• Sonuç bulunamadı

2.2. Ülkemizde Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılan Yayınlar

2.2.7. Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler

Bu başlık altında, farklı dil ve lehçelerde yapılan yayınlara ilgili diğer mevzuat kapsamında destek olan bir düzenlemeden, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu’ndan ve bu kanunda değişiklik öngören düzenlemelerden söz edilmektedir.

Çiftçi’ye göre, farklı dil ve lehçelerde yayıncılık konusu işlenirken üzerinde durulacak konular şunlardır: Öncelikle devletin resmi dilinde yayın yapılması bakımından bir problem yoktur. İkinci olarak, yabancı bir dilde (İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Arapça vb.) gazete, kitap veya dergi yayımlanması ya da radyo ve televizyon yayını yapılması konusudur. Türk vatandaşlarının günlük hayatlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde süreli veya süresiz yayın yapılması ya da radyo- televizyon yayını yapılması konusu ise üçüncü durumdur (Çiftçi, 2007: 12).

2002’de yürürlüğe giren ve yukarıda sözü edilen 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa ile Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu’nun ismi, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanun olarak değiştirilmiştir. 4771 sayılı kanun kapsamında, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu’nun 1. maddesindeki amaç bölümü; “Bu kanunun amacı, eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı

diller, yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okullar ile Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğreniminin tabi olacağı esasların düzenleneceği” şeklinde değiştirilmiştir. Ayrıca 4771 sayılı kanun

kapsamında, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu’nun 2. maddesine yeni hükümler eklenmiştir. Söz konusu ikinci madde şu şekilde düzenlenmiştir:

“…Ancak, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için 8.6.1965 tarihli ve 625 sayılı Özel

Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere özel kurslar açılabilir. Bu kurslar, Cumhuriyet’in anayasada belirtilen temel niteliklerine, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı olamaz. Bu kursların açılmasına ve denetimine ilişkin esas ve usuller, Milli Eğitim Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu’nda yapılan bu değişiklikler sadece 4771 sayılı yasa ile sınırlı değildir. 7.8.2003’te yayımlanan ve 7. Uyum Paketi çerçevesinde hazırlanan, 4963 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’da da Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu’nda değişiklikler öngörülmüştür. 4963 sayılı kanunun 23. maddesiyle, 14.10.1983 tarihli ve 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanun’un2. maddesinin (a) ve (c) bentlerinde değişiklikler yapılmıştır. Buna göre,

“a) Eğitim ve öğretim kurumlarında, Türk vatandaşlarına Türkçeden başka hiçbir dil, ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Ancak, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tâbi olmak üzere özel kurslar açılabilir; bu kurslarda ve diğer dil kurslarında aynı maksatla dil dersleri oluşturulabilir. Bu kurslar ve derslerde, Cumhuriyet’in anayasada belirtilen temel niteliklerine, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı öğretim yapılamaz. Bu kursların ve derslerin açılmasına ve denetimine ilişkin esas ve usuller, Milli Eğitim Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. c) Türkiye'de eğitimi ve öğretimi yapılacak yabancı diller, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilir”.

2.2.8. 5767 Sayılı Kanun

11.06.2008 tarihinde kabul edilen 5767 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, özellikle TRT’nin kuruluş kanununda önemli değişiklikler yapmıştır. Bu kanun, TRT’nin farklı dil ve lehçelerde yayın yapmasına olanak sağlamakla kalmamış, aynı zamanda TRT’nin Türkiye sınırları içinde yayın yapan yerel, bölgesel, ulusal radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları ile sözleşme, anlaşma ve protokoller imza etmesinin yanında, Başbakanlık’ın onayını alarak gerektiğinde uluslararası radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları ile anlaşma,

sözleşme ve protokoller imza etme yetkisine de kavuşmasını sağlamıştır. TRT, bu kanun değişikliği ile 8 dilde yayın yapan Euronews haber kanalının, 30 Ocak 2010’da 9’uncu dil olarak Türkçe yayın hayatına başlamasına hukuki zemin sağlamıştır8

.

Kanunun 6. maddesinde konumuzu ilgilendiren çok önemli bir değişiklik daha yapılmıştır. Bu madde ile 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 21. maddesi, madde başlığı ile birlikte şu şekilde değiştirilmiştir:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi ve açık öğretim yayınları ile eğitim ve öğretim amaçlı yayınlar ve diğer yayınlar başlığından sonra ‘…Kurum tarafından Türkçe dışında farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir”. Böylelikle TRT’nin 1 Ocak 2009’da yayına sunduğu ve uluslararası Kürtçe yayın yapan yeni kanalı TRT 6’nın hukuki altyapısı oluşturulmuştur.

