• Sonuç bulunamadı

EKONOMİDE YENİ DÜNYA DÜZENİ

Dünya’da küreselleşmeye doğru hızlı bir yöneliş başlamış olmasına rağmen, günümüzde küresel ekonomik aktivite genellikle çok sayıdaki ülke tarafından yerine getirilmektedir. Bu ülkeler G-7 olarak adlandırılan ABD, Japonya, Almanya, Fransa, Kanada, İngiltere ve İtalya’dır. Ekonomisi en hızlı büyüyen ülkelerin çoğu Asya-Pasifik bölgesinde yer almaktadır. En yavaş büyüyen ekonomiler ise Afrika kıtası üzerine yoğunlaşmıştır. Orta ve Güney Amerika ülkeleri ekonomilerinin 1980’li yıllardaki depresyondan çıkmaya başladıkları gözlemlenmekte ve son yıllarda bu ülkelerin bir çoğunun ekonomisinde kayda değer büyüme ve iyiye gidiş görülmektedir. Bu gelişmelere rağmen adı geçen coğrafi bölgelerde ekonomik büyüme düzenli olmaktan uzak bir seyir izlemektedir.48

Geleneksel olarak Dünya Bankası ülkeleri kişi başı gelirlerine göre üç gruba ayırmaktadır; Birinci Dünya, İkinci Dünya, Üçüncü Dünya. Birinci Dünya ülkeleri yüksek gelir ekonomileri olarak adlandırılan sanayileşmiş ülkelerdir. İkinci Dünya Ülkeleri önceden Merkezi Plan Ekonomisine sahip olup da son yıllarda hızlı bir değişime uğrayan ve orta-üst/orta-alt gelir kategorilerini ihtiva eden ekonomilerdir. Üçüncü Dünya Ülkeleri ise gelişmekte olan ya da az gelişmiş dünya ekonomileri olarak ifade edilmekte ve bu ülkeler orta-alt veya alt gelir ekonomileri olarak adlandırılmaktadır. Ancak Dünya Bankası tarafından yapılan bu sınıflandırma günümüzde yaşanan hızlı ekonomik ve siyasi gelişmelerden

47 http://www.ilo.org/public/english/standards/about/index.htm (Erişim Tarihi:13.02.2007)

etkilenmekte ve değişikliğe uğramaktadır. Bu değişimle birlikte ülkelerin ekonomik sınıflandırmaları da farklılaşmaktadır. Birinci Dünya Ülkeleri, Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Doğu Asya’da; İkinci Dünya Ülkeleri Güney Amerika ve Doğu Avrupa’da; Üçüncü Dünya ülkeleri çoğunlukla Afrika’da bulunmaktadır. Dünya Bankası tarafından yapılan bu sınıflandırmada, göz önünde bulundurulan ekonomik göstergeler ise şunlardır; kişi başına gelir, yaşam kalitesi, satın alma gücü ve tarımdan sağlanan gayri safi milli hasılanın sanayiye göre yüzdesi.49 1990’lı yılların başında 5,5 milyar olan dünya nüfusunun 2025 yılında 8,5 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu nüfus gelişi güzel dağılmış ve bunun sonucu olarak nüfusun yarısı Asya’da ve yüzde 5’i Kuzey Amerika’da yoğunlaşmıştır. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 25’i gelişmiş ülkelerde yaşamaktadır.

Son yıllarda üretimi yapılan malların ticaretinde üç yöneliş olmuştur. Üretimi yapılan malların ticaret hacmi hızla artmıştır. Birçok ülkenin ticaret kompozisyonu değişmiştir. Servis sektöründeki ticaret uluslararası ticaretin bir yüzdesi olarak artmıştır. Uluslararası ticarette süreç geçirmemiş doğal kaynakların göreceli değeri düşmeye başlamıştır. Gelişmiş ülkelerdeki reel ücretlerde artış emek-yoğun malların üretimini gelişmekte olan ülkelere yöneltmiştir. Bu da çok uluslu şirketlerin diğer az gelişmiş ülkelerdeki yatırımlarını arttırmasına neden olmuştur. Turizm ileride en hızlı büyüyen sektör olacaktır. Doğrudan yabancı yatırımlar sermaye akışı yanında ürün ve süreç teknolojilerinin, ticaret modellerinin ve hacimlerinin de akışını etkileyecektir.50

Diğer taraftan sanayileşmiş dünya bir krize sürüklenmektedir. Ekonomik aktiviteyi desteklemek için kullanılan geleneksel reçeteler başarısızlığa uğramaktadır. Bu başarısızlığın temelinde yatan ana neden ise istihdamdır. Gerçekte dünyanın ne yöne gittiği bu krizle değil, bunun yanında Küresel

