörlerinin toplam istihdamdan aldıkları pay yükselmiştir. 1999 yılında tarım sektörü istihdamında göreceli bir artış görülmekle birlikte, takip eden yıllarda

145

yeniden düşüş eğilimi görülmektedir. Sanayi sektörünün istihdam içindeki payı, 1990-2004 döneminde % 24,5 ve % 18,2 aralığında seyrederek ortalama % 21,8 gibi bir düzeyde kalmıştır. Hizmet sektörünün istihdam içindeki payı ise, 2004 yılında 1990 yılındaki % 33’lük paya göre % 14’lük artış kaydetmiştir. Türkiye’de 2004 yılında GSMH’nin % 11’inin üretildiği tarım kesimi, sektörler arasında en küçük paya sahipken, aynı yıl sektörlere göre çalışan işgücünün istihdamına bakıldığında, toplam istihdamdan aldığı % 32,7’lik payla bu sektör, ikinci sırada yer almaktadır. Bu oran, tarım sektöründeki gizli işsizliğe işaret etmektedir.

Tarım sektöründe çalışan işgücünün yıllar itibariyle düştüğü ve tarım sektöründen kopan işgücünün, başta hizmetler sektörü olmak üzere sanayi sektörüne kaydığı görülmektedir. Kırdan kente yönelik göçler, sektörler arası işgücü transferinde önemli yer tutmaktadır.

2.2.3. Dış Ticarette Yapısal Dönüşüm

Ekonomik kalkınma sürecinde, göreli ağırlığı artan hizmet sektörünün, gelişen teknolojiye paralel olarak, küreselleşmeyle birlikte, önemi artmıştır. Bu süreçte, daha önceleri dış ticarette payı az olan sektörlerin payında yükselme veya yeni hizmet sektörlerinin oluşması ile doğrudan yabancı yatırımlardan hizmet sektörünün aldığı payda artış söz konusu olmaktadır. Gelişmiş ülkelerin hizmet sektörüne olan yatırımlarını, özellikle eğitimli ve ucuz işgücünün bulunduğu gelişmekte olan ülkelere kaydırması ve hizmet ihtiyacını bu ülkelerden karşılaması söz konusu olmaktadır. Hizmet ihracatı, ağırlıklı olarak turizmden oluşan Türkiye ekonomisi için, yeni ihracat imkanlarının ortaya çıkması önem taşımaktadır.

1980 sonrası dışa açık sanayileşme modeli çerçevesinde Türkiye ekonomisi, dış ticaret yapısında önemli dönüşümler yaşanmıştır. Bu dönemde ihracat, ithalat ve dolayısıyla dış ticaret hacmi hızlı biçimde artmıştır. 1980 yılında 2,9 milyar dolar olan ihracat, yılda ortalama % 13,9 büyüyerek, 2006 yılında 85,5 milyar dolara, 7,9 milyar dolar olan ithalat ise yılda ortalama % 11,6 artarak 138,6 milyar dolara ulaşmıştır. Böylece, 1980 yılında 10,9 milyar dolar olan dış ticaret hacmi, 2006 yılında 224 milyar dolara yükselmiştir. 1980 yılında yaklaşık 70 milyar dolarlık GSMH’si olan Türkiye ekonomisi, bunun ancak % 4’ü kadar ihracat, % 11’i kadar

ithalat yaparken; 2006 yılında GSMH’sini 400 milyar dolara, ihracat ve ithalat paylarını da sırasıyla % 21 ve % 35’e yükseltmiştir.

Tablo-18: Đhracat ve Đthalatın Sektörel Dağılımı (1950-2006)

ĐHRACATÇI ANA SEKTÖRLER (%)

ĐTHALAT MAL GRUPLARI (%)

