• Sonuç bulunamadı

Çiçek, dünya üzerindeki en yaygın bulaşıcı hastalıklardan biri olmasına rağmen, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti üzerinde şiddetli salgınlara ve büyük kayıplara sebebiyet vermemiştir. Bunun en büyük sebebi ise çiçek aşısının yaygın bir şekilde yapılıyor olmasıdır. Bu sebeple yaptığımız araştırmalar neticesinde, XIX. yüzyılda Konya Vilayeti’nde çiçek hastalığıyla ilgili pek fazla bulguya rastlanamamıştır. Osmanlı Arşiv belgelerinde çiçek hastalığına ilişkin kaynakların büyük çoğunluğu aşı kayıtlarına dairdir. Elde ettiğimiz bulgular, az sayıda çiçek salgını yaşanmış olduğu ve bunların da çoğunlukla XX. yüzyılda yaşandığı tespit edilmiştir. Meydana gelen çiçek salgınları da yine aşılama yöntemi ile başarılı bir şekilde söndürülmüştür.

92 Kılıç, Salgın Hastalıklar, s.33. 93 Kılıç, Salgın Hastalıklar, s.33-34.

35 1. Çiçek Salgınları

a. 1865 Çiçek Salgını

Konya Vilayeti dâhilinde 1865 yılının şubat ayında bir çiçek salgınının meydana geldiği anlaşılmaktadır. 5 Şubat 1865 tarihli arşiv belgesi, zuhur eden çiçek hastalığının tedavisinde kullanılmak üzere, Konya’ya aşı kaleminin gönderilmesi gerektiğinden bahsetmektedir94. Yine aynı yılın mart ayında Konya’da bir çiçek salgını meydana gelmiştir. Bu salgın, şubat ayında başlayan salgının devamı mı yoksa peş peşe yaşanan ikinci bir salgın mı olduğu konusunda bir bilgi yer almamaktadır. Fakat mart ayında yaşanan çiçek salgınının çok daha şiddetli seyrettiği, Konya Vilayeti’nin taleplerinden anlaşılmaktadır. Mart salgınını yalnızca çocuklar arasında değil, yetişkinler arasında da yayılmıştır. Çocukların ve ahalinin bir an önce sağlıklarına kavuşmaları için tedavi edilmeleri ve ahalinin aşılanmaları gerekmiş, bu sebeple de Mekteb-i Fünun öğrencilerinden Salih Efendi görevlendirilmiştir95.

b. 1894 Çiçek Salgını

1894 yılı, Konya Vilayeti’nin büyük salgınlarla mücadele ettiği, ciddi kayıplar verdiği ve sosyolojik açıdan hayli yıprandığı bir yıldır. Bu yıl, Konya Vilayeti’nin şiddetli bir kolera salgını geçirmiştir. Koleranın yanı sıra; Merkez Sancak’ta, bazı kaza ve köylerde çiçek hastalığı da zuhur etmiştir. Yine aynı tedavi yöntemine başvurulmuş ve merkezden aşı tüpleri talep edilmiştir. Bu talep doğrultusunda istenen aşı tüplerinin gönderildiği fakat bundan böyle aylık periyotlarla gönderileceği bildirilmiştir96.

c. 1898 Çiçek Salgını

XIX. yüzyılın son yıllarına gelindiğinde, birçok salgının aynı anda Osmanlı Devleti’ni etkisi altına aldığı ve XX. yüzyılın başlarında da bu etkiyi artırarak devam ettirdiği görülmektedir. Bu asrın son yıllarında Konya Vilayeti’nde yine bir çiçek salgını meydana gelmiştir. 12 Mart 1898 yılında hastalığın yayılmasını önlemek adına gerekli olan her şeyin zaman kaybetmeksizin yapıldığı arşiv belgelerine

94 BOA. A.} MKT. MHM. Nr. 324/74, 09 Ramazan 1281 / 5 Şubat 1565. 95 BOA. A.} MKT. MHM. Nr. 327/58, 29 Şevval 1281 / 27 Mart 1865. 96 BOA. DH. MKT. Nr. 319 /23, 18 Cemaziyülevvel 1312 / 17 Aralık 1894.

