• Sonuç bulunamadı

2. KURAMLAR PERSPEKTİFİNDEN YEMEĞİN META ANLATIS

2.2 Richard Hoggart ve İngiliz Kültürel Çalışmaları

2.2.1. Yüksek Kültür

Kapitalizm, insanın doğuştan sahip olduğu farklılıkları ortadan kaldırarak, tamamiyle tektipleşen bireyler yaratmayı hedeflemektedir. Bu noktada egemen sınıf iktisadi güç kadar, bireylerin zihinlerine de egemen olmayı amaçlamaktadır. Sınıflı toplum yapısına geçilmesiniyle, yüksek ve alçak kültür tartışmaları ortaya çıkmıştır. Yüksek kültür; egemen sınıf ile onlara bağlı olan aydın kesimin ortaya çıkardığı kültür olarak karşımıza çıkarken; yönetilen işçi sınıfının yarattığı kültür ise “halk kültürü” olarak adlandırılmaktadır. Yüksek kültür egemen sınıf olan aristokrasiyi simgelerken; alçak kültür yani halk kültürü yönetilen işçi sınıfının kültürünü yansıtmaktadır (Ahıska, 1989, s. 7).

Yüksek kültür ve alçak kültüre ilişkin tartışmalar 19. Yüzyılın ikinci yarısının ardından, işçi hareketlerinin baş göstermesiyle beraber başlamıştır. İlk olarak işçilerin çalışma saatlerinin uzunluğu ve sermayenin gücünün kısıtlanmasına karşın, üst sınıfın yaşam tarzına karşı çıkmıştır. Daha sonrasında ise; sanatsal üretim ve değerli ürün alanı içine çekilmiştir. Yüksek kültür kavramında, kastedilen “yüksek” bu sınıfa mensup olanların ayırt edici ve seçkinliğinin korunmasını kast etmek için kullanılmaktadır. Yüksek kültür, aristokrat sınıfa ait olan kültürdür. Geçmişe ait klasik ürünleri içermekle birlikte; aynı zamanda geleceğe de dönüktür. Tiyatro, bale, klasik müzik, güzel sanatlar, şiir, opera gibi ürünler yüksek kültür ürünleridir. Bu kavramın tam karşıtı olan kültür ise; kitle kültürüdür. Kitle kültürü, sayıca fazla

kişiyi içern, çoğunluğun kültürüdür ve genellikle kitle iletişimi yoluyla kültürün iletilmesi söz konusu olmaktadır. Yüksek kültür, o sınıfa mensup kişiler için özel olarak üretilen ve o kültürdekilerin gündelik yaşamlarını yansıtacak şekilde tasarlanmaktadır. Bu seçkin yaşam biçimi içine belirli pratikler dahil edilirken, kimileri de terk edilmektedir. Bu sayede yüksek kültürün dışında bırakılanlarla, yüksek olmayan belirlenmiş olmaktadır (Erdoğan & Alemdar, 2005, s. 44).

Yüksek kültürün kendine özgü estetik ölçütleri olmakla birlikte, hitap ettiği kitle de benzer özellikleri taşımaktadır. Kültürlü olmak, iyi eğitim almış, sanat konusunda bilgili, modaya uygun ve terbiyeli olmakla ilişkilendirilmektedir. Genellikle, üst sınıf tarafından takip edilen yüksek kültür ürünlerinden klasik müzik, tiyatro ve diğer sofistike uğraşları ifade etmektedir. Bu ürünler sadece yüksek kültüre mensup kişiler tarafından takip edilebilmektedir; çünkü kültürel sermayeye sahip olanlar onlardır. Dolayısıyla bu da, mülk, iktidar ve prestije yani toplumsal olarak öne geçmek için gerekli olan mesleki kimlik, eğitim, bilgi, sözel ve sosyal becerileri ifade etmektedir. Alt kültür ya da popüler kültür ise; genellikle işçi sınıfı ve orta sınıf tarafından takip edilmektedir (Williams, 1974).

