• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

2.4. Yabancı Dil Öğreniminde Dört Temel Dil Becerisi

Yabancı dil öğrenme, bir dili kullanmak için gerekli becerileri kazanma süreci olarak tanımlanabilir. Dil; dört temel beceri olarak kabul edilen, dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerinin işlevsel bütünlüğünden oluşmaktadır. Dili bir iletişim aracı olarak kullanmayı öğrenirken ve öğretirken bu dört temel becerinin birlikte kazanılması gerekmektedir. Demirel, dilin bir iletişim aracı

1

22 olarak kullanılmasının öğretilmesini savunmakta ve bunun yolunun da dört temel becerinin bir bütün halinde öğretilmesinden geçtiğini belirtmektedir (Demirel, 1993: 23). Dört dil becerisini sırayla inceleyelim.

2.4.1. Dinleme Becerisi

Yabancı dil öğreniminde zor gelişen becerilerden biri olan “dinleme” becerisinde amaç, “öğrencilerin yabancı dildeki sesleri tanıması vurgulama ve tonlamaların neden olduğu anlam değişikliklerini fark etmesi ve konuşmacıdan gelen mesajı tam ve doğru olarak anlamasını sağlamaktır” (Demirel, 2004: 14).

Sınıflarda dinleme becerisine önem verilmesi ve dinleme aktivitelerinin yapılmasının sebebi çocukların gerçek hayatta karşılaşabilecekleri durumlarda başarılı ve doğru tepkiyi vermelerini sağlamaktır. Dinleme öğrenimi, normal hızda konuşulduğunda küçük ayrıntıların anlaşılmasından çok, genel bir bilginin alınmasını sağlamaya yöneliktir. Dinleme öğrenimi çalışmaları yapılırken öncelikle hedefin belirlenmesi gerekir. Daha sonra sıra öğrencide hangi davranışları geliştireceğimize karar vermeye gelir. Demirel (a.g.e)’e göre dinleme ile ilgili olarak öğrencide gelişmesi istenen davranışlar şunlardır:

1. Duyduğu metnin ana hatlarıyla ne olduğunu; 2. Duyduğu metnin ayrıntılı olarak ne olduğunu;

3. Duyduğu metinde geçen kişilerin tutum ve düşüncelerini;

4. Duyduğu metinde geçen olayın nerede, ne zaman ve nasıl olduğunu; 5. Duyduğu metinde geçen kelimelerin anlamını;

6. Duyduğu metinde geçen dilbilgisi yapılarının anlamlarının ve kullanışlarının nasıl olduğunu;

7. Dinlemeden önce, başlık, resim ve diğer ipuçlarına bakarak metnin ne hakkında olacağını;

23 8. Anlatmaya yardımcı olacak değişik tonlama ve vurguların kullanılışını;

9. Duyduğu metni kendi cümleleriyle başkalarına söyleme/yazmadır.

“Dinleme egzersizlerinde -gerçek hayattakilere en yakın- olma kriterinin göz önünde tutulması gerekmektedir. Gerçek hayat durumlarının pedagojik bir avantajı öğrencilerin bu tip durumları dinlemeye yapay metinleri dinlemekten çok daha fazla motive olmalarıdır” (Ur, 1992: 109).

Dinleme çalışmalarda amaç, sadece dinleme değil, aynı zamanda duyulanın anlaşılmasını sağlamaktır. Dinlediğini anlama karışık bir işlemdir. Anderson ve Lynch (1988: 52) dinleyicinin simültane olarak aşağıdaki becerileri birbiriyle birleştirmesi gerektiğine işaret ederek dinlediğini anlama becerisinin karmaşıklığının altını çizmişlerdir. Bu karmaşıklıklar şöyle sıralanabilir:

· Dinleyicinin konuşmayı çevredeki diğer seslerden ayırt etmesi · Dinleyicinin sözcelerin anlamını yakalaması

· Karşılıklı dinlemede uygun davranışı gösterebilmesi

Sınıfta yapılan dinleme gerçek hayattaki gibi değildir. Dinleme becerisine dayalı aktiviteler gerçek hayat durumlarına benzetilmeli ve o özelliklere sahip olmalıdır. Ur’un (a.g.e:107) da belirttiği gibi sadece düz bir metnin sesli okunmuş halini öğrencilerin dinlemesi ve ilgili soruları cevaplaması pek de gerçek hayatta görülen durumlar değildir. Ur (1990:113–114), dinleme aktivite tiplerini dörde ayırır:

1. Tepki Gerektirmeyenler · Kısa hikâyeler

· Şarkılar

24 2. Kısa Tepki Verilenler

· Yönergelere uyma · Maddelere tik ( ) koyma · Hataları bulma

· Tanımları tahmin etme · Genel/detay bilgiyi bulma 3. Uzun Tepki Verilenler · Sorulara cevap verme · Not alma

· Özetleme

· Uzun boşlukları doldurma

4. Daha Kapsamlı Tepki Verilenler · Problem çözme

· Yorum yapma

“Başarılı sözlü anlaşmanın temeli başarılı dinlemeye dayanır. Başarılı dinleme için doğala yakın dinleme aktivitelerine eğitim süresince ağırlık verilmesi gerekir. Başarılı dinlemeden sonra ancak başarılı sözlü anlaşma sağlanabilir”

(Nunan, 1989: 32). 2.3.2. Okuma Becerisi

Okuma; okuyucunun verilen başlık ve konu hakkında sahip olduğu bilgi ile yazarın yazdığı arasındaki etkileşim sürecidir. “Okuma, bilişsel davranışlarla

25 etkinliğidir” (Demirel:2004:18). “Okuma sadece anlaşımların ve dilbilgisinin bir yere kodlanmış hali değildir. İyi okurlar kendi bilgileri ve okuma parçası arasında bağlantı kurarlar” (Nunan 1989: 33).

Okuma öğreniminde amaç; okumayı zevkli bir hale getirerek öğrencinin doğru, sürekli anlayarak okumasını, kelime hazinesini geliştirmesini sağlamaktır. Okuma, öğrencinin konuşma ve yazma becerilerini geliştirmesi yönünden önemlidir. Bir yabancı dili gerçek anlamda öğrenebilmek okuma becerisini geliştirmeye bağlıdır. Yabancı dil öğretiminde okumalar genellikle belli kelimeleri seslendirmenin ötesine geçemez. Bu anlamda okuma bir metnin ya da kelimeler grubunun söylenmesi olarak görülmektedir. Yani yazılı bir metni hiçbir anlam çıkarmadan sadece kelimeleri doğru söyleyebilmek amacıyla okumak gerçek anlamda okuma değildir. Bir başka kişinin okuduğunu dinlemek ve anlamak da okuma sayılmaz. Yabancı dil sınıflarında çoğu kez öğretici bir metni okurken öğrenciler de onu dinlemektedirler. Bu durumda öğretici ne okuduğunu kendisi görmekte öğrenciler de yalnızca dinleme yetilerini geliştirmektedirler. Bu çalışma okumadan çok telâffuzu geliştirmeye dönük olmaktadır.

Okuma öğreniminin amacı, öğrencilerin ilgi, yetenek ve yabancı dil seviyelerine göre farklılık gösterebilir. Okumada esas amacın, yazarın vermeye çalıştığı mesajın ne olduğunu anlama olduğu vurgulanmalıdır. Yabancı dil metinlerinde yazılan her kelime ve cümlenin anlamını tam olarak çıkarmak güç olabilir; ancak yazarın ne söylemek istediği anlaşılırsa okuma amacına ulaşmış demektir.

Okunan metnin anlaşılması ve anlaşılan metnin başkalarına anlatılabilmesi için dört aşamalı bir yol izlenebilir:

1. Metin bir iki kez banttan dinletilir. Bant yoksa öğretici veya öğrenci metni sesli olarak okur. Bu aşamada amaç, metnin tamamını gözden geçirerek konusunu anlamaktır.

26 2. Çözümleme (analiz) aşamasında metin parçalanarak cümle ve paragraflar üzerinde ayrıntılı olarak durulur.

3. Bileşim (sentez) aşamasında öğrenilen tüm cümle ve paragraflar birleştirilerek, bir bütün olarak metnin anlamı ortaya çıkarılır.

4. Kontrol aşamasında öğretici, öğrencilere sorular sorarak, metnin doğru anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol eder (Hengirmen, 1993: 51).

2.4.3. Yazma Becerisi

Yabancı dil öğrenimi sırasında dilin dört temel becerisi öğrenci kazanmaya çalışır. Yazma becerisinin sınıf ortamında öğrenciye kazandırılmasının amacı imla ve içerik yönünden doğru ve anlamlı yazmadır.