2.2.9. 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun

Bu başlığa kadar yapılmış olan açıklamalarda, farklı dil ve lehçelerde yapılan yayıncılığa dayanak oluşturan mevzuat çalışmalarına geniş bir şekilde yer verilmiştir. Bu ayrıntılı açıklamaların iki nedeni bulunmaktadır. Birinci neden, farklı dil ve lehçelerde yapılacak yayınlara hukuki dayanak oluşturan düzenlemelerin, bütüncül bir bakış açısı ile ele alınmış olmasıdır. İkinci neden, bu düzenlemelerin AB’ye tam üyelik sürecinde yapılmış olan mevzuat yakınlaştırma ve uyum çalışmaları bağlamında değerlendirilmiş olmasıdır.

Gelinen noktada; bilgi iletişim teknolojilerindeki hızlı değişiminin yol açtığı günümüz şartlarına uyarlanma ihtiyacı, aynı zamanda Avrupa Birliği’ne tam üyelik süreci, AB mevzuatı ile uyumlu yeni bir yasal çerçevenin düzenlenmesi ihtiyacını gündeme getirmiştir. Bu alanda yapılan çalışmalar, 2009’a gelindiğinde önemli bir ivme kazanmıştır. Bu yılda AB müzakere sürecinde, birliğin ilgili mevzuatına uyum sağlamak amacıyla bir kanun tasarısı taslağı hazırlanmıştır. Kanun tasarısı taslağı, öncelikle ilgili tüm kamu kurumlarına gönderilmiş, daha sonra da Üst Kurul’un resmi web sitesinde yayınlanarak sektör paydaşlarının görüş ve yorumlarına açılmıştır9

. 8 http://www.trt.net.tr/Kurumsal/KilometreTaslari.aspx?yil=2010 (05.05.2011) 9 http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/DosyaIndir.aspx?icerik_id=2fee8614-5d2a-4f0f-8fc2-0bc53295da0c (06.05.2011)

Bu kanun tasarısı taslağında, Aralık 2007’de AB tarafından yayımlanan, Görsel- İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi’nin ilgili hükümleri önemli bir yer tutmaktadır. Uzun bir tartışma ve inceleme sürecinden geçen tasarı, nihayetinde 2010 yılının son aylarında Anayasa Komisyonu’ndan geçerek, Meclis Başkanlığı’na sunulmuştur.

Yeni RTÜK kanun tasarısı, 15.02.2011’de kabul edilip, 3 Mart 2011’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yayıncılık alanında çok önemli değişiklikler ve de yenilikler getiren bu kanunun adı, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’dur. Bu kanunla, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Bu yeni düzenleme, RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun tarafından “…6112 sayılı yasa,

RTÜK ve yayıncılık sektörü açısından dönüm noktasıdır…” şeklinde yorumlanmıştır10 . 6112 sayılı kanunun yayıncılık sektörüne getirdiği yeni kavram ve düzenlemelerden söz edilmesi konumuz açısından yararlı olacaktır. Bu yenilikler kanunun amaç kısmında ifadesini bulmuştur. Kanunun amaç kısmı şu şekilde düzenlenmiştir: Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi, ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanması, medya hizmet sağlayıcılarının idarî, malî ve teknik yapıları ve yükümlülükleri ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun kuruluşu, teşkilâtı, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi.

Görüldüğü gibi, 6112 sayılı kanunda, Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde yeni kavramların radyo ve televizyon yayıncılığı literatürüne girdiği görülmektedir. 3984 sayılı kanunda olmayan bu yeni kavramları şöyle sıralayabiliriz: Medya hizmet sağlayıcıları, isteğe bağlı yayın hizmet sağlayıcıları kavramlarının yanında; alt yapı işletmecisi, Avrupa eserleri, bağımsız yapımcı, editoryal sorumluluk, gizli ticari iletişim, koruyucu sembol, logo çağrı işareti, mültipleks, platform işletmecisi, program destekleme, ticari iletişim, verici tesis ve işletim şirketi, ürün yerleştirme.

Bu yeni kavramların yanı sıra; frekans planlaması ve tahsisi konularında, kısa gösterim hakkı, cevap ve düzeltme hakkına ilişkin yeni hükümler konusunda, izleyici temsilciliği, koruyucu sembol uygulamaları ve kamunun önemli olaylara erişimi konularında, özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşların kuruluş ve hisse oranları

10

http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=84977efe-9c17-4903-9580-20fb833ce20c (06.05.2011)

konusunda getirilen düzenlemeler gibi daha birçok alanda yeniliklerin bulunduğunu söylemek mümkündür.