Yüksek kültür krali feodal lord, padişah, beylerbeyi vb. Belli yaşam tarzına mensup kişilerden meydana gelmektedir. Halk kültürü ise; köylü, işçi ve avam tabakaya mensup kişileri kapsamaktadır. Her iki kültür arasındaki çizgi kesin çizgilerle belirlenmiştir ve sınfılar arasında geçiş söz konusu değildir. Bilhassa, yüksek kültüre geçiş çeşitli mekanizmalar tarafından engellenmiştir. Geçiş konusundaki ilk tartışmalar, demokrasi ve özgürlükle ilgili olarak, üretim ilişkilerindeki değişiklikle birlikte baş göstermiştir. İşçi sınıfının demokrasi için bir tehdit oluşturması ve yönetime katılmalarından duyulan endişeyle birlikte ilk tartışmalar başlamıştır (Erdoğan & Alemdar, 2005, s. 46).

Orjinal yüksek kültür ürünlerinin kolaylıkla çoğaltılarak alt sınıf tarafından erişilebilir olması ve bu eylemin sermaye aracılığıyla yapılması, “ne kadar ödersen o kdar kalitelidir” düşüncesinin altını çizerek; yüksek kültüre aitliğin yeniden tanımlanması ve farklı sınıflara ait kültürler arasındaki ayrımın korunmasını sağlamaktadır. Bu sayede kapitalizm aracılığıyla, üst sınıf yüksek olanı kendine mal

etmeyi sağlamaktadır. Kitle kültürü ile yüksek kültüre ait ürünlerin tüketimle ilişkilendirilmesiyle birlikte, orjinalin taklit edilmesi ait olma ve değer imajıyla süslenmektedir. Böylece, yüksek sınıfın korkusu ortadan kaldırılmış oldu. Çünkü, İki kültür arasındaki fark yüksek kültür ürünlerinin kitle pazarında yer almasıyla ortadan kaldırılmadı. İki farklı kültüre mensup insan, aynı uçağa binse de; yüksek sınıftan olanlar en ön kısımda, işçi sınıfından olanlar arka kısımda oturmaya başladılar. Kısacası sınıflar arasındaki farkı eritmede etkili olmamıştır (Erdoğan & Alemdar, 2005, s. 47).

Bir kültür ürününün yüksek ya da alçak kültüre ait olduğu, onun ulaşılabilirlik seviyesiyle de doğru orantılı olarak değişiklik göstermektedir. Kısacası, kolay ulaşılabilen bir materyalin, düşük olarak nitelendirilmesi olağan karşılanmalıdır. Bir diğer belirleyici ise; benimsenen duygusal mesafedir. Aşırı akla uygun olan ya da mesafeli olan bir deneyim yüksek kültüre işaret ederken; tersi bir durum düşük statüye işaret etmektedir. Son belirleyen de; ürün ya da uygulamanın belirli bir yazarının/sahibinin olması veya anonim olmasıyla ilgilidir (Harrington & Bielby, 2001, s. 7).

Harrington ve Bielby (2001, s. 2), yüksek/alçak kültür ayrımının yapılmaması, kültürün dinamik bir süreç olduğunu ileri sürmektedirler. Çünkü bu ayrım, yüksek ya da düşük kültür olarak tabir edilen sosyal grubun değişmesiyle farklılaşabilmektedir. Örnek vermek gerekirse, sessiz filmler zamanın kitlesel seyirciler için üretilmiştir; ancak günümüz için sanat filmi olarak nitelendirilmektedir.

Kültür, geçmişten beri bir statü göstergesi olarak kullanılmaktadır. Bu hususta, yemek kültürü, toplumsal statünün görünür hale gelmesinde bir gösterge rolü üstlenmektedir. Yemeğin toplumsal temsilleri vardır. Bu temsiller üzerinden sınıfsal ayrım belirgin hale gelmektedir. Aynı zamanda bu sınıfsal ayrım yemeğin coğrafi bağlantılarıyla da her zaman ilişki içerisindedir. Örneğin; yengeç akdenize özgü bir yiyecektir; ancak yengeci tüketebilen sınıfsa tamamiyle belirli bir sınıfa ait (ekonomik gücü elinde bulundurunlar) insanlardır. Aynı zamanda, restaurantlar da bu sınıfsal ayrıma yemek çeşitleri üzerinden gitmektedir. Yengeç örneğinde olduğu gibi,

her ne kadar yengeç birinci sınıf restaurantlarda sunulan bir yiyecek olsa da, aslında Akdeniz Bölgesi’nde yaşayan herhangi biri için ulaşılabilirdir.