• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

4.2. Kaygı

Çalışmaya katılan öğrencilere “Almanca konuşurken yaşadığınız en büyük

kaygı nedir? Neden?” sorusu sorulduğunda genel olarak şu nedenleri

sıralamışlardır:

- Kelime hatırlamama ve bu yüzden konuşulanı doğru ifade edememe kaygısı - Gramer hatası yapma kaygısı

61 - İngilizce ile karıştırma kaygısı

- Rencide edilme kaygısı

Çalışmaya katılan bazı öğrencilerin bu konudaki görüşleri şöyledir:

“ Yanlış konuşmak ve gramer kurallarına aykırı cümleler kurmak. Aslında bu kaygı bize derslerde öncelikle gramer kurallarının verilmesinden kaynaklanıyor.” (4.Sınıf, 23 yaşında).

“ Doğru kelimeleri seçememek, yanlış artikel kullanımı ve telaffuz hatası” (

4.Sınıf, 22 yaşında).

“ Telaffuzda yanlışlıklar yapmak, çünkü sınıf ortamında yapılan bir yanlış arkadaşlarımız tarafından alay konusu haline gelebiliyor. ” ( 4.Sınıf, 23 yaşında) .

Bu yorumdan hareketle sınıf içi sosyal iletişiminde önemli ve teşvik edici bir unsur olduğu söylenilebilir.

“Bazı hocalarla konuşurken cümle dizilişinde hata yapmaktan

korktuğumda, daha çok hata yapıyorum.” ( 4.Sınıf, 24 yaşında).

“ Almanca konuşurken yaşanan en büyük sorun, öğrencinin “acaba hata yapıyor muyum?” düşüncesi ve özgüven eksikliği. Bunun sebebi ise sınıfın ve öğretmenin tutumu.” ( 4.Sınıf, 22 yaşında).

Öğrencilerin dil öğrenme görevinin amacını nasıl tanımladıkları ve bu öğrenme görevi için nasıl fırsatlardan yararlandığı önemlidir. Yorumlarda dikkat çeken unsur, öğrenci sadece kendi iç sesiyle bir durum değerlendirmesine gitmekte ve bu iç sesiyle kendini değerlendirmektedir. Kendi iç sesi, hata yapmamaya odaklandığı için konuşma eylemini ertelemektedir. Bu olumsuz durumda öğrencide dilsel gelişimin yavaşlamasına ve kendine karşı güvensizliğe, zayıflık duygusuna neden olmaktadır.

“ Gramer hatası yapmak kaygısıyla konuşmak, çünkü bölümde beş yıldır gramere dayalı konuşma yapmaya çalışıyoruz.” ( 4.Sınıf, 24 yaşında).

62 3. sınıf öğrencilerin görüşlerine baktığımızda ise bu konudaki görüşleri şöyledir:

“ Hocaların karşısında konuşurken, çok heyecanlanıyorum. Gramer hataları yapmaktan çok korkuyorum, o yüzden akıcı konuşamıyorum. “ ( 3.Sınıf, 22

yaşında).

“ Hocaların karşısında heyecanımı yenemiyorum. Bu durum akıcı konuşmamı engelliyor, ancak yalnızken rahat ve düzgün konuşabildiğimi farkediyorum. “ ( 3.Sınıf, 21 yaşında).

“ Hatalı cümle kurmak istemiyorum, bu yüzden konuşurken hata yapmaktan korkuyorum, hem gramer bilgim şu an yeterli bile değil. “ ( 3.Sınıf, 22 yaşında).

“ Düşündüklerimi bir kağıda yazıpkonuşmak daha kolay bence.” ( 3.Sınıf,

23 yaşında).

“ … Aslında bir Alman ile konuşurken sıkıntı yaşayacağımı düşünmüyorum, çünkü Almanlar ben konuştuğum zaman, beni anlarlar. Sorunu bir Türk ile Almanca konuştuğumda yaşıyorum” ( 3.Sınıf, 22 yaşında).

“ Konuşurken dilbilgisi kurallarına uymaya çalışıyorum. “Wenn” li bir cümle kurduğumda fiili sona getirirken, diğer cümlede ne diyeceğimi bile unutuyorum.” ( 3.Sınıf, 22 yaşında).

