• Sonuç bulunamadı

2. MİMARİ TASARIM SÜRECİNİN BİR ALT SÜRECİ OLARAK DETAY

2.4 Yöntemler

Tasarlama yaklaşımlarına tanımları yapılan birçok yöntem bulunmaktadır. İkinci bölümde bahsedildiği gibi yeni metodlara ihtiyaç doğmuştur böylece yeni birçok yöntem geliştirilmiştir. Mimarlık ile ilgli olan ve mimarlık dışı, mühendislik ve ürün tasarımı ile ilgli olan yöntemlerde bulunmaktadır. Bu sebeple bu bölümde mimari ve mimari olmayan yöntemlerden üst ölçekte bahsedilmektedir. Mimari yöntemler ise bütünsel tasarıma yönelik ve detay tasarımına yönelik olarak ayrılmaktadırlar. Mimari detay tasarımının bir alt süreci olan detay tasarım yöntemlerinden dördüncü bölümde ayrıntılı bahsedilmektedir.

Değişimlere paralel olarak, insan yapısı, çevre çok karmaşık bir görünüm almaktadır. Karşılıklı etkileşim, istekler ve gereksinimler, aynı derecede karmaşıklaşıp artmaktadır. Gün geçtikçe geleneksel tasarlamayla yapım güçleşmekte ve yeni metotlara olan gereksinme kendini duyurmaktadır. Geleneksel metotlar, bu karmaşık değişken çevre içinde bazı durumlarda yetersiz kalmaktadır. Tasarlama eylemlerindeki değişmeler ve bu konularda bilinçlenme, ileri endüstriye sahip ülkelerde 1920’lerde Le Corbusier, Gropius ve Bauhaus hareketleriyle görülmeye başlanmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında, savaşın getirdiği ivmeyle 1950’lerde bu hareketler yeniden başlamıştır. Karmaşıklaşan tasarlama problemlerine, bazı tasarımcılar “eylemler araştırması”, “sistem analizi” vb. gibi karmaşık çözüm yollarına sahip alanların tekniklerini denemeye başlamışlardır (Bayazıt 1994).

Tasarımın bilimsel boyutu II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkması ile tasarım için yeni yöntemler geliştirme çabası da başlamıştır. Gedenryd’e göre tasarımda kabul edilmiş teoriye dayalı bir perspektifi olan “tasarım metodolojisi”; mantık, rasyonellik, soyutluk ve dikkatlilik ilkelerine dayanmaktadır. Tasarım yöntemi; kurallara uygun bir şemadır, detaylandırılmış bir biçimde çalışmanın kesin sürecini anlatır ayrıca işlemlerin hangi sıra ile yapılması gerektiğini aktarır. Genellikle tüm adımlar belirlidir, tasarımcı özenle bu adımları takip eder ve bu adımlar tasarım sürecini başından sonuna kadar kapsar. Tasarım yöntemlerini aktarmanın en iyi ve basit yolu kutular ve oklar içeren diyagramlar kullanmaktır (1998). Jones’a göre de: “Belki de tasarım yöntemlerinin en karakteristik literatür özelliği blok diyagramların, matrislerin ve ağların yaygınlığıdır, ayrıca bunların çoğu, değişken derecelerde bilgisayar programcılarının kullandığı diyagram ve hesaplamara benzemektedir.” (Jones, 1992).

Jones, “Design Methods” isimli kitabında 35 farklı tasarlama tekniklerinin bazılarını literatürden bazılarınıda deneyimlerinden derlemiştir. Önceden hazırlanmış stratejiler ile değerlendirme yapmak için 7 farklı yöntem sıralamıştır. Bunlardan ilki “sistematik inceleme (systematic search)”dir ve tasarım problemlerini mantığa uygun bir kesinlikle çözmeyi amaçlamaktadır. Diğer bir metod ise “değer analizi (value analysis)”dir ve amacı bir ürünün maliyetini azaltmak için tasarım ve imalat organizasyonlarını öğrenme oranını arttırmaktır. “Sistem mühendisliği (systems engineering)”nin amacı ise bir sistemin bileşenleri arasındaki iç uyumluluğun ve bir sistemin çevresi ile arasındaki dış uyumluluğun sağlanmasıdır. “İnsan-makina

sistemi tasarımı (man machine system designing)”nın amacı ise bir sistemin insan ve makine bileşenleri arasındaki iç uyumun ve sistem ile çalıştığı çevre ile arasındaki dış uyumun sağlanmasıdır. “Sınır aramak(boundary searching)” yönteminin amacı, kabul edilebilir sonuçların yer aldığı sınırları belirlemektir. “Page’in birikerek çoğalan stratejisi (Page’s cumulative strategy)”nin amacı ise analiz ve değerlendirmede, tasarlamak için harcanan çabanın çoğaltılmasını sağlamaktır ve sonuçların birleştirilmesinde, birikimsiz işe yaramaz harcanan çabayı azaltmaktır. Bu sınıflandırma altındaki son yöntem ise ”CASA (Collaborative Strategy for adaptable architecture) uyarlanabilir mimarlık için iş birliği ile olşturulan strateji”dir ve amacı bir binanın tasarımı ile alakalı her kişiye, binanın uyum yeteneğine ve bileşenlerinin uyumluluğunu etkileyecek kararlarda etkili olmalarına imkân vermektir (Jones, 1992).