Kimi yabancı dil öğretmenleri de yazmayı sınıf içi öğretim etkinliğinden çok sınıf dışında bir ödev olarak değerlendirmektedirler. Oysa dil öğretiminde sözlü iletişim kadar yazılı iletişimde ehemmiyet kazanmakta ve bu becerinin geliştirilmesine konuşma kadar önem verilmesi gerekmektedir. İletişimci oyunlar yolu ile yazma alıştırmaları son derece eğlenceli hâle getirilebilir ve yazma becerisi başlangıç seviyesinden itibaren etkin bir biçimde geliştirilmeye başlanabilir.

Bu iletişim türünde Balcı’nın da (Balcı, 2000: 523) belirttiği gibi üretken bir eylem söz konusudur. Yazar yazma eylemiyle herhangi bir mesajı ya da bilgiyi bir başkasına iletmek için, ilgili dilin sözcüklerini seçerek belli bir tümce düzeneği içinde kullanmakta ve böylece kendiliğinden bir üretim işlemi yapmaktadır. Bu eylem kuşkusuz kişinin dil bilincinin geliştirilmesini ve dilin aktif bir şekilde kullanılmasını gerektirmektedir. Balcı (a.g.e.: 528) yazma eyleminin önemini şöyle özetlemektedir:

Yazma eylemi diğer dil becerilerinin geliştirilmesine katkıda bulunmakla birlikte kişinin kimliğinin geliştirilmesi için de önemli bir iletişimsel araçtır. Bu becerinin üretici ve etken bir özelliği vardır. Kişinin bu beceriyi yalnız başına değil, en çok derslerde öğrenmesi ve geliştirmesi gerekir.

27 Yazma etkinliği Dieter’in de dediği gibi dil öğrenim sürecini olumlu yönde etkileyen bir etkinliktir. Dilin öğretilmesi dilin kullanılmasını gerektirmektedir. Yazma eyleminde daha önce dille ilgili öğrenilen bilgilerin kullanılması söz konusudur (Dieter, 2001: 25).

Sözlü iletişim kurarken yapılan dil yanlışlıkları hoşgörü ile karşılanırken yazılı iletişim kurmada aynı hoşgörü gösterilmemekte, dili doğru ve düzgün kullanma önemli olmaktadır. Dili ve o dilin kurallarını doğru kullanmanın yanı sıra bir mesajı doğru olarak anlatabilme de çok önemli olmaktadır. Bu sebeple yazma becerisini mekanik bir süreç olarak değil; anlama, düşünme, geliştirici ve üretici alt becerileri olarak algılamak ve değerlendirmek gerekir.

2.4.4. Yabancı Dil Öğreniminde Konuşma Becerisi

Günümüz dilbiliminde dilin her şeyden önce bir iletişim aracı olduğu, dil öğreniminde bu aracın dilbilgisi boyutunun kendi başına ayrı olarak değil; dilin dört temel becerisiyle (dinleme, konuşma, yazma, okuma) birlikte sosyokültürel ve psikolojik unsurlarda göz ardı edilmeden öğrenilmesi gerektiği savunulmaktadır. (Neuer, 1995: 186; Fanselow, Felix, 1993: 149)

Bilindiği gibi öğrenme de bir iletişim sonucu gerçekleşmektedir. Toplumsal bir varlık olan insan da, yaşadığı çevredeki insanlarla iletişim kurma gereği duyar.

“İletişim iletilmek istenen materyalin, ilgili herkes tarafından tamamen anlaşılabilmesi amacıyla bilgi, kanaat ya da düşüncenin, yazı, konuşma ve görsel araçlarla veya bunların bir arada kullanımıyla iletilmesi, alınması veya değiştirilmesi olarak tanımlanabilir.” (Sillars, 1997: 1)

Tanımda da belirtildiği gibi, iletişimin pek çok şekilde gerçekleşmesine rağmen, “iletişim” dendiğinde akla hemen “insan ile insan arasındaki sözel bir

süreç şeklinde işleyen konuşma” gelmektedir (Oskay, 2005: 1).

Konuşmanın pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan birkaçı şöyle sıralanabi- lir:

28 Konuşma; düşünce, duygu ve bilgilerin seslerden oluşan dil aracılığıyla karşı tarafa aktarılmasıdır (Demirel,1999: 40) Konuşma, zihinsel bir çabayla, zihinsel birikimle oluşturulan iletinin dil aracılığıyla karşıdakine sunulmasıdır (Adalı,2003:27). “Konuşma, insanın doğuştan sahip olduğu zaman içinde öğrenip

yaşamak suretiyle edindiği düşünce ve görüşleri ile kendi istek ve duygularını belli bir maksatla karşısındaki kişilere iletebilmesidir “ (Çongur,1995: 28).

