• Sonuç bulunamadı

F. Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulunun tarih ve

2.5. Yapılandırmacılık

“Yapılandırmacılık”, İngilizce “constructivism” sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmaktadır (Demirel, 2001: 133). “Oluşturmacılık”, “kurmacılık”, “bütünleştiricilik”, “yapılandırıcı öğrenme”, “oluşumcu yaklaşım” gibi kelime ve

kavramlarla “yapılandırmacılık” ifade edilmektedir. Bu terim, bilginin öğrenci tarafından yapılandırılmasını anlatır. Yani bireyler bilgiyi aynen almaz, kendi bilgilerini yeniden oluştururlar. Kendilerinde var olan bilgiyle beraber yeni bilgiyi, yine kendi öznel durumlarına uyarlayarak öğrenirler (Özden, 2009: 54–55).

Bu öğrenme yaklaşımında öğrencinin önceki yaşantıları, öğrenmede temel oluşturur. Bilgi, konu alanlarına bağlı olarak değil, bireylerin yarattığı ve ifade ettiği şekilde yapılandırılarak var olur. Bu sebeple deneysel, subjektif ve bireyseldir (Kaptan ve Korkmaz, 2001: 41).

Yapılandırmacı yaklaşımın kökleri eskilere dayanmaktadır. Felsefeci Giambatista Vico’nun 18.yüzyılda yapmış olduğu “bir şeyi bilen, onu açıklayabilendir” şeklindeki açıklamaları ile aslında yapılandırmacılığı savunmaktadır. Daha sonraları Immanuel Kant’ın bu fikri geliştirerek, insanın bilgiyi almada aktif olduğunu, yeni bilgiyi daha önceki bilgileriyle ilişkilendirdiğini ve onu kendi yorumu ile kurarak kendisinin yaptığını savunmuştur. John Dewey, Piaget ve Vygotsky gibi bilim adamlarının çalışmaları yapılandırmacılığın şekillenmesinde önemli katkı sağlamıştır (Özden, 2009: 55–56). Yapılandırmacı görüşün sistemleştirilmesinde Wund, Ausubel ve Titchener gibi eğitimcilerle, Saussure, Jakapson ve Levi-Strauss gibi düşünürlerin adları da geçmektedir (Oğuzkan, 1993: 158).

Yapılandırmacılık, gerçekte bir öğretme kuramı değil, öğrenme kuramıdır (Fosnot ve Perry, 2005: 8; akt. Güvey, 2009: 1). Öğrenen, yapılandırmacı eğitim ortamının temel ögesidir. Yapılandırmacı öğrenme kuramında öğrenenler, yaşam boyu kullanacakları bilgileri, demokratik sınıf ortamında karmaşık yaşam problemlerini çözerek, kendi bilgilerini oluştururlar (Erdem ve Demirel, 2002: 84; akt. Güvey, 2009: 1). Yapılandırmacılığın uygulandığı eğitim ortamlarında birey, bilgiyi zihninde oluşturduğu için daha fazla sorumluluk almak ve etkin olmak durumundadır. Bu yönleriyle yapılandırmacı eğitim ortamları, bireyin çevresiyle etkileşimde bulunarak zengin öğrenme yaşantıları geçirmesine yardımcı olmaktadır. Bu ortamlar ile birey, önceden yapılandırdığı bilgileri sınama ve düzeltme olanağını elde etmektedir (Yaşar, 1998: 70; akt. Güvey, 2009: 1).

2.5.1. Yapılandırmacı Öğrenmenin Temel İlkeleri

1. Öğrenme aktif bir süreçtir: Öğrenme, öğrencinin çevresi ile sürekli meşgul olmasını gerektirir.

2. İnsanlar öğrenirken, öğrenmeyi öğrenir: Öğrenme hem anlam yapılandırmayı, hem de anlama sistemlerinin yapılandırılmasını içerir. 3. Anlam oluşturmanın en önemli eylemi zihinseldir: Öğrenmede bedensel

hareketler, deneyimler gereklidir, ancak yeterli değildir; zihinsel etkinliklere mutlaka ihtiyaç vardır.

