• Sonuç bulunamadı

Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu

NEDEN TÜRKİYE?

5.3. TÜRKİYE’DE ORTAK GİRİŞİMLERE YÖNELİK YABANCI YATIRIM POLİTİKAS

5.3.1. Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu

Türkiye’de doğrudan yabancı yatırımlar, 18 Ocak 1954 tarihinde çıkarılan 6224 nolu Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu yasaya göre ekonominin bütün sektörlerinde ulusal yatırımcıların, yabancı işletmelere ortak olarak katılmalarına izin verilmektedir. Bununla birlikte yayın,

110 Öztürk Pınar, “Ortak Girişim ve Uygulanacak Hukuk”, Beta Basın Yayım, İstanbul, Ocak

2001, s.23.

hayvancılık, deniz taşımacılığı, madencilik, petrol, sosyal güvenlik gibi bazı belirli sektörlerde yabancı yatırımcılar ile ilgili kısıtlamalar bulunmaktadır. Buna göre, radyo ve televizyon yayıncılığında yüzde 20’den fazla sermaye katılımı olmamaktadır. Yine havacılık ve deniz taşımacılığında yüzde 49’dan fazla sermaye katılımı olmamaktadır. Bunların dışında tüm sektörler yüzde 100 doğrudan yabancı yatırım yapılmasına açıktır. Gerçek ve yasal kişiliği olan yabancı yatırımcıların şirket kurmaları, mevcut bir şirketle ortak girişim oluşturmaları ya da şube açmaları için en az 50 bin dolar getirmeleri gerekmektedir. Yabancı sermayeli şirketler, ulusal işletmeler ile aynı haklara, yükümlülüklere sahiptirler. Yabancı işletmelerin karlarını kendi ülkelerine transfer etmeleri serbesttir ve garanti altına alınmıştır. Yabancı yatırımcıların emlak sektörüne girmeleri kısıtlanmış, finans, petrol, madencilik sektörlerinde ise yasalara uygun olarak özel izin almaları gerekmektedir. Kayıt prosedürleri için gerekenler sadece lisans, know-how, teknik yardım ve yönetim anlaşmalarıdır. Yabancı yatırımcıların getirecekleri dövizin, ulusal para birimine çevrilme zorunluluğu yoktur.112

18 Ocak 1954 tarihinde yürürlüğe giren 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu, dönemin doğrudan yabancı yatırımları için gerekli yasal altyapıyı sağlayan oldukça liberal bir mevzuattı. Çıkarılan yönetmelik ve tebliğlerle de günümüze kadar yürürlülükte kalması sağlanabilmişti. Ancak yatırım ortamının geliştirilmesine yönelik olarak gösterilen reform çabalarına karşın, 6224 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana doğrudan yatırımlara ilişkin olarak ortaya çıkan kavram ve uygulama farklılıklarını karşılamadaki ve yatırımcıların haklarını uluslararası standartlarda korumadaki eksikliği ve kanunun dilinin günümüzde anlaşılamayacak kadar da ağır olması yeni bir kanunun hazırlanması ihtiyacını doğurmuştur. Yasanının isminde “Teşvik” ibaresinin yer almasının nedeni, o yıllar için teşvik unsuru olarak kabul edilebilecek kar transferi, eşit muamele gibi hususları içermesi idi. Ancak yasanın yürürlükte kaldığı yaklaşık yarım asırlık zaman dilimi içerisinde, ekonomik hayatta yaşanan gelişmeler ve