Konuşma eylemine dil becerisi olarak baktığımızda, dinleme ve okuma anlamayı; konuşma ve yazma anlatmayı meydana getirmektedir. Anlatma becerilerinden olan konuşma becerisi yabancı dil öğreniminde ihmal edilen konulardan biri olagelmiştir. Bu ihmal edilmişliğin sonuçları ilköğretimden üniversiteye kadar eğitimin her kademesinde kendini göstermektedir.

Dil becerileri arasında sosyalleşme ile en çok ilgisi olan beceri konuşma becerisidir. Yabancı dil öğreniminde konuşma gereksinimi sürekli var olmuştur. Bu yüzden konuşma becerisinin gelişmesi; psikoloji, sosyal-psikoloji, davranış bilimleri ve iletişim bilimleri gibi bilimlerle doğrudan ilişkilidir (Ünalan, 2007: 23).

Dil öğreniminin temel hedeflerinden biri öğrencilerin öğrendikleri dili anlaşılır bir şekilde konuşabilmesidir (Widdowson,1983: 20). Konuşma bilişsel becerilerin yanı sıra psikomotor becerilerin katkısıyla gelişir (Demirel, 1993: 45).

Konuşma becerisi yabancı dil öğreniminde zor edinilen bir beceridir ve bu becerinin kazanılması için dil kurallarının iyi bilinmesi gerekir (Bygate, 1987: 23). Bu sebeple yabancı dil öğreniminin bir kısmı bu amaca yöneliktir. Öğrenen kişiye teorik bilgiler önceden verilir ve çok iyi bilinmesine karşın, çoğu zaman başarısızlıkla karşılaşılır, çünkü kişi bilgiye sahip olmasına rağmen becerisi geliştirilmemiştir. Düşünce ve duygularını yabancı dilde ifade etmek isteyen bir öğrenci, konuşma becerisi edinmek için her şeyden önce aktif ve girişken olmak durumundadır. Bu birçok öğrenci için söylenildiği gibi kolay bir şey değildir. Girişken, açık, konuşkan özelliklere sahip bir öğrenci, bir başkasıyla içe kapanık, çekingen bir öğrenciden daha kolay iletişim kurar. Somut iletişim ortamında bulunan öğrenciler, konuşulanların ancak bir bölümünü anlayabileceklerini

29 düşünerek konuşmaktan çekinirler. Bu nedenle birçok öğrenciye göre, dört temel dil becerisinden edinilmesi en zor olanı konuşma becerisidir. Burada en büyük sorun öğrencinin psikolojik yapısıdır. Çekingen, ürkek ya da bir başkasıyla kolay iletişim kurmakta zorlanan öğrenciler, normal olarak anadillerinde de konuşmaktan çekinirler. Yabancı dil öğreniminde bu durum belki de başka bir kişiliğe bürünerek aşılabilir. Çünkü öğrenci, yabancı dil öğrenirken, başlangıçtan itibaren bir başkasının söyleyiş biçimi ve vurgulamasını kendine örnek alır. Seçtiği ve kullandığı sözcükler onun kendi sözcükleri değil, kitaptaki yazılı olan sözcüklerdir. Öğrenci, yabancı dilde yaptığı konuşmayla bir bakıma üstlendiği rolün gereğini yerine getirmektedir. Öğrencinin üstlendiği bu rol, onun kendine psikolojik bir mesafe koymasını sağlar. Bazen yapacağı yüzeysel bir konuşmayla ya da yapılan tartışmanın dışında kalmasıyla, bazen de düşünceleri çok açık ifade edememesi nedeniyle konuşma isteği kaybolabilir. Oysa üstlendiği bu rolden mutlu olması beklenir, çünkü konuşma becerisi edinmede en büyük engel edilgenliktir. Konu hakkında konuşmak yerine konuşmuş olmak için konuşmak, konuşma becerisi edinme de önemlidir. Yabancı dil öğretiminde bilinen atasözünün aksine ” susmak gümüş ise konuşmak altındır” (Gündoğdu,2007: 133).

Birçok dilbilimci ve öğretici, dili iletişim aracı olarak görür ve konuşma dilinde başarılı olamadıklarında, hedef dil çalışmalarındaki uygulamayı sorgularlar. Bu sebeple, dil öğreticilerinin esas görevi, sesleri çıkarmakla duygu ve düşünceleri ifade etmeyi ayırt etmektir.