4. Öğrenme ve dil iç içedir: Kullandığımız dil öğrenmeyi etkiler.

5. Öğrenme sosyal bir etkinliktir: Başkaları ile etkileşim öğrenmemizde önemli yer tutar.

6. Öğrenme yaşantımızla bağlantılıdır: Bilgilerimiz, inançlarımız, korkularımız, değer yargılarımız öğrenmelerimizi etkiler.

7. Öğrenmek için önceki bilgimize ihtiyaç vardır: Yeni bilgi, önceki bilgilerin üzerine inşa edilerek oluşturulan yapılarla kazanılır, özümsenir.

8. Öğrenme için zamana gerek vardır: Anlamlı öğrenme için fikirlerin yeniden gözden geçirilmesi, onlarla oynama, kullanma söz konusudur. Bu işlemler de zaman ister (Özden, 2009: 62–63).

Yapılandırmacılığın öğrenme ile ilgili varsayımları şu şekilde özetlenebilir (Şimşek, 2004: 125):

1. Öğrenme ya tamamen ya da sosyal bir ortamda gerçekleşen bireysel bir süreçtir.

2. Öğrenme doğrusal ya da hiyerarşik bir süreç değildir.

3. Bilginin yapılandırılmasında önbilgi, inançlar, önyargılar, dünya görüşü etkili olmaktan öte, belirleyicidir.

4. Sosyal boyutu ile öğrenme, bir uzlaşma sürecidir.

5. Bağlam önemlidir. Öğrenme mutlaka bir bağlam içinde oluşur. 6. Öğrenmede güncellik ve yaşamla ilgili olma önemlidir.

7. Öğrenmede çok boyutlu ve dinamik etkileşim önemlidir. 8. Bilgi geçici, gelişimsel, sosyal ve kültüreldir.

9. Öğrenme durumlu bir etkinliktir.

2.5.2. Yapılandırmacı Yaklaşım Günümüzde Niçin İlgi Görmektedir?

Yapılandırmacı yaklaşımın günümüzde yoğun ilgi görmesinin belli başlı sebepleri, şöyle sıralanabilir:

Yapılandırmacılık;

1. Halen uygulanmakta olan yöntemlerin başarısızlığı karşısında yenilik ihtiyacını karşılamaya taliptir.

2. Öğretmen merkezli bir yaklaşımdan, öğrenci merkezli yaklaşıma geçişi savunmaktadır.

3. Öğrenci, öğretmen ve okul yönetimini birçok gereksiz bürokratik işlemden kurtarmaktadır.

4. Bilginin ancak bireylerin kendileri tarafından yapılandırabileceğini savunmaktadır (Özden, 2003: 67; akt., Susam, 2006: 14).

2.5.3. Yapılandırmacı Öğretimin Temel İlkeleri

Konuyla ilgili yazılı kaynaklarda, yapılandırmacı öğretimin beş temel ilkesinden bahsedilmektedir. Yalnız bu ilkeler birbirinden tamamen bağımsız, kesin çizgilerle ayrılmış değildir.

1. Öğretimde, öğrencinin önceki bilgilerinin harekete geçirilmesi.

2. Öğrencilerin yeni bilgiler kazanması için öğrenmenin, temel kavramlar etrafında şekillendirilmesi. Yani öğrencilerin “bütünü”, “bütünün parçalarını” ve bu parçalar ile bütün arasındaki ilişkiyi görmelerine yardımcı olunmalıdır.

3. Öğrencinin bakış açısının değerlendirilmesi. Yani, verilen yeni bilgi önceden var olanlarla çelişmiyorsa, bu konudaki zihinsel yapı güçlendirilir; çelişiyorsa var olan zihinsel yapının değiştirilip, yeni düzenlemeler yapması ve yeni dengeyi kurması için öğrenciye destek olunur.