6112 sayılı kanunun, farklı dil ve lehçelerde yapılacak yayınlara ilişkin getirmiş olduğu düzenleme ise, kanunun “yayın dili” başlığını taşıyan 5. maddesinde ele alınmıştır. Kanunun 5. maddesi şu şekildedir:

“Yayın hizmetlerinin Türkçe yapılması esastır. Ancak Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir. Yayınlar seçilen dilin kurallarına uygun olarak yapılmak zorundadır.Bu yayınlara ilişkin usul ve esaslar Üst Kurul’ca yönetmelikle belirlenir.”

Yukarıdaki kısımlardan hatırlanacağı üzere, farklı dil ve lehçelerde yapılacak yayınlara ilişkin usul ve esasların nasıl olacağı konusunda, RTÜK tarafından ilk olarak, 2002’de ve ardından 2004’te ve son olarak da 13 Kasım 2009’da Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo ve Televizyon Yayınları Hakkında Yönetmelik yayımlandığından söz edilmişti. Yeni yayıncılık yasasında, farklı dil ve lehçelerde yapılacak yayınlara ilişkin usul ve esasların, Üst Kurul’ca çıkarılacak yönetmelik kapsamında belirleneceği vurgulanmış olmasına rağmen, söz konusu bu yönetmelik henüz yayımlanmamıştır.

Yeni yayıncılık kanunu, farklı dil ve lehçelerde yapılacak yayınlar konusunda, önceki kanundan farklı olarak birtakım yeni düzenlemeler getirmiştir. İlk göze çarpan yenilik; 3984 sayılı yasanın yayın ilkeleri başlığı altında düzenlediği farklı dil ve lehçelerde yayın konusu, yeni yasada müstakil bir madde olarak ele alınmaktadır.

Farklı dil ve lehçelerde yayıncılık konusunun, yeni yasanın yayın dili başlığını taşıyan 5. maddesinde özel bir düzenleme şeklinde ele alınmış olması, bu yayınlara verilen önemin bir göstergesidir. Farklı dil ve lehçelerde yapılan yayıncılık, artık yayın ilkeleri arasında sayılan ve bir anlamda ilke-kural şeklinde düzenlenen bir konu olmaktan çıkarılarak, doğrudan yayın diline atfedilen bir düzenleme olmaktadır.

3984 sayılı kanunun farklı dil ve lehçelerde yayın yapılabilmesine olanak sağlayan 4. maddesi şu şekilde düzenlenmişti: “…Türk vatandaşlarının günlük

yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde yapılacak yayınlar”... Oysa 6112 sayılı yeni kanunda bu konu şu şekilde ele alınmıştır: “…Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde de yayın…”

Görüldüğü gibi yeni kanunda; “günlük yaşamlarda geleneksel olarak kullanılan farklı dil ve lehçeler” cümlesi yer almamakta, sadece “Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde de yayın” cümlesi kullanılmaktadır. Dolayısıyla günlük yaşamda geleneksel olarak kullanılan ve bir anlamda sınırlama getiren düzenleme kaldırılmış ve daha genel bir anlayışla Türkçe dışındaki tüm dil ve lehçelerde de yayın izni verilmek istenmiştir.

6112 sayılı kanunda yer alan “Yayınların seçilen dilin kurallarına uygun olarak yapılmak zorunda olması” şeklindeki ifade de dikkat çekicidir. 3984 sayılı kanunda yer almayan bu hükmün ile radyo ve televizyon yayıncılığında, farklı dil ve lehçelerde yapılacak yayınlarda kullanılan dilin şekil ve dil bilgisi kurallarına uygunluğu aranmakta ve bir anlamda yayın yapılacak dil ve lehçenin nitelikleri korunmaktadır

Son olarak; 3984 sayılı kanunun 4. maddesinde, gerek 4771 sayılı kanunla gerekse 4928 sayılı kanunla yapılan değişikliklerde, farklı dil ve lehçelerde yapılan bu yayınların, “Cumhuriyet’in anayasada belirtilen temel niteliklerine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı olamayacağı” şeklinde genel sınırlama sebepleri yer almaktaydı. Bu ifadelerin metinlerde özellikle korunması, farklı dil ve lehçelerde yapılacak yayınların devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırılık oluşturabileceği korkusu ve endişesi taşınmış olmasındandır. Ancak bu genel sınırlama sebeplerinin, 6112 sayılı yeni kanunda yer almadığını görüyoruz. Yapılan bu değişiklik, AB uyum yasaları bağlamında, anayasamızda 4709 sayılı kanunla yapılan ve temel hak ve özgürlüklerin genel sınırlama sebeplerine dayanarak kısıtlanamayacağı şeklindeki değişiklik ruhuna uygunluk açısından önemlidir. İkinci olarak bu değişiklik, farklı dil ve lehçelerde yapılan yayınların devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı olamayacağı korku ve endişesinden uzaklaşıldığının da bir göstergesidir.

2.3. Kamu ve Özel Radyo ve Televizyon Kuruluşlarınca Farklı Dil ve