• Sonuç bulunamadı

Yapıbozumculuk (Yapısöküm):

Belgede BİLİM TARİHİ VE FELSEFESİ (sayfa 95-98)

NON-LİNEER BİLİM VE FELSEFESİ

VIII.6 Yapıbozumculuk (Yapısöküm):

Bilim dünyasındaki yukarıdaki gelişmeler yok akılcılar, yok deneyciler, yok rasyonalistler, yok yeni Kantçılar, yok yeni pozitivistler, yok doğrulamacılar, yok yanlışlamacılar diye adlandırılan felsefecilerin bilgi kuramlarının değişmesine, güç kaybetmesine, yapıbozuma uğramasına neden oluyor. Kaos kuramı bir sıvı gibi her yeri kapsıyor. Simülasyon teknolojisi her yere giriyor. Çevre felsefesi toplum olaylarında aktivist roller üstlenmeye başlıyor. Kararlılığa gitmek, teke gitmek sorgulanıyor. Ortak hayat ideali, evrensellik iddiası, devrim, ütopya, ilerleme, gerçeklik gibi modern kavramlar yapıbozuma uğruyor. Modern kimlikler anlamını yitiriyor. Örneğin Arap Baharı hareketi ve Gezipark gibi hareketler, sosyoloji, antropoloji ve siyaset bilimi yöntemleri bir yana bırakılıp, bu modern bilimleri yapıbozuma uğratan ve tümünü kapsayan biçimde kaos kuramıyla, karmaşıklık bilimiyle ve simülasyon kuramlarıyla kritik ediliyor.

Güncellemizin başında da söylediğimiz gibi batılı bilgi kaos-kozmos ikilik ilkesi karşıtlığından beslenmiştir. Ve bugüne kadar Batı düşünce iktidarı bu ikili ilkesi karşıtlığında kozmos’un metaforlarını (batı, cesur, akıllı, namus, güzel gibi) kaos metaforlarına (doğu, korkak, aptal, namussuz, çirkin) egemen kılmıştır. Ancak kaos kuramı bugün bu ikicilik ilkesini askıya almıştır. Bunlar arasındaki güç arayışına son vermiş, değişimin bu ikiliklerin zıtlaşması olduğunu savunan modernizmin akıl evrenselliği iddiasını zor duruma düşürmüştür. İnsanoğlunun aya gitmesi de gündüzün gece üzerindeki, aydınlığın karanlık üzerindeki hakimiyetine son vermiştir. Bunun anlamı hakimiyetin gecenin eline geçtiği demek değildir. Fransız felsefeci Jacques Derrida (1930-2004) yapısalcılara karşı eleştirel bir düşünce yöntemi ortaya atmıştır. Derrida’ya göre ruh- madde, varlık-yokluk, erkek-kadın, yapay-doğal, zihin-beden, batı-doğu, güzel-çirkin gibi ikili karşılar kavramları, birbirleriyle zıtlaşarak (düşman yaratarak) var olurlar. Aynı değeri taşımazlar. Terimler arasında egemenlik, iktidar ilişkisi vardır. Bunlardan biri egemen olurken, diğeri “öteki” konumuna geçer. Bu düşünce ilk yazılı metinlerden (mitolojilerden ve masallardan) beri var olan kaos-kozmos anlayışının bir metafizik eleştirisidir. Ve bu ikili karşıtlıklardaki iktidar zamanla değişime uğrar. Bu ikilide iktidar, güçler tarafından belirlenir. Bugünün dünyasında medyasıyla, sinemasıyla, internetiyle bu ikili ilişkiler birbirlerini yok etmeye çalışmakta veya çalıştırılmaktadır. Bu nedenle Derrida’nın felsefesi modernitenin en önemli ilkesi olan dualitenin (ikilciliğin) bugünün dünyasında yapısöküme uğradığını savunur. Postmodern eleştiri (kritik) olarak değerlendirilir. Benzer kritik teorilerle modernitenin, mantıksal pozitivizm yöntemlerini ve çözümlemelerini eleştiren, onları ret eden bu felsefecilere

postmodernistler denir. Bu felsefenin Karl Popper sonrası en ünlüleri olarak, Michel Foucault (1926-1984), Gilles Deleuze (1925-1995) ve Félix Guattari (1930-1992) J. Baudrillard isimleri sayılabilir. Bu felsefecilere ve felsefelerine ait kitaplar Türkçede çokça vardır. Ancak postmodernistlerin bu çıkışlarına karşı çıkan felsefeciler ve bilimciler de vardır. Bunlar daha ziyade onların bilimi sorgulamasına, postmodern kuramlarıyla bilimi çözümlemeye kalkmalarına, bilimde yapıbozum (yapısökümcülük) arayışlarına kalkışmalarına büyük bir tepki göstermektedirler. Alan Sokal yazdığı, kuantum mekaniği ve genel görelilik kuramlarının birleştirilmesinin postmodern bir bilim yaratacağını savunan “sahte” makaleyle postmodernistleri aldatmış ve onları küçük düşürücü yazılar yazmıştır. “Alan Sokal Aldatması” denilen bu olay daha sonra kitaplaştırılmıştır.44

Daha öncelerde de Nermi Uygur hocanın bir düşüncesini bu güncellere eklemek istiyordum, ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Şimdi tekrar yeri geldi sayılır. Ekleyelim.

“Bilim vargılarında kesinlik yok diye güvenilirlik de yok saymak, tümüyle bilimin işleyişini çarpıtmaktan başka bir şey değil. <Güvenilir bilgi> yi <kesin bilgi> yle eşdeğer saymak için, mantıkça bir zorunluluk gösterilemez: kesin olmayan, gene de güvenilen tümen tümen bilgi var. Örnek mi, işte bilim bilgileri. Aslında bilimi bilim kılan da budur. Kesin olmayı istemez ki bilim, kesin olmadığı için gözden düşsün. Bilimi sözüm ona kurtarmak için bilimin ille de kesin olduğunu savunmaya kalkışmak, en önemli bakımlardan bilime ters düşmekten başka bir şey değildir.”45

Eğer bu yapıbozumu sanata, sinemaya uygularsak buna postmodern sanat, sinemada postmodern estetik diyoruz. Çifte kotlama gibi. Bir eser ikicilikler arasında ötekileştirme yapmadan veya biri iktidar olmadan iki farklı yapıyı içinde barındırıyor. Yani hem elit bir zümreye hem de geniş halk kitlesine hitap edebiliyor (popülerlik). Filimde bir kahraman hem kötü hem de iyi olabiliyor. Filmin sonunda bu ikilik ilkesi tarafının (çift kotlama) biri yanında yer alınmıyor. Veya düzeltmeye gidilmiyor.46

Fizikçiler ve uygulamalı matematikçiler ise bugün kaos ve kozmos arasındaki ontolojik ilişkiyi keşfetmenin arayışındalar. Kaosun içindeki kozmosu (düzeni), kozmos (düzen) içindeki kaosu (düzensizliği) bulmanın peşindeler. Bu arayışın yolunun karmaşasını Aşık Veysel yıllar önce söylemiştir.

Bilmiyorum Ne Haldeyim

İki Kapalı bir Handa Gidiyorum Gündüz Gece. Şaşar Veysel Bu Hala.

Yetişmek için Menzile Gidiyorum Gündüz Gece.

44 Alan Sokal&Jean Bricmont, Son Moda Saçmalıklar, Alfa Yayıncılık-İstanbul.

45 Nermi UYGUR, Yaşam Felsefesi, s. 96, Ara Yayıncılık, İstanbul,1981.

SON SÖZ: Umarım dersin başında söylediğimiz gibi dersimiz Akademik olarak iddiasız geçmiştir, başkalarıyla yarışa girmeye kalkmamışızdır. Ama dersimizin felsefe öğrencisi olmadıklarını bildiğimiz Matematik, Fizik, Biyoloji öğrencilerinin bilim felsefesine ilgisini çekmiş olduğunu, onların dersimizle dünyaya biraz da karışmış bir kafayla bakmaya başladıklarını umuyoruz. Bundan sonra kendi alanlarıyla ilgili dersleri dinlerken, bir film seyrederken, günlük yaşamlarında çözümler ararken bu derste öğrendikleri bilim felsefesinin “de da” ları olan bilgi kuramlarını, bunları eleştirirken anlattığımız hikâyeleri, bunların daha iyi anlaşılması için verdiğimiz film ve roman örneklerini, yaptığımız bilim dedikodularını hatırlayacaklarını hayal ediyoruz. Belki de aralarından birileri kendi alanlarında lisans diploması aldıktan sonra felsefede lisansüstü yapacaklardır. Belki de bazıları açık öğretimde Felsefe okumaya başlayacaklardır. O zaman ne mutlu bize.

Bu notlarda her ne kadar birçok kitaptan faydalanılmışsa da (onlar kaynak olarak notların içinde verilmiştir) şunu itiraf etmeliyim. Şafak Ural’ın, Doğan Özlem’in, Orhan Hançerlioğlu’nun ve Ömer Demir’in ders kitapları olmasaydı bu ders notları çok eksik kalırdı. Onlara öğrencilerim adına saygılarımı sunuyorum.

Vezneciler, 30 Mayıs 2014

EK

KISA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ FİZİK TARİHİ47

Belgede BİLİM TARİHİ VE FELSEFESİ (sayfa 95-98)