Öğrencilerin hatalarından korkarak konuşmaya eyleminde zorlanması, sosyal stratejilerinin gelişememesinden kaynaklandığını söyleyebiliriz, çünkü konuşma eylemi gerçekleştiğinde başkalarının duygu, düşünce ve fikirlerinin farkında olmamaları ve sınıf içi diğer akranlarıyla birlikte iş birliği içinde bulunarak birbirlerini motive etmemeleri bu durumun göstergesi olarak sunulabilir. Öğrencinin kendi geliştirdiği sosyal stratejiler hedef dilde yetkin kişilerle işbirliği içinde olma, başkalarının duygularını anlama, hatanın düzeltilmesini isteme ve yapılan hatalarla ilgili sorular sorma ile etkili bir iletişimsel yetenek sağlamaya yardımcı olabilir.

63 Yorumların genelini değerlendirdiğimizde 3. ve 4. sınıf öğrencilerinin benzer kaygıları taşıdığını söyleyebiliriz. Kaygı ile konuşma becerisi arasındaki ilişkiyi incelersek, birçok öğrenci değişkeninin rol oynadığını kabul edebiliriz. Öğrencilerin genelinde Scovel’in (1991: 11) kaygı türlerinden olan “engelleyici kaygı” türünün mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Bilindiği gibi, bu kaygı türü bireyin kaçınma davranışı benimsemesine sebep olmaktadır. Öğrencilerin çoğunda da konuşma isteğinin olmadığı ve bu durumdan kaçındığı söylenebilir.

Oxford’un (1999: 25) kaygı sınıflandırmasına baktığımızda ise öğrencilerin konuşmak zorunda kaldıklarında “ durumluk kaygısı” yaşayabildiğini, dil becerileri ve düzeyleri arttıkça bu kaygının yok olduğunu ve “ sürekli kaygı” ya dönüştüğünü ileri sürer. Fakat öğrenci görüşlerine baktığımızda, Oxford’un kaygı sınıflandırmasından ziyade Scovel’in kaygı sınıflandırması bu noktada kendini göstermektedir.

Öğrencilerin çoğu “kelime hatırlamama ve dilbilgisi hatası yapma kaygısını” dile getirmişlerdir. Burada Horwitz, Horwitz ve Cope (1991: 25-27) bu konuyla ilgili olarak yabancı dil kaygısı olan öğrencilerin unutkan oldukları ve konsantre olma güçlüğü yaşadıkları görüşü, öğrencilerin yaşadıkları sorunlarla paralellik göstermektedir. İlkhan (2008: 138)’ nın da ifade ettiği gibi ders içinde ve sosyal çevrede bireyin kendini ifade edebilmesi, öğrencinin kendisini yönlendirmesi ile mümkün olabilir. Fakat burada öğrenci, kazanımlarının sadece dört duvar arasında gerçekleştiğini düşünmektedir. Okulda almış olduğu temel yabancı dil birikimi üzerine okul dışından bireysel öğrenme yolları ile kendini yabancı dilde ifade edebilme yeteneğini kazanabilir. Ama öğrenci değerlendirmelerinden hareketle şu söylenilebilinir ki, öğrenci “engelleyici kaygı” ile kaçınma davranışını benimsemekte ve teknik iletişim araçlarının sunmuş olduğu imkanları kullandığından söz etmemektedir.

Burada diğer bir önemli noktaya değinmek gerekirse, öğrenci kaygısını en aza indirebilmek için ya da kaygısını Oxford (1999: 25)’un ileri sürdüğü “ sürekli kaygıya” dönüştürebilmek için, öğretmen profilininde göz önünde bulundurulması

64 gerekmektedir. Öğretmen öğrenci de var olan bu engelleyici kaygıyı gidermek adına kendini değerlendirmesi ve şu soruları sorması beklenilebilir:

- Öğrenciye karşı davranış ve tutumum nasıl?

- Derslerde yaratıcı düşünmeye teşvik etme adına nasıl bir yöntem uyguluyorum?

- Derslerdeki öğretim yöntemlerimizdeki yanlışlıkları nasıl düzeltebilirim? - Öğrencilerin düşüncelerini korkusuzca ve çekinmeden Almanca olarak

ifade etmelerini sağlamaya çalışıyor muyum?

- Yabancı dili çabuk öğrenebilmek için, öğrenilen dilbigisinin uygulama, yani konuşma ile bütünleşmiş olması gerektiği konusunda öğrencilere telkinde bulunabiliyor muyum?

Yukarıdaki sorulara somut verilerle yaklaşmak, öğrencide var olan engelleyici kaygıyı azaltmak üzerine araştırmalar yapılabilir.

Benzer Belgeler