• Sonuç bulunamadı

II. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.5. Yabancılaşma

Günümüzde, toplumsal ve kültürel yapıda hızlı değişimler meydana gelmektedir. Buna bağlı olarak insanların değer sistemleri ve örgütlenme biçimleri de dönüşüm geçirmektedir. Özellikle teknolojideki hızlı değişim ve gelişim toplumların sosyo- kültürel ve alt-üst yapılarını şekillendirmekte ve bu duruma bağlı olarak insanlar uyum problemi ile karşılaşmaktadırlar. Bu problemler, insanların ilişkilerine zarar vermekte ve onlarda mutsuzluk meydana getirmektedir. İnsanların sadece maddi anlamda değil manevi anlamda da mutlu olmaları önem taşımaktadır. Manevi anlamda tatmin sağlayamayan insan giderek çevresine ve kendisine karşı yabancılaşmaktadır (Ofluoğlu ve Büyükyılmaz, 2008, s. 114; Şimşek, Çelik, Akgemici ve Fettahlıoğlu, 2006, s. 569).

Yabancılaşma kavramı, özellikle din bilimi yapıtlarında işlenen yabancılaşma ko- nusu, laik felsefeye Hegel ile; iktisat ve siyaset alanına ise Marx ile girmiştir. Bu düşünürlerin etkisiyle de sosyal bilimlerin pek çok disiplininde temel konulardan biri olmuştur (Ergil, 1978, s. 93). Yabancılaşma kavramı ilk olarak Hegel tarafından kullanılmıştır. Hegel’e göre yabancılaşma, insanın doğaya yabancılaşmasdır. Bunun yanında Hegel, yabancılaşmayı insanın fiziki anlamda var oluşu ile ruhsal anlamda varlığı arasındaki mesafe şeklinde ifade etmektedir. Hegel’den sonra yabancılaşma kavramını daha derin bir şekilde ele alan Marx’tır. Marx ise yabancılaşmayı, işçilerin kapitalist toplumda kendi emeğine karşı yabancılaşması şeklinde ifade etmektedir (Celep, 2008, s. 17; Erkal, 2011, s. 9). Yabancılaşma kavramını ilk kez kullanan Hegel, bu alanda öncü düşünürlerdendir. Bununla birlikte yabancılaşma kavramı çok daha önceleri kullanılmıştır. Latince kökenli olan bu kavram, Calvin ve Luther gibi teologların çalışmalarında geçmektedir. Teolojik anlamda yabancılaşma cennetten sürgün edilen insanın Tanrı’dan yabancılaşmasıdır. Daha sonraları bu kavrama birçok çalışmada düşünürler tarafından farklı anlamlar yüklenmiştir (Williamson ve Cullingford, 1997, s. 264).

Yabancılaşma, içerisinde yaşanılan uygarlık düzeyinde ve çeşitli toplumlarda insanlığın yaşadığı bir hastalık olarak görülmekte ve toplumların kültürü ve anomi ile yakından ilişkili bir kavramdır. Sosyoloji, psikoloji ve felsefe disiplinlerinde geniş ölçüde

65

ele alınmasına rağmen kavram ile ilgili belirsizlikler devam etmektedir (Akyıldız, 1998, s. 163; Clark, 1959, s. 849). Yabancılaşma kavramı, farklı disiplinler kapsamında tanımlanmış ve farklı özellikler kazanmıştır. Her disiplin yabancılaşma kavramını kendi bakış açısı, yaklaşım ve yöntemleri doğrultusunda tanımlamıştır. Bu durum, yabancılaşma kavramının tek bir tanımının yapılmasını güçleştirmiştir (Bonjean ve Grimes 1970, s. 365; Elma, 2003, s. 11). Yabancılaşma kavramı, Latince alienatio ve

alienaner fiillerinden türemiştir. Alienatio kavramı, sahip olunan bir şeyi başkasına

bırakmayı ifade ederken; alienaner kavramı, iki şey arasındaki ayrılmayı ifade etmektedir Bunun yanında yabancılaşma, İspanyolca alejamiento, Fransızca aliénétion ve İngilizce

alienation kavramlarına karşılık gelmektedir (Kanungo, 1982, s. 9; Kiraz, 2011, s. 152-

153).