36 yansımıştır97. 20 Mart 1898 tarihinde Konya Vilayeti’nin Antalya Kazası’da mevcut bulunan bir hapishanede çiçek salgını meydana gelmiştir. Bunun sebebi araştırıldığında, Hapishanede sağlıklı yaşam adına bir önlemin alınmadığı ve hapishanedeki koşulların hıfzıssıhhaya uygun olmadığı görülmüştür. Elde edilen bu sonuç, hapishanenin yeniden inşası ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine vesile olmuştur98.

Önceki yıllarda hafif şekilde atlatılan çiçek salgınları, 1898 yılına gelindiğinde etkisini arttırmıştır. Hatta arşiv belgelerinde, 1898 yılında zuhur eden çiçek hastalığından illet şeklinde bahsedilmiştir. Bu sene meydana gelen çiçek salgının yayılmasını önlemek için doktorlar görevlendirilmiştir99. Görevlendirilen doktorlar, Konya Vilayeti’nce yeterli görülmemiş ve yeni doktor talebinde bulunulmuştur. Fakat bu talep; mevcut doktoraların çiçek hastalığı ile mücadelede yeterli olacağı ve yeni doktorlara şimdilik ihtiyaç duyulmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir100.

d. 1902 Saidili Çiçek Salgını

XX. yüzyılın hemen başında, Saidili Nahiyesi 1902 yılının eylül ayında ciddi bir çiçek salgını ile karşı karşıya kalmıştır. Çocuklar arasında hızla yayılan çiçek hastalığı, 74 çocuğa bulaşmıştır. Bunun üzerine Konya Vilayeti’ne derhal aşı memuru gönderilmiş ve 883 çocuğa çiçek aşısı yapılmıştır. Hastalığa yakalanan 74 çocuktan 4’ü hayatını kaybetmiş, geriye kalanları ise yapılan çiçek aşısı neticesinde tamamen şifa bulmuşlardır101.

2. Alınan Tedbirler ve Uygulanan Tedavi Yöntemi

XIX. yüzyıla ait arşiv kayıtları incelendiğinde, ilk olarak 5 Ağustos 1860 yılında Konyalı çocukların, çiçek hastalığından korunabilmeleri için devlet eliyle çiçek aşısı oldukları görülmüştür102. Yaklaşık iki hafta sonra da Konya Vilayeti’ne bağlı Alaiye (Alanya) Sancağı’nda da bir aşılama eylemi gerçekleşmiştir. Bu bölgede yaşayan çocukların çiçek hastalığına karşı korunabilmeleri amacıyla 19 Ağustos

97 BOA. İ..HUS. Nr. 62/50, 18 Şevval 1315 / 12 Mart 1898. 98 BOA. DH.TMIK.S.. Nr. 17/59, 26 Şevval 1315 / 20 Mart 1898. 99 BOA. BEO. Nr. 1110/83234, 25 Zilkade 1315 / 17 Nisan 1898. 100 BOA. BEO. Nr. 1117/83743, 07 Zilhicce 1315 / 29 Nisan 1898.

101 BOA. DH. MKT. Nr. 577/70, 26 Cemaziyülevvel 1320 / 20 Eylül 1902. 102 BOA. A.} MKT. MHM. Nr. 190/65, 17 Muharrem 1277 / 5 Ağustos 1860.

37 1860 tarihinde aşıları yapılmıştır103. 1865 yılında gerçekleşen çiçek salgınında da yine aşılama yöntemi kullanılarak tedaviye başlanılmıştır104.