Yıllar Tarım Madencilik Sanayi

Yatırım Malı Hammadde Tüketim Malı Đhracat/ GSMH (%) Kişi Başına Đhracat (Dolar) Đhracat/ Đthalat 1950 92,9 5,6 1,4 46,0 33,4 20,6 7,1 13 0,92 1960 76,0 6,1 17,9 52,2 38,3 9,5 3,5 12 0,68 1970 74,9 6,6 18,4 47,1 47,9 5,0 4,3 17 0,62 1980 57,4 6,6 36,0 20,0 77,9 2,2 4,2 65 0,36 1983 32,8 3,3 63,9 14,4 84,4 1,2 9,2 120 0,62 1984 24,5 3,4 72,1 13,9 84,0 2,1 11,7 145 0,66 1985 21,6 3,1 75,3 16,1 79,8 4,1 11,7 158 0,70 1986 25,3 3,3 71,4 21,4 74,1 4,3 9,8 145 0,67 1987 18,2 2,7 79,1 17,1 78,0 4,9 11,6 194 0,71 1988 20,1 3,2 76,7 18,6 77,1 4,3 12,8 217 0,81 1989 17,3 3,5 78,9 16,1 79,2 4,7 10,7 212 0,73 1990 17,4 2,5 79,9 18,1 72,4 9,3 8,5 231 0,58 1991 19,0 2,1 78,6 20,4 71,5 7,5 8,9 237 0,64 1992 14,5 1,8 83,5 21,1 70,8 7,7 9,2 252 0,64 1993 14,9 1,5 83,4 25,0 65,9 8,6 8,4 258 0,52 1994 12,7 1,5 85,7 22,4 71,2 5,9 13,8 300 0,77 1995 9,9 1,8 88,2 22,7 70,2 6,8 12,6 351 0,60 1996 9,3 1,6 88,4 23,7 65,9 10,1 12,6 371 0,5 1997 9,0 1,5 88,8 22,9 66,1 10,4 13,5 412 0,54 1998 8,7 1,3 89,2 23,1 64,4 11,7 13,1 415 0,58 1999 7,7 1,4 90,1 21,5 66,0 11,9 14,2 401 0,65 2000 6,0 1,4 91,9 20,9 66,1 12,7 13,8 412 0,50 2001 6,3 1,1 92,0 16,8 73,2 9,2 21,7 458 0,75 2002 4,9 1,1 93,5 16,3 73,0 9,5 19,7 520 0,69 2003 4,5 1,0 93,9 16,3 71,7 11,3 19,8 672 0,68 2004 4,0 1,0 94,3 17,8 69,3 12,4 20,9 884 0,64 2005 4,5 1,1 93,7 17,4 70,1 12,0 20,3 1.020 0,62 2006 4,0 1,3 93,8 16,2 71,7 11,6 21,8 1.153 0,62 Kaynak: http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/gosterge/tr/1950-06/esg.htm Erişim:01.01.2007.

Tarım sektörünün ihracat içindeki ağırlığı, 1950-2006 döneminde belirgin şekilde azalırken, sanayi ürünleri ihracatı önem kazanmıştır. 1950 yılında tarım ürünleri ihracatı, toplam ihracatın % 92 gibi büyük bir bölümünü oluştururken, 2006 yılında ihracatın ancak % 4’lük bölümü tarım kesimi tarafından gerçekleştirilmiştir. Aynı şekilde, 1950 yılında ihracatın % 1,4’ünü gerçekleştiren sanayi kesiminin dış ticaretteki payı, 2006 yılında % 93’e ulaşmıştır. Bu değerler, 1950-2006 döneminde Türkiye dış ticaretinde yaşanan dönüşümün bir göstergesi niteliğindedir.

1950-2006 döneminde Türkiye’ye ithal edilen malların niteliğinde de bir dönüşüm yaşanmıştır. 1950 yılında ithalatın % 46’sını yatırım malları oluştururken, bunu hammadde ve tüketim malı ithalatı izlemektedir. 2006 yılında ithal edilen mal grupları sıralaması, hammadde lehine değişmiştir. Đthalatın % 71’i 2006 yılında hammaddelerden oluşurken, bunu yatırım ve tüketim malları izlemektedir. 1983 ve 1984 yıllarında hammadde ithalatı maksimum düzeye ulaşırken, aynı yıllarda tüketim malı ithalatının toplam ithalattaki payı yıllık ortalama % 1,6 ile sınırlı kalmış ve yatırım malı ithalatında da ciddi bir düşüş yaşanmıştır.

