• Sonuç bulunamadı

Yükseköğrenimde Yapılan Islahatlar

1.2. II Abdülhamid Dönemi Eğitim Sistemi’ne Genel Bakış

1.2.2. Eğitimde Yaşanan Gelişmeler

1.2.2.5. Yükseköğrenimde Yapılan Islahatlar

II. Abdülhamid döneminde yükseköğrenim düzeyinde eğitim veren okullarda yapılan ıslahatlara baktığımızda en önemli icraat olarak Darülfunun’un açılmasını görürüz. Darülfünun yanında Mülkiye Mektebi, Hukuk Mektebi, Askeri Tıbbiye Mekteplerinin yükseköğretim sınıflarının açılması veya yükseköğrenim okullarına dönüştürülmesi gibi önemli değişikliklerin yapıldığını da görmekteyiz.

İlk olarak 1845’de Sultan Abdülmecid döneminde darülfünun açılması kararlaştırılmıştı. Ancak 1862’te binanın temini, öğretmen tayini ve ders programı gibi hazırlıkları ancak tamamlanabilmiştir. Derslere başlayan okul çeşitli eleştirilerden dolayı fazla uzun ömürlü olmamış, 1865’te kapanmış ve 1869’a kadar söz konusu olmamıştır. 1869 Maarif-i umumiye Nizamnamesi’nde İstanbul’da Darülfünun-ı Osmani açılması öngörülmüştür. Ancak bu dönemde de darülfünunun hazırlıkları tamamlanamamış bu girişim de başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

111

BOA, BEO, Dosya No:3510, Gömlek No:263246, Tarih: 21 Safer 1327 (14 Mart 1909).

112

Akyüz, 2015: 238-239.

Osmanlı deniz ticaretini canlandırmak amacıyla bizzat Abdülhamid’in talimatıyla kurulmuştur. Bu okulla Kaptanlık, gemi teknolojisi, uluslararası deniz hukuku öğretilmesi amaçlanmıştır. Tüccar Mektebi’nden kısa bir süre önce de Tophane ve Tersane-i Amire’de kullanımının artmasından dolayı Muhbir-i Sürur’da Torpido Mektebi açılmıştır. Torpido Mektebinin kurulduğu yıllarda açılması düşünülen başka bir mektep de Elektrik Mektebi’dir. Bu okul da, İngiltere’den bir hoca getirtilerek Torpido Mektebi bünyesinde eğitime başlamış ve Bahriye Mektebi’nin öğrenci sayısı artmıştır (Batmaz, 2011: 134-136).

Kimsesiz Müslüman çocukların hem korunması hem eğitilmeleri için açılmıştır. 6 yıl açık kalmış, II. Meşrutiyet’ten sonra kapanmıştır. Bu yüzden çok az öğrenci mezun vermiştir (Öztürk, 1999: 76).

Sadrazam Mehmet Said Paşa 1885’te Mekteb-i Mülkiye’de yaptığı bir konuşmada Darülfünun kurulması konusundaki düşüncelerini dile getirmiştir. Buna göre mevcut olan tıp ve hukuk mektepleri ile medreselerin bir çatı altında toplanması ve bunlara fen ve edebiyat şubelerinin eklenmiş olduğu bir darülfünun öneriyordu. 1895’te de II. Abdülhamid’in isteği üzerine bir layıha sunmuştur. Bu layıhada darülfünun açılmasının yararlarını anlatmıştır. Nitekim 1900’de 27 maddelik Darülfünun-ı Şahane Nizamnamesinin çıkması üzerine bir törenle bu yüksekokul açılmıştır113. Bu nizamnameye göre Darülfünun, Ulum-ı Aliye-i Diniye