Öğrencilerin çoğu zaman pasif bir şekilde oturarak kendilerini iletişimci becerileri geliştirecek konuşma etkinliklerine katılmaktan kaçındıkları görülür. Öğrencilerin bu etkinliklerden kaçınmaları ve pasif davranmalarının sebepleri çok çeşitlidir. Chastian konuşma etkinliklerindeki bu pasiflik için şu dört noktadan bahseder:

1. Öğrenci için pasiflik doğal bir olgudur, çünkü konuşma üretken olduğundan, diğer konuşmacıları dinlemek daha kolaydır.

30 2. Çoğu öğrenci hedef dili akıcı konuşmak isterken çekinerek konuşmaları

sonucu rahatsızlık duymaya başlarlar.

3. Pek çok öğrenci yapacakları muhtemel hatalardan dolayı arkadaş çevrelerince alaya alınacaklarının farkındalar.

4. Dolayısıyla öğrenciler hatadan, gülüşmelerden ve gülünç duruma düşmekten korkarlar (Chastian, 1988: 16).

Yule ise yabancı dil öğreniminde konuşma becerisinin “iletişimsel gerginlik” olarak adlandırdığı duyguyu uyandıran birçok etkene sebep olduğu görüşündedir. Öğrenciler konuşma eylemini iletişimsel gerginlik en azken yaparlar. Bu etkenlerden şu şekilde bahsedilir:

1. Bağlamın Özellikleri

a) Dinleyici: Birkaç kişi yerine sadece bir dinleyiciye konuşmak ve kendi yaşından daha küçük birine konuşmak, konuşan için daha kolaydır. b) Durum: Konuşmacının tanıdığı bir ortamda konuşması kendisi için daha

kolaydır.

1. Dinleyicinin bilgi durumu:

a) Dil: Hedef dili dinleyicinin de konuşmacı kadar iyi bilmesi konuşmacı için kolaylıktır.

b) Bilgi: Eğer konuşmacı dinleyicinin bilmediği ve gereksinim duyduğu bilgiye sahipse bu konuşmacıyı rahatlatır. Çünkü bu durum, konuşmacıyı bilgiye hakim kılarak, o bilginin iletilmesinde güdülemeyi sağlar.

2. Görevin türü:

a) Bilgi durumu: Konuşmacının görevi gerçekleştirmesinde kullanılan sözcük bilgisine sahip olması işini kolaylaştıracaktır.

b) Görevin yapısı: Görevdeki bilgi görevin gereksinimlerinin dili dışarıdan destekleyebilmesi için kendi yapısını sağlarsa, konuşmacıya avantaj sağlar (Yule:a.g.e.:34).

31 Konuşma becerisinden bahsederken bazı alt becerileri de işaret etmekte fayda vardır. Bunlar:

A.) Üretim Becerileri: Konuşma üretim becerilerinin kullanımını gerektirir (Bygate,1987:49). Üretim becerileri sağlıklı bir iletişim kurulabilmesi için gerekli becerilerdir.

1. Kolaylaştırma: Konuşma becerisi üretim becerilerinden biri olan kolaylaştırma işlemleriyle kolay hale gelmektedir.

a) Kalıplaşmış İfadeler: Deyim, ibare, ifade gibi kalıplaşmış yapıları kullanarak konuşmayı kısaltmak

b) Basitleştirme: Bağlaçları kullanarak söz dizimsel karmaşadan kaçınmak

c) Eksilti: Zaman kısalığında, konuşan kişinin mümkün olan yerlerde cümleden gereksiz öğeleri atmasıdır.

d) Duraklama Sözcükleri ve Tereddüt İfadeleri:

“Ach so, also, doch…” gibi ifadelerle konuşma sırasındaki duraksamalar giderilir.

2. Tamlama- telafi: Konuşmacı çoğu zaman konuşma esnasında doğaçlama yoluyla iletişim kurar. Hatalı başlama, sözcüğü tekrar etme tamlama etkinliği arasındadır.

B-) Etkileşim Becerileri: Konuşma Sırasında neyi, ne zaman ve nasıl söylemeye karar verme becerisidir.

C-) Uzlaşı Becerileri: Konuşmada ortaya çıkan iletişimsel sorunların çözümünde kullanılan becerilerdir.

Örneğin, söz verme eyleminde konuşmacıların birbirine ses veya mimikler kullanarak konuşmayı kesmeden söz hakkı vermesidir (Bygate, 1987: 39)

32 Söz konusu olan bütün bu alt beceriler sözel iletişimin olduğu durumların geliştirilmesinde ve öğrencilerin ediminin değerlendirilmesinde çok önemli rol oynarlar (Yule, 1983: 33).

Benzer Belgeler