XIX. yüzyılın sonuna gelindiğinde de 1894 senesinde bazı kaza ve köylerde çiçek hastalığı ile mücadele noktasında da aşılama yönteminden yararlanılmıştır105. 1898 yılı çiçek salgını önceki salgınlara oranla daha şiddetli seyretmiştir. Bu salgında bulaşık bölgelere doktorlar görevlendirilmiştir106. 1898 salgınından bir yıl sonra 2 Nisan 1899’da 14.860 çocuğun çiçek hastalığına karşı aşılandığı arşiv belgelerine yansımıştır107. 18 Nisan 1899 tarihinde Konya Merkezi ile kazalarında ahaliye ve özellikle çocuklara çiçek aşısı yapılmıştır108.

1900 yılında çiçek hastalığına karşı mücadele kapsamında aşılama işlemleri devam etmiştir. Bu bağlamda, 3 ay içerisinde toplam 3879 kişiye çiçek aşısı yapılmıştır109. XX. yüzyılın hemen başında 9 Mart 1901 tarihinde ise Konya Vilayeti içerisinde toplamda 396 çocuk çiçek aşı olmuştur110.

IV. SITMA VE TİFO A. GENEL BİLGİLER

Sıtma: Plazmodium olarak adlandırılan, tek hücreli ve hücre içi parazit ile

meydana gelen bulaşıcı özellikte bir hastalıktır. Sıtma hastalığına sebep olan dört tür parazit vardır. Bunlar; Vivax, Malariae, Falsiparum ve Ovale parazitleridir. Sıtmaya sebep olan parazitler, özellikle karaciğer hücrelerini ve alyuvarları etkisi altına almaktadır. Sıtma parazitinin rezervuarı insandır ve bu parazit, sivrisinekler aracılığı ile insanlara yayılmaktadır111. Bu sebeple, sivrisineklerin bol olduğu bataklıklarda ve kıyı kesimlerde varlığını göstermektedir112. Sivrisineklerin insan kanı ile beslenmeleri nedeniyle bu parazitler, hasta olan veya paraziti taşıyan insanlardan, sağlıklı insanlara bulaşmaktadır. Sıtma paraziti, belli bir süreçte sivrisineklerde ara

103 BOA. A.} MKT. NZD. Nr. 321/83, 01 Safer 1277 / 19 Ağustos 1860. 104 BOA. A.} MKT. MHM. Nr. 327/58, 29 Şevval 1281 / 27 Mart 1865. 105 BOA. DH. MKT. Nr. 319 /23, 18 Cemaziyülevvel 1312 / 17 Aralık 1894. 106 BOA. BEO. Nr. 1110/83234, 25 Zilkade 1315 / 17 Nisan 1898.

107 BOA. DH. MKT. Nr. 2191/118, 21 Zilkade 1316 / 2 Nisan 1899. 108 BOA. BEO. Nr.1117/83743, 07 Zilhicce 1316 / 18 Nisan 1899. 109 BOA. DH. MKT. Nr. 2429/47, 25 Recep 1318 / 18 Kasım 1900. 110 BOA. DH. MKT. Nr. 2459/33, 18 Zilkade1318 / 9 Mart 1901.

111 Recep Akdur, Sıtma, T.C. Sağlık Bakanlığı, Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü, Sıtma Savaşı

Daire Başkanlığı Yayınları, 2001, s. 2.

38 konakçı olarak bulunur. Fakat parazitler, sivrisineklerde geçirdikleri bu ara evrenin haricinde, insandan başka herhangi bir canlıda yaşamazlar. Sıtma paraziti taşıyan insanların tamamının tedavi edilmesi halinde bu hastalık ve parazit tamamen yeryüzünden silinebilir113.

Modern tıbbın öncülerinden olan Hipokrat, sıtmanın yol açtığı ateş nöbetlerine dair bir çizelge oluşturmuştur. Hipokrat hazırladığı bu çizelgede ateş nöbetlerinin; günlük, iki günde bir ve üç günde bir geldiğini anlatmıştır. Bataklık sularının yanı sıra, kirli ve durağan suları içen insanların, karınlarının dışarıya doğru şiştiğini ve dalaklarının büyüdüğünü de ifade etmiştir114.