ilgili mevzuatta yapılan değişiklikler, söz konusu hususların teşvik aracı yerine, genel kabul görmüş uluslararası yatırım ilkelerine dönüşmesine neden olmuştur. Bu nedenle 18 Ocak 1954 tarihli ve 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu yerine, Türkiye’deki yatırım ortamının liberal niteliğini öne çıkaran bir yasa hazırlanmıştır. Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu 5 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Zira bir ülkenin yatırım mevzuatı, o ülkenin uluslararası yatırımlara olan bakış açısını yansıtması bakımından önemlidir. Doğrudan yatırımlara ilişkin temel yasa olarak tasarlanan yeni “Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu” ile esas olarak, ülkemizin uluslararası yatırımlara yönelik eşitlikçi ve liberal yaklaşımı yansıtılmakta ve yasaya “yatırımcıya açık ve anlaşılır mesajlar veren” ve yatırımcının değişik mevzuatlar gereği sahip olduğu haklar ve tabi olduğu yükümlülükleri gösteren “yasal bir rehber” niteliği kazandırılmaktadır.

Kanun ile yabancı sermayeli olarak kurulacak şirketlerin şirket kuruluşu için Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğünden almak zorunda oldukları “ön izin” kaldırılmıştır. Böylece kuruluş işlemi tamamen yerli sermayeli şirketlerde olduğu gibi gerçekleştirilecektir. Türkiye'de kurulan yabancı sermayeli şirketler Türk Şirketi sayıldığından bu şirketlerin hak ve yükümlülükleri de Türk Ticaret Kanunu ve diğer mevzuatla Türk şirketleri için belirlenen hak ve yükümlülükler çerçevesindedir.

6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu ile 1954 yılında öngörmüş bulunan milli muamele esasına bu kanunda da yer verilerek, ülkemizde yabancı yatırımcıların yerli yatırımcılarla eşit hak ve yükümlülüklere tabi olmalarının esas olduğu, bu ilke uygulamasından ancak aksine bir kanun hükmünün varlığı halinde ve söz konusu hükümde yer alan esaslar çerçevesinde ayrılınabileceği hususu belirtilmiştir.

Kamulaştırmaya ilişkin olarak Anayasa ve Kamulaştırma Kanununda yer alan ilkelerin, ikili yatırım anlaşmalarımız ve diğer uluslararası anlaşma metinlerinde yer aldığı şekliyle düzenlenmesi sağlanmış, kamulaştırmanın anılan

mevzuatlarda belirtilen koşullar yerine getirilmeksizin gerçekleştirilemeyeceği ifade edilmiştir.

Kanunda yabancı yatırımcıların Türkiye’deki faaliyet ve işlemlerinden doğan net kar, temettü, satış, tasfiye ve tazminat bedellerinin, lisans, yönetim ve benzeri anlaşmalar karşılığında ödenecek meblağlar ile dış kredi ana para ve faiz ödemelerinin, bankalar veya özel finans kurumları aracılığıyla yurt dışına serbestçe transfer edilebileceği hükmü açıkça ifade edilmiştir.

Kanun ile, yabancı yatırımcılar açısından önemi dikkate alınarak, çalışma izni bakımından çalışma mevzuatına tabi olan yabancı personelin istihdamı konusuna, doğrudan yatırım kanununda yer verilmiştir.113

Kısacası, yeni çıkarılan Doğrudan Yabancı Yatırım Kanunu ile temel olarak yatırımcıların haklarının korunması hedeflenmiştir. Benimsenen temel ilkeler:

• Yerli ve yabancı sermayeli şirketlere eşit muamele yapılması; • Kayıt öncesi ya da kuruluş öncesi tarama şartının uygulanmaması; • Hazine Müsteşarlığına bildirimde bulunma şartının uygulanmaması; • Özel bir şirket adı seçme zorunluluğunun uygulanmaması;

• Sınırsız yabancı mülkiyet hakkı. Uluslararası yatırımcılara tanınan haklar: • Serbest Para Transferi;

• Gayrimenkul devralımı;

• Uzlaşmazlıkların bölge mahkemelerinde ya da uluslararası tahkim makamlarında çözülebilmesi,

• Nakit dışı sermayenin değerlenmesi;

• Kendi ülkesi dışında yaşayanlar için çalışma izni;

• İrtibat bürosu açma; olarak özetlenebilir.