4. Bilginin uygulanması. Bilginin öğrenciler tarafından uygulanmasına yardım edilmelidir. Bu, öğrencilerin önceki bilgi yapılarına uygun etkinlikler hazırlanarak sağlanabilir.

5. Bilginin farkında olunması. Kişinin bir bilgiyi kullanarak bir problemi çözmesi ile kendisini o problemin çözümüne götüren stratejinin ne olduğunu fark etmesi ayrı ayrı şeylerdir. Bu sebeple öğretmen, öğrencilerin sahip oldukları bilginin farkında olmalarını sağlayacak etkinlikler düzenlemelidir.

Bu etkinlikler daha çok öğrencilerin geriye dönüp ne yaptıklarını gözden geçirmelerine imkân veren etkinlikler olmalıdır. Örnek olay incelemesi, rol oynama, proje çalışmaları, öğrendiklerini başkalarına öğretme veya yazıya geçirme çalışmaları gibi etkinlikler bilginin farkında olunmasını sağlayıcı etkinlikler olarak sıralanabilir (Özden, 2009: 69–70).

Toplumsal süreklilik; bilgiyi üreten, paylaşan, rekabet edebilen, demokratik değerleri içselleştirmiş nitelikli insan gücünü zorunlu kılmıştır. Eğitim anlayışının değiştiği günümüzde, eğitim sisteminde de değişim kaçınılmaz olmuştur. Türkiye’de 2004–2005 eğitim-öğretim yılında pilot okullarda uygulanan, 2005–2006 eğitim- öğretim yılından itibaren Milli Eğitim Bakanlığı farklı bir içerik ve uygulamayla ülke genelinde öğretim sürecine başlamıştır. Ders kitaplarında sunulan bilgiyi ve onun aktarıcısı olan öğretmeni merkeze alan eğitim anlayışının yerine; bilgiyi araştıran ve üreten, sürekli gelişimin aracı olarak gören öğrenciyi merkeze alan bir eğitim anlayışına geçilmiştir. Bu yeni programın vizyonu, Atatürk ilkeleri ve inkılaplarını benimsemiş, temel demokratik değerlerle donanmış, araştırma-sorgulama, eleştirel düşünme, problem çözme ve karar verme becerileri gelişmiş; yaşam boyu öğrenen ve insan haklarına saygılı, mutlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yetiştirmektir. Bağcı ve arkadaşlarına göre (2005, 12), öğrencilerin kendileri ile ders arasında bir bağ kurabilmesini, problem çözme becerileri kazanmasını, pozitif düşünceye sahip olmasını, yaparak-yaşayarak öğrenmesini amaçlamaktadır. Çünkü öğrencilerin soyut düşünmenin yanı sıra kavramlar arasındaki bağlantıyı kurma ve yorumlama gücüne sahip olmaları gerekir. Bunu da ancak yaparak yaşayarak öğrenebilirler.

Yurdakul’a (2005) göre bireye ulaşan her türlü uyarıcı, bireyin düşünme sürecinden geçerek onun bir parçası olmakta ve bu uyaranlar, bireyin dış dünyayı anlamasına ya da bilinmeyeni açıklamasına katkı getirdiği ölçüde “anlamlılık” niteliği kazanmaktadır. Öğrenenleri gelecekte kendilerine yetecek bilgiyle donatmak, bilginin durağan ve bireyin dışında gelişen bir olgu olduğunu kabul etmektir. Bu anlayış, belirli disiplinlerin temele alınıp öğretimin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Öğrenenlerin dış dünyayı yorumlayan, öğrenme yeteneklerini geliştiren, eleştirel düşünen, yaratıcı olan, problem çözen, üst düzey düşünme becerilerine sahip ve değişen koşullara uyum sağlayabilen özelliklerle donanık bireyler olarak yetişmesi bekleniyorsa; bilginin dinamik olduğunu, her geçen gün bir kat daha arttığını ve en önemlisi, bilginin etkileşim

ortamında ve bireyin biliş sisteminin bütününde oluştuğunu kabul etmek gerekmektedir (akt. Tabak, 2007; 17).

Benzer Belgeler