Sıtma hastalığının Anadolu coğrafyası üzerindeki etkilerine bakılacak olursa, Eski Anadolu medeniyetlerinin yıkılışında sıtmanın ne denli etkili olduğu görülecektir. Eski medeniyetlerden beri varlığını sürdüren sıtma hastalığının, Osmanlı Devleti döneminde, Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında da oldukça yaygın olduğu görülmektedir115. Bu hastalık yağışlara bağlı olarak yaz mevsiminin sonu ve sonbaharın başlarında etkisini gösterdiği için, özellikle XIX. yüzyıl öncesinde tıbbın yeterli olmadığı durumlarda, insanlar için yapılabilecek tek şey, tehlikeli mevsim dönemini atlatana kadar güvenli bir bölgeye kaçmaktır116.

II. Dünya Savaşı yıllarında da sıtma ile karşı karşıya kalınmıştır. Sıtma hastalığının yayılmasını engellemek için her dönem çeşitli tedbirler alınmış ve Osmanlı Devleti’nin son döneminde olduğu gibi bu dönemde de hastalığa yakalananlar için kinin117 tedavisi uygulanmıştır118.

Tifo: Etkeni “Salmonella enterica serovar tuphi” olup, akut özellik taşıyan

bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır. Yüksek ateş, şuurda dumanlanma, karın ağrısı, döküntü, dalakta büyüme ve kandaki akyuvarların azalması tifonun belirtilerindendir.

113 Akdur, Sıtma, s.2.

114 Andrew Nikiforuk, Mahşerin Dördüncü Atlısı Salgın ve Bulaşıcı Hastalıklar Tarihi, İletişim

Yayınları, İstanbul 2001, s. 38.

115 Akdur, Sıtma, s.1. 116 Panzac, Veba, s.18.

117 Kinin: Kınakına ağacının kabuğundan elde edilen ve sıtmanın tedavisinde kullanılan beyaz

alkaloittir. Türk Dil Kurumu (TDK), Güncel Türkçe Sözlük, Kinin maddesi;

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5ce40b4c8c9069.058 52969 (Erişim Tarihi: 20.05.2019).

118 İsmail Çakırçoban, İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’de Bulaşıcı Hastalıklarla Mücadele, Marmara

Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2010, s. 7.

39 İlerleyen aşamada ise bağırsak kanaması ve perforasyon (delinme) gibi komplikasyonlar meydana gelmektedir. Hastalık, başta su olmak üzere yiyecek ve içecekler ile ağız yolundan diğer insanlara bulaşmaktadır. Sıtmada olduğu gibi tifonun da yeryüzündeki tek rezervuarı insandır. Hastaların ve taşıyıcıların dışkılarında milyarlarca tifo bakterisi bulunabilmektedir. Bu bakteriler 1-2 haftalık kuluçka süresi geçirmekte ve daha sonra da çoğalarak dolaşım sistemi vasıtasıyla diğer organlara yayılmaktadır. İleriki aşamada vücudun bakteriye verdiği tepkiler; kalp, beyin ve böbreklere zarar vermekte, dolaşım sisteminde meydana gelen aksaklıklar ölüme sebebiyet vermektedir119.

Tifo, Osmanlı Devleti’nde yaygın olarak görülen hastalıklardan biridir. Sağlıksız içme sularıyla bulaşan bu hastalığın Osmanlı arşiv belgelerinde İllet-i Tifo olarak da geçtiği görülmektedir120. Osmanlı Devleti’nde özellikle savaş dönemlerinde; Adana, Çukurova, Tarsus ve Mersin başta olmak üzere birçok Anadolu şehrinde içme sularından kaynaklı tifo salgınları görülmüştür. Tifonun engellenmesi için alınacak önlemlerin başında su kaynaklarını muhafaza etmek gelmektedir. Ayrıca içme sularının kaynatılarak tüketilmesi hastalık riskini azaltmaktadır121.

B. XIX. YÜZYILDA KONYA’DA SITMA VE TİFO

Benzer Belgeler