Tasarım metotları; tasarlamak için kullanılan herhangi bir süreç, teknik, yardımcı veya araç olabilir. Yeni metotların ortak temel iki özelliği vardır; kesin tasarım süreçlerini somutlaştırması ve tasarım düşüncesini dışsallaştırmasıdır. Metotlar; yaratıcılık, hayal gücü ve sezginin düşmanları değillerdirler. Aksine, geleneksel tasarım süreçlerinin gayri resmi, içten ve genelde tutarsız düşünme süreçleri yerine alışılmışın dışındaki tasarım çözümlerine öncülük etmektedirler. Bazı tasarım yöntemleri gerçekte yaratıcı düşünmeye yardımcı olan tekniklerdir. Tasarım metotlarını yaratıcı ve rasyonel metotlar olarak iki genel grupta sınıflandırmak mümkündür (Cross, 2000).

Yaratıcılık, bir tasarımcının sahip olması gerektiği bir niteliktir. Tasarım yöntem biliminin amacı da yaratıcılığı arttıracak yöntemler sunmaktır. Yaratma yeteneği olan yaratıcı; zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak görülmeyen yeni bir şey ortaya koyan, yapan, kreatif bir kişi olarak da Türk Dil Kurumu tarafından tanımlanmaktadır (Url-1). Hubka ve Eder’in 1996’da tanımladığı gibi yaratıcı kelimesi; yaratma kabiliyeti olan, becerikli, hayal gücü kuvvetli, alışılagelmiş yetenek ve bilgilere ek olarak hayal gücünü sergileyebilen anlamına gelmektedir. Küçükerman’ın tanımına göre yaratıcılık; “yeni ve geçerli fikirlerin yaratılmasıyla sonuçlanan bir düşünme sürecidir.” Bu tanım, endüstri için tasarımda yaratıcılığın bir yöntem olarak geliştirilmesine ulaşılmış bulunan çok ilgi çekici bir noktayı ortaya koymaktadır (Küçükerman, 1996).

Yaratıcı düşünmeyi harekete geçirmeye yönelik birçok tasarım yöntemi vardır. Genelde, yaratıcılığı engelleyen akli tıkanıklıkları kaldırarak veya çözüm aranan alanı genişleterek düşünce akışını hızlandırmayı ve arttırmayı hedeflemektedirler. En yaygın ve en çok bilinen yaratıcı yöntem “beyin fırtınasıdır”. Bu yöntem çok sayıda fikrin üretilmesine dayanmaktadır. Çoğunluğu sonradan elenecek olsa dahi alışılagelmişin dışında bazı fikirlerin tanımlanması esastır. Bu yöntem, 4 ila 8 kişilik küçük gruplardan oluşur ve gruptaki kişiler çeşitlilik göstermelidir, farklı mesleklerdeki kişiler ve büyük oranda uzman kişiler barındırmalıdır. Bir grup lideri olmalıdır ve bu kişi beyin fırtınası oturumunun yuvarlak masa tartışmasına dönüşmeden, formatı takip ediyor olmasını sağlamalı. Liderin öncelikli önemli görevi; problem cümlesini başlangıç noktası olarak kesin ve açık bir şekilde anlatmaktır. Oturum başladıktan sonra bireylerin kâğıtlarına akıllarına gelen ilk fikirleri yazmaları gerekmektedir ve fikirler kısa kısa birer karta yazılmalıdır. Oturumun diğer kısmında kişiler sırası ile kâğıtlara yazdıkları yazıları yüksek sesle okuyacaklardır. Oturum esnasında gruptaki bireyler birbirleri ile kritik yapmamalıdır. Grup toplantısı, 20-30 dakikadan fazla sürmemeli veya yeni fikir üretilmediği takdirde sonuçlandırılmalıdır. Ardından kartlar grup lideri tarafından toplanacaktır ve değerlendirilecektir. Analojik düşünmeyi esas alan “sinektik” ile araştırma alanının genişletilmesi de yaratıcı yöntemlere örnek gösterilebilmektedir (Cross, 2000).

Rasyonel yöntemler ise tasarıma sistematik yaklaşımı teşvik etmektedir. Bununla beraber rasyonel yöntemlerinde genelde yaratıcı yöntemlerle benzer amaçları vardır; örneğin potansiyel çözümler için çalışma alanının genişletilmesi veya takım çalışmasını ve grubun karar vermesinin kolaylaştırılmasıdır. Bu sebeple rasyonel yöntemlerin, yaratıcı yöntemlerin tam tersi olduğu söylenemez. Bazı tasarımcılar rasyonel yöntemlerden şüphe duyarak, kısıtlayıcı olduklarından veya yaratıcılığı bastırmasından korkmaktadırlar. Bu da sistematik tasarımın yanlış anlaşıldığı noktalarındandır. Kısıtlayıcı olmak yerine cankurtaran olarak görülmeli ve özellikle öğrenci tasarımcılar olmak üzere tüm tasarımcılara yardımcı olmaktadır. En basit rasyonel yöntem “kontrol listesi” oluşturmaktır. Bu liste, gereksiz bilgilerin aklı meşgul etmemesi ve bir şeylerin gözden kaçmamasını sağlamaktadır ayrıca takım çalışmasına olanak vermekte böylelikle görev alt parçalara bölünebilmekte ve görev dağılımı yapılabilmektedir (Cross, 2000).