ve Riyaziye ve Tabiiye ve Edebiyat şubelerinden oluşacaktır. Okulun dersleri Maarif-i Umumiye Nezaretince icra edilecektir. Ulum-ı Aliye-i Diniye şubesinin tahsil süresi dört, Ulum-ı Raziye ve Tabiiye ve Edebiyat şubelerinin tahsil süresi ise üçer yıldır. Müdür muavinleri, muallimleri ve diğer personeller lüzumu kadar temin edilecek olup padişahın iradei seniyyesi ile tayin edilecektir. Okula alınacak öğrencileri Mekteb-i Sultani, Ticaret, Darüşşafaka ve Dersaadet vilayeti merkezlerinde bulunan bir mektebi idadiyeden diploma almış olmaları gerekmektedir. Okula kabul edilecek öğrencilerin sayısı Ulum-ı Aliye-i Diniye’de otuz, Ulum-ı Raziye ve Tabiiye ve Edebiyat’ta yirmi beş öğrenciyi geçmeyecektir. Kayıt olan öğrenciler her üç ayda bir kayıt ücretini ödeyeceklerdir. Okulun sonunda imtihanlarını başarıyla geçen öğrencilere Maarif-i Umumiye Nezareti tarafından mezuniyet rüusu verilecektir114. Nizamnamede kısaca okulun şubelere ayrıldığını, idari ve eğitim

personellerinin tayin işleri ve görevleri, öğrencilerin okula kabul olma ve mezuniyet meseleleri, Maarif-i Umumiye Nezaretince okulun denetim altında olduğu gibi konular yer almaktadır. Okutulan derslere gelecek olursak; Ulum-ı Aliye-i Diniye şubesinde; Tefsiri Şerif, Hadisi Şerif, Usuli Hadis, Fıkıh, Usuli Fıkıh, İlmi Kelam, Tarihi Dini İslam dersleri, Edebiyat şubesinde; Edebiyatı Osmaniye, Edebiyatı Arabiye, Edebiyatı Farisiye, Edebiyatı Fransaviye, Tarihi Osmani, Tarihi Duvel, Coğrafyayı Umumi ve Osmani ve Umrani, İlmi Asarı Atika, Usuli Terbiye ve Tedris, Hikmeti Nazariye dersleri, Ulum-ı Raziye ve Tabiiye şubesinde; Cebri Ala, Hendesei Halliye, Hesabı Tamami ve Tefazuli, Hesabı İhtimali, Hikmeti Tabiiye, İlmi Ahvali Cevviyye, Kimyayı Uzvi, Kimyayı gayrı uzvi, Kimyayı Hayati, İlmi Hayvanat dersleri okutulmaktadır115. Darülfünun-ı Şahane’nin ilk yıllarında eğitim kadronun temin

edilmesi cihetine gidilmiştir. Bu dönemde Darülfünun’da öğretim kadrosu, daha önceki teşebbüslerde olduğu gibi mevcut yüksek mekteplerde ve değişik kurumlarda görev yapan kişiler arasından seçilen hocalar tarafından karşılanmıştı. İslam medeniyeti ve kültürüne ait

113

Dölen, 2009: 266-268.

114 Yıldırım, 1998: 171-172. 115 Ergin, 1977: 1219-1220.

dersler ilmiye sınıfı, modern fen bilimleri Mühendishane, Mekteb-i Harbiye ve Tıbbiye’den gelen sivil ve asker hocalar tarafından verilmiştir116

.

Tekrardan kurulan, ders programları düzenlenen Darülfunun’un gelişimini sürekli sürdürmesi, diğer memleketlerdeki yüksekokulların gerisinde kalmaması ve başarılı ilim adamlarının yetişmesine bundan sonra dikkat edilecektir. II. Abdülhamid bunun oldukça önemli olduğunun farkındaydı ve bunu şu sözleriyle de dile getirmiştir:

“Memleketimizde kâfi derecede asker ve memur vardır. Ulemanın ifrat derecede muhafazakâr olmasından dolayı, yüksek mektebimizi modern hale getirmek çok güçtür. Kahire’deki El-Ezher İlahiyat Fakültesinin, talebelerimizi çekmesinin yegâne sebebi zamanın icaplarına uymanın elzem olduğunu anlamış olmalarındandır. Bizde de ulu dinimize layık mümtaz ilim adamları yetişmedikçe, İstanbul Darülfünun’u Kahire’dekinin dünunda kalmaya mahkûmdur”117

.