Yabancılaşma, insanların hayat tarzlarının, kendi özüne ters düşen bir hayat tarzına ya da kendi doğasına uymayan bir yaşam şekline dönüşmesi olarak ifade edilebilir. Bunun yanında insanın yaşamın öznesi olmaktan çıkması ve yaşamın nesnesi hâline gelmesi yabancılaşmayı beraberinde getirmektedir. Ayrıca yabancılaşma, insanın kendini gerçekleştirmeye çalışırken hayatın karmaşası içinde kaybolması ve başkaları tarafından etkilenip yönlendirilmesidir (Şimşek ve diğerleri, 2006, s. 570). Yabancılaşma kültürel ve örgütsel değişim, çalışanların katılımı, politika, siyaset ve endüstriyel alanlar gibi çeşitli bağlamlarda kullanılmaktadır. Yabancılaşma, toplumsal değişime tepki olarak bireylerin duyguları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bunun yanında işin niteliği ve teknolojik değişim ile meydana gelen toplumsal değişimler üzerinde durmaktadır. Öte yandan yabancılaşma kavramı yalnızlık, evsizlik, anlamsızlık, kuralsızlık, ilgisizlik, izolasyon ve benlik saygısı gibi çeşitli psikolojik durumları içerecek şekilde genişletilmiştir. Sonuç olarak yabancılaşma kavramı, insan davranışlarını hem psikolojik hem de sosyolojik anlamda açıklamak üzere geniş bir yelpazede kullanılmaktadır (Affinnih, 1997, s. 384- 387).

Batı’da yabancılaşma kavramı ilk kez Eski Ahit’te putlara tapma ile ilgili olarak kullanılmıştır. Burada önemli olan putların insan tarafından yapılmış olması ve insanın kendi yaptığı nesneleri kutsal saymasıdır. İnsanlar kendi hayatları ile ilgili özel nitelikleri nesnelere aktarmakta ve kendisini gerçekleştirme yerine kendi varlığı ile putlara tapma arasında ilişki kurmaktadır. Böylece insanlar kendi gücü ve kendisinde var olan potansiyelin farkına varamamakta ve yabancılaşmaktadırlar (Bayhan, 1997, s. 26-27).

66

Yabancılaşma, insanların özne ve nesne algıları arasındaki ilişkilerin bölünmeleri sonucu meydana gelmekte ve onları gerçeklerden uzaklaştırmaktadır. Bu durum insanları toplumdan ve yaşadığı çevreden soyutlamakta ve onlarda izolasyon, başka bir deyişle yalıtılmışlık duygusunu beraberinde getirmektedir. Bunun yanında yabancılaşma insanların yalnızlaşması şeklinde de ifade edilmektedir (Pappenheim, 1959, s. 32-35). Ollman (1976) yabancılaşmanın insan ile doğa arasındaki etkileşimler sonucu oluşan, canlı veya cansız her şeye karşı sergilenebilen bir duygu kümesi olduğunu ifade etmektedir (s. 153). Yabancılaşma, insanın yaptığı işten, çevresinden veya kendi benliğinden ayrılması ve uzaklaşması duygusudur (Taştan, İşci ve Arslan, 2014, s. 124).