49 DANIELS, John D.; Lee H. Radebaugh; International Businness; New York: Addison Wesley

Inc., 19955, 2005, s.148. 50 Scwap, s.58

Ekonomik Devrim’le de izah edilebilir. Bunun sonucu olarak sanayileşmiş dünya iki ayırt edici olayın toplam tesiri ile karşı karşıya kalmıştır. Birinci olarak A.B.D’de ve Avrupa’da ekonomiler doğru istikamete yönelmeye başlamıştır. Almanya ve Japonya dengeli bir büyüme sergilemektedir. Ancak bu dengeli büyümenin başarısızlığı ise, istihdama katkı sağlamamasıdır. Gözlemciler bu dönüşümü “İstihdamsız Dönüşüm” olarak adlandırmaktadır. Sanayileşmiş ülkeler son 20 yılın yüzde 2,6’lık ortalama büyüme oranından daha yukarıda bir büyüme oranını yakalayabilirlerse işsizlik seviyelerini aşağıya çekebileceklerdir. Ancak gelişmiş ülkelerde bu oranı yakalamak zor olduğundan bu süreç epeyce bir süre daha böyle devam edecek gibi gözükmektedir.51

Belki de sürmekte olan devrimin en göze çarpıcı özelliği dünyanın ekonomik ağırlık merkezinin Asya’ya doğru kaymaya başlamasıdır. 1960’lı yıllardan itibaren Doğu Asya’daki hızlı ve kararlı büyümenin olağanüstü süreci genel olarak Dünya ekonomik sürecinin yeni dağılımını ortaya çıkarmıştır. 1960 yılında Doğu Asya dünya ekonomik çıktısına sahipken bugün bu oran yüzde 25’e ulaşmıştır. Son 25 yılda Avrupa ve A.B.D’de GSMH ortalama yüzde 2,5-3 oranında artarken Doğu Asya’da ortalama yüzde 6,5-7,5 olmuştur. Daha şimdiden Doğu Asya Merkez Bankaları, dünya rezervlerinin yaklaşık yüzde 45’ini ellerinde tutmaktadır.52

Ekonomik gücün Doğu Asya’ya doğru yer değiştirmesi küresel ekonomik düzenlemeleri çarpıcı bir biçimde değiştiren diğer bir çok gelişmenin de başlamasına yardımcı olmuştur. Finansal akışı engelleyen ulusal ve bölgesel bariyerler ortadan kalkmış, teknoloji, yönetim ve pazarlama teknikleri artan oranda bir ülkeden diğerine transfer olmaya başlamıştır. Aynı zamanda Kominizmin başarısızlığı ve ekonomik liberalizasyonun genel dağılımı daha önce izole olmuş ülkeleri gündeme taşımış ve 2,5 milyar insanı da beraberinde küresel pazara getirmiştir. Bu arada bütün bu şartlar endüstriyel üretimin tüm dünyaya yayılmasına yardımcı olmuştur. Daha 10 yıl öncesine kadar düşük teknoloji,

51 Scwap, s.43 52

emek-yoğun ekonomik aktivite tarafından kuşatılan ülkeler, bugün daha önce gelişmiş ülkelerin tekelinde olan servis ve ürünleri düşük maliyetle üretebilir konuma gelmişlerdir. Sovyet İmparatorluğu’nun merkez ve Doğu Avrupa’da çökmesinden sonra, Avrupa Birliği’nin içindeki üreticiler Polonya, Macaristan ve Çekoslovakya’da düşük maliyetli üretim avantajına kavuşmuşlardır.53

Kuzey Amerika ve Avrupa’daki gelişmeler göstermiştir ki; yayılmanın tüm olağanüstülüğü daha önce ileri teknoloji, verimlilik, kalite ve ücretler arasında varolan bağlantıyı koparmıştır. Bugün maalesef düşük ücretlerle yüksek kaliteye, verimliliğe ve teknolojiye sahip olmak mümkündür. Elbette sanayileşen ve yeni sanayileşmiş ulusların ekonomileri olgunlaştıkça, daha büyük uluslararası firmalar ortaya çıkacaklar. Bunların diğer az gelişmiş ülkelere yaptıkları yatırımlarla, bu ülkelerdeki kişi başına gelir ve kalkınmışlık düzeyi yavaş yavaş artacak ve bu ülkeler de ekonomik anlamda sınıf atlamaya çalışacaklardır.54

53 Scwap, s.45

İKİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARASI PAZARLARA GİRİŞ ŞEKİLLERİ