Bu düşüncelere sahip olan II. Abdülhamid, Osmanlı’da bir Darülfünun’un gerekliliğinin önemini oldukça iyi bilmekteydi. Bu yüzden açılan Darülfünun-ı Şahane’nin devamlılığı ve iyi bir eğitim verilmesi için bu dönemde gerekli çalışmalarda bulunulduğunu görmekteyiz.

Darülfünun-ı Şahane’de öğrenciler her ne kadar para ile öğrenim görseler de bu okulun yükseköğrenim düzeyinde eğitim veren bir kurum olması ve İstanbul Üniversitesi’nin temellerini oluşturması nedeniyle Türk eğitim tarihinde önemi büyüktür. Darülfünun-ı Şahane, II. Meşrutiyet’e kadar bu isimle devam etmiş, sonrasında ise Darülfünun-ı Osmani olarak değiştirilmiştir. İsmiyle beraber başka bir takım değişimlere de uğramıştır.

Yükseköğrenim düzeyinde eğitim veren mektep olarak Darülfünun-ı Şahane yanında bazı önemli mektepler de açılmıştır. Bunlar Mülkiye Mektebi, Hukuk Mektebi, Hendese-i Mülkiye Mektebi, Gülhane Askeri Tababet Tatbikatı Mektebi ve Seririyatı’dır. Yeni açılan mekteplerin dışında Mühendishane-i Bahr-i Hümayun, Tıbhane-i Berri-i Hümayun, Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Ma’mure, Mekteb-i Ulum-ı Harbiye gibi var olan yüksek askeri mektepler de ıslah edilmiştir.

1859’da öğretime başlayan Mülkiye Mektebi’nde bir takım değişiklikler yaşanmıştır. 1883’te Abdurrahman Şeref Efendi’nin müdürlüğü sırasında yatılı okul haline getiriliş, 1892’de de öğrenim süresi altı yıla çıkarılmıştır. İktisat, hukuk, tarih dersleri çıkarılmış, yerine din dersleri konmuştur. 1874’te Mekteb-i Sultani içinde açılan Hukuk Mektebi de 1900’de açılan Darülfunun’un dördüncü bir şubesi haline getirilmiş ve Mecelle-i Ahkam-ı Adliye, ceza kanunu, hukuk-ı düvel, usul-ü fıkıh, ticaret-i berriye kanunu dersleri okutulmuştur. Mühendis yetiştirmek için açılan Hendese-i Mülkiye Mektebi’nin de idadi

116 İhsanoğlu, 2011: 471.

sınıfları kaldırılmış yalnızca yüksek tahsil sınıfları kalmıştır. 1909’da Mühendis Mektebi’ne çevrilmiştir. Bir diğer önemli gelişme ise, Askeri Tıbbiye Mektebinden çıkan doktorların staj görmeleri için açılacak olan Gülhane Askeri Tababet Tatbikatı Mektebi ve Seririyatı kurulmuş ancak daha sonra tıp mektebi ıslah yoluna gidilmiştir. Bu mektepte yetişmiş öğrenciler Almanya’ya yollandılar ve döndüklerinde de her biri birer şubenin müdürü oldular118

.

Böylece yükseköğrenim düzeyinde veren eğitim kurumlarının açılmasıyla daha kaliteli ve üst düzey bir eğitim anlayışı benimsenmiştir. Buradan çıkan öğrenciler de liyakat sahibi olarak mezun olmuşlar ve çalıştıkları işlerde kendilerini göstermişlerdir. Günümüz yükseköğrenim okullarının da temelini oluşturarak Türk eğitim tarihinin en önemli parçalarından birini teşkil etmişlerdir.