1980 yılında toplam ihracat, ağırlıklı olarak tarımsal kesimce yapılırken, ihracatın sadece % 36’si imalat sanayi tarafından gerçekleştirilmiştir. 1980-2005 yılları arasında, imalat sanayi ihracatı, yılda ortalama % 18,1 artarak 80 milyar dolara ulaşmıştır. Dolayısıyla ihracat artışının neredeyse tamamı, imalat sanayi kesimi tarafından gerçekleştirilirken, 2005 yılında imalat sanayi ihracatı toplam ihracatın % 94’ünü oluşturmaktadır.146

1980 yılında imalat sanayi ithalatının toplam ithalat içerisindeki payı % 59 iken, bu oran 2006 yılında % 79’a yükselmiştir. Bu dönemde, imalat sanayi ithalatı, yılda ortalama % 12,9 artarak 2005 yılında 109,5 milyar dolara yükselmiştir. Dış ticaret hacminin hızla arttığı bu süreçte öne çıkan bir diğer gösterge, ihracatın ithalatı karşılama oranıdır. 1980 yılında % 36’ya gerileyen bu oran, 1989 yılında % 72’yi aşmış ve bu tarihten itibaren azalmaya başlamıştır.147 Tablo-18’e göre, ara malı ithalatının toplam ithalat içerisindeki payı, 1980 yılında % 78 iken, 2006 yılında bu oran % 71’e gerilemiştir. Ara malı ithalatının çok yüksek oranda olması, bir ülke sanayisinin ithalata bağımlı olması anlamına gelmektedir. Orta ve uzun vadede ara ve yatırım malı üreten sektörlerin üretim hacminin artması ve ekonomide bir bütün olarak ithalat gereksiniminin azalması, böylece yurtiçi tasarruf hacminin artarak altyapı, ar-ge, sağlık ve eğitim gibi harcamaların finanse edilebilmesi söz konusu olabilecektir.

146

Ali Eşiyok, ‘‘AB Sürecinde Türkiye’de Bölgesel Kalkınma Farklılıkları, Büyüme Kutupları, Sanayinin Mekansal Dağılımı ve Bölgesel Gelir’’, Ankara: Türkiye Kalkınma Bankası A. Ş.

Yayını, GA- 05- 07- 20, Ekim 2005, s. 18-20.

147

2004 ve sonrasında ara malı ithalatının toplam ithalat içerisindeki payının artmasında, sektörel değişimlerin etkisi bulunmaktadır. Söz konusu değişimler, tekstil, hazır giyim, sebze meyve gibi geleneksel sektörlerin üretim ve özellikle ihracat içinde göreli paylarının azalmaya başlaması, buna karşın sermaye yoğun üretim yapılan yüksek, orta-yüksek teknoloji grubuna giren sektörlerin söz konusu alanlarda kademeli olarak ön plana çıkması şeklinde kendini göstermektedir.148 Đthalat bağımlılığı yüksek olan orta ve yüksek teknolojili üretim sektörlerinde üretim artış hızının geleneksel sektörlerin önüne geçmesi, ara malı ithalatının toplam ithalattaki payını artırıcı etki yapmaktadır.

2.2.4. Türkiye Ekonomisinde Yapısal Değişim ve Kentleşme Sonuçları

Türkiye kırsal kesiminde nüfus, yüksek doğurganlık eğiliminden ötürü, hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu eğilim, 1927 ile 2007 arasında sayım yıllarına göre, kentsel ve kırsal nüfus ile toplam nüfus içindeki kır-kent payını gösteren Tablo-19’dan izlenmektedir.

Tablo-19: Yıllar Đtibariyle Türkiye’de Toplam Nüfus, Kent-Kır Ayrımı (1927- 2007) Yıllar Toplam Nüfus Kentsel Nüfus (bin) % Kırsal Nüfus (bin) % 1927 13.448.270 3.306 24,2 10.342 75,8 1935 16.158.018 3.803 23,5 12.355 76,5 1940 17.820.950 4.346 24,4 13.475 75,6 1945 18.790.174 4.687 24 14.103 75,1 1950 20.947.188 5.244 25 15.703 75 1955 24.064.763 6.927 28,8 17.138 71,2 1960 27.754.820 8.860 31,9 18.895 68,1 1965 31.391.421 10.806 34,4 20.585 65,6 1970 35.605.176 13.691 38,5 21.914 61,5 1975 40.347.719 16.869 41,8 23.479 58,2 1980 44.736.957 19.645 43,9 25.092 56,1 1985 50.664.458 26.866 43 23.799 47 1990 56.473.035 33.326 59 23.147 41 2000 67.803.927 44.006 65 23.797 35 2007 70.586.256 49.747 70,5 20.838 29,5 Kaynak:http://report.tuik.gov.tr/reports/rwservlet?adnks=&report=turkiye_il_koy_sehir.RDF&p_kod =1&desformat=html&ENVID=adnksEnv, Erişim: 11.04.2008.

Türkiye nüfusu azalan bir oranla artmakta ve kent nüfusunun toplam nüfus içindeki payı hızla büyümektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, kırsal nüfusun genel

148

nüfus içindeki payı yüksektir. 1927 yılında kentli nüfusun genel nüfus içindeki payı % 24,2 iken, kır nüfusu için bu pay % 75,8’dir. Ancak zaman içinde kentli nüfus artarak, 1980 yılında % 43,9’a ulaşmıştır. Đlerleyen yıllarda nüfustaki değişme kırsal alanlar aleyhine olmuştur. 1990 yılında toplam nüfusun % 59’unu kentli kesim oluştururken, 2007 yılında bu oranın % 70,5 olduğu görülmektedir. 1990-1995 döneminde düşüşe geçen kentleşme hızı, 1990-2000 döneminde yeniden yükselmiştir.

Türkiye’de kent nüfusunda 1950’lerden sonra gözlenen hızlı artışın temel sebebi göç olgusudur.149 Yani, kırsal alanda hızlı nüfus artışı ve bunun yanı sıra tarımsal yapıda ortaya çıkan değişmeler, itici güçleri harekete geçirmiş ve kırsal nüfusun tarımdan ayrılarak kentlere göçmesiyle hızlı bir kentleşme sürecine girilmiştir.150 Kent nüfusunun artış hızı, Türkiye nüfusunun artış hızından yüksek olduğu için kentleşme oranı sürekli yükselmektedir.151

2.2.4.1. Göç Olgusu

1950’li yıllardan itibaren büyük oranda nüfus kitleleri, kentlere doğru göç etmeye başlamıştır. Türkiye’deki kentleşmenin sanayileşmenin sonucu olmaktan çok, demografik bir nitelik taşıyan göç olgusu kentsel alanlar üzerinde kırsallaştırma gibi olumsuz bir etki yaratmaktadır. Türkiye kentlerinde yaşanan gecekondulaşma, konut sıkıntısı, arazi spekülasyonu, çevre, kentlileşmeme, kentsel şiddet vb. sorunlar artarak devam eden göçlerin belirgin sonuçlarıdır.

1950’li yıllardan başlayarak, kırdaki nüfus artışı, tarımda makineleşme ve belli bölgelerde toprak sahipliği yapısında meydana gelen değişimlerle kırsal alanda büyük bir kitlenin işsiz kalması ve yetersiz miktarda toprağa sahip duruma gelmesi

149

Nurgül Oktik, “Köyün Çekiciliği-Kentin Đticiliği”, Toplum ve Göç, DĐE ve Sosyoloji Derneği Yayınları, 1997, s. 81.

150

Sulhi Dönmezer, Toplumbilim, Beta Yayınları, Đstanbul, 1999, s. 75.

151

sonucunda, bu alanlardan kentlere doğru hızlı ve yoğun bir göç olgusunu gündeme getirmiştir.152

Türkiye’de iç göçler ve kentleşme olgusu bakımından iki eğilim mevcuttur. Birincisi, liberal düşüncenin egemen olmaya çalıştığı, fakat kamunun öncülüğünün sürdüğü 1950-1980 döneminde göçlerin varış noktasının hakim kentlere yöneldiği kır-kent göçü tipidir. Đkincisi, kamunun üretimden vazgeçmesi, özelleşmesi ve ekonominin uluslar arası nitelik kazanma sürecinde yaşanan kent-kent arası göçler ile hakim kentlerin büyük kentlere dönüşmesinin yanı sıra, bölge çekim merkezlerinin oluşma sürecidir.153 Kentten kente göçler, kırsal kesimde artan nüfustan kaynaklanan geçim sıkıntısı, özellikle büyük kentlerdeki istihdam imkanları, kırsal ve kentsel yaşama bölgeleri arasındaki sosyo-ekonomik farklılıklardan kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de 1980’lerden itibaren nüfus dağılımı, kentler lehine değişmiş ve göç olgusu, kentten kente de yaşanmaya başlamıştır. Türkiye’de içgöçlerin kent çekimli bir yapıya dönüşmesinin nedenleri olarak şunlar sayılabilir:154

i. Eğitim örgütlenmesinin kentsel yerleşmelerde yaygınlaştırılması; kasaba, köy gibi yerleşmelerdeki nüfusun eğitim talebinin artması; kentlerde eğitime ulaşmanın

Benzer Belgeler