Yabancılaşma, insanların kendilerine has özelliklerinin kaybı olarak görülmektedir. İnsanlar kendilerinden ve çevresinden uzaklaşmakta, ilişiklerinde bozulmalar meydana gelmekte ve kendini bir boşlukta hissetmektedirler. Böylece insanlar kendilerine özgü özelliklerini yansıtamamakta ve yabancılaşma duygusunu yaşamaktadırlar (Berardi, 2009, s. 23). Yabancılaşma, insanların deneyimleri sonucu oluşan yanlış bir bilinç ve hata türüdür (Parker, 2007, s. 48). Clark (1959) yabancılaşmayı, insanların belirli durumlarda, belirlediği rolü elde etmek için hissettiği güçsüzlük derecesi şeklinde tanımlamaktadır (s. 849). Mann’a (2001) göre yabancılaşma, insanın ait olması veya katılması gereken bir grup veya etkinlikten yalıtılması durumu veya tecrübesidir (s. 8). Corlett (1988) yabancılaşmayı insanların kendilerinden ve başka insanlardan uzaklaşması ve ayrılması olarak ifade etmektedir (s. 700). Ayrıca yabancılaşma, çalışanın sosyolojik ve psikolojik çıkarları arasındaki yakınlaşmayı etkileyen bir kavram olarak düşünülmektedir (Seeman, 1963, s. 270). Yabancılaşma bireyin kendi oluşturduğu teknolojilerden, sosyal kurumlardan ve başka bireylerden kopmuş olması şeklinde tanımlanmaktadır (Waltz, 1982, s. 128). Kohn’a (1976) göre yabancılaşma, bireyin sosyal dünya ile kendi iç dünyası arasındaki uyumu ifade etmektedir. Başka bir deyişle bireyin sosyal dünyası ile iç dünyası arasındaki uyumsuzluk, yabancılaşmayı beraberinde getirmektedir (s. 114). Seeman (1975, s. 2) yabancılaşmanın toplumsal yapıya ve bireyin kişiliğine bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik bir bozukluk olduğunu belirtmektedir.

Günümüzde yabancılaşma modern yaşamın bir sonucu olarak insanlar açısından sorun teşkil etmektedir. Literatürde bu sorun, değişen kültürel faaliyet alanları, sosyoloji ve felsefe için neredeyse saplantılı ve endişe veren bir durum hâline gelmiştir. Yabancılaşma insanın kendi derinliğinden, benliğinden, duygularından ve diğer

67

insanlardan uzaklaşması, başka bir deyişle kendini izole etmesidir (Mandel ve Novack, 1973, s. 5). Yabancılaşma, bünyesinde başkalarına karşı öfke duyma ve onların kötü durumlarına karşı duyarsız kalma gibi durumları barındırmaktadır. Yabancılaşma yaşayan insan, başka insanların içinde bulundukları kötü durumlara aldırış etmemekte ve kendisini bu durumdan ayrı tutmaktadır. Bunun yanında yabancılaşan insan başkalarına karşı öfke duymakta ve bunun sonucunda mutsuz olmaktadır (Parker, 2007, s. 4). Ayrıca yabancılaşmanın, insanların duyarsızlaşmasına, otoriteye yönelik olumsuz tutum sergilemesine ve sinisizm davranışlarının artmasına neden olduğu belirtilmektedir (Dean, 1961, s. 753).

Yabancılaşma insanların öznel duygularını ve nesnel koşullarını içermekte, insanların kendilerinden uzaklaşması anlamına gelmekte, örgütler açısından ise güçsüzlüğü ifade etmektedir. Bunun yanında yabancılaşma kavramı farklı alanlarda değişik anlamlara gelmektedir (Ludz, 1976, s. 4-5);

 Hukuk alanında, transfer etme, hak veya mülk satışı hakkını başkasına verme;  Toplumsal alanda, insanlardan, memleketinden ve Tanrı’dan ayrılmak;  Tıp-Psikoloji alanında, zihinsel yeti ve akıl hastalıkları bozukluğu anlamına

gelmektedir.

Yabancılaşma, önemli toplumsal sorunları tanımlamak için kullanılmaktadır. Bunun yanında yabancılaşma yaşayan insanların, her zamankinden daha yaygın olduğu belirtilmektedir. Yabancılaşma yaşayan insanlar kendilerini toplum tarafından dışlanmış hissetmekte ve kendi kontrolleri dışında olan ekonomik güçlerin kurbanı olmaktadır. Bunun yanında yabancılaşma insanlarda hayal kırıklığı meydana getirmekte ve umutsuzluk hissine kapılmalarına neden olmaktadır (Reid, 1972, s. 5). Yabancılaşma, insanın kendisine ve dünyaya karşı kayıtsız kalması ve içsel bölünme yaşaması, aynı zamanda insanın güçsüzlüğü ve acımasızlığı olarak da ifade edilmektedir. Yabancılaşma yaşayan insanlar, diğer kişilerle, toplumla ve kurumlarla ilişki kurmada yetersizlik yaşamakta ve dünyayı önemsiz ve anlamsız bir yer olarak görmektedirler (Jaeggi, 2014, s. 39).

Yabancılaşma günümüzde ortaya çıkan boyutları ile kapitalist üretim ilişkilerinin bir uzantısı olarak görülmekte insanın ve tüm üretim faktörlerinin metalaşması olarak ifade edilmektedir. Dinsel ve psikolojik anlamda dünyaya ait gerçekleştirilmesi istenilenlerin, ben ve diğerleri ayrımının bir sonucudur. Yabancılaşma hem bireysel hem

68

de toplumsal dönüşümleri kapsayan çok boyutlu bir kavramdır (Akyıldız ve Dulupçu, 2003, s. 28). Aldemir (1983) yabancılaşmayı, toplumsal sistem içindeki insanların kendi davranışlarıyla elde etmek istedikleri sonuçları ne derecede etkileyebildiklerine ilişkin inançları şeklinde ifade etmektedir (s. 67). Yabancılaşma, sosyal bir varlık olan insanın toplum içerisindeki konumu ve duyguları ile şekillenmektedir (Blumenkratz ve Tapp, 1977, s. 104). Gaski ve Ray (2001) yabancılaşmanın, bir birey veya grubun arasındaki ilişkiyi içerdiğini, bu ilişkinin istenmeyen ayrılmalara sebep olabileceğini ve yabancılaşmanın ölçülebilir öznel bir hâli ifade ettiğini belirtmektedirler (s. 208).

Yabancılaşma kavramı, bünyesinde iki farklı eleştiriyi barındırmaktadır. Bunlardan ilki yabancılaşmış iş (özünde tatmin etmeyen iş) şeklindedir. Modern toplumun tipik bu gerçeği endüstriyel düzenin bir parçasını oluşturmaktadır. Bu durum bireyin çalışma hayatında çok önemli bir yer tutmaktadır. Yabancılaşma insanın potansiyeline yönelik olan ahlaksızlığı reddetmektedir. İkinci eleştiri ise yabancılaşmış

işin sonuçlarıdır. Bu sonuçlar iş hayatında tatmin edici geniş bir katılımı

sağlayamamaktadır. Çünkü yabancılaşmanın siyasi düşmanlıklar, sosyal hareketler ve ırk bölünmeleri gibi ciddi sosyal etkileri bulunmaktadır (Seeman, 1959, s. 273-274). Esin (1982), yabancılaşma kavramından iki anlamın çıkabileceğini belirtmektedir. Bu anlamlardan ilki, satın alınan bir malın tüketilmesi sonucunda ürüne karşı yabancılaşmadır. İkincisi ise iş birliği içinde işçinin kendi emeği üzerindeki denetimi kaybetmesi anlamında işçinin kendine yabancılaşmasıdır (s. 66). Horton (1964) ise yabancılaşmanın bir sosyal kontrol yetersizliği olduğunu belirtmekte ve bu sorunun ortaya çıkmasında yöneticilerin önemli bir rol oynadığını ifade etmektedir (s. 284). Şimşek ve diğerleri (2006), yabancılaşmanın bazı özellikleri olduğunu belirtmektedirler. Bu özellikler aşağıda sunulmuştur (s. 573).

 Yabancılaşma bir kavram olarak birinin veya bir şeyin, başkasından yabancılaşması ile ilgilidir.

 Yabancılaşma insanın doğasında bulunmakta, kişilerin sosyal çevreleri ile yakın bir ilişki göstermektedir.

 Yabancılaşma yaşamın ilk dönemlerinde üretilmiştir.

 Yabancılaşmanın modern şeklinde, insanlar ve bulundukları çevre arasındaki hızlandırılmış farklı güçlerin etkisi önemlidir.

69

 Yabancılaşma, rekabet, kıskançlık, itaatsizlik ve saldırganlık gibi farklı insan ilişkilerini ortaya çıkarabilmektedir.

